

İnsana gerçekten sevildiğini hissettiren,
Şefkatle yaklaşan,
Gerçekten anlamak için çabalayan,
Hissettiği yada düşündüğü saçma bile olsa onu yargılamayan başka bir insan kadar iyi gelen bir şey yok.
Bölüm Şarkısı: Sevcan Orhan : Evlerinin Önü Yonca
Neşeli bir şarkı ile geldim 😊
Medyada Emrah var 🤭
Düşünsenize bir adam var.
Mutlu olduğunda heyecanlandığında korktuğunda seni arayacağını biliyorsun. Üzgün olduğunda mesela senin sesini duymak ona iyi gelecek biliyorsun. Uzak kaldığınızda, kelimeleriyle öpecek seni. Sesiyle dokunacak kalbine. Saçlarını mesela ruhuyla okyaşayacak. Bir adam var hayatında ve varlığı seni mutlu etmeye yetiyor.
Düşünsene bir adam var işte.
Seni özlüyor. Yanyana olabilmeniz için uğraşıyor. Sonra o haklı çıkıyor ve gün gelince aranızdaki duvarlar yok oluveriyor. Sarıldığında sıcaklığını ve sevgisini tüm hücrelerinde hissediyorsun. Başını omzuna koyuyorsun ve daha önce sende olan bütün kötü hisler uçup gidiyor. O adam seni öptüğünde ruhu senin teninden akıp kalbine iniyor. Nefesin sana yetmiyormuş meğer, göğüs kafesini huzurla dolduruyor. Düşün işte bir adam var hayatında ve kokusu seni mutlu etmeye yetiyor. Birlikte uyuyorsunuz yanında yatıyor. Nefesini ensende hissediyorsun. Boynuna gömüyor burnunu. Kokun ona huzur veriyor. Birlikte hayatınızın en huzurlu uykusuna dalıyorsunuz. Rüyaların güzel değildi mesela önceden korkardın. Bir adm var yanında yatağında ve o an orada olması bütün kötü rüyalarını kovuyor rahatlıyorsun. Bir adam var hayatında ve koruyuculuğu sahiplenici tavırları seni mutlu etmeye yetiyor.
Düşünsenize bir adam var; soğuk kış gecelerinde üşüyorsun mesela ama şefkati içini işitiyor. Elleri sana var olduğunu hissettiriyor. Parmaklarını hatta eklem yerlerini bile seviyorsun onun. Sonra o parmaklar senin yanağında dolaşıyor. Var öyle bir adam var ki üzerine titriyor. Hep yanında yanıbaşında olacakmışsın gibi yaşıyor seni. Ve sanki bir daha yanında olmayacakmışsın gibi hasretle kokluyor seni. Sanki bir ömür seni beklemiş gibi. Bazı geceler uykunda burnunu hissediyorsun saç diplerinde. Kalbin sol tarafındaymış sarıldığında boş olan sağ tarafını dolduruyor varlığı. Yaşamak için direnmek savaşmak için sebebin oluyor. Sen gülünce kısılan gözlerin ve yanaklarında oluşan çukurlarda bir hayat sürmek istiyor o adam.
Düşünün işte bir adam var ve siz ona aşık olmuşsunuz. Vardı ve Hazer'in ta kendisiydi o adam.
Elida çalınan kapıya sinirle yürüyen adamı izlerken hayatında en çok değer verdiği üç adamı karşılaştırmadan edemiyordu. Sevdiğim üç adamda yaktı canımı demişti bir keresinde biri bencilce ondan vazgeçerek yapmıştı bunu diğeri oğlu için kızını ezerek.
Bir de Hazer vardı işte beni sevme demiş acıtmış ancak seni seviyorum demiş tüm acıları silip atmıştı.
Babası ve abisini düşününce daha önce bir duvarda okuduğu yazı geldi aklına ve kendi kendine söylendi.
'Eğer yumrukları kadarsa adamların kalpleri ben hep küçük yumrukları olan adamları sevmişim. '
Bakışları tekrar ona döndüğünde açtığı kapının ardından gördüğü yüz ile şaşırdı ne işi vardı ki burada?
