38. Bölüm

38. BÖLÜM - KARANLIK ADAMLAR

🔥
artemiral

Eve vardığımızda abim arabayı her zamanki gibi evin önündeki gölgeye park etti. Motor sustu lakin Şemamme’nin melodisi hâlâ kulaklarımda çalıyordu. Arabanın kapısını açarken tam inmek üzereydim ki abim arkamdan lafı yapıştırdı.

“Dün olanlardan söz etmedim. Annegile sen açıklama yaparsın artık.”

Bir elim kapıda kalakaldı. Dönüp yüzüne baktım.

“Ne söyledin peki?”

Omzunu silkti, ciddiydi.
“Hiç. Kahvaltıda senin ‘biraz geç’ geldiğini, yorulmuş olduğunu söyledim. Hepsi bu. Annem pek bir şey anlamadı zaten, babam da gazeteye gömülmüştü. Ama bu kadar şans sonsuza dek sürmez. Gerçeği anlat.”

İçimden bir “of” çekip başımı geriye yasladım.
“Yani şimdi her şeyi ben mi anlatacağım?”

“Koca kız oldun Ada. Geç saatlere kadar dışarıda kalıyorsan, sonuçlarına da hazırlıklı olmalısın. Ben üzerime düşeni yaptım, seni orada tek bırakmadım. Şimdi sıra sende.”

İç çektim. Annemin gözleri gözümde canlandı. O kırılgan bakışı, ağlamaklı sesi. “Yüzüne ne oldu?” diyecekti kesin. Belki sormayacaktı bile. Belki sadece iç çekip sessizce geçip gidecekti. Bu daha da beterdi. Sessizlik bazen bağırmaktan bile ağırdı. Kapıyı açtığımızda içeriden yemek kokuları yükseliyordu. Ama bu sefer her zamanki gibi mutfaktan değil, hazır bir yemeğin mikrodalgadan gelen suni kokusuydu. Annem yine yemek yapmamıştı. Ya da belki yapmak istememişti. Ya da... içinden gelmemişti. Zaten uzun zamandır hiçbir şey tam anlamıyla yerinde değildi. Sessizlik içinde eve girdik. İçimde bir şeyler hâlâ sarsılıyordu ama en azından yalnız olmadığımı biliyordum. Yanımda hâlâ kendi çapında kahramanlık yapan bir dağ ayım vardı. Bu, şimdilik yeterliydi.

Salona geçerken annemle göz göze geldik. Kanepede, battaniyeye sarılı hâlde oturuyordu. Televizyon açık ama sesi kısıktı. Yüzü solgundu; ama gözleri… Gözleri o kadar dikkatli baktı ki yüzümdeki yara bandını görmesi saniyeler sürdü.

“Ne oldu o suratına?” dedi. Sesi ince, sert ve endişeyle karışıktı. Donakaldım. Elim refleksle yüzüme gitti. Yara bandını unutmuştum. Oysa gün boyunca kaç kişinin dikkatini çekmişti. Hâlâ bir açıklama yapmaktan kaçınmak istiyordum ama annem karşısında hep zorlanırdım.

“Şey… Bir arkadaşım kavga etti,” dedim, cümlemi toparlamaya çalışarak. “Ben de araya girdim. Ufak bir şey… büyütülecek bir durum değil yani.”

Annem bana öyle bir baktı ki... Sanki gözbebeklerimin içine kadar inip tüm yalanlarımı, kaçışlarımı, korkularımı görmek istiyordu. O sırada abim masaya yönelip kâsede duran krakerlerden birini kaptı. Ağzına atarken, ağzı yarı dolu halde gevşekçe konuştu.

“Dövüş kulübünde olmuş.”

Kafamı ona çevirdim. “Ya abi!” dedim kısık sesle ama belli ki iş işten geçmişti.

Annem bir anda doğruldu, battaniye yere düştü. “Ne kulübü?!” diye neredeyse haykırdı. “Sen dövüş kulübüne mi gidiyorsun?”

Başımı önüme eğdim. Yakalanmış gibi hissettim. Üstüme bir suçluluk battaniyesi serildi sanki.

“Ben… Sadece biraz öğrenmek için. Hani... Kendimi korumak açısından...”

