3. Bölüm

3. BÖLÜM - BEŞ KURAL

🔥
artemiral

Buraya ait değildim. İliklerime kadar hissediyordum bunu. Sahi nereye aittim ben? Farklı bir okulda olsaydım da aynı mı hissederdim? Böyle küçük düşürülür müydüm? Aşağılanır mıydım? Aşağılanmak... Basit bir şey midir ilk kez tanık olan biri için? Ya da her gün yaşayan birine, bunu yapmayı meşru kılacak sebep nedir?

Şimdi anlıyordum. Bir bakış da yetermiş insanı küçültmeye. Bazen de görmezden gelinmek. Bazen sessizlik bağırır bazense kahkahalar yalnızca seni sustururmuş. Gururunu, özsaygını da yanında alıp götürerek.

İnsanı en çok yaralayan şey, kendine bakarken başkasının gözünü kullanmak zorunda kalması değil midir zaten? Ve o gözlerde, küçümsenmiş hâlini izlemek. Kendi içimde dolaşan bu sorgular ilk dersin sessizliğinde zihnimi kurcalıyordu. Pencereden sızan güneş ışığı bile güzel gelmemişti gözüme. Sanki o da solmuştu. Okul, gözümde bütün ihtişamını kaybetmişti.

İlk günün yabancı kokusu üzerime sinmişti. Öğretmen adımı söylediğinde boğazımdaki düğüm sıkılaştı. Ayağa kalktım. Herkesin bana baktığını sanıyordum ama aslında kimse gerçekten bakmıyordu.

‘’Hoş geldin Ada. Arkadaşlarına kendini tanıtmak ister misin?’’

Bana bakan gözlerin bazıları alayla kısılmış bazıları ise görmezden gelmişti. Yutkundum. Az önce yaşadığım olayın etkisi ruhumun en ücra köşelerinde dahi kırgınlık ve özgüvensizlik olarak beliriyordu. Konuşmak bile zor geliyordu bu yüzden.

‘’Ben Ada. İstanbul’a yeni taşındık,’’ dedim. Sesim biraz titredi ve bu kızmama neden olmuştu, kendime. Ne diye titriyordu ki sesim?! “Hepsi bu.”

Tanışma faslı buydu işte. Ne dostça bir tebessüm ne de alaycı bir kahkaha. Sadece sessizlik. Ne tuhaf insanlardı bunlar?

‘’Peki tatlım. Oturabilirsin…’’

Oturabilirsin kelimesinden sonraki hiçbir şeyi duymamıştım. Beynimdeki gürültü buna engel olmuştu. O çocuk… Beyazıd dedikleri. Beni tuttuğu o anla bıraktığı an arasındaki zaman farkı, bir nefes kadardı belki. Oysa içimde asırlar boyu yankılanacak bir hayal kırıklığı bıraktı. Elleri belimi sarmıştı, hayır! Tutmamıştı aslında. Kontrol edebilmek içindi sadece. Sonra birden yok oldum, gözünde. Ardına bakmadan yürüdü. Sanki insan değilmişim gibi, sanki tuttuğu bedenin bir ağırlığı yokmuş gibi. Yürüdü. İzlemedim ama hissettim; gururumu ezip geçişini, yok sayışının yankısını. Tanımadığım bir insan beni nasıl bu kadar incitebilmişti?

Yediremiyordum kendime. Onu bulup suratına yumruk atmak istiyordum şu an sadece. Belki böylece içimde büyüyen bu yankı dururdu. Belki utancımın sesi susardı, kim bilir. Annem olsa ne derdi bu halime? Kızar mıydı benim gibi onlara, yoksa abartma mı derdi? Neden bu kadar duygusaldım bilmiyorum. Kendimi yatağa atmak istiyordum. Yorganın içinde nefessizlikten boğulmak.

