82. Bölüm

Bölüm-75 Düzelme Evresi

Aristokrat CanlıBey
aristokrat

(Ayaz)-5 ay ha? Seninle birlikte olabileceğim 5 kısa ay. Sonrasında ise sonsuzluk.

(Göknur)-Lütfen bunları konuşmayalım.

(Ayaz)-Özür dilerim. Sadece sesli düşünüyordum.

Ayaz koynunda yatan Göknur’un saçlarını okşarken özür dilemişti. Bunu dile getirmeyi planlamamıştı. Öylece çıkıvermişti ağzından.

(Ayaz)-Nasıl hissediyorsun? Daha iyi misin?

(Göknur)-Bilmiyorum. Sanırım. İyi gibiyim. Ama sakinimde.

Göknur ne hissettiğine dair söyleyecek düzgün bir şey bulamıyordu. Nasıl hissettiğinden emin değildi. Mutluydu ama bir yandan üzgündü de. Tabii dediği gibi üzerinde bir sakinlikte vardı. Hisleri bir boşlukta mahsur denilebilirdi.

(Ayaz)-Nasıl hissettiğin konusunda bir şey bilmemek? Yalnız değilmişim.

(Göknur)-Aynı şekilde mi hissediyorsun?

(Ayaz)-Evet. Panik atak geçirmek üzereymiş gibiyim ama bir yandan da kuş tüyü yatağımda uzanıyorum. Sanırım yapabileceğim en mantıklı açıklama bu. Heyecan mı yoksa rahatlama mı emin olamıyorum.

Ayaz az çok hislerini açıklamaya çalışmış olsa da elinden gelen en fazla buydu. Kendisi bu moda çokça giriyor olabilirdi ama o bile bu durumu kelimelerle açıklamak konusunda zorluk çekiyordu. Bütün hisleri bir karmaşa içinde gezinirken ne düşünmesi gerektiğinden bile emin değildi.

(Ayaz)-Ahh, sadece saçmalıyorum. Ne hissettiğimden emin değilim.

Ayaz elini alnına koyup ne hissettiğini bilmediğini dile getirmişti. Böyle hissettiği zamanlardan nefret ediyordu. Hissettiği şeyleri ifade edememeyi sevmiyordu. Bu onun için bile yorucu bir durumdu.

(Göknur)-İşlerin bu noktaya kadar geleceğini tahmin etmem gerekirdi. Sana daha fazla destek olmam da. Ama…

(Ayaz)-Ama o kadar iyi rol yaptım ki kimse içten içe öldüğümü fark etmedi.

(Göknur)-Özür dilerim.

(Ayaz)-Özür dilemeni gerektirecek bir şey yok Gök. Zaten bana o şekilde davranmanızı kaldıramazdım. Bana normal biriymişim gibi davrandığınız için minnettarım bile. Sadece, o gün, kendimi tutamadım işte.

Ayaz’ın o günden kastı abisiyle kavga edip içindeki her şeyi haykırarak dışarı döktüğü gündü. Hiçbirinin öldüğünü fark etmediğini defalarca kez haykırmıştı ama o zaman daha fazla dayanamayacağı bir raddedeydi.

Şimdi ise oldukça sakindi. Bazı şeyleri gün geçtikçe daha fazla kabulleniyordu. Bu kabulleniş onu rahatlatıyor olsa da hala daha ölüm psikolojisinden tam anlamıyla kurtulamamıştı.

(Göknur)-Hayır. Benim bunu anlamam gerekirdi. Ne kadar iyi rol yaparsan yap benim bunu anlamam gerekirdi. Seni en iyi benim tanıyor olmam gerekiyordu. Tanımıyormuşum.

Göknur üzgün bir ifadeyle tavanı izliyordu.

(Ayaz)-İnan bana son zamanlarda ben bile kendimi tanıyamıyorum. Bunun için kendini üzmene gerek yok.

Ayaz Göknur’u neşelendirmeye çalışmalı mıydı yoksa bu şekilde kalıp içini dökmesine izin mi vermeliydi emin değildi. Onu bu şekilde görmek kesinlikle iç karartıcıydı ama Göknur’un içini tamamen döküp dökmediğinden emin olamadığı için sessiz kalıyordu.

