62. Bölüm

62. BÖLÜM - KAÇIŞ

🔥
artemiral

Gece yarısını birkaç dakika geçmişti. Camdan sızan sokak lambası sarı bir çizgi halinde koridoru boyuyordu. Babam ve annem uyuyordu; odanın kapısını sessizce aralayıp çantamı omzuma atarken kalbim göğsümde davul gibi atıyordu. Odamdan çıkmadan açık bıraktığım pencereye baktım, hafif rüzgâr çıtırdayarak ağaç dallarını sallıyordu. “Tamam, Ada,” dedim düşük sesle. “Bunu yapıyorsun. Sıfır grubu seni bekliyor.”

Adım adım merdivenleri indim. Zeminden yayılan ahşap gıcırtılarına kulak misafiri oldum ama şanslıydım; annemlerin odasındaki kapı sıkı kapanmıştı, derin uykularından gelen derin nefesler işitiliyordu. Son basamağı usulca indim ve dış kapıya yöneldim. Kolu çevirdim, kapı hafif ses çıkardı. Nefes almayı unuttuğum için boğulacak gibi oldum. İlk defa böyle bir şey yapıyordum. İlk defa evden kaçıyordum! “Nefes al, sadece nefes al,” diye fısıldadım kendi kendime.

Kısa süre sonra, köşeyi dönünce uzun boylu, geniş omuzlu bir siluet belirdi: Timur’du. Siyah kotu, siyah kapüşonu gece karanlığında kaybolmuş gibiydi. Arkasında ise kendi lüks arabasının keskin hatları, uzaktan neredeyse hayalet gibi görünen metalik gövdesi belirmişti. “Geç kaldın,” diye fısıldadı kısık bir sesle, gülümseyerek.

''Özür dilerim,'' diye nefes nefese cevap verdim. “Merdivenler… gıcırtılı.”

''Hazırsan gidelim.''

Kapı kenarındaki ayağımı hizalayıp içeri süzüldüm. Koltuğa oturduğumda soğuktan vücudum titremişti. Timur'a dönerek “Yarış nerede olacak?” diye sordum.

''Boş fabrikanın arkasındaki alanda. Polisler dahi uğramadığı bir yerde.''

''Ya başaramazsak?''

''Beyazıd ile aramız iyi olmasa da o serseri bu konuda bir numaradır. Rahatla.''

Onu övmesi garibime gitmişti. İlk defa onun hakkında iyi konuşmuştu. Gerçi araya 'serseri' kelimesini de sıkıştırmayı ihmal etmedi. Derin bir nefes verdim. Hiç lise öğrencisi gibi değiliz, dedim içimden, sonra kelimelere döktüm: “Daha önce böyle bir işe kalkışmadım. Daha doğrusu hiç evden kaçmadım. Ama bir yandan, heyecanlıyım.”

Timur hafifçe gülümsedi gözlerimin içine bakarak. “Sen biraz fazla mı masumsun? Bu kadar masum kız görmeyeli baya oluyor. Ama bil ki biraz delilik iyidir.''

Arabayı çalıştırdı. Lastikler zemini kavradı. Gaza yüklendiğinde birkaç dakika uzaklaştık. Fabrikanın demir kapısına yaklaştığımızda, etrafı çevreleyen duvarlar paslıydı; büyük silindir tankları, çatlamış boyalarıyla ayakta duruyordu. Aracı bir köşeye park ederek stop tuşuna bastı. Sessizlik çöktü. Önümüzde üç dört araç daha vardı: Spor arabalar, modifiye sedanlar… Ortam baya kalabalıktı. Varillerde yer yer ateş yakılmıştı. Millet ısınmaya çalışıyordu. Motor sesleri ara sıra yükseliyor, ara sıra kesiliyordu. Bu adamlarla bizim aramızda görünmez ama belirgin bir çizgi vardı: Onlar gece yarısı yarış uzmanı gibiydiler, biz ise sadece liseliydik. Arabadan indik ve kalabalığa doğru yürüdük.