"Yine ne oldu Cansu!"
Cansu bir anda bağıran abisi ile yerinde sıçrarken bir yandan da ayakta durup kendisine bakan Elida'yı görüp dudağını ısırdı.
"Kahvaltı yapalım diye geldik."
Hazer eliyle yüzünü sıvazlayıp bir şeyler mırıldanırken iki kız birbirine bakıp gülümsedi.
"Geldik derken kiminle geldin sen buraya bu saatte?"
Cansu arkasına dönüp bakınca Hazer de merdivenlerden aşağıya doğru bakıp kaşlarını kaldırdı. Ne mi oluyordu saat sabahın 8'inde Emir ve Emrah kanepelere uzanmış uyukluyor Saliha ise koltuğa oturmuş telefonu ile oynuyordu.
" Kızım sen manyak mısın ne diye topladın milleti bu saatte buraya?"
Cansu omuz silkip abisinin yanından yürüyerek odaya girmiş ve hala şaşkınlıkla kendisine bakan abisini umursamadan içerideki kızın yanaklarından öpüp sarılmıştı.
"Cansu!"
"Off abi ya ne var yarın nişanım olacak kafamız dağılır diye geldik. Amcam yine surat asıyor Dilda geldi diye Meran yengem de farksız değil Annem ve babaannem misafirler nişan hazırlıkları derken yerinde duramıyor teyzem ve halam da farksız değil babam ve Cihan amcam Kamuran amca ile birlikte bugün mekana gidecekmiş Esra teyze desen yol yorgunu başı ağırıyor ne var yani ne olmuş şöyle güzel bir gün geçirsek fena mı? "
Elida hiç nefes almadan bir çırpıda konuşan kıza bakarken Hazer ise dakikalar evvel yaşadığı anın bozulmasına sinirleniyordu. Peki ya karısının kapı sesini duyup onu itmesine ne demeliydi sanki evli değillermiş gibi basılmış gibi nikahlı karısıydı yahu.
"Abi lütfen beni kıracak mısın yoksa."
Cansu yüzünü küçğk bir kız çocuğu gibi sarkıtıp omuzlarını düşürünce Elida istemsizce gülmüş Hazer ise o gülüşe takılı kalmıştı. Çok güzel gülüyordu kesinlikle. Onu gülerken başka biri görse hayran kalırdı. O an düşündüğü şeye kendisi de şaşırdı ona bakacak her adamı ipe dizerdi.
"Çık dışarı."
Cansu abisinin sözleri ile kaşlarını çattı ve söylenmeye devam etti.
"Ama abi ne olur ya..."
"Çık dedim sana."
Cansu abisine doğru yürüyüp koluna sarılmak istedi böylece biraz daha ısrar edebilirdi ancak yanlış kola dokunup sıkınca acıyla bağıran adamın sesi salonda uyuyan adamları da yerinden kaldırmış oldu.
"Ulan kesip kurtulacam sonunda şu kolu. Bir rahat verin ya."
Cansu'nun bağırması ile gözleri dolunca Hazer derin bir nefes aldı sakinleşmek adına.
"Çık dışarı da üstümüzü değiştirelim bari Cansu hanım."
Cansu o an yerinde zıplayıp abisinin yanağına hızla bir öpücük kondurdu ve konuştu.
" Aslan abim benim. Elida hemen gel aşağıdakiler çok acıktı."
Elida başını sallamış tam konuşacak Ken Hazer kardeşinin kokundan tutup kapıya doğru çekti.
" Kahvaltıyı da sen hazırkayacaksın. Madem sormadan getirdin herkesi maharetlerini göster belki Emir son anda karar değiştirip kurtulur senden."
" Ben de seni seviyorum abilerin en yakışıklısı."
Cansu kahkaha atıp dışarıya tamamen çıktığında Hazer olumsuzca başını sallıyordu bu kız kesinlikle normal değildi.
