21. Bölüm
senem sönmez / ELİDA / 18. Bölüm Geçmişten Gelen

18. Bölüm Geçmişten Gelen

senem sönmez
araftaacangunes

Rüzgar değse düşecek gibisin

Ama insanlar seni iki dağ aşabilir

gibi görüyor!

 

*****

 

Tanrım ölmek için illa kalbimiz mi durmalı?

Ben umutlarımı defnettim bu kafi olmaz mı?

 

Medyada Emir ve Cansu var🤭

 

Bölüm Şarkısı:Nahide Babashli: Zifiri

 

Merhaba can okurlarım keyifler yerindedir umarım😊

 

Uzun bir bölüm ile geldim keyifli okumalar diliyorum 🍀

 

"Yine ne var ulan ne istiyorsunuz benden?"

 

Hazer hala kapıda dikilip kendisine bakan kişiye söylenirken Elida onun bu haline gülmekle yetinmişti.

 

"Abi hani dün gece sabah bana hatırlat demiştin ya ben ondan gelmiştim."1

 

Ardından Bulut başını odaya doğru çevirip gülümseyerek konuştu.

 

"Günaydın yenge."

 

"Günaydın."

 

Hazer bir yandan sabır çekmiş ardından kuzeninin hala odaya baktığını görünce kaşlarını çatıp arkasındaki kapıyı çekerek kapattı ve kuzenine çevirdi çatık kaşlı yüzünü.

 

"Nereye baktığını sanıyorsun lan? Ayrıca sabah hatırlat dediysem uyanır uyanmaz odama gel mi dedim oğlum hayret bir şeysiniz yemin ederim."

 

"Abi sen bu sabah biraz gergin misin nedir ya? Annem yarın eve döneriz demeye başladı bile ne kadar erken konuşursak o kadar iyi yani benim için yoksa annem beni dolma oyar gibi oyacak."

 

Hazer eliyle yüzünü sıvazladı ve sakin olmaya çalıştı. Gerçekten herkesin onunla zoru vardı evlenmeden önce kimse odasına gelmezdi evlendi evleneli herkesin uğrak mekanı olmuştu bu kat ne hikmetse. Önce Cansu şimdi de Bulut onu sinirlendirmek için ne gerekiyorsa yapıyordu.1

 

"Tamam Bulut konuşacağım teyzem ve amcam ile şimdi git sen hadi."

 

Hazer tekrar odaya dönerken Bulut'u sesini duyunca geri döndü.

 

"Abi hemen konuşuruz değil mi okula uğramam gerek benim."

 

"Ulan bir git başımdan tamam dedim ya bırak bari üstümü değiştireyim be."

 

"Tamam abi ya ne kızıyorsun ki Allah Allah sen kesin ters tarafından uyandın bu sabah."

 

Demiş arkasından şaşkınlıkla bakan bir Hazer bırakıp merdivenleri inmeye başlamıştı. Hazer ise kendi kendine söylenerek odaya dönüp kapıyı açarken konuşuyordu.

 

"Karga bokunu yemeden odaya gelmiş hala niye sinirlisin diyor Allah'ım sen bana sabır ver."

 

Elida ise o kapıyı kapayınca fırsattan istifade hemen üstünü değiştirip yatağını toplamaya başlamıştı bile. Hazer onun yatağı topladığını görünce tüm sinirini unutmuş yavaşça yaklaşıp belinden sarılarak kızı kendine hapsetmişti.

 

" Neden hemen topladın yatağı biraz daha keyif yapabilirdik."

 

Elida hızlanan kalbine içinden telkinler verirken dışından gülümsedi ve konuştu hala sırtı kocasının göğsüne yaslıydı ve tam omuzunun arkasında atan kalp yaşama sebebiydi dün gece rüya gibi geçmişti ve Hazer'in bu hali onu çok mutlu ediyordu.

 

" Ali Bulut ne için gelmiş bir şey mi oldu?"

 

Hazer karısının konuyu değiştirme çabasına gülümsemiş ve başını boynuna doğru yaslarken kısık sesle konuşup kızı huylandırmıştı.

 

"Okul kaydını buraya almış teyzem ile benim konuşmamı istiyor ondan gelmiş."

 

"Neden ki yani neden burada okumak istiyor?"

 

"Çok güzel kokuyorsun peri kızı. Kokun aklımı başımdan alıyor."

 

Elida gülümsedi elleri hemen karnına sarılı olan kollara tutunurken başını geriye doğru yaslayıp kocasına biraz daha alan açmış oldu ancak bundan hemen pişman oldu zira Hazer tam şah damarının üstüne ıslak bir öpücük bırakıp bacaklarının titremesine sebep olmuştu.

 

Elida az evvel ne sorduğunu kocasının ne dediğini bile unutmuş kapanan gözleri ile hemen arkasında duran adamın varlığının tadını çıkarıyordu taki ondan duyduğu sözlere kadar.

 

"Elida daha var mı?"

 

Anlamayarak sormak gibi bir gaflette bulundu.

 

"Anlamadım ne var mı?"

 

Hazer yavaşça ellerini çözüp kızı kendine çevirirken çapkın bir gülüş sunup göz kırparak konuştu.

 

"Dün geceki gecelikten diyorum daha var mı?"

 

Elida duyduğu şey ile kırmızıdan mora dönerken hemen omzuna vurup söylendi ve karşısındaki adamın kahkaha atmasına sebep oldu.

 

"Edepsizsin Hazer ağa hemde çok edepsiz."

 

Hazer omuz silkip gülerek gardıroba doğru yürümüş ve söylenmişti.

 

"Edepsizsem karıma edepsizim ne var bunda. Ayrıca eğer yoksa çekinme güzelim alışverişe çıkıp alabiliriz hatta seçmene bende yardımcı olurum ne dersin."

 

Elida bu kez yataktaki yastığı ona fırlatırken bağırdı.

 

"Hazer!"

 

Yastığı havada yakalayan adam tekrar güldü karısının bu utanan hali o kadar güzeldi ki ve bu hali sadece kendisine özeldi.

 

"Efendim gelin hanım bana mı seslendiniz."

 

"Utandırmasana zevk mi alıyorsun ya?"

 

Hazer önce yatağa yaklaşıp elindeki yastığı üstüne bırakmış ardından kaşları çatılmış olan kızın anlına dokunarak konuşmuştu.

 

"Daha önce anlaştık diye hatırlıyorum kaşlarını bana çatma."

 

"Gülüşünü kimse görmesin de demiştin hangi dediğini yapayım Hazer ağa karar ver."

 

Hazer tek kaşını kaldırıp gülümsedi.

 

"Bu odaya girdiğin anda yüzünde sadece gülüşün olsun oda bana özel olsun ama bu konaktan çıktığın anda gülüşünü yabancı biri görür de sana bir dakikadan fazla gözü değerse o gözleri zevkle oyacağımı da bil."

