

Muhattabından habersiz hissedilen her duygu sahibinin kalbinde kocaman yük .
Hayat herşeye rağmen devam ederken,
Herkes yoluna bakarken,
Senin kırgınlığınla, kızgınlığınla, özleminle, sevginle tek başına kalman kendinle vermen gereken bir savaş demek.
Tek başına hissetmek çok zor!
Bölüm Şarkısı: Şahsenem=Anladım Anladım Bitsin
Her insan hata yapabilir yanlışı seçebilir. Mühim olan o yanlıştan dönenilmektir değil mi? Peki sizin seçtiğiniz bir yanlış başkasının tüm hayatına hayallerine mal oluyorsa ne olur?
Hazer'in sözlerinin ardından üzerini değiştirip odasından çıkmıştı ki merdivenlerdeki telefonla konuşan kızı gördü.
"Emir bak yorgunsan dinlen sonra da görüşürdük."
Elida yavaşça yanına doğru yürürken Cansu ona bakıp gülümsedi ve son sözlerini şöyle sürdürdü.
"Tamam o zaman sen bişey yapma gelince biz hallederiz."
"Ne haber yengecim kahvaltıdan sonra odaya kapattın kendini?"
Yenge kelimesi genç kızın içini gıdıklamıştı adeta. Karşısındaki güzel kıza daha dikkatli baktı daima gülen yüzü tatlı ses tonu ile herkesi kolayca kendine bağlardı. Abisine çok benzemiyordu ancak Siyabend Kozcu'nun kadın versiyonu gibiydi.
" Biraz dinlenmek istedim ayrıca beni görmekten pek hoşlanmayanlar var gibi rahatsız etmek istemedim."
Cansu yine güzel bir gülümseme ile kızın koluna girip merdivenleri beraber inmeye başlamıştı. Bu teması Elida'ya şaşırtsa da belli etmedi.
"Şimdi sen kimse için kendini bir yerlere kapatma bu birincisi, ayrıca rahatsız olan biri varsa kendisi düşünsün sen bide onun yükünü omuzlanma bu da ikincisiydi. Son olarak sana naçizane bir tavsiye sakın susan dilsiz biri olma hakkını önce sen savun ki herkes haddini bilsin "
Elida kendisine bu kadar yakın davranan kız ile bir an durdu. Korktuğu gibi değildi sanki ne Senem hanım ne de Cansu ona kızmıyordu. Avluya yetiştikleri zaman kapıdan çıkan Hazer'i gördü arabasına doğru yürüyordu. Mutfaktan sürekli ikramlıklar çıkartılıyor sedirlerin oraya güzel bir masa kuruluyordu.
Elida hüzünle baktı o masaya. Gelin geldiği evde abisini kendisi ağırlamalıydı. Sıkıca sarılmalı abi merak etme ben burada mutluyum gözün arkada kalmasın diyebilmeli, abisi ise ona güzel kardeşim meleğim ben bir telefon uzağındayım başın sıkışırsa beni ara demeliydi. Olmadı!
Hüzün daha çok gelip yerleşti sol yanına, ağır yükler binmişti omuzlarına. Evet tüm bunları yapmaları gerekirdi abisi bile isteye onu ölüme atmasaydı eğer. Şimdi değil sarılmak yüzünü görüp sesini duymak dahi istemiyordu.
Senem hanım ile gözgöze gelince hüzünlü bir tebessüm gördü yüzünde gerçekten onun için üzülüyor muydu? Ardından Senem'in başıyla arabayı işaret etmesi üzerine telefonla konuşan Hazer'in yanına doğru yürümeye devam ettiler.
"Emir kardeşim ben gelirken hallederim market işini sen mangalı hallet yeter."
Arabaya binince duymuştum konuşmalarını. Emir kimdi hatırlayamadı bir an. Cansu da arka koltuğa yerleşince kemerini bağlamış e koyulmuşlardı. Tam sokağın köşesinden dönerken konağa doğru giden arabada gördü onları Elida çok kısa bir andı ama birbirine kenetli elleri görmüştü.