Sonunda odada başbala kaldıklarında Hazer karısına doğru bir iki adım daha atıp tam karşısında durdu. Tek kaşı ustalıkla havaya kalkarken sorduğu soru ile kızı yine utandırmış oldu.
"Kocanı yataktan atmaya utanmıyor musun sen?"
Elida hayretle söylediği şeyi düşünürken Hazer tekrar konuştu.
"Nikahlı karımsın ne bu telaş anlamadım ki neyden korkuyoruz. Hayır biri duysa ayıp bir şey yapıyoruz sanacak seviyoruz ne olmuş."
Elida sözlerine daha fazla sessiz kalamayınca bu kez de şaşıran Hazer olmuştu.
"Beni sevme diyen kocam beni seviyor daha ne olsun."
Sözlerinin ardından hızla banyoya girince Hazer arkasından bakıp düşündü. Demişti değil mi öyle bir şey iyi halt etmişti. Ardından aklına gelen o gece ile derin bir nefes aldı bir insan ilk defa öptüğü bir kadına böylesine bir özlem duyar mıydı? Özlemişti onu tenini onunla bir olmayı sevmişti. Ancak bu kardeşi varken pek mümkün görünmeyen şey ile yüzü yine gerildi ve üstündeki pijamaları değiştirmek için gardıroba yürüdü.
Elida ise sanki zafer kazanmış gibi gülümseyip yüzünü yıkadı ve aynadan kendine bakıp düşündü.
Seviyordu onu Hazer de onu seviyordu. Sevmek güzeldi hele ki sevilmek daha da güzeldi.
"Hadi millet uyanın ya arabayı bile bana kullandırdınız."
Emir mırıltı halinde bir şeyler gevelerken Emrah sadece arkasını döndü. Saliha bu hallerine gülerken Cansu köşedeki sürahi ile bakışıp Saliha'ya işaret etti.
"Saçmalama Cansu."
Cansu tam bir adım atmış üzerlerine su dökecekken bir anda durdu.
"Çay hazır değil mi Cansu?"
Emir ve Emrah da sızdıkları yerde merdivenlerden gelen ses ile doğruldu.
"Çayı koydum abi kahvaltı heöen hazır olur."
Ardından hızla dönüp mutfağa doğru yürümeye başladı. Hazer arkasından gelen karısına bakıp önüne dönünce Saliha'nın ayaklandığını görüp başıyla selam verdi.
"Hoşgeldiniz."
"Gerçekten kusura bakmayın Hazer."
"Estağfurullah Saliha ne kusuru iyi ki geldiniz."
" Ya sabahın köründe zorla çıkardı beni konaktan Elida aradı deyince bende bir şey oldu sandım."
Hazer gülüp Emir'e ve Emrah'a döndü bu kez.
"Size ne dedi peki?"
"Ne diyecek abim kahvaltıya çağırıyor dedi. Yolda da dayanamadı abimin haberi yok dedi."
"Anlaşıldı. Ne diyeyim iyi olmuş Emir de kendine gelir biraz."
"Benim neyim varmış da kendime geleyim?"
Saliha ve Elida mutfağa giderken Hazer cevap verdi.
"Valla ne bileyim duydum ki dün gece babamın karşısında iki büklüm kalmışsın."
Emir hızla yanında oturan abisine bakıp kaşlarını çatınca Emrah güldü.
"Yalan mı oğlum en son tamam Cihan amca peki Rıdvan amca sen ne dersen öyle olsun Siyabend amca diyordun."
"Hadi be abi ne zaman oldu bu?"
Ardından kendi söylediğine kahkahayla gülmeye başlayınca diğer iki adam da gülmüş ve beraber bahçedeki hazırlanan masaya geçmişlerdi.
"Elida sen biliyor musun Emrah abim ve Saliha sarılmışlar."
Elida bir anda duyduğu şey ile elindeki çatallları düşürüp kaşlarını çatan arkadaşına baktı.
" Ne zaman oldu bu? Saliha nasıl yani?"