İlk günden yaşadıklarım sadece fiziken değil psikolojik olarak da yormuştu beni. Tüm dersi düşüncelerimi dizginlemeye çalışarak geçirmiştim. Teneffüs zili çaldığında yerimden hiç kıpırdamadım. Pek niyetim de yoktu. Bir süre göz önünde olmamak iyi olacaktı sanırım. Başımı masaya yaslayıp dinlenecektim ki Sena’nın sınıfa girdiğini fark ettim. Yanında bir çocukla bir kız daha vardı. Gözleri beni bulduğunda az önceki samimiyetini bekledim ama aksine o, hiç gülümsemiyordu. Yanıma ulaştığında selam vermeme müsaade etmeden ‘’Sana dokundu mu gerçekten?’’ Dedi. Sesinin tınısında maskelenmiş bir öfke ve aksini iddia etmem gerekiyormuşçasına bir beklenti vardı.

‘’Beyazıd,’’ dedi sabırsızca. Yanındaki çocuk ukala bir tavırla masama oturdu ve diğer kızda merakla ağzımdan çıkacakları bekliyordu. Ne diyeceğimi şaşırmıştım. Bana dokunmasından kasıt neydi? Zaten dokunduğu gibi bırakmıştı beni.

‘’Beyazıd hiçbir kıza dokunmaz. İlk günden bunu nasıl başardın yeni kız?’’

Çocuğa döndüm. Nasıl kimseye dokunmaz? Kötü çocuk falan mı sanıyordu kendini? Ayrıca sırf dokundu diye bırakmak zorunda mıydı yani? Nereye düşmüştüm ben böyle?

‘’Dokunmadı zaten. Çöpmüşüm gibi fırlattı beni.’’

Fısıltıyla ama belli belirsiz bir sinirle söylemiştim bunu. Çocuk kahkaha attı. Çok mu komik demek istemiştim ama sadece bakmakla yetindim. Sena ise oldukça ciddiydi ve bu ciddiyetine anlam verememiştim. Sessizliğini bozarak, ‘’Yerinde olsam kimsenin sınırlarını ihlal etmezdim,’’ dedi. Gözlerindeki bakış oldukça yoğun ve sorgulayıcıydı. Bir saniye bile kırpmamıştı mavi gözlerini bana bakarken. Biraz daha zorlasa beni tehdit ettiğini düşünecektim. Tam o sırada yüz ifadesi aniden değişti ve gülümsemeye başladı.

‘’Ee, kumsal partisine gelecek misin?’’

Başımı iki yana salladım.

‘’Annemlerin izin vereceğini sanmıyorum. Hem yeni taşındık. Hiçbir yeri bilmiyorum ben.’’

Bir elini omzuma koyup ‘’Ben izin alırım gerekirse, merak etme. Zaten şunun şurasında iki gün kalmış. Gel eğlenelim,’’ dedi. Doğru bugün çarşambaydı, okula geç gelmiştim. Taşınma, yerleşme işlerinden dolayı.

‘’Taraf seçmen de kolaylaşır,’’ dedi yanındaki kız. Yine başlamıştık. Taraf, seçim, kural…

‘’Boş verin şimdi bunu. Gel, kantine gidelim. Acıkmışsındır sen de hem,’’ dedi çocuk ayağa kalkarak. O kadar olay olmuştu ki açlığımı dahi unutmuştum. Haklıydı, acıkmıştım.

‘’Ben Umut bu arada.’’

‘’Ben de Bilge.’’

‘’Ada. Memnun oldum.’’ Bilge’nin uzattığı elini sıktıktan sonra ayağa kalktım ve peşlerinden giderek sınıftan ayrıldım. Koridordan geçerken yine fısıldaşmalar başlamıştı.

‘’Beyazıd’ın dokunduğu kız!’’

‘’Ne farkı var bizden?’’

‘’Biz daha güzeliz.’’

