
Olur olmadık zamanlarda karşımıza çıkardı karşımıza çıkmaması gereken insanlar. O an işte bu andı. Kapıda şuan tam olarak görmek dahi istemediğim biri vardı. Yüzü gözü mosmor olmuş ve dudağı şişmişti. Hâlâ onlara bakıyordum. Şaşkınlığımı atıp zar zor bir kaç kelime konuşabilmiştim.
"Ne olmuş böyle size?"
Kapıda ki manzara ne miydi? Birbirine girmiş iki kişiydi. Bunlardan biri Yiğit diğeri ise Abimdi. Yiğit'in iki gözü de morarmış dudağı patlamıştı. Aynı şekilde Abimin bir kaşı patlamış birde dudağı patlamıştı.
Arkalarına baktığımda da Arif abiler, Berk abiler birde Yiğit ile gelenler vardı. Ve kavgayı çocukların önünde yapmış olacaklar ki çocukların hepsi salya sümük ağlıyordu.
"Geçin içeri" deyip kapının önünden çıktım. Önde abim olmak üzere hepsi içeri girmişti. Arkadan gelen yengem "Gökçem şu çocukları Can ve Canan'ın odasına çıkarıyorum tamam mı? Ağlamaları geçince hemen gelirim. Sen de Can ve Canan'ı yukarı gönder içerisi biraz karışabilir." Kafamı sallayıp arkasından gelenler de içeri girince kapıyı kapatıp peşlerinden salona geçtim. Salona geldiğimde içerde soğuk rüzgarlar esiyordu.
Gözlerim Can ve Canan'ı ararken Yalçın'ın yanında buldum. "Can ve Canan odanıza çıkın." Çocuklar koşarak odalarına çıktı. Çocuklar salondan çıkar çıkmaz zaten abimle Yiğit bir anda tekrar birbirine girdi. İkisi de ayaklanıp birbirinin yakasına yapıştı. Kimse ayırmak için bile ayağa kalkmıyordu. Hayretle onlara bakarken abimin Yiğit'e attığı yumrukla kendime gelmiştim. Abim tam Yiğit'in üstüne atlayacak iken aralarına girdim. Abimin kollarından tutup geri çektim.
" Ne yapıyorsunuz?" Dediğimde herkes bani onaylayan bakışlar atıyordu. O sıra da ise Yiğit ile gelen kadın çocukları alıp bahçeye çıktı. Onların peşinden bakarken abimin hareketlenmesi ile yine onlara döndüm. Abim tekrardan Yiğit'in üstüne atlayacakken Yalçın araya girdi. Şükür birinin aklına gelebilmişti. Diğer herkes ise sadece izliyordu. Onlara bakmayı bırakıp konuşmaya başladım.
"Sen hem habersiz benim evime geliyorsun birde yetmezmiş gibi benim evimde abimle kavga ediyorsun. En önemlisi benim çocuklarımın olduğu evde kavga çıkartıyorsun. Sen şaka mı yapıyorsun Yiğit Kaan?"
Hayret eder gibi yüzüne bakıyordum. "Dört yıl sonra gelmiş birde olay çıkarıyor. Şu hale bak." Elimi dizime vurdum. Arkamı dönüp salondan çıkmak için kapıya ilerledim. "Arkamdan gelmeyin ve sakinleşin. On dakika sonra çocuklarla gelicem. O zaman her şeyi konuşuruz." Salondan çıktığım gibi hemen merdivenlere yürüyüp çıkmaya başladım. Odanın kapısına geldiğimde içeri girdim. Hayret verici bir şekilde çocuklar uyumuştu. Yengem de Ayşegül'ü yatağa yatırıyordu. Sessizce konuşmaya başladım.
"Yenge çocuklar ne ara uyudu."
Ayşegül'ü yatıran yengem diklenip bana döndü. "Ben Ayşegül'ü uyuturken ses yapmayın dedim. Bir 15 dakika sonra uyuduklarını gördüm. Sessiz oldukları için sıkıldılar her halde." gülerek kapıya doğru ilerledi. "Demek sıkılınca uyuyabiliyorlar." Bende gülerek yengemin arkasından gittim. Merdivenleri inerken yengem bana döndü. "Söyleyecek misin Yiğit'e çocukları?" dediğinde ona baktım ve tekrar önüme döndüm. "İlk söylemeyecektim ama şimdi söylemeye karar verdim." Merdivenler bittiğinde merdivenin önünde durduk. "Ama öncelikle o gelen kadının ve çocukların kim olduğunu öğrenmem gerek." Yengem kafa sallayıp "Aynen önce öğren sonra söylersin." Kafamı sallayıp Yengemi onayladım. Koluna girip salona doğru yürümeye başladık.
