13. Bölüm

Sorun değil

Arı_mıyız777
ari_miyiz777

İyi okumalar....

🌸✨🐝

 

Sessiz ve kızarmış bir şekilde onun gözlerine bakıyordum, onunla göz göze geldiğimde neden bu kadar heycan yapıyordum. Aramız korkunç olmayan bir havayla Sessizleşiyordu bunlara anlam vermek benim için oldukça güçtü. Çünkü yıllar boyu herkes bana karşı bu kadar farklı davranmamıştı, annem çok net bir şekilde evimizi terk etmişti babam peki beni eve hapis etti ve George beni sevdiğini söyleyip aldattı.

 

George'un bunu bu kadar profesyonel yapmasına şaşırıyorum fakat Davien beni üzmek istemiyormuş gibi davranıyor farkında değil ki onun sayesinde bu kadar yerlerdeyim ve perişan haldeyim, beni ne kadar üzsede George'un aksine üzdüğünün farkında bunu telafi etmeye çalışıyor...

 

"Eğer bu masum hallerime mutlu olucaksan istediğin kadar gülebilirsin" Demesi ile aramızdaki sessizliği ve aklımdaki düşüncelerin kaybolmasını sağladı. Benim kendi içimde yaşadığım her acımı tek bir cümlesi ile kendisine odaklanmamı sağlıyordu. Gözlerimi onun gözlerinden ayırmadan kısık bir sesle. "Teşekkür ederim. " Dedim. Çünkü gerçekten bu sözleri beni mutlu etmişti, bir mafyanın bu denli kibar ve nazikçe davranması içimde garip hareketlenmeler neden oluyordu.

 

Elini yavaşca gözlerime bakarak çenemden çekti ama aramız tekrar sessizleşti, sanki hiç konuşmamışız gibiydi, bu durumdan hiç hoşnut olmasamda ona ayak uydurdum ve bende hiç ses çıkarmadan sadece yemeğini yedirdim. Tabaklardaki yemekler teker teker biterken içimdeki bir ses konun ne olurki diye beni iteliyordu ama yapamadım son yemeğinide yedirdikten sonra elimdeki kalan boş tabağı tepsiye koymak için yeltenirken omuzundan Davien'e bakarak. "Sen yat dınlen ben seni rahatsız etmem... Bahçede olucam."

 

Boş tabakların olduğu tepsiyi elime aldım. "Tamam" Diyerek yatağıma tekrardan kuruldu. Mutfağa inip tepsileri bıraktım, bahçeye doğru açılan kapılara ilerleyip bahçe ile göz göze geldim. Merdivenlerden inmeyip havayı ilk önce içime çektim. Bu hava ve güneş beni her zaman ferahlatırdı, annem varken bahçede babam ile sürekli piknik yaparlardı, tabi o zamanlar çok küçük olduğum için annemin babamı gerçekten sevdiğini düşünürdüm.

 

Kollarımı bir birine dolayıp merdivenlere oturdum. Karşımdan geçen George güneşin altında çalışmaktan terlemişti, bir yandan derin nefesler alıp veriyor bir yandan ise terini siliyordu.

Yerini silerken beni fark etti, beni görmesi ile gülümseyerek yanıma geldi. "Benim için mi geldin. " Bu haraketleri beni aldatmadan önce olsaydı eğer kesinlikle bu dediği şey için mutlu olucaktım ama Davien sayesinde bir nebze olsun bazı şeylerin farkındaydım ve bana yardım edicekti. "Ona güveniyorum... " Fısıltı şeklinde ağızımdan çıkmıştı, George ona bir şey söylediğimi sanmış olmalıki yanımdan bir merdiven aşağısına oturarak bana döndü. "Efendim... Anlamadım." Dalgınlığıma geldiğini anlayıp kafamı iki yana sallayıp. "Bir şey demedim." Fakat George ısrar etti. "Hayır dedin. "

 

George'a gözlerimi devirip diğer taraftaki çiçeklere baktım, yıllardır gördüğüm tek çiçek çeşidi onlardı. "Bana hâlâ kızgınmısın? " Ona bakmadan kafamı hayır şeklinde iki yana salladım. "O zaman neden bana bu kadar sertsin? " Bacağıma elini götürdüğünde gözlerim ellerine kaydı. Gözlerime meraklı bir şekilde bakıyordu, sanki nedenini bilmiyor gibi bana hâlâ bu soruyu soruyordu...

