

Beni unut, ama şunu unutma.
Kalbimdeki yerine asla
İhanet etmedim!
Bölüm Şarkısı : Elif Kaya =>Bir Bilebilsen
Kimseye ait olamamak, kendime bile. Durmadan gitmek, sonu olmayan bir yokluğun peşinde. Canım yanıyor kelimesi hiç bu kadar anlamlı olmamıştı gözümde. Evet acı çekiyorum ama bedenimden ziyade ruhum yaralandı benim.
Hayatımda sevdiğim 3 adam da yaraladı beni. Abim uğruna ölmeyi bile göze aldığım gölgesinde huzur bulduğum adam bencilce yok saydı beni. Yalanmıydı hepsi?
Hani her gecenin bir sabahı, her yaranın bir dermanı vardı? Annem ölürken söz vermediler mi biz varız diye! Hani şimdi neredeydi sırtımı yasladığım dağım, babam nerede?
Evet sevdiğim 3 adamda yaktı canımı! Daha dün gece giderken anlımdan öpüp teşekkür ederim dedi bana neden? Oğlunun canını kurtarmışım.
Ah baba oğlunu kurtaran ben kızını diri diri yaktım ona üzüldün mü peki? Sadece 10 dakika sürdü vedalaşmamız tam 25 yılıma veda ettim onunla. Teşekkür ederim dedi bana seni aslında sevmedim der gibi, oğlum benim canımdı sense sadece bir yarabandı der gibi, sadece teşekkür ederim dedi bana.
"Bana bir evim olduğunu hatırlatıp, sonra o evi başıma yıkıp gittiğin için asıl ben teşekkür ederim. Hiç üzülme, senin bir kabahatin yok. Ben mutlu olmanın ne anlama geldiğini bilmiyorum demek ki. Bu nedenle acıdan başka bir payım da yok. Herkes aldığı kadarını götürdü benden buna ben müsaade ettim. Ama bu sondu baba ben bu gece ölüyorum artık size uzanmaz elim. Teşekkür mü ettin asıl ben rica ederim! "
Sölzerim karşında istedim ki biraz yüzü kızarsın azıcık dahi olsa üzülsün halime ama o sadece abime bakıp gülümsedi.
" Annen abini böyle görse nasıl sevinirdi değil mi Elida? "
" Peki ya ben annem beni bu halde görse size ne derdi? "
Diyemedim!
Desemde bir şey farketmezdi zaten. Ben bilememişim annem ölünce öksüz kaldığımı düşünürken aslında ben hem öksüz hem yetimişim.
Sadece gidişlerini izledim Dilda'nın annesine sarılışını kız kardeşi ile gülümsemesini amcasının elini öpüşünü yengesi ile arasındaki bağı ve Hazer ile olan bakışmasını sadece izledim bir hiç gibi.
Ben bir kaplumbağa kadar dahi olamadım onlar evlerini sırtında taşırken ben sadece göçebe bir kuştum yersiz ve yurtsuz. Bir kanadımı abim bir diğerini babam zaten kırmıştı yaralıydım bir umut belki o beni sever derken bu adam kendini bedenime ve ruhuma kazıyıp 'Seni sevmeyeceğim. Sende beni sevme! ' demiş ve birde özür dilemişti benden, canını yaktım diyerek yanan canım değil çünkü canım sensin diyemeden işini bitirip önce bir duş almış ardından derin bir uykuya teslim etmişti kendini.
Onun ardından sessizce topladım çarşafı yenisini yatağa açıp özenle katladım anlımın akını. Namusum bu bez parçası ile sınanmıştı sonuçta. Tamam mıydı yani? Ben artık layık mıydım bu adama. Düşüncelerim banyodan çıkan ve gözlerini asla bana değdirmeyen adam ile son bulurken sesi ilişti kulağıma içim üşüdü.
"Sen de bir duş al istersen."
Konuşamadım bile sadece sessizce başımı sallayıp itaat ettim.
