9. Bölüm
senem sönmez / ELİDA / 9. Bölüm Gülüşünden Konuşalım

9. Bölüm Gülüşünden Konuşalım

senem sönmez
araftaacangunes

70'lerde olsak bir sürü plak alırdım sana.

80'lerde açık hava sinemasına götürür,

Çıkışta muhallebi ısmarlardım.

90'larda mahallenin bütün güzel misketlerini kazanır dökerdim avuçlarına.

21.yüzyılda nasıl sevilir inan ki bilmiyorum.

İçim bir türlü ısınmadı bu yüzyıla bağışla.

 

Bölüm Şarkısı: Tuna Kitemitçi - Sena Şener =Birden Geldin Aklıma

 

 

Korku mu bu beni içine alan his yoksa gizli bir şey yaparken yakalanmış olmak mı? Sahi siz hiç gizli gizli sevdiniz mi birini? Ben sevdim hala da seviyorum. Onu hergün yeniden tanımak hergün başka bir özelliğini keşfetmek çok farklı bir şey. Hatta akılalmaz bir şey. Çoğunuz üzülüyor acıyor halime değil mi? Siz de haklısınız ne diyebilirim ki? Tek bildiğim şuan karşımda duran adama delice bağlı olduğum. Hatta öyle ki bu bağlılık tüm varlığımı aşıyor neredeyse.

 

Şuan ben korku heyecan ve utancı bir arada yaşarken o ellerini ceplerine koymuş yüzünde eşsiz bir gülüş ile bana bakıyor. Sahi ne düşündü acaba Dilda ona söylediği zaman.

 

"Daldın ne düşünüyorsun öyle?"

 

Gerçekten de dalmışım ne diyecektim ki evet seni seviyorum mu? Demez mi peki beni tanımadan nasıl seversin diye? Ne diyecektim nasıl açacaktım kalbimi önüne anlar mıydı beni?

 

"Dilda dedi ki sen...."

 

"Şey yani düşündüğün gibi değil aslında anlatayım ben önce."

 

Sözünü kesmemle kaşları çatılır gibi oldu ama hemen düzeltip bana doğru bir adım daha attı.

 

"Ben nasıl ki seni dinliyorsam sende sözümü kesme bir daha olur mu?"

 

"Özür dilerim."

 

Başımı eğerken elini çenemde hissedince şaşırdım bakışlarımı çok kısa bir an gözlerine değdirip başka taraflara çevirdim utanmıştım.

 

"Özür dilemen için değil birbirimizi tanıyalım anlayalım diye söyledim. Sözümün kesilmesinden pek hoşlanmam. Ve konuşurken yüzüme bakarsan memnun olurum."

 

Başımı salladım oda elini çenemden çekip gülümsedi.

 

"Ayrıca kimseye karşı başını da eğme yanlış bir şey yapmış gibi. Dilda dedi ki çok iyi at binermişsin seni bir gün çiftliğe götürmeliymişim. O kadar iyi misin gerçekten bu konuda?"

 

O an derin bir nefes alıp verdim söylediği bu muydu yani? Gayri ihtiyari boş bulunup bunu ona sordum. Evet evet yaptım öyle bir aptallık.

 

" Bu muydu söylediği? "

 

Tek kaşı havalanıp bana bir adım daha yaklaşınca pot kırdığımı anlamam uzun sürmedi. Dilimi ısırdım o an sözleri ile.

 

" Başka bir şey mi söylemeliydi yani? Mesela ne gibi bir şey söylemesi gerekirdi? "

 

Ne diyeceğimi bilemeden ona bakarken yüzündeki anlamı çözemedim ama o sanki bir şeyi ölçer gibi dikkatle gözlerime bakıp tekrar gülümsedi.

 

"Evet soruma cevap alamadım hala. At binmekte iyi misin gerçekten?"

 

"Üniversitenin binicilik kulübündeydim iyi olduğumu söylerler."

 

Cevabım ile iki kaşı birden havalandı önce onu şaşırtmış olmak sebepsizce mutlu etti beni, yandan bir gülüş yakaladım kusursuz çehresinde.

 

"Peki sen iyi olduğunu düşünüyor musun?"

 

Saat gecenin 12'si biz karşılıklı durmuş benim ne kadar iyi at bindiğimi konuşuyoruz. Şaka gibi. Düşüncelerim ile gülüşüm yerini almış yüzümde ben ona bakmaktan farkında dahi değildim ki kendimin.

 

"Gülüşünden ne anlamalıyım?"

 

Ah hadi ama ben konuya gülmüştüm tabi ki iyi at binerim ancak bu konuda iddialı olmam neyi değiştirecekti ki?

 

"Günü gelince sabrettiklerin çığ olur altında kalırsın Elida."

 

Sözleri ile ne anlatmak istediğini anlamayıp sordum.

 

"Ne demek istediğini anlamadım."

 

Tekrar gülümsedi ve odadaki gardıroba doğru yürürken cevap verdi.

 

"Her şeye sustuğun için kimse sana aferin sen haklısın demez bu kadar sessiz olma ki varlığından haberdar olsunlar."

 

Bana sesin çıksın mı demişti o. Eskiden biraz olsun susayım diye bana yalvaran insanlar vardı desem ne dersi kim bilir? Sahi ben ne zaman bu kadar sessiz biri olmuştum?Güldüm neden her sözü beni etkiliyordu bilmiyorum ama hoşuma gitti.

