
RÜZGAR
Adenin benimle Ankara’ya gelmesi benim için yapabileceği en büyük fedakarlıktı. Onu istemeden de olsa herkesten uzaklaştırıyordum bunu düşünmek benim için korkutucu bir düşünce de olsa benimle mutlu olduğunu bilmek içime su serpiyordu.
Babaannem’e telefonda aden ile nişanlanacağımızı söylediğimde “çok şükür” demesi beni fazlasıyla mutlu etmiş ve ruhumu okşamıştı. Sadece benim değil ailemin de onu bu kadar sevmesi ve benimsemesi çok önemliydi. Hazırlıklar hızla devam ediyordu.
Aklının her hangi bir eşyada kalmasını istemiyordum , neyi nasıl istiyorsa o şekilde olmalıydı. Ailesinin olmadığını hissetmemeliydi. Abisinden yardım almayacağına adım kadar emindim , o ne kadar yardımcı olmak istiyorum dese de ondan tek istediğim yanımda olmasıydı. Eşyları seçerken o kadar hevesli görünüyordu ki arada bir “ bunun üzerine dekor eşyaları koyarım , kitap da olabilir” diye kendi kendine kafasında kurup konuşuyordu. Bu zamana kadar böyle güzel bir manzara yaşamamıştım. Evimizin her detayını en ince ayrıntısına kadar düşünüp ince ince dokuyordu adeta.
Cuma günü tek bir mesaj kalbimin atışını durmasına yetmişti. Tekrar ona bir şey oldu korkusu kapladı bedenimi mesaja henüz girmeden aradım. Sesini duyduğumda iyi geliyordu ama görmeden emin olamazdım. Komutanlıktan çıkarken Ali ile çarpıştığımda
Ali : ne oldu lan iyi misin ?
Aden kaza yapmış
Diyerek hızla çıktım. Beş dakikalık yol yarım saat gibi geldi sanki. Git git bitmedi bir türlü. Onu gördüğümde iyi görünüyordu hızla yanına yaklaşıp baştan aşağı süzdüm bir yerinde bir şey yoktu kendime çekip sıkı sıkı sarıldım. Bu korku , ona bir şey olacak korkusu beni kalpten götürebilecek bir korkuydu.
Karşımda duran adamı bir yerlerden tanıyordum fakat çıkaramamıştım , vedalaşırken Adenin ismini söylemesi iğneleyiciydi sanki. Farklı bir ses tonu ile söylemişti. Veya benim kulaklarım Adenin ismini benden başka bir erkekten duyduğunda alarma geçiyordu. Bir de yetmezmiş gibi elin herifinin elini tutuyordu. Bu kız benim sınavımdı ve bu gidişle kıskançlık konusunda sınıfta kalacaktım.
Adeni eve bıraktığımda bir süredir aklımda olan telefon görüşmesini yapmak için telefonumu elime aldım. Annesini arayacaktım , her ne olursa olsun ben onun gözlerindeki eksikliğin fazlasıyla farkındaydım.
Bir an duraksayıp ben böyle bir adam değildim ne ara bu hallere düştüm diye geçirmeden edemedim. Ama o her şeye değerdi.
Annesini aradığımda telefon uzunca çaldı , açmayacak diye düşünmeye başlamıştım ki telefondaki ses beni kendime getirdi
Annesi : Efendim rüzgar ?
Nasılsınız efendim ?
Annesi : bir sorun mu vardı ?
Sizlere bir kaç şey söyleyeceğim dinlerseniz tabi.
Annesi : Ne sebeple aradığını fazlasıyla merak ediyorum.
Yarın nişanımız var , aden elbette mutlu fakat ben onun gözlerindeki eksikliğin farkındayım. O size kırgındı fakat özlemi ve eksikliği bunun önüne geçti. Beni istemiyor olabilirsiniz saygım var ama kızınızın size ihtiyacı var. Çok özledi sizi. Eğer bir şansım varsa uçak biletlerinizi ayarlayabilirim hemen.”
Annesi : Kızımı seviyor musun gerçekten ? Seni istemeyen bir annesi olduğunu bile bile.
Benim için önemli olan adeniin sevgisi , ama siz aden için hassas noktasısınız bu yüzden benim içinde öyle sayılırsınız.
Annesi : Affedecek mi beni sence ?