Annem bir adım bana doğru attı. Yüzünde öfke ve hayal kırıklığı aynı anda vardı. Sonra abime döndü. “O kulübe baban yazdırdı demi onu,” dedi. “Benim hiçbir fikrim yoktu. Onu seninle gönderdiğini söylemişti ama ben bunun… bu tarz bir şey olduğunu bilmiyordum.”

Abimin çiğneme sesi durdu. Yavaşça yutkundu. Kaşları çatıldı. “Ciddi misin?” dedi. Annemin sesi soğuktu bu sefer. “Ben istemedim. Baban karar verdi. ‘Güçlenmesi gerek’ dedi. Ne demekse artık...”

Salondaki hava buz kesti. Televizyonda bir dizi sessizce akmaya devam ediyordu ama o kadar uzaktaydı ki artık... Gözüm bile gitmiyordu oraya. Birden çok şeyin farkına vardım. Babamın, benimle neredeyse hiç konuşmadan ne kadar büyük kararlar aldığını. Annemin kendi kırgınlığıyla beni bazen koruyamadığını. Ve abimin... şaşkın ama sessizce beni anlamaya çalışan halini. O an, yara bandının altında sadece bir çizik değil, bir savaş izi taşıdığımı anladım.

“Ben sadece... artık korkmak istemedim,” dedim sessizce. “O kadar.”

Başını çevirdi, elini alnına koydu annem. Abim yanıma yaklaşıp sessizce kolumu sıktı.

“Birlikte gidelim o kulübe,” dedi kısık sesle. “Nasıl bir yer olduğunu görmek istiyorum.”

Başımı salladım. Zaten birkaç saat sonra kulüpte olmam gerekiyordu.

Mutfak masasına üç kişilik sessiz bir sofra kuruldu. Herkes kendi düşüncelerinde, yine de birlikteydik işte. Annem mikrodalgada ısıttığı hazır yemekleri tabaklara paylaştırdı. Kuru fasulye, pilav ve biraz da yoğurt. Karnım açtı, ağzıma attığım ilk kaşıkta tadını pek almadım. Sanırım o akşam yemeğinden çok, o anın huzursuzluğuyla meşguldüm. Abim kaşığa fasulye doldurmuş, çenesini eliyle destekleyerek boş boş tabağa bakıyordu. Sonra gözlerini anneme çevirdi.

“Babam hâlâ… kötü adamları yakalıyor mu?” dedi. “Yani o karanlık adamlar, mafya tayfası falan…”

Annem duraksadı. Kaşığını tabakta bir tur çevirdi. Sonra sesi kısık ama kesin bir tonda cevapladı.

“Çok yoğun. Eve pek gelmiyor zaten. Nöbet diyor, operasyon diyor. Ama ne kadarını yakalıyor, ne kadarını kaçırıyor, bilmiyorum artık. Onun işlerini sorgulamak istemiyorum.”

Herkes sustu. Yalnızca çatal bıçak sesleri yankılandı bir süre.

Ben pilavı karıştırırken konuyu değiştirme ihtiyacı hissettim. Hafifçe abime dönüp, sesimi yükseltmeden konuştum.

“Bu arada... Saat beşte kulüpte olmamız gerekiyor.”

Abim başını salladı. “Tamam, sen hazırlan. Ben de üstüme bir şey geçiririm. Müzik açmam, söz.”

Güldüm. “Zaten kulübe İbrahim Tatlıses’le giriş yapılsa iyi olurmuş.”

Annem göz devirdi. “Boş boş gülmeyin. Dikkat edin. Kavgaya karışma sen de bir daha.”

Başımı salladım. “Tamam anne. Öğrenmek için gidiyorum zaten.”

Yemeğimizi bitirince hızlıca odama çıktım. Taytımı, siyah t-shirtümü giyip saçımı toparladım. Aşağı indiğimde abim de kapının oradaydı. Spor ayakkabılarını giyiyordu.

“Hazırsak çıkalım,” dedim, çantamı omzuma asarak.

“Vazgeçtim, bugün benim müzik açmama karışmak yok,” dedi abim, kapıyı açarken sırıtarak. “Ama merak etme… bu kez Halay değil.”

Gülümsedim. “Kritik gelişme.”