Dilda ve Murat veda etmeye gelmişti kendi çizdikleri yolu kızıl topraklarda sonlandırıp yeşil yaylalara gitmeye gelmişti. Bu gerçek anlamda bir vedalaşmaydı çünkü Dilda son kez giriyordu bu konağa Senem'in çabaları da buraya kadardı. Her ne kadar Rıdvan'a kızıyor olsada yapılan şey tüm köprüleri yıkıyordu. Uzunca bir süre kendi evlerine giremeyecek iki yaralı yürekti bu kızlar.
Hazer çok kısa bir an gözünü yoldan ayırıp yanında oturan kadına karısına baktı. Daha az evvel gülen yüzü yine asılmış tebesümğ yerini kaybetmişti. Bakışları bu kez camdan dışarıyı izleyen kardeşine katına anlık bir gözgöze geliş yaşadılar.
Cansu sessizliğe daha fazla dayanamayınca öne doğru yaklaşıp ikisinin de dikkatini çekti.
"Abi bugün bize güzel bir mangal yaparsınız artık çok özlemişim."
Hazer ne yapmaya çalıştığını anlayınca gülümsedi gözlerini yoldan ayırmadan cevap verdi.
"Özlediğin şey sadece mangalsa o kolay yok eğer mangal artı Emir'se onu gidince kendisine söylersin."
Elida o an dikkatini çeken şey ile kaşlarını kaldırıp dikleşti oturduğu yerde. Cansu yüzündeki değişimi görünce gülüp sordu.
"Bişey mi oldu yengecim niye değişti güzel yüzün?"
Hazer de ona bakınca utansa da çekmedi bakışlarını. Yalnız aklına takılan şey Emir ve Cansu arasında bir şey mi vardı ve Hazer bunu biliyor ve normal mi karşılıyordu. Tabiki sormadı ancak arkadan gelen soru ile bakışlarını geriye çevirdi.
" Bu arada sen kaç yaşındasın ne okudun konuşma fırsatımız olmadı malum merak ediyorum. Bakalım yengem kimmiş kendini anlat biraz bana."
Araba şehir merkezine doğru ilerlerken Hazer sadece yola baksada kulakları onları dinlemeye odaklıydı. Oda merak ediyordu yanında oturan bu kızı.
" 24 yaşındayım. Ziraat Mühendisliği okudum. Ancak henüz hiç çalışmadım. "
" Aaa aynı yaştayız yani isminle hitap etsem sorun olmaz değil mi?"
Elida gülümsedi sorun olmaz der gibi başını salladı. Cansu devam etti.
"Sen sormadan ben söyleyeyim o halde. Yaşımı öğrendin zaten. Ben hukuk fakültesi son sınıf öğrencisiyim. Londra da okuyorum. Emir benim sözlüm okul bitince de evleneceğiz. Bide tabi ki senin kocanın baş belasıyım. Memnun oldum."
Çok gülünesi bir durumdu aslında değil mi? Gelin görümce birbirlerini evlilikten sonra tanıyordu. İşte herşey bu kadar hızlı olmuştu.
Araba durunca Elida geldikleri yere şöyle bir baktı. Büyük bir marketin önündeydiler. Hazer inince iki kızda inmiş markete girerken Elida camda yansıyan bir yüz görüp arkasına dönüp bakması ile hayal gördüğünü sandı. Cansu çoktan bir market arabası alıp içeri girerken Hazer yanındaki kızın çatışan kaşlar ile arkasına bakmasına anlam verememiş ve sormuştu.
"Bişey mi oldu?"
"Yok olmadı birini gördüm sandım ama..."
"Kimi?"
Elida ona soru soran adamın gözlerinde anlık bir şüphe yakaladığına yemin edebilirdi.
