
Suyun kenarına kadar sürüklendim. Ayaklarım artık kendi irademe ait değildi. Kollarımda hâlâ iki çocuk, tutuşları gittikçe sertleşiyordu. Birileri “At şunu!” diye bağırdı arkalardan. Bazıları gülüyor, diğerleri sadece izliyordu. Bu okulda en tehlikeli şey bağırmak değildi. Sessizlikti. Herkesin her şeyi bilip hiçbir şey yapmamasıydı. Çırpınmayı bırakmıştım. Direnmenin anlamsız olduğu bir noktaya gelmiştim çünkü. Tırnaklarım avuçlarımı çiziyordu ama en çok içimdeki haykırışlar canımı acıtıyordu.
Kalabalık hâlâ etrafımdaydı. Sessiz değillerdi. Gülüyorlardı. Fısıltılar dalga dalga yükseliyordu.
“Güle güle gri kız…”
“Yüz bakalım kanında.”
O sırada biri telefonunu çıkardı. Ardından bir diğeri. Objektiflere yakalandım. Herkesin ekranına düşen bir acı, bir zavallı, bir hedeftim artık. Bir çift el sırtıma dokundu.
Boğazıma kadar yükselen çığlık dudaklarımdan çıkmadan yutuldu. Ayaklarım yerden kesildiği anda her şey ağır çekimde aktı gözümde. Havuz, kalabalık, Sena’nın yüzündeki memnuniyet...
Havuzun yüzeyi beni kabul etmedi. Çarptım. Sarsıldım. Sonra içine gömüldüm. Kızıl su. Gerçekten kızıldı. Gözlerimi açtığımda görüşüm bulanıktı ama etrafımda yavaşça süzülen kırmızı iplikleri gördüm. Suyun içinde dans eden bir acının rengiydi bu. Sanki her şeyin özetiydi. Yangının. Gül’ün. Benim.
Sudan kafamı çıkardığımda kahkahalar üzerime çöktü. Birileri kameraya eğilmiş “Ada gülümse!” diye bağırdı.
Bir diğeri “Kurtarıcıları nerede?” dedi, ardından yükselen gülüşmeler…
''Yüzmeyi biliyormuş bu.''
Su formamın her köşesine sızmış ve kızıla boyanmıştı. İçimde biriken öfke mi yoksa utanç mıydı bilmiyordum ama boğulmakla direnmek arasında sıkışığ kalmıştım. Bir an kendimi sudan çıkarmak istedim ama bedenim beni taşımıyordu.
Yine bir telefon…
“Zoom yapsana,” dedi biri.
“Bak bak, hâlâ ağlamıyor bu kız,” dedi başka biri. Gözlerimi yumdum. Bir damla yaş süzülmedi yüzümden. Sonunda, yavaşça kenara yüzdüm. Ellerim titreyerek tutundu. Güç bela çıktım sudan. Ayağa kalktım. Sırılsıklam. Supsuskun. Ama hâlâ ayaktaydım.
Ve biliyordum… Bu görüntüler yayılacaktı. Ama onlardan biri olmayacaktım. Kızgınlıktan mı yoksa suyun soğukluğundan mı bilmem, titremeye başlamıştım. Güç bela havuzun kenarına çıktım. Kahkahalar kulaklarımı cırmalıyordu. Ama o an bir yemin ettim kendime. O gülüşlerin arasında kaybolmayacaktım! Bunun hesabını soracaktım! Griye boğacaktım bu okulu!
Gri… Gri hâlâ benim rengimdi. Ama artık o grinin içinde kırmızı da vardı. Yanık bir kızıl. Kızgın bir kan.
Ada'nın yerinde olsaydınız ne yapardınız? Yorumlarınızı tek tek cevaplıyorum, istediğinizi yazabilirsinizz
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 41.3k Okunma |
3.22k Oy |
0 Takip |
80 Bölümlü Kitap |