Yarın gelirseniz bir şansınız var ama yarın tek kalırsa sanmıyorum.
Annesi : konumu ve saati paylaşır mısın benimle
Gelecek misiniz ?
Annesi : evet uçak bileti bulup geleceğim.
Teşekkür ederim
Annesi : ben teşekkür ederim.
Telefonu kapattığımda adene en güzel hediyeyi verecektim sanırım. Umarım bir sorun çıkmaz ve her şey normal ilerlerdi. Mutluluk göz yaşı akmalıydı artık.
Bir kadın hayatımın tam merkezine yerleşmiş ve aklım , kalbim , beynim sadece onun için çalışıyor gibiydi. Ne garip bu yaşadıklarımız seneler önce kendime söz vermiştim , hayatıma hiç bir kadını almayacağıma dair. Kendime verdiğim sözü bile tutamadım , zaten konu o olduğunda verdiğim sözleri tutamayan bir adamdım. Ona dokunmayacağıma dair de söz vermiştim , bu hayattaki en büyük yenilgim onaydı. O mavi gözlere yenilmiştim.
Nişan günü geldiğinde sabah karşımda duran kadının elleri titriyor ve heyecandan kalbi bir kuş gibi çırpınıyordu. Burukluğunu en derinlerime kadar hissedebiliyordum. Ve onu çok iyi anlıyordum , anne ve babasının yokluğu çok derinden etkiliyordu. Benimle tanışana kadar el bebek gül bebek büyümüş bir kızken , benden sonra her şeyini kaybetmiş , aklını bile kaybeden bir kadına dönüşmüştü. Ona olan sevgimi her anlamda hissetirmeliydim. Belki de o yüzden di bu çabalarım , o yüzden ailesi ile kopmasını istemiyordum. Annesinin geleceğini söylememek için zor tutuyordum kendimi , onları kuaföre bıraktığımızda hemen arası yanıma çektim
Aras dün anneni aradım
Aras : ne yaptın oğlum sen , bir şey dedi mi ? Bak dediyse takma ve adene anlatma ben sizin yanınızdayım.
Geliyorlar , inerler hatta birazdan
Aras : ne ? Ne demek geliyorlar ?
Dün konuştum , adenin üzüldüğünü söyledim , anlattım. Geliyorlar
Aras : Helal olsun sana , ben o kadar dil döktüm kabul etmedi
Aden mutlu olacak
Aras : hem de çook , biliyor musun gözüm arkada hiç değil , korkuyorum ama senden kaynaklı değil. Benim gözümde hala küçük bir kız olduğu için abisi olarak korkuyorum. Ama senin sevgini gördükçe bu hayatta onu senden başkasına emanet edemeyeceğimi bir kez daha anladım.
Eyvallah kardeşim , o benim hayatımın ta kendisi. Gözün arkada kalmasın , son nefesime kadar onun mutluluğu için çabalayacağım.
Aras : eminim.
Aras omzuma vurarak bizi çocukların yanına yönlendirdi. Daha önce de ilişkim olmuştu , ailesine açıklama yapmak benim için saçmaydı o zamanlar , aslında umurumda da değildi sanırım. Ama konu aden de çok farklıydı , adene içim titriyordu. Onun için değerli olan herkes benim için de değerliydi ve önemliydİ. Tıpkı annesi gibi , sivri dilli bir kadındı normal şartlarda tavrımı çok net belli ederdim ama aden üzülürdü. Onu üzmektense annesi ile günlerce konuşabilirdim.
Kuaförde işleri bittiğinde bende evde hazırlanmış bir şekilde haber bekliyordum. Kapıda çocuklar toplanmaya başladıklarında baranın seslenmesi ile indim. Kuaföre doğru yola çıktık. İçimde ki kıpırdanmanın sebebi nişanlacak olmam mıydı yoksa adene bir adım daha yaklaşıyor olmak mıydı kararsızdım. Her iki sonuçta ona çıktığı için iki yanıt da mutlu etmişti.
Kuaförün kapısı açıldığında gözüm kapıdaki hanımefendiye iliştiğinde hemen başımı çevirdim , adenden başkasına kör olmak istedim. Gözüm onu arasa da yoktu , bir kaç adım içeri attığımda içimden “ siktir . bu ne güzellik” diye geçirdim. O an donup kalmıştım , prensesler gibiydi. Çok bilmem masalları fakat o masallardaki prenseslere taş çıkartacak güzellikteydi.
