

Sevgi neydi?
Sevgi emekti! Emek yoksa hiçbişey değildir!
Bölüm Şarkısı: Fazıl Say =İnsan İnsan
Sevgili okurlarım satır aralarına paragraflara biraz yorum istiyorum lütfen 🙏🏻
Keyifli okumalar diliyorum ☀️
Elida'dan
Çok sevmenin bile bir sınırı var derler hep. Gerçekten var mıdır ki? Karşımda çok sevdim diyen abime içimdeki yarayı nasıl anlatayım bilmiyorum bile. Hala karşımda durmuş ben sadece çok sevdim demesi seni hiç sevmedim demesi kadar acıtıyor canımı.
Çünkü ben de çok sevdim! Ama benim sevgim yakmadı kimsenin canını. Ben hep sevgi sadece taşınan kalbi yakar diye bilirdim. Yanlış mı öğrenmiştim?
Seven insan sevdiğine kıyamaz derlerdi bana neden kıydılar?
Neden bu hayatta başrol olmak varken figüran olmak düşmüştü payıma?
Neden sevdiğim adama bir mecburiyet prangası olarak gelmiştim?
Neden tanımadığım hatta bir çoğunun küçüğü olduğum halde büyük bir nefret kazanmıştım?
Çok fazla soru var ancak cevabını alabileceğim kimsem yok karşımda. Abim yüzüme her baktığında o gözleri beni her bulduğunda kızgın demirle dağlanıyor gibi acı duymam nedendi?
Neden şuan Rıdvan Kozcu'yu anladığımı düşünüyorum. Sanırım bunun cevabını biliyorum ikimizin tek ortak noktası bu cevap.
Biz birbirinden çok farklı iki kişi en sevdiğimiz insanlar tarafından aldatıldık.
O silahına öfkesine sarıldı ben sessizliğe. O kükreyerek kalp kırarak dışarı attı acısını bense susarak. O da bende güvenimizden vurulmuş iki kişiydik işte.
İnsanın parçası olan sevdiği insanlar vardır; ve bunun için yaşarız. Sevdiklerimiz için fedakarlık yapar onlar için kendimizden eksiltir çabalarız. İnsanın değer verdiği kişiler olmasa kimseden gözü korkmaz içindeki katili dışarı bırakır ve bundan dolayı ya ölür ve kendisine zarar gelir yada öldürür ve ömrünü bir katil olarak geçirir. Babam ve abim kurşun sıkmadı diye suçsuz mu yani? Rıdvan Kozcu esti gürledi diye gerçekten kötü biri mi? Ben onu anlıyordum oda yaralarını bu şekilde gizliyordu. Siz siz olun hiç kimseyi kınamayın kimsenin sabrını sınamayın, kırmayın ki oda sevdiklerini unutup kimseye zarar vermesin kendi hayatını değmeyen insanlar için çürütmesin. Ve sakın unutmayın kimsenin kimseden korkusu olmaz sevdikleri olmasa elini kolunu bağlayan insanlar olmasa.
Sahi sizin hiç güveniniz kırıldı mı? Benim kırıldı.
" Sakın unutma mutlu olmak zorundasın. Beni bir hiç için yakmış olmayın!"
"Elida böyle konuşma üzme beni abim. Ben hiç ister miyim senin üzülmeni biliyorum suçluyum ama telafi edebiliriz. Sadece biraz zamana ihtiyacımız var bizim. "
"Anlamıyorsun değil mi? Yada ben anlatamıyorum sana. Peki açıkça söylüyorum dinle o halde. İnsan kırılır, sevgi körelir abi! Zaman her şeyi affetmeye yetmez bazen. Çok sevdiği için her şeyi sineye çekemez insan."
"Böyle söyleme sen benim canımsın biz seninle et ve tırnak gibiyiz ben ne zaman istersen yanında olacağım senin."
"Haklısın et ve tırnak gibiydik ama ben tırnaktım sanırım bak hemen kestirip attın beni. İstedim ki sende Hazer'in Dilda'ya yaptığı gibi savun beni arkamda dur ama sen ilk beni çıkardın gözden neden? Bizden artık olmaz abi. Neden biliyor musun? İnsan kötü gününde destek görmedikten omzunu yaslayamadıktan sonra sevgi de biter. Sevgi emektir! Emek olmazsa bir hiç! Biz artık iki yabancı gibiyiz. Ve benim tekrar tanışmaya gücüm kalmadı. "
Sözlerimin ardından oturduğum yerden kalkıp arkama dönünce gördüm Hazer'in yüzünü. Tam arkamda duruyor oluşuna şaşırsam da yüzündeki o farklı anlamı anlayamadım.
