
Baran daha fazla kendini tutamadı ve akan göz yaşlarını sildi.
(Baran)-Bu suçluluk duygusu beni öldürüyor!
Atakan babasını ağlar bir halde gördüğü için ne yapacağını şaşırmış ve eli ayağı birbirine dolanmıştı. Daha önce babasını hiç ağlarken görmemişti ve arka planda bu kadar çok şey yapmış olacağını hiç düşünmemişti.
Babasının anlattıklarının yalan olması için hiçbir sebep yoktu. Bunun anlamı da babasının gerçekten binlerce insanı öldürdüğüydü. Sınır görevlerinde birilerini öldürdüğünü biliyordu ama bu kadar çok olabileceklerini hayal bile etmemiş ve babasının içinde bu kadar derin bir yara olacağını aklının ucuna bile getirmemişti.
Babasına diyecek tek kelime bile bulamadığı için öylece susup kalmıştı. Hayatı boyunca belki de ilk defa konuşmak isteyip de diyecek en ufak bir şeyi bile yoktu. Her zaman sakin ve soğukkanlı olan babasını bu kadar darmadağın bir halde görmek onu tamamen şaşırtmış ve afallatmıştı.
Ayaz’ın başına gelen şeyleri kendi günahlarına yüklüyor olması beklendik bir durum değildi çünkü Ayaz zaten doğarken sorunlu bir şekilde doğmuş ve normal bebeklerden bir ay daha fazla küvezde kalmıştı.
Yani Ayaz zaten hasta doğmuştu diyebiliriz. Tabii Baran Ayaz’ın doğumunun bile sorunlu olmasını kendine bağlıyordu. İşte şimdi neden yıllarca evlenmekten kaçıp orgeneralliğe devam ettiğini hatırlamaya başlamıştı.
Bedenini saran geçmişin karanlığı onu içinden çıkamayacağı bir kafese kapatıyordu. Kendi yaptıkları, elinin altında bulunan kendi eğittiği birimi ve dahası…
Kendisi o ölüm kokan lanet çukurunda kalmaya devam etmeliydi. Ama kalbi buna izin vermemiş ve Alev’e âşık olmuştu. Aşkın getirdiği sıcak sarhoşluk ona tüm bunları unutturmuş ve yaklaşan emeklilik zamanına karşın Alev’le evlenme kararı almıştı.
Askerlikten kurtulup normal bir hayatı o kadar arzulamıştı ki daha emekli olmayıp izne geldiği zamanlarda bile çocukları dahil herkese emekli olduğunu söylemişti. Ki çocukları olduğu için emekliliğinin iyice yaklaştığı dönemlerde çok fazla izin almaya ve haftalarca görevine dönmemeye bile başlamıştı.
Yani küçük çocuklar Ayaz’ı zorbalarken ya da Atakan onlarla dövüşürken, hatta Atakan ve Albay Fırat’ın çocuğu dövüşürken bile emekli değildi. Baran gerçek anlamla emekli olalı sadece 3 sene olmuştu. Emeklilik yalanı gerçekten çok uzun sürmüştü. Ama o kadar fazla izin kullanıyordu ki hayatını gerçekten emekliymiş gibi yaşıyordu.
Atakan ne diyeceğini bilememeye devam ederken yapabileceği tek şeyi babasına sarılmakta buldu ve sessizce gidip ona sarıldı. Babasının kendisine karşılık veremeyecek kadar dalgın olduğunu tahmin etmişti. O yüzden kendisi ona sarılmaya devam etti.
***
Melisa Göknur’un yanında beklerken Cenk sürekli olarak yoğun bakımın kapısında dönüp dolanıyordu. Alev zaten Göknur’dan da beter bir haldeydi. Göknur’un annesi, Çağla ve hatta 1 hemşire onunla ilgileniyordu. O kadar kötü bir haldeydi ki konuşmakta bile zorluk çekiyordu.
(Melisa)-Cenk.
Melisa olduğu yerden Cenk’e seslendi.
(Cenk)-Efendim yenge.
(Melisa)-Su getirebilir misin lütfen?
(Cenk)-Hemen yenge.
Cenk yoğun bakım kapısından ayrıldı ve su almak için hareketlendi. Kafeteryaya giderken ise eskilerden, çok eskilerden birini gördü. Ayaz’a zorbalık yapan şerefsizlerden biriydi bu.
(??)-Vay vay vay. Bu bizim Cenk değil mi?
Cenk onu görmezden gelmek istese de çocuk önünü kestiği için durmak zorunda kaldı.
(Cenk)-Ne var? Acelem var.
Onunla harcayarak vakti olmadığı için oradan kaçınmaya çalıştı ama çocuk inatla önünü kestiği için bir iki kelime etme kararı aldı.
(??)-Demin ufaklığın abisini gördüm. Başına bir iş mi geldi?
(Cenk)-Seni ilgilendirmez.
Önündeki elemanın ne kadar şerefsiz ve boş bir insan olduğunu bildiği için Ayaz’ın durumu hakkında bir bilgi vermeyecekti. Ki zaten verse bile bu çocuğun yapacağı tek şey dalga geçmek olacağından olay çıkartmak istemiyordu.