Birlikte dışarı adım attık. Gün batımına yakın, o turuncu ışık her yeri sarmıştı. Bu manzarayı küçüklüğümden beri seviyordum. Daha fazla vakit kaybetmeden yola koyulduk. Kulübe vardığımızda ringde Beyazıd'ı beklerken yanında bir kişi daha vardı. Bakışlarımın buluştuğu kişi Timur'du!

Timur iyiiiii

Timur'cular siyah kalp Beyazıd'cılar beyaz kalp bıraksınnn, kaça ayrılıyorsunuz merak ediyorum

Bölüm : 28.07.2025 18:31 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
🔥 / Yasak Oyun (TAMAMLANDI) / 38. BÖLÜM - KARANLIK ADAMLAR
🔥
Yasak Oyun (TAMAMLANDI)

41.3k Okunma

3.22k Oy

0 Takip
80
Bölümlü Kitap
1. BÖLÜM - OKUL2. BÖLÜM- İLK TEMAS3. BÖLÜM - BEŞ KURAL4. BÖLÜM - SEÇİLEN5. BÖLÜM - TESADÜF YOK6. BÖLÜM - KIRMIZI PENCERE7. BÖLÜM - KAN RENGİ8. BÖLÜM - BİR BAKIŞ9. BÖLÜM - BUZ PARÇASI10. BÖLÜM - PARTİ11. BÖLÜM - GEÇMİŞİN YÜKÜ12. BÖLÜM - UCUZ NUMARALAR13. BÖLÜM - İYİ OL14. BÖLÜM - TARAFSIZ15. BÖLÜM - GRİ16. BÖLÜM - NET CEVAP17. BÖLÜM - KIZIL HAVUZ18. BÖLÜM - GÜLÜMSE ADA19. BÖLÜM - EZİK20. BÖLÜM - DÖVÜŞ KULÜBÜ21. BÖLÜM - ZAAF22. BÖLÜM - ACININ ÇOCUĞU23. BÖLÜM - RİNG24. BÖLÜM - DOKUNMADIM SANA25. BÖLÜM - YENGE26. BÖLÜM - DANS ET27. BÖLÜM - UZAK DURUN28. BÖLÜM - SARIL BANA29. BÖLÜM - ABİ30. BÖLÜM - GERÇEK31. BÖLÜM - RESİM ATÖLYESİ32. BÖLÜM - ÇIĞLIK33. BÖLÜM - BENİM SAHNEM34. BÖLÜM - 12/D35. BÖLÜM - SADECE ARKADAŞ36. BÖLÜM - DELİSİN SEN37. BÖLÜM - EFSANE38. BÖLÜM - KARANLIK ADAMLAR39. BÖLÜM - ARKADAŞLARIM40. BÖLÜM - ÜÇ İSKENDER41. BÖLÜM - SIFIR42. BÖLÜM - TUZAK43. BÖLÜM - KÜL44. BÖLÜM - ADRES45. BÖLÜM - CD46. BÖLÜM - ÖNCE VE SONRA47. BÖLÜM - YUMRUK48. BÖLÜM - BUÇUK49. BÖLÜM - YARDIM EDİN50. BÖLÜM - NOT51. BÖLÜM - CAMİİ52. BÖLÜM - TOKAT53. BÖLÜM - YOYO54. BÖLÜM - ÇEKİ DÜZEN55. BÖLÜM - HAYATİ GÜVENCE56. BÖLÜM - YENİ DENGE57. BÖLÜM - GÜZELLİK58. BÖLÜM - RANCH SOS59. BÖLÜM - UFAKLIK60. BÖLÜM - FERYAT61. BÖLÜM - YARIŞ62. BÖLÜM - KAÇIŞ63. BÖLÜM - ÇILGIN ŞEY64. BÖLÜM - YENİ MEKAN65. BÖLÜM - KROKİ66. BÖLÜM - SEVGİLİ67. BÖLÜM - MARKET68. BÖLÜM - DAVET69. BÖLÜM - MİSAFİR70. BÖLÜM - YARA71. BÖLÜM - NORMAL72. BÖLÜM - HACKER73. BÖLÜM - İLK74. BÖLÜM - ANTRENMAN75. BÖLÜM - YILDIZ76. BÖLÜM - BUSE77. BÖLÜM - MORLUK78.BÖLÜM - PEÇETE79. BÖLÜM - İTİRAFFİNAL
Hikayeyi Paylaş
Loading...