
Kulübün kapısı ağır bir inatla kapanırken içimdeki her şeyden bir şeyler eksilmişti. Gözlerim bulanıktı. Sinirlerim bozulmuştu artık. Onlardan uzaklaşmaya çalıştıkça onlara çekiliyordum! Güç bela kalktım. Ayaklarım yere basıyordu ama yerle bağım yoktu. Sanki ileri değil, içime yürüyordum. Çıkışa vardığımda, duvarda dik bir gölge gibi bekleyen Beyazıd’ı gördüm. Hareket etmiyordu. Sadece duruyordu her zamanki gibi. Buz mavisi gözleri bir noktaya sabitlenmiş, yüzü kireç gibi ifadesizdi. Sadece soğuk bir tanıklık vardı bakışlarında. Ona tek bir kelime etmeden geçip gittim. Çünkü içimde bir ses 'Konuşursan yıkılırsın,' diyordu.
Tam köşeyi dönmüştüm ki… Ani bir ayak sesi yankılandı. Koşuyordu biri. Hızlı, kontrolsüz ve nefesini kaybetmiş gibi. Durdum. Başımı kaldırdım. Önümde, avuç içlerini dizlerine dayamış, nefes nefese kalan Timur vardı. Gömleği açık, boynundan ter süzülüyordu. Hırçın bir rüzgar gibi çıkagelmişti.
“Konuşmamız lazım, Beyazıd,” dedi, nefesleri arasında kelimeleri zar zor sıkıştırarak. Sonra bakışları beni buldu. Gözleri kısılmış, kaşları sertleşmişti.
“Bunun ne işi var burada?” dedi, neredeyse tükürür gibi. Tam cevap vermek, içimde biriktirdiklerimi suratına çarpmak için bir adım attım ki sesler yükseldi. Kalabalık bir ayak sürüsü, küfürlü kahkahalarla geliyordu arkamdan. Dönüp baktığımda, 10-15 kadar genç, gürültülü adımlarla çevreyi sarıyordu.
“Ooo!”
İçlerinden bir diğeri dişlerini göstererek “Bir taşla iki piç kurusu. Şansa bak.” dedi.
Timur onlara doğru yürüdü, gözleri hızla grubun üzerine kaydı. Hiç düşünmeden bileğimi yakaladı ve beni arkasına çekti. Parmakları sıcacıktı.
“ Ooo! Timur sevgili yapmış!” dedi başka biri alayla. “Yengeyle tanışmak isteriz ya. Ayıp olmasın.”
Kahkahalar havayı kirletti. O kahkahalarda küçümseme değil, tehlike vardı. Yine olmamam gereken bir yerdeydim! Bunların yanında normal bir günüm olmayacak mıydı benim?! Kendimi savunmak istedim. 'Ben onun…' diye başlayacaktım ama sesim çıkmadı. Çünkü o sırada gözüm Beyazıd’a takıldı. Hâlâ aynı duvardaydı ama artık dikleşmişti. Gözlerini adamlardan ayırmıyordu. Bakışları koyu ve hesaplayıcıydı.
“Yeter,” dedi, sigara dumanından gözlerini kısarak çıkan başka bir çocuk. “Hako sizinle konuşmak istiyor. Yormayın bizi.”
“Kız gitsin. Sizin işiniz bizimle.”
Beyazıd'ın sesi kulaklarımı doldurduğunda ona dönmüştüm. Gözlerini çocuklardan asla ayırmıyordu. Başka biri lafa atladı. Sesi, diğerlerinden daha kalındı. “Hayır. Hako Timur’un sevgilisini de görmek ister. Eminim çok merak ediyordur.”
Timur’un çenesi kasıldı. Yumruklarını sıktı. Bakışlarını Beyazıd’a çevirdi. Göz göze geldiler. İkisinin arasında görünmez bir ip çekildi sanki. Bir hamlede kopacak, her şey dağılacakmış gibi. O ipte ben sallanıyordum. Ne düşen, ne tutunan. İçimdeki her şey o bakışmalarla sustu. Biri sessizlikte yanan ateşti diğeri içinde fırtına kopan bir buzdağı. Beyazıd’ın gözleri yine o çocuklardaydı ama içinde başka şeyler vardı. Yorgunluk, tahammülsüzlük...
“Kız gidecek,” dedi Timur, sesi taştan sertti. Timur başını bana doğru çevirdi. Gözleri hâlâ benimkine değmemişti. Eli bileğimdeydi hâlâ. Komut verecek gibi duruyordu.
''Aaa, üzüyorsunuz ama beni.''
Sigarayı ciğerlerine hapseden çocuk sahte üzüntüsüyle gözlerimin içine içine baktı.
''Ben de sizi üzmek zorunda kalırım.''
Bize doğru yaklaştıkça Timur beni daha sıkı tutuyor ve arkasına saklıyordu. Ne oluyordu? Kimdi bunlar ve ne istiyorlardı?
Ah be Ada, her yerden başka bir sorun
Oy vermeyi unutmayınn ❤️
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 41.3k Okunma |
3.22k Oy |
0 Takip |
80 Bölümlü Kitap |