Kapıdan içeri girdiğimizde abim sakinleşmiş sohbet ediyordu, Yiğit ise bir köşeye sinmiş yanında getirdiği kadın ile yan yana oturuyordu. Yanlarındaki iki çocukta ikisinin kucağında uyumuştu. "Yiğit çocukları yukardaki misafir odasına çıkarın rahat rahat uyusunlar." Kafasını sallayıp ayağa kalktı. Peşinden de kadın kalktı ve salondan çıktılar. "Yalçın sende odayı göster." Dediğimde Yalçın da salondan çıkmıştı. Biz salonda kaldığımızda Mercan'a döndüm.
"Mercan bu kadını bir yerden tanıyor musun?"
Kafasını bana çevirip "Abimin yanında gelen kadını mı?"
"Evet, hiç daha önce gördün mü?" Kafasını sağa sola sallayarak "Tanımıyorum ama birine benzetir gibiyim."
"Kime benzetiyorsun?"
"Kime benzettiğimi bilmiyorum." dediğinde kafamı salladım. Abimin yanına gidip oturdum. Abim bana dönüp "Bu ite bir şey söyleyecek misin?"
"Bir şeylerden emin olmam gerekiyor abi ona göre gerçeği söyleyeceğim."
Tam lafımı bitirdiğimde içeri Yiğit ile kadın girdi. Kadına dönüp "Adın neydi senin?" Kadın ilk Yiğit'e bakmış sonra bana dönüp "Benim adım Efnan"
"Neyi oluyorsun Yiğit'in? Eşi misin" Hemen paniklemiş "Hayır hayır eşi değilim kuzeniyim." O sırada ise aydınlanmış gibi Mercan bir ses çıkarmış "Efnan abla sen misin?" dediğinde Efnan denilen kadın kafasını olumlu anlamda salladı. Yalçın ise bana dönüp "Sana o yüzden araştırmadan bir şey demedim." Onu onaylayıp gülümsedim.
"Memnun oldum Efnan." Dediğimde Mercan tekrar ortaya atladı. "Efnan abla eşini kaybetmişsin başın sağ olsun." dediğinde Efnan'ın gözleri doldu. "Sağol Mercan"
"Başın sağ olsun Efnan eşini kaybettiğini bilmiyordum." Üzülmüştüm. İki tane çocuğu vardı ve yurt dışında tek yaşıyordu. Onun için zor geçmiştir. Benim burada en azından bir ailem vardı. Hiç yalnız kalmamıştım. Sadece tek fark benim eşim ölmemiş evlenmeden terk etmişti. Yiğit'e döndüğümde yüzüme dolan sinirle ona bakmaya başladım. O da bana bakıp "Sen Yalçın ile gerçekten evli misin?" dediğinde yutkundum. Herkesin ağzından bir hayret nidaları dökülüyordu. Kimse Yiğit'e böyle bir oyun oynadığımızı bilmiyordu. Onun sorduğu soruya cevap vermedim ama ben de Yiğit'e soru ile karşılık verecektim. Bunca zamandır merak ettiğim bir soruydu. "Peki sen beni terk ettiğinde hayatında başka biri gerçekten var mıydı ve onu seviyor muydun?"
Gözlerini kapatıp kafasını aşağı eğdi. Yavaşça kafasını onaylayan biçimde salladı. "Evet vardı ama senin kadar gerçek değildi."
Kafam karışmış bir şekilde tek kaşımı kaldırdım. "Nasıl yani?"
"Evet birinden sebep ayrıldım ama ne onun ki gerçek sevgiymiş ne de benim ki gerçek sevgiymiş." Derin bir nefes alıp konuşmaya devam etti. "Bir hiç uğruna tüm herkesi geride bırakmış oldum." dediğinde gözlerim doldu. Bir hiç uğruna, bir heves uğruna beni bırakmıştı. O kadar yıllık sevgilisini bırakıp gitmişti. İnanmak istemiyordum ama inanmak zorundaydım. Depresyona girecek bir vaktim yoktu ve ilgileneceğim çocuklarım vardı.
Dolan gözlerimi saklamak için başımı eğdim. Abim arkadan sırtıma dokunduğunda ona döndüm. Kulağıma eğilip "Eğme başını." diye fısıldadı. Ona gülümseyip tamam anlamında gözlerimi açıp kapadım. Tekrardan Yiğit'e döndüm. Yüzümdeki gülümsemeyi bozmadan konuşmaya başladım. "Şimdi çık bahçeye ve bir saat boyunca içeri girme. Bir saat sonra her şeyi konuşacağız." dediğimde hemen kafasını salayıp dışarı çıkmak için arkasını döndü ve bahçe kapısına doğru ilerledi. Arkasından ise Efnan da ilerledi. Beraber bahçeye çıktıklarında abime dönüp sarıldım.