 

"Ayağını denk al diyorsun yani?"

 

Karı koca karşılıklı durmuş birbirine laf atıyordu.

 

"Haşa öyle bir şey demek ne haddime sadece kocan katil olsun istemiyorsan dikkatli ol diyorum."

 

Elida da onun gibi güldü ve tek kaşını kaldırıp kollarını göğsünde bağlayarak bir adım kadar yaklaştı karşısında duran kocasına.

 

"Peki bu saydıkların senin için de geçerli olacak mı sevgili kocam?"

 

Hazer bu haline kahkaha atıp ellerini kızın belinde birleştirdi.

 

"Diyelim ki olmayacak ne yaparsın gelin hanım?"1

 

Elida da onun gibi gülüp omuz silkti ve söyledikleri ile karşısındaki adamın memnun gülüşünü izledi.

 

"Öyle bir durum sezersem eğer dışarıdakilere bir şey yapamasam bile senin o güzel gözlerini oyarım."

 

"Hmm öyle mi yaparsın?"

 

"Emin ol o halimi görmek istemezsin."1

 

"Eğer biraz daha böyle durup bana laf atmaya devam edersen biz bu odadan çıkamayız böylece hem kardeşimin nişanını kaçırırız hem de Bulut ile sen uğraşırsın."

 

Elida onun sözleri ile panikledi ve hemen ondan uzaklaşıp kapıya yürüdü çok geç kalmıştı.

 

Onun çıkması ile Hazer önce güldü ardından üstünü değiştip telefonunu aldı eline bir iki tuşa bastıktan sonra gelen mesaj ile derin bir nefes alıp aradı aynı numarayı.

 

"Tekin çıkmadı mı hastaneden?"

 

Bir süre karşı tarafı dinlemiş çatışan kaşları ile konuşmuştu.

 

"Nereye giderlerse haberimiz olacak peşlerinden ayrılmayın bu gece bir tatsızlık istemiyorum. Halim rahat durmaz biliyorum tetikte bekliyor olacağız."

 

Telefonunu kapatıp odasından çıktı ve bir lat aşağıya inip odasından çıkan Saliha'yı görerek yüzüne bir tebessüm takıp durdu.

 

"Günaydın Saliha nasılsın?"

 

"Günaydın Hazer iyiyim teşekkür ederim sen nasılsın?"

 

Hazer gülümseyen kıza bakıp düşündü vardı bu kızda bir şeyler ama ne olduğunu bilmiyordu garipti dünden bu yana bir şey olmuştu ama anlamamıştı.

 

" Ben de iyiyim kahvaltı hazırmış inelim mi?"

 

İkili beraber aşağıya doğru inerken bir yandan da konuşuyorlardı.

 

"Hemen mi döneceksin Ankara'ya biraz daha kalsaydın keşke."

 

"Çok bile kaldım aslında bu gün dönmem gerekirdi ama nişana kalmam için Cansu ve Senem hanım çok ısrar ettiler kıramadım. İş yerindeki müdür biraz sorun çıkarıyor da onunla ilgilenmem gerek."

 

"Eğer canını sıkıyorsa yardımcı olmak isterim."1

 

Genç kız içtenlikle gülümsedi yardım edeceğinden şüphesi yoktu ancak böyle tiplere kendisi de pabuç bırakacak biri değildi. Avluya geldiklerinde masa kuruluyor Senem, Meran ve Sare hanım sedirde otururken Rıdvan ve Siyabend Cihan ile konuşuyordu masada. Berfu ise tam arkalarından iniyordu merdivenleri Saliha onları dinlediğinden emin bir şekilde Hazer'e bakıp konuştu.

 

"Düşünmen yeter teşekkür ederim benim için illa ki bir şey yapmak istiyorsan arkadaşıma iyi bak onu mutlu et yeter bana."

 

"Merak etme onun mutluluğu için yapamayacağım şey yok."

 

Bakışları bir anlığına arkasına değince elleri yumruk olan kız ile gülümsedi ve hala kendisine bakan adama dönüp cevap verdi.

 

"Bunu duyduğuma sevindim."

 

Masaya konan son tabakların ardından herkes yerine oturmuş ve kahvaltısını yapmaya başlamıştı. Cansu hemen yanına oturduğu Elida'ya heyecanını anlatırken Senem yüzündeki tebessüm ile izledi onları. Bakışları oğluna kayınca ondaki mutluluğu karısına bakan gözlerinde görmüştü. Aşık bir adam nasıl bakar Senem iyi biliyordu. 40 küsür senedir hiç kaybolmayan bir aşkla bakmıştı Siyabend ona çok iyi bilirdi bu bakışları. Hazer de öyle bakıyordu karısına. Senem işte şimdi mutluydu en azından gittikten sonra gözü arkada kalmayacaktı oğlu da gelini de mutluydu. Bakışları bu kez abisine değince üzülmeden edemedi bakışları sürekli Dilda'nın sandalyesinde olsada kalbindeki öfke izin vermiyordu onu bu eve getirmeye. Direniyordu yaşlı kalbi bir kez sarılsa herşey geçecekti belki ama direniyordu yine her zaman yaptığı gibi öfkesinin ardına gizliyordu herşeyi.1

 

Hazer diğer tarafında oturup habire kaş göz yapan ve zırt pırt koluna vuran kuzeni yüzünden ne yediğinden bir şey anlamıştı ne de masada dönen muhabbetten en sonunda sinirle söylendi ona doğru.

 

"Bulut abicim bak bir kez daha koluma vurursan bırak Adama'fan Urfa'ya gelmeyi bu masadan tuvalete bile gidemeyecek hale gelirsin. Yeter lan tamam dedim konuşacağım."

 

"Abi gözünü seveyim nişandan önce halledelim şunu."

 

Hazer sabır çekip derin bir nefes aldı. Bu işi bir an önce çözse iyi olacaktı.

 

"Teyze kahvaltını bitti ise sen ve Cihan amcam ile bir şey konuşmak istiyorum."

 

Egemen'i bakışları anında ikizini bulurken Zülal şaşırarak Cihan'a bakıp başını salladı.

 

"Tabi oğlum konuşalım ciddi bir mesele değildir inşallah."

 

Diğerlerinin de bakışları Hazer'e dönmüştü çoktan.

 

"Yok yok iyi bir şey söyleyeceğim merak etmeyin sıkıntı yok."

 

Kahvaltı bitiminde hanımlar hazırlanıp kuaföre doğru yola çıkacakken Elida odasından çantasını ve telefonunu almaya çıkmıştı ki Hazer odaya girip durdurdu onu.

"Ben teyzemler ile konuşmalıyım o yüzden sizi Çetin abi bırakacak kuaföre."

 

Ardından Elida'ya verdiği ancak onun hiç kullanmamak bir yana çantasına dahi koymadığı kredi kartını uzatıp devam etti sözlerine.