Birden Beyazıd’ın sesi duyuldu. “Demek buradasınız.”

Gözlerini karanlıkta aradım; Beyazıd elinde yarıştı eldivenleriyle yanımda belirmişti. Merve sigara kutusunu çakmakla yakıp söndürürken Nejdet ellerini ovuşturuyordu. Üşüdükleri her hallerinden belliydi. Arkamızdan biri, siyah ceketli ve büyük bir modifiye egzozlu, park etmiş bir arabanın yanına yığılı, alaycı bir sesle seslendi.

''Hey, çocuklar sizin burada ne işiniz var? Uyku saatiniz geçmedi mi sizin?''

Etrafındaki adamlar kıkırdadı. Saldırırcasına bir hava vardı. Yarışacak sürücü, pırıl pırıl kırmızı arabasının üstünde arkasını döndü.

''Sütünüzü için,'' dedi. ''Sonra siktirip gidin buradan!''

Göğsümde bir sıkışma hissettim.Tam o anda arkamda Timur belirdi, sert bir tonda: ''Ben sana başka bir süt içireceğim şimdi!'' dedi. Rakiplerin lideri dudaklarını araladı.

''Şu velede de bak sen!''

Nejdet araya atladı.

''Göstereceğiz birazdan sana veledi, orospu çocuğu!''

Gerilim yükseldi; yerden bir avuç toprak kalktı. Motor sesleri boğazlanarak arttı. Arabalar ileri kenetlendi; yarım ay şeklinde hepsi birer başlangıç çizgisi gibi önümüzdeydi. Gözlerim Beyazıd'a döndü. Mavi gözlerindeki kararlılığı gördüğüm an. Ne hakkındaydı bilmiyordum ama kendinden emin görünüyordu.

''Daha önce hiç araba yarışına katıldın mı?'' diye sordu bana, sesi alçak ama keskin. Başımı iki yana salladım.

''O zaman gel benimle.''

Beyazıd sıcacık elleriyle bileğimden kavradı, beni yarış arabasının yanına sürükledi. Gözlerimi kapayıp derin bir nefes aldım; potansiyel tehlikeyi hayal ederken kalbim burnuma kadar fırladı.

''Bin,'' dedi, emir tonuyla ama arkasında yatan sıkılığı hissediyordum. Beyazıd şoför koltuğuna otururken, ben de yan koltuktaki yerimi aldım. Cidden onunla birlikte bu yarışa mı katılacaktım? Yutkundum. Bir anda Timur yanımda belirdi. Gözleri Beyazıd’a kilitlenmiş, sesi çelik gibi soğuktu.

''Bu saçmalıkta ne? İn arabadan Ada.''

Timur'un yüzünde gizlenen öfkeyi kokluyordum. Beyazıd, omuz silkerek yüzüne bile bakmadan cevap verdi.

''İşime karışma Timur!''

''Kızı riske atamam! Seni tanıyorum, bu işin dozunu kaçıracaksın Beyazıd!''

Beyazıd gülmüş gibi alayla nefes verdi, ensesine gelen ay ışığını takip ettim.

''Doz mu? Yıllardır beklediğimiz an bu! Gerçek bir yarış! Şimdi bunu yaşayacağım!''

Timur Beyazıd'ın penceresine eğildi. Yaklaştı, burnunun direği Beyazıd’ın yanağına neredeyse süründü.

“Yaşamak” dediğin bu mu? Ada'yı riske atmak mı? Ada’nın başına bir şey gelirse hesabını sorarım!''

Beyazıd başını Timur'a doğru yavaşça çevirdi.

''Bu kızın asıl korunması gereken şey sensin!''

O anda kalbim sıkıştı; iki taraf arasında sıkışan bir dalgıç gibiydim. Neden her fırsatta kavga ediyorlardı! Bir şey diyemedim, öylece bakakaldım. Beyazıd camları Timur'un yüzüne kapattı. Timur yeniden bağırdı.

''Tekrar söylüyorum, in Ada!''