 

"İyi at binerim bölge ikincisi olmuştum son sınıfta. "

 

Sözlerime şaşırdığı her halinden belli bana doğru dönüp başını salladı.

 

" Benden de iyi misin merak ettim şimdi?"

 

"Nasıl at bindiğini bilmediğim için bir şey diyemeyeceğim. Kendi adıma iyi olduğumu söyledim sadece. Keşke yarışabilme şansımız olsaydı eminim ki seni de yenerdim."

 

"Bana meydan okuyorsun değil mi şuan?"

 

"Öyle mi yapıyorum? Neyse boşver nasılsa birbirimizi at binerken göremeyeceğiz."

 

Başını sallayıp kıyafetlerini ve havlusunu alarak banyoya girişini izledim. Kapıyı kapatana kadar arkasından bakıp ardından bende üstümü değiştirmek için bir pijama takımı aldım. Gözüm düğün alışverişi esnasında Hazer'in halası ve teyzesi tarafından özenle seçilmiş saten ve dantel geceliklere kayınca başımı sağa sola sallayıp yatağın üstündeki örtüyü katlayarak kenara bıraktım. Dün gecenin izleri zihnime dolarken ellerim titredi. Yatağa girip arkamı döndüm.

 

Beni sevme demişti.

Seviyordum!

 

Canın yanacak demişti.

Razı olarak gelmiştim.

 

Seni sevmeyeceğim demişti.

İşte asıl acıtan buydu buna çözümüm yoktu.

 

Banyo kapısının açıldığını duyup iyice ucuna gittim yatağın. Kısa süre sonra yatağa yattığını anladım. İkimizden de ses çıkmıyordu. Odanın duvarlarına çarpan tek ses nefes seslerimiz oluyordu. Bir an yatakta döndüğünü anlayınca korkuyla dahada sindşm yerime. Ardından sesini duyup yönümü ona döndüm.

 

"Korkma sana zarar vermem."

 

Öylece yüzüne baktım bir eli başının altında diğeri karnında öylece uzanıyordu gözleri kapalıydı. Ne demek istemişti? Ardından kısık sesle konuşup oda arkasını döndü.

 

"İyi geceler."

 

"Sanada iyi geceler."

 

İki genç yürek aynı yatakta birbirlerine en uzak köşeleri seçerken mesken diye, biri baş ucunda içine çektiği güzel kokudan huzuru bulurken diğeri bir kol uzaklıktaki varlığından güç buluyordu. Hazer sessizce mırıldandı.

 

"Yarın herşey değişecek bari senin gecen iyi olsun Peri Kızı. "

 

Elida ne dediğini anlamadı ancak sormadı da. Gece pus olup yerini sabaha bıraktı. Günün ilk ışıkları ile uyanan ilk Elida oldu gözlerini açtığında görmeyi beklediği şey kesinlikle Hazer'in çenesi değildi. Kulaklarındaki bu eşsiz ses onun kalp atışları mıydı? Bir dakika şuan başı onun göğsünde miydi? Yatağın en ucunda yatarken hangi ara ona bu kadar yaklaşmıştı? Panikle başını kaldırdı o an, Hazer kolunu çekip diğer tarafa döndü. Elida sessizce bekledi uyanmamıştı.

 

Biraz daha yatakta uzanıp onu izledi ah keşke yüzünü diğer tarafa dönmeseydi diye geçirdi içinden. Bir adamın sırtı bile sevilir miydi? Her zerresine sevdalıydı bu adamın. Dilda'dan dinlediği çocukluğuna annesine olan düşkünlüğüne Cansu'ya karşı olan korumacı ve sevecen abi tarafına ama en çok da sahiplenici yanına aşıktı.

 

Saate baktığında henüz daha yeni 7 olduğunu gördü yaklaşık bir haftadır gözlemlediğine göre kayınvalidesi kalkmış olmalıydı. Yavaşça kalktı yataktan banyoya girip ihtiyaçlarını karşıladı üstünü değiştirip parmak uçlarında sessizce çıktı odadan.

 

Merdivenlerden inerken mutfaktan elindeki kahve ile çıkan kadını görmüştü. Nasıl oluyorsa saçları hep topuz gözlerinde bakanı hayran bırakan sürmesi kıyafetleri her daim sanki az sonra bir toplantıya yada davete katılacakmış gibi düzenliydi. Yaşının 52 olduğuna kimse inanmazdı. Hele ki kocası ile birbirlerine bakışları hep saygıyla hep sanki günden güne artan aşkla.

 

Merdivenleri tamamen inince sedirde oturan kadının dikkatini çekmiş oldu. Yüzüne bir gülümseme yerleştirip mutfağa yürüdü elinde bir bardak su ile gelip sehpaya bıraktığı bardaktan sonra hemen yanına oturdu.

 

"Günaydın Elida."

 

"Günaydın efendim yine su almamışsınız."

 

Senem ona bakıp içtenlikle gülümsedi. Uzanıp suyundan bir yudum içtikten sonra konuştu.

 

"Alıştım sanırım her sabah senin getirmene. Yine erkencisin."

 

"Buda benim alışkanlığım geç uyanınca günün yarısı gitmiş ve ben geç kalmışım gibi gibi hissediyorum."