Mavi gözleri arada doluyor , ve akmaması için sürekli yukarı bakıyordu. Bir kaç adım ona attığımda
Hiç bir şey diyemiyorum
Demekle yetindim , şu an da onun güzelliğini anlatabilecek hiç bir kelime lügatımda yoktu. Elini tutmam için bana doğru uzattığında tek bir hamle ile kendime çektim , sarılır sarılmaz gözlerim dolmuştu. Senelerce bu günü beklemiştim , bir gün kavuşacaktık biliyordum.
Baran’ın adene yaptığı misilleme ile gözlerimi ona çevirdim ve beni anlayabileceği bir bakış attığımda karşımdaki çocukluk dostum ellerini havaya kaldırdı teslim oldum der gibi. Adenden ayrıldığımda ellerini bırakmadım , çok güzeldi şu an onu bu odadaki herkesten kıskanabilirdim.
Çok güzel olmuşsun.
Aden : teşekkür ederim , sende fazla yakışıklı görünüyorsun.
Bu söylediğinde ciddi miydi acaba diye düşünmeden edemedim , bu güzelliğinin karşısında yanına yakışabiliyor muydum? Kendime ufak bir göz gezdirdim , adenin bakışları bana yöneldiğinde tutuuğum elimi daha sıkı tuttu.
Onları mekana bıraktığımda amcanın yanına gidip bir sorun olup olmadığını sordum ve aldığım yanıt ile gülümseyip mekandan ayrıldım. Babaannemin sabırsızlandığını biliyordum. Eve vardığımda Babaannemin yanına çıkıp
Hazır mısın Hülya Sultan
Babaannem : hazırım oğlum , bi bak bakayım bunları aldım adene. Yeterli mi ?
Babannemin çıkardığı takılara göz gezdirdim , aden bunları takmazdı ve fazla bulurdu. Babaannemin hevesini kırmamak adına
Emin ol aden bunlara fazla diyecek
Babaannem : Biliyorum , bildiğim için daha fazlasını yapmak istiyorum.
Nasıl ?
Babaannem : Gözü servetinde değil , sadece seni sevmiş başka da istediği bir şey yok. Onu o gün buraya çağırdığımda önüne tüm pahalı markaların takılarını çıkardım , hepsine göz ucuyla baktı ve hiç düşünmeden “siz istediğinizi takın” dedi. Bu cevap istediğim cevaptı. Ve şu an tüm servetimi onun önüne serebilirim.
Aşk olsun babaanne aden bu yaptığını duysa üzülürdü. Bana sorman yeterliydi , kız şirketimizin olduğunu bile daha yeni öğrendi.
Babaannem : Nasıl yani bilmiyor muydu ?
Hayır , söyleyecek fırsatım hiç olmamıştı. En son barışmamızda laf arasında öğrendi.
Babaannem : bak şimdi daha da mutlu oldum.
Ah babaanne ah .
Irmaktan aldığımız habere göre mekan fazlasıyla dolmaya başlamıştı ve adenin annesi gelmişti. O an onu görmeyi çok isterdim , ama ailece olmaları daha doğruydu. Tüm herkesi toparladıktan sonra
Ali : Yengeyi alalım da gelelim artık hadi
Dediğinde omzuma vurdu , erkeksi bir gülümseme ile karşılık verdiğimde arabalara bindik. Adene yola çıktığımızda haber vereceğimi söylediğim için hemen mesaj attım
Güzelim beş dakikaya ordayız.
Mesajı gördüğünde kalbinin ritminin değişeceğinde emindim. Mekana geldiğimizde kapıda bekleyen o mavi gözler , üzerine giydiği beyaz elbisesi ve o papatya sarısı saçları tam bir görsel şölendi benim için. Heyecandan elini nereye koyacağını ne diyeceğini bilmiyordu
Aden : Hoşgeldiniz
Demekle yetindi sadece , çiçeği ve çikolatayı ona uzatıp babası ve annesi ile görüştüm. Annesinin elini öpmek için hamle yaptığımda annesi samimi bir şekilde kollarını açtı , karşılık verdiğimde ise
Annesi : Özür dilerim oğlum , aden benim kızım o affeder ama sen de affedersen ben artık yanınızda olmak istiyorum.