 

" Tüm ödemeleri senin yapmanı istiyorum. Gelinin abisi olarak bu bana düşüyor ben orada değilsem benim olmadığım yerde karım olarak bu görev sana düşüyor."

 

Elida bir kocasının gözlerine bir de elinde tuttuğu üstünde kendi adının yazdığı karta bakıp iç çekti.

 

" Hazer bu kart ne bileyim garip geliyor bana kendim kazanmadım bir parayı kullanmak istemiyorum. "

 

" Elida bu senin hakkın bir hediye değil bu benim olan herşey artık senin lütfen."

 

Başını sallayan kız ile anlına bir öpücük kondurup çıktılar odadan Elida kendisini bekleyen arabaya binerken Hazer de salonda oturan Teyzesi ve amcasının karşısına oturdu. Siyabend ve Rıdvan nişan için ayarlanan mekana önden gidip eksik bir şey olup olmadığını kontrol ederken Kamuran bey ve Vedat da onların yanına gelmişti.

 

Emrah bir yandan arabayı kullanırken bir yandan da arkadan konuşan Esra hanıma cevap veriyordu.

 

"Emrah babanın yanına gideceksin değil mi?"

 

"Evet annem sizi bıraktıktan sonra oraya geçeceğim Emir zaten berbere gitti."

 

"Hah tamam oğlum babana dikkat et havalar zaten çok sıcak tansiyonu falan çıkar güneşte gezmesin."

 

Emrah gülerek başını salladı bir yandan da yanında oturan kızı izliyordu. Pınar kıvırcık saçlarını tepesinde toplamış hala surat asıyordu.

 

Dğn gece Emrah abisi tarafından kesin bir dille uyarı alınca zaten sevmediği Saliha hanıma karşı dahada kinlenmişti. Ne demişti Emrah abisi 'Biz arkadaşız ve senin benim arkadaşıma karşı böyle kırıcı olman hiç hoşuma gitmiyor. ' ilk defa böyle bir uyarı alıyordu ne farkı vardı o kızın diğerlerinden. Emrah Pınar'ın annesinden sonraki tek zaafıydı bu nedenle onu kimse ile paylaşma düşüncesine bile tahammül edemezken durduk yerde bu kız da nereden çıkmıştı şimdi. Emrah uzanıp saçlarını karıştırınca yalandan bir gülümseme ile karşılık vermiş ancak bu meseleyi de aklıma kazımıştı.

 

Kuaför salonunun önüne geldiklerinde Senem'ler de yeni ulaşmış içeri giriyorlardı Esra hanım ve kardeşleri önden giderken Cansu Pınar ile kucaklaşmış ve kapıda kendilerini bekleyen Saliha ve Elida'nın yanına yürümüştü.

 

"Merhaba Pınar nasılsın?"

 

Elida'nın sözlerine içten bir gülümseme sunarken cevap verdi.

 

"Teşekkür ederim iyiyim sen nasılsın Elida abla."

 

"Bende iyiyim."

 

Pınar bu kez bakışlarını kumral kıza çevirip onu baştan ayağa süzdü kabul etmeliydi ki güzeldi bir bakanın dönüp tekrar bakacağı cinsten duru bir güzelliği vardı Emrah abisi bu kızdan hoşlanmış mıydı? Sadece arkadaş olduğuna inanamıyordu nedense ancak anlardı yakında nasılsa. Elida ve Cansu içeri geçerken Pınar Saliha'yı durdurup konuştu.

 

"Merhaba."

 

Saliha kendisine bakıp konuşan kız ile tek kaşını kaldırıp şaşırdığını belli ederken başını sallayıp yanıtladı onu.

 

"Merhaba."

 

"Dün kötü bir başlangıç yaptık özür dilerim."

 

Saliha bu sözlere daha çok şaşırırken karşısındaki kızın gülen yüzüne baktı samimi görünüyordu ayrıca bugünden sonra bir daha ne zaman görecekti ki bu kızı.

 

"Bende kaba davrandım sana kusura bakma."

 

"O halde yeni bir başlangıç yapmaya ne dersin beni yanlış tanımanı istemem. Emrah abim arkadaş olduğunuzu söyleyince rahatladım bir an seni de her hafta değiştirdiği sevgililerinden biri sandım."1

 

Saliha duyduğu şey ile içinde bir şeylerin kırıldığını hissederken bunu dışına yansıtmamaya çalıştı. Hem ona neydi değil mi? Demek her hafta sevgili değiştiren güvenilmez adamlardan biriydi oda yine yanılmamıştı işte.1

 

" Evet arkadaşız sadece. "

 

" Sorun yok o zaman hadi bizde geçelim içeri."

 

İçeri girince Elida arkadaşının yüzünden anlamıştı bir şey olduğunu hemen yanına oturan kıza fısıldayarak sordu.

 

"Saliha bir sorun mu var yüzün kızarmış sanki?"

 

"Bişey yok canım hatta hiçbir şey yok. Keyfine bak sen iyiyim."

 

Bir kaç dakika sonra da kapıdan bu kez Dilda ve Murat girince Meran hanım hemen kızına sarılıp gözyaşı dökmeye başladı. Elida abisini görür görmez ayaklanıp kendini lavaboya atarken Saliha ayaklanıp Murat'ın yanına yürüdü ve kolundan tuttuğu adamı dışarı çıkardı. Diğerleri çoktan Dilda ile sarılmaya başlamıştı bile.1

 

"Saliha ne oluyor apar topar çıkarıyorsun beni dışarı."

 

"Aynı şeyi benim sana sormam lazım Murat ne oluyor? Elida evlendi derken benim yüzümden oldu dememiştin!"

 

"Murat derken abiye ne oldu Saliha?"1

 

Saliha zaten gergindi şimdi bu pişkin adamı evire çevire dövse kim ne diyebilirdi değil mi? Ancak bunu en başta kendine yakıştırmazdı ki zaten değecek biri de değildi.

 

"Kendi kardeşine bile abilik yapamamış birine ben neden abi diyerek yücelteyim diye düşündüm."

 

"Saliha bak hiçbir şey bilmiyorsun pişman olacağın şeyler söylemeden önce bir dinle beni...."