Sıcak su üstümden akıp giderken sadece ağladım sevdiğim adam ile bir olmuştum ama dokunuşları isteksiz sadece bir mecburiyetin eseriydi. Sevme dedi bana geç kalmıştı oysa ben onu yıllar önce sevmiştim. Kumral saçlarının her bir telini ayrı ayrı sevdim. Gözleri ah bana değsin diye gecelerce dua ettiğim o gözleri nasıl sevemezdim ki. Uzaktan uzağa gördüğüm gülümsemesi bir gün bana da öyle güler mi acaba diye az mı düşledim.
Ama en çok ellerini sevdim o güçlü duran ellerini parmaklarının arasında tuttuğu sigarayı dahi kıskanacak kadar sevdim ben onu bir gün o parmakları saçlarıma değer mi diye az mı hayalini kurdum o ise bir daha nefes alma der gibi sevme beni dedi.
Banyodan çıkacağım sırada unuttuğum şey ile lanet ettim ben havlu almamıştım ki yanıma ne yapacaktım şimdi ondan da isteyemezdim ki. Etrafa bakınırken kapıda bir tıkırtı duyup kendimi gizlemeyi denedim sonra ses kesildi bir süre ne yapacağımı bilmeden öylece bekledim bacak aramdaki sızlama kendini belli etmeye başlayınca artık merakıma yenilip kapıya ilerledim kapıyı hafif aralık açıp başımı uzatınca kenarda duran havlu ve bornoz ile bakışlarımı yatağa çevirdim arkası dönüktü. Bir gülümseme gelip yerleşti yüzüme beni mi düşünmüştü yani. Canın yanacak diyen adam benim için havlu mu bırakmıştı? Gülümsedim hemen kurulanıp giyindim ve yatağın boş olan kısmında en uca yerleşip uyumaya çalıştım.
Odadaki tıkırtılar ile açınca gözlerimi utançla geri kapattım. Gardırobun önünde üstü çıplak bir Hazer görmeyi beklemiyordum ki. Ardından dün gece üşüştü zihnime yavaşça açtım gözlerimi çok kısa bir an bana bakıp düğmelerini ilikledi tek kelime dahi etmeden aynanın önünden saatini cüzdanını ve anahtarlarını alıp tekrar bana çevirdi sert bakışlarını.
"Aşağıya beraber inmemiz gerekiyor."
Sözleri ile panikle doğrulup ayağa kalkınca acıyla geriye doğru sendeledim bana doğru hızla adımlayıp kolumu tuttu. Gözleri sanırım ilk kez bu kadar yakındı bana bakışları dün gece korkudan doğru düzgün bakmamıştım ki.
" İyi misin? "
Sadece başımı salladım bakışlarımı utançla kaçırıp yavaşça tekrar doğrulunca gözlerim gece katladığım çarşafı aradı oda bakışlarımı takip edince neyi aradığımı anlamıştı.
"Erkenden gelip yengem aldı!"
Tekrar başımı salladım eli hala kolumu tutuyor bakışları beni delip geçiyordu adeta.
"Böyle bir şeye mecbur bırakılmak çok çirkin bir şey biliyorum ama..."
"İkimiz için de zordu beni avutmak zorunda değilsin buda geçecek herşey geçiyor buda geçecek!"
"Hazırlan inelim herkes bizi bekliyor."
Tam arkamı dönmüş banyoya giderken tekrar duydum sesini.
"Canını çok mu yaktım tüm gece sabaha kadar sessizce ağladın?"
"Yeterince sessiz olamamışım özür dilerim rahatsız etmişim seni bilmeden. Daha sessiz olmaya çalışırım. "
Başını salladı bende banyoya girdim birazdan tüm aile ile yüzleşecektim gardımı alıp hazır olmalıydım.
Yazardan
Elida banyoya doğru yol aldığında ardında kalan genç adam fısıltı halinde mırıldandı.
" Sessiz de olsa ağlama Peri Kızı. Seni ağlatan olmayı hiç sevmedim."
İki genç yürek henüz odalarından çıkamadan ikinci kattaki salonda Meran elinde tuttuğu çarşaf ile kapıyı vurup çıkan kocasının ardından baka kalmıştı. Kendi kızının hatası gün gelip genç yürekleri dağlamıştı.