"Benzettim zaten kimse değil. Emir ve Cansu baştan beri biliyor muydun?"
Hazer beklemediği soru karşısında afalladı. Önce çatılı olan kaşları düzeldi ardından omuz silkip bir yandan içeri yürürken bir yandan cevap verdi.
"Benden önce babam öğrendi aslında yani Emir babamla konuşmuş önce o izin verdikten sonra diyecek birşey yoktu. Bu hayatta en çok Emir'e güvenirim zaten."
Elida verdiği cevapla şaşırmadı. Abisi ve Dilda ile tanışmaya geldiği günü düşündü kalbine düşen ilk cemreyi yani. Biri kardeşi diğeri kardeşiyle bir tuttuğu kuzeni geri kafalı bir adam değildi Hazer anlayışlı biriydi ancak neden herkes onu uyarıyordu dikkat etmesi konusunda. Kalbini sevdiği adam ne yapabilirdi ki? Senem hanım olsun Dilda olsun onu yalan söylememesi güvenini kırmaması konusunda uyarmışlardı. Ayrıca neden yalan söylesindi.
Cansu gerekli şeyleri arabaya atarken Elida raflar arasında öylece yürüyordu. Hazer bir ara ona bakıp sormuştu.
"Senin istediğin yada ihtiyacın olan bir şey varsa söyle."
Elida ona baktı o bugüne kadar abisi veya babası dışında hiçbir erkekten bir şey istememişti ki. Hatırladıkça acı duydu. Babası ve abisi nede kolay gözden çıkarmıştı onu. Olumsuzca başını sallayıp kendisine baban adamı yanıtladı. Kasaya gelince Cansu ve Elida alınanları poşetlerken Hazer de ödeme yapmıştı. Arabaya binen üçlü bir süre sessizce giderken Cansu'nun telefonu çaldı ve sessizliği böldü.
"Efendim anne."
Bir süre karşıyı dinleyip başını sallamış abisinin bakışları ile devam etmişti konuşmaya.
"Emir'e geçiyoruz şimdi."
Telefonu kapatınca Hazer sordu.
"Cansu ne oldu?"
"Amcam konağa gelmiş Dilda ve eşini görünce olay çıkarmış babamla birbirlerine girmişler ve gitmiş. Annem bugün biraz uzak kalın konaktan diyor."
Derin bir nefes alıp seslice bıraktı Hazer biliyordu böyle olacağını en baştan biliyordu annesi gelecekler dediğinde bunu farketmişti.
Araba bahçeli lüks bir evin önünde durunca Elida kapıdaki adamı o an hatırladı. Annesinin cenazesinde Hazer ile birlikte gelmişti. İmam nikahı esnasında da görmüştü şahitlerden biriydi.
Hepsi tek tek kucaklaşmış sıra Elida'ya gelince elini uzatıp sıkıştı. Bagajdaki poşetler içeri erkekler tarafından taşınırken Cansu ev sahibi edasıyla Elida'yı içeri davet etti. Onlar kısa bir ev gezmesi yaparken mutfakta konuşan ikili bahçeye bakıyordu.
"Düğünün ertesi günü ne oldu da çıktınız siz dışarı?"
"Abisi ve Dilda gelecekti apar topar çıktık evden biraz kafası dağılsın diye Cansu buraya getirmek istedi. Kusura bakma kardeşim izin günün de mahvoldu."
"Saçmalama oğlum ya senin evin lan burası. Ayrıca Cansu zaten ev sahibi sayılır tabii buraya geleceksiniz ayrıca yengemiz ile doğru düzgün konuşma fırsatı olmamıştı."
O sırada bahçeye çıkan kızlar verandaya oturmuştu. Emir şöyle bir bakınca arkadaşının omzunu sıkıp sordu.
" Hazer başka bir şey mi var ne oldu? "
Hazer ise doğrudan karısına bakıp konuştu.
