
Ayaz’ın cenazesinin defnedileceği gün gözyaşları toprağa birer ağıt gibi düşerken, mezarlığın sessizliği yalnızca uzaktan gelen hafif rüzgârın hışırtısıyla bozuluyordu. Gökyüzü hayatın devam ettiğini vurgulamak istercesine açık ve güneş tam tepede cam gibi parlıyordu. Göknur ise Ayaz’ın tabutuna bakarken ayakta durmakta zorlanıyordu. Herkesin bir araya geldiği o alanda, sadece o, içindeki boşlukla baş başaydı. Ayaz’ın yokluğunun ağırlığı, aldığı nefesi bile zorlaştırıyordu.
Göknur'un gözleri, beyaz çiçeklerle süslenmiş tabuttan başka hiçbir şeyi göremiyordu. Sanki zaman durmuş, dünya o tabutun içinde kalan son nefesle birlikte sona ermişti. Nefes almakta öyle zorlanıyordu ki ağlamak için zaman bile bulamıyordu.
Tabutun başında beklerken ağzını bıçak bile açmıyordu. Her şeye olan hevesini Ayaz’la birlikte o tabuta bırakmıştı. Bütün şımarıklığı, çocuksuluğu, Ayaz’layken hissettiği bütün duyguları o tabutun içine gömmüştü.
On binlerce kişinin doldurduğu mezarlık bütün hayranlarının sessizliği ile çığlık çığlığaydı.
Tabutu toprağa defnetme vakti geldiğinde Göknur neredeyse bayılacak hale gelmiş ve dengesini kaybetmişti. Melisa onu son anda kolundan tutup ayağa kaldırmıştı.
(Göknur)-Bırak beni abla. Yalnız başına karanlıkta yapamaz o. Ben olmazsam korkar!
Melisa kendisini tutarken Göknur kurtulmak için çırpınmış ama başaramamıştı. Eğer Göknur’u bırakırsa tabuta yapışıp kendisini de Ayaz’la beraber gömmelerini isteyeceğini biliyordu. O yüzden kardeşini tüm gücüyle tutuyordu.
***
Göknur’u bir şekilde sakinleştirmeyi başardıktan sonra Ayaz toprağa defnedilmiş ve dünyayla olan bağlantısı tamamen kopartılmıştı. Alev’de, Göknur’da fenalık geçirmiş ve ne yapacaklarını bilemez hale gelmişlerdi.
Onları bir kenara oturttuktan sonra etraf yavaş yavaş sakinleşmeye başlamıştı. Saatler boyunca orayı dolduran on binlerce insan yavaşça dağılmaya başlamıştı. Ama onlar gittikçe ortamı daha büyük kasvet sarmaya başlamıştı.
Çünkü insanlar azaldıkça oradakiler kendileriyle ve acılarıyla giderek daha fazla baş başa kalıyorlardı. Saatler sanki aylar gibi yavaş geçiyor ve bu acıdan hiç kurtulamayacaklarmış gibi sert işliyordu.
Aradan saatler geçip gittikçe akşam saatlerine yaklaşırken artık aileler dışında kimse kalmamıştı mezarlıkta. Herkes ağlamaktan bitap düşmüş ve tüm enerjilerini göz yaşlarıyla birlikte akıtmışlardı.
(??)-N’aber, Alacakaranlık? Kötü bir zamanda gibisin.
Aniden gelen bir sesle birlikte Baran’ın bakışları olduğu yerden kaydı ve sesin sahibine iletildi. Sesin sahibi siyah gözleri ve saçlarıyla elleri cebinde bir şekilde ilerliyordu. Baran bu kişiyi gördüğünde hemen ayağa fırladı ve tehlikeli bir hava yaymaya başladı.
(Baran)-Göktuğ!
Baran yumruklarını sıktı ancak çocuk ellerini cebinden çıkartıp havaya kaldırdı ve…
(Göktuğ)-Sakin ol orgeneral. Olay çıkarmaya gelmedim.
(Baran)-Defol.
(Göktuğ)-Sen bilirsin.
Göktuğ ellerini yeniden cebine koydu ve arkasını dönüp yürümeye başladı. Ama Baran ona güvenmediği için peşinden gitti ve diğerlerine dönerek…
(Baran)-Birazdan dönerim.
***
Cenaze bittikten sonra güç bela da olsa evlerine dönmüşlerdi ve yoldayken aniden sağanak yağmur bastırdığı için alelacele eve yetişmeye çalışmak zorunda kalmışlardı. Herkes arabalardan inip eve koştuktan sonra Göknur ağır adımlarla onları takip ederken ıslanmayı umursamıyordu. Hatta öyleydi ki şu anda ıslanmak ağlamasını görünmez kılıyordu o yüzden yağmur Göknur’un destekçisiydi diyebiliriz.
Ne hikmet ki her zaman boş olan evlerinin önü bugün dolu olduğu için biraz uzağa park etmek zorunda kalmışlardı. Göknur ağır adımlarla kendini yağmurun emin ellerine bırakmışken Ayazların evinin önünde durdu. Burnunu çekti ve olduğu yere oturup ağlama devam etti.