 

Senem karşısında oturup konuşan kıza bakıp derin bir nefes aldı. O kadar güzel ve tatlıydı ki onu alıp pamuklara sarmak istiyordu. Yüzü hep gülsün hiç hüzün düşmesin yüzüne istiyordu. Bir insan tanımadığı birine bu kadar ısınır mıydı? Kıza olan bakışları sorduğu soru ile yerini şaşkınlığa bıraktı.

 

"Siz çok güzel seviyorsunuz herkes de sizi çok seviyor nasıl başardınız bunu?"

 

"Bilmem bir şey yapmadım aslında sadece karşılıksız sevdim sonra bir baktım sevdiğim kadar seviliyorum."

 

"Çok güzel hissettiriyor olmalı."

 

"Elida daha herşey o kadar yeni o kadar yabancı ki sadece sen değil bizde duruma alışmaya çalışıyoruz. Ama inanıyorum ki sende hakettiğin saygıyı, değeri ve sevgiyi fazlası ile göreceksin."

 

Elida başını sallayıp etrafta gezdirdi bakışlarını. Büyük ve eski bir konaktı bu kim bilir ne anılar ne acılar saklıyordu her bir taşında.

 

" Cansu biraz bahsetti de çok küçük yaşta gelmişsiniz bu konağa zor olmadı mı? Yani yanlış anlamayın lütfen o yaşta annesiz bir kız çocuğu olmak ben bu yaşıma rağmen hala acı duyuyorum."

 

Senem işte bu yanını çok iyi anlıyordu bu kızın. Kaç yaşına gelirse gelsin bir insanın her daim kanayan yarasıydı annesi.

 

" Ben 5 yaşında geldim bu konağa. Annemin toprak olduğunu söylerdi bana nenem Feyruz hanım. Çocuk aklı ya bir gün sabah erkenden uyuduğum odadan kimseye haber vermeden çıktım ve arka bahçeye gittim. Meğer halam uyanıp beni bulamayınca tüm ev beni aramaya başlamış da haberim yok. Kimsenin de telaştan aklına gelmiyor tabi arka bahçeye bakmak. Sonra eniştemi gördüm koşarak bana doğru geliyordu. "

 

Elida dikkatle onu dinlerken durması ile bakışlarını dolan gözlerine çevirdi. Ah keşke konuyu hiç açmasa hiç sormasaydı. Pişman olmuştu onu üzdüğü için. Senem gülümsedi ve devam etti anlatmaya.

 

" Ben yerde toprakla bir şeyler yapmaya çalışıyor olmayınca da ağlıyordum. Kaç kere yapmaya çalıştım olmuyordu. Eniştem gelip yanıma oturdu ve bana neden ağladığımı sabahın bu vakti neden yalnız olduğumu ve ne yaptığımı soruyordu. Ona bakıp annem toprak olmuş enişte dedim. "

 

Derince bir nefes aldı Senem Elida sesindeki hüznü dahi hissederken ne yapacağını bilemeden elini onun elinin üstüne koyup biraz sıktı. Senem hissettiği dokunuş ile dikleşti yerinde ve devam etti anlatmaya.

 

" Eniştem sözlerim ile başını sallayınca bir avuç toprağı onun eline koyup ' Ben beceremedim ne olursun yardım et annemi yeniden yapalım ben onu çok özledim' demiştim. Hiç görmediğim birini özlemek sevmek nasıl olur ki dedirtiyor değil mi? Dedim ya çocuk aklı işte. Ben annemi yeniden yapamadım ama kendime sıfırdan bir aile kurmama Allah yardım etti. Bu konakta ki her bir insan çok sevdi beni hiçbirinin hakkını ödeyemem bende onları sevdim onlar benim ailemdi. "

 

" Çok şanslısınız. "

 

" Alışacaklar sana seninde ailen olacaklar merak etme. Sadece biraz daha zaman gerekli kendini onlara tanıt o zaman her şey yoluna girer. "

 

İkili konuşmalarını sürdürürken Sare hanım yüzündeki gülümseme ile indi merdivenleri onu iik farkeden Elida oldu saygıyla yerinden kalkınca Senem de gelen kadına bakıp gülümsedi.

 

" Gelin kaynana ne yapıyorsunuz bakalım? Kocalarınız yukarıda uyuyor sizde onları mı çekiştiriyorsunuz?"

 

Elida utanıp kızarırken Senem yanına oturan kadına gülüp cevap verdi sözleri genç kızı da güldürmüştü.

 

"Kocalarımızı değil seni çekiştiriyoruz annem. Elida'ya bu evdeki en huysuz kişinin sen olduğunu söyledim malum biz gidince senle kalacak olan o."

 

Sare hanım önce kaşlarını kaldırıp baktı kızına ardından gülerek cevap verdi.

 

"Kaynana olamam demiyorsun da beni mi kaynanalıkka suçluyorsun sen?"

 

Senem ona sıkıca sarılıp boynundan öptü Elida onları gülümseyerek izliyordu.

 

"Sen bu hayatta gördüğüm en güzel annesin huysuzluk falan işin şakası annem."

 

"Güzel kızım benim."

 

"Ooo sabah sabah kucaklaşmalar sevgi gösterileri falan bizde varız yani hatırlatayım dedim."