Neden öyle bakıyordu bana? Sanki hayal kırıklığı varmış gibi. Sanki duydukları onu üzmüş gibi.
Abimin tam arkamda duruşuna daha fazla katlanamadım burada beni izleyen insanların içinde ağlamak istemiyordum. Bakışlarımı ondan çekip bahçe kapısında duran Dilda Cansu ve Emir'in yanından geçip kendimi banyoya attım. Kapıyı kapatır kapatmaz yere çöküp ağlamaya başladım. Sesim çıkmasın diye elbisemin ucunu ısırdım. Sadece ağladım.
Kaç dakika yerde o şekilde oturdum bilmeden dış kapının çarpma sesi ile irkilip ayaklandım oturduğum yerden. Yine gitmişti işte sahi en son ne zaman gelmişti ki o bana. Dilda'nın bana kına gecesi söyledikleri, hala anlam veremiyorum onu seven kalbin demişti ne yani sırf onu sevdim diye bu şekilde evlendiğime şükür mü etmeliydim. Gerçekten hiç mi benim yerime koyamıyordu kendini. Nasıl aşağılandığımı nasıl acınacak halde olduğumu ne konuma düşürdüklerini görmüyorlar mıydı?
Aşkın gözü kördür diyenler aşık kalbin de köreldiğini neden söylemediler? Aşk gerçekten bu kadar kötü müydü? Her seven yakıp yıkarak mı yolunu buluyordu. Ya ben sevmeyi bilmiyordum yada bu zamanın insanı değildim. Sevmek başkalarının hayatını etkilememeli. Ben seviyorum diye neden bir başkası bedel ödesin ki?
Suyu açıp elimi yüzümü yıkarken aynadan bana bakan kızı tanımadığını farkettim. Gerçekten kimdi o? Ben sürekli gülen o neşeli Karadeniz kızı şimdi böyle ne yapıyordum? O an karar verdim ağlamayacaktım. Ne olursa olsun ne yaşarsam yaşayayım ağlamak yoktu artık. Kendimi toparlayıp banyodan çıktığımda kapının önünde bekleyen kız ile şaşırdım.
"Şey Emir bizi eve bırakacak iyiysen gidelim mi?"
Neden Emir bırakacaktı Hazer nereye gitmişti onunla gelmiştik sonuçta bizi bırakıp nereye gitmişti. Düşüncelerim ile kaşlarım çatılmış olacak ki Cansu açıklık getirmek adına gülümseyip konuştu.
"Abimin bir işi çıktı siz konağa dönün dedi o sonra gelecek."
"Anladım. Gidelim o zaman biz."
Merdivenlerden aşağı inip Emir'in arabasına ben arkada Cansu önde oturmuş olarak binip yola koyulduk. Karanlık akşamı süsleyen evlerin ışıklarını izlerken düşünüyordum.
Akşam akşam ne işi çıkmış olabilirdi ki? Söylediklerime mi bozulmuştu acaba? Ama neden? Umrunda bile değildim ki onun acımış mıydı yani bana? Araba sessizce konağa kadar ilerledi önde oturan ikiliden de ses seda çıkmıyordu. Konağa gelince araba durmuş ve inmiştik büyük kapı açılınca önde Cansu ardında ben içeri adım atıp geride kalan Emir'e baktık.
"Emir içeri gelmeyecek misin?"
"Ortam biraz gergin sanırım daha sonra gelirim Cansu."
Cansu tam konuşacakken Siyabend beyin sessini duyup kenara çekildik.
"Emir hoşgeldin içeri gel bir kahve içelim."
"Hoşbuldum Siyabend amca nasılsınız?"
"Daha iyi olmuştum ama bunada şükür. Gel hadi."
Emir'in de içeri girmesi ile konak kapısı tekrar kapanmış ve biz avluya doğru yürümeye başlamıştık. Neredeyse herkes buradaydı. Sare Hanım torunları çocukları ve gelinleriyle akşam sohbeti yapıyordu. Daha doğrusu görünen oydu ancak herkesin suratı çok ciddi bir haldeydi. Bizim geldiğimizi ilk farkeden Hazer'in teyzesi Zülal hanım oldu. Gülümseyerek yerinden kalktı ve yanıma gelip kollarını omuzlarıma koydu.
"Gelin hanım gel biraz sohbet edelim tanışalım düğün sabahı bir gittiniz akşam oldu."
