15. Bölüm
senem sönmez / ELİDA / 15. Bölüm Kanamayan Yaralar

15. Bölüm Kanamayan Yaralar

senem sönmez
araftaacangunes

Bağlanmayacaksın bir şeye öyle körü körüne.

O olmazsa yaşayamam demeyeceksin.

Demeyeceksin işte!

Yaşarsın çünkü.

 

Can Yücel

 

Bölüm Şarkısı: Derya Bedavacı: Kalbimi Kırıyorlar Anne

 

 

Merhabalar ben geldim 💕

 

Bir insan aynı kişi tarafından kaç kere yara alabilir kaç defa daha canı yanar? Neden hep sevdiklerimiz yakar canımızı veyahut seviyoruz diye mi yanar canımız bu kadar. Gerçekten sevmek bu mudur? Seven insan sadece kendini mi düşünür?

 

Elida karanlık sokaklarda ilerleyen arabada öylece dışarı bakarken başını arabayı kullanan adama çevirdi. Sevdiği adama tüm hücrelerini bir bakışı ile sızlatan adama bakıp düşündü.

 

Evet bende çok seviyorum hemde bu sevgi tüm benliğimi alıp geçiyor ama ben kimsenin hayatına müdahil olmadan, benim yüzümden kimsenin canı yanmadan sevdim. Kimse sırf ben seviyorum diye kopmadı toprağından. Kimse en yakınından ihanet yemedi sırf ben seviyorum diye. Ya ben sevmeyi bilmiyorum yada sevgi böyle bir şey değil.

 

Bakışları yüzünün sadece bir tarafını görürken diğer tarafı daha az gördüm daha mı az sevdim acaba diye düşünen bir kalbe sahipti Elida. Hani diyordu ya şair dizelerinde;

 

Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu.

İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük.

 

İşte böyle bir aşkla seviyordu Elida onu her bir zerresine kadar bilmek sevmek istiyordu. Yüzünü seviyordu sesini ellerini seviyordu mesele tuttuğu zaman asla bırakmayacak olan ellerini çok seviyordu. Kalbini henüz tanımasada onu da seviyordu. Şefkatli hallerini korumacı yanını kıskanç yanını öfkesini bile seviyordu. Çok sevmek buydu ona göre, bir insanı herşeyi ile sevmek buydu.

 

Meran yenge kocasını seviyordu ona olan bakışlarından bunu anlıyordu Elida. Rıdvan amca zor biriydi katı kuralları olan hemen kızan kızdığı şeyden hemen vazgeçmeyen biriydi ama Meran yengesi onu seviyordu. Değişmesini beklemiyordu onu öyle seviyordu bir şeylerden vazgeçmesi gerekmiyordu onu severken her hali ile sevmek buydu.

 

Senem hanım ve kocası için ne dese az kalacaktı onların sevgisi hepsinden farklıydı konuşmadan sadece bakışarak hatta birbirlerine bakmadan bile bunu hissettirebilen bir çiftti onlar. Elida bir gün onlar gibi olmak istiyordu bu en büyük dileğiydi.

 

Sonra Cansu da Emir'i seviyordu ama ne Emir uzaklara gitme hep yanımda kal deyip eğitimine karışıyordu ne de Cansu sende benimle gel deyip işinden vazgeçmesini istiyordu annesi de babasını değişmesini istemeden sevmişti her hali ile. Babaannesi dedesini Cihan amcası Zülal teyzeyi Vedat enişte Nazlı halasını herkes birini seviyordu ama değişmesini vazgeçmesini istemeden seviyorken abisi ne hakla onu koparmıştı hayatından babası nasıl fikrini sormadan acısını anlamadan nasıl söküp atmışlardı ortaya.

 

Abisi nasıl oluyor da gözlerinin içine bakıp burası mı acıyor diye basıyordu parmağını kırgınlığına. Gerçekten hiç mi anlamıyordu onu neden her cümlesi biz diye ben diye başlıyordu. Neden her lafa ben sevdim Biz düşünemedik yada Dilda üzülüyor diye başlıyor da Elida sen nasılsın diye sormuyordu neden bir kez olsun çekip sarılmıyor da hep uzak kalıyordu. Elida ona karşı duygusuz kalmaya uğraşıp konuşurken neden aradaki uçurumu azaltmak yerine daha da büyütüyordu bilmiyordu Elida. İçinde büyük bir yara vardı ancak kanamıyor diye kimse görmüyordu.

 

Radyoda çalan şarkı ile derince bir nefes çekip içine diğer tarafa çevirdi başını ve giden yolu izlemeye başladı.

 

Kalbimi kırıyorlar anne,

Her gün biraz daha ağır,

Yalanlar söylüyorlar,

Her söz bir öncekine sağır.

 

Ağır ağır iyileşiyor,

Bağır çağır yaralarım.

Bir yanım masum çocukluğum,

Bir yanım çıkmaz sokak anne.

 

Annesi olsaydı nasıl olurdu diye düşünmeden edemiyordu. Ah annesi olsaydı yakardı Rize'yi yağan yağmurlar değil Karadenizin hırçın dalgaları bile söndürmeye yetmezdi o yangını. O olsaydı bulurdu bir çıkar yol. Ne kızını ne de oğlunu yakmazdı. Babası gibi yapmazdı mesela yanacaksak hepimiz yanarız derdi oğlu için kızını söküp atmazdı.

 

Vazgeçmek istemiyorum,

Kendimce direniyorum,

Bir yanım hala savaşıyor,

Bir yanım çoktan yenik anne.

 

Anne beni anlayan yok,

Omuzumda yüklerim çok,

Seninkinde yer kaldıysa,

Başımı koysam biraz anne.

 

Biz aileyiz derdi arkasında dururdu. Değil apar topar evlenmek o evden çıkarmalarına bile müsaade etmezdi. Kendi canını koyardı gerekirse ortaya gelir konağın kapısında yatardı da yine de yalnız kalmasına izin vermezdi.

 

Anne derdim dağlardan çok,

Sorma halim, hiç gücüm yok,

Elinde derman kaldıysa,

Başımı okşa biraz anne

 

Sonra Hazer'i tanıyınca kızına sarılır doğru adamı sevmişsin kızım derdi. Babası ve abisi gibi arkasını dönüp hayatına gitmezdi. Ah annesi olsaydı hiçbir şey böyle olmazdı belki o zaman babası ve abisinin yüzüne hala bakabiliyor olurdu ama annesi gitmişti anlıyordu ki o evi ayakta tutan ne babası ne de abisiydi o evin temel taşı annesiydi.

 

Anne beni anlayan yok,

Omuzumda yüklerim çok,

Seninkinde yer kaldıysa,

Başımı koysam biraz anne.

 

Hazer biten şarkı ile kısa bir an ona dönünce kendisine bakmayan ancak camdaki yansımasında gözleri dolan kızı gördü. Gözleri dolmuş ancak ağlamamak için kendini sıkan kıza baktı. Neden bu kızın üzülmesine engel olamıyordu neden hep bir hüzün taşıyordu o gözleri. Yada neden kasıyordu kendini neden rahat olamıyordu. Tekrar yola bakarken elini uzatıp kucağındaki elini kavradı. Elida yüzünü ona dönünce arabayı durdurdu ve ona bakarak konuştu.

 

"Nereye gitmek istersin?"

 

"Misafirler gelecek konağa gidelim tabi ki."

 

"Misafirleri ağırlayacak tonla insan var orada zaten."

 

"Ayıp olur ama insanlar uzaktan geldi hem görücü geldiler değil mi?"

 

Hazer yüzüne bir tebessüm ekleyip kafasını dağıtmak adına konuştu.

 

"Görücüyse ne olmuş görmeye geldikleri Cansu değil mi? Hem senin görücün benim Gelin hanım. Bende gördüm beğendim şimdi de kaçırıyorum."

 

Elida sözlerine başta şaşırmış ancak sonra gülümsemeye başlamıştı. Bu adam gerçekten şifa gibiydi her sözü mü iyi gelirdi bir insana. Başını salladı ve elini kavrayan eli daha sıkı tutup sordu.

 

" Peki nereye kaçırıyorsun beni? "

 

Hazer de gülüp arabayı tekrar çalıştırmış ve verdiği cevap ile kızı güldürmüştü.

 

"Aramızda sonuçlanması gereken bir yarış var unuttun mu rövanşa gidiyoruz."

 

"Kolun acır ama."

 

"Merak etme çok zorlamam kendimi."

 

Yarım saatin ardından çiftliğe varmış üstlerini değiştirip büyük haraya girmişlerdi.

 

"Bu karanlıkta at mı bineceğiz gerçekten önümüzü bile göremeyiz ki."

 

"Merak etme onu da halletti kocan tüm aydınlatmalar emrine amade şuan padoks hazır yani."

 

Kocan kelimesi Elida'ya mutlu ederken Hazer yüzündeki değişimi mutlulukla izledi kafası dağılmaya başlamıştı bile.

 

"Eee Gece'ye mi bineceksin yine yoksa Sahra'ya mı?"

 

Elida karşısında duran iki ata bakıp önce Sahra'ya baktı ona doğru bir adım atması ile Gece önüne doğru geçti ve başını eğdi. İlk geldiklerinde de ses çıkarıp dikkatini çekmişti. Sanki Gece onu istiyordu. Hazer ikisi arasındaki bağa hayranlıkla bakarken Elida elini uzatıp başına dokununca Gece ağzından gülme gibi bir ses çıkarıp Hazer'i güldürdü.

 

"Tamam anladım atım seni benden daha çok seviyor. Hem sen ona bin sonra kazanamayınca ata yabancıydım diye mızıkçılık yapıyorsun."

 

"Ne zaman yaptım bunu. Hem sende kazanmadın ki geçen defa. Asıl mızıkçı da sensin..."

 

Hazer kahkaha atıp Sahra'nın yularını tutunca Elida söylediği şeyi anlamış oldu o kocasına mızıkçı mı demişti dilini ısırıp gözlerini kaçırdı. Hazer utanmasına gülümsedi.

 

" Hadi gidelim bakalım ne kadar iddialısın. "

 

Elida haradan çıkınca büyük aydınlatmalar ile adeta gündüzü andıran çitlerle çevrili padoğa baktı. Büyük bir alandı geçen defa çiftliğin dışına çıkmışlardı ancak akşam olduğu için Hazer burayı aydınlatmıştı. Atlara binip birbirlerine baktılar.

 

" Kazanırsan ne isteyeceksin peki?"

 

"Şuan için bir şey yok aklımda kazanırsam ve istediğim bir şey olursa söylerim."

 

"Söyle ne istersen bana söyle yeter ki paylaş benimle."

 

Elida başını sallayıp bu kez o sordu.

 

"Peki sen ne istiyorsun benden?"

 

Hazer ona bakıp güldü ve atının terkisine vurup hızla atıldı. Elida hemen koşturdu atını bir yandan da bağıran Hazer'e baktı.

 

"Söyleyebilmem için kazanmam lazım."

 

"Ama bu haksızlık hile yapıyorsun."

 

Sonrası Elida dahada hızlanıp bitiş noktasına varmış Hazer ise yüzünde taşıdığı gurur ile yanında durmuştu. Bu hali onu cezb ediyordu. Elida altından inince oda indi.

 

"Tebrik ederim kazandın."

 

"Hile yapman işe yaramadı."

 

"Yarışalım dedim hile yapmam demedim ki."

 

"Sen varya sen sen..."

 

Hazer yanına bir adım daha yaklaşıp yüzüne gelen saçını kulağının arkasına sıkıştırdı. At binmekten mi yoksa ona olan yakınlığından dolayı mı bilmese de hızla inip kalkan göğsü kendi göğsüne değiyordu. Aralarında çok güçlü bir çekim vardı ve Hazer buna karşı çıkmak istemiyor aksine kapılmamak için zor duruyordu.

 

"Evet ben ne?"

 

Elida söyleyeceği herşeyi o an unuttu ve yüzlerinin arasında olan milimlik boşlukta nefesini tuttu. Hazer'in sıcak nefesi önce yüzüne ardından tam dudaklarına değerken Elida elini kolunu nereye koyacağını bilmeden gözlerine baktı ancak bakışları kendi gözlerinde değil dudaklarına kadar inmişti. Heyecan her bir hücresini istila ederken buraya neden geldiklerini hatta nerede olduklarını bile unutmuştu. Hazer kızın titreyen dudaklarına bakıp tam o kalan milimlik mesafeyi kapatacakken kişneyen at ile Elida geri çekilmiş Hazer de içinden bir küfür savurmuştu.

 

Bakışları geceden bile siyah olan ata dönünce sinirle güldü atların arkasına vurup koşmalarını izleyerek elini tuttuğu kız ile yürümeye başladı. Hava güzeldi nasılsa biraz yürümek de iyi gelirdi yorgun ruhuna.

 

"Evet ne isteyeceksin benden karar verdin mi?"

 

Elida olumsuz anlamda salladı başını ve asıl merak ettiği şeyi sordu.

 

"Hazer peki sen ne isteyecektin benden?"

 

"Hep gülmeni isteyecektim."

 

Elida cevabı ile şaşırdı.

 

"O neden?"

 

"Benim sevdiğim Peri kızı gülüşü ile güneşi bile gölgede bırakan bir kızdı. Sen hep hüzünlü bakıyorsun öyle bakma."

 

Elida adımlarını durdurup tam karşısına geçti. Hazer tam önündeki kıza bakıp tek kaşını kaldırdı.

 

"Hazer hep böyle mi olacak? Yani istesem de istemesem de bir şekilde göreceğim onları sürekli ama neden böyle oluyor."

 

"Zamanla geçecek unutursun demiyorum ama alışacaksın biliyorum zamanla eskisi kadar acıtmayacak canını."

 

"Bazen ne düşünüyorum biliyor musun?"

 

Hazer tekrar elini tutup yürürken sordu.

 

"Ne düşünüyorsun."

 

"Keşke diyorum tüm dertler sıkıntılar aklımda değilde sırt çantamda falan birikseydi. En azından ağır geldiğinde çıkarıp atsam çantamı ama işte atamıyor insan kalbini ve aklını."

 

Hazer sözleri ile durdu. Cebinden küçük bir kutu çıkarıp eline bıraktı. Elida kutuyu açıp bakınca kaşlarını kaldırıp sordu.

 

" Ne için bu? "

 

" Görünce aklıma bizi getirdi ama daha çok seni. Geçen sabah verecektim ama malum olaylar olunca unuttum. "

 

Kutudaki kolyeyi çıkarıp arkasına geçerek boynuna takınca Elida ucundaki motife bakıp gülümsedi.

 

 

"Anlamını bilir misin bunun?"

 

Hazer tabi ki biliyordu ancak ondan duymak istedi. Ondan duyarsa dahada anlamlı olacaktı çünkü. Konuşsun anlatsın kafası dağılsın istedi ve başını olumsuz a sallayıp konuştu.

 

"Bilmiyorum anlatsana."

 

"Yusufçuk derler buna sadakati simgeler. Yani tek eşliliği tek bir insanı sevmeyi anlatır. Yusufçuk böcekleri de öyledir çiftleşmeden sonra erkek olan ölür ve dişisi onun başını yiyerek beslenir. Daha sonra da o dişi bir daha başka erkek ile çiftleşmez ölene kadar. "

 

" Güzel bir anlamı varmış. Peki bu anlattıklarından ne anlamalıyım benden başkasına gözün değerse başını yerim demeye mi çalışıyorsun yoksa. Bir mesaj mı veriyorsun bana? "

 

Elida omuz silkip gülerek adımlarını hızlandırıp onu arkasında bırakırken konuştu.

 

" Yapmazsın ki sen öyle bir adam değilsin. "

 

Ardından kısık sesle devam etti.

 

" Bu yüzden sevdim seni. "

 

" Son dediğini anlamadım. "

 

" Oda bana kalsın. "

 

" Kalsın bakalım bu arada ne istediğini söylemedin ama sözüm olsun ne zaöan istersen."

 

"Biliyorum söz verdiysen tutarsın."

 

Ah Hazer bilmiyordu ki kendi canını yakmaya söz veriyordu. Bir adm söz dedi kendi kendini kanatmaya bir kadın gülümsedi günü geldiğinde isteyeceği şeyin acı olacağını bilmeden.