(Ayaz)-Böyle hissetmenize neden olduğum için özür dilemesi gereken kişi benim asıl. Bazen her şey çok fazla olmaya başlıyor ve kendimi daha fazla tutamayacak hale geliyorum.

(Göknur)-Şhhh. Açıklamaya çalışma. Konuşmaya en çok ihtiyacı olan sensin. Ne söylersen söyle hem de. Bizim yapmamız gereken tek şey seni anlamaktı ve onu ile beceremedik. Beceremedim.

(Ayaz)-Tamam dedim ama Gök. Kendini suçlamanı gerektirecek bir şey yok. Hepiniz, farkında olmasanız bile yapmanızı istediğim şeyleri yaptınız. Sadece benim dayanacak gücüm kalmamıştı artık.

Ayaz o gün söylediği şeyler yüzünden elbette ki pişman değildi. Asıl söylemeseydi pişman olacaktı. Haykırmak istediği şeyler içinde büyümeye devam etseydi pişman olacaktı.

Aslında birazda diğerleri hissettiği şeyleri öğrensin istiyordu ve onlara söyleyemiyor olmakta ona dolduruyordu. Onca zaman içinde biriktirdiği o kadar şeyi söylemenin ona getirdiği his rahatlatıcıydı. Tabii diğerlerini üzdüğü için yine kendine sinirleniyordu. Böyle anlamsız bir döngü içerisinde sürekli kendinden nefret ediyor ve bu döngünün son bulmayan duvarları arasında tek başına koşturarak çıkışı aramaya devam ediyordu.

(Ayaz)-Ama artık öyle değil. Artık her şeyi biliyorsunuz. Tabii benimde sakladığım bir şey yok. İçimde büyüyüp beni kemiren bir şey kalmadı.

Ayaz yavaşça pencereye çevirdi ve sakin bakışlarla izlemeye başladı.

(Ayaz)-Şu hariç tabii.

Elleriyle gözlerini ovuşturdu ve pencereden kendisini izleyen silüetin kaybolmasını izledi.

(Göknur)-Yine mi hayal görüyorsun?

(Ayaz)-Evet. Son zamanlarda çok sık görmeye başladım. Ama eskisi kadar saldırgan değil. Sanki, sadece varlığını unutmamam için kendini hatırlatıp duruyor gibi.

-Hahahahaha!!!

Ayaz kaybolan silüeti izlerken Göknur başını tutup göğsüne yasladı.

(Göknur)-Gerekirse seni hayallerinden bile koruyacağım.

Göknur’un verdiği güven iç ısıtıcıydı. Ama Ayaz’ın buna ne kadar güvendiği tartışılırdı çünkü o silüet yüzünden neredeyse ölüyordu. Vücudu adrenalin depolarını boşaltmasaydı belki de Ayaz şu anda ölü bile olabilirdi. Öyle bir kazadan sağ çıkmak akıl mantık işi değildi.

Ama şimdilik Ayaz için…

“Göknur’a güvenmek en iyisi olacaktır.”

Dedi ve Göknur’u sardı.

***

Aradan yaklaşık 2 buçuk hafta geçmişken Ayaz’ın yurt dışındaki işleri iyice genişlemiş ve giderek büyümeye de devam ediyordu. Buradaki işlerine artık abisi bakıyor ve parasını yönetiyordu. Kendisi zamanının büyük çoğunluğunu yazmaya harcıyordu. Tabii bu sefer kendisi yazarken Göknur’da onunla birlikte oturuyordu. Saatlerce kafasını bilgisayardan kaldırmadan yazmıyordu yani.

Vaktini elinden geldiğince dolu kullanmaya çalışıyordu. Canı biraz bile sıkılsa Göknur’u alıp dışarı fırlıyordu. Bazen ailesiyle buluşuyordu. Tabii herkes her şey normalde dönmüş gibi davranmaya devam ederken bariz bir şekilde göze çarpan bir şey vardı. O da Ayaz’ın giderek zayıfladığıydı.