 

"Sayende pişman oldum zaten Murat bana ne dedin Hazer onu zorla götürdü nikahlandılar dedin benim yüzümden oldu demedin hani Hazer onu zorla tutuyordu yanında ha? Hani engel olmaya çalışmıştın böyle mi engel oldun kendin için onu yakarak mı? Buraya ne duygularla geldim biliyor musun sen ya polisle gelmiş olsaydım neler olabileceğini düşünebiliyor musun hiç?"1

 

" Saliha bak dinle beni. "

 

" Yeter seni yeterince dinledim tamam mı? Şimdi sen beni dinle! Hazer asla senin anlattığın gibi bir adam değil önce bunu bir anla da sen. Ve eğer bir kez daha arkadaşımın sizin yüzünüzden mutsuz olduğunu görürsem ya da bir yerden duyarsam emin ol bu dünyayı size dar ederim anladım onun bir abisi bir babası yok artık ama yalnız değil anladın mı? Ben varım kocası var kocaman bir ailesi var artık sakın Murat Şanlı beni zor kullanmak zorunda bırakma pişman olursun. "

 

Murat hiçbir cevap veremeden arkasını döndüğü gibi çıktığı kuaföre geri girmiş ve sakin olmaya çalışmıştı. Yapardı eğer arkadaşını bir kez daha üzecek olurlarsa kim olursa olsun ortalığı ateşe verirdi. Saliha sevdikleri söz konusu olduğunda deliydi ve bundan zerre gocunmazdı.

 

Sırası ile herkesin saçları yapılırken Esra Hanım Sare hanım ve Senem kendi aralarında şimdiden bir sene sonraki düğün hakkında konuşuyordu. Kızlar saç modelleri hakkında sohbet ederkenNazlı ve kızı ve Eslem de onlara katılmıştı. Meran ve Berfu ise Dilda ile konuşuyordu.

 

Bir diğer yanda konakta ise gergin bir bekleyiş devam ederken Zülal hayretle oğluna çevirdi bakışlarını.

 

"Ali buda ne demek oluyor oğlum? Kimseye sormadan nasıl yaparsın böyle bir şeyi ve neden?"

 

Cihan ise bunu zaten biliyordu oğlu kendisine danışmış kendi kararını kendisinin vermesi gerektiği yanıtı almıştı ancak annesi ile konuşma işini de oğluna bırakmıştı ancak uyanık oğlu bu işi Zülal'in zaafı olan Hazer'e bırakmıştı.

 

" Annecim biliyorsun ben Adana" da okumak istemiyordum zaten hem burada babaannem ve amcam ile kalmak istiyorum hem Hazer abime de şirkette destek olabilirim değil mi abi? "

 

" Teyze sanki yurt dışına gidiyor gibi davranma lütfen ne var bizimle olacak hem merak etme gözüm üstünde olacak biliyorsun amcam yaşlandı artık ben desen bir sürü sorumluluğun altına girdim Bulut bana yardımcı olsun Cihan amcamın hisseleri zaten Egemen ve Bulut üzerinde değil mi eee imza yetkisi de var boş zamanlarında şirkete gelip işi öğrenir erken yaşta iş hayatına atılması onun için de iyi olur değil mi amca sen de bir şey desene. "

 

" Ben Ali Bulut'a da söyledim Hazer bu onun kararı ben karışmam. "

 

Zülal kocasının sözleri üzerine keskin bakışlarını ona çevirirken Hazer belli etmeden gülerek Bulut'a baktı oda gülmemek için kendini zorluyordu.

 

" Senin haberin vardı ve bana hiçbir şey söylemedin öyle mi Cihan! "

 

Cihan nasıl oldu da olayın onun başında patladığını düşünürken Zülal ayağa kalktı.

 

"Siz bir oldunuz beni deli edeceksiniz anladım ben. Hazer ablamı delirtti sizde baba oğul beni delirttin rahat edin tamam mı?"

 

"Anne yapma böyle ama yabancı bir yer mi sanki burası her hafta sonu gelirim söz lütfen destek ol bana."

 

Zülal oğlunun başını yere eğmesine dayanamıyordu ki ah bu adamlar onun zaaflarına oynuyorlardı adeta.

Derin bir nefes alıp seslice bıraktı bir kocasına bir yeğenine en sonda hala bir yanıt bekleyen oğluna bakıp omuzlarını düşürdü.

 

" Zaten herşey yapılmış fikrimi sormuyorsunuz ki haber veriyorsunuz ne haliniz varsa görün. Ama Cihan eğer ki en ufak bir şey olsun elimden çekeceğin var haberin olsun."

 

Cihan kaşlarını kaldırıp ayaklandı.

 

"Ulan ben ne yaptım yine kabak benim başımda patladı."

 

Hazer artık dayanamayarak kahkaha atınca Bulut da babasının haline gülmeye başlamış ve ensesine babası tarafından bir tokat yemişti.

 

"Ali beni kuaföre bırak hadi."

 

Onlar giderken Hazer bu meseleyi de halletmiş olarak rahat bir nefes aldı salondan çıktığında babasının ve diğerlerinin de gelmiş olduğunu görüp telefonunu çıkararak aramaya verdi. İnsan bir kaç saatte bile özler miydi? Bir iki kere çalan telefon hala açılmamıştı ki tam kapatacakken duydu sesini.

 

"Efendim Hazer."

 

"Nasıl gidiyor bir şeye ihtiyacınız var mı diye aradım."

 

Arkadan gelen seslere bakılırsa Cansu yine ortalığı yıkıyordu.

 

"Ya hala bu saç elbiseme uymuyor ki!"

 

"Kızım sen seçtin ya bu modeli iki saattir saçın yapılıyor şimdi mi uygun olmadığını anladın?"

 

"Anne ya olmuyor işte çok çirkin olacağım Emir de beğenmeyecek zaten."

 

"Ne oluyor yine?"

 

"Cansu saçını beğenmedi de yenisini yapacaklar."

 

"Sen yaptırdın mı saçını peki gelip alayım mı seni?"

 

"Yaptırdım da niye geleceksin bitince hep beraber geleceğiz zaten."

 

"Nasıl olduğunu merak ettim ama gelme diyorsan gelmem peri kızı."

 

Elida tam cevap verecekken Cansu ona doğru söylendi.

 

"Ya anne yengeme baksana ne güzel oldu bide bana bak deli kızın çeyizi gibi oldu saçlarım birde kırmızı kurdele bağlayın tam olsun yani."

 

"Hazer ben kapatayım Cansu ile ilgilenmem lazım."

 

Demiş ve cevap beklemeden kapatmıştı. Hazer bir elindeki telefona bakıyor bir yandan da kardeşinin deliliğine gülüyordu. Daha fazla durmadan avluda oturan adamların yanına inmiş ve sohbete dahil olmuştu.

 

Zülal oğlu ile arabada giderken ona bakıp sordu.

 

"Ali neden burada kalmak istiyorsun?"

 

"Annem neden bu meseleye bu kadar karşısın?"

 

"Oğlum annen baban kardeşlerin ikizin ya hepimiz başka şehirdeyiz sen neden kalacaksın?"

 

"Teyzem ve amcam da başka şehir de değil miydi anne ama bak Hazer abim burada kaldı okudu evlendi işinin başında ben neden yapmayayım anne daha ne kadar camdan bir fanusun içinde tutacaksın bizi. Kendi kanatlarımızı keşfetme zamanımız gelmedi mi?"