 

("Neden bu lanet soruyu sorup duruyorsun ki? Cevabını çok iyi bilmene rağmen beni aldattığını bilmene rağmen sürekli aynı soru şerefsiz birisin George. Davien bana senden daha iyi davranıyo ama sen tek yaptığın lanet borçlarını benim üstümden ödemek istemen. Senden nefret ediyorum orospu çocuğu.... ")

 

Aklımdan pat diye söylemek gelsede yapamadım. Suratıma mal mal bakan yüzüne o kadar sinir oluyordum ki, dişlerimi sıkıp kendimi dizginledim çünkü babam geldiğinde buna bir son vericektim.

 

"Sorun yok George... " Ayağı kalktım. İçime çektiğim o güzel havayıda beraberinde yok ettiğin için sorun yok "sana kolay gelsin." diyerek yanından ayrılıp içeri girdim. Tam bir sınır küpü olarak merdivenlerden odamın yolunu tuttum. Odamda Davien'nin olduğunu unutarak kapımı sertçe açtım. Davien'nin yatağımda uyuduğunu gördüğümde bu sefer kapıyı odama girip yavaşça kapatıp kitledim, çünkü George'un odama girmesini yada evdeki herhangi birinin girmesini ve Davien'i görmesini göze alamazdım. Sessiz bir şekilde"Çok şükür uyanmadı." Odamdaki pencere açıktı, penceremin yanına gittiğimde George'un merdivenlere hâlâ oturduğunu gördüm. Penceremi kapatıp kanepeme gidip oturdum.

 

Davien benim yatağımda uyurken bende kanepeye uzandım.

 

Boyunumdan omuzlarıma inen bir sıcaklık hissettim, aynı sıcaklık bacaklarımdada artarak bütün vücudum yanmaya başladı...

 

Gözlerimi araladığımda yatağımdaydım, buraya nasıl gelmiştim? Gözlerim hemen Davien'i aradı fakat ne yanı başımda ne de etrafdaydı. Ben uyuyor iken kalkıp gitmiş olabilirmiydi, gitmesini istemiyordum çünkü bana yardım edicekti. Yatağımdan yavaşça inerken tekrar derin bir nefes alıp vermiştim. "Oda gitti...sorun değil" Bir fısıltı şeklinde konuştum.

 

"Günaydın" Sesin geldiği yere şaşkınlığımı gizleyemeden döndüm, Davien gitmemişti kanlı canlı karşımda duruyordu.

Bir eliyle banyonun kapısını kapatırken diğer eliyle kafasındaki havluyla saçlarını kuruluyordu. "Gerçi akşam ol-"

"Gitmedin." Davien havluyu boyunda bıraktı. "Tabikide gitmedim. " Ama neden gitmedi bana gerçekten yardım mı edicekti. Davien yanıma yavaş adımlarla yaklaşırken ben ise sadece onu izliyordum. "Sana yardım edicem değilmi?..." İçime bir rahatlama gelmişti. Bakışlarım şaşkınlık değil rahatlama ile yere döndü. "Ayrıca afedersin banyonu izinsiz kullandım." Davien banyo mu yapmıştı? Ama sadece saçları ıslaktı. "Görüyorum." Demekle konuyu kapattım.

 

YN: ne trip atıyon kızım beğğğ

 

Davien önüme geçerek diz çöktü.