Sözleri ile bakışlarım yüzünde dondu. Ne demek istiyordu. Tam bişey diyecekken tam arkamdan uyarırcasına yine onun sesini duydum.
"Zülal!"
"Tamam abla bişey demedim sohbet edelim istiyorum sadece."
Senem Hanım gelip elini belime koyarak beni Sare hanımın oturduğu sedire doğru yönlendirince geçip oturdum. Rıdvan Kozcu yine yoktu Berfu'nun kin dolu bakışları yine üzerimdeydi ve Meran hanımın gözü her an gelecekmiş gibi kapıdaydı.
" Emir sende ne var ne yok görüşemedik bu telaşta."
"Hastane ev ikilisi arasında gidip geliyorum Siyabend amca bu aralar acil nöbetlerim çok fazla."
"Haberlerini alıyorum Hazer'den merak etme. Babalar nasıl peki?"
Emir o an bir bana bir de konuşan adama bakıp utanarak konuşmaya başladı.
"Aslında onlarda haber bekliyordu nişan için ama durumlar böyle olunca..."
"Doğru onları burada ağırlarız demiştik ama sanırım İstanbul'da olması daha iyi olacak."
Cansu başını eğip durgunlaşınca içim acıdı abim ve Dilda yüzünden sadece ben ve Hazer değil başka insanların da hayatı sekteye uğruyordu. Cansu onda olan üzgün bakışlarımı hissetmiş gibi başını kaldırıp gülümsedi ve bana göz kırptı. O gülünce bende gülümsedim bu kızda farklı bir şey vardı girdiği her ortamda kendini sevdirebilirdi.
Ona baktıkça aklıma Saliha geliyordu. Canım arkadaşım benim onu o kadar çok özlemiştim ki o an telefonumun Rize de kalması üzdü beni. Onu arasam saatlerce konuşsam o beni sakinleştirse beni güçlendirse ne güzel olurdu.
Ben düşüncelerime dalıp gitmişken yanımda oturan Sare hanımın sesi ile doğruldum yerimde.
"Siyabend oğlum o nasıl söz ne demek İstanbul da yaparız nişanı?"
"Sare babaanne sizin de başınız kalabalık rahatsız etmeye..."
"Emir o nasıl söz oğlum ne rahatsız etmesi duymayayım bir daha Senem kızım sende bişey söyle."
Cihan beyin sözleri ile herkes gülümsemişti.
"Emir bu konak kaç nişan kaç kına kaç düğün gördü bilsen rahatsızlık falan neymiş. Hele benim düğün anlatılmaz yaşanır. Hamilelik müjdesi veren mi dersin yeni doğum yapmışlar mı bu gördüklerin var ya hepsi benim düğünü bekledi resmen."
Kahve servisi yapılmaya başlandı o sırada konağın kapısında bir araba durmuş ve içeri önce Rıdvan ağa ardından Hazer'in girmesi ile tedirginliğim gelip yerleşti içime yine. Bir yanım bu adamı anlarken diğer yanım bugün daha fazla kin ve nefret sözleri duymak istemiyordu.
"Cümleten iyi akşamlar. Hoşgeldin Emir."
"Hoşbuldum Rıdvan amca sende hoşgeldin."
Başını sallayıp önce karısına ardından annesine bakıp kısa bir an bana değdi bakışları. Ben adım adım herkesi inceliyor ama hiç konuşmuyordum. Hazer hemen babasının yanına otururken Rıdvan Kozcu Senem hanımın karşısındaki koltuğa oturup yine bana bakmıştı.
"Emir annem haklı sen haber ver haftaya annenleri bekliyoruz buraya."
Senem hanımın sözleri ile Emir'e bakıp konuştu.
"Emir şimdiden hayırlı olsun. Kendi derdimize düştük sizi unuttuk oğlum kusura bakma."
"Estağfurullah Rıdvan amca ne kusuru."
Cansu hemen kalkıp amcasının koltuğunun kenarına oturup ona sarılırken ben şaşkınlık içinde onları izliyordum.
"İşte benim amcam ya. Kaç gündür kükrüyorsun korktum da yanaşamadım."
"Sen mi korktun asıl biz senden korkalım."
Cansu yalancı bir şaşkınlık ile ona bakıp sordu herkes yüzündeki gülümseme ile onlara bakıyordu. İşte şimdi Dilda'nın küçükken diye anlattığı aileyi görür gibi oluyordum.
"Benim korkulacak neyim varmış pardon?"
"Çenen var çenen Cansu hanım. Maşallah halanla ananın tüm huylarını almışsın."