 

Oğlu büyüdüğünü anlatmaya çalışıyordu annesine evet belkide haklıydı çok üstlerine düşüyordu Zülal hatta öyle ki hiçbir zaman yalnız başlarına Urfa'ya gelmelerine izin vermemişti.

 

Araba durunca inip kapıya kadar beraber yürüdüler Zülal oğlunun yüzüne elini getirip yavaşça okşadı.

 

"Korkuyorum be oğlum ya sen uçmaya çalışırken kanatlarını kırarlarsa yanında da değilim nasıl koruyacağım seni?"

 

"Kanatlarımı kırarlarsa koşarım annem yolunu biliyorum nasılsa gelirim saçlarımı okşayıp yaralarımı sar diye. Hem merak etme çok iyi olacağız hepimiz inan, bana güven!"

 

Zülal başımı sallayıp gülümseyerek içeri girmek için arkasını döndü ki kapıyı açan kız yanından geçerken o içeri adımladı Ali Bulut tam arabaya gidecekken annesinin telefonunun elinde kaldığını farkedip dönmüştü ki bir anda farketmediği kıza çarpıp dengesini kaybetmesine neden oldu.

 

Pınar annesi arayınca fön makinesinin ve kadınların sesinden uzaklaşmak adına kapıya çıkmaya karar verdi kapıyı açıp içeri giren kadına yol verirken hala çalan telefonu açacaktı ki bir anda bir şeye çarpıp dengesini kaybetti düşeceğini düşünürken gözlerini kapatıp acıyı bekledi ancak biri tarafından tutulduğunu farkedip gözlerini açtı.

 

Bulut kollarının arasında duran kızıl mıvırcak saçları olan beyaz tenli kıza hayranlıkla bakarken kız toparlanıp dikleşerek bir adım kadar uzaklaştı.

"Ben özür dilerim farketmedim bir anda."

 

Pınar karşısındaki çocuğa bakıp başını salladı.

 

"Şey yok yani bende dikkat etmedim özürlük bir şey yok."

 

Bulut gülümseyip başını sallayarak kuaföre girerken Pınar arkasından bir kaç saniye daha bakakaldı o neydi öyle ya? Ardından elinde ısrarla çalan telefonu yanıtlamak için kenardaki banka oturup açtı.

 

Saatler ilerlerken herkesin saçı başı yapılmış kız tarafı kendi evine oğlan tarafı kendi evine hazırlanmaya gitmişti.

 

Senem kocasının giysilerini yatağın üstüne bırakmış kendi elbisesini giyerken bir türlü çekemediği fermuar ile cebelleşiyordu.

 

"Off niye olmuyor bu?"

 

Siyabend banyodan tıraş olmuş bir şekilde çıkıp karısının beline sarıldı boynundan derin bir nefes çekerken içine kaşları çatık duran kadına bakıp gülümsedi.

 

"Güzelim neye kızdın sen böyle?"

 

"Fermuar takıldı Siyabend çekemiyorum yardım eder misin?"

 

Siyabend aynadan yüzüne bakıp gülümsedi önce fermuarını açıkta bıraktığı yere bir öpücük bırakmış ardından yavaşça çekmişti fermuarı hiç acelesi yokmış gibi. Sonunda işini bitirdiğinde kadını kendine çevirip baştan ayağa süzdü ve kısık bir ıslık savurdu.

 

"Her yaşının ayrı bir güzelliği olduğunu söyledim mi ben sana?"1

 

Senem de gülümseyip yeni tıraş olan yüzüne busesini bırakıp başını salladı.

 

"Hemde defalarca kez söyledin."

 

"Sende eksik bir şeyler var ama."

 

Senem tekrar aynaya doğru dönüp makyajını kıyafetini küpelerini kontrol etmiş ancak bir eksik görmemişti alyansını ve yüzüklerini mi unutmuş diye de bakmış ve hepsinin tam olduğunu görünce bakışlarını aynadan arkasında duran adama çevirip kaşlarını çattı. Tam o anda Siyabend önüne doğru bir kutu uzatıp tepkisini hayranlıkla izledi.

"Siyabend bu çok güzel teşekkür ederim ama ne gerek vardı."

 

"Sana hediye almak için bir bahaneye ihtiyacım mı var dünyamı aydınlatan kadına ufak bir şey işte."

 

"Seni çok seviyorum."

 

"Bende seni çok seviyorum güneşim."

 

Hazer üstünü değiştirmek için Elida'nın banyodan çıkmasını bekliyordu. Kuaförden döndüklerinde Cansu hemen abisinin yanında almıştı soluğu ve çok heyecanlı olduğunu söyleyip abisinin boynuna sarılarak sakinleşmeye çalışmıştı bu nedenle Hazer görmemişti karısını. Şimdi ise oturduğu yerde bekliyordu ki banyo kapısı aralanıp göründü karısı. Hazer karşısında duran kızı kaşları çatık bir şekilde süzüp ayaklandı Elida tepkisini merak ediyordu zira bu elbiseyi Cansu'nun dolabında alıp bilerek giymişti.

 

 

"Ben hazırım nasıl olmuş?"

 

"Olmamış ki bununla değil nişana gitmek bu odadan bile çıkamayacağını biliyorsun değil mi?"

 

Hala kaşları çatık ancak sesi çok yumuşaktı yüzünü görmese şaka yaptığını düşünebilirdi. Gülmemek için kendini tutarken etrafında bir tur dönüp konuştu.

 

"Ben çok beğendim ama ne yapacağız şimdi?"

 

Hazer ona bir adım daha yaklaşıp tek kaşını kaldırdı.

 

"Çok mu beğendin."

 

Dip dibe duruyorlar ve sesleri çok kısık çıkıyordu.

 

"Çoook beğendim hemde."

 

"Hmm o zaman şöyle yapalım karıcım ya sen bu elbiseyi çıkar dolaba as ve başkasını giy sonra bana özel giyersin yada biz nişana gitmeyelim bu elbiseyi ben kendi ellerimle çıkarayım başka yapacak bir şeyler bulalım ne dersin."

 

Elida onun yüzünde alay görmüyordu aksine son derece ciddiydi yanakları kızarırken konuştu yada konuşmaya çalıştı.

 

" Ha Hazer şey ben şaka için giydim değiştireyim. "

 

" Bence de sen değiştir ama dolaba koy sen onu farklı planlar yaparız onunla ilgili."

 

Elida hızla banyoya geri giderken Hazer güldü ancak bu gülüş bu kız beni erken yaşta öldürür cinsinden bir gülüştü. Birkaç dakikanın ardından Elida esas elbisesi ile banyodan çıktığında aynadan kravatını düzelten adamı gördü gri takımı ile çok yakışıklıydı. Hazer de karısının elbisesini beğeni ile süzüp gülümsedi anlından öptüğü kadının elinden tutarak odadan çıktı.

