17. Bölüm

17. Bölüm

Zerda Karabulut
arouralavinya

 

 

 

"KAÇIRILMA"

 

Sabah uyandığımda bu gün Toprak ile anlaşıp Mardin'i gezecektik.

 

Üzerime şu yeşili bir elbise giyip,Azadı uyandırdım. Oda hazırlanınca aşağıya indik.

 

Anladığım kadarıyla yukarıda iki oda vardı biri Toprağın odasıydı diğeri de eski eski eşi olan Azad Ağanındı.

 

Avluya geldigimizde kahvaltı hazırlanıyordu Azad, Mirza Ağanın yanına gitmişti.

 

Bende Toprağın yanına gidip ona yardım etmiştim mutfakta çalışanlar tek tek götürürken bizde elimizde bir seyler alıp getiriyorduk.

 

"Toprak."

 

"Efendim Sahracım."

 

"Burada güzel mekanlar var mı?"

 

"Merkezde var sadece yani çarşıda falan bulamayız niye sordun?"

 

"Akşam için sordum bizimkilerle gitsek diyorum."

 

"Olur valla Azadı da azıcık anneannesine bırakırım. "

 

"Tamamdır.

 

Biraz çarşıyı talan ettikten sonra konağa dönmüştük. İkindiye doğru çocuklar ile uğraştık Azad sürekli senin kocan ben olmalıydım Azad amca değil deyip duruyordu.

 

O kadar tatlı bir çocuk ki yanaklarını ısırasım geliyordu. Selim ağa ve Sultan Hanım oturmuş bize bakıyordu. Sultan hanımın iki kızı, iki de oğlu vardı tabi bir oğlu vefat etmişti.

 

Sultan hanım bize bakıp " Kızlar hele gelin yanıma. "

 

"Buyur ana bir isteğin mi vardır? "

 

"Yoktur keçamın beraber kahve içelim diye dedim. "

 

"Ana, Sahra kahve içemez hamiledir. "

 

"Aa güzel kızım sana da meyve suyu veririz, "

 

"Olur efendim. "

 

"Efendim mi?! Duymamış olayım, Semiha hanım nasıldır? "

 

"Hamdolsun ki çok iyi bir sıkıntı yok sizler nasılsınız iyisiniz inşAllah. "

 

"Vallahi bizde iyiyiz kızım arada bağ bahçe geziyoruz. "

 

"En iyisi hergün konakta ne edeceksiniz. "

 

"Doğru vallahi. "

 

"Şey ana bizde akşam Mirza ile dedik hepimiz dışarı çıkalım. "

 

"Olur kuzum gezin siz çocuklar bana emanet. Gözüm gibi bakarım ben evlatlarıma."

 

"Ben bi Mervana bakayım. "

 

Mervanın yanına gittiğimde Azad kucağına almış oynuyordu , Mirza da kızını almış elinde uyutmuş bakıyordu.

 

"Sahya hadii geç kalacaz, "

 

"Neye geç kalacak mışsınız küçük ağa? "

 

"Neye olacak Sahya ile evlenmeye. "

 

"Bak küçük bey o benim karım ve paylaşmaya da hiç niyetim yok uzak durur musun karımdan! "

 

"Baba kayısını veymiyoyy bana. "

 

"Azad oğlum ben sana daha güzelini alacağım. "

 

"Söz mü ama Sahya kaday güzel olsun. "

 

Mirza kızını beşiğe koyup Azadın elinden tutup aşağıya indirdi.

 

"Çocuğa bak ya karımıza yapıştı bırakmıyorda. "

 

"Aman Azad küçük o daha. "

 

"Ben bilmem büyük, küçük benim karıma sulanamaz kimse. "

 

Mervana bakıp" Haksız mıyım oğlum? "

 

"Auğğ."