"Size çok alındım Rıdvan bey aşk olsun. Ayıp olmuyor mu ama müstakbel nişanlım buradayken beni kötülüyorsunuz."
"Kızım işte ondan yapıyor ya Emir geç olmadan görsün belki vazgeçer diye."
Cihan amcasının sözleri herkesi güldürürken Emir'in sözleri beni de gülümsetti.
"Cihan amca onun herşeyi benim başım üstüne ben her hali ile seviyorum onu."
Güzel sohbetleri benim yüzümden bozulmasın diye odaya çıkmaya karar verdim.
Tam ayaklanacakken Rıdvan Kozcu doğrudan bana bakıp konuşunca ne yapacağımı şaşırdım.
"Gelin hanım bir kahve yaparsan içeriz kocana da yap."
Yazardan
Genç kız doğrudan kendisine bakıp konuşan adam ile önce ne yapacağını bilememiş ardından hemen toparlanıp başını sallayarak mutfağa doğru yürümüştü. Bilmiyordu ki onlar gittikten sonra hem Senem hem Siyabend onunla ayrı ayrı konuşmuş en sonda da Hazer'in konuşması ile biraz sakinleşip gelmişti bu eve.
Rıdvan da biliyordu kızın masum olduğunu ama işte içindeki kızgın adama söz geçmiyor öfkesi yeri gelince herşeyi yakıp yıkıyordu. Gözleri karşısında oturan Senem'i bulunca gülümseyen kadın ile başını sallayıp oda gülümsemiş ve konuşmalara ortak olmuştu.
Hazer ise mutfağa giden kızın arkasından bakıyordu. Sonra bakışları bu kez dede yadigarı olan tesbihe kayınca aklına bir saat evveli gelince düşündü. Abisi ile konuşmasını an be an duymuştu. Her sözü ateş olup Murat'tan önce Hazer'in canını yakmıştı. Ne demişti Onun Dilda'nın ardında durduğu gibi. Gerçekten durabilmiş miydi? Elinden geleni yapmıştı ama yeterli gelmemiş ve şimdi yanı başında solacak bir dağ çiçeğine sahipti.
Murat ve Dilda çıkıp giderken durmamış ve arkalarından gitmişti. Dilda onu farkedince sormuştu.
"Hazer neden çıktın sende? Bişey mi oldu?"
"Dilda sen arabaya geç istersen ben Murat ile biraz konuşmak istiyorum."
Arabaya binen kızın ardından başbaşa kalan ikili konuşmadan öylece duruyordu. Sonunda Murat dayanamayıp sordu.
"Hazer ne diyeceksen de susmaya mı geldin?"
"Düşünüyorum da Murat ben mi seni yanlış tanıdım yoksa sen hep böyle bir adammıydın anlayamıyorum?"
Kaşları çatılan adam ne demek istediğini anlamaya çalışıyordu.
"İçeride konuşan kız senin kardeşin ama sanki bir yabancıymış gibi bakıyorsun ona neden? Neden bu kadar geç geldin Murat? "
" Hazer şuan sana neden nasıl cevabı veremem ama ona iyi bak! Sakın bana olan kızgınlığını ondan çıkarma olur mu?"
"Murat sana kızgın olsam bunu seninle hallederim aracı kullanmam hele ki o aracı benim karımsa asla. Ama biliyor musun sana kızgın bile değilim onu bile haketmiyorsun. Ben amcamı tutacağım size dokunmasın diye onu tutacağım senin tek yapman gereken Dilda'nın yüzünün asla asılmasına izin verme. "
" Ben ona çok iyi bakarım biliyorsun Hazer seviyorum onu. "
Hazer başını sallamış ve kulağına doğru yaklaşıp daha kısık tonda konuşmuştu.
" Bana bak Murat bir gözüm kulağım hep üzerinde olacak Dilda'nın ayağı taşa değerse karşında beni görürsün. Aynı şey Elida için de geçerli bir daha senin yüzünden canı yanarsa veya sizden gelen herhangi bir haberle yüzü düşerse seninle çok kötü bozuşuruz haberin olsun. "
Onları gönderip bu kez amcasının yanına gitmiş ona verdiği sözü hatırlatıp sakinleştirmişti. Arada kalmak onuda çok yormuştu ancak yarın yapılacak olan aşiret toplantısı ile hedefine bir adım daha atmış olacaktı. Önünde duran kız ile bakışlarını deminden beri baktığı tesbihinden çekip karısına çevirdi tepsiden aldığı kahvesini sehpaya bırakıp konuşan amcaları Emir ve babasına katılmıştı. Yarın büyük gündü bugün bir devrin son günüydü.