Daha fazla bu gerilime dayanamıyordum. Tam kapıyı açmak üzereydim ki kilit sesi kulaklarımı doldurdu.

''Hiçbir yere gitmiyorsun.''

Beyazıd bir anda bana doğru eğildi. İstemsizce gerilemiştim. Ne oluyordu? Nefesimi tutmuş koltuğa gömülmüştüm. Vücudum kaskatı kesilmişti. O ise tek hamlede kemeri çekip yuvasına yerleştirdi. Geri çekildiğinde motor hırıltısı yükseldi, Beyazıd gaza bastı. Lastikler asfaltı kavrayıp kayarken, Timur yumruğunu kapıya vurdu. Araba bir fısıltıyla uzaklaşırken, gölge gibi süzülen Beyazıd’ın gözlerinde bir isyan kıvılcımı vardı; ardından yalnızca uzakta titreyen bir fren izi ve gökyüzüne savrulan toz bulutu kaldı. Beyazıd başlangıç noktasına götürdü bizi. Yarışçılar lastiklerini ısıtmak için ileri-geri hareket ediyorlardı; egzozlar homurtu çıkardı, keskin bir aroma yaydı dizel ve benzin karışımı. Karanlıkta parlayan farlar, metalik yüzeyler, camların ardından yansıyan ay ışığı; her şey bir rüyanın parçasından farksızdı. Gece yarısının soğuk gölgesi tüm pisti sarmış, tek tük lambalar asılı mıknatıs gibi etrafı yakalamıştı.

Beyazıd camları indirdi. İçeri dolan rüzgâr, havayı tuzlu bir sisle karıştırıyor, adrenalini her solukta içimize çekiyorduk. Beyazıd’ın yan koltuğa sıkı sıkı oturmuştu. Ben ise kalbimin göğsümde zıpladığı her anı hissediyordum. Motor homurtusu, rengârenk farlar, kulaklıklarımın içindeki hafif uğultu… Hepsi, tam da hayallerde yaşanacak bir senaryoya dönüşmüştü.

Beyazıd’ın yüzüne baktım; elmacık kemikleri belirgin, gözleri keskin bir odaklanmayla önüne kilitlenmişti. Dudakları neredeyse hiç oynamıyordu; sanki nefesini bile içeri çektiğinde dikkatini dağıtacak bir risk görüyordu. Boynundaki damar hafifçe kabarmıştı. Göz kapakları bile kımıldamıyor, bütün dikkati önümdeki asfalt şeridine, rakip araçların far kırıntılarına, uzaktan gelen motor homurtularına kilitlenmişti.

''Eğlenelim biraz,'' dedi fısıltı gibi. Dizlerim titriyordu. Ellerim emniyet kemerini sımsıkı sarmıştı. Arabada öteden beri hissedilen metalik titreşim, şimdi nabzımla yarışıyordu. Kalbim attıkça arabanın içindeki titreşim daha da artıyordu. Başlangıç çizgisindeydik. Asfaltın hafif pürüzlerini omuzlarımıza taşıyordu. Yanımıza altı araç dizilmişti; her birinin farları, rakiplerin bakışlarından farksızdı. İlk yarış için bu kalabalığın içinde yer almak bile başlı başına cesaret istiyordu. Adrenalin damarlarımda bir sel oldu, başım dönüyordu. Bu kadar heyecan bünyeme ağır gelmişti sanırım.

''Üç… iki… bir…'' Ekranın üstündeki sayaç düştü, homurtu patladı: “BAŞLA!”