Aden affetiyse bana söz düşmez
Diyerek ayrıldım annesinden. Aklı başına gelmiş demem ne kadar doğru olurdu bilmiyorum ama bu kelime tam olarak annesini anlatıyordu şu an.
İsteme esnasında adenin mutluluğu gözlerindne okunuyordu , babasından istenmişti. Bu onun için gurur vericiydi sanırım. Kahvem geldiğinde bir an duraksadım tuz atmış olma olasılığı çok yüksekti. Ama hazırdım tek hamlede içecektim , yan taraftan baranın keyifli gülüşü “ sıra sende” der gibiydi. Fincanı alıp tek hamlede içtim , bal gibi tatlıydı fazla tatlıydı hatta. Yüzüm buruşmuş olacak ki aden hafif gülümsedi.
Yüzükler kesildikten sonra takı töreni de bitti. Adenin bu kargaşada ilk dans şarkısını seçmeyi unuttuğunu biliyordum. Çok önemli değildi benim için fakat o böyle şeyleri önemserdi. Bunu bildiğim için önceden bizim şarkımızı çalmalarını istemiştim. Dans ederken gözleri ile beni yiyordu sanki. Bir ara kulağıma doğru
Aden : Çok yakışıklısın , ve benim için bu durum katlanılmaz bir hal alıyor.
Başımı hafif yana çevirerek güldüm o esnada tekrar kulağıma
Aden : bunu yaptığında daha da zorlanıyorum binbaşı
Ben senin her haline karşı zor duruyorum emin ol bu daha zor
Diyerek belindeki elimle onu kendime daha da yakınlaştırdım. Buram buram o kadınsı kokusu geldi burnuma , gözlerimi kapatıp başımı başına yasladım. Dünya durmuş gibiydi , o benim kollarımdaydı ve hayallerimize bir adım daha yaklaşmıştık. Aden sevdiğim kadın , yüzündeki mutluluk bir ömür devam etsin. Klabim sadece sen diye atıyor.
Dans bittiğinde hızlı bir geçiş yapılarak horon çaldığında iki kardenizlinin nişanından beklenecek bir performanstı tabi. Aden direk elimi tuttuğunda başımla “hayır” dedim . Lütfen der gibi baktığında “düğünde söz” dedim fısıldayarak ve kenara çekilip onu izledim. Kalabalıktı fakat aden parlıyordu.
Horon , halay , misket derken güzel ilerliyordu saatler. Misafirler oldukça keyifli ve mutluydu. En önemlisi aden bu günün hakkını veriyordu. Bir an olsun oturmamıştı yerine , arkadaşları ile sanki senelerdir bu günü bekliyor gibi eğleniyordu. Bir süre izledim onu o sırada ırmak yanıma geldi
Irmak : Çok mutlu
Başımla onayladım ırmağı
Irmak : Rüzgar , biz bu günlerin hayalini kuruyorduk küçükken. Aden pek sevmezdi hatta dalga geçerdi , daha sade şeyler isterdi. Ama anlıyorum ki şimdi o zamanlar aşk ne demek bilmiyordu , aşk adeni çok mutlu bir kadın haline getirdi şu enerjisi geri gelmeyecek diye çok korkmuştum. Iyiki geldin
Irmağın şu an karşısında gördüğü kişi aden değildi , çocukluk arkadaşıydı küçük bir kız görüyor gibi konuşuyordu. O adenin küçüklüğüydü ve ırmak adenin sır kutusuydu. Şu an ırmağın gözünde yedi sekiz yaşlarındaki yakın arkadaşı oynuyordu bunu ırmağın adene olan bakışlarından anlamam zor değildi.
Çok güzel ve özel bir kadın
Irmak başıyla onaylarken gözleri dolmuştu daha fazla uzatmamak adına “had geç fazla ayakta durma” diyerek onu yerine yönlendirdim. Nişan oldukça keyfili geçmişti ki sonuna gelmiştik.
Baran : Takılacak mıyız ?
Kardeşim başka zaman biz yarın yola çıkacağız
Baran başıyla onayladığında salonda sadece yakınlarımız kalmiştı. Ve en zor anlardan biri gelmişti , Aden annesi , babası , ırmak ve arkadaşları ile vedalaşacaktı. İlk olarak arkadaşları geldiğinde sarılıp uzatmadılar sıra barana ve ırmağa geldiğinde , ağlayacaktı daha şimdiden gözleri dolmuştu.