Elida bu kez Senem'in yanına oturmuş konuşan Sare hanımı dinlemeye koyulmuştu.
"Zülal bak haftaya nişan için gelecekler kalırsınız değil mi kızım?"
"Annem çocukların okulları var biliyorsun yarın akşam yola çıkarız biz ama yine geliriz zaten."
"Nazlı'm ya siz? Siz kalın bari yavrum."
"Vedat biletleri almış bile annem Eslem öbür gün mülakata katılacak ii görüşmesi var."
Sare hanımın düşen yüzü ile Elida da hüzünlendi ne güzel bir anneydi. Kendi annesi geldi hiç gitmeyen aklına.
"Ama ben size doyamadım be yavrum. Senem ya siz kızım siz de mi gidip sonra geleceksiniz?"
Yaşlı kadının sorusu ile bir kuş çırpınmaya başladı genç kızın göğsünde bir korku gelip yerleşti genç kalbine titrek bakışları süzdü yanında oturduğu ve ondan güç aldığı kadını. Gidecek miydi sahiden? Gitmesin istedi hiç gitmesin hep burada kalsın. Sanki onlar giderse herşey olduğundan daha kötü olacakmış hissi esir etmişti çırpınan yüreğini.
Senem cevap vercekken yanındaki kızın bakışlarını üzerinde hissedip kısa bir an ona bakıp yanıtlamıştı.
"Nişandan sonra döneceğim annem ben. Ama Siyabend yarın akşam dönecek malum işler ile ilgilenmesi gerek toplantısı var."
Sare hanım biraz olsun sevinmişti en azından bir kızı yanında olacaktı. Gece bu şekilde ilerlerken Elida ayaklanıp izin isteyerek odasına çıkarken Emir de ayaklanmış kapıya yürümüştü herkes onu yolcu ederken 4.kattaki odaya ulaşmış tam kapıyı açacakken duyduğu ses ile korkuyla sıçrayıp arkasına döndü.
"Çok sevinme sadece bir hafta sonra Senem yengem de gidecek bakalım o zaman ne yapacaksın. Çok alışma bu mutlu tabloya sen bu tablonun bir parçası değilsin!"
"Berfu! Ne istiyorsun benden ben ne yaptım sana?"
"Senden nefret ediyorum anladın mı? Herşeyi mahvettiniz sende ablam da herşeyi mahvettiniz."
"Ben anlamıyorum ne demek istiyorsun?"
"Herkesin gözünü boyayabilirsin ama ben kanmam!"
"Berfu?"
Hemen merdivenin başında duydukları ses ile ikisi de oraya bakarken Hazer onlara doğru yürüyüp tam karşılarında durup sordu.
"Berfu ne oldu niye buradasın?"
"Hazer sen mi geldin? Bende Elida'ya birşeye ihtiyacı var mı diye sormaya gelmiştim."
Hazer tek kaşını kaldırıp bu kez karısına bakınca başını sallayan kız ile konuşmaya devam etti.
"Sağol Berfu ama birşeye ihtiyacı olursa Gülsün var ona seslenir. Sen iki kat yukarı çıkıp zahmet etme bir daha olur mu?"
Berfu sinirle ellerini sıkarken gülümseyip arkasına döndü ve hırsla indi çıktığı basamakları. Hazer bakışlarını karşısında durduğu kıza çevirip odayı işaret etmiş ve kapıyı açmıştı. Elida içeri girip arkasından gelip kapıyı kapatan adama bakmamaya çalışıp dolaba yönelmişken gelen soru ile dönüp elleri ceplerinde kendisine bakan adama bakakaldı.
"Dilda bana bişey söyledi seninle ilgili doğru mu bu?"
Elida o an korkuyla titredi bunu yapmamıştır değil mi diye düşündü. Hazer'i sevdiğini söylemiş olamazdı değil mi?
Bakışları titreyerek karşısındaki adamın gözlerine bakınca merakla cevap bekleyen yüzü ile gerildi. Kim bilir hakkında ne düşünmüştü? Bu yüzden mi Emir'in evden çıkıp gitmişti? Bu yüzden mi kaçmıştı yani ondan? Ne diyecekti şimdi nasıl açıklayacak kendini anlatacaktı bu adama.
Nasıl derdi seni 5 yıl önce görüp sevdim diye?
Ah Dilda onu öyle bir hale getirmişti ki ne diyecekti?
Bölüm sonu 🍀
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 2.46k Okunma |
270 Oy |
0 Takip |
29 Bölümlü Kitap |