"Cansu sırf bunu yetiştirmek için getirdin değil mi bizi buraya?
" Hayır ya ama sabahı zor ettim orası doğru."
"İnanamıyorum sana gerçekten. "
Elida hala atışan ikiliye bakıp ikisinin tam arasına girdi.
" Biri bana da ne olduğunu anlatacak mı artık?"
Saliha tam ağzını açmış konuşacakken Cansu heyecanla öne atıldı.
" Esra teyze dün akşam yemekte Saliha'ya göz koydu aman yani onu beğendi hemde baya baya. Sonra herkes gidince biz konuşuyorduk ki Saliha ağzından kaçırdı hastanede sarılmışlar. Ay hadi inşallah diyorum ve Saliha beni boğazlamadan bahçeye kaçıyorum."
Elida gülerek arkasından baktı önce ardından tezgaha yaslanan ve omuzları düşen kıza baktı.
" Saliha kızdın mı? "
" Elida, kendi kafasında kuruyor şuan o değil Emrah'a da böyle şeyler söylüyorsa yanlış anlayacak adam beni. "
" Ne var bunda Saliha hem neden olmasın ki..."
" Elida yapma lütfen ben o defteri kapatalı çok oldu tekrar aynı şeyleri yaşamak istemiyorum ayrıca o Emrah denen kasıntı ile de hiç işim olmaz ayrıca. "
" Hadi ama taktın sende adama yani ne yaptı ki kasıntı olacak? "
" Hoşlanmıyorum işte zorla mı?"
Elida arkadaşının sinirlendiğini anlayınca üstüne gitmek istemedi tam o esnada da bahçeden kocasının sesini duyup oraya doğru yürümeye başladılar.

" O şeyi yiyeceğimizi düşünmüyorsun değil mi Cansu? "
" Abi bak çok sağlıklı tadına bak en azından. "
"O şeyi ölmeden bana yediremezsin."
Ardından elinde tava ile çıkan Elida'ya gördü ve tekrar kardeşine döndü.
"Hah Allah'tan karım var da karnımız doyacak arkadaş."
"O ne Cansu?"
Elida elindeki tavayı kocasının önüne bırakırken ayakta duran kıza bakıp sormuştu.
"Londra da öğrendiğim bir tarif Yulaf püresi kurutulmuş çilek mango ve bal ile yapılıyor ama benim kendisi janti içi dağlı abim yeniliklere kapalı."
"Ben bakarım tadına istersen."
"Sakın yeme Elida zehirler bu seni bak."
"Emrah abi ya uğraşma benimle."
Cansu sinirle Emir'in yanına oturunca Hazer kaş göz yapıp Emir'in dikkatini çekti.
"Ben yerim canım senin elinden zehir olsa yerim ben."
"İşte benim sevgilim siz ne anlarsınız sağlıklı besinden zaten."
"Yesin zaten yesin istemede tuzlu kahveyi de Cihan amcama içirmiştin bari bunu yesin."
Emrah o an içtiği çayı püskürtürken hepsi birden gülmeye başlamıştı. Cansu hemen abisine bakıp devam etti konuşmaya.
"Ya Cihan amcamdaki de şans yani bu üç etti."
Elida ve Saliha da gülenlere eşlik ederken Elida sordu.
"Nasıl üç yani?"
"Babam annemi isterken hçVedat eniştem de aynı gün halamı istiyor tabi halam baya böyle acılı baharatlı bir kahve karışımı yapıyor damatlara ama annem babama kıyamamış ve Cihan amcama vermiş kahveyi."
Emrah artık gülmekten gözlerinden gelen yaşı silmiş ve konuşmuştu.
" Devamını da anlat Cansu. Hayatım boyunca böyle bir şey duymadım ben ne hikayeydi be kardeşim. "
" Sonrası da mı var? "
Saliha iyice meraklanmış olarak sormuştu.