Göknur ağlarken karanlıktan çıkan yavru bir kedi ve yavru bir köpek onun önünde durmuş kocaman mavi gözleriyle ona bakıyorlardı. O anda Göknur’un aklında yakın geçmişten bir sahne hayat buldu.
“(Ayaz)-Seni hep izliyor olacağım. Hem de en yakınından. Belki de başka bir bedende geri dönerim ne diyorsun. Kedi mi istersin köpek mi?
(Göknur)-İkisini de isterim.
(Ayaz)-İki bedende geri dönemem ki. Seç birini.
(Göknur)-Kedi o zaman. Beni hep bir kediymişim gibi seviyorsun çünkü.“
(Göknur)-Ayaz… Ayaz…
Göknur Ayaz’ın adını anarak bağıra bağıra ağlamaya başlamıştı. Dizlerine üzerine çökmüş avazı çıktığınca bağırıyor ve ağlıyordu. Ağlaya ağlaya kedi ve köpeği kucaklayarak eve girdi ve kendini olduğu yere bıraktı.
***
Bu noktadan sonra artık bazı şeyleri kabullenme vakitleri gelmişti. Tabii bunu yapmak hayatlarındaki en zor şey olacaktı çünkü hayatlarındaki her saniyede imzası bulunan ve çok sevdikleri Ayaz artık yoktu. Ne yaparlarsa yapsınlar bunu tam anlamıyla kabullenemeyeceklerdi. Ama denemekten başka çareleri de yoktu yoksa asla rahatlamayacaklardı.
Aralarında rahatlamak gibi bir niyeti olmayan tek kişi vardı. O da Göknur’du. Hala Ayaz’la beraber o tabuta girmeyi düşünüyordu. Onu yalnız bıraktığı için kendinden nefret ediyordu. Artık Ayaz’la beraber kaldıkları o eve dönmek istemiyordu. O kocaman ev artık onun için cehennemden beterdi. Ama yine de Ayaz’ın eşyalarına sahip çıkmak için oraya geri dönmeliydi. Küçük bir eve taşınıp tek başına yaşamaya başlamak istiyordu. Ayaz’ın bütün eşyalarıyla birlikte.
Tabii Ayaz’ın eşyalarını almak için bile olsa o eve dönmek için bir ay beklemesi gerekti çünkü aradan geçen 1 aylık süreçte daha yeni yeni kendine gelebilmeye ve ölü gibi görünmemeye başlamıştı. Bu 1 ayda 9 kilo vermiş kupkuru kalmıştı. Saçlarında birçok beyaz belirmiş ve o parlayan güzelliği çökmeye başlamıştı.
Ama bunların hiçbiri umurunda değildi. Tam 1 aydır gitmediği eve gittiğinde yaptığı ilk iş kendisini Ayaz’ın odasına atmak ve Ayaz’a dair bulabildiği her şeyi ortalığa çıkartmak olmuştu. Yatağın üzerinde bir kıyafet dağı varken Göknur farklı kıyafetleri eline alıp Ayaz’ın kokusunu derin derin içine çekiyordu. Tabii kuruduğunu düşündüğü göz yaşı pınarları yeniden canlanmış ve hüngür hüngür ağlamaya da başlamıştı.
Onun kıyafetlerini kokladıkça daha da fazla ağlıyor ve anıları aklında beliriyordu. Ağlayarak belki de saatler geçiriyordu ama ne farkındaydı ne de bu durum umurundaydı. Sadece Ayaz’ın kokusunu içine çekmek istiyordu.
Akşama kadar ağlayıp defalarca kendini kaybetme noktasına geldikten sonra sonunda daha fazla enerjisi kalmadığından istemediği halde sakinleşmişti. Kendini bomboş hissediyordu. Eski fotoğraflara bakmak istemişti ama telefonunu bulamadığında arabada bıraktığını hatırladı. O yüzden fotoğraflara bakmak için Ayaz’ın bilgisayarını açtı.
Sonuçta Ayaz’la olan bütün fotoğrafları o bilgisayarda vardı. Göknur bilgisayarın başına geçti ve gözlerini silerek bilgisayarı açtı. Bilgisayarın açılmasını beklerken birkaç kez daha gözlerini sildi ve kendini hazırlamaya çalıştı.
Fakat bilgisayar açıldığında fotoğraflara geçemeden önce gözüne bir şey takıldı. Ana ekranda bir dosya duruyordu ve dosyanın başlığı “Ayaz’dan Güneşine” idi. Göknur bu dosyanın kendisine olduğunu hemen anladı ve dosyayı açtı. Dosyanın içinde uzun bir yazı vardı. Ama bu yazı bir romana ait değildi.
Göknur gördüğü kelimelerden sonra istemsizce yazılanları okumaya başladı.
“Hikayemin en güzel kısmı seninle başlıyor Gök. Ve sanırım seninle son bulacak.
