5. Bölüm

4.BÖLÜM

Arima
arima_x

Oluşan sessizlik çok uzun fakat bir o kadar da kısaydı. Sanki zaman bir anlığına durmuş ve yeniden akmaya devam etmiş gibiydi. Elda’nın bizim dilimizde olmayan bu kelimeleri anlaması bir anda odaktan çıkmış ve konu tekrar bize ne olacağına dönmüştü. Ancak benim odağım o kadar kolay kopmazdı.

Kalan bütün zaman boyunca sebep ve sonuçları düşünmüş ve mantıklı bir çözüme varmaya çalışmıştım ama çözüm çıkmıyordu. Her taraftan farklı farklı sorular yağıyordu. Ve sanırım iki ucu boklu değnek teriminin anlamını çözmüştüm. Hangi olasılığı düşünürsem düşüneyim hep farklı bir sorun çıkıyordu ortaya.

Benim derin bir şekilde düşündüğümü fark eden kızlar beni olabildiğince sorulardan uzak tutmaya çalışıyorlardı, bunun farkındaydım. Ama onlar çabaladıkça herkes benim üzerime oynuyormuş gibi hissediyordum. Özellikle de Müdire Esmeralda Cassidy.

“Sanırım planları hep Zelda yapıyor, ha?” dediğini duydum Esmeralda’nın, inatla yeşil gözlerini bana dikmiş gülümsüyordu. Ama bilmiyordu ki düşünürken bölünmek en nefret ettiğim şeylerden biriydi. Ve düşünürken benim yerime sorulara cevabı Melissa verirdi.

“Evet, Müdire Cassidy. Planları Zelda yapar.” dedi Mel inatla. Sesi resmen beni rahat bırakmasını söylüyormuşçasına bağırıyordu ama bu Esmeralda’nın umurunda değildi.

“Zeki kızları severim. Bir ara benimle bir kahve içmelisin, Zelda tatlım!” dedi Mel’i hiç umursamadan. Çözümü az çok fark etmeye başlamıştım o yüzden yarıda kestiğim düşünceleri beynimin en uzak köşesine kilitledim ve kızlara yardım etmeye koyuldum. Ama Elda yine benden hızlı çıkmıştı.

“Tatlım derken, Müdire Cassidy?” dedi iğneleyici bir ses tonuyla. Eğer Elda benim düşmanım filan olsa sırf bu ses tonu yüzünden onu dövebilirdim. Gerçi ancak dövmeyi deneyebilirdim sanırım, Elda beni evir çevirir ve geçitten geçirip eve geri yollardı.

“Yeter!” dedi Kraliçe Raya sonunda. “Buraya toplanma sebebimizin dışına çıkmaya başladık. Esmeralda, otur yerine ve kızları rahat bırak.”

Esmeralda bozguna uğramış bir şekilde yerine oturdu. Violetta’nın gözleri mutluluktan kısılmıştı. Bu kadın resmen insanların mutsuzluğu ile besleniyordu!

Konuşmanın kalanını dinlemedim ve düşüncelerimin kilidini açıp zihnimde serbest bir şekilde dolaşmalarına izin verdim.

Bana göre Elda’nın onları anlamasının iki sebebi olabilirdi. Ya Elda daha önce karşılaştığı bir kitap ya da filmde bu terimleri duymuştu ya da…

Belki de onlardan biriydi…

Evet, saçma bir düşünceydi ama zaman yolculuğundan sonra hiçbir şey beni şaşırtamazdı. Ve düşündükçe o terimleri benim de bildiğimi fark etmem uzun sürmemişti. Bu terimler okuduğum bir fantastik kitapta geçiyordu. Fantastik bir tarih kitabında. Senkensha, Voyageur, Tovenaars ve henüz bahsetmedikleri Mortal.

Kitaptan hatırladığım kadarıyla ilk üçü büyü ile var olan ırkın alt dallarıydı. Ve ölümlü anlamına gelen Mortal ise büyüye sahip olmayan normal insanlar için kullanılan bir terimdi. Annemin okuduğum için kızdığı kitapların bir gün işime yarayacağını bilemezdim.

Voyageur, yani Gezgin Irkı ya da Gezginler ışınlanma yetisine sahiptiler. Zaman, mekân, boyut ya da evren fark etmeksizin her yere ışınlanabilirlerdi ve bunun için bir geçide ihtiyaçları olmazdı. Işınlanma inanılmaz derecede fiziki güç gerektirdiğinden zor koşullara oldukça dayanıklıydılar, çok hızlı koşabilirdiler, ağır yükleri kaldırabilir ve lastik gibi esneyebilirlerdi. Bunun dışında tabi ki temel seviyede büyü yapabilirlerdi. Ayrıca bir Voyageur gücüne göre başkalarını da yanında ışınlayabilirdi. Bu durma Yansıra Işınlanma denirdi. Bizim geçidi kullanmamız bir nevi Ayza sayesinde olsa da eğer kitaptakiler doğruysa Ayza ya da Yadina yanımızda olsa bile biz insan olduğumuzdan yanımızda bir Voyageur olması gerekirdi. Tercih ettikleri silah hançerdi.