 

Konakta ise beklenen misafirler gelmişti Cansu heyecanını saklı tutmaya çalışarak kapıdaki babası ve annesinin yanında yerini almış Esra hanım ve Kamuran beyin elini saygıyla öpüp selamlaşmıştı. Ardından Emrah ile sarılıp Emir ile kucaklaştı. Aşağıda Emir ile yalnız kalınca elindeki çiçekleri sevdiği kıza uzatıp bir kez daha sarıldı Emir.

Merdivenlere yönelmiş yukarıya çıkarlarken gelen bildirim sesi ile durdular. Cebindeki telefon titreyince durup gelen mesaja baktı onunla beraber Emir de durmuş ona bakıyordu.

 

"Cansu biz bu gece çiftlikte kalacağız sabah geliriz merak etmeyin."

 

"Abim bu geceyi bulmuş inzivaya çekilecek."

 

"Cansu biraz yalnız kalmak onların da hakkı değil mi?"

 

Cansu hak veriyordu ama çok heyecan yapmıştı abisinin varlığı ona güç veriyordu hem Elida da yoktu şimdi kiminle paylaşacaktı bu heyecanı Dilda da nişana kadar otele gitmişti gıcık Berfu ile mi?

 

"Allah korusun."

 

Emir kendi kendine söylenen kıza baktı.

 

" Aklıma bir şey geldi de neyse. Hadi çıkalım ayıp olacak."

 

Herkes selamlaşmıştı ve sofraya geçilmiş güzel bir sohbet başlamıştı. Esra hanım Cansu ile nişan üzerine tatlı bir sohbet tuttururken bir yandan da tam karşısında Cansu'nun yanında oturan kıza baktı. Bu kızı daha önce görmediğine emindi bakışları bu kez kendi yanındaki Emrah'a kayınca beyler ile konuştuğunu görüp koluna dokunarak dikkatini çekti.

 

"Efendim anne."

 

"Şu kız kim oğlum? Tanıyamadım da."

 

"Saliha Hazer'in eşinin arkadaşı misafir burada."

 

Esra hanım şöyle bir süzdü karşısındaki kızı dik duruşlu kendinden emin güzel bir kızdı bakışları bu kez masanın üstündeki ellerine kaydı yüzük de yoktu o halde nişanlı sözlü yada evli de değildi.

 

"Evli mi yada nişanlı falan?"

 

"Değil anne çok güzel kız değil mi?"

 

Emrah Esra hanımı iyi tanırdı 5 yaşında annesinin ölümünün ardından babası evlenince kendi oğlundan bir kez ayırmamıştı Emrah'ı sevgi ile büyütmüştü iki oğlunu da. Ve Tabiki her erkek annesi gibi onunda en büyük hayali iki oğlunun mutlu evlilikler yapmasıydı. Küçük oğlu doğru seçimi yapmıştı ve iki gün sonra bunu nişan ile taçlandırracaktı. Neden Emrah da olmasın ki diye düşündü. Tamam biraz fazla ısrarcı bir kadındı bir çok kez gelin adayı bulmuştu Emrah için ve eli hep boş kalmıştı ama bu kez belki de olurdu hem oğlu da kızı beğenmişti.

 

"Çok güzel maşallah. Adı Saliha mı demiştin sen?"

 

Emrah güldü ve başını salladı. Esra hanım da kıza bakıp seslendi.

 

"Saliha tuzu uzatır mısın kızım."

 

Saliha kadına gülümseyip tuzu uzattı. Ve 15 dakika içinde bir tuzluktan başlayan muhabbet kızın nerede yaşadığı nereli olduğu hayatında biri olup olmadığına kadar uzamış yemek sonrası beyler ayrı bir yerde muhabbet ederken hanımlar salonda oturmaya başlamıştı. Cansu nişan elbisesini getirip gösterirken Esra hanım yanında oturduğu kıza doğru kısık sesle sordu.

 

"Çok güzel değil mi?"

 

"Evet güzel bir elbise çok da yakışacak."

 

Esra hanım başımı sağa sola sallayıp sorusunu açtı.

 

"Bu heyecanlar diyorum çok güzel değil mi? Sen ne zaman düşünüyorsun kızım yok mu bir aday falan?"