" Bişey var onda sürekli tetikte gibi alışveriş zamanı biri ile konuşurken görmüştüm bugünde aynı panikle durdu karşımda."
Emir gülerek sırtına vurdu.
"Ne olacak be oğlum kız herşeye yabancı bırak şu paranoyak halleri yakışmıyor sana. Bişey duydum doğru mu onu söyle bana."
Hazer bakışlarını arkadaşına çevirip sorar gözlerle baktı.
"Tüm Urfa çalkalanıyor aşiret yarın toplanacakmış."
Ve işte yıllardır beklenen gün gelmişti bu aslında bir intikam yemininiydi. İlmek ilmek işlenmiş bir süreçti bu. Hazer'in 15 yaşında kendi içinde babasına verdiği bir sözdü. Bu kadar çabuk olmasını beklemese de gün gelip çatmıştı. Evet yarın aşiret toplanacak ve Rıdvan'ın tüm söz hakkı elinden alınacak Hazer'e verilecekti.
"Evet beklediğimiz gün geldi."
"Hey beyler siz yapmayacaksanız biz yakalım mangalı acıktım ben ya."
İki adam da bahçeden bağıran deli kız ile gülüp bahçeye çıkmıştı.
"O kadar yiyip nasıl 100 kilo olmuyorsun acaba? Bir insan hiç mi doymaz arkadaş. Emir sen şimdiden arkaya bir aşçı takımı hazırla bu kız beceriksiz aç kalmayın. "
Cansu gülerek abisine dil çıkarıp Emir'in arkasına saklandı. Elida bir yabancı olarak kenarda durup sadece izlemek ile yetinirken duyduğu şey ile ayaklandı.
" Elida gel benimle şunlara yemek nasıl yapılır gösterelim meze salata ve pilav bizde."
Emir'in sözleri ile Elida da gülüşüne engel olamamış ve Cansu'nun çatışan kaşlarının adresi olmuştu.
"Hayatım bence onları da sen yapma Elida'yı bilmem de sen yaparsan gece hastanede biter yani."
"Bari sen uyma şunlara ya Elida"
Gülen suratını hemen düzelten kız ile bu kez iki adam gülüp mangal başına geçmişti.
Kızlar mutfağa girerken Emir duyurmadan konuştu.
"Cansu'nun bir gün yengesiyle iyi anlaşacağını söyleseler inanmazdım."
"Bende şaşkınım."
Kızlar mutfakta işe koyulmuş bir yandan salatalar bir yandan mezeler yapılırken zaman ilerliyordu. Hazer ve Emir de bir yandan etlerin pişmesini üstlenmiş bir yandan yarınki aşiret toplantısı üzerine konuşuyordu.
Elida ocağın başında pilav yaparken ortadaki masadan su almaya gelmişti ki masadaki tesbihi görüp gülümsedi. Eli yavaşça tesbihe uzanmıştı ki arkasına dönen kız ile göz göze gelip çekti ellerini. Cansu ise gülerek baktı ona ve iki gündür sürekli sormak istediği soruyu yöneltip dikkatini çekti.
"Elida bişeyi çok merak ediyorum. Neden Mehir olarak abimin tesbihini istedin?"
Elida arkasını dönüp ocağın altını kıstı ve kaçamak bakışlarla dışarıya bakıp oda benzer şekilde sordu.
"Sen nereden biliyorsun ayrıca neden bu kadar merak ettin?"
"Yani ne bileyim ben olsam para isterdim ev isterdim amaç bu değil mi zaten boşanma durumunda kadının hayatını devam ettirmesi için bir eşya yada para istenir."
Elida tekrar gülümsedi ancak bu buruk bir gülümsemeydi.
"Dediğin doğru olabilir ancak normal evlilikler için. Bizim durumumuz da boşanma demek sadece iki kişinin değil dört kişinin hayatını bağlayan bir şey evlilik ile olduğu gibi."