Senkensha, yani Kâhin Irkı ya da Bilginler geçmiş ve gelecek ile alakalı güçleri ile doğru orantılı bir şekilde bilgi sahibiydiler. Olan ve olacakları öğrenebilirler ancak değiştiremezlerdi. Açılmış bir geçidi kullanarak mekân ya da zaman değiştirebilirlerdi. Temel seviyede büyü yapabilirlerdi. İnsanların anıları üzerinde oynama yapma, zihinlerine girme ve onları hipnotize etme gibi yetenekleri de vardı. Medyumların Senkensha soyundan geldiğini okuduğumu hatırlıyordum. Ayrıca Senkenshalar fal da bakabilirlerdi. Eğer Elda gerçekten onlardan biriyse Senkensha olmalıydı çünkü bilmediği halde bilmesinin tek açıklaması buydu. Senkenshalar silah olarak ok ve yay tercih ederlerdi.

Tovenaars, yani Sihirbaz Irkı ya da Cadı ve Büyücüler aslında hepsinin temeliydi. İleri seviye büyü yapabilen tek toplumdu. Zekiydiler, genelde önceki yöneticiyi devirip onun yerine geçenler bu ırktan çıkardı. Onlar kimseye muhtaç değildi ama diğerleri onlara muhtaçtı. En basitinden ışınlanmaktan ruhu dağılma düzeyine gelmiş bir Voyageur, İleri Seviye İyileştirme Büyüsüne ihtiyaç duyardı. Ya da ışınlanmak isteyen bir Senkensha ona bir Işınlanma Geçidi açacak bir Tovenaars’a muhtaçtı. Ya da bir Mortal pas tutabilecek eşyalarını korumak için İleri Seviye Pastutmaz büyüsüne ihtiyaç duyardı. Tovenaarslar silah olarak asa tercih ederlerdi.

Mortal, yani Ölümlüler Irkı ya da Sıradanlar… Normal olanlardı işte. Herhangi bir büyü güçleri ya da sıra dışı özellikleri yoktu. Aslında vardı. Diğer ırklardan farklı olarak tüm topluma zarar verecek kadar büyük bir azim ve sabra sahiptiler. Büyük bir özveriyle ve dürüstlükle yaşarlardı. Öğrenmek için çok hevesliydiler. Ayrıca bir Mortal çok nadir de olsa sonradan büyü gücü kazanabilirdi. Mükemmel savaşçılar olabilirlerdi. Mortallar silah olarak kılıç ve kalkan tercih ederlerdi.

Beynim hızlı bir bilgi yüklemesi ile kaynarken konuşma nihayet bitmişti. Fark ettiğim gerçekleri daha sonra kızlara anlatmak için beynimin çok da arka tarafta olmayan bir kısmına gömdüm. Beklenti ile Mel’e döndüğümde yüzünde hiç beklemediğim bir ifade yakaladım: Mel mutluydu!

İdam edilmeyecek miyiz? Niye mutlu bu kız?

Bu sefer Elda’ya döndüm ve bir mutlu ifade de onun suratında yakaladım. Yüzümdeki şaşkınlık ifadesinin arttığının ve ortama “birazcık” geç kaldığımın farkına varmam biraz fazla uzun sürmüştü sanki.

“O zaman sonra konuşuruz, ha Zelda?” dedi Esmeralda neşeyle. Konuyu bilmediğimden ve artık düşünmekten başım ağrıdığından başımdan savarcasına “Evet.” diye cevap verdim Esmeralda’ya.

Herkesin yüzüne oturan ve benim sebebini anlamadığım şaşkın ifadeler ve sessizlik iki adet “puf” sesiyle son buldu: Yadina ve Ayza gelmişti.

“Bizi çağırmışsınız.” dedi Yadina Kraliçe Raya’ya hitaben. Ayza her zamanki gibi suskundu. Sanki elli yıllık arkadaşım, “her zamanki gibi” ne alaka ya! Ay, öf! Çok takılıyorsun gereksiz şeylere Zelda, çok!1

“Onları Akademi’ye götürün, Yadina. Bundan sonra orda eğitim almaya başlayacaklar. Mortal olmadıkları açık ama ne oldukları gizlenmiş. Yine de ortaya çıkarıldıklarında çok yararlı olacaklarına eminim!” dedi Kraliçe Raya neşeyle. Kızlar ona ne anlatmışsa sadece Elda’nın değil, hepimizin onlardan biri olduğumuzu düşünüyordu ve ben kesinlikle Mortal olduğuma emindim. Hatta sıradan bir Mortal ’dan daha Mortal!

Ayrıca, biz niye idam kararı almadık ki? Yasakları çiğnedik zannediyordum. Eğer yasak değilse ben boşuna mı Ayza’dan tokat yedim ve bir de buna tepki vermedim!

Şimdi sırası mı bunun, aptal! Bırak, umursama. Her zamanki gibi takma!