 

Senem dönüp terastan kendilerine bakan Nazlı ve Zülal ile kısık sesle konuşup Elida'ya güldürdü.

 

"Huysuzluk konusunda Nazlı'yı unutmuşum çaktırma."

 

En sonunda Meran' ın da aşağı inmesi ile hanımlar hep beraber mutfağa girmiş yardımcıları dışarı çıkartıp bugün kahvaltıyı kendileri hazırlamak istemişlerdi. Sare hanım tüm çocukları ile bir kahvaltı etmek istiyordu. Ayrıca bu sabah belkide son huzurlu kahvaltıları olacaktı. Bir devir kapanıyordu bugün, Rıdvan'ın devri 40 yıl sonra yerini Hazer'e bırakacaktı.

 

Kahvaltı masası kurulurken Vedat ve kızı Eslem konuşarak geldiler avluya. Ne güzel bir baba kız ilişkileri var diye düşündü Elida. Annesi varken kendi babası da öyleydi ona karşı. Ne zamanki annesi mezara girmişti babasının içindeki sevgide gitmişti. Hüzün gelip yerleşmişti sanki kalbine. Zaten annesinin ardından artık hiçbir şey eskisi gibi değildi. Düşünceleri Hazer'in gelip karşısında durması bölünürken konuşması ile gülümsedi.

 

"Günaydın erken kalkmışsın."

 

Odadan onsuz çıkmasına bozulmuş muydu?

 

"Günaydın. Evet erken kalkınca aşağı indim."

 

Başını sallayıp tam bişey diyecekken arkasından gelen ses ile yönünü babasına çevirdi.

 

"Hazer kahvaltıdan sonra şirkete gideceğiz unutma."

 

"Kaçta toplanıyorlar?"

 

"Toplantı saat 1 de Viranşehir'deki konakta olacakmış abi."

 

Siyabend'in Rıdvan'a söylediklerinden bir şey anlamayan kız meraklı gözlerle onlara bakmayı sürdürüyordu. Ne toplantısı olacaktı ki böyle evin tüm beyleri gidiyordu?

Bilmiyordu ki Hazer'in bugün bambaşka sorumlulukların altına gireceğini. Bilmiyordu omzundaki yüklerin katlanarak çoğalacağını. Hiç bilmiyordu abisi ve Dilda'nın çok şeyi değiştirdiğini.

Kahvaltı boyunca ne Siyabend ne Rıdvan hiç konuşmadı Hazer ara ara Cihan amcası ve eniştesi Vedat ile konuşmuş kahvaltı bitene kadar kadınlar da dahil kimseden ses çıkmamıştı. Elida bu kasveti anlayamadı. Masada tam karşısında oturan kızın nefret dolu bakışlarını Cansu'nun sessizliğini daha sabah gülen Sare hanım ve diğerlerinin sessizliğini anlamadı.

 

Beyler yavaşça ayaklanıp kapıya giderken Hazer masayı toplamaya yardım eden karısına yaklaşıp dikkatini çekti.

 

"Bişey mi istedin?"

 

Hazer Berfu ve Cansu'nun da kendilerine baktığını farkedince tam karısının gözlerine bakarak konuşmaya başladı.

 

"İşim bitince arayacağım hazırlanırsın Çetin abi gelip alacak seni tamam mı ?"

 

Cevap vermesini beklemeden babasının bindiği araca yönelip şoför koltuğuna oturdu ve gitti arkasında şaşkın üç kız bırakarak.

 

Elida öylece arkasından bakarken Berfu'nun sesiyle kendine geldi.

 

" Nereye gideceksiniz ki? "

 

Elida da bilmiyordu ki nereye gideceklerini ardından Cansu'nun dedikleri ve ardından göz kırpması ile gülümsedi.

 

"Sanane Berfu çok merak ettiysen akşam geldiklerinde Elida anlatır bize hadi toplayalım masayı artık babaannem kızacak yoksa."

 

Konakta düğün sonrası misafirleri ağırlanmaya başlamış şehrin ileri gelenlerinin eşleri gelip tebrik ediyor hayırlı olsun hediyelerini sunuyorlardı. Gelenlerin çoğu sırf meraktan gelmişti aslında. Rize'li gelin herkesi meraklandırıyordu. Kızın güzelliğine iltifatlar ediliyor Senem ve Sare hanım ile sohbet ediyorlardı. Elida her gelen ile ilgilenmeye çalışıyordu. Çay kahve servisleri yapılırken Elida mutfağa gitmek için salondan çıkınca içlerinden birinin kızının Berfu ile konuştuğunu duymuştu tam yanlarından geçip gidecekken kadının sözleri ile ne diyeceğini bilemedi.

 

"Hazer'in ağalığı bugün duyurulacak mutlu olmuşsundur ağa karısı oluyorsun sırtın yere gelmez artık gelin hanım."

 

Berfu tek kaşını kaldırmış elleri göğsünde bağlı olarak ona bakarken ne diyeceğini düşünüyordu.

 

"Yüzün gülüyor anlaşılan mutlusun baba evinden buraya geldiğine. Malum aşiret gelinleri hele ki senin gibi Berdel karşılığı gelenler pek gülemez. Sizin oralarda nasıl oluyor bu işler acaba. Rize de var mı böyle takas evlilikler. Hazer ağa olacakmış bakalım nasıl olacak Rıdvan ağadan sonra pek bir şey beklemiyoruz ama neyse. Bir de erkek çocuğu verdin mi..."

 

Elida işte buna susmazdı susamazdı bu kadın şuan onu aşağılıyordu kendisini geçse kocasına söyledikleri için bile burada bu kadını susturması gerekiyordu. Onu asıl şaşırtan Berfu da buna çanak tutuyordu. Damarlarının gerildiğini sinirlendiğini hissediyordu

 

"Bakın kimsiniz bilmiyorum şuan burada misafirsiniz ve benim geldiğim yerde misafir baş tacıdır. Düşüncelerinize tabiki saygı duyuyorum ama ne benim geldiğim yer ile ilgili nede Hazer ile ilgili ileri geri konuşma hakkını size vermiyorum haddinizi bilin. Ve lütfen şimdi çıkıp gidin buradan yoksa bende sakin kalamayacağım. "

 

" Saygısız ne diyorsun sen bana bakim... "

 

" Başta da belirttiğim gibi benim geldiğim yerde misafir önemlidir ama burası Rize değil ve dediğiniz gibi ben buraları pek bilmem ancak biri bana yada ailemden biri hakkında olumsuz bir şey söylemeyi kendinde hak görüyorsa bende onu uzaklaştırmayı kendimde hak görüyorum. "

 

Berfu onun sözleri ile üstüne yürüyüp sinirle konuştu.

 

" Sen ne yapıyorsun şuan kendine gel sen kimsin de bizim misafirimizi bizim evimizden kovuyorsun! "

 

" Bu evin yeni hanımı seninde yengen oluyor Berfu ! "

 

Berfu ve Elida kapıya dönünce Sare hanımı gördüler. Misafir kız başını eğip utançla alona girerken iki kız da karşılarındaki yaşlı kadına bakıyordu. Elida yaptığı şey yüzünden utanmıştı. Nasıl olurda sinirlerine hakim olamaz bir misafiri kovardı.

 

" Ben gerçekten özür dilerim efendim. Hemen kendisinden de özür dilerim sizi mahçup ettim bağışlayın ben..."

 

Sare hanım elini kaldırıp onu susturdu.

 

"Özür dilenecek bir şey yok kızım sen haklıydın herkes haddini bilmeli değil mi Berfu?"

 

"Babaanne ben yani şey..."

 

"Tamam sus artık son zamanlardaki tavrını görüyorum kendine bir çeki düzen versen iyi olur Berfu sonra üzülen sen olursun bilmiş ol!"

 

"Babaanne bu kız misafirimizi kovdu ya sen ona mı hak veriyorsun şimdi?"

 

"Senin o kızı bu şekilde konuşturmaman gerekirdi sen ne yaptın ona uyudun hem Hazer'i hem Elida'ya aşağılamasına sessiz kaldın sana mı hak vereyim? Yeter Berfu gerçekten yeter şimdi geç içeri sessizce otur seninle sonra konuşacağız."

 

Sare hanım içeri girip kapıyı kapatan kızdan sonra derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştı tüm konuştuklarını duymuştu aslında kendisi de hatalıydı Berfu'nun böyle olmasında onunda payı vardı. Karşısındaki kıza bakıp gülümsemeye çalıştı.

 

" Hadi kızım sen misafirlerinle ilgilen."

 

"Peki efendim."

 

"Ben senin kocanın neyi oluyorum kızım?"

 

Elida gelen soru ile birden şaşırdı ve cevap verdi.

 

"Babaannesi."

 

"O zaman sende öyle seslen olur mu efendim diyip de mesafe koyma aramıza bir aileyiz biz artık."

 

"Peki babaanne."

 

Elida gülümsedi kızmamıştı demek yaptığı şeye başını sağa sola sallayıp mutfağa gitti ve ikramlıklara yardım etti. İşleri bitince gelip Cansu ve Senem'in yanına oturup konuşulanlara ortak olmaya çalıştı. Berfu da misafir kız da bir daha ona bakmadı konuşmadan öylece oturdular.

 

Saatler ilerleyip öğleni bulunca arabalar ard arda Viranşehir'deki bey konağına geldi burası Fırat Kozcu'nun amcasının oğlu Halim Kozcu'nun konağıydı misafirleri karşılayıp avluya buyur edildi. Siyabend şöyle bir baktı karşısındaki adamlara yıllar sonra yolu ve kaderi onu yine bir aşiret toplantısına getirmişti.

 

Herkes oturunca ortamın en yaşlısı Halim Ağa söze girdi.

 

"Hoşgeldiniz safalar getirdiniz. Bugün burada toplandık çünkü aşiret ağamız Rıdvan ağalığı yeğeni Hazer'e bırakacak Siyabend'in kaçtığı hak yolunu sonunda bulacak."

 

Rıdvan Hazer'e bakıp başını salladı. Siyabend sabır çekip söze girdi.

 

"Halim ağa ben yoktuysam abim vardı ağasız mi kaldın da sitem edip durursun? Al işte bunca zaman bunu bekledin oğlum alıyor ağalığı başın göğe ersin."

 

"Oğlun senden daha cevval Siyabend ondan yana umudumuz çok."

 

"Amcamdan razı değil miydiniz Halim ağa her dediğinizi hüküm sayıp yapmış ya bunca zaman."

 

Rıdvan bu sözün anlamını çok iyi bilirdi 3 kardeşi birbirine düşüren o hüküm gelip boğazına yapışmamış nesnesi Feyruz ona küs gitmemiş miydi? Siyabend abisine baktı yıllar çok şey almıştı ondan ancak Rıdvan Kozcu ilk kez bu kadar yıkılmıştı. Dilda'nın gidişi onu baba yüreğinden vurmuştu.

 

Herkes den fısıldaşmalar yükselirken Halim Kozcu son noktayı koydu.

 

"Ağalığın hayırlı olsun Hazer inşallah nice erkek evlatla taçlansın yolun."

 

Yerinden kalkıp Hazer'in karşısına gelmesini bekledi Hazer de gidip karşısında durunca Rıdvan'dan alınan bir silah ona verildi. Bu silah dedesinin silahıydı şimdi bir elinde tesbihi diğerinde silahı vardı. Bir elinde Elida ile olan hayatı diğerinde ise geçmişi ve geleceği vardı. Birinden birini değiştirecek bu yolda çok yorulacaktı.

 

"Bir emrin var mı Hazer ağa?"

 

Kendisine soru soran yaşlı adama bakıp gülümsedi ve başını salladı.

 

"Yarın ilk emrimi duyacaksın Halim ağa merak etme."

 

"Başımızla beraber ne karar verirsen en doğrusu o olur."

 

Herkesin hayırlı olsun dileklerini kabul edip en son amcaları ve babasına döndü. Önce Cihan amcasının elini öpmüş ardından Rıdvan ile kucaklaşmıştı şimdi baba oğul karşılıklı durmuş birbirine bakıyordu.

Hazer elini öpmek için eğilince Siyabend elini çekti ve sarıldı oğluna. Kendi kaçtığı hayata ilk adımını atan oğluna.

 

"İnşallah hayırlı olur oğlum."

 

"İnşallah babam siz arkamda oldukça inşallah."

 

Siyabend ve Cihan aynı araba ile konağa dönerken geride kalan Rıdvan ve Hazer karşılıklı durmuş terastan önlerindeki tarla ve bahçelere bakıyordu.

 

"Hazer emin misin?"

 

"Amca bu yoldan dönmeyeceğim."

 

"Çok kişi karşında olacak çok kişiyle burun buruna geleceksin."

 

"Sen yanımdasın ya dik dururum amca sen yıkılma ki bende dik durayım bunun için beklemedik mi bunca zaman."

 

Hazer çalan telefon ve ekranda gördüğü isim ile kaşlarını çatıp amcasına baktı.

 

"Amca bende gidiyorum akşam görüşürüz."

 

Rıdvan giden yeğenine baktı onun değeri gözünde hep farklıydı. Senem ve Siyabend'in emaneti. Canıydı Hazer onun en büyük desteği olmuştu babası ve amcası gidince. Yıllarca sanki amca yeğen değilde iki arkadaş olmuşlardı. Yıllar boyu bugünü bekledi ikside Hazer herşeyi değiştirecek Rıdvan da söz verdiği gibi yolunu açacaktı. Zaman ne gösterecek bilmese de sözünün ardında olacak ve Hazer'in düşmesine izin vermeyecekti.

 

Hazer arabaya binip yanıtladı ısrarla çalan telefonu.

 

"Ne oldu Murat?"

 

"Hazer birşey oldu?"

 

Kaşları mümkünmüş gibi dahada çatıldı bir yandan yola bakarken bir yandan karşı tarafı dinliyordu.

 

"Ne olduysa doğrudan söyle Murat işim var konu ne? "

 

"Konu Elida aslında. Yani onun arkadaşı Saliha ulaşamamış Elida'ya telefonu burada bırakmış odasında buldum."

 

"Eee yani ne olmuş?"

 

Ne diyecekse desin telefonu kapatsın istiyordu.

 

"Saliha ve Elida yakın arkadaşlar kardeş gibi yani kız çok merak etmiş bende evlendiğini söyledim çok şaşırdı bu işin peşini bırakmaz. Senin numaranı verdim arayacaktır haberin olsun diye aradım."

 

Bir bu eksikti zaten daha Elida ile konuşamamışken birde yabancı bir kız ile mi konuşması gerekecekti bunca olayın içinde bir de ona mı dert anlatacaktı.

 

" Murat başımda yeterince bela var zaten bir yenisini istemiyorum demedim mi sana. Bir şeyler uydurup başından atsaydın ya."

 

"Onu tanımıyorsun. Sana dedim peşini bırakmaz Elida ile konuşmadan da durmaz kız Ankara da çalışıyor kapına polisle gelirse şaşırma yani."

 

"Tamam konuşurum ben."

 

Demiş devamını dinlemeden yüzüne kapatmıştı. O an aklına yeni gelen şey ile kendine küfür etti. Sahi ya seni arayacağım demiş ama numarasını dahi almamıştı. Ne saçma değil mi? Karısının numarasını almamıştı. Telefonu var mı yok mu bilmiyordu. Yaklaşık 10 gündür konaktaydı bu kız ancak parası olup olmadığını bile bilmiyordu. Hiç sormamıştı ki bir şeye ihtiyacı olup olmadığını. Kendine saya saya Cansu'nun numarasını çevirdi. Ona aklındakileri söylemiş ve gaza basmıştı.

 

Cansu abisi ile konuştuktan sonra hemen üst kata çıkmış ve odanın kapısını çalıp içeri girmişti. Elida önündeki deftere bir şeyler yazarken gelen kız ile gülümseyip ayaklandı.

 

"Bişey mi oldu Cansu?"

 

"Abim aradı hazırlanacakmışsın Çetin abi seni götürecekmiş."

 

Tamam da nereye gideceklerdi neye hazırlanması gerekiyordu bilmiyordu ki. Cansu kızın garfıroba doğru olan kararsız bakışları ile gülümsedi ve elini tutup çekiştirdi.

 

"Elbise yada etek giyme yeter hadi."

 

"Neden?"

 

"Soru sorma yengoşum hadi adam ağaç olacak kapıda abim öyle istedi sen acele et gerisini boşver."

 

Şaşırsa da denileni yapıp bir kot üstüne de bir tişört geçirip çıktı odadan kendisini bekleyen arabaya binip gidecekleri yere kadar sessiz kaldı. Araba toprak yollarda ilerlerken merakı artmaya başlamıştı. Sonunda büyük bir çiftliğin içine girince ve etrafta koşturan atları görünce gözleri büyüdü ne yani at mı bineceklerdi? Araba büyük evin kapısında durunca indi ve etrafa bakmaya başladı.

 

"Hoşgeldin gelin abla Hazer abi seni arka bahçede bekliyor gidelim mi?"

 

Önünde durup tatlı tatlı konuşan çocuk ile başını sallayıp peşine düştü. Arka bahçeye geldiği zaman arkası dönük bir halde çitlere yaslanmış koşan atları izleyen Hazer'i gördü. Yanına doğru yavaşça yürürken Hazer sanki geldiğini farketmiş gibi arkasını dönüp ona baktı.

 

"Hoşgeldin."

 

"Hoşbuldum da neden geldik buraya?"

 

Hazer ona bakınca gülümseyen yüzü ile oda gülümsedi.

 

"Konuşmak için geldik."

 

"Ne konuşağız peki?"

 

"Gülüşünden konuşalım mesela."

 

"Gülüşümün nesi var ki?"

 

"Güzel gülüyorsun bunu gizleme."

 

Sözleri ile Elida'nın kalbi tekledi. Titreyen ellerini çitlere dayayıp yönünü kocasından çekip koşturan atlara çevirdi.

Hazer an be an değişen yüzünü ve titreyen ellerini farketmişti gülümsedi ve oda yüzünü atlara çevirip sordu.

" Nasılsın Elida? Alışabildin mi bu şehre?"

 

"İyiyim alışıyorum. Sorduğun için teşekkür ederim."

 

Hazer onaylamazca başını sallayıp tekrar sordu.

 

"Nasılsın Elida?"

 

Elida gelen soru şaşırsada bozuntuya vermeden cevapladı.

 

"İyiyim dedim ya."

 

Hazer bu kez yönünü tamamen ona dönüp bir kez daha sordu.

 

"Nasılsın Elida?"

 

Elida artık sinirleniyordu ne yapmaya çalışıyordu bu adam ne diye aynı soruyu sorup duruyordu.

 

"Ne duymak istiyorsun Hazer?"

 

"Gerçeği!"

 

"Neymiş gerçek?"

 

Kaşlarının çatılışı ile Hazer bir adım kadar yaklaştı ve rüzgarın yüzüne getirdiği saçlarını geriye çekip tam gözlerine baktı.

 

"İyi değilsin ama iyiymiş gibi herşey yolundaymış gibi davranıyorsun. Sana ne dedim sustukların çığ olur altında kalırsın yapma!"

 

Elida saçlarına değen eline bakıp bakışlarını bu kez gözlerine çevirdi birşey aradı parada tek bir şey dahi olsa görmek istedi ama o kadar puslu bakıyordu ki anlayamıyor buda onu umutsuzluğa itiyordu.

 

" Ne yapmalıyım onu da söyle o zaman. "

 

" Susma yeter ne olursa ne düşünüyorsan söyle ben geriye bakmam Elida arkamda kalırsan kaybolursun susarsan anlayamam seni."

 

"Konuşsam ne değişecek ki şimdiye kadar kimse sormadı şimdiden sonra ne değişir."

 

Bu konuşmanın nedenini anlamıyordu Elida Hazer ise inatla anlatmaya çalılıyordu böyle ezik sessiz durmasına katlamıyor dik durmasını hakkını aramasını istiyordu.

 

"Sussan ne olacak anlamıyor musun? Sırf kabul ettiğin için sustuğun için kimse sana madalya vermez aferin iyi yaptın demez demeyecek de. Biz kendimizi feda ettik Abin ve Dilda kendi hayatına devam ederken sen böyle susup duracak mısın? Yok mu yapmak istediğin bir şey amacın yok mu? Hayatın geçip gidiyor farkında mısın? "

 

"Ne yapayım başka ne bıraktılar ki bana ne kaldı elimde Hazer. Ben soyadımı bıraktım babamı abimi annemi o topraklarda bıraktım sen bir evliliğe mecbur edildin elkğde hiç aklında yokken bana mahkum edildin ama hiç istemedik değil mi ikimizi de buna mecbur ettiler. Ne değişir bu saatten sonra?"