"Sende haklısın. Peki neden tesbihi bir anlamı olmalı."
"Tabi ki de var. Rize de bir inanış vardır evlenen kızlar arasında."
Cansu iyiden iyiye meraklanmıştı elindeki bıçağı tahtanın üstüne bırakıp arkasındaki tezgaha yaslanan kızın karşısında durdu.
"Anlat hadi gerçekten daha çok merak ettim şimdi."
"Evlenen ailesi tarafından her türlü rahatlığı sağlanmış ve eşinden hiçbir maddi beklentisi olmayan kızlar 1 lira Mehir ister bu babamın evlnde gözüm doydu demektir. Ben de o kızlardan biriyim aslında evet baba evimde gözüm doymuştu ama ben tesbihini istedim. Çünkü babaannem derdi ki küçükken bir erkek evlendikten sonra iki şey için tesbih çekermiş. Biri karısını çok sevdiğinden zaman geçsin de hemen yanına gideyim diye... "
" Ay evet ikinci beden ne peki? "
Cansu artık çatlamak üzereydi heyecanı fazlası ile çevirmişti etrafını ancak duyduğu şey ile gözlerinin dolmasına engel olamadı.
" İkinci nedeni ise karısını hiç sevmez onu aklına getirmemek için sabır çeker huzur dilermiş. Ben tesbihini istedim çünkü aslında o tesbih nikahtan itibaren zaten benimdi abin o tesbihi hangi nedenle olursa olsun benim için alacak ellerine ilk nedenden olmasa bile yine benim için yapacak bunu. "
Sonrasında tekrar arkasına döndü kendilerini duyan bir çift kulak daha olduğunu bilmeden belki de ilk acısını paylaşmıştı gelecekteki en yakın arkadaşına.
Cansu öylece baktı arkasından. Yaşından daha olgun bir kadın vardı karşısında. Sevgisizliği bile kabullenmiş biri vardı. Böyle olmasaydı nasıl olurdu diye geçti aklından. Abisi onu severek evlenmiş olsa ne olurdu diye geçti içinden. Biliyordu çünkü Hazer de Cansu gibi aşk denince tek bir çifti düşünürdü bu yaşa dek. Onların önünde çok güçlü bir bağ ve aşk vardı örnek. İki kardeş de anne ve babasının aşkına imrenerek büyümüştü.
Cansu düşündü abisi de bir gün babasının annesine baktığı gibi bakar mıydı bu yaralı kıza. Bu kız peki annesinin olduğu gibi dik durabilir miydi abisinin arkasında. Zaman geçecek ve hepsi yaşayarak öğrenecekti bunu.
Diğer tarafta duydukları ile öylece yaslandığı duvardan destek almaya çalışan bir adam vardı. Bişey vardı bu kızda vardı ama o isim koyamıyordu bu duruma. Dün gece kolları arasında kendinden vazgeçmiş duran kız şimdi söyledikleri ile hayran bırakıyordu kendine. Yerinde doğruldu sessizce bir nefes çekip verdi. Mutfak kapısından geldiğini belli eder biçimde seslendi.
"Cansu tesbihimi görsün mü arabada mı kaldı?"
İki kızda içeri giren adam ile sahte bir gülümseme takındı. Elida ona bakmamaya çalışırken Cansu cevap verdi.
"Masanın üstünde abi."
Hazer kendisine bakmayan kıza çevirdi bakışlarını bir yandan tesbihini cebine atarken sordu.
"Umarım güzel yemek yapıyorsundur."
İki kızda hiç beklemedikleri şaşkınlıkla baktılar ona. Elida ne diyeceğini bilemedi başta Cansu elindeki salatayı alıp bahçeye yürürken yalnız bırakmak istemişti.
"Güzel olup olmadığına yiyince karar verirsin."
Hazer'in hoşuna gitmişti kendinden emin konuşması. Gülümseyen yüzüne daha dikkatli bakıp yine onu şaşırtacak bir şey söyledi.
