55. Bölüm

55. BÖLÜM - HAYATİ GÜVENCE

🔥
artemiral

Kütüphaneye adım attığımda aradığım o sessizlik karşıladı beni. Raflar arasında gri ışıklar süzülüyor, tek tük kitap yapraklarının hışırtısı bu devasa boşluğu daha da derinleştiriyordu. Tam da beklediğim gibiydi. Kimse yoktu. Yalnızdım. Başımı kaldırıp raflarda kaybolmuş isimlere baktım. Hepsi keskin satırlarda bir şey söylüyordu sanki ama ben ne okuduğunu bilmiyordum. Çünkü içimdeki metin, bu dünyanın hiçbir harfinde yazılmamıştı. Kalbimde bir tarafa bırakılmış bir hikâyeydim bugün. Birden… zemin tahtalarının üzerinde yankılanan bir ayak sesi duydum. Bir ses… derin, keskin, dikkat çeken ama adımlarının ritmiyle değil, yalnızca birinin orada olduğunu hissettirmesiyle sabitledi kendini.

Arkamı döndüm. Kapının çerçevesinde tanıdık bir yüz duruyordu. Gözleri yorgun ama hâlâ pırıl pırıldı. Beni görünce solgun bir gülümseme yükseldi dudaklarında.

“Yeni saçlarını beğendim,” dedi Timur. İroniden de öte bir şeyi saklıyordu. Sınırı aşmamış ama çoktan sınırı işaret etmişti. İçimde bir kıvılcım patladı.

“Dalga mı geçiyorsun benimle?” dedim soğukkanlı bir soruyla. Gözlerim ona sabitlendi. Kaşlarını çattı. Öfkeye batmış karalamalar vardı gözlerinde. Ama sözleri özenliydi.

“Ne alaka?”

“Beni yalnız bırak!”

“Sen çık,” dedi sakince. Cümlesini yutmuş gibiydi. Umursamadan birkaç kitaba baktı. Kararımı verdim. Masadaki birkaç kitabı elime aldım. Onları savurmadan önce derin bir nefes aldım.

“Çık dedim sana,” dedim gözlerime dolan öfkemle. Timur öylece baktı. “Delirdin mi kızım sen? Ne bu tavırlar?”

Başımı neşter gibi salladım: “Evet, delirdim!” diye bağırdım. Ve o an elimi uzattığım birkaç kitabı yeniden ona fırlattım. Kitaplar havalandı. Sayfalar savruldu. Timur bir adım geriye çekildi, kitapların rüzgarından tedirgin hâle geldi; parmaklarıyla yüzünü korudu. Kitaplardan biri omzuna çarptı, yankısı kütüphaneyi doldurdu. Masaları, rafları geçip bir pencereye kadar süzüldü ses. Ama yetmedi. Ben durmadım. Kalbimdeki öfke herkese yayılmış gibiydi. Fırlatmaya devam ettim. Her kitap bir söz, bir yalan kırıntısıydı. Her savrulan sayfa bir acı hatıraya eş değerdi. Timur iyice sinirlendi. Kitapları tutamadı. Bir adım öne çıktı ve göz göze geldiğimiz açıyı daralttı. Birden… önümdeydi. Elimden, bileklerimden tutmak ister gibi. Ama yaptığı istemsiz bir hareketti. Bir yumruk gibi değil; uzun zamandır düşünmeden kararı alınmış bir sonuç gibiydi. Gözleri karanlıktı, delici, kıpırtısız. Hiçbir şey sormadı. Sadece baktı. Kaçamadım. Elimle itmeye çalıştım ama beni kolumdan yakalayıp hızla duvara yasladı. Nefesim içimde kilitlendi. Sırtım taş gibi soğuk yüzeye yapıştı. Bir anda ellerimi başımın üstünde bileklerimden tuttu.

Timur’un tok sesi kulaklarımı doldurdu.
“Neyin var senin?”

İçimdeki barajı -öfkeyi- duvarın soğuk temeliyle bastırmaya çalışıyordu. Gözlerimi kırpmadan ona baktım. Kelime yoktu. İçimde bir tek şey vardı: “Hayatımı mahvediyorsunuz!”

Ama asla söyleyemedim.

“Bırak beni!” dedim. Sesim öfkeliydi ama arkasında gizlenmiş o tanıdık korkuyla çatlamıştı.

Timur kaşlarını çattı. "Ne olduğunu söyleyene kadar bırakmayacağım," dedi. Sesi çok sertti. Bir emir gibi, ama içten içe... korumaya çalışan bir emir.

Kıpırdandım. Çırpındım. Kurtulmaya çalıştım ama kasları taş gibi sertti. İkna olmayacağını fark edince gözlerimi kısmadan baktım ona.

“Bilmiyormuş gibi davranma,” dedim. Sesim titriyordu ama bu kez korkudan değil, kırılmaktan. Bir an tereddüt etti. Sonra dudakları aralandı. “Bilmiyorum,” dedi. Gözlerini kaçırmadı. “Uzatma. Anlat ne oldu?”

Bir an donakaldım. O… gerçekten mi bilmiyordu? Sena'dan, olanlardan haberi yok muydu? Boğazımdan yutkunamayacağım bir şey geçerken sanki boğuluyordum. Sessizce başımı çevirdim ama sonra yine ona döndüm.

“O Sena denen kız...” dedim dişlerimi sıkarak, “...saçlarıma yapıştırıcı döktü.”

Timur’un gözleri büyüdü. Bileklerimi bir anda bıraktı. Soğuk hava boşalan yerden içime doldu. Bileklerim sızlıyordu ama artık tutan yoktu. Bir adım geri attı.

“Neden?” dedi. Sesi daha kısık, daha tedirgindi. “Ona bir şey mi yaptın?”

Şaşırdım. Gözlerimi fal taşı gibi açıp ona baktım. “Hayır!” dedim bir adım öne çıkarak. “Hiçbir şey yapmadım. Sırf Beyazıd benimle konuşuyor diye böyle yapıyor! Saçma, değil mi? Ama işte!”

Timur’un yüzü karıştı. “Kim... kim Beyazıd’la konuştuğu için?” dedi. Düşünceleri birbirine girmiş gibiydi. “Sena!” dedim. “Sena, Beyazıd’dan hoşlanıyor! Beyazıd benimle ilgilenince, Sena delirdi. Bir gün beni açıkça tehdit etti. ‘Uzak dur ondan’ dedi. Sana da yakın ya hani... sanmıştım ki seninle konuşmuştur. Bildiğini düşünüyordum.”

Timur’un yüzü bir anda kaskatı kesildi. Birkaç saniye durdu. Nefes aldı. Ama öyle bir nefesti ki... içi sanki yanıyordu da onu söndürmeye çalışıyor gibiydi.

“Ve sen,” dedi yavaşça, “bana bunları yeni mi söylüyorsun?”

Başımı öne eğdim. “Bildiğini düşünüyordum,” dedim yeniden. “Zaten... bu okulda hiçbir şey gizli kalmıyor ya.”

Elini alnına götürüp saçlarını karıştırdı. Sertçe havayı içti. Siniri yüzünden belliydi ama kontrol altındaydı hâlâ. Sonra bana döndü. Gözleri bu kez daha sakindi ama altında kıvılcımlar dans ediyordu.

“Halledeceğim,” dedi. “Merak etme. Bu mesele bitmedi lakin bundan daha büyük dertlerimiz var. Ama şimdi seni daha fazla yormayacağım.”

Kafamı kaldırıp ona baktım. Gözümün içine bakıyordu.

“Sakinleştiğin zaman,” diye devam etti, “Beyazıd’ı çağırayım. Gelsin. Konuşmamız gerek.”

İçimden bir şey çekildi sanki. Onu hatırlamak bile canımı yakıyordu. Ama başımı salladım. “Çağır,” dedim sessizce. “İyiyim ben.”

Tam dönecekken, Timur durdu. Yüzünde bir anlık muzip bir ifadeyle geriye döndü.

“Yani... ‘iyiyim ben’ deyip birazdan kendini duvardan duvara atmazsın değil mi? Ya da kafama kitap falan?”

İstemeden güldüm. Gerçekten güldüm. Boğazıma takılan düğüm biraz gevşedi. “Seni dövmeyecek kadar iyiyim,” dedim.

Timur başını sallayıp kıkırdadı. “Hayati güvencem var yani, güzel.”

Ve sonra gitti. Kapıdan çıktı. Bir süre yalnız kaldım. Ayakta dikilmek zor gelmeye başladı. Masaya geçip oturdum. Bileklerim hâlâ sızlıyordu. Saçlarımın bu kısa, küt hali garip hissettiriyordu. Ama en çok... olanları anlatmış olmanın tuhaf hafifliği vardı. Tuhaf, çünkü hâlâ çok ağırdım. Sonra kapı açıldı. Timur’la birlikte Beyazıd girdi içeri.