 

YN: WILL YOU MARRY MEEE 💍 (şaka şaka)

 

"Gittim mi sanmıştın. " Oturduğum yerden ona yukardan bakmak çok hoştu. Gözlerime bakmak için sürekli çabalıyordu. Bende onunkilere bakamadan edemiyordum. Bu adamın gözleri o kadar derin ve sakın hissetiriyorduki, çalmak istediğim bir mücevher gibiydi. Saçlarını ne kadar kurulasada yüzüne saçından bir kaç damla su damlamıştı. Damlalardan bir kaçı gözüne giricekti. İstemsiz şekilde elimi onun saçını gözlerinin önünden çekerken bulmuştum. Elimi çekmek imkansızdı, karadelik gibi daha fazla dokunmak daha fazla derine inmek istiyordum. "Sadece saçını yıkamışsın." Benim tek yaptığım Davien'in saçlarında ellerimi gezdirmekdi, kendime engel olamıyordum." Evet. " Elimi yavaşça kavrayıp saçlarından ayırdı. İçim o kadar sıcak olmuştu ki kullaklarım, boynum, yanaklarım yanıyordu. Davien bunu fark etmemesini umdum.

 

Gözlerim asla ondan ayrılmıyordu, onun gözleride benden, aramıza bir sessizlik çöktü. Davien elimi tutmaya devam ediyordu, içimden bir ses George neden böyle davranmadı diyerek, Davien'i George ile kıyasladı. George'un her hareketine razıydım, ama o bunu yapmayı reddetti. Önümde oturan bu adam beni sevebilirmiydi? Ama ondan nefret etmem gerekirdi. Kalbimi kaç kez kırdı, ama tamir etmeye çalışıyor , asla birlikte olamayız çünkü bana acıyor bu yüzden böyle davranıyor.

 

Kafamdaki düşünceleri dağılmasında tekrar Davien sağlamıştı. "Ben gidiyorum. " Bu sözüne gözlerimi kocaman açıldı. "Gitme... " Bir fısıltı şekilde söylediğim bu kelimeyi duymuştu.

"Gitmem gerek. "

"Bana kim yardım edicek o zaman."

Ben onsuz yapamazdım George'a çok zor dayanıyordum. Eğer Davien giderse ben onsuz yapamam. Elimi tutan elini iki elimle kavrayıp. "Yalvarırım gitme, beni yanlız bırakma. " Davien'e yalvarmak aklımın ucundan bile geçmezdi, onun gibi birine herkes yalvarırdı, para konusu olsun ölüm konusu olsun ama benim gibi hiç yalvaran olmuşmuydu. Davien kaşlarını çatarak, ellerime baktı. "Söz veriyorum... Geri dönücem..." Ellerimden kollarıma kollarımdan boynumu süzerek gözlerime baktı. "Ama şimdi lütfen bunu zorlaştırma."

 

Oda bana yalvarıyordu. Geri dönücek miydi? Ona güvenebilirmiydim. Bana yalan söylüyordu, bundan adım gibi emindim ama elimden bir şey gelmiyordu. Onunda hayatı vardı benim için çabalamasını isteyemezdim. Ellerimi yavaşça serbest bıraktım. Gözlerinden gözlerimi ayırdım. "Geç kalma. " Elini yavaşça kendine doğru çekti. Boynundaki havluyu yavaşça yanıma bıraktı. Önümde oturan adam ayaklanarak odamı terk etti. Hiç bir şey demeden hızlıca çekip gitmişti, kalbime bir sancı oturmuştu.

 

Gitsin istemedim, aramızda bir şeyler samimi olduğunu düşünmüştüm. Onu kapıya kadar eşlik etmedim edemedim, zaten saat gece nin bilmem kaçıydı. Bütün hizmetliler eve gitmişti. Evde sadece Geogre , dayısı ve ben vardım, Davien bu saate tek gitmesi en mantıklı olandı. Ama içim el vermedi, bana 'görüşüz' bile demeden gidemezdi. Ona veda edemeden gitmesine izin veremezdim çünkü emin olduğum bir şey vardı oda onu bir daha göremeyecek olmamdı. Yerimden kalkarak hızlıca Davien'nin arkasından koştum. Merdivenlerimden nasıl o kadar hızlı inmiştim anlayamadım ama içimi yakıp kavuran bu his ile hareket ettiğimi biliyordum.