" Olmaz mı bu ilkti. Sonra teyzemi isterken de acı kahveyi zaten içmiş adam bu defa şekerli içsin demiş teyzem ama halam orada da devreye girmiş ve karbonat koymuş kahveye amcam neredeyse hastanelik olacakmış. En sonda işte ben Emir'e vereceğim fincanı amcama verdim. "
Hazer elindeki çay bardağını gülmekten bir türlü içemezken hafifçe öksürüp sesini değiştirdi ve aynı Cihan gibi konuşmaya başladı.
" Valla bu sondu bu ailede istenecek kız bitmez ben bir daha hiçbir istemede kahve değil su bile içmem abla. Diye anneme söyleniyordu."
Sohbet güzel bir şekilde devam ederken kahvaltı sürüyor Hazer ve Emir'in lise anıları Emrah'ın İtalya da üniversite maceraları Cansu'nun Londra'ya gitmek için annesini ikna çabaları Saliha ve Elida'nın anıları konuşuluyordu. Elida onları dinlerken düşünüyordu ne güzel bir aileye gelmişti.
Çok küçükken anneannesi her insan bir renktir kızım derdi sanırım haklıydı. Bu ailede herkesin bir rengi vardı. Kısa zamanda tanımaya başlamıştı herkesi. Mesela Senem hanım kesinlikle kırmızıydı baskındı sözünü dinleten biriydi. Hem sıcaktı hem de yeri geldiğinde mesafeliydi. Siyabend bey ile fazla muhabbeti olmasa bile o griydi sakindi ılımlıydı. Ancak bazen de gökyüzü gibiydi hiddetlendi mi o gri siyaha çalabilirdi. Rıdvan ağa siyahtı ama içinde gri de vardı öfkelendiği zaman karşısında kimse durmaya ceserat edemez sakinken ise yüzünde bir gülümseme ile sesinde huzur bulurdu insan. Nazlı mordu panikti heyecanlıydı ama bazende o mor tatlı bir kila oluyor insanın yüzünü gülümsetiyordu. Zülal pembeydi neşeliydi bir kere. Hele oğulları ile konuşurken sanki anneleri değil de arkadaşları gibiydi. Cihan ve Cansu ise kesinlikle mavi yada yeşildi. Capcanlıydı ikisi de alabildiğine gökyüzü alabildiğine ormandı onlar, onların yanında kimse surat asamaz kimse hüzünlenmezdi.
Sonra bakışları Saliha'ya döndü onu bir renk ile tanımlamak istese sarı derdi güneş gibiydi o tüm sıkıntıların içine güneş gibi doğardı. Bir kez çağırmak yeterdi iki eli kanda olsa koşar gelirdi.
Ve Hazer o tek bir renk olamazdı. Çok kısa bir zamandır yanında olsa da onda Siyahı da görmüştü kırmızıyı da yeşili de taşıyordu maviyi de bazen mor oluyordu bazen de sarı gökkuşağı tüm renklerini onda yaşatıyordu sanki.
Herkesin bir rengi vardı ama Elida kendine bir renk bulamıyordu hem insan kendini anlatamazdı ki.
"Kahvaltımızı ettik kahvemizi içtik biraz yürüyelim mi?"
Cansu'nun sorusu ile Hazer olumsuzca başını salladı.
"Ben böyle iyiyim isteyen yürüsün."
Elida tam ayağa kalkacakken Hazer masanın üstündeki elini tutup durdurarak konuşmaya devam etti.
"Karım da burada benimle kalıyor siz keyfinize bakın."
Cansu abisine yüzünü ekşitip baktı.
"Aman buda karım da karım elinden gelse koluna kelepçe takıp yanından ayırmayacak. Biz gidelim Emir."
"Sende evlen kocana takarsın o kelepçeyi başkasının evliliğine dilini uzatma keserim."
"Tamam abi burnumdan getirme bu günü keyfimi kaçırma."
Ardından sevdiği adam ile el ele tutuşup bahçe boyunca yürümeye başladı.
Emrah yanında oturan ve sadece telefonu ile ilgilenen kıza bakıp bir teklif de o sundu.
"Saliha bizde biraz gezelim ister misin?"