"Umarım Emir'e akıl verirken benim hatun bizi yarı yolda bırakmaz."
Ardından cevap vermesini beklemeden masadaki iki tabağı da alıp bahçeye yürüdü. Elida ise eli kalbinde gülen yüzünü ve son söylediği şeyi düşündü. Benim hatun demişti değil mi o? Kesinlikle demişti duyduğuna emindi eğer kulakları oyun oynamıyorsa demişti oda gülümsedi. Bu adam her hareketi her sözü ile bu kızı kendisine bağlıyordu.
Masa tamamen hazır olduğunda Hazer'in masaya bıraktığı etler Emir tarafından tabaklara dağıtıldı. Yemek keyifle ilerledi sohbet ilerliyor ve Elida bu 3 kişiyi daha yakından tanımaya başlıyordu.
Mesela Emir'in de zengin bir ailenin ikinci çocuğu olduğunu aynı zamanda bir asistan cerrah olduğunu öğrenmişti. Şaka arasında kocası ile lisede tanıştıklarını ve yıllardır hiç ayrılmadıklarını da öğrenmişti. Emir'in ailesinin Ankara'da yaşıyan peyzaj mimarı bir anne ile tıbbi malzeme şirketi olan bir baba olduğunu kendisinden 4 yaş büyük bir abiye sahip olduğunu da öğrenmişti. Cansu ile tanışmalarının bir yaz tatili sonucunda olduğunu abisini görmeye geldiğinde olduğunu da bu detaylar arasında öğrenmişti.
Bir diğer öğrendiği şey ise Hazer'in güzel türkü söylediğiydi. Belki bir gün oda duyardı kim bilir. Yemek bitmiş kahveler içilirken çalan kapı ile Emir kalkıp kapıya yürüdü. Çok kısa bir an sonra Hazer ve Cansu'nun ayaklanması ile kapıya sırtı dönük olan Elida da arkasına bakınca kasıldığını hissetti.
Dilda ve Murat buradaydı!
"Yengem burada olduğunuzu söyledi sizinle de vedalaşmak istedik."
Elida onlara hiç bakmadan önüne geri döndü. Cansu gidip Dilda'ya sarılırken Murat da kardeşine doğru yaklaşınca Hazer ona baktı gözleri kapalı elleri yumruk halini almış dokunsalar ağlayacak gibiydi.
" Hazer biraz müsaade eder misin? "
Murat'ın sözlerine karşı açılan gözleri ile ona baktı Elida gitmesin onları yalnız bırakmasın istedi. İstemiyordu ondan çabucak vazgeçen gözden çıkaran adamla yalnız kalmak konuşmak yüzüne bakmak istemiyordu. Hazer o bakışlar ile sol yanında bir acı hissetti bu kez Murat koluna dokunup yineledi isteğini.
"Sadece biraz konuşmak istiyorum."
Bu kez karşı çıkmadan bir kaç adım kadar uzaklaştı ve kızın arkasına geçti ancak ne konuştuklarını duyacak kadar yakınlarında durdu. Herhangi bir sorunda kızı alıp buradan götürecekti. Üzülmesin istedi.
Murat yavaşça yere diz çöküp eline uzandı elleri değer değmez hızla çekti Elida ellerini. Murat bu kez gözlerine bakınca ıslanan yeşiller ile zorlukla doğrulup karşısına oturdu.
"Elida'm meleğim bana bak bir."
Elida bu sözler ile sinirle gülümsedi.
"Meleğini hatırladın mı?"
Şu üç kelimede bir kızın tüm kırgınlığını gördü Hazer.
Murat başını yere eğdi ne diyebilirdi ki?
"Güzel kardeşim benim ben böyle olsun istemezdim."
Elida sustu. Ama Murat susmadan yarasına tuz basmaya devam etti.