 

"Bak oğlum bile haklı buldu beni. "

 

"Ay Azad çocuk seni nereden anlayacak Allah aşkına çocukla çocuk olma lütfen. "

 

"Peki benim diğer bebeğim nasılmış annesi. "

 

"Daha küçük babası biraz daha büyüsün kendini belli eder. "

 

"Çabuk gelsin ya şöyle iki evladımı da alıp gezeyim meydanlarda. "

 

"Nereden biliyorsun ikincisinin erkek olacağını. "

 

"Hissediyorum. Bak benim altıncı hissim kuvvetlidir. "

 

"Azad akşam dışarıya çıksak mı? "

 

"Olur güzelim. "

 

"Sağol meremin. "

 

Azad elimden tutup avluya çıkardı. Kahvaltı masası hazırdı oturup sessizce kahvaltı ettik. Yalnız Sultan hanım ve Selim ağa çok yakışıyordu birbirine. "

 

Azad kahvaltı ettikten sonra ayaklandı bende onunla beraber ayaklandım. Bizden sonra Mirza ve Toprakta ayaklamıştı.

 

Aşağıya inip kocamı işe yollayıp gidişini izledim. En son birini böyle yollarken iki kişiyi toprağa vermiştim.

 

Diyarbakıra gittiğimde ilk işim mezara gitmekti. Hem Selim'i, hem de Meleği görmek istiyordum...

 

Öğleye doğru Mardin'i gezmişlerdi çocukları parka götürmüş, alışveriş yapmıştılar. Sahra el işlemesi olan bir seccade almıştı Semiha hanıma. Azad'a ise takım elbise almıştı. Mervan'a da güzel bir alt üst almıştı. Kayınpederi ve Gülleri de unutmamıştı onlara da bir şeyler almıştı.

 

***

 

Gül evde bir tarafından Ali ile bir tarafından ise Ömer ile uğraşıyordu.

 

"Ömer oğlumuzu çok sevdiğini biliyorum ama gidip uyuyan çocuğu uyandırmak ne oluyor açıklarmısın? "

 

"Tabi ki karıcım şimdi ben sizsiz bir buçuk yıl geçirdim ve onun için telafisini yapıyorum. "

 

"Tamamda bunu oğlumuzu uyandırmadan yapsan olmaz mı? "

 

"Hımm olur güzel karıcım neden olmasın. "

 

"Kalk Allah aşkına işe geç kalacaksın. "

 

O sırada Gül'ün telefonuna gelen mesajla Ömer'in dikkati oraya kesildi.

 

"Kim mesaj attı? "

 

"Sahradır kesin resim falan atmıştır. Ne bu canım sen beni mi sorguluyorsun? "

 

"Hayır sorgulamıyorum sadece merak ettim karıcım. "

 

Ömer farkındaydı karısı kaç gündür bir şeyler gizliyordu ve biliyordu ki kızacağı bir şey olmasa gizlemezdi.

 

Karısına iyice sokulup güzel kokusunu içine çekti ve yataktan kalktı. Gül rahatlamış gibi gözüksede rahat değildi.

 

"Gülüm seni seviyorum, ve akşam oğlanı erken uyut. "

 

"Tamam Ömer'im bu arada bende seni çok seviyorum."

 

Üzerlerine giyinip aşağıya beraber inmişlerdi. Mehmet ağa kucağında Ali ile oynuyordu.

 

"Yakışıklı torunum benim hanimiş o tembel baban neredeymiş? "

 

"Buradayım baba geldik. "

 

"Oo tembel uyandın he sonunda. "

 

"Uyandım baba, uyandım sen beni oğluma niye kötü anlatıyon, gel oğlum babaya sen bu huysuz dedeye bakma. "

 

"Min ranekin, hûnê kaniya xwe li serê xwe bixwin, kurê kerê"

 

"Ne dedim baba ya tamam kahvaltı edip çıkacam. "

 

"Yok kahvaltı erken kalksaydın ederdin, iş başına Ömer efendi. "

 

Ömer sinirlenip merdivenleri inmeye başlamıştı. Karısını bile duymuyordu.

 

"Ömer dur Allah aşkına. "

 

Ömer kapının eşiğinde durunca karısını anca fark etmişti.

 

"Sen merak etme ben sana bir şeyler getiririm sen üzülme kocam benim. " deyip yanağından öpmüştü.

 

Ömer'in siniri saman alevi gibi gitmişti. Etrafı kontrol edip karısının dudağını öpüp kaçar gibi gitmişti.

 

Gül şaşkınlıkla etrafa bakıyordu. Biri gördü mü diye, kapıyı kapatıp tekrar yukarıya çıktı onları izleyen gözlerden habersizdi.