Kilosu çok kötü görünüyordu. Kemikleri rahatça sayılabilecek düzeydeydi. Şu anda tam 49 kiloydu ve inanılmaz kırılgan bir görüntüsü vardı. Gözlerinin mavisi giderek sönüyor ve rengini yitiriyordu. Ama enerjisi her zamanki gibiydi.

O kadar yaşanan şeyden sonra gerçekten gülüp eğleniyor ve üzüldüğü zaman içinde tutmak yerine belli ediyordu. Kendi tabiriyle artık normal birisiydi. Hala hayatının son demlerinde olsa da en azından normal bir hayat geçirdiğini düşünüyor ve bu hallerine seviniyordu.

(Göknur)-Ayaz ye hadi şunu.

(Ayaz)-Birazdan yavrum. Şurayı yazmayı da bitireyim. Az kaldı.

Göknur’un uzattığı simidi yemeden önce yazdığı paragrafı bitirmek istiyordu. Paragraf bittiğinde gözünü ekrandan ayırmadan Göknur’un elindeki simit parçasını yedi ve yazmaya devam etti.

(Ayaz)-Şurayı da bitirirsem bugünlük kapanışı verebilirim. Son 2 cilt kalacak çünkü.

Göknur bir parça simidi ağzına atarken…

(Göknur)-Ne kadar kaldı bunu bitirmene?

Merakla bu soruyu sordu çünkü bugün dışarı çıkmak için plan yapmışlardı ve bir an önce evden çıkmak istiyordu.

(Ayaz)-1 buçuk bölüm kadar. Yaklaşık 3 bin kelime. Saat kaç oldu?

(Göknur)-Saat şu an 7.

(Ayaz)-8’de bitirmiş olurum. 9’da evden çıkarız. Tamam mıdır?

(Göknur)-Tamam aşkım.

(Ayaz)-Saat 8’e kadar beni yalnız bırakır mısın? Sen buradayken odağım sürekli sana kayıyor.

(Göknur)-Tamamdır balım. Saat 8’i bir dakika bile geçerse bilgisayarını parçalarım ama.

(Ayaz)-Bilgisayarımdan ne istiyorsun ya? Suçu ne zavallının? 7.59’da bitmiş olur.

1 saatte 3 bin kelime yazmak için hiç zorlayıcı değildi. Ama odaklanası gerekiyordu. Kendini yazdığı bölüme kaptırdığında yazma hızı gözle görülür şekilde artıyordu. Kafasında dönüp dolanan kelimeleri daha hızlı aktarabiliyor ve seri şekilde onları gün yüzüne çıkarabiliyordu.

(Göknur)-7.59 dedin bak.

(Ayaz)-Tamaaam.

Göknur sözü aldıktan sonra Ayaz’ın yanında ayrıldı ve Ayaz bilgisayarıyla baş başa kaldı. Ellerini kütletti ve…

(Ayaz)-Pekâlâ. İşleri hızlandırma zamanı.

Şimdi daha rahat yazabilirdi çünkü dikkatini dağıtacak bir şey kalmamıştı. Göknur yanındayken yazdığı zamanlar Göknur’la da ilgilendiği için yazma işi uzuyordu. Göknur’un yanında olması demek Ayaz'ın dikkatinin her zaman dağınık olması demekti.

O yanındayken işlerine odaklanamıyordu. O yüzden bu zamana kadar roman yazacağı her seferde tek başına odasına çekilir ve odaklanırdı. Sevdiği kişi yanındayken romanına odaklanmak zor oluyordu. Özellikle de uzun süreler birbirlerinden uzak durup kavgalı olduktan sonra.

 

Bölüm : 22.11.2024 16:58 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Aristokrat CanlıBey / Bir Yazarın Hayatı / Bölüm-75 Düzelme Evresi
Aristokrat CanlıBey
Bir Yazarın Hayatı