Bugüne kadar yanımda olup bana sürekli destek olduğun ve hastalığımı bir kenarda tutup beni sevdiğin için sana teşekkür etmek istiyorum.
Her zaman cansız gözlerimin içinde yeşeren o güzel gülüşün, güneş gibi parlayan vazgeçilmez gözlerin benim için öyle önemli ki bazen sana bakarken aklımı kaybedecekmiş gibi hissediyorum. Sen benim bu hayata tutunma sebebimsin.
Hayatta bazı şeyler kontrolümüz dışında, biliyorum. Ama bir şeyden eminim ki o da seni bu dünya üzerindeki her şeyden daha çok sevdiğim. Seni sevdiğim için hiçbir pişmanlık duymuyorum. Bu kısacık hayatımda belki de yaptığım en güzel şey sana âşık olmaktı. Sana âşık olmak ve seninle bir hayat hayal etmekti. Sana dokunmayı, gülüşünü duymayı, seninle daha çok anı biriktirmeyi öyle çok isterdim ki…
Ama daha fazlasını yapamam. Elimden geldiğince senin yanında kalmak için çabaladım ama bazı şeyler gerçekten kontrol edemeyeceğim bir raddede. Bensizliğin sana zor geleceğini biliyorum ama bildiğim bir şey daha varsa o da senin çok güçlü bir kadın olduğun. Eminim ki bensizde harika işler başarabilirsin.
Yalnız olduğun her zaman beni düşün çünkü asla yalnız olmayacaksın. Attığın her adımda, aldığın her nefeste yanında olmaya devam edeceğim. Güneşin doğuşunda ve ayın batışında bile seninle olmaya devam edeceğim. Kısaca musallat olacağım bilesin.”
Göknur son cümleden sonra istemsizce gülümsemişti. Ayaz burada olmasa bile kendisini güldürmeye ve neşe saçmaya devam ediyordu. Dolan gözlerini sildikten sonra okumaya devam etti.
“İnanıyorum ki sana olan sevgim her zaman yeşermeye devam edecek. Hislerim basit bir aşkın çok daha ötesinde. Eğer yapabilseydim senin için ölüme bile karşı gelirdim ama bazı şeyler istediğimiz doğrultuda ilerlemiyor. Ama bu önemli değil. Seni hep sevdim ve sevmeye de devam edeceğim. Sana olan aşkım asla dinmeyecek. Ölsem bile.
O yüzden kader bizi tekrar buluşturana dek, ruhlarımız tek parça olup bir daha asla ayrılmayacak hale gelene kadar…
… hoşça kal sevgilim.
-Güneşinle içini ısıttığın Ayaz’ın…”
Tutmaya çalıştığı göz yaşları bu sözlerle birlikte akmaya başlamıştı. Göknur nefes alamayacak raddeye gelene kadar ağlamış ve mahvolmuştu.
(Göknur)-Seni çok özledim Ayaz.
--- 1 Yıl Sonra ---
Göknur, Ayaz’ın ölüm yıldönümünde mezarını ziyaret ettikten sonra kucağında dünyalar tatlısı bebeğiyle birlikte evine dönmüştü.
(Göknur)-Çocuk vakfına bu ayki yardımımı da yaptım. Şimdi, geriye tek bir şey kaldı. Umarım yüzünü kara çıkartmam Ayaz.
Eşyalarını yerleştiren Göknur oturma odasına geçti ve bebeğini hemen yanına yatırdı. Kalkıp Ayaz’ın bilgisayarını aldı ve açtı. Kedi ve köpek etrafta koşuştururken Göknur sonunda kendini hazır hissetmeye başlamıştı.
Bilgisayarda boş bir dosya açan Göknur ellerini klavyeye dayamış ve uzun zamandır kendini hazırladığı şeye girişmişti. Parmaklarını klavye üzerinde hareket ettirdi ve ilk cümlelerini hayata geçirdi.
-Yazmakta iyi olan birisi değilim ama sanırım bunu başarabilirim.
“Her şey, daha çok küçükken onunla tanışmamla birlikte başladı.”
İşte bu cümleler Göknur’un gözünden yazılan o kitabın ilk cümlelerini oluşturdu. Yazdığı bu kitap için Göknur’un seçtiği isim ise…
-Bir Yazarın Hayatı.
***
Selamlar arkadaşlar bu bölümle beraber ikinci kitabımı da bitirmiş bulunmaktayım. Bu bölümden sonra geriye sadece bir “ek bölüm” daha yazacağım ve kitap tamamen sonlanmış olacak.
Benimle beraber Ayaz’ın bu macerasında vakit geçirdiğiniz için teşekkür ederim. Umarım eğlenmişsinizdir. Bu bölümden sonra profilime girip iki yeni romanımın ilk bölümlerine göz atmayı unutmayın.
-Sevgilerimle
-Mr_Ego
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 765 Okunma |
359 Oy |
0 Takip |
90 Bölümlü Kitap |