Kapıda davul zurna sesleri yükselirken Emir ve Emrah gelmişti kız konaktan alınacak mekana öyle geçeceklerdi. Cansu odasından çıkıp abisinin karşısı da durdu gözleri dolu dolu ona bakarken Hazer yaklaşıp sarıldı. Cansu abisinin koluna sıkıca tutunurken kulağına doğru fısıldadı;

"Abi sakın düşmeme izin verme olur mu bacaklarım titriyor."

 

Hazer koluna sarılan elin üstüne elini koyarken güven veren bir tebessüm ile baktı küçüğüne ve başını salladı.

 

"Korkma kendim düşerim ama senin düşmene izin vermem. Abin hep yanında olacak merak etme."

 

Siyabend ve Senem kapıda durmuş çocuklarına bakarken Elida da tebessüm ile ikisini izliyordu. Emir de heyecanla yerinde kıpırdadı. O kadar güzeldi ki.

 

Emrah yanında duran kıza bakıp gülümseyerek konuştu.

" Saliha çok güzel olmuşsun. "1

 

" Keşke bende senin için aynısını söyleyebilsem."

 

"Ben yine yanlış bir şey mi yaptım?"

 

"Bak ne yapıp yapmadığın ile ilgilenmiyorum lütfen benden uzak dur tek isteğim şu nişana katılıp işime geri dönmek."

 

Saliha sözlerinin ardından hızla yürüyüp Elida'nın yanına geçti. Emrah bu tepkiye bir anlam veremeden ona bakarken Pınar'ın onlara bakıp güldüğünü farketti. Derin bir nefes alıp verdi bu kız yine ne yapmış olabilirdi. Pınar üstünde hissettiği bir çif göz ile Emrah'a bakınca öfkeli bakışları farkedip Esra hanımın arkasına gizlendi. İşte şimdi bitmişti.

 

Hazer kolundaki kız ile kapıya doğru yavaşça yürüyüp Emir'in karşısında durdu ve kolundaki eli arkadaşının avuçlarına bıraktı. Emir gülümseyerek ona bakarken Hazer sadece onun duyacağı bir şekilde konuştu.

 

"Sana kardeşimi emanet ediyorum sakın onun incinmesine izin verme dostum dahi olsan onu üzeni üzerim Emir sakın unutma!"

 

Ardından gülerek omzuna vurup başını sallayan adama baktı. Herkes arabalarına geçerken Saliha Hazer'in arabasına binip Emrah'a hiç bakmadan hareket etti.

 

Büyük kır bahçesi ışıklar ile süslenmiş herşey mükemmel bir şekilde ayarlanmıştı. Yaklaşık 200 kişilik bir misafir ile nişan başlamış oldu ilk dans ile birlikte herkesin yüzünde bir tebessüm yerini alırken Rıdvan, Senem ve Siyabend ile onların nişanı hakkında konuşuyordu Elida bu adamı nadiren gülerken gördüğü için şaşkınlıkla onu izliyordu ki kapıdan girenleri görüp bakışlarını yanında oturan kocasına çevirdi. Hazer yanındaki kızın huzursuzluğu ile kapıya bakınca gördü gelen Murat ve Dilda'yı ah ne çok özlemişti kuzenini onunla konuşup dertleşmeyi ama şartlar onları olmadık yerlere sürüklemişti.3

 

 

 

Rıdvan da gelenler ile tebessümünü silmiş düz bir yüze bürünmüştü karşısına gelen kızının yüzüne dahi bakmazken eline eğilen başı ile bir adım geriledi. Dilda gözündeki yaş ile doğruldu olduğu yerde herkesi özlemişti ama babasının yeri başkaydı yüzüne gülmesini başını okşamasını ne çok özlemişti. Geçmiyordu işte bazı şeyler zaman geçse de geçmiyordu. Rıdvan gelen misafirler ile selamlaşmaya başlamıştı Dilda bu kez Siyabend ve Cihan amcasının elini öpüp sarıldı babasının kokusunu amcalarında duymak istedi o şevkati onların elinde bulmak istedi. Senem ona sarılırken gözünden düşen yaşları sildi. Bu sırada Murat da Elida'nın yanına yaklaştı. Saliha çatık kaşlarını ona çevirirken Murat konuşarak kızın kendisine bakmasını sağladı.

 

"Elida biraz konuşalım mı seninle?"

 

Hazer anında ayaklanırken Elida elini tuttu artık gerçekten yorulmuştu. Konuşmak mı istiyordu konuşacaktı ve artık gerçekten bitirecekti bu işi.

 

Ayağa kalktı ve başımı sallayarak abisi ile en arkadaki boş masaya yürüyüp oturdu.

 

" Seni dinliyorum ne diyeceksin?"

 

"Böyle olmamalıydı Elida bana düşman gibi bakmama dayanamıyorum. Böyle değildik biz. "1

 

" Ben seni görünce herşey tamam gibi hissediyordum. Annem yanımda babam başımda abim her daim ardımda gibi hissediyordum. Ben seni görünce sanki kalbim hiç kırılmamış gibi hissediyordum. Sanki hala eskisi gibi masummuşuz gibi ben seni kalbimde öyle bir yere koymuştum ki abi sen beni yok sayınca kalbim değildi kırılan sen benim tüm umudumu kırdın. Lütfen artık kendini anlatmayı bırak ben seni bilmek de görmek de istemiyorum. "

 

" Elida ben seni kırmak istemedim. Yemin ederim seni o kadar seviyorum ki iste şimdi canımı veririm sana. O gün Rıdvan ağa ve Hazer geldiğinde ben sandım ki beni öldürürler ancak öyle alırlar Dilda'yı benden ama babam senin adını söylediğinde ben ne diyeceğimi bilemedim ki. "

 

" Abi geç kalmadık mı bunları konuşmak için? Şimdi de babamın üstüne mü atacaksın tüm suçu? Bak sende bende evlendik işte öyle veya böyle ikimiz de farklı yollara saptık artık. Sen ne zaman büyüyeceksin abi ne zaman sorumluluk almayı öğreneceksin. Karın var artık abi yakında çocukların da olacak ne yapacaksın o zaman bir sorun olduğunda kimi suçlayacaksın. Sen sandın ki şöyle babam sandı ki böyle ne fark eder bu saatten sonra? "

 

" Böyle olmamalıydı Elida biz birbirine bu kadar uzak düşecek kardeşler değildik beni ne zaman affedeceksin. Ne yapmam gerekiyor söyle yemin ederim mutlu olman için yapacağım yeter ki söyle ne istersen. "

 

Elida derin bir nefes alıp verdi biraz ileride pistin ortasında dans eden Cansu ve Hazer'e bakıp burukça gülümsedi, abisine dönerken tebessümü yüzünden silinmiş gözleri dolmuştu. Gözyaşları intihar etmek için an kollarken bakışlarını ellerine düşürdü ve konuşmaya başladı.