"Ben ister miydim senin üzülmeni söyle bana ben hiç ister miydim böyle gurbete gelmeni."
Murat konuştukça Elida ellerini sıkıyordu.
"Sadece çok sevdim ben onu sen beni anlarsın. Abim bir kere bak yüzüme bir şey söyle Allah aşkına."
Murat da artık tükeniyordu.
"Kızgınsın bana biliyorum ama telafi edebiliriz geç değil ki?"
İşte bu son damla oldu Elida bakışlarını sertçe ona çevirip konuşmaya başladı.
"Böyle olsun istemedin ama hiç mi düşünmedin? Hadi düşünmedin nasıl sessiz kaldın. Gözünün önünde babam tarafından gözden çıkarılırken neden önüme geçip hayır demedin. Onu sevdin tamam anlıyorum ama beni hiç mi sevmedin abi? Nasıl bu kadar çabuk yok sayabildin?"
Murat onun sözleri sadece başını eğdi Elida onaylamazca salladı başını ve devam etti.

" Bari şimdi susma bişey söyle bana. O gün sana bişey olmasın diye çıktım o kapıdan dün bekledim yanıma gelmeni tek laf etmeni bekledim sen ne yaptın güzel karına bakıp gülümsedin sevme demezdim abi kalbe söz geçmez bilirim ama neden gelmedin çok bekledim. "
" Ben ne desem bilemedim o an. "
" Kavuştun sevdiğine aklına anca şimdi mi geldim neden buraya kadar zahmet ettin ki. "
" Kızgın olduğunu anlıyorum ama bir daha seni üzecek bir şey yapmayacağım hem ... "
Elida gözlerine çevirdi dolu olan yeşillerini. Ve konuşmaya başladığında onu dinleyenleri umursamadı.
" Aslında artık kızgın değilim sana, belki biraz kırgınım. Bu asla tedavi olmayacak bir hastalık, hiç geçmeyecek bir yara. Ama bir haftada bu acıyla yaşamaya da alıştım. Yani artık istesende sorun çıkaramazsın bana. Hani rüyalarıma girmeseniz, adınızı sayıklamasam, ağlayarak uyanmasam büsbütün unutacağım sizi. Ama genel olarak alıştım yokluğuna. Şükür buna da. Dedim ya zaman kötü, ömür kısa.
Nerede ne olacağımız belli değil yani. En çok neye üzülüyorum biliyor musun? Hani ölse ikimizden biri, haberimiz bile olmayacak. Yıllar yıllar geçecek bir yerlerde karşılaşma ümidiyle. Ama o yolların asla kesişmeyeceğini bilmeden tükenecek ömür. Belki de hiç aramadı diye suçlayacağız haksız yere birbirimizi. Gerçi alışığız buna değil mi? Sırası değil belki bunların. Ama insanlar kötü işte bunu en sevdiğim iki adam gösterdi bana. Bilmeni istediğim ama söyleyemediğim bir şeyden bahsediyorum sana.
Muhtemelen bir daha birlikte gülemeyeceğiz, korkunca sana koşup gelmeyeceğim, hatta bir zaman sonra hal hatır bile sormayacağız birbirimize. Gün gelip geçince içimizdeki bu ağrı ile, belki de birbirimizin adını bile hatırlamayacağız. Şunu bilmeni isterim ki; ben senin aksine seni çok sevdim abi. İyi kötü bir hatıramız oldu, çoğu senin tarafından şimdiden unutuldu ama olsun.
Varsa hakkım helal olsun.
Sen ister et istersen etme inan hiç sorun değil. Canın sağ olsun. Zaten herşey senin canın için olmad
ı mı? Kendine iyi bak, mutlu kal! Ve sakın unutma mutlu olmak zorundasın beni bir hiç için yakmış olmayın."
Bölüm Sonu ❤️
Bölüm sonu
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 2.46k Okunma |
270 Oy |
0 Takip |
29 Bölümlü Kitap |