Bunu söyleyen kıza dönüp bakmıştım. Ne saçmalıyordu? Hiç çekinmeden kollarını birbirine kavuşturup bakışlarıma karşılık verdi. Kimdi bu Beyazıd da bana dokunması bu kadar olay olmuştu? Düşürmesi değil de dokunması(!)

‘’Beyazıd,’’ dedi Umut.

‘’Beyazların lideri. Timur’un düşmanı. Eskiden yakın arkadaşlardı.’’

Beyazların lideri Beyazıd? Biraz fazla uyumlu. Ve Timur mu?

‘’Beyazıd ve Timur mu? Bu bildiğimiz Ankara Savaşı.”

Birkaç saniyelik sessizlikten sonra Bilge kahkahayı bastı. “Bu güzeldi,” dedi. Umut göz devirdi, Sena ise gülmedi bile.

‘’Ciddiye almıyorsun sanırım?’’

Sena ile göz göze gelmiştik.

‘’Neyi ciddiye almıyorum?’’

Merdivenlerden inip kantine vardığımızda kalabalık kantinde, cam kenarında ve sanki rezerv edilmiş gibi boş olan tek masaya doğru ilerlediler. Oturduğumuzda Sena gözlerini gözlerime kenetledi.

‘’Taraf seçmezsen yok olursun. Kimse başına buyruk birini istemez burada. Kurallara uymak zorundasın.’’

Artık sıkılmıştım bu dayatmalardan. Kuralların içinde kaybolmaktansa, gri kalıp var olmaya razıydım.

‘’Beyazlar ve siyahlar neyi simgeliyor?’’

Dayanamayıp sormuştum artık. Bunu bekliyormuşçasına Umut başını salladı ve konuşmaya başladı.

‘’En baştan başlayalım. Bu okulda tarafsızlık bir eksiklik, bir tehlike, hatta bir tehdit olarak görülür. Öğrenciler, görünmeyen ama herkesin içselleştirdiği kurallarla yaşar.’’

‘’Kural bir,’’ diyerek devamını getirdi Sena.

‘’ Taraf seçmek zorundasın: Taraf seçmeyenler, sosyal olarak görünmez hâle gelir. Hiç kimse seni savunmaz, korumaz. Hiç kimse seni ‘var’ saymaz.’’

‘’İki, karşı grupla gerekmedikçe konuşamazsın: Sessizce selam bile vermek, “ihanet” olarak görülür. Göz göze gelmek bile bazen suçtur.’’

İkinci kuralı duyduğumda yüzüm ekşidi. Göz göze gelmek bile suç mu? Biraz abartmıyor musunuz, imdat demek istemiştim ama onun yerine ‘’Bu gruplar neden oluştu ki?’’ demekle yetinmiştim.

‘’Sadece dinle,’’ dedi Bilge. Umut devam etti.

‘’Üçüncü kural: Yakınlık yasaktır: Karşı taraftan biriyle sevgili olmak, sır paylaşmak, birlikte kahkaha atmak, hepsi düşmanla iş birliği sayılır. Dört, Olaylarda tarafını belli etmelisin: Bir kavga, bir tartışma, bir iftira… Olay ne olursa olsun, bulunduğun yer bir tarafı işaret etmelidir. “Orada mıydın?” sorusu, aslında “Kimdensin?” sorusudur. Ve son olarak beşinci kural: İsmini, sözünü ve sırtını sadece kendi grubuna verebilirsin. Düşmanın gözünde bir hata yaparsan, seni ilk kendi tarafın yargılar.’’

Derin bir nefes verdim okula mı gelmiştim yoksa Cesur Yeni Dünya eserindeki gibi distopyaya mı belli değildi. Oldu olacak boynumuza tasma da taksalardı. Belli olsun demi, tarafımız(!)

‘’Anladın mı?’’ dedi Umut.

Başımı salladım.

‘’Yeni gelenler bu durumu hep garip karşılar.’’

Umut’a bakarak ‘’Çünkü garip,’’ dedim. Kim bilir, işler daha ne kadar garipleşecekti.