 

"Hayat değişir Peri kızı. Evlendik öyle ya da böyle artık beraberiz ve ben elimden geleni yapacağım senin için."

 

Elida alayla güldü. Acıyordu ona.

 

"Bak iyi birisin anlıyorum ama benim için bir şey yapmak zorunda değilsin kendini buna mecbur hissetmeni istemem. Bana acıma olur mu? "

 

"Kocan hakkında bilmen gereken bir şey daha söyleyeyim o halde iyi at bindiğim gibi istemediğim hiçbirşeyi de yapmam buna seninle olan evliliğim de dahil kimse beni bir şeye mecbur edemez. Sen bunları bir düşün ve sakın unutma bize bizden başkası yardım edemez. "

 

Elida sözlerinden ne anlaması gerektiğini bilmeden öylece yüzüne bakıyordu. Tam arkalarından eğerleri takılmış iki tane at gelirken şaşkına baktı kocasına.

 

" Gerçekten at mı bineceğiz? "

 

" Dün gece çok iddialı konuşuyordun korktun mu? "

 

Elida tek kaşını kaldırdı korku mu at binmekten mi?

 

"Niye korkayım ki kendime güvenim tam benim."

 

"O halde görelim bakalım buyurun önden siz."

 

Elida başını sallayıp karşısında duran eşsiz güzellikteki iki cana baktı biri gece karası biri ise sanki altın sarısı yavaşça yaklaştı önce kahverengi olan ata tam ona binmek için yektenecekken arkasındaki at ağzından bir ses çıkarıp dikkatini çekti. Gözlerine bakıp gülümsedi ve kendisine bakan Hazer'e döndü.

 

"Siyah olana binebilir miyim?"

 

"O benim atım benden başkasını almaz sırtına huysuzdur biraz."

 

Elida siyah ata biraz daha yaklaşıp elini başına uzatınca az önce huysuzlanır gibi oldu ancak elini başında hissedince duruluo başını eğdi.

 

"Denemek istiyorum iznin olursa."

 

Hazer ikisinin yan yana ne kadar güzel olduğunu düşündü ve omuzlarını kaldırıp indirdi.

 

"Ben uyarmış olayım da sırtına almaz Gece kimseyi."

 

"Adın Gece mi senin ne kadar güzelsin. Senin gibi güzel birini görmedim ben hiç."

 

Hazer sessizce mırıldandı hala kaynamaya çalışan ikiliye bakarken.

 

"Ne garip insan en çok da sahip olduğu şeyin farkında olmaz?"

 

"Anlamadım."

 

"Hiç yağmur yağacak gibi görünüyor istersen sonra bineriz."

 

"Şimdi binelim uzun zaman oldu özlemişim."

 

Hazer başını sallayıp Gece'ye yaklaştı kulağına bişeyler fısıldayıp cebindeki şekerleri Elida'nın avuçlarına bıraktı.

 

"Önce sana güvenmesi lazım."

 

Şekerleri ata uzatan Elida gülerek izledi onu. Kısa bir kaynaşma çabasından sonra Hazer'in yardımı ile ata binmişti başlarda huysuzlansada Gece de uyum sağlamış ve sonunda ikili ağaçlık yoldan yavaşça ilerlemeye başlamıştı. Açıklığa gelince Hazer kısa bir an ona bakıp atını koşturunca şaşıran Elida da hızlanmaya başladı. İşte huzur buydu rüzgar yüzüne vurup giderken Karadeniz koktu heryer yaylalar yeşillendi ırmaklar çağladı sanki. Hızla koştu iki at üstündeki yürekle beraber. İkside öne geçemiyordu atlar son süratlerini zorlarken iki genç de huzuru çekiyordu içine. Sonunda ikisi de yorgunlukla durunca birbirlerine bakıp derin derin nefes çektiler. Atlardan inip ikisi de ağacın bir tarafına sırtını dayayıp oturunca Hazer uzanıp hemen arkasında oturan kızın elini tuttu. Elida şaşkınlıkla eli çarptı sanıp çekmeye çalışırken Hazer daha sıkı tutup konuştu.

 

"Madem yolumuz bir oldu artık ben bu eli bırakmayacağım ama senin düşündüğün gibi mecbur olduğum için değil güçlü durman için. Biz birbirimize destek olacağız."

 

"Hazer yapma bunu bana. Tutamayacaksan sözler verme bana."

 

"Verdiğim her sözü tuttum ben merak etme bunu da tutacağım. Amacım sahibin olmak değil yol arkadaşın olmak."

 

"Kanatlarım kırılalı çok oldu uçmayı benim aklıma sokma. Bir gün bırakırsan yere çakılırım."

 

Yağmur usul usul indi nazlı bir gelin gibi yeryüzüne her damlası ile sakinledi deli gibi çarpan kalpler ne Elida tek söz edebildi ne Hazer tuttuğu elini bırakıp bişey dedi. Öylece sırt sırta ıslandılar.

 

Bu beraber ıslandıkları ilk yağmurdu ancak son olmayacaktı. Kader yazılmaya onlar yaşamaya devam edecekti.

 

 

 

 

Bölüm : 08.12.2024 15:51 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...