Saliha ise hiç düşünmeden verdiği cevap ile dikkatleri üstüne çekti.
"İstemem!"
Bir anda verdiği tepki ile bakışları üstünde hissedince düzeltme gereği duyup konuştu.
"Şey yani ne güzel oturuyorduk ondan dedim. "
Hazer hala Elida'nın elini bırakmazken Emrah kıza iyice yaklaşıp kısık sesle konuştu.
"Yalnız kalmak istiyorlar anlamıyor musun?"
Saliha da onlara bakınca omuzlarını düşürdü evet yalnız kalmak en büyük haklarıydı evet buraya gelip emrivaki yapmışlardı ve ona bile anlayışla karşılık vermişti Hazer ve evet istemese bile Emrah ile yalnız kalacaktı.
" Aslında atları görmeyi isterim gidelim mi?"
Sonunda Emrah onunla konuşabileceğim diyerek gülümseyip ayaklanınca Hazer de biraz olsun yalnız kalacakları için derin bir nefes aldı.

Emir ve Cansu çiftlikten çıkıp kolkola yürüyor ve yarının heyecanını paylaşıyorlardı.
" Emir herşey güzel olacak değil mi?"
"Evet Cansu herşey çok güzel olacak."
"Tüm herkesi çağırdınız mı?"
"Yani neredeyse herkes diyebiliriz."
Cansu durup Emir'e baktı.
"Nasıl yani ne demek neredeyse?"
"Çiğdem teyze gelmek istemedi."
"Ya neden ama hala aynı mesele mi?"
Emir omuzlarını kaldırıp indirdi.
"Ezgi ve Elmas teyzemler bugün geliyor ya oda gelirsen tatsızlık olur düğüne inşallah dedi."
"Ya gerçekten anlamıyorum biliyor musun? Hayır yani Çiğdem teyze Emrah abinin teyzesi ve annen ile hiçbir problemi yok Ezgi ve Elmas teyze de senin öz teyzelerin eee onların da Emrah abi ile bir problemleri yok neyin kavgası peki bu, teyzeler neden anlaşamıyor? "
" Bilmiyorum Cansu düğün için söz verdi bende çok ısrar edemedim ama kızını gönderecek nişana. "
Cansu bir anda duyduğu şey ile Emir'in önüne geçti kaşları havalandı ve gülmemek için kendini zorladı.
" Gerçekten mi desene asıl kaynanan geliyor Emrah abiye geçmişler olsun. "
" Yıllardır bir türlü barışmadı yıldızımız kız bir sevemedi beni. Abimin yanında oturmama bile izin vermezdi küçükken o derece."
Cansu kahkaha atarken yürümeye devam ettiler.

Emrah ve Saliha ise ahırları geziyor keçileri koyunları besliyordu. Ne Saliha bir şey diyor ne de Emrah konuşuyordu. Emrah kızdan etkilenmişti ama her söylediği şeyde terslenmek onu da bir yere kadar götürüyor kız sert çıktıkça oda geri kalıyordu. Bu kızda onu çeken bir şeyler vardı var olmasına ama bu kadar katı oluşu onu zorlamaya başlamıştı.
"Atlara da gidelim mi?"
Saliha omuz silkti ve başını sallayarak o tarafa doğru yürümeye başladı. Emrah bir adım arkasından yürürken onu izlemeye devam etti. Sonunda haraya gelince dayanamadı ve konuşup kızın dikkatini çekti.
"Seni kızdıracak yada kıracak bir şey mi yaptım ben?"
Saliha kısa bir an ona bakıp tekrar önlndeki ata döndü elini atın başına uzatırken cevap verdi.
"Onu da nereden çıkardın? Sen bana ne yapabilirsin ki zaten?"
Emrah verdiği cevaptan tatmin olmadı ve iki adım daha atıp kızın diğer tarafında durdu.
"Peki şöyle sorayım o zaman. Sana kim ne yaptı da böyle oldun?"
Saliha sorusu ile kaşlarımı çatıp yüzüne baktı.
