
Her şeyin yeni başladığı bir andaydım, değil mi? Ama neye yeni başladığımı bilmiyordum. Belki bir hesaplaşmaya belki bir dağılmaya.
Mekândan uzaklaştığımızdan beri kimse konuşmuyordu. Beyazıd bir adım geriden geliyordu ama durduğu yerde bile varlığını hissediyordum. Timur önde, beni arkasına almış yürüyordu. Gözleri hâlâ tetikteydi. Yüzümdeki yara hafifçe sızlamaya başlamıştı. Kan kurumuştu ama camın izini hissediyordum. Bir sokak köşesinde Timur durdu yeniden. Dönüp Beyazıd’a sertçe baktı, sonra bana, bir şey demeden yürümeye devam etti. Gölgesi kayboldu.
Yalnız kalmıştık. Beyazıd adım adım yaklaştı bana. Hareketsiz duruyordum. Bir şey diyemiyor, kaçamıyor, kıpırdayamıyordum. O da sessizdi ama bu sessizlik sağır ediciydi. Yüzüme yaklaştı, parmaklarını kaldırdı. Yüzüme dokunacak gibiydi. Bir an bile kıpırdamadım. Gözlerim onun denizden bakışlarında, nefesim boğazımda düğüm düğümdü. Parmakları yüzüme varmadan havada asılı kaldı. Sonra sertçe parmaklarını yumruğa çevirdi ve yanımızdaki duvara öfkeyle indirdi. Taş duvardan bir ses yankılandı. Yüzünü göremedim ama elinin titrediğini görebiliyordum.
“Bunu ben mi yaptım?” diye sordu. Bu bir sorudan ziyade bir suçlamaydı. Kendine. Yutkundum. İçimde onu affetmek isteyen bir yanla, ondan kaçmak isteyen diğer yan çarpıştı. Ona bakmaya cesaret edemedim.
“Ben…” dedi, sesi neredeyse fısıltıydı, “…seni korumak istemiştim.”
Bu cümle... Duyduğum en ağır şeydi belki. Onun ağzından! Beni delip geçen sözleri bir anda yok olmuş yerini bunlar almıştı. İçinde ne özür vardı ne de açık bir sevgi. Sadece bir niyet. Ve o niyetin başarısızlığı. Bir anlık sessizlik oldu. Ardından kelimeleri boğazına saplanmış gibi ekledi.
“Yaklaştıkça daha çok zarar verdim.”
Gözlerimi kapattım. Rüzgar hafifçe saçlarımı savuruyordu ama onun duruşu hâlâ sıcaktı. Mesafeli ama oradaydı. Yüzüme bakmaya devam etti ama ne bir dokunuş oldu, ne de teselli. Sadece gerçek vardı aramızda. Sorgulayıcı, yorucu ve yarım.
“Ben iyiyim,” dedim, istemsizce.
Yüzümü ona döndüm. Bu kez ben baktım gözlerine.
“Sadece benden uzak durun!''
O an, o bir saniye, yüzünde bir şey değişti. Belki pişmanlık, belki kırılgan bir takdir. Ama hemen ardından bakışlarını çevirdi. Birlikte yürümeye başlamadık. O hâlâ arkamda duruyordu. Ama biliyordum, bazı uzaklıklar yan yana yürümekten daha gerçekti.
Ah Beyazıd'ım ah
Oy verip yorum yapmayı unutmayın bal petekleri
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 41.3k Okunma |
3.22k Oy |
0 Takip |
80 Bölümlü Kitap |