 

Ana büyük salonuda geçerek dışarıya açılan kapılara doğru koştum. Kapıyı ittirirek açtım ve arkası dönük bir kolunda ceketini diğer elinide pantolonun cebine koymuş ilerleyen Davien'i göründüm onu görmem ile göğüsüm sıkıştı. Gerçekten de gidiyordu, aklımdaki tek soru bana gerçekten de geri dönecekmiydi? Çünkü bana veda etmedi bana görüşürüz demedi. "Davien" Diye seslendim. Davien pantolonun cebine soktuğu elini çıkardı ve bana doğru döndü. Gözleri kocaman açılmıştı. "İçeri gir Lidya." Kaşlarıyla evin içini işaret etti. Yavaş adımlarla ona yaklaşırken Davien'de aynısını yaptı.

 

Omuzlarımdan tutarak bana doğru eğildi. "İçeri gitmelis-"

"Hayır." Çenemi kaldırarak onunla inatlaşır bir tavırla onu reddettmiştim. "Eğer beni almak için buraya gelen adamlar seni görürse başım derde girer.... " Bir yandan etrafına bakıyordu. "Bunun olmasını istemeyiz değilmi?"

"Benimle düzgünce vedalaşana kadar burdan gitmicem. " Fısıltı şeklinde konuşmaya devam ediyorduk. Kaşları çatık şekilde gözlerime bakıyordu, aniden omuzlarımdaki elleri sırtımda birleşti ve kafam Davien'nin göğüsüne değdi.

"Görüşürüz Lidya."

"Görüşürüz."

Hiç vakit kaybetmeden bende onunla vedalaştım.Tam ellerimi onun sırtına değecekti ki Davien geri çekildi. Çok kısa bir süre olsa bile bana çok uzun bir sarılma gibi gelmişti. Etrafına tekrar bakındı ve bana döndü. "Şimdi içeri girmelisin. " Kafamı onaylar şekilde sallayıp içeriye girdim. Kapıyı kapatırken Son kez onu izledim çünkü biliyordum,bana yardım etmeyecekti. Tıpkı şuan yaptığı gibi arkasını dönüp benden uzaklaşacaktı. Gözden kaybolana kadar onu izledim, artık gittiğine emin olduktan sonra kapıyı yavaşça kapatıp kafamı kapıya dayadım. Kapı sert ve güçlüydü tıpkı Davien'nin göğüsü gibi ama aralarındaki fark Davien'nin kalp atışlarını duyabilmem di. İçimi yaran bu acı nerden ve nasıl geldi bilmiyorum ama bu acı şuan aşırı şiddetli olmasıydı, genelde bu şekilde acı çeksem ağlardım ama ağlamadım yapamadım.

 

"Lidya daha uyumadın mı? " Arkamdan gel ses George'un du. Sesin geldiği yere doğru dönmek istemedim ama omzuma bir el uzanınca otamatik olarak ona döndüm. "Carlos dayı. " Karşımdaki insan George olmadığı için ilk defa bu kadar sevinmiştim. Carlos dayıyı görünce yüzümü bir gülümseme kaplamıştı. "Evet uyku tutmadı bende biraz hava alıp geri geldimde sen neden hâlâ ayaktasın." Dayım kaşlarını kaldırarak beni onayladı. "Bende aynı sebepten dolayı ve birde..." İşaret parmağı ile bahçeye açılan kapıyı işaret edip fısıltı şekilde. "Şu aralar bahçede kemirgenler var ağaçlara bitkilere zarar veriyorlar onlarada bakmak için kalktım." Kemirgenlermi? Yıllardır bu sorun ile karşılaşmamıştık.

 

"Sence neden oldular dayı? " Dayım başını kaşıdı. "Keşke bilsem... Yıllardır aynı malzemeleri kullanıyorum hiç bu tür bir sorun olmamıştı." Dayım ile konuşurken bahçeden tıkırtılar geldi. Dayımla birbirimize bakıp tekrar bahçeye doğru baktık.Bahçe kapısına doğru ilerleyip neler olup bittiğini görmemiz gerektiği için oraya doğru ilerledik. Dayım kapıyı açmadan önce bana sessiz olmam için işaret parmağını ağızına götürdü. Yavaşça kapıyı araladığımızda ikimizde şoka girdik bir kova gübre ve elinde küreklerle George ağaçların diplerine gümreden döküyordu.