765 Okunma

359 Oy

0 Takip
90
Bölümlü Kitap
Bölüm-1 Mızmız Yazar AyazBölüm-2 Tatilden Dönen DostBölüm-3 Dalga ve KutlamaBölüm-4 Kutlama ve MisafirBölüm-5 Çağla'nın Yazarlığı ve OyunBölüm-6 Destek Çıkmak ve DavetBölüm-7 Akşam YemeğiBölüm-8 Dalgın İkiliBölüm-9 Çağla'nın İlham KaynağıBölüm-10 İstenmeyen BuluşmaBölüm-11 Yeni Roman İçin BilgilendirmeBölüm-12 Ertelenen BuluşmaBölüm-13 Eski Bir Dost (1/2)Bölüm-13 Eski Bir Dost (2/2)Bölüm-14 İç DökmeBölüm-15 Önemli Bir Şey Konuşmak İçin BuradayımBölüm-16 Yeni Romana Giriş YapmakBölüm-17 Eğlenceli Karşılama KomitesiBölüm-18 Gece SohbetiBölüm-19 Mangal ve SevinçBölüm-20 Aşırı DalgınlıkBölüm-21 Japonya YolculuğuBölüm-22 Röportaj (1/2)Bölüm-22 Röportaj (2/2)Bölüm-23 Gezinti ve DönüşBölüm-24 Cilt Satışları ve Tavsiye İstemekBölüm-25 Eski Bir Arkadaşı GörmekBölüm-26 Sohbet MuhabbetBölüm-27 Yükselen MoralBölüm-28 Ret Üstüne RetBölüm-29 KavgaBölüm-30 Her Şeyi Başlatan FikirBölüm-31 Lan O Söylenir mi?Bölüm-32 Paris Hazırlığı Öncesi TantanaBölüm-33 Paris'te İlk GeceBölüm-34 Eyfel Kulesi'nden Bile YükseğeBölüm-35 Beklenmedik SonBölüm-36 Uyandıktan SonrasıBölüm-37 Hastane SefasıBölüm-38 Anais Hanımla SohbetBölüm-39 Söylenmemiş Olması Gereken SöylemlerBölüm-40 Kırık Kalbin KriziBölüm-41 İnatBölüm-42 Kırık İki KalpBölüm-43 TaburcuBölüm-44 İnatçıBölüm-45 GüçsüzBölüm-46 Kavgacı AtakanBölüm-47 Şok TekniklerBölüm-48 Her Şeyi Başlatan KitapBölüm-49 Göklerden Gelen Bir Emir VardırBölüm-50 Sorun Makinesi AtakanBölüm-51 Orgeneral DuvarıBölüm-52 Aşk BağlantısıBölüm-53 İlk DenemeBölüm-54 Değişme İsteğiBölüm-55 KrizBölüm-56 BıkkınlıkBölüm-57 Gözü Yaşlı Bir ÇiftBölüm-58 Patlama NoktasıBölüm-59 GöknurBölüm-60 Deliler Tepesinde Sohbet (1/2)Bölüm-60 Deliler Tepesinde Sohbet (2/2)Bölüm-61 Deli Yazar'ın Dünya SahnesiBölüm-62 Gece Yarısı SohbetleriBölüm-63 Yeni RomanlarBölüm-64 TravmaBölüm-65 KabuslarBölüm-66 Uyumayan KâbusBölüm-67 Ölüme Meydan OkumakBölüm-68 Zihin HapishanesiBölüm-69 İç Dökme (1/2)Bölüm-69 İç Dökme (2/2)Bölüm-70 Nasıl Yazdığımı İzlemek İster Misin?Bölüm-71 Sokak Sokak SohbetBölüm-72 Sancak TepesiBölüm-73 Yine Yaptın ŞovunuBölüm-74 Senin ölmeni istedim ben! Anlıyorsun musun beni!? (1/2)Bölüm-74 Senin ölmeni istedim ben! Anlıyorsun musun beni!? (2/2)Bölüm-74.5 Gecenin DevamıBölüm-75 Düzelme EvresiBölüm-76 Sonrasında Ne Yapacağımı BilmiyorumBölüm-77 AciliyetBölüm-78 ANLAMIYORUM!!!Bölüm-79 Siz Doğduktan Sonra Değişmeye BaşladımBölüm-80 Suçluluk DuygusuBölüm-81 Sona Yaklaşırken…Bölüm-82 Yarım Kalan Bir Hikâye(Final) Bölüm-83 Her Hikâyenin Bir Sonu VardırEk Bölüm
Hikayeyi Paylaş
Loading...