Kendimi daha fazla tutamadığım için ağlamaya başladım. Onca zaman içime attığım tüm yaşlar artık akıyordu. Abim de kollarını bana sardığında artık bağırarak ağlıyordum.
Abim sırtımı sıvazlıyor bir yandan da saçlarıma öpücük konduruyordu. Ağlamalarım yavaş yavaş iç çekişlere döndüğünde abim kulağıma fısıldamaya başladı. "Ben senin her zaman yanındayım gülüm." ağlamalarımın arasında dudağımda küçük bir tebessüm oldu. Ben de kulağına yaklaşarak "Abi ben çocukları Yiğit'e söylemeye karar verdim." dediğimde kafasını aşağı yukarı sallayarak "Sen ne yapmak istersen kardeşim dediğim gibi ben her zaman yanındayım." dediğinde o anki aldığım destekle daha fazla ağlamaya başladım. O kadar çok ağladım ki bir zaman sonra abimin omuzunda derin derin nefes alarak hıçkırıklarımı susturmaya çalışıyordum. Göz yaşım yüzümde kurumuştu ve bende hiç silmekle uğraşmamıştım.
Bahçe kapısının açıldığını duyduğumda abimin omuzundan yavaş bir şekilde kalktım. Yüzümü ve gözlerimi sildim. Eminim ağladığım için yüzüm şuan kıpkırmızıydı. Elimi yüzümden çektiğimde karşımda beliren Yiğit ve Efnan ile gülümsedim. Ne ara aradan bir saat geçmişti anlamamıştım bile. Abime dönüp gözümü açıp kapadım. Abimin eli omzuma geldi ve durduğu yeri sıktı. Bana göz kırpıp kafasını olumlu anlamda salladı. "Söyle, arkandayım. Hiç bir şey olmayacak." demeye çalıştığına o kadar emindim ki. Tekrardan Yiğit'e döndüm ve ilk önce bana sorduğu soruyu yanıtladım. "Bizim Yalçın ile aramızda kardeşlikten başka bir ilişki yok Yiğit." dediğimde Yiğit derin bir nefes aldı. "Peki çocuklar.. Kimden?"
"Senden." dediğimde Yiğit donup kalmıştı. Ama ben sözlerime devam ettim. "Yüksek ihtimalle de senle çocuklarımın babası olman dışında da bir ilişkim olmayacak." dedim. Yiğit ikinci bir şok yaşarken abim tekrar omzumu sıktı. Ona döndüğümde göz kırpıp ağzını oynatarak "Aferin gülüm." dedi. Bende tekrardan gülümseyip önüme döndüm.
Biz Yiğit ile bakışırken içeri çocuklar girdi. Önde abimin ikizleri Yunus, Melih ve Melih'in kucağında ki kızı Ayşegül, arkasında Selin ve Selim onların arkasında ise Can ve Canan içeri girdiler. Yiğit de onlara döndüğünde gözlerinin dolduğunu hissettim. Onlara bakarken ağzını aralayıp konuşmaya başladı. "Ne zaman hamile olduğunu öğrendin." dediğinde yüzümde ki gülümseme silindi yerini ise sinirli bir yüz aldı. "Beni parkta terk ettiğin gün öğrenmiştim. Sana söylemek için çağırdım ama,"
"Neden söylemedin?" diye çıkıştığında daha fazla sinirlendim. "Kes sesini! Söylesem ne değişecekti gerizekalı?" Derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştım. ve konuşmama devam ettim. "Söylemedim çünkü ben demeden sen bana başka birini seviğini söyledin. Zaten sen giderken ben sana dedim. -Geri döndüğünde tek olmayacağım diye- bak ben tek değilim ama sen artık benim için bir hiçsin." Gözlerindeki yaşlar her kelimemde daha fazla dökülüyordu ama son kelimemde yüzünde şimşek çakmış gibi bir ifade oluşmuştu. Beni bıraktığı gün ben de böyle olmuştum. Çocuklara dönüp "Canım ve Cananım güzel evlatlarım," Yiğit'i gösterip "Babanız." dediğimde ikisi de ilk şaşırmış ama sonra koşarak Yiğit'e sarılmışlardı.
Bu anı düşünmüştüm elbet. İlk başlarda hayalini kurmuştum ama sonra bir hayal olmaktan çıkmıştı. Çünkü her sene gelme ihtimalini düşündükçe ve de gelmeyince yavaş yavaş bütün umudum tükenmişti. Artık gelmez bu saatten sonra dediğim zaman çat kapı gelmişt. Bakalım, gelecek güzlerde bizi neler bekliyordu. Çocuklar Yiğit'i sevecekler miydi. Umarım Yiğit çocuklarımı benden almaya kalkmazdı. Eğer öyle bir durum olursa ise karşısında bambaşka bir Gökçe görür ve bir daha görmek dahi istemezdi.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |