52. Bölüm

52. BÖLÜM - TOKAT

🔥
artemiral

Sokağın bir köşesinde, binaların gölgelerine sığınmış halde duruyordum. Hava akşam serinliğine dönüyordu, denizin kokusu burnuma çalınıyordu ama içimdeki gerilim o kadar yoğundu ki hiçbir şey hissetmiyordum. Telefonumun ekranı kapalıydı, elimden bir türlü bırakamıyordum. Belki de bırakmak istemiyordum. Bu kadar olayın ortasında bana düşen "gizlice izleyip polise haber verme" göreviydi. Ve şu anda, bu plan gerçekleşmek üzereydi. Köşeden eğilerek baktım. Karşı sokakta, Timur ve Beyazıd çoktan belirlenmiş noktaya varmıştı. Karşılarında yedi adam belirmişti. Yedisi de neredeyse birbirinin kopyası gibiydi: Siyah tişörtler, dar kesim pantolonlar, ayaklarında bilekleri açığa çıkaran spor ayakkabılar. Kolları dövmelerle doluydu. Hani böyle "dövme doluydu" deyince anlamlı gibi düşünülebilir… Aslında olan rastgele yazılar, soyut şekiller, saçma sapan hayvan resimleri, birtakım isimler. Yani öyle mafya babası karizması değil de sanki bu işi özentiyle yapıyorlarmış gibiydi. Lakin bu tehlikeli oldukları gerçeğini değiştirmiyordu.

Hako biraz sonra göründü. Diğerlerinden farklıydı. Kalın siyah deri bir ceket giymişti. Altında gri bir kazak, boynunda altın zincir. Kafasında da koyu gri bir fötr şapka. Yüzü her zamanki gibi soğuktu. Dudaklarında belli belirsiz bir sırıtış vardı ama gözleri tamamen boştu. Donuk. İçinde duygu değil hesap vardı.

"Ortalıkta dedikodular dolanıyor," dedi Hako, sesi sokakta yankılandı. "Bu kız… Hanginizin sevgilisi anlayamadım."

Timur’un kaşları çatıldı, Beyazıd ise donuk bir ifadeyle bakıyordu. Ama o an... İkisi de aynı şeyi söyledi.

"Benim."

Nefesim boğazıma düğümlendi. Ne? Ne saçmalıyorlardı bunlar?! Timur, o ani tepkisinin ardından hemen Beyazıd’a döndü. Bakışı adeta ateş püskürüyordu. Ama sesini normal tutmaya çalışarak, "Benimle alakası yok demek istedi arkadaş," dedi, dişlerinin arasından sıyrılmış gibi. Beyazıd bir şey demedi ama gözleri Timur’un yüzüne kilitlenmişti. Sessizce meydan okuyordu sanki. Hako kahkahayı bastı. Öyle içten bir kahkaha değil, daha çok küçümseyici, alaycı bir şeydi. "Ne yazık... Sevgilin başka erkeklerle sinemaya gidiyor. Boynuzlanıyorsun Timur'cum."

O an içim burkuldu. Ne alaka ya? Hem... Neden savunmaya geçmek istedim bilmiyorum. Sadece çok saçma geldi. Gerçekle ilgisi yoktu ama söylenmişti işte.

Timur öne doğru bir adım attı. “Sen bizim ilişkimiz hakkında yorum yapacak son kişisin.”

Beyazıd’ın çenesi kasıldı. Hako ise hâlâ keyifle etrafına bakıyordu. Adamları, aralarında bir kavga çıkacak mı diye temkinliydiler. Birinin eli cebindeydi. Muhtemelen bıçak ya da başka bir şey vardı. İçim ürperdi. Artık vakti gelmişti. Elimi cebime attım, telefonumu açtım. Parmaklarım hızla numarayı çevirdi. Kalbim deli gibi atıyordu ama konuşurken sesimi sabit tutmaya çalıştım.

"Alo? Bir ihbarda bulunacaktım. Evet... Şu an yedi tane silahlı adam, iki lise öğrencisini bir sokakta sıkıştırdı. Kavga çıkmak üzere. Adres: Gölce Mahallesi, 23. Sokak. Evet. Evet, tamam. Lütfen hızlı olun."

Telefonu kapattım. Ellerim titriyordu. Gözüm hâlâ onların üzerindeydi. Timur’un yumruğu sıkılmıştı. Beyazıd biraz daha gerideydi ama onun da duruşu savunmadaydı. Hako ileri bir adım attı.

"İkiniz de zekisiniz. Ama aptalca davrananlar hayatta kalamaz. Bana çalışmak istiyorsanız, bunu bana ispatlayın. Erkek olun."

Timur’un sesi kararlıydı. "Senin için erkeklik, adam dövmek mi? Hayır, Hako. Sana kendimi başka türlü kanıtlayacağım."

"Göreceğiz," dedi Hako. Sonra gözlerini daralttı. "Ama eğer ikiniz de bana oyun oynuyorsanız... O kız da siz de bu şehirde yürüyemez hâle gelirsiniz. Anlaşıldı mı?"

Tam o an siren sesleri yaklaştı. Polisler sokağın başında göründü. Işıklar sokağı aydınlattı. Adamlar hemen refleksle geriye çekildi. Hako, dişlerini sıkarak döndü. "Orospu çocukları! Bu sizin işiniz demi? Dağılın!"

Ama çok geçti. Polisler etraflarını sarmıştı bile. "Hepiniz yere yatın! Eller yukarı!"

Timur ve Beyazıd oldukları yerde kaldı. Gözleri birbirindeydi. Polisler bağırarak ilerliyordu. Ben de olduğum yerden hızla uzaklaştım. Kalbim deli gibi atıyordu. Ama bir yandan da... Gururluydum. O an, onları koruyabildiğimi hissetmiştim.

...

Karakol binasının önünde duran polis minibüsünün kapıları hızla açıldı. Gözümün önünde Timur ve Beyazıd, elleri arkadan kelepçelenmiş halde indiler araçtan. Her ne kadar bu planın parçası olsalar da bu sahne beni yerle bir etti. İkisinin de yüzünde o bildiğim kararlılık vardı, gözlerinin kenarında ise küçük bir yorgunluk saklanıyordu. Onları öyle görmek boğazıma bir yumru oturttu. Ben ise sanki hiçbir şey olmamış gibi dışarıdan karakolun bankına oturdum. Telefonumu elimde döndürüp durdum. Kendi kendime tekrar ettim.

"Sadece bekleyeceğim, ifade verdiklerinde çıkacaklar."

İçeride saatler geçmiş gibi hissettiren birkaç dakikanın ardından, karakolun kapısı açıldı. Ayağa kalkmaya davranmıştım ki yolun karşısında bir siyah araba durdu. Arabanın arka kapısı açıldı. Önce siyah takım elbiseli, yüzü keskin çizgilerle sertleşmiş, esmer tenli bir adam indi. Ardından iki adam daha… Koruma gibiydiler. Boyları iri, bakışları ciddiydi. Ellerinde telefon ya da çanta yoktu. Sadece dikkat kesilmiş gözlerle etraflarına bakınıyorlardı. Ortadaki adamın yaşı elliye yakın olmalıydı. Ama yürüyüşü, bakışı, çevresine yaydığı enerji bir orduyu susturabilecek cinstendi.

"Bu da kim?" dedim içimden. Kalbim bir anda hızlandı. İçgüdüsel bir ürperti sardı bedenimi. Bir adım geriye çekildim. Adam kararlı adımlarla karakol girişine yöneldi. Kapı tekrar açıldı. İlk çıkan Timur oldu. Üstü başı yerindeydi ama yüzü biraz solgundu. Sonra Beyazıd geldi. O her zamanki gibi daha toparlanmış görünüyordu ama gözleri gergindi. Tam o sırada siyah takım elbiseli adam Timur’u gördü. Ve hiç tereddüt etmeden, sanki etrafında onlarca göz yokmuş gibi yürümeye başladı ona doğru. Timur bir an durdu. Göz göze geldiler. İkisinin arasında tanımlayamadığım, içgüdüsel olarak tehlike olduğunu anladığım bir elektrik vardı. Ben kıpırdayamadım. Nefesimi tuttum. Adam tam karşısında durdu Timur’un.Bir saniyelik sessizlik oldu. Sonra… Adam, hiç beklemeden, öyle bir tokat attı ki Timur’un başı yana savruldu. Geriye bir adım attı. Kalabalık bir anda sessizleşti. Tokadın sesi hâlâ kulaklarımdaydı.

“İt herif!” diye bağırdı adam. Sesi bütün karakolun önüne yankılandı. “Bir boka yaradığın yok zaten! Şimdi de başıma iş mi açıyorsun?!”

Ağzım açık kaldı. Ellerimi istemsizce ağzıma götürdüm. Gözlerim büyüdü. Bütün kaslarım gerildi. Vücudum tepki vermek istemedi. Şoktaydım. Beyazıd gözünü Timur’dan ayırmadan, kaşlarını çattı. Yüzündeki damarlar gerildi, dudaklarını sıktı ve başını çevirdi. Göz teması kurmamaya çalıştı. Ama siniri çok açıktı. Timur olduğu yerde kaldı. Tokadı yiyen yanağını tutmadı. Sadece sessizce karşısında duran adamın gözlerinin içine baktı. Ama bir şey daha vardı. O bakışta... öfke vardı. Ezilmişlik değildi bu. Dişlerini sıktı. Çenesi belirginleşti. Nefes alışverişi hızlandı ama sessizdi. Bu adamın kim olduğunu anlamam uzun sürmedi. Timur’un babasıydı. Hayal ettiğimden bile daha korkunçtu. Sadece sesi ve bir tokadıyla etrafını susturmuştu. Polislerden biri müdahale etmeye çalışır gibi bir adım attı ama sonra geri çekildi. Kimse bu adama karşı bir şey diyemiyordu sanki.

İçimden bir ses, “Gitme,” dedi. “Oraya yaklaşma.” Ayaklarım yerinden kıpırdamadı. Sadece Timur’a bakabildim. Göz göze gelemedik. Ama tokadın izini ben bile hissettim yüzümde. Bir anda o koca adamın karşısındaki küçücük çocuk gibi geldi gözüme Timur. Ama içinde hâlâ o tanıdık inat vardı. Güçlü kalma çabası. Dişlerini sıkarak ayakta durma. Ne kadar çok şey saklıydı bir tokatta. Ne çok ortak yanımız vardı. Bizi anlamayan, sevmeyen bir baba gibi.

Gözüm doldu birden. Ama yutkundum. Sessiz kaldım. Bir adım atmadım. Ama içimden bin adım attım ona doğru. Kalbim, olduğu yerde titredi. Ben, o tokadı yiyen kişi değilim. Ama sanki ben de o an bir tokat yedim. Göz göze geldik Beyazıd’la. Öylece baktı bana. Ne bir kelime ne bir mimik. Sadece başını hafifçe iki yana salladı. O hareket… “Git buradan” diyordu. “Burada olma, bunu görme.” Gözleri karanlıktı, ama içinde bir yerlerde bana acıyan, beni korumak isteyen o ince çizgi hâlâ duruyordu. Bunu seziyordum. Kıpırdamadım bir süre. Ayağım sanki yere kök salmıştı. Ama sonra… ona uydum. Geri döndüm. Orada durmamın kimseye faydası yoktu artık. Onlara da bana da. O tokadın yankısı hâlâ kulaklarımdaydı. Timur’un öylece kalakalışı gözümün önünden gitmiyordu.

Ağır ağır çıktım bahçeden. Kimseyle konuşmadan, kimseye bakmadan. Hava tamamen kararmıştı artık. Sarı sokak lambaları yanıyordu. Havanın serinliği tenime değdiğinde, üstümdeki her şey battı birden. Eve gidip çıkarmalıydım. Yıkanmalıydım. O anın pisliğini, yükünü, çaresizliğini üzerimden silip atmalıydım sanki. Biliyordum, bazı şeyler sadece suyla çıkmıyordu işte. Eve girdiğimde ev sessizdi. Abim henüz gelmemişti. Annemle babam yoktu ya da belki kapıdan gelen ayak seslerini duymamışlardı. Zaten kimse kimsenin sesini duymuyordu bu evde. Herkes kendi sessizliğini dinliyordu. Odamın kapısını kapattım. Üstümü çıkardım. Aynaya döndüm.

Kendi yansımamla göz göze geldim. Yüzümdeki hafif iz hâlâ belliydi. Küçücük bir kesik ama insanın yüzünde olunca hep oradaymış gibi. Sanki kimliğim olmuştu. Bir de kolum... Sargıyı açtım, yavaşça. Camın kestiği yer artık kabuk bağlamıştı ama hâlâ kırmızı, hâlâ tazeydi. Fiziksel olarak geçmiş gibi görünse de acısı, oradaydı. Sonra birden tokadı hatırladım. Timur’un yüzüne inen o tokat. Yumruk gibi indi içime. O adam… nasıl bir babaydı o adam? Gözlerinde merhamet kırıntısı olmayan, sesiyle karanlıkları yırtan o adam… Babası. Baba…

“İt herif, bir boka yaradığın yok zaten,” demişti. Kulağımda dönüp duruyor o cümle. O tokat, sadece Timur’un yanağına inmedi. Onun çocukluğuna, gururuna, hayatta kalma çabasına, bana, bize indi. Nasıl bir baba böyle konuşabilirdi çocuğuyla? Tokat atmak başka bir şey, bu kadar içini boşaltarak, bu kadar aşağılayarak konuşmak… tarif edemiyordum. Benim babam… o çok soğuk, evet. Neredeyse duygusuz biri gibi. Ama o bile böyle bir şey yapmazdı. En azından yapmadı şimdiye kadar. Kendince korumaya çalıştı beni, her ne kadar yanlış yollardan da olsa. Ama Timur’un babası… o adam karanlığın ta kendisiydi.

Timur’un başını başka yöne çevirmesini unutamıyordum. O an utandı. Öfkelendi. Ama hiçbir şey yapmadı. Yapamadı. Kendi bedenine bile sahip çıkamayan bir çocuk gibiydi. Dişlerini sıkması, çenesinin belirginleşmesi… içindeki fırtına gözlerinden taşıyordu. Ve ben… sadece izledim. Orada öylece durup izledim. Kendimi suçlu gibi hissediyorum. Sanki o tokatta benim de parmağım varmış gibi. Sanki oraya gelmeseydim, o tokat inmeyecekmiş gibi. Ama biliyorum… mesele ben değildim. Timur o adamın oğlu. Ne yaparsa yapsın, kim olursa olsun, hep onun gölgesinde kalacak. O gölge… insanın ruhunu üşütür cinstendi.

İçimi çok fena burkuyordu bu düşünceler. Kendi acılarımı, kolumun yanmasını, sınavların stresini, Beyazıd'dan sakladığımız sırrı bile unutturuyordu. Çünkü bir tokat bazen binlerce kelimeden fazlasını söyleyebilirdi.

Babasına sövebilirsiniz izin veriyorum

Bölüm : 01.08.2025 21:00 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
🔥 / Yasak Oyun (TAMAMLANDI) / 52. BÖLÜM - TOKAT
🔥
Yasak Oyun (TAMAMLANDI)

41.3k Okunma

3.22k Oy

0 Takip
80
Bölümlü Kitap
1. BÖLÜM - OKUL2. BÖLÜM- İLK TEMAS3. BÖLÜM - BEŞ KURAL4. BÖLÜM - SEÇİLEN5. BÖLÜM - TESADÜF YOK6. BÖLÜM - KIRMIZI PENCERE7. BÖLÜM - KAN RENGİ8. BÖLÜM - BİR BAKIŞ9. BÖLÜM - BUZ PARÇASI10. BÖLÜM - PARTİ11. BÖLÜM - GEÇMİŞİN YÜKÜ12. BÖLÜM - UCUZ NUMARALAR13. BÖLÜM - İYİ OL14. BÖLÜM - TARAFSIZ15. BÖLÜM - GRİ16. BÖLÜM - NET CEVAP17. BÖLÜM - KIZIL HAVUZ18. BÖLÜM - GÜLÜMSE ADA19. BÖLÜM - EZİK20. BÖLÜM - DÖVÜŞ KULÜBÜ21. BÖLÜM - ZAAF22. BÖLÜM - ACININ ÇOCUĞU23. BÖLÜM - RİNG24. BÖLÜM - DOKUNMADIM SANA25. BÖLÜM - YENGE26. BÖLÜM - DANS ET27. BÖLÜM - UZAK DURUN28. BÖLÜM - SARIL BANA29. BÖLÜM - ABİ30. BÖLÜM - GERÇEK31. BÖLÜM - RESİM ATÖLYESİ32. BÖLÜM - ÇIĞLIK33. BÖLÜM - BENİM SAHNEM34. BÖLÜM - 12/D35. BÖLÜM - SADECE ARKADAŞ36. BÖLÜM - DELİSİN SEN37. BÖLÜM - EFSANE38. BÖLÜM - KARANLIK ADAMLAR39. BÖLÜM - ARKADAŞLARIM40. BÖLÜM - ÜÇ İSKENDER41. BÖLÜM - SIFIR42. BÖLÜM - TUZAK43. BÖLÜM - KÜL44. BÖLÜM - ADRES45. BÖLÜM - CD46. BÖLÜM - ÖNCE VE SONRA47. BÖLÜM - YUMRUK48. BÖLÜM - BUÇUK49. BÖLÜM - YARDIM EDİN50. BÖLÜM - NOT51. BÖLÜM - CAMİİ52. BÖLÜM - TOKAT53. BÖLÜM - YOYO54. BÖLÜM - ÇEKİ DÜZEN55. BÖLÜM - HAYATİ GÜVENCE56. BÖLÜM - YENİ DENGE57. BÖLÜM - GÜZELLİK58. BÖLÜM - RANCH SOS59. BÖLÜM - UFAKLIK60. BÖLÜM - FERYAT61. BÖLÜM - YARIŞ62. BÖLÜM - KAÇIŞ63. BÖLÜM - ÇILGIN ŞEY64. BÖLÜM - YENİ MEKAN65. BÖLÜM - KROKİ66. BÖLÜM - SEVGİLİ67. BÖLÜM - MARKET68. BÖLÜM - DAVET69. BÖLÜM - MİSAFİR70. BÖLÜM - YARA71. BÖLÜM - NORMAL72. BÖLÜM - HACKER73. BÖLÜM - İLK74. BÖLÜM - ANTRENMAN75. BÖLÜM - YILDIZ76. BÖLÜM - BUSE77. BÖLÜM - MORLUK78.BÖLÜM - PEÇETE79. BÖLÜM - İTİRAFFİNAL
Hikayeyi Paylaş
Loading...