
Göknur omzuna dokunan bir elle birlikte hatıralarından koptu ve gerçekliğe geri döndü.
(Cenk)-Dalıp gitme böyle. Çıkacak Ayaz oradan. Sabret biraz.
Göknur Cenk’in bu sözlerinden sonra zorla gülümseye çalıştı. Ama gülümsemekte zorlanıyordu çünkü oradaki kimseye söyleyemediği bir şeyler vardı. Ayaz ambulanstayken buz gibi donmuş elleriyle ellerini tutmuş ve kendisine…
(Ayaz)-Öğh… Gök… bu son konuşmamız olabilir. O yüzden… beni… öhğ… dinlemeni istiyorum.
(Göknur)-Ayaz lütfen enerjini boşa harcama. Bunları sonra konuşuruz lütfen.
(Ayaz)-Bunun sonrası olmayabilir Göknur. O yüzden hala konuşabiliyorken bırak konuşayım.
Ayaz derince bir nefes aldı ve tüm gücünü konuşmaya harcamaya başladı.
(Ayaz)-Seni hep sevdiğimi ve seveceğimi bilmeni istiyorum. Bugüne kadar sana karşı bazı pişmanlıklarım oldu. Ama inan bana hepsi seni sevdiğim içindi. Şimdiye kadar yaptığım her şey, her hareket, söylediğim her söz sana olan aşkımı yansıtmak içindi. O yüzden yaptığım hiçbir şeyden pişman değilim. Seninleyken bir çocuk gibi olmayı ve benim yanımda çocuklaşmana aşığım. Sevindiğinde çocuk gibi sevinmene aşığım. Mutlu olduğunda kızarıp utanmana aşığım. Seninle ilgili olan her şeye aşığım. Bugüne kadarki yegâne amacım sana iyi bir dost ve eş olabilmekti. Eş olamayacağım belki ama umuyorum ki senin için iyi bir insan olabilmişimdir. Umuyorum ki benimle olan anılarından pişman değilsindir. Seni çok seviyorum.
Ayaz’ın nefes alışverişleri hızlanıyordu ve Göknur’a bakarken zorla sergilediği gülümseme kanlı dişleriyle korkunç bir görüntü sunuyordu. Ama Göknur’un açısında kan falan yoktu. Ayaz’ın çocuksu ve içten gülüşü parıl parıldı onun için.
Konuşmak için bile kendini zorlayan Ayaz Göknur’u paramparça ediyordu. Şu anda bile isyan etmek yerine gülümsemeye çalışıyor ve Göknur’u endişelendirmemek için çabalıyordu. Fakat yaptığı o konuşmadan sonra durumu birden kötüleşmeye başladı ve elleri Göknur’un ellerinden kaydı. Ağzından kanlar akmaya başlarken…
(Hemşire)-Nabzı düşüyor! Kriz geçiriyor olabilir!!!
Hemşire Göknur’u itip bir anda onun yerine geçti ve Ayaz’a yardım etmeye başladı. Geri itilen Göknur ayakta kalacak enerjiyi kendinden bulamadı ve titreyen dizleri yere düşmesine izin verdi. Göknur hastaneye gidene kadar ne yerinden kıpırdayabildi ne de tek kelime konuşabildi.
(Cenk)-Göknur.
(Göknur)-Devam etme Cenk. Ayaz’ın güçlü olduğunu bende biliyorum. Sadece… o artık sadece… o çok yorgun…
Göknur Cenk’in ne diyeceğini zaten biliyordu. Sürekli duyduğu şeyleri bir kez daha duymasının bir anlamı yoktu. Şu noktadan sonra ne kadar güçlü kalırsa kalsın Ayaz geri dönmeyebilirdi. Güçlü olması gereken tek kişi Ayaz’dı.
Güçlü olmalı ve o ameliyattan sağ çıkmalıydı. Ama şöyle bir düşününce…
… Ayaz neden çabalamaya devam etsindi ki?
Çabalamak için bir amacı yoktu. Ameliyathaneden sağ çıkarsa yapabilecek bir şeyi yoktu.
Oradan sağ çıkması demek yeniden ölmek için beklemesi demekti.
Yeniden acı çekmesi demekti.
Yeniden üzülmesi demekti.
Yeniden kırılması demekti.
Yeniden yeniden yeniden…
Ölmediği her saniye acı içinde parçalanmaya devam edecekti.
Yine insanları mutlu etmek için rol yapacaktı.
Yine onlar için kendini yoracaktı.
Yine onlar için yorulacaktı.
Bunun ne anlamı vardı ki?
Ölüp gitse tüm bu yükten kurtulmaz mıydı?
Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse… Ölüp gitse…
(Göknur)-ÖLÜP GİTSEEE……………
Göknur aniden haykırdıktan sonra bir anda kendini sertçe tokatladı ve derin nefesler alarak göğsünü tutmaya başladı. Herkes kendisine bakarken bir anda ayağa kalktı ve koşmaya başladı.
Kendisini zor bela hastanenin bahçesine attıktan sonra kendini kuytu bir köşeye bıraktı ve ağlamaya başladı.