 

Saliha soru karşısında şaşırsa da gülümsemeye çalışıp cevap verdi.

 

"Ben henüz düşünmüyorum efendim doğru kişiyi bulamadım."

 

"Ay düşündüğün şeye bak kızım ben bulurum."

 

Saliha kadının verdiği tepki ile iki kaşını da kaldırdı.

 

"Anlamadım efendim."

 

Esra hanım o an kırdığı pot ile panikledi ve imdadına onları duyan Senem yetişti.

 

"Hayırlı işler çok beklemez demek istiyor Esra'cım değil mi?"

 

Esra Senem'e bakıp onu kurtardığı için öpücük atmış ve tekrar kıza dönmüştü.

 

"Teşekkür ederim ama dediğim gibi şimdilik işime odaklıyım kısmet olursa o zaman düşünürüm."

 

"Hayırlısı olsun kızım inşallah herşey gönlünce olsun. Ama sen yine de kapatma kendini hayırlı iş beklemez sonuçta."

 

"Tavsiyeniz için teşekkür ederim dikkate almaya çalışırım."

 

Saliha iyiden iyiye kızarmaya başlamıştı konu ne ara onun medeni durumuna gelmişti ki ayrıca Elida nerede kalmıştı böyle umarım abisi ile sıkıntı yaşamaz diye geçirdi içinden bakışlarını bu kez yüzünü buruşturup kendisine nefretle bakan Berfu'ya çevirdi. Önce göz kırptı ardından yanındaki yastığı kucağına alıp ona doğru gösterdi. Berfu hemen yerinden kalkıp uyuyacağını söyleyerek odasına giderken Saliha güldü. Bu kadar korkacağını düşünmemişti bu kız göründüğünden daha salaktı.

 

"Esra kızım Ankara da havalar nasıl işler falan iyisiniz inşallah."

 

"Çok sağol Sare teyzem iyiyiz çok şükür. Bu aralar tek derdim oğlanlar zaten hayatımız çocuklarımız değil mi bizim. Öyle değil mi Senem?"

 

"Haklısın Esra onlar mutlu olsun yeter bize."

 

"Hazer ve eşini göremedim onlar da iyidir umarım."

 

Cansu gelen mesejı yemeğe oturmadan annesine söylemişti Senem de belli etmeden cevapladı.

 

"Çiftliğe gitmeleri gerekti yarın görüşürsünüz artık çok özür dilediler."

 

"Estağfurullah ne özrü ağızlarının tadı kaçmasın kafi."

 

Saatler ilerledikçe koyulaşan sohbet Emrah'ın salona girmesi ile bitti.

 

"Annem hadi gidiyoruz."

 

"Daha erken değil mi oturuyorduk ne güzel."

 

"Çok sağol Sare Teyze inşallah bizde de ağırlayalım sizi. Ama malum yok da yordu biraz."

 

"Tamam Esra kızım dinlenin siz tabi."

 

Kapıya kadar indi tüm aile iyi geceler dileklerinin ardından herkes odalarına çekilmeye başlamıştı Cansu avluda ki sedire deyimi yerindeyse kendini külçe gibi bırakınca Saliha ona gülüp konuştu.

 

"Rahatladın mı bak sorunsuz bitti gece."

 

"Abşm ve Elida'ya kırıldım ama yalnız bıraktılar beni."

 

"Sahi nerede onlar?"

 

Saliha da çok merak etmiş ama rahatsız etmemek için aramamıştı. Ancak kızdan duydukları ile gülümsemeye başladı. Ve heöen yanına oturdu.

 

"Çiftliğe gitmişler orada bir çalışan kız var Elmas onu aradım romantizm nirvana yani. Bu abim işi biliyor ya. "

 

"Ne oldu ki niye öyle dedin."

 

"At binmişler gecenin köründe abim Gece'ye binmesine bile izin vermiş daha ne olsun."

 

"Gece?"

 

Cansu'nun en sevdiği anlardan biriydi bu dedikodu yapmak hemde abisi hakkında dedikodu yapmak en bi sevdiği şeydi. Bir dizini kırıp altına alarak oturdu ve yönünü tamamen kıza çevirerek heyecanla anlatmaya başladı.