(??)-Çocuklukta kalan şeylere hala sinirlisin bakıyorum. Eskisi gibi olmadığımı bilmeni isterim.
(Cenk)-Kendini geliştirebilmen güzel bir şey. Şimdi yolumdan çekil.
(??)-Vaay. Kahraman Cenk sinirleniyor mu yoksa?
(Cenk)-Bak ne diyeceğim. Küçükken seni ve arkadaşlarını bir kez dövdüm. Lütfen bunu tekrarlamayalım. O yüzden önümden çekil.
Cenk yumruklarını sıkmış ve çocuğa saldırmamak için zor dururken çocuk şansını zorlamaya devam ediyordu. Her an suratına yumruğu geçirip hastaneyi birbirine katabilirdi.
(??)-Küçükken bir defa bizi dövebildin diye kendini gerçekten güçlü mü sanıyorsun? Eskisi gibi çocuklar olmadığımızın farkındasındır değil mi Cenk? Tehlike’nin Cenk’i. Ayaz veledinin abisinden sonra o işleri arka planda halleden iblis seni. Ne Ayaz ne de diğerleri hala senin ettiğin kavgalardan haberdar değil, değil mi? Ayaz’ın abisi kadar tehlikeli bir köpeksin ve ağızlıksız gezmeye iznin var.
Derince bir nefes aldı ve sakinliğini korumaya çalışarak gözlerini devirdi. Böyle bir yerde ve zamanda böyle bir aptalla uğraşıp olay çıkarmaya gerek olmadığını düşünerek kendi sakinleştirmeye çalıştı.
(Cenk)-Madem bunca şeyden haberdarsın diğerlerine yaptığım gibi seni de ısırmamı istemezsin değil mi? Canın yansın istemiyorsan Ayaz’ın bulunduğu kısma yaklaşayım deme. Atakan abi ya da Baran amca seni kesin olarak öldürür. Ha diyorsan ki ben kaşınıyorum…
Cenk elini çocuğun omzuna koydu ve çocuğu dizleri üzerine çaktı. Dizleri üzerine çakılan çocuk acı içinde inledi ve Cenk’in elini omzundan kaldırmaya çalıştı ancak başarılı olamadı. Cenk’in kolunu kıpırdatamamıştı bile.
(Cenk)-… hemen… şimdi… seni mezarlığa sevk edebiliriz.
Cenk soğuk gözlerini çocuğa dikmişken omzunu sıkıyordu. Çocuk omzu parçalanıyor gibi hissederken sesini bile çıkartamamıştı.
(Cenk)-Şimdi uslu bir köpek ol ve sahibinin yanına dön. Yoksa kulağını değil dilini keserim. Anladın mı?
Cenk çocuğun yanından geçip giderken sadece kendi ve çocuğun duyabileceği bir seviyede mırıldandı.
(Cenk)-Atakan abi kadar güçlü ve tehlikeli olsaydım şu anda burada değil hapishanede olurdum zaten. Tabii birinizde toprağın altında.
Tehdidini savuran Cenk adımlarını hızlandırarak kafeteryaya gitti ve birkaç şişe su alarak geri döndü. Sulardan 2’sini Melisa’ya verdi. İkisini de Atakan ve Baran’a götürdü.
Son suyu da Çağla’ya verdi ve geçip tek başına bir köşeye oturdu.
(Cenk)-Bende sizden farklı değilim zaten şerefsizler. Ayaz’la ilk dalga geçen bendim. Onun için yaptıklarım sadece vicdanımı rahatlatma biçimim.
Çocukken Ayaz’la dalga geçen Cenk Ayaz’ın hasta olduğunu öğrendikten sonra vicdanı ağır basmış ve gidip ondan özür dilemiş, hatta kendini affetmesi için ayaklarına kapanmıştı. Ayaz kendisini affetse bile Cenk bir türlü kendini affetmeyi başaramamıştı. O anda sonra ise Ayaz’la uğraşan ve dalga geçen herkesle arka planda ilgilenmeye başlamıştı.
Ailesiyle kavga edip evden ayrılmasının sebebi bile Ayaz için büyük bir kavgaya girmiş olmasıydı. Tabii Ayaz’ın ya da başka herhangi birinin bundan haberi yoktu ve olmayacaktı da.
(Cenk)-Tch. Fırsatım varken sizi daha çok dövmeliydim. Huylu huyundan vazgeçmiyor ne de olsa.
Cenk yine sinirlenirken kendi kendini germekten vazgeçti ve Ayaz’ın durumunu düşündü.
(Cenk)-Aptal herif. Ayaz orada can çekişirken sinirlenmeye hakkın mı var? Sadece dua et işte. Kavga etmekten başka bir işe yaramış olursun en azından.
Cenk kendine saydırmaya devam ederken bir yandan da Ayaz’ın yoğun bakımdan çıkması için dua etmeye başladı. Dualarının ne kadarının kabul olacağını bilmiyordu. Belki de hiçbiri kabul olmayacaktı ama yine de etmek zorundaydı. Ayaz’ın oradan çıkması için tek çaresi buydu çünkü.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 765 Okunma |
359 Oy |
0 Takip |
90 Bölümlü Kitap |