Beyazıd ayağını gaza yasladı; aracın motoru bir gürültü seli yarattı. Arabanın gövdesi hafifçe geriye savruldu, ben de koltuk başlığına gömüldüm. Emniyet kemerine yapışmış içimden dua ediyordum. Arabanın burnu öne fırladı; camdan rakip arabaların tamponlarının metalik siluetini izledim. Başlamıştık! Düzlüğün sonunda ilk viraja gelmeden devir saati kırmızı bölgeye yaklaşıyordu. Beyazıd omuzlarını biraz daha eğdi, direksiyonu sertçe kırdı. Arabanın arka tekeri kaydı; zamanın yavaşladığını hissettim. Metalik gövde virajı keskin bir çizgiyle aldı, çakıl taşları arka taraftan fırladı, gölgede savruldu. İçimde hem korku hem de tarifsiz bir coşku vardı. Ağırlığım sola, sağ kolum sola savruldu; üzerimdeki yük, heyecanıma mukabil artıyordu. Fakat karşımızdaki araç çoktan iç virajı önden kapmıştı. Beyazıd hızlıca direksiyonu kırsa da, pistin dışındaki toprak yüzeye ayak bastık; lastikler çakılları dans ettirdi. Birkaç saniyede hızımız kesildi. Kısa bir panikle fren yaptı; homurtu kesildi, virajı kaybedince öndeki rakip kaçtı.

''Hayır…!'' diye fısıldadım. Kalbim delinmiş gibi attı. Beyazıd kafasını bir an bile çevirmedi; gözleri önündeki aracı yakalamaya odaklanmıştı. Hızlıca düzelmeye çalıştı; yavaşça çakıllı zeminden asfaltın pürüzsüz yüzeyine geri döndük. Fakat ilk yarışta öne geçmek neredeyse imkânsızdı. Yarış alanı dar, araçlar hızlı; küçük bir kayma bile geri dönüşü zor bir dezavantaj yaratıyordu. İkinci viraja girerken biz hâlâ en öndeki aracın arkasındaydık. Yine de pes etmedi; Beyazıd gazı yavaşça kontrol etmeye başladı. Direksiyondaki parmak hareketleri, piyano tuşlarına basarkenki titizliği anımsatıyordu. Hız göstergesi tekrar yükselmeye başladı. Kalbimde umudun kıvılcımı yanıyordu.

İlk yarış bittiğinde, yarım tur geride kaldığımızı gördük. 2. olmuştuk. Rakiplerimiz alkışlıyordu, motor homurtuları hala havada rezonans yaratıyordu. Araba hafifçe titredi, subap sesleri tık tık ediyordu. Beyazıd pencereden başını dışarı uzatıp etrafı kolaçan etti.

''İkinci tura hazırlan,'' dedi.

''Taktik değiştireceğim.''

Fren balatalarını ve lastik basıncını kontrol edercesine direksiyona dokundu. Geri vites sesini duyunca içimde bir korku yumruğu sıkıştı ama bu sefer pes etme zamanı değildi. İlk yarışı kaybetmek, ikinci için daha büyük bir zafer isteği uyandırmıştı. Adrenalinin bize verdiği enerji, şimdi bir hırs haline gelmişti. Bekleme alanına dönerken, yol kenarında duran Nejdet ile Merve el sallıyor ve coşkulu bağırışları duyuluyordu. Merve, en önden manevra işaretleri yapıyor; Nejdet, kaskını sallayarak destek veriyordu. “SIFIR!” nidaları arabanın içindeki sessizliğimize eşlik ediyordu. Onların bakışları, kalbimi yeniden doldurdu. Bir umur ışığı ile. Timur nerede diye göz gezdirdim. O da onların yanında kollarını kavuşturmuş kaşları çatık öylece bakıyordu. Sinirin vücut bulmuş haliydi.

İkinci yarış başlamadan önce Beyazıd direksiyona iyice yaklaştı. Gözleri bir lazer demeti gibi önümüzdeki çizgideydi. İçimdeki heyecanla beraber soğukkanlılık birleşiyordu, bir sanatçının atacını keserkenki olgunluğu gibi…

Yine “3… 2… 1… BAŞLA!” sinyali duyulduğunda, bu sefer ilk yarışta kaybetmenin verdiği deneyimle hareket ettik. Beyazıd ayağını gaz kalibrasyonundan emindi, arabayı hafifçe geriye yaslayıp gazı yumuşakça açtı. Araç, adeta bir yılan kıvrımıyla pistte akmaya başladı. Bu sefer viraja gelmeden önce hızımızı koruduk; rakiplerimiz bazısını savrulmaya zorladık bazısını ise gaza erken basınca savrulan pozisyona düşürdük!

Gözlerim önümüzdeki reflektörlere odaklandı; Beyazıd’ın yüz çizgileri sallanmadan sabit kaldı. Motor homurtusu yükseldi, altın bir kiriş gibi geceyi deldi. Aracın gövdesi çakıllı zeminde titremedi, virajı keskin ve akıcı bir çizgiyle aldı. Birkaç saniyede öndeki arabayı sollamayı başardık. İçimde parlayan bir coşku ateşiyle Beyazıd'a döndüm.

“Başardık!”

Önümüzdeki son düzlükte gaz tamamen açıldı; hız göstergesi 200 kilometreyi geçti. Beyazıd’ın gözleri ışıldadı; titreşen dudağından minik bir gülümseme yayıldı. Kendinden emin, nadir ve o yakışıklı gülümsemesi. Motorun hırıltısı, rüzgârın uğultusuna karıştı; aracın içinde estetik bir uyum dans ediyordu. Sonunda, ışıklı bitiş çizgisini geçerek, galibiyetin eşiğinde bulduk kendimizi! İlk yarışın verdiği hırsla ikinciyi kazanmak, tatlı bir zafer kokusu gibi aklımda yer etti. Beyazıd bana dönerek göz kırptı. Kalbim yeniden atmaya başladı

O anda, dışardan yükselen kalabalık tezahüratları duydum. Bizimkiler bağırıyordu. Merve’nin “En iyisisin!” çığlıkları, Nejdet’in “Yürü be Beyazıd!” nidaları kulaklarımda yankılandı. Üçüncü turun başlangıcına yaklaşırken nefesim kesilmişti. Lastiklerin asfaltla buluştuğu o andaki keskin kokuyu hâlâ duyabiliyordum. Yanımda; parlak kırmızı Ferrari, mat siyah Nissan ve canlı mavi Subaru öne sıralanmıştı. Bizim Porsche ise gece mavisi bir gölge gibi bekliyordu. Beyazıd’ın yüzündeki odaklanmayı görmek, kalbime ayrı bir cesaret aşılıyordu.

“Eğlendin mi güzelim?” dedi bana bir anda, o kısık ama derin ses tonuyla. Güzelim mi? Gözlerim kelimenin şokuyla genişlemişti. Öylece deniz gözlerine bakakalmıştım. Sahi ne kadar güzeldi gözleri. Kendime geldiğimde başımı salladım. Gülümseyip bir anda yanağımdan bir makas aldı. O önüne dönerken ben ondaydım. O harekette. O andaydım.

“3… 2… 1… BAŞLA!”

Kulaklarımı dolduran sesle kendime geldim. İlk virajda Ferrari’nin parlak gövdesi öne fırladı; yansımalar gözlerimi kamaştırdı. Beyazıd ise Porsche’yi sağa yanaştırıp frenleri özenle kullanarak iç çizgiyi kapmayı başardı. Rüzgârı kulaklarımda hissettim; saçlarım aracın içinde savrulurken bir tür özgürlük çığlığı attım.

Düzlüğe çıkarken siyah Nissan bizi sollamaya çalıştı ama Beyazıd ani bir manevrayla onu geri itti. Arabanın gövdesi çakılları savuruyor, motorun homurtusu vücuduma işliyordu. Mavi Subaru son viraja doğru hafif kaydı, ben panikle ellerimi direksiyonu tutar gibi ellerimi sıktım; Beyazıd ise gaza yavaşça yüklenip bize açıyı kazandırdı.

Son düzlükte Beyazıd’ın odaklanmış nefesini duydum. Farlar önümdeki çizgiyi bir şerit gibi aydınlatıyordu. Gazı tamamen açtı; Porsche, rüzgârı yararcasına öne fırladı. Kırmızı Ferrari ile Nissan’ı aynı anda geride bırakırken kalbim yumruk gibi atıyordu.