 

"Gece abinin atıdır sahibi kadar hatta ondan da huysuz bir at hemde. Bu güne kadar abim dışında kimseyi almadı sırtına. Dedim ya huysuz diye hatta biliyor musun bir kere Berfu gizlice gitmiş çiftliğe ve Gece'ye binmeye çalışmış Gece'de üstünden atmış bu safı. "

 

Önce kahkaha atmış ardından birbirlerine bakıp sus işareti yapmışlardı.

 

" Eee sonra? "

 

Cansu anlatmaya devam etti.

 

" İşte sonra abim ikidir atını karısının hizmetine sunmuş ve Gece de Elida'ya sırtına almış. Yarış yapmışlar abim kaybetti sanırım Elida'ya kolye verirken görmüş Elmas."

 

Sonra bir anda aklına gelen dilini ısırdı.

 

" Saliha şey yani Elmas'ın bana bunları anlattığını kimseye söylemezsin değil mi annem duyarsa biterim vallahi. "

 

" Merak etme söylemem. Bişey sormak istiyorum sana? "

 

" Sor sor ne takıldı aklına bakim? "

 

"Esra Hanım yani nasıl desem biraz fala mı sıcakkanlı hah evet doğru kelime bu sanırım çok sıcakkanlı."

 

Cansu anlamıştı ne demek istediğini gece boyunca Saliha da olan bakışlarından olsun Emrah abisine sorduğu sorulardan olsun anlamıştı bunu. Gülerek cevapladı.

 

"Valla bilemiyorum eltim mi olacaksın acaba."

 

"Saçmalama o da nereden çıktı şimdi?"

 

"Hadi ama anlamamış olamazsın seni gözüne kestirdi işte Emrah abi için yol yaptı resmen anlamadın mı?"

 

"Yok daha neler."

 

"Neden ya çok iyi olmaz mıydı sen ben ve yengoşum hep bir arada olurduk ne güzel."

 

Saliha bir an gözünde canlandırdı ve hemen ardından hızla ayağa kalkıp başını sağa sola salladı. Emrah ve ikisi mi kesinlikle olamazdı asla olmazdı.

 

"Cansu'cum çok renkli hayallerin var anlıyorum ama ben hayallerinin o kısmında olamasam daha iyi."

 

"Neden ama Emrah abi çok iyi biridir neşeli şen şakraktır bir kere. Onunla konuşanda dert tasa kalmaz valla her kızın hayali bir adam bence ama senin düşündüğün başka biri varsa saygı duyarım."

 

"Tanımıyorum bile adamı. İki kere beraber aynı sofraya oturduk bir kere sarıldık diye de bişey olacak değil değil mi?"

 

Cansu sarılma kısmını bilmiyordu ve duyunca ayağa kalkıp kendi kendine söylenen kızı kendine çevirip sordu.

 

"Sarıldınız mı? Ne zaöan ve benim neden bundan haberim yok?"

 

Saliha o an ağzından kaçırdığı şey ile dilini ısırdı ve başını tutarak cevap bekleyen kıza baktı.

 

"Başım ağrımış hadi iyi geceler."

 

Deyip yukarıya doğru hızla giderken arkasından gelen kızın sesini duydu.

 

"Ayrıntı istiyorum ama böyle kaçamazsın."

 

Odalarının olduğu kata gelince Sallha heöen odasına girdi ve kapıyı kapatıp sırtını kapıya dayadı nasıl kaçardı ağzından biye bir şey kim bilir ne düşündü kız diye geçirdi içinden. Cansu ise kapanan kapı ile önce kaşlarını çattı ardından gülerek konuştu.

 

"Nasılsa sabah çıkacaksın odadan ben bu işin peşini bırakmam güzellik."

 

Yeni günün ışıkları ile uyandı Elida gözlerini açtığında sırtı Hazer'e dönük ancak yine onun kolunda uyuyordu sevmişti bu durumu ona bu kadar yakın olmak güzeldi. Yönünü diğer tarafa çevirdiğinde uyuyan adam ile gülümsedi ve onu incelemeye başladı.