Umarım güzel gidiyodur...

Bölüm : 16.07.2025 13:18 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
🔥 / Yasak Oyun (TAMAMLANDI) / 3. BÖLÜM - BEŞ KURAL
🔥
Yasak Oyun (TAMAMLANDI)

41.3k Okunma

3.22k Oy

0 Takip
80
Bölümlü Kitap
1. BÖLÜM - OKUL2. BÖLÜM- İLK TEMAS3. BÖLÜM - BEŞ KURAL4. BÖLÜM - SEÇİLEN5. BÖLÜM - TESADÜF YOK6. BÖLÜM - KIRMIZI PENCERE7. BÖLÜM - KAN RENGİ8. BÖLÜM - BİR BAKIŞ9. BÖLÜM - BUZ PARÇASI10. BÖLÜM - PARTİ11. BÖLÜM - GEÇMİŞİN YÜKÜ12. BÖLÜM - UCUZ NUMARALAR13. BÖLÜM - İYİ OL14. BÖLÜM - TARAFSIZ15. BÖLÜM - GRİ16. BÖLÜM - NET CEVAP17. BÖLÜM - KIZIL HAVUZ18. BÖLÜM - GÜLÜMSE ADA19. BÖLÜM - EZİK20. BÖLÜM - DÖVÜŞ KULÜBÜ21. BÖLÜM - ZAAF22. BÖLÜM - ACININ ÇOCUĞU23. BÖLÜM - RİNG24. BÖLÜM - DOKUNMADIM SANA25. BÖLÜM - YENGE26. BÖLÜM - DANS ET27. BÖLÜM - UZAK DURUN28. BÖLÜM - SARIL BANA29. BÖLÜM - ABİ30. BÖLÜM - GERÇEK31. BÖLÜM - RESİM ATÖLYESİ32. BÖLÜM - ÇIĞLIK33. BÖLÜM - BENİM SAHNEM34. BÖLÜM - 12/D35. BÖLÜM - SADECE ARKADAŞ36. BÖLÜM - DELİSİN SEN37. BÖLÜM - EFSANE38. BÖLÜM - KARANLIK ADAMLAR39. BÖLÜM - ARKADAŞLARIM40. BÖLÜM - ÜÇ İSKENDER41. BÖLÜM - SIFIR42. BÖLÜM - TUZAK43. BÖLÜM - KÜL44. BÖLÜM - ADRES45. BÖLÜM - CD46. BÖLÜM - ÖNCE VE SONRA47. BÖLÜM - YUMRUK48. BÖLÜM - BUÇUK49. BÖLÜM - YARDIM EDİN50. BÖLÜM - NOT51. BÖLÜM - CAMİİ52. BÖLÜM - TOKAT53. BÖLÜM - YOYO54. BÖLÜM - ÇEKİ DÜZEN55. BÖLÜM - HAYATİ GÜVENCE56. BÖLÜM - YENİ DENGE57. BÖLÜM - GÜZELLİK58. BÖLÜM - RANCH SOS59. BÖLÜM - UFAKLIK60. BÖLÜM - FERYAT61. BÖLÜM - YARIŞ62. BÖLÜM - KAÇIŞ63. BÖLÜM - ÇILGIN ŞEY64. BÖLÜM - YENİ MEKAN65. BÖLÜM - KROKİ66. BÖLÜM - SEVGİLİ67. BÖLÜM - MARKET68. BÖLÜM - DAVET69. BÖLÜM - MİSAFİR70. BÖLÜM - YARA71. BÖLÜM - NORMAL72. BÖLÜM - HACKER73. BÖLÜM - İLK74. BÖLÜM - ANTRENMAN75. BÖLÜM - YILDIZ76. BÖLÜM - BUSE77. BÖLÜM - MORLUK78.BÖLÜM - PEÇETE79. BÖLÜM - İTİRAFFİNAL
Hikayeyi Paylaş
Loading...