 

"Görüyormusun nişanlın kemirgenlerin verdiğini zararı düzeltiyor." Dayıma döndüm, dayım gurur duyar şekilde George'a bakıyordu çünkü şuan iyi bir şey yaptığını düşüyor du kemirgenlerin yaptığı zararı düzeltiyor sanıyordu, bana fikrim sorulursa kemirgen George'du. "Hayır dayı." İçimdeki bir ses reddetti ve bunu sesli olarak söylemiştim, Dayım bana döndü. "Ne." Şaşkın gözlerle bana bakıyordu. "Gel benimle. " Kapıyı iyice aralıyıp George'un yanına doğru ilerledim. George bizi görünce eli ayağına dolandı.

 

"Siz neden uyumuyonuz."

"Bende aynı şeyi sana soracaktım bırtanem. " Dedim.

 

İğneleyici bir tavırla, George elindeki küreği gübre kovasına bıraktı. Bana şuan kötü davranamazdı çünkü yanımda dayısı vardı. "Napıyorsun burda George?" Diyerek sayısı konuya girdi. George ağacı göstererek. "Aa- şey- gübreleme.... Sen yorulma diye dayı. " Dayısı iki kaşını kaldırıp bana döndü. "Bakabilir miyim? " Diyerek gübreye yöneldim. George gübrenin önüne geçerek beni engelledi. "Canım sen şimdi üstünü hiç kirletme. " Diyerek o herzamanki gülümsemesini takındı. Bütün herşey yalanmış gülümsemesi haraketleri neye inanıcağımı şaşırmıştım, bende şöyle bir karar aldım, onunla ilgili hiç bir şeye inanmayacaktım.

 

Madem ikimizinde mutlu görünmesini istiyorsun hadi rol yapalım. "Sorun değil tatlım." Bende ona tatlı bir şekilde gülümsedim. "Bende senin için endişeliyim bu kadar uğraş zahmete giriyorsun sırf ben bu bahçede mutlu olayım diye... " Bir kaç adım ile ona yakınlaştım. "Tatlım bırak yardım edeyim." George'un göğüsüne iki elimi koyarak üstündeki bahçıvan önlüğün düzeltim. George numara yaptığımı anlamadı buna kanıcağını hiç düşünmezdim.

 

George'un gözleri kocaman olup zevk ile taşmıştı, kesinlikle benim bu haraketlerime yükselmişti. "Tamam ama sonrasında..." Kulağıma eğilip fısıltı şeklinde. "Birbirimizi temizlicez. " Sırıtarak geri düzeldi. Belki eski ben bunu duysa zevkten dört köşe olurdu. Fakat şuan ki ben sadece iğreniyordum. Sadece dayısı burda olduğundan kafa salladım, George'da ona yardım etmeme izin vererek elime küreği verdi. Fakat bilmediği bir şey vardı ben gübrelerin farkını çok iyi biliyordum. Elimi küreğin üstündeki kalan gübrelerin arasında gezdirdim, yanlışlıkla olmuş gibi elimi burnuma sürdüm. Gözlerim kocaman açılarak George'a döndüm."Neden pestit gübre kullanıyorsun? " Şaşkınlık ile gözlerime bakıyorudu.

 

"Hayır organik bu gübreler."

"Benimle dalga geçme toprak hava almıyor bitkiler bu yüzden büyüyemiyor ne zamandan beri bu günberi kullanıyorsun? " Sesimi artık yükseltmiştim. Bu yükselişime George da yükselmişti. "Sen ne anlarsın ki organik miş pestit miş. " Biz bir birimize laf kavgası yaparken dayım George'un arkasından gübrenin yanına giderek eline bir parça gübre aldığında kaşları çatıldı.

 

Bu arada not düşmek istiyorum pestit gübresi doğru bir bilgidir aklınızda bulunsun seviyorum sizi siz beni sevmesenizde 🥲

 

4 yorum gelmesse yeni bölüm yok (gelmicek biliyorum.)

 

 

Bölüm : 11.12.2024 15:46 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...