Ve sonra… bitiş çizgisini geçmiştik. “KAZANDIK!” diye bağırdım. İkimiz de gülümsüyorduk. Beyazıd başını koltuğa yaslayıp derin nefesler veriyordu.

Arabanın kapısını yavaşça açarken, dışarıdaki kalabalığın coşkusu kulaklarımı doldurdu. Grubumuz hemen etrafıma toplandı. Nejdet kollarını iki yana açarak, “İşte bu be!” diye bağırdı. Merve gözlerini kocaman açmış, ağzı açık bir şekilde bana bakıyordu. “Harikaydınız!” diye sevinçle seslendi. Herkesin sesi birbirine karışıyordu, bir an için sadece kazandığımızı hissetmek güzeldi.

Tam o sırada, Beyazıd ağır adımlarla yanıma yaklaştı. Gözleri doğrudan gözlerime kilitlendi. Yüzünde sıcak bir tebessüm vardı. Hiçbir şey demeden, kolunu omzuma attı. Bu çocuk... Daha birkaç gün önce bana dokunmaktan çekinen çocuk şimdi böyle samimiydi. Neler oluyordu? Omzumun üzerinden parmaklarının ağırlığını hissedebiliyordum. Donup kaldım. Ne bir şey söyleyebildim ne de hareket edebildim. Göz ucuyla diğerlerine baktım.

Nejdet’le Merve göz göze geldi. Merve’nin kaşları biraz kalktı, Nejdet’in ise dudak kenarı belli belirsiz kıvrıldı. Şaşırmışlardı ama belli etmemeye çalışıyorlardı. Sonra gözlerim Timur’a takıldı. Timur’un gözleri kıpkırmızı kesilmişti. Bakışları, Beyazıd’ın omzumdaki kolunda gezindi, sonra doğrudan benimle buluştu. İçimde bir ürperti hissettim. Gözleri... alev gibi parlıyordu. Aniden ileri atıldı. Beyazıd’ın yakasına yapıştı. Kolumdan çıkmasıyla ne olduğunu anlayamadan bir anlık boşluk yaşadım.

“Sana o kızı götürme dedim!” diye haykırdı Timur.

Beyazıd gözlerini kıstı ama soğukkanlılığını korumaya çalışarak dudaklarını sıktı. “Sen iyice rollendin! Gerçekten sevgilisi mi sanıyorsun kendini?”

Timur’un göğsü inip kalkıyordu. Yumrukları sıkılıydı. Beyazıd da boş durmadı, iyice yüzünü yaklaştırdı. İkisinin arasında kıvılcımlar uçuşuyordu. Çevredeki uğultu azalmış gibiydi. Herkes onların ne yapacağını bekliyordu.

Beyazıd alçak ama vurgulu bir tonla “Sen sadece benimle değil, geçmişle de kavga ediyorsun! Gül’ü hâlâ yaşıyorsun Timur.” dedi O an sanki biri Timur’un damarına bastı. Omuzları kasıldı, gözleri daha da sertleşti. Nejdet hemen araya girdi. “Tamam! Yeter!” diye bağırdı. “Burada birbirinizi mi parçalayacaksınız?!”

Nejdet ikisinin arasına girip Beyazıd’ı geri itti, sonra Timur’u tuttu. Merve de hemen arkasından geldi, ortamı yumuşatmaya çalıştı.

Ben… Donmuştum. Kımıldayamadım. O kadar yorgundum ki. Hem zihinsel hem fiziksel. Beyazıd’ın kolunun sıcaklığı hâlâ tenimdeydi. Timur’un gözleri hâlâ aklımda çınlıyordu. Neden ben bu kadar büyük bir fırtınanın ortasındayım? Neden ben olmak zorundaydım?

Kitabı baştan düzenleyeceğim çiçekler. Bir hafta falan bölüm gelmeyecek o yüzden. O süreç boyunca tamamlandı kalacak.