İkisi de sessizdi. Beyazıd bana bir saniye baktı ama sonra gözlerini kaçırdı. Oturduğum masaya geçtiler. Ben de yavaşça yaklaştım. Üç kişilik masada yan yana oturmadık, üçgen gibiydik. Ama o üçgenin köşeleri arasında kilometreler vardı sanki.

Beyazıd… hiç konuşmadı. Sadece önüne baktı. Sanki ben yokmuşum gibi. İçimde bir şey düğüm oldu. Pişmanlık mı üzüntü mü bilmiyordum. Belki onun sessizliği bana başka bir dilde “hatalı olan sensin” demekti. Çok mu ileriye gitmiştim? Timur gözümün içine baktı. Sanki bir şey diyecek gibiydi ama sustu. Ben, kendimi olduğum yerden daha küçük hissettim. Yani... her şeyden sonra konuşacak tek kişi ben olmalıymışım gibi hissettim ama sesim çıkmadı.

Çünkü o an... sadece Beyazıd’ın bir şey demesini istedim. O… sustu. Gözüm Beyazıd’ın hareketsiz bakışında kaldı. Dudakları bastırılmış ama gözleri bir endişe seli gibi duruyordu. Hâlâ hiçbir şey söylemedi. Tam sessizlikten kaçmak ister gibi karıştırmak istedim, kelimeler dizilmek için direniyordu dudaklarıma. Derin bir nefes aldım. Sonra Timur konuştu. İlk kelimesi masadaki buzları kırdı.

“Hako hakkında yeni şeyler öğrendim,” dedi. Gözleri masaya bakıyordu lakin sesi, duvarların üç karış gerisini duyuyormuşçasına yankılandı. “Okuldaki çoğu öğrencinin bilgileri, hesapları, yasa dışı işlerinin bulunduğu kayıt dosyaları varmış. Yani bütün okul adamın elinde.”

“Bir şekilde onlara ulaşabilirsek,” dedi devam etti, “hem okuldakileri kurtarır hem de onun yaptığı illegal işlerin bir kanıtını elde etmiş oluruz.”

Kafamda bir soru belirdi ama Timur konuşmaya devam etti.

“Dünkü plan işe yaradı bu arada. Onu ispiyonlamadığım için biraz güvenini kazandım.”

Oda patladı sanki. Güven. O kelime… Beklenmeyen bir düşmanlık silahı. Kullanılabilirdi. Biz kullanmıştık bile.

Sonra… bir soru daha… Ama Timur’dan gelmedi. Bizden geldi – aynı anda: “Plan ne?”

Ben ve Beyazıd. Göz göze geldik bir saniyeliğine. Belki ikimiz de aynı korkuyu hissettik. Beyazıd boğazını temizledi. Başını masaya değil, yeniden Timur'a döndü. Bana bakmamak için direniyordu resmen.

“Bütün okul iş birliği hâlinde olacak. Geçici bir süreliğine. Herkes Hako hakkında bildiklerini bize anlatacak. Birlikte Hako’yu çökertmeye çalışacağız.”

Kelimeler amatörce bir manifesto gibi yükseldi masadan. Okulda yıllarca süren aynı düzeni, deprem titreşimiyle sallamak… Garip gelmişti. Nasıl olacaktı? Siyahlar ve Beyazların iş birliği?

Beyazıd devam etti: “Hako bunu öğrenirse ne olur?” Sesi çatladı ama içinde bir umut da vardı, kazanabiliriz diyen bir umut. Timur, göğsünü dik tutarak dedi ki: “Hallederim onu ben.” O kadar emindi ki duyduğuma şaşırdım. Bir süre sessizlik oldu. Sadece düşüncelerimiz havada süzüldü masa boyunca.

Sonra ben dudaklarımı araladım.

“Ee… yani nasıl işbirliği yapacağız?”

Sesi titreyen ama çırpınan bir soru bu. Artık her şey kapalı alandan amplo alana geçiyordu: sosyal medya, dedikodu, direniş… Ne gerekiyorsa. Timur gülümsedi hafifçe.

“Öğle arası,” dedi. “Bütün okulu kapalı spor salonuna çağıracağım. Orada söyleyeceğim her şeyi.”

Kalbim hızlandı. Herkesin yüzüne baktım. Beyazıd hâlâ sessizdi ama gözlerinde bir kıvılcım belirmiş gibiydi: Umut mu yoksa korku mu?

Masada porselen sinema sahnesine dönmüştü. Herkes kendi rolünü biliyor ama kimse aynı sayfada buluşamıyordu. Timur kalktı. Masadan kıvılcıkla yürüdü. Kapıya doğru ilerlerken döndü.