Irmak : Kendine çok iyi bak orda uğur böceğim , İstanbula gelmeyi unutma. Zaten biz de geliriz ama sen de gel. Çok mutlu ol hep yanındayım.
Irmak ağlamaya başlamıştı , hormonlardan kaynaklı diye düşünerek beynimi susturdum.
Aden : sizi çok seviyorum
Irmak ve baran mekandan ayrılırken aden çoktan babasına sarılmıştı bile.
Babası : düğünde görüşeceğiz güzel kızım , hep yanındayım tek telefonunla tamam mı ? - iyiki varsın
Annesi : Güzel gözlüm , ağlama çok yakında yine görüşeceğiz. Kendine iyi bak , kahveyi çok içme bak. Birbirinize emanet olun.
Herkes mekandan çıktığında kemik kadro kalmıştık. Deniz , Aras , hande ve Ali.
Deniz : günün değerlendirmesini yapmak için birer kahve ?
Dediğinde gözlerimi adene çevirdim yorgundu her halinden belliydi
Yorulduk başka zaman
Aden : Başka zaman uzun bir süre olmayacak , bir kahve sadece ?
Güzelim yoruldun diye dedim sorun değil sen istiyorsan
Aden : istiyorum
Adeni kendime çekip kanatlarımın altına aldım. Küçük bir kız çocuğu gibiydi , bu ayrılık onu düşündüğümden fazla etkilemişti. Denizlere gidip kahvelerimizi içtik nişan ile ilgili adenin tabiri ile “ bilgi aktarımı” yapıldı. Saat ilerlediğinde ayaklanıp ayrıldık. Yarın erken saatte yola çıkmamız gerekiyordu.
ADEN
Günlerdir uğraşıp , stresten strese koştuğumuz o gün gelip geçmişti. Annemler istanbula geçip oradan da yurt dışına tekrar döneceklerdi. Abimlere geçtiğimizde kahveleri içip dağıldık. Abimin gözlerindeki o hüzünü gördükçe içim parçalanıyordu. Hemen “yorgunum” diyerek odama geçtim. İzmirde son akşamımdı , Şimdi Anakarada yeni bir başlangıç bizi bekliyordu.
Sabah gözlerimi açtığımda yataktan kalkmak istemedim telefonumu elime aldığımda ise rüzgarden mesaj vardı
Rüzgar : günaydın güzelim
Ben hazırım çıkıyorum
Mesaj atalı yaklaşık yirmi dakika olmuştu , gelmiş olması gerekiyordu. Hemen aradım
Neredesin ?
Rüzgar : İçerde seni bekliyoruz
-geldin mi sen ?
Rüzgar : Güzelim hadi da
Telefonu kapatıp içeri geçtim hızla , rüzgar beni gördüğünde gülmeden edemedi , bir an kendime göz gezdirdim , pijamalarıma gülüyordu. Ne vardı yani ördekli pijamalarım vardı alt tarafı.
Gülme ya beni neden aramadın ?
Rüzgar : uyanırsın diye düşündüm
Hazırlanayım ben
Rüzgar : Valizin hazır mı ?
Içinden kıyafetlerimi alınca hazır olacak
Rüzgar : tamam güzelim
Içeri geçip üzerimi değiştirdim , hiç bir şey yapmadım saçımı yarım toplayıp içeri geçtim elimdeki valizimle.Rüzgar beni gördüğünde ayaklandı. İlk olarak yiğitin yanına gidip bol bol öpüp kokladım.
Sıra denize geldiğinde mavi gözleri çoktan kızarmıştı ,
Deniz : Senin yokluğuna alışmak canımı sıkıyor.
Geleceğim merak etme sık sık yanınzdayım ama siz de gelin.
Deniz : geliriz tabi , aden çok mutlu ol.
Derken sarılmıştı kulağıma sadece benim duyabileceğim ses tonu ile “ sinirlenip ani çıkışlarını durdur , herhangi bir durum yaşadığında bir telefon uzağındayım ve her zaman buradayım” dediğinde gözlerimden akan damlalar hızlanmıştı.
Abim bize bakmıyordu , arkası dönüktü her ne kadar kabul etmiş olsa da istemiyordu biliyordum.
Abi ?