 

"Hani böyle uzaktan geldiniz ya siz Rize'den benim memleketimden yeşil yayalalardan geldiniz ya abi kuşlar ötmeli kelebekler uçmalıydı ruhum havalanmalıydı değil mi?"

 

Başını sağa sola olumsuzca sallamış ve tekrar ona bakmıştı.

 

"Ama sizi her gördüğümde ne oluyor biliyor musun? Benim midemde kelebek cesetleri var abi kalbimde ise kanadı kırık kuşlar. Sevilmemenin değersizliği kokuyor üstüm başım. Yandım abi babam ve sen el birliği ile yaktınız beni küllerim savruluyor rüzgarda. Size bin kez yanmaya hazırdım da bu kadar değersiz oluşum işte bu kuyuyor bana. Tam topluyorum kendimi tam hayata atılmalıyım dediğim yerde bir anda tekrar çıkıyorsunuz karşıma kayboluyorum yine yapmayın abi kaybolursam bulamamaktan korkuyorum kendimi. Evlendim abi çeyiz diye de değersizliğimi koydum göğüs kafesimin içine. Bazen dar geliyor biliyor musun kırılacak sanıyorum. Kırgınım işte bunu anlamak neden bu kadar zor geliyor size kırgınım ama buna bile hakkım yok değil mi? Saçlarım bile kırgın size hani o meleğim deyip okşadığın saçlarım var ya her bir teli kırgın sana bazen makas vurmalıyım diyorum onlara kin tutmalıyım sana ama yapamam ki nedret bile edemem ben. Annem bize böyle duygular öğretmedi. Biz güzeldik abi keşke öyle de kalsaydık. Hazer ve Cansu'ya baksana biz de böyle olabilirdik. Ama olmadı. Yoruldum be abi. "

 

Murat kardeşinin ellerini avuçlarına alıp gözlerine bakmak istedi ancak Elida bakışlarını yüzünde gezdirse de gözlerine değdirmiyordu bakışlarını bir türlü. Elida gözünden düşen tek damla yaşı yüzünü çevirerek gizlemeye çalıştı ve sözlerini şöyle sürdürdü.

 

"Herşey anlamını yitiriyor bazen ne anlatabiliyorum ne susabiliyorum. Tıka basa doluyum da bir çözülemiyorum. Yorgunum işte çokça. Galiba ben size kırgınken bile kendi canımı yakıyorum. Geçecek ama biliyorum herşey geçiyor buda geçecek."

 

" Elida bu kadar mı acıttım canını hiç mi telafisi yok bu acının? "

 

" Bir daha gelme abi arama sorma beni say ki öldüm say ki çok uzaklardayım ama kabul et artık babama da söyle kabul edin ben yokum bundan böyle. Bırakın bari hayallerimde anılarımda mutlu olayım sizinle kötü anılar yaşatıp durmayın bana habire."

 

Elida yavaşça ellerini çekip kalktı oturduğu sandalyeden arkasında bıraktığı abisine işte şimdi tam anlamıyla veda etmişti. Hani kardeşler arasında bir bağ vardır ya göbek bağı kan bağı Elida o bağı kopartmıştı artık. Eğer yeni bir hayata başlamak istiyorsa onları geride bırakıp güçlü olmalıydı.

 

Murat onun sözlerinden sonra oturduğu yerden kalkamadı Dilda kocasının yanına gidip oturunca sordu.

 

"Murat ne dedi Elida?"

 

"Kardeşim benden bizden vazgeçmiş Dilda haklı da koruyamadım onu."

 

"Babam da benim yüzüme bakmadı. Sanırım biz kendi mutluluğumuz için çok şeyden feragat ettik."1

 

"Gelmeyin dedi biliyor musun beni öldü sayın dedi."

 

"Haksız mı peki?"

 

Murat başını sağa sola salladı.

 

"Çok haklı."

 

Sahneden bir anons yükselince bakışları oraya döndü yüzükler takılacaktı. Bir yanda Emir bir yanda Cansu ortalarında ise evin büyüğü olarak Sare hanım vardı.

 

"Hepiniz hoşgeldiniz sayfalar getirdiniz. Bugün bu iki gencin mutluluklarını resmileştirmek için toplandık. İnşallah mutluluk hep etraflarında olsun inşallah hep yüzleri gülsün. Hayırlı uğurlu olsun."

 

Büyük alkışlar eşliğinde yüzükler takılınca ikili geldikleri gibi sessizce ayaklandı ve kapıya doğru yürüyüp gittiler kendilerine yasak olan şehirden. Elida kapıdan çıkışlarını görmüştü gözünden düşen yaşlar yüzünü ıslatırken elinde bir baskı hissedip başını çevirince Hazer'in gülümseyen yüzünü gördü ve gözlerini silip dikleşti olduğu yerde. Veda etmişti işte kopartmıştı tüm bağını bugün biraz daha büyümüştü Elida.

 

Nişan kusursuz ilerlerken rakı zamanı gelip çatmıştı herkes sırası ile takılarını takdim ediyor ve ayrılıyordu mekandan sadace aile üyeleri kalınca Cansu yorgunlukla çıkardı ayağındaki ayakkabıları Cihan ise sahneye yaklaşıp bir şeyler söylemiş ardından çalan müzik ile herkesin bakışları Cihan'a dönmüştü.

 

"Bir halay çekmeden mi bitireceğiz nişanı hadi millet bekliyorum."

 

Kahkahalar ve tebessümler ile herkes ortaya çıkarken Hazer karısına bakıp hadi diye başını salladı ancak Elida olumsuzca başını sallayıp reddetti Saliha da gelip yanına oturunca Hazer babasının yanında halaya durmuştu bile.1

 

" Çok güzel bir nişan oldu. "

 

"Evet öyle oldu gerçekten."

 

"Elida abim ile ne konuştun?"

 

Elida arkadaşına bakıp burukça gülümsedi.

 

"Vedalaştım ve yolcu ettim bir daha görmemek üzere."

 

Saliha sadece başını sallarken aklındakini söylemek zorunda olduğunu hatırlayıp söze girdi.

 

"Elida ben yarın gidiyorum."

 

"Hemen mi gideceksin?"

 

"İşime dönmem lazım meleğim biliyorsun müdür de sorun çıkarıp duruyor sırf senin için kaldım zaten."

 

"Haklısın işine dönmen gerek. Keşke beraber çalışma fırsatımız olsaydı değil mi?"

 

Saliha onun sözlerine gülümsedi bu okula başladıklarında hayalleriydi ancak hayat onları çok başka yerlere sürüklemişti. Rize'den ayrılmam diyen Saliha yaşadıklarının ardından Ankara'ya gitmiş evimi bırakmam diyen Elida başka bir eve gelin gelmişti. Hayat söylediklerimiz ve yaşadıklarımız olarak ikiye ayrılıyordu.

 

*****

Kocaman iki gün geçmişti nişanın üstünden nişan sabahı uğurlamışlardı Saliha'yı onun ardından Emrah ve ailesi de Ankara'ya yolcu edilmişti herkes illerine dönmüş hayat akmaya devam etmişti. Elida en çok Senem hanım giderken sarılmıştı alışmıştı her sabah sohbet ettiği kadına bir elinin hep üstünde olmasına alışmıştı. Ama herkes evine ocağına dönmüştü işte.1

 

Odasında öylece otururken çalan telefonu ile ayaklandı. Ekranda gördüğü Hazer yazısı ile beklemeden açıp kulağına götürdü.

 

"Efendim."

 

"Elida aşağıdayım seni bekliyorum."

 

"Bir yere mi gidecektik ben mi unuttum?"

 

"Hadi hazırlan in aşağıya çok işimiz var."

 

Anlam vermese de hızla üstünü değiştirip indi aşağıya avluda değildi kapıya çıkınca arabada oturmuş telefon ile konuştuğunu görüp yanına yürüdü ve arabaya bindi.

 

"Tamam tüm ilişkisi kesilsin bahçeler ve mahsüllerin hepsi kontrol edilsin."

 

Ardından telefonu kapatıp arabayı çalıştırırken konuştu.

 

"Seni bir yere götüreceğim gezelim biraz."

 

"Bir şey mi oldu?"

 

"Konuşacağız sen gezinin tadını çıkar."

 

Araba yolda ilerlemeye başladı düşünmeye başladım ister istemez.

 

Her insan zorluklar yaşamıştır yaşamaya da devam eder ancak sırtınızı yasaklayacak bir dağınız varsa eğer bu o kadar da göze alınmaz değildir. Her zorluğa her engele sizinle karşı duracak size destek olacak biri varsa bu sizi daha da güçlü yapmaya yeter.

 

Alabildiğine yeşil bahçeler varken karşımda, ben yeşilin en güzel tonu olan ela gözlerde sabit kalmıştım bu adam ne güzel seviyordu. Hala bana bir şeyler anlatırken bakışları aniden bana dönünce dudağı hafifçe kıvrılıp tek kaşını ustalıkla kaldırdı.

 

"Elida bana değil bahçelere bakman gerek beni dinliyor musun?"1

 

Sabahtan bu yana neredeyse şehrin yarısını turlamıştık ne kadar çok arazileri, bahçeleri, seraları vardı öyle insan saymaya korkardı. Ve evet onu izlemekten anlattıklarının yarısını duymamıştım.

 

" Diyorum ki yeni mühendisimiz olmak ister misin? "

 

" Hazer bu büyük bir sorumluluk tüm arazileri bana emanet etmekten bahsediyorsun."

 

"Yabancı birine emanet etmekten daha iyi değil mi?"

 

"Peki ya ailen ne diyecek amcan mesela?"

 

Benim için arada kalmasını istemiyordum. Evet çalışmak kendi işimi yapmak istiyordum ve evet bana yardımcı olacağını da biliyordum ama şuan tüm toprakların bakımını benim elime vereceğini söylüyordu bir sürü insanın ekmeğini kazandığı bu topraklarda nasıl yapacaktım. Ona baktım sanki aklımdakileri okur gibi bir hali vardı.

 

Gülümsedi o gülünce sıcak havaya rağmen bir rüzgar esti sanki rüzgar kokusunu burnuma doldurdu yine gözlerim anlık bir refleks ile kapanınca elini yanağımda hissettim saçlarımı geriye doğru çekmişti.

 

"Zaten bu amcamın fikriydi."

 

İşte şimdi kaşlarım dahada çatıldı şaka mı yapıyordu? Ya da yanlış duymuştum.

 

"Amcan tüm kontrolü bana bırakmanı söyledi öyle mi?"

 

Başını salladı ardından arabaya doğru yürüyünce bende peşinden yürüyüp yetiştim ona arabaya varınca uzanıp bir şişe suyu açtı bana uzatırken olumsuzca başımı salladım şuan su değil merakımı giderecek bir cevap istiyordum.

 

Suyu başına dikip içmişti hala ona bakmayı sürdürürken sonunda sırtını arabaya yasladı bende tam karşısında kalmış oldum.

 

"Dün bizim mühendisin ve ekibinin hatası yüzünden büyük bir zarara uğradık ağaçlara yanlış ilaç verdirmiş ve ağaçların çoğu kurudu bu nedenle tüm ekibin işine son vermek zorunda kaldım yeni bir mühendis bulmayı düşünürken amcam neden karın yapmıyor deyince mantıklı geldi hem senin için de çok iyi olmaz mı? "

 

"Rıdvan amcadan bahsediyoruz hala değil mi?"

 

Yine güldü bu halim onu güldürüyordu ama ben nedense gülemiyordum ya bende hata yaparsam o zaman ne olacaktı ben daha stajım haricinde hiç çalışmamıştım ki. Hem tecrübesiz oluşum hem de Rıdvan amcanın tepkileri gözümü korkutuyordu.

 

"Ya bende hata yaparsam o zaman daha çok kızmasın?"

 

"Elida amcam senin düşmanın değil ki tabi ki seni destekleyecek ayrıca bizim ailemizde hiçbir kadına evde otur denmedi bu güne kadar teyzem de halam da hatta annem de çalışan kadınlar oldular her zaman Dilda'da bu yüzden okudu ve çalıştı sende çalışmak istiyorsan çalışacaksın. "

 

" Ben sadece seni zor durumda bırakmak istemiyorum. "

 

" Elida beni neden zor durumda bırakasın ki sen tek olmayacaksın bir ekip yardımcı olacak sana zaten sürekli evde durmaktan sıkılmış olmalısın. Kendi paranı kazanacaksın söz hakkı tamamen sende olan bir işin olacak ben arada bir ziyarete gelirim o kadar."

 

Bir ekip kuracaksın demişti aklıma gelen ile gülümsedim hayallerimizi bu şekilde gerçek kılabilirdik. Tabi ki önce onu ikna etmem gerekiyordu.

 

Arabaya binip uzaklaşırken aklımdakini ona söylemek için tam konuşacakken arabanın aniden durması ile karşımızda duran kadına baktım korku ve endişe taşıyan bakışları bir bende bir de Hazer'in üstünde gelip giderken Hazer hızla arabadan inmiş ve yanına yürümüştü. Çok kısa bir an sonra ikisi de hızla ara

baya bindiğinde ağzından dökülenler ile endişe benliğimi esir aldı.

 

"Hasret abla amcam ne zaman geldi oraya niye haber vermediniz?"

 

Ne olmuştu Rıdvan amcaya bu kadın kimdi?

 

 

 

Bölüm : 14.12.2024 17:00 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...