" Kimse bana bişey yapmadı keser misin şu muhabbeti!"
"Neden sinirleniyorsun?"
"Neden bu kadar çok soru soruyorsun?"
Emrah gülümsedi.
"Sende soruyorsun. Kser misin kşm ne yapabilir soruyorsun bak sen benden daha çok soeu soruyorsun ama ben bir şey demiyorum."
Saliha söylediği şeye istemsiz olarak güldü ve başını salladı.
"İşte böyle ya gül biraz hem bak ne çok yakışıyor sana gülmek."
Gülüşü anında solarken karşısındaki adama baktı dün gece bir anlık gaflet ile sarıldıklarını söylemiş ve Cansu'nun ilgisini çekmişti sonra Esra hanım onunla ilgilenmeye başlamıştı istemiyordu ki Saliha hayatında böyle şeylere yer yoktu ki.
" Neden bu kadarı önemsiyorsun gülüp gülmememi?"
"Seni tanımak istiyorum ve sürekli somurtup durduğun için yanlış tanıyacağım."
"Bak baştan söyleyeyim ki beni doğru tanı o zaman hayatımda birini istemiyorum tamam mı?"
Emrah içinde çatlayan bir cam varmış gibi hissetti ancak bozuntuya vermeden gülerek cevap verdi.
"Ben arkadaş olmak açısından demiştim yanlış anladın."
Saliha kaşlarını çattı gerçekten yanlış mı anlamıştı eğer öyleyse şuan gerçekten rezil olmuştu.
"Arkadaşım olmayı mı istiyorsun gerçekten."
"Neden olmaz mı?"
"Olabilir tabi arkadaş olmakta bir sakınca yok."
Emrah tekrar güldü.
"Teşekkür ederim hanım efendi izin verdiğiniz için."
"Rica ederim beyefendi ne demek."
İkili gülerek atlara havuç vermeye başladı. Hazer ve Elida ise bahçede karşılıklı oturmuş bir yandan çay içip bir yandan sohbet ediyorlardı.

"Emir ile nasıl tanıştınız siz? Yani ailesi Ankara'da yaşıyor buralı da değiller nasıl oldu bu?"
"Emir benden bir sene önce gelmiş Urfa'ya yatılı okumak için ben de lise ikinci sınıfta geldim büyük nenemin öldüğü sene yani. Okulda tanıştık işte. Biz arkadaş olunca Cansu da gidip geldikçe çeldi arkadaşımın kalbini. "
"Neden ailesi ile yaşadığı yerde okumamış ki?"
" Hepimiz bazen hayatımıza yön veren kararlar alıyoruz Peri kızı. Ben buraya gelerek yaptım bunu sen benimle evlenerek Emir de ailesine ilk defa başka şehirde okumak istiyorum deyip haber vermeden tercih yaparak gelmiş buraya. "
" Haklısın kimimiz isteyerek yapıyoruz bunu kimimiz ise zorla geliyoruz buralara. "
" Pişman mısın benimle evlendiğin için Elida? Hani vurulduğum günden bir gece önce seni seversem çok severim demiştin ya hiç pişman oldun mu beni sevdiğine? "
Elida elindeki bardağı avuç içlerinde çevirip gözlerine baktı huzur bulduğu gözlere. Pişman olmuş muydu hiç? Hayır. Sevgisi azalmamış aksine kendisine uzakken de artmıştı. Hazer beklenti ile ona bakıyordu. Nasıl anlatırdı ki bir insan sevgisini elinde olsa içinden talan duyguları onun önüne serer görmesini sağlardı.
"Biliyor musun Hazer ben seni ilk defa ne zaman gördüm?"
"Annenin cenazesinde değil miydi?"
Elida söylediği şey ile kaşlarını kaldırdı oraya gelmiş miydi o gün kendinde değildi ki demek en büyük acısına da ortaktı bu adam. Başını sağa sola salladı ve devam etti.