“Sanırım,” dedi. “Önümüzde uzun bir yol var.”

Ve kütüphaneden çıktı. İkimiz kaldık Beyazıd’la karşılıklı. Ben hâlâ yutkuna yutkuna duruyordum. Gözleri bir şey söylüyor gibiydi ama çıkaramadım. Kelimeler duvarları geçemiyordu. Sonra bir şey demeden ayağa kalktı.

''Beyazıd!''

Durdu ama dönmedi.

''Özür dilerim. O an... Ne olduğunu anlayamadım. Seni kırmak istemedim,'' dedim.

''Sorun yok,'' dedi. Sonra kütüphaneden çıktı. Sorun vardı.

ağğğğ

 

Bölüm : 02.08.2025 17:11 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
🔥 / Yasak Oyun (TAMAMLANDI) / 55. BÖLÜM - HAYATİ GÜVENCE
🔥
Yasak Oyun (TAMAMLANDI)

41.3k Okunma

3.22k Oy

0 Takip
80
Bölümlü Kitap
1. BÖLÜM - OKUL2. BÖLÜM- İLK TEMAS3. BÖLÜM - BEŞ KURAL4. BÖLÜM - SEÇİLEN5. BÖLÜM - TESADÜF YOK6. BÖLÜM - KIRMIZI PENCERE7. BÖLÜM - KAN RENGİ8. BÖLÜM - BİR BAKIŞ9. BÖLÜM - BUZ PARÇASI10. BÖLÜM - PARTİ11. BÖLÜM - GEÇMİŞİN YÜKÜ12. BÖLÜM - UCUZ NUMARALAR13. BÖLÜM - İYİ OL14. BÖLÜM - TARAFSIZ15. BÖLÜM - GRİ16. BÖLÜM - NET CEVAP17. BÖLÜM - KIZIL HAVUZ18. BÖLÜM - GÜLÜMSE ADA19. BÖLÜM - EZİK20. BÖLÜM - DÖVÜŞ KULÜBÜ21. BÖLÜM - ZAAF22. BÖLÜM - ACININ ÇOCUĞU23. BÖLÜM - RİNG24. BÖLÜM - DOKUNMADIM SANA25. BÖLÜM - YENGE26. BÖLÜM - DANS ET27. BÖLÜM - UZAK DURUN28. BÖLÜM - SARIL BANA29. BÖLÜM - ABİ30. BÖLÜM - GERÇEK31. BÖLÜM - RESİM ATÖLYESİ32. BÖLÜM - ÇIĞLIK33. BÖLÜM - BENİM SAHNEM34. BÖLÜM - 12/D35. BÖLÜM - SADECE ARKADAŞ36. BÖLÜM - DELİSİN SEN37. BÖLÜM - EFSANE38. BÖLÜM - KARANLIK ADAMLAR39. BÖLÜM - ARKADAŞLARIM40. BÖLÜM - ÜÇ İSKENDER41. BÖLÜM - SIFIR42. BÖLÜM - TUZAK43. BÖLÜM - KÜL44. BÖLÜM - ADRES45. BÖLÜM - CD46. BÖLÜM - ÖNCE VE SONRA47. BÖLÜM - YUMRUK48. BÖLÜM - BUÇUK49. BÖLÜM - YARDIM EDİN50. BÖLÜM - NOT51. BÖLÜM - CAMİİ52. BÖLÜM - TOKAT53. BÖLÜM - YOYO54. BÖLÜM - ÇEKİ DÜZEN55. BÖLÜM - HAYATİ GÜVENCE56. BÖLÜM - YENİ DENGE57. BÖLÜM - GÜZELLİK58. BÖLÜM - RANCH SOS59. BÖLÜM - UFAKLIK60. BÖLÜM - FERYAT61. BÖLÜM - YARIŞ62. BÖLÜM - KAÇIŞ63. BÖLÜM - ÇILGIN ŞEY64. BÖLÜM - YENİ MEKAN65. BÖLÜM - KROKİ66. BÖLÜM - SEVGİLİ67. BÖLÜM - MARKET68. BÖLÜM - DAVET69. BÖLÜM - MİSAFİR70. BÖLÜM - YARA71. BÖLÜM - NORMAL72. BÖLÜM - HACKER73. BÖLÜM - İLK74. BÖLÜM - ANTRENMAN75. BÖLÜM - YILDIZ76. BÖLÜM - BUSE77. BÖLÜM - MORLUK78.BÖLÜM - PEÇETE79. BÖLÜM - İTİRAFFİNAL
Hikayeyi Paylaş
Loading...