
Abim, omzuma kolunu doladı. O tanıdık, huzurlu sıcaklık… Aylar sonra ilk kez kendimi çocuk gibi hissettim. Saçlarıma bir öpücük kondurdu. Gözlerimi kapattım bir an. Bir zamanlar beni okuldan alan, düşüp dizimi kanattığımda beni sırtında taşıyan adamdı o. Şimdi yine aynı tavırla yanımdaydı. Hastanenin kapısından çıktık birlikte. Temiz hava ciğerlerime dolduğunda içime bir dinginlik yayıldı. Beyazıd’ın hastane koridorunda uzaklaşan adımlarını düşünmemeye çalıştım. Kafam hâlâ doluydu ama abimin yanında bir şeyler daha netleşiyordu. Abim cebinden araba anahtarını çıkarıp düğmeye bastığında otoparkın biraz ilerisinde beyaz farlar yandı. Işık gözümü aldı. Hayranlıkla baktım.
“Bu… bu senin araban mı?” dedim şaşkınlıkla.
Abim gülümsedi, arabanın yanına yürürken omzunun üstünden baktı.
“Hayır,” dedi. “O benim bebeğim.”
İstem dışı kahkaha attım. Abim de güldü ama gözleri hâlâ tetikteydi. Arabaya yaklaştıkça hayranlığım arttı. Gövdesi derin gece mavisiydi, parlak ve sıfırdı. Gerçekten bir bebekti. BMW logosu gözümü aldı.
“Çok güzelmiş,” dedim.
“Bakan gözlerin güzel,” dedi ve kapımı açtı. İçeri girer girmez yeni koltuğun kokusu sardı etrafımı. Motor çalıştığında içime yayılan o heyecanla, dış dünyanın tüm gürültüsü geride kaldı. Camdan sokak lambaları akıyordu, sessizce. Bir süre konuşmadan sürdü. Sonra bakışlarını yoldan ayırmadan konuştu.
“O serseriyi gözüm hiç tutmadı.”
Beyazıd’dan bahsediyordu. Sessiz kaldım. Cevap veremedim. O kargaşada bana yardım etmişti, beni korumuştu. O kaos benim için çıkmıştı. Bu yadırganamaz bir gerçekti. Ayrıca içimde tanımlayamadığım, kıpır kıpır bir güvensizlik vardı ona karşı. Hem kendine çok hâkimdi, hem hiçbir şeye ait değildi. Elimi uzatsam sanki boşluğa düşecekti. Ve ben bunu biliyordum. O yüzden içimden aynı cümleyi geçirdim.
Benimde.
Ama susmak en doğrusuydu. Abim, ben cevap vermeyince omzunu silkti.
“Ee,” dedi sonra, hafif bir sırıtmayla. “Şimdi gerçeği anlat.”
Şaşkınlıkla başımı çevirdim. Gözlerimi kırptım. Ne diyeceğimi bilemedim.
“Nasıl yani?” dedim.
“Yani,” dedi. “Bir avukatı bu kadar kolay kandırabileceğini düşünmedin herhalde?''
İçimden bir kahkaha daha yükseldi ama bastırdım. Az önceki yalanımı yakalamıştı. Bir şeyler uydurmalıydım, daha uyduramadan gözüm yola kaydı.
Bir kırtasiye. Kapanmak üzereydi. Camlarını silen bir adam, ışıkları birer birer kapatıyordu.
“Abi! Dur!” dedim aniden. “Hemen!”
Ani frenle birlikte durduk. Abim telaşla baktı.
“Ne oldu?”
“Oradan yapıştırıcı almamız lazım. Yarın resim dersinde lazım. 40-50 tane falan.”
Gözleri büyüdü. “Koleksiyon mu yapıyorsunuz sınıfta?”
“Grup çalışması var. Herkes getirecek. Ama ben… işte bugün hastanedeydim ya…”
Abim derin bir iç çekti, arabadan indi. Camdan dışarı bakarken içimi bir mutluluk kapladı. Kendimi güvende hissettiğim o çocukluk anlarına döndüm. Abim bir şey demeden, sorgulamadan yapıyordu işini. O gerçekti. Somut. Yanımdaydı. Kırtasiyeden çıktığında elinde koca bir poşet vardı. İçinde en az 40 tane renkli yapıştırıcı. Poşeti camdan bana gösterdiğinde gülmeden edemedim.
“Sen ciddi misin?” dedim.
“Beni kandırmak isteyenin sonu bu olur,” dedi. “Al, artık sınıfın en çok yapıştırıcısı sende.”
Poşeti alıp kucağıma koydum. Abim şoför koltuğundaki yerini aldığında yeniden bana baktı. Ben ise rengarenk poşete baktım. Mor, turuncu, pembe, mavi… Dişlerim görünmüştü sırıtmaktan.
''Buna bu kadar sevindin mi gerçekten? Dur, bir poşet daha alıp geleyim.''
Abim arabadan inmeye yeltendiğinde kahkahama engel olamadan kolunu tuttum. O da şakasına, gülmemden memnun olmuştu. Tekrar yola koyulmuştuk. İçim kıpır kıpırdı. Çünkü yarın okulda büyük bir eğlence olacaktı. Benim sayemde. Ama bu gece abimin yanındaydım. Bu gece sadece çocuk olmama izin vardı. Başımı cama yasladım. Kalbim biraz daha yavaş atmaya başladı. Abim, arabayı sessizce sürdü. Farlar yolun karanlığını delip geçti. İçimde, her şeye rağmen, küçük bir mutluluk kıpırtısı vardı.
İNTİKAMMMM
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 41.3k Okunma |
3.22k Oy |
0 Takip |
80 Bölümlü Kitap |