"Rıdvan gözünü seveyim yapma artık bak kızın da bir günahı yok oda mecbur kalıp geldi buraya."
"Sen karışma Meran kendi kızına sahip çıkamadın elin kızını savunmak ne haddine!"
"Namus dedin işte bak namusuyla geldi kız öksüz biliyorsun günahtır etme."
Dinlemedi Rıdvan hızla açıp çıktı kapıdan çarptığı kapının ardında gözü yaşlı bir kadın bırakarak gitti konaktan.
Senem çarpılan kapıların sesi ile indi odasından aşağıya. Salon penceresinden gördüğü Meran ile içeri girince elindeki şey onu şaşırtmış ve kaşlarının çatılmasına sebep olmuştu. Bunu da yapmazlar diye düşünüp aldanmıştı.
"Meran o elindeki düşündüğüm şey değil değil mi?"
"Senem bari sen gelme üstüme ne olursun."
"Gerçekten artık ne diyeceğimi bilemiyorum sen nasıl yaptın bunu ya? Sabahın köründe yemeden içmeden gidip bunu mu aldın odadan?"
"Rıdvan neler dedi kız geldikten beri duymadın mı bu onu durdurur sandım biraz olsun öfkesi diner sandım ama daha çok köpürüp çekip gitti."
"Onun öfkesi kimin umrunda ki anlamıyorsun bile değil mi? O kızı nasıl bir konuma düşürdüğünü anlamıyorsun. Sen ya sen değil miydin benim en büyük destekçim beni rahatlatmak için elinden geleni yapan sen, şimdi bir kadını hemde gencecik bir kadını nasıl böyle aşağılarsın. Bu mu yani namusu bununla mı ölçtünüz. Hangi çağdasınız siz? Allah aşkına kaldır şunu gözümün önünden hayır hiç mi utanmadın kızdan bunu isterken? "
Meran acıyla kasıldı her sözünde haklıydı ama kocası anlamıyordu ki bunu. Şimdi nasıl diyecekti bu Senem'i daha da kızdıracaktı.
" Hazer açtı kapıyı ondan aldım bunu! "
Senem duyduğu şey ile yumruklarını sıkıp gözlerini kapattı sakin olmaya çalıştı. Ne abisini nede oğlunu tanıyamıyordu artık.
"Meran ah Meran gerçekten tanıyamıyorum sizi abim bizi gözden çıkaralı uzun zaman oldu anladım. Sen buna ses çıkaramıyorsun ona da tamam. Şunu bil ben ne çocuklarımı ne de o kızı ezdirmeyeceğim."
"Rıdvan barut gibi görmüyor musun? Öfkesi hepimizi kasıp kavuracak cinsten. Ben senin gibi değilim Senem ona karşı gelemem ona bir oğlan bile veremedim ki nasıl konuşurum hangi yüzle..."
"Yeter Meran! Bunu söylediğine inanamıyorum bir zamanlar çocuğun olmuyor diye gözyaşı döken sen iki tane sağlıklı çocuk verdin ona erkek yada kız ne farkeder şimdi bunları söyleyen sen misin?"
"Senem bak Rıdvan Siyabend gibi değil onun sana sevgisi ve her şeyden önce saygısı çok büyük ama Rıdvan o çok değişti. Ne zaman oldu neden oldu bilmiyorum bile ama korkuyorum anladın mı daha kötü şeyler olmasından korkuyorum."
"Daha kötü? Mesela ne olabilir daha abim bizi mi vuracak yada Hazer'i yoksa Dilda ve Murat mı? O sadece nefreti giyinmiş biri ama asıl korkman gereken kocan değil bir öksüzün yere düşen gözyaşıydı. Anlamadın anlamadınız o kızın gözyaşında ezildik biz dün gece senin o namus dediğin şeyin altında gencecik iki ölü yatıyor aslında. Bir kızı bunu yapmaya zorlayan ailesi için canından vazgeçmesini sağlayan genç bir adama bunu yaşatan zihniyetiniz yerin dibine batsın!"