"Seni ilk defa üniversiteye başladığım gün görmüştüm arabada oturuyordun elinde yine şimdiki gibi sigaran vardı ve kahve içiyordun."
"Peki ben niye görmedim seni?"
Elida gülümsedi.
"Bana bakmıyordun ki sen hem olduğum yerde kalabalık bir kız grubu vardı. Görmemiş olman çok normal yani"
"Seni göremediğim yerlerde olma bir daha olur mu?"
"Tam gözlerinin önünde olacağım beni hep gör diye."
"O gün seni görünce daha önce hiç olmayan bir şey oldu bana?"
"Ne oldu?"
"Kalbim delirdi zaman durdu. Her sabah gördüğüm kuşlar o gün göçtü sanki yaylalara sis erken indi böyle sanki çok ekşi bir erik yemiştim de kalbim ekşimişti."
Hazer her sözünü dikkatle ve yüzündeki gülümseme ile dinledi.
"İlk o zaman mı farkettin yani beni sevdiğini? "
" Sen sanki anlıma yazılmış bir yazıydın ama ben o gün gördüm seni. Peki sen ne zaman sevdin beni yani ne zaman anladın bunu? "
Hazer oturduğu yerde dikleşti ve elindeki bardağı masaya bırakıp hafifçe öksürdü.
" Ben seni ilk kez yayla da bahar şenliğinde gördüm uzun otların arasında gözlerin kapalı yürüyordun Saliha sana selenmişti adını da ilk öyle duydum. Ama o za an sevmiyordum seni. Merak ediyordum tekrar görmeyi de istiyordum ama sevmiyordum."
Elida hüzünle başını salladı belli etmek istemese bile Hazer anlamıştı sözlerine devam etti.
" Bak Elida ben seni ilk gördüğümde sevmiş olsaydım bir çift gözü ve ismini sevmiş olurdum. Sana be dediğimi hatırlıyor musun? Ben senin korkularını tutkunu hayallerini yani seni istiyorum evet seviyorum seni ne zaman diye soracaksan eğer o gece yani evlendiğimiz gece ağladın ya o gece istedim ki bir daha hiç ağlama hep gül istedim sen gülümsedikçe bunu sevdiğimi farkettim at binmeye geldiğimiz ilk gün at üstünde duruşunu sevdiğimi farkettim sana her dokunduğumda titreyen bedenini sevdiğimi farkettim sonra öldüğümü sanıp ağladığında beni gerçekten sevdiğini farkettim seni sevmeyi sevdiğimi farkettim belli bir zamanı yok bunun ama seviyorum. "
" Zamanı önemli değil ki artık şu kelimeyi duydum ya senden hiçbir şeyin önemi yok. "
İkili birbirine gitgide yaklaşırken Emir'in sesi ile ayrıldılar. Elida gülümsedi Hazer ise kısık bir küfür savurdu.
" Yok arkadaş harbiden rahat yok nikahlı karımsın ama bir öptürmediler. "
" Artık gitsek mi teyzemler gelmişler. "
Saliha ve Emrah'ın da gelmesi ile ekip tamamlanmış Hazer sabır çekip kalkmıştı. İki araba olarak yola çıktılar. Cansu Emir ve Emrah ile giderken Saliha Elida'nın olduğu arabaya binmişti. Büyük iki katlı villanın önünde duran arabalardan önce Cansu ve Emir inmiş heöen ardından da Emrah inip arabayı kapatmıştı. Biraz sonra da Hazer gelip durdu ve inerek bahçe tarafına yürümeye başladılar. İlk görünen Esra hanım ve yanındaki iki kadın olurken Emrah bir anda koşarak boynuna atlayan kız ile şaşırdı.
"Pınar sen ne zaman geldin?"
Bölüm Sonu ❤️
Kim bu Pınar?
Emrah ile bir şeyler olma ihtimali olabilir mi?
Cansu ve Emir kazasız belasız nişanlanacak mı?
Hazer muradına erebilecek mi?
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 2.46k Okunma |
270 Oy |
0 Takip |
29 Bölümlü Kitap |