 

Esmer tenine inat açık kahverengi saçları vardı Hazer'in ve aynı tonlarda kısacık sakalları, uzun kirpikleri vardı ve o kirpiklerin ardında çok güzel bakan ela gözleri aynı annesinin gözleri gibiydi gülünce kısılan çok güzellerdi. Hafif çıkıntılı elmacık kemikleri vardı ve yüzüne sanki kalemle işlenmiş güzel bir burnu vardı bakışları yavaşça dudaklarına gelince utandı.

 

Kendi ince parmakları önce onun dudaklarının üstünde tüy gibi gezindi ardından kendi dudaklarına dokundu yanaklarını yandığını hissediyordu sanki. Kendi kendine içinden söylenmeye başladı.

 

"Şimdi öpsem onu gizlice o bile bilmeden. Yok. Ya uyanırsa ya kızarsa ama niye kızsın ki minicik bir öpücük sadece. Saçlarını okşasam peki ellerim değse bir kere o yumuşacık saç telleri ile tanışsam. Olmaz kesin uyanır. Off Hazer bana uzakken daha rahat seviyordum seni hayallerimde, şimdi bu kadar yakınımda olunca ne yapacağım bilemiyorum. "

" Ne yapacaksan yap Gelin hanım yoksa uyanacağım. "

 

Elida bir anda sesini duyunca panikle doprulmaya çalıştı ancak ne olduğunu anlamadan kendini yatak ile Hazer arasında sıkışmış bulunca nefesi boğazına sıkıştı.

 

" Hey nereye hemen ne güzel konuşuyordun. "

 

Ah Elida içinden konuştuğunu zannederken duyulduğunu asla bilmiyordu.

 

"Uyuyorsun sanıyordum."

 

"Zaten uyuyordum."

 

Hazer gülerek saçlarını geriye çekti kızın ve ağırlığını çok vermeden gözlerine bakmaya başladı.

 

"Ne zaman uyandın sen?"

 

"Hmm bir düşüneyim saçlarıma dokunmak istiyordun sanırım."

 

Deyip kızın bir elini kendi saçlarına getirdi Elida titreyen ellerine o an lanet etti hayallerindekinden bile güzeldi bu his oysa. Sonra tekrar kızın yüzüne çevirdi bakışlarını.

 

"Ah yok sanırım öpsem mi öpmesem mi kısmıydı."

 

Elida'nın kalbi öylesine hızlanmıştı ki Hazer sesini duyabiliyor ve kızı bu kadar heyecanladırmak hoşuna gidiyordu. Sonra yavaşça yaklaştı yaklaştı ve kızın kapanan gözlerini görüp gülümsedi önce kapanan gözlerine birer öpücük bırakıp kızın şaşkınlığına baktı ardından yanağına yüzünü sürtüp kıvranmasını izledi. Tam dudağına eğilmiş öpecekken kapıya vurulması ile Elida hızla itip üstündeki adamın yatağa devrilmesine sebep oldu ve kolunun üstüne düşen adamın acıyla inlemesini duydu.

 

Kapı tekrar vurulmaya başladığında Hazer kolunu tutup yataktan kalktı. Elida ise canını yaktığı için kendine kızmakla meşguldü. Sanki basılmış gibi nasıl bir tepkiydi o. Kocasıydı ve yatak odasındaydılar.

 

Hazer ise bu kez her kimse hem bu anı bozdu diye hemde canı yandığı için onu dövecekti sinirle açtı kapıyı. Gördüğü kişi ile derin bir nefes koyverdi. Sinirle tısladı adını.

 

"Yine ne var Cansu!"

 

Bölüm sonu 🌟

 

Keyifli bir bölüm oldu bence 🤭

 

Sınır dolar dolmaz tekrar görüşmek üzere

 

Bakalım bu kez Cansu ne için geldi 🤭

 

Romantizmin doruğunda araya girdiği için Hazer'in elinden onu kim alacak 😅

 

Kitaplar hakkındaki paylaşımlar ve sorularınız için instagram adresime beklerim.

 

Seneminhikayeleri sayfasına uğrayın derim🍀🍀

 

Sevgiyle kalın hoşçakalın♥️

Bölüm : 11.12.2024 15:29 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...