 

Gül masaya yaklaşıcakken midesi bulanmış ve soluğu doğruca odasındaki banyoyu bulmuştu.

 

Yediği ne varsa çıkarmıştı. Regl olmamıştı bir haftadır bu şüphe onu düşündürüyordu.

 

Elini, yüzünü ve ağzını yıkayıp odadan çıktı. Saat on bire doğru kocasına yemesi için bir şeyler hazırlamıştı.

Hem kocasını da görürdü.

 

Konaktan çıktıktan sonra araba şirkete doğru gidecekken sapaktan dönmüştü.

 

"Şirket bu tarafta yanlış yola girdiniz. "

 

"Yanlış yol değil Gül (!) "

 

"Mu.Murat! "

 

"Özledin mi beni karıcım(!) "

 

"Murat durdur arabayı bırak beni gitmek istiyorum. Yardım edin. İmdat! "

 

"Boşuna bağırıyorsun kimse seni kurtaramaz ve bulamaz. "

 

"Murat, Ömer seni bulduğunda yaşatmaz, nolur bırak beni. "

 

"Kes sesini!! Bir daha Ömer dersen kötü olur. "

 

"Bak Murat yapma nolur bırak beni artık yoruldum. Ben seni sevmiyorum, Ömer'i seviyorum. "

 

Murat arabayı tarlaların olduğu tozlu yolda durdurmuştu.

 

Arabadan inip sinirle Gül'ün kapısını açıp kolundan tutup arabadan çıkardı.

 

"İmdat! "

 

Murat sinirle Gül'e tokat atmıştı, Gül'ün yüzü yana düşmüştü.

 

"Bu uyarıydı bir daha Ömer'in adını geçirirsen daha kötü olur. "

 

Arabaya zorla bindirip yola devam etmişlerdi. Gül yol boyunca ağlıyordu. Bu iki olmuştu Diyarbakır'ın il sınırı tabelasını görünce daha çok çırpınmıştı.

 

Evde ağlayan Ali'nin, Karısının yolunu bekleyen Ömer ve Gül'ün acıları hepsi bir güne denk mi gelmişti.

 

Keşke dedi içinden keşke Murat'ı hiç tanımasaydı. Hissediyordu oğlunun ağladığını sanki. Telefonu çalınca Gül tedirgince Murat'a baktı hızlıca telefonu tam açakken Murat elinden almıştı.

 

Telefonu camdan dışarıya attıp Gül'e bakıp sinirli sinirli konuşmaya başladı.

 

"Bana bak lan o itin sesini duymak yok bundan sonra anladın mı lan? "

 

"Sen ne yaparsan yap,hiç bir zaman seni sevmeyeceğim."

 

"Ali'yi de merak etme en kısa sürede yanına getireceğim. "

 

"Oğlum çok ağlamıştır şimdi lütfen geri götür Murat yapma bak senin infazını verirler. "

 

"Ben ölürsem yalnız gitmem Gül, ya Ömer'i götürürüm, ya da seni. "

 

Araba durduğunda harabe bir kulübe gibi bir yere gelmişlerdi. Murat arabadan inip Gül'ü de indirmişti. Zorla sürükleyerek kulübeye girmişlerdi boş sandalyeye oturtup ellerini ve ayaklarını bağlamıştı.

 

"Ne.Neredeyiz biz? "

 

"Bizi kimsenin bulamayacağı bir yerdeyiz sevgilim. "

 

"Ben senin sevgilin değilim, hiç bir zaman olmadım, olmayacağım. "

 

"Kes sesini. Şimdi sessiz ol çünkü yurt dışı için bilet ayarlıyacağım."

 

"Asla duydun mu asla?! Senle hiç bir yere gelmeyeceğim. Ömer seni bulacak ve bu yaptık-"

 

Sözlerini kesen yanağındaki sızıydı. "Sana o piçin adını anlayacaksın dedim lan! Delirtme beni. "

 

"İstediğin kadar vur ben ölsemde, Ömer ölsede bir birimizi seveceğiz. "

 

Yanağında tekrar aynı sızıyı hissetmişti, hiç biri Ömer sizlik kadar acı vermiyordu.

 

 

Bölüm : 21.12.2024 16:51 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...