Meran karşısında öfkeli bakan Senem'in yanına bir adım atıp gözlerine baktı dolu olan ela gözlerine haklıydı her sözünde yerden göğe kadar haklıydı.
" Senem bak... "
" Tamam Meran ben seni anladım yorma kendini bir yanda kendi kızın ve kocan bir yanda benim oğlum sen de haklısın ama keşke tüm bunlar olduğu anda bana haber vermiş olsaydın şimdi çok başka şeyler konuşuyor olabilirdik."
Gerisi gelmedi bu konuşmanın Senem konuşsa Meran kaldıramaz konuşacak olsa bu haklılığa galip gelemezdi. Yarım saatin sonunda herkes kahvaltı masasına oturmuş yeni evli çifti bekliyordu. Avluda büyük masa Kozcu ailesi ile dolmuştu bir tek kişi hariç. Sare hanım şöyle bir baktı uçtan uca çocukları buradaydı ancak mutlu değildi. Rıdvan yine gitmişti. Hiç kimse konuşmuyor bu sofraya mecburen oturmuş gibi sessizliği dinliyordu. Merdivenlerde görünen ikili ile herkes yalancı bir tebessüm giyinip yerinde dikleşti.
Hazer masadaki eksikliği anında farkederken derin bir nefes alıp hemen yanında başı önde yürüyen kıza baktı. Utanması gereken başını eğmesi gereken o değildi ki. Masaya ulaştıklarında Hazer önce babaannesinin ardından babasının ve annesinin elini öpmüş herkese hitaben konuşmuştu.
"Günaydın."
Ardından yanındaki kızın beline hafifçe dokunup başını kaldırmasını sağladı. Elida çekincence önce Sare hanım ardından Siyabend'in elini öpmüş çok kısık bir tonda Günaydın demişti. Sıra Senem'in elini öpmeye geldiğinde ayağa kalkan kadın ile başını tekrar eğip bekledi.
Senem hala başı önde duran kıza bakıp gülümsemeye çalıştı. Kimse görmesede Senem görüyordu hissediyordu can acısını acıyan gururuydu utancı mecbur bırakıldığı konumuydu. Senem hanım kendi yanındaki sandalyeyi çekip tekrar ona baktı.
"Kahvaltınızı yapın hadi gelen gidenler çok olur bugün."
İkisi de oturunca çalışanlar çay servisine başlamıştı. Cihan yanında oturan abisine işler hakkında bir şeyler anlatırken Sare hanım Nazlı ve Zülal'i bir kaç gün daha kalmaya ikna etmeye çalışıyordu. Masanın bir diğer ucunda yan yana oturan Cansu ise abisine ve yengesine bakıyordu.
Abisi her ne kadar babası ve amcası ile konuşuyor olsada duruşundan dahi belli oluyordu sıkıntısı. Bir de yengesi vardı Elida adı gibi güzel kız başka şartlar altında tanışsalar belkide anne ve babası gibi bir sevda masalı yazacak iki kişi şimdi Dilda ve Murat yüzünden bu konumdaydılar. Dilda'ya da kızamıyordu ki tek suçu sevmekti ama bu kızı öyle bir duruma sokmuştu ki. Düşünceleri yanındaki Berfu'nun sözleri ile bölündü.
"Şuna bak bide utangaç haller falan görende Hazer'in ona aşık olup evlendiğini sanacak."
"Berfu ne saçmalıyorsun sen yine? Sence o ister miydi bu halde olmayı biraz onun yerine koysana kendini. "
"Ne saçmalık bu beni nasıl onunla bir tutarsın. Ben asla böyle bir şey yaşamam tanımıyor musun beni?"
Cansu duydukları elindeki çatalı bırakıp sessiz olmaya çalışarak yönünü tamamen Berfu'ya döndü.
"Dilda'yı da tanıyordum ben bak şuan eleştirmeyi kendinde hak gördüğün kız senin ablan yaşasın diye girdi bu cehenneme."
"Cansu, dünki kızı mı savunuyorsun bana?"
"Peki sen nasıl hakkında adından başka bir şey bilmediğin bir kızı karalıyorsun bana?"
Berfu sinirle çatalını tabağa bırakıp kalkınca herkesin bakışları o tarafa döndü. Elida'ya bakıp konuştu.
"İştahım kaçtı nedense size afiyet olsun!"
Herkes farkındaydı aslında bu tavrın Nazlı Zülal ve Meran Senem'e bakınca onun başını sallaması üzerine geri döndüler önlerine. Senem yanındaki kıza bakınca hiçbir şey yemediğini görüp gülümsedi.
"Bir şeyler ye ki ayakta kalmaya gücün olsun."
Elida bakışlarını ona çevirip baktı. Bir tavır yada sinirli bir bakış yoktu şaşkındı aslında herkesin ona farklı yaklaşacağını düşünürken ılımlıydı herkes. Önüne dönüp bir zeytin aldı ağzına onu çiğnerken baktı göz ucuyla masaya. Sanki zorla evlerine gelen biri değil de gerçekten normal bir evlilik gibi benimsemişleri onu. Herkes kabullenmiş gibiydi. Yani neredeyse herkes Rıdvan Kozcu ve Berfu ondan nefret ediyorlardı. Peki tamam Rıdvan ağa kızı için öfkeliydi onu biraz olsun anlayabilirdi ancak Berfu neden nefret ediyordu ondan ne yapmıştı ki ona eve geldiği andan beri kin dolu bakışları aşağılayıcı sözleri ile üstüne geliyordu.
Sare Hanım'a bakınca kızlarına ve gelinlerine nasıl düşkün olduğunu bu bir haftada anlamıştı genç kız. Gözlerinin içine bakıyordu adeta her birinin. Meran hanım ve Senem hanım öz kızı gibiydi sanki. Sonra Zülal ve Nazlı Hanım'a baktı bir biri ile bu kadar güzel anlaşan gelin görümce görmemişti daha önce güler yüzlüydü her ikisi de. Ardından bakışları Cihan ve Siyabend'i kayınca bu ikisinin Rıdvan Kozcu'nun kardeşi olduğuna inanamadı. Bu ikili ne kadar güler yüzlü ve sakinse Rıdvan ağa tam tersiydi. Sonra bakışları elindeki telefona bakan güler yüzlü kıza kaydı. Çok güzeldi Hazer'in kız kardeşi olduğunu bile dün gece öğrenmişti. Sonra Cansu bakışlarını telefondan kaldırıp göz kırpıp tabağını işaret edince gülümsedi ve kahvaltısını yapmaya devam etti. O gülümseyince farkında değildi ama onu izleyen biri daha vardı. O gülünce içinde bir meltem esintisi yaşayan biri.
Hazer bir yandan amcası ve babasını dinlese de ara ara yanında rahatsızca oturan karısına bakıyordu. Yıllar önce gördüğü Peri Kızı karısı olmuştu. Sonra karşıya bakıp güldüğünü görünce kendisi de istemsizce gülümsemişti. Bakışları bu kez kız kardeşine dönünce onun karısını gösterip kaşlarını kaldırması ve gülmesine kaşlarını çatmıştı. Bu deli kardeşi hiç büyümüyordu.
Kahvaltı faslı bitince Cihan ve Siyabend şirkete giderken hanımlar da sedirlere doğru geçmişti. Meran çalan telefonu için doğrulup ekrandaki isim ile şaşırdı.
"Dilda arıyor."
Elida huzursuzca kıpırdadı yerinde. Senem onun sıkıntısını anlayabiliyordu. Meran bekletmeden açıp kulağına götürdü telefonu.
"Dilda kızım."
"Anne biz bugün gidiyoruz gelsem elinizi öpsem veda etsem size olur mu?"
"Dilda yavrum baban gelirse ya bişey der üzerse sizi?"
"Sadece bir kaç saat daha kokunu çekeyim içime annem dualarını alayım baba evime veda edeyim."
Meran hüzünle Sare hanıma bakınca onun onay vermesi üzerine kızına gelin deyip kapatmıştı.
Elida yavaşça kalktı yerinden sessizce merdivenlere yönelip yukarı çıkmaya başladı. Senem de hemen arkasından gitti. 3.kata ulaştığında arkasında kayınvalidesini gören kız şaşırıp sordu.
"Bişey mi oldu efendim?"
"Bende onu sormak için geldim. Bişey mi oldu Elida?"
Ne diyecekti abim buraya gelecek ama ben onu görmek istemiyorum mu o zaman ne düşünecekti hakkında.
Olumsuzca başını salladı.
"Abin ve Dilda geleceği için mi huzursuz oldun?"
Başını hızla kaldırıp gözlerine baktı karşısındaki kadının, anlamıştı ama yadırgıyor gibi değildi bakışları.
"Kızgınsın değil mi onlara? Her ne kadar söylemesen de kırgınsın da abine."
Gözleri dolunca kızdı kendine ağlamak kendini bu insanların önünde ezik göstermek istemiyor ancak gözyaşlarına da engel olamıyordu. Sadece başını salladı ve eğdi tekrar başını.
" Başını eğme eğer karşındaki insanları buna bir kez alıştırırsan bir daha istesen de kaldıramazsın o başı. Senin utanacağın bir şey yok burada. Burası artık senin evin saklanması yada utanması gereken kişi değilsin."
"Ben sadece şuan onları görmek istemiyorum. Ailemin benden bir çırpıda vazgeçmiş olmasını yediremiyorum kendime."
"Haklısın ama onlardan kaçarak bişey kanıtlayamazsın bu sadece senin zamanını çalar. Bu hissi çok iyi biliyorum kaçınca birini cezalandırmıyorsun aksine tüm acıyı aslında sende çekiyorsun."
"Siz benden nefret etmiyorsunuz?"
"Neden edeyim sen de mağdurlarındab biri değil misin bu hikayenin."
"Ama ona vurdunuz çok kızdınız sonra Rıdvan bey ile tartışınız."
"Ben oğluma seninle evlendiği için değil berdeli tek çare gibi kabullenmesine ve seni de bu ateşin içine çekmesine kızdığım için vurdum. Rıdvan abime gelince bizim onunla aramızdaki tartışma farklı geçmişten gelen bir şey. Eğer oğlum seni farklı bir şekilde bu eve getirmiş olsaydı emin ol dünyanın en mutlu annesi ben olurdum. Ama bu şekilde ikinizi de çok yoracaklar. Hazer'e kızmamın sebebi işte bu. "
" Hazer o kötü biri değil biliyorum sadece oda benim gibi mecbur bırakıldığı bir hayata mahkum oldu. Belki başka birini severken birden benimle evlenmek zorunda kaldı. Belki de aklında başka biri ile evlenmek vardı. "
Senem karşısında kendi oğlunu ona karşı savunan kıza gözlerinin içi gülerek baktı. Bu kız gerçekten de seviyordu oğlunu ama ne zaman nasıl sevmişti.
" Elida bak bu konuşma aramızda kalsın tamam mı son olarak haklısın oğlum kötü biri değildir ama şunu bil hemen parlayan bir öfkeye sahiptir. Hazer'in bir diğer adı da Fırat bu ismi dedesinden dolayı koymuştum oğluma benim oğlum sinirliyken Fırat Nehri gibi olur karşısında set kursan durulmaz öfkesi bazen beni hatta Rıdvan abimi bile gölgede bırakabilir ama güvenmek ister sevdiği insanları hep yanında ister yalandan nefret eder ona karşı asla yalan söyleme çünkü o yalanı yakalarsa geri dönüşü olmayan şeylere sebep olur. Bunları sana anlatıyorum çünkü artık onun en yakını sen olacaksın sizinki sonradan anlaşamadık boşanalım diyebileceğiniz bir bağ değil siz ikiniz madem iki hayat kurtulsun diye bir yükün altına girdiniz o zaman bu saatten sonra dört kişilik nefes alıp dört kişilik yaşayacaksınız abin ve Dilda'nın evliliği sizin evliliğiniz ile birbirine bağlı anladın mı beni? "
Elida onu dinlerken karşısında bir an kendi annesini görür gibi oldu. Her sözünü aklına kazıyıp gülümsedi. Senem başını sallayıp aşağıya doğru yol alırken o odasına girip pencere kenarındaki tekli koltuğa oturdu. Pencereden öylece etrafa bakarken birden tanıdım bir yüz görür gibi olmuş ancak saniyelik bir zamanda görüntüyü kaybetmişti. Başını hızla sağa sola sallayıp başını koltuğuna yasladı ve gözlerini yumdu. Abisi gelince de bu odadan çıkmayacaktı onu görmek yada sesini duymak istemiyordu hele ki dün gece babasının sözlerinden sonra.