Betimlemeler vs eksik mi ya da çok fazla kelime yanlışı var mı? Duyguları hissedebiliyor musunuz?

Bölüm : 05.08.2025 21:16 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
🔥 / Yasak Oyun (TAMAMLANDI) / 62. BÖLÜM - KAÇIŞ
🔥
Yasak Oyun (TAMAMLANDI)

41.3k Okunma

3.22k Oy

0 Takip
80
Bölümlü Kitap
1. BÖLÜM - OKUL2. BÖLÜM- İLK TEMAS3. BÖLÜM - BEŞ KURAL4. BÖLÜM - SEÇİLEN5. BÖLÜM - TESADÜF YOK6. BÖLÜM - KIRMIZI PENCERE7. BÖLÜM - KAN RENGİ8. BÖLÜM - BİR BAKIŞ9. BÖLÜM - BUZ PARÇASI10. BÖLÜM - PARTİ11. BÖLÜM - GEÇMİŞİN YÜKÜ12. BÖLÜM - UCUZ NUMARALAR13. BÖLÜM - İYİ OL14. BÖLÜM - TARAFSIZ15. BÖLÜM - GRİ16. BÖLÜM - NET CEVAP17. BÖLÜM - KIZIL HAVUZ18. BÖLÜM - GÜLÜMSE ADA19. BÖLÜM - EZİK20. BÖLÜM - DÖVÜŞ KULÜBÜ21. BÖLÜM - ZAAF22. BÖLÜM - ACININ ÇOCUĞU23. BÖLÜM - RİNG24. BÖLÜM - DOKUNMADIM SANA25. BÖLÜM - YENGE26. BÖLÜM - DANS ET27. BÖLÜM - UZAK DURUN28. BÖLÜM - SARIL BANA29. BÖLÜM - ABİ30. BÖLÜM - GERÇEK31. BÖLÜM - RESİM ATÖLYESİ32. BÖLÜM - ÇIĞLIK33. BÖLÜM - BENİM SAHNEM34. BÖLÜM - 12/D35. BÖLÜM - SADECE ARKADAŞ36. BÖLÜM - DELİSİN SEN37. BÖLÜM - EFSANE38. BÖLÜM - KARANLIK ADAMLAR39. BÖLÜM - ARKADAŞLARIM40. BÖLÜM - ÜÇ İSKENDER41. BÖLÜM - SIFIR42. BÖLÜM - TUZAK43. BÖLÜM - KÜL44. BÖLÜM - ADRES45. BÖLÜM - CD46. BÖLÜM - ÖNCE VE SONRA47. BÖLÜM - YUMRUK48. BÖLÜM - BUÇUK49. BÖLÜM - YARDIM EDİN50. BÖLÜM - NOT51. BÖLÜM - CAMİİ52. BÖLÜM - TOKAT53. BÖLÜM - YOYO54. BÖLÜM - ÇEKİ DÜZEN55. BÖLÜM - HAYATİ GÜVENCE56. BÖLÜM - YENİ DENGE57. BÖLÜM - GÜZELLİK58. BÖLÜM - RANCH SOS59. BÖLÜM - UFAKLIK60. BÖLÜM - FERYAT61. BÖLÜM - YARIŞ62. BÖLÜM - KAÇIŞ63. BÖLÜM - ÇILGIN ŞEY64. BÖLÜM - YENİ MEKAN65. BÖLÜM - KROKİ66. BÖLÜM - SEVGİLİ67. BÖLÜM - MARKET68. BÖLÜM - DAVET69. BÖLÜM - MİSAFİR70. BÖLÜM - YARA71. BÖLÜM - NORMAL72. BÖLÜM - HACKER73. BÖLÜM - İLK74. BÖLÜM - ANTRENMAN75. BÖLÜM - YILDIZ76. BÖLÜM - BUSE77. BÖLÜM - MORLUK78.BÖLÜM - PEÇETE79. BÖLÜM - İTİRAFFİNAL
Hikayeyi Paylaş
Loading...