(Göknur)-Yineyineyine!!! Yine ölmesini istedim işte yine!!!
Ayaz’ın acısının son bulmasını istiyordu ama ölmesini kesinlikle istemiyordu. Ama yapabileceği tek şey ölümünü dilemekti. Ayaz’ın iyileşmesi için hiçbir yol yoktu. Rahatlığa kavuşmasının tek yolu ölmesinden geçiyordu. Ve Göknur bir kez onun ölmesini istemişti.
Kendinden nefret ediyordu. Düşüncelerinden nefret ediyordu. Hastanelerden nefret ediyordu. Sadece nefret ediyordu. Sevdiği tek şey Ayaz’dı ve o da ellerinden kayıp gitmek üzere sayılırdı. O gittikten sonra sevecek bir şeyi kalmayacaktı.
Nefreti kendini esir alacaktı ve somurtkan, iğrenç birisine dönüşecekti. Hayata dair olan hevesi tamamen son bulacaktı ve yaşamasının bir anlamı kalmayacaktı. İlgileneceği bir şey kalmayacaktı. Tüm ilgisi Ayaz’la beraber toprağın altına girecekti.
Aldığı her nefes önemini yitirecek ve işe yaramaz hale gelecekti. Aldığı her nefes göğsüne batacak olduktan sonra nefes almasının ne anlamı vardı ki? Hayatındaki her şey içinde Ayaz olduğu sürece anlamlıydı. Hayatı da dahil.
Eğer Ayaz olmaz hayatının da hayatında olanların da bir anlamı kalmayacaktı. Anlamını yitiren şeylerin var olması gereksizdi.
(Göknur)-Sakinleş artık!!!
Göknur düşüncelerine hâkim olamıyordu. Kafasını anlamsızca duvara vurup duruyordu ama kafasındaki düşünceler bir türlü kesilmiyordu. Kanayan alnına hiç aldırmadan kafasını sabit bir noktaya vurmaya devam ediyordu.
Kafasındaki sesleri susturana kadar buna devam etmeyi planlıyordu ancak bu planı aniden duvarla başı arasına giren bir elle birlikte yarıda kesildi.
(Atakan)-Hoppa. Sanırım seni de boş bırakmamamız gerekiyor artık.
(Göknur)-Dokunma Atakan abi. Ayaz içeride ölürken ben hala yaşıyorum. Utanmadan nefes almaya devam ediyorum. Yüzsüzce ayakta durmaya devam ediyorum.
(Atakan)-Kesinlikle uçmuşsun.
(Göknur)-Kalbim atmaya devam ediyor. O acı içindeyken ben hiç acı hissetmiyorum.
Göknur’un aklı kesinlikle yerinde değildi.
(Atakan)-Kalk hadi. Sana bir sakinleştirici iğne yaptıralım.
(Göknur)-DOKUNMA!!! SEVDİĞİM ADAM ELLERİMDEN KAYIP GİDİYOR ANLAMIYOR MUSUN!?!?!?
(Atakan)-ANLAMIYORUM!!!
Atakan aniden yumruğunu savurdu ve önündeki duvarı parçaladı.
(Atakan)-SENİN ÜZÜLEN VE ACI ÇEKEN TEK KİŞİYMİŞ GİBİ DAVRANMANI ANLAMIYORUM!!! SENİN SEVDİĞİN ADAM OLABİLİR GÖKNUR!!! BENİM KARDEŞİM O!!! ÖZ BE ÖZ KANIMDAN BİRİ O BENİM!!! Acı çeken tek kişi sen değilsin ama insanlar bunu belli etmemek için çabalıyorlar. Neden peki!? Ayaz içeriden çıktığında… ki çıkabileceği kesin bile değil ama insanlar umut etmeyi asla bırakmıyorlar, onu düzgünce karşılayabilmek istiyorlar! Ağlamanın hangimize faydası var!? Ağlamak Ayaz'ı geri getirmeyecek.
Atakan yumruğunu saplandığı yerden çekip duvardaki deliği iyice büyütürken Göknur’u kolundan tuttu ve…
(Atakan)-Düş önüme. Şu saatten itibaren gözümün önünden kaybolmak yasak. Kafandaki düşünceler beynini kemirip bitirse bile kalkıp gitmek yok anladın mı? Ben nasıl kendimi tutuyorsam sende tutacaksın!? Bencil olmanı anlıyorum ama bu kadarı da fazla! Çocukluk yapmayı kes! Hayatın gerçekleri bunlar! Bende olmasını istemiyorum ama birisi doğar birisi ölür! Yürü hadi.
Atakan Göknur’u çekiştirerek zorla yürüttü ve sakinleştirici yaptırmak adına hemşirelerin yanına götürdü. Söylediği şeyler ise hayatın gerçekleri olduğu kadar kendini sakinleştirme biçimiydi de. Kendini sakin tutmalıydı çünkü Ayaz oradan çıktığında onu güler yüzle karşılamalıydı. Ayaz’ın kendisini kızgın ya da üzgün görmesini istemiyordu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 765 Okunma |
359 Oy |
0 Takip |
90 Bölümlü Kitap |