Kaç dakika odada öylece kaldı bilmeden birden açılan kapı ile hızla ayaklandı. Hazer tesbihini unutunca onu almaya çıkarken annesinin sesi ile durmuştu.
"Hazer Elida'yı konaktan çıkar bugün."
"Ne bişey mi var?"
"Dilda ve Murat geliyor onlarla karşılaşmak istemiyor belli ki çıkın biraz dolaşın. Hatta Cansu da gelsin sizinle."
Hazer başını sallayıp Cansu'ya seslendi.
"Hazırlan çıkıyoruz."
Cansu annesine bakınca anlamış ve odasına gitmişti.
Elida birden karşısında gördüğü adamla hızlanan kalbine kızdı. Onu her gördüğünde böyle mi olacaktı? Hazer kapıyı kapatıp adım adım yaklaştı her adımında karşısındaki kızın hızlanan nefesinden habersiz kendisine yaklaşmaya devam etti. Elida ise ona yaklaştıkça gerildi elleri mi terlemişti.
Hazer bir kaç adım daha atıp tam önünde durdu aralarında ancak 10 santim mesafe ve o mesafede yanan bir alev topu vardı.
"Bi bi bişey mi istedin?"
Hazer'in tek kaşı havalanınca Elida kekelediği için kendine sövmekle meşguldü. Hazer yavaşça ona doğru yaklaştı
Elida ise korkuyla bekledi yüzü o kadar yakınına gelmişti ki dayanamayıp gözlerini kapattı.
Hazer ise hemen koltuğun yanındaki sehpadan tesbihini alıp doğruldu. Karısına bakınca kapalı gözleri ile başını eğip ona baktı ve belli belirsiz güldü. Elida gözlerini açınca tam kaybolmak üzere olan tebessümü görmüştü. Hazer iki adım kadar geriye çekilip konuşarak kızın dikkatini çekti.
"Hadi çıkıyoruz."
"Nereye?"
"Cansu başımın etini yedi gezmek istiyormuş sende gezmiş olursun."
Elida o an Senem hanımla olan konuşmasını hatırladı. Sırf o abisi ile karşılaşmak istemediği için oğlu ile konuşup onu dışarı çıkarmasını istemişti.
"Hadi Cansu bizi bekliyor."
Sadece başını sallayıp gülümsedi o gülünce Hazer yüzüne takılı kaldı. Aynı o gün gibiydi yüzündeki gülümseme. Bahar şenliğinde yaylada bir anda belirip kaybolan Peri Kızı aynı o gün gibi gülümsemişti. Bu kız sadece gülmeli diye düşündü. Bilmiyordu ki aslında onu en çok ağlatanlardan biriydi.
Zaman geçecek ve ikisi de birbirini bilecekti sınırlarını öfkelerini ve acılarını bir ömrü paylaşmak nedir bileceklerdi. Zaman geçecek ve hayat onları bir çok sınavdan geçirecekti. Bu iki yürek herşeyi beraber göğüsleyecekti. Kader doğduğu gün yazılırdı Ademoğluna ikisi de bilmiyordu belki ama kader onları doğdukları gün yazmıştı yanyana.
Ve bir fısıltı yükseldi semaya;
Ne yaparsan yap Kaderin Olan Aşka Karşı Çıkamazsın !
Bölüm sonu❤️
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 2.46k Okunma |
270 Oy |
0 Takip |
29 Bölümlü Kitap |