“Elbette.” dedi Ayza. Sesi halinden memnun değil gibi çıkmıştı. “N’oldu paşam? O kadar mı emindin infazımdan?” diyesim gelse de kendimi dizginledim ama daha sonra bunu Ayza’ya söylemeye karar verdim.

Sanki ben öleceğimden emin değilmişim gibi…

Ayza hızla yanıma geldi ve koluma girdi. Hafif bir “puf” sesi duydum. Kızlar bir anda kaybolmuştu ve kendimi kocaman ağaçların olduğu bir ormanda bulmuştum. Sırtımın arkasında hissettiğim varlığın Ayza olduğunu tahmin ediyordum. Bu yüzden ona infazımla alakalı olan cümleyi söylemek için hızla ona döndüm.

“N’oldu paşam? O kadar mı emindin infazımdan?” dedim neşeyle. İfadesiz yüzünde hafif bir sırıtma baş gösterdi. “Evet.” diye cevap verdi yine de ruhsuzca. “Senin gibi değersiz birinin yaşamasına niye izin verdiler hiç anlamıyorum ve büyük ihtimal hiç anlamayacağım.”

Söylediği cümle sinirimi bozmuştu. Hadi ama, kimin sinirini bozmazdı ki zaten! Fazla yakışıklı yüzü olan bu insanımsı şey fazla sinir bozucuydu! Belki de Marilyn hatta Ashley’den de çok daha sinir bozucuydu!

Tam ona cevap vermek üzereydim ki eliyle ağzımı kapatarak beni daha konuşmadan susturdu. “Değersiz ses tonunla beynimin içinden geçme, Sarı!” dedi sertçe.

Sarı mı?

BENİM SAÇLARIM KUMRAL BİR KERE!

Bunu ona da söylemek için önce ağzımı açmam gerekiyordu. Nasıl yapacağımı düşünürken aklıma gelen yöntem ile gülümsedim.

“Aaaa!” diye bağırdı Ayza acıyla. “ Ne yapıyorsun lanet olasıca!” dedi sinirle.

“Kapatmasaydın ağzımı sen de! Hem benim saçlarım kumral!” dedim hiç ders almamış gibi. Elini ısırmıştım! 1

“Hay saçına da sana da… Her neyse bu şekilde insan içine çıkamazsın, kıyafetini değişmemiz gerek. Kıyafetleri beğenip beğenmediğini söyle.” dedi sanki bunu hiç yapmak istemiyormuş gibi bir ses tonuyla.

“Niye, nesi var ki kıyafetimin?” diye sordum sakince. Üzerimdekiler gayet de güzel ve rahattı. Yoksa Ayza da mı beni diğer insanlar gibi “deli” olarak nitelendirmişti?

 

“Benlik bir sıkıntı yok, Sarı. Ama farkında mısın bilmiyorum zamanda yolculuk yaptınız. Böyle kıyafetler burada giyilmiyor.” dedi sakince. Haklıydı. Üzerimi değişmem şart gibi görünüyordu. Aslında bugün kıyafetimi çok fazla kişi göreceğinden biraz daha “normal” seçmeye çalışmıştım ama…

“İyi, değiş!” dedim sertçe. Kıyafetlerimi seviyorum! Ve Ayza bana pembe ve dantelli elbiseler giydirmeyecekse ben de bir şey bilmiyorum!

Ayza benim tavrımı umursamadı ve dikkatle bana baktı. Hafif bir “puf” sesinden sonra kafamı aşağıya çevirdim.

Hey bu elbise kötü değildi! Hatta benlik bile denebilirdi!

 

Genel rengi siyahtı, o yüzden bir sorun yoktu. Maviyle de aram iyiydi ve İspanyol kol modelini severdim. Sadece iç kumuştaki çiçek desenleri biraz beni bozmuştu ama idare edebilirdim. Ne de olsa sonsuza dek bunu giymeyecektim ve bir dahakine kendim daha güzelini seçebilirdim.1

Saçlarımı yaptığım örgüyü de çözmüş ve saçlarımı serbest bırakmıştı. Oldukça güzel olduğumu düşündüm ilk kez.

Ayza yaptığı işten memnun bir şekilde beni süzdü. Az önceki iğrenen bakışların yerini hayranlık almıştı. Bana doğru iki adım geldi ve durdu.

“Sonunda değerin artacak kadar iyi görünüyorsun, Sarışın.”

Tam cevap verecektim ki dudaklarıma kapanan dudakları beni susturdu.

Beni öpüyordu.2

 

 

 

 

 

Yazdığım kısa bölüme karşılık biraz daha uzun bir bölüm yazdım. Temel bilgileri aldık o yüzden bundan sonra daha hızlı ilerleyeceğiz. Sizi merakta bırakmak adına bölümü böyle bitirdim, ani bir karardı bir sonraki bölüme nasıl başlayacağıma dair hiç bir fikrim yok!

Bir süre bölüm atmıyacam! Niahahahaha1

Sonra görüşürüzzz!!!

Bölüm : 14.12.2024 18:02 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Hikayeyi Paylaş
Loading...