Bir kaç kez seslendim dönmedi , en son dayanamayarak döndüğünde gözleri kızarmıştı , boynuna sarıldım
Aras : Çok dikkat et beni habersiz bırakma. Bir telefon bak tek bir telefon ile yanında olurum unutma. Maddi manevi hep buradayım , ve orada akıttığın her göz yaşının hesabını bu heriften keserim. Çok netim bu konuda.
Merak etme bundan sonra mutluluktan olur sadece. Seni çok seviyorum abi , sen benim bu hayattaki en büyük şansımsın. Yeğenime iyi bakın tamam mı ?
Herkes güldüğünde rüzgar da vedalaştı abim rüzgarın kulağına söylüyor olsa da oda o kadar sessizdi ki duymamamızın imkanı yoktu
Aras : Sana emanet
Eyvallah , gözün arkada kalmasın
Aras : Tek damla göz yaşında geri getiririm buraya.
Olmayacak
Aras : eyvallah
Vedalaştıktan sonra aşşağı inerken merdivenlerde durup el salladım üçüne de , daha fazla durursam zorlanacaktım o yüzden hızla ayrıldım. Arabaya bindiğimde göz yaşlarım peş peşe akıyordu.
Rüzgar : yapma böyle
Iyiyim sorun yok
Rüzgar : Vazgeçebilirsin , ben seni bu kadar üzecceğini tahmin edemedim. Özür dilerim
Rüzgarın elini tutup
Saçmalama sadece vedalar beni her zaman ağlatır. Asıl senin yanında olmazsam üzülürüm ben.
Başıyla onaylayıp yola koyulduk. Kahvelerimizi aldıktan sonra uzun bir yolculuk bizi bekliyordu sohbet ederek , şarkı söyleyerek ve Ankara ile ilgili konuşarak yola devam ettik.
Ankara’ya vardığımızda saat beş olmuştu bile yeni evimizin önünde durduğumuzda bir göz gezdirdim , güzel bir yere benziyordu fakat fazlasıyla yabancıydım. Rüzgar valizlerimizi aldığında yukarı çıkmaya başladık. Kapıyı açtığımızda derin bir boya kokusu vurdu yüzümüze , ev sahibi yeni boyatmış olmalıydı. Eşyalarımız dün gelmişti fakat hala paketli bir şekilde duruyorlardı.
Çok iş var nerden başlayalım ?
Rüzgar : ben birilerini ayarlarım gelip hallederler, sen hazırlan Ankarayı gezelim biraz.
Hayır ben yerleştirmek istiyorum
Rüzgar : güzelim çok yorulursun , çok işi var buranın
Olsun beraber yaparız
Rüzgar : tamam sen ne dersen o
Rüzgarın yanağına ufak bir öpücük bırakıp hemen temizliğe ve yerleştirmeye başladık. Aslında eşyalar önceden geldiği için çok bir iş yoktu ve iki kişiydik hızla halledebilrdik. Akşam saat geç olmaya başladığında
Rüzgar : yeter devamını yavaş yavaş yaparız artık
Bende yoruldum
Yorulmuştum , acıkmıştım ve kahvem yoktu ve bunu rüzgara söyleyemiyordum nedenini bilmediğim bir şekilde.
Rüzgar : gel dışarda yemek yiyelim hem dolaşmış oluruz.
Yarın işe gitmeyecek misin yoruldun.
Rüzgar : yarın değil , çarşamba gideceğim
Aa güzel o zaman hadi çıkalım.
Hazırlanıp evden çıktığımızda ikimizde buraya fazlasıyla yabancıydık , rüzgar her an tetikte gibiydi , yabancı bir yerde olmak rahatsız etmiş olmalıydı onu da . Bir yer bulup yemek için oturduk. Siparişlerimizi verip uzun uzun sohbet ettik. Yemeklerimizi yiyip bir süre dolaştık Ankara sokaklarında. Eve geçmek için yola koyulduğumuzda
Rüzgar
Diyerek gözlerimi yoldan çevirip rüzgara yönelttim , bir anda beni kendisine çekip
Rüzgar : Alacağım güzelim bir yer bulup
Dediğinde başımı ona yaslayıp yürümeye devam ettik. Bir kaç açık yere baktıktan sonra bir yerde kahveyi bulup aldık. Eve geçtiğimizde hızlı birer duş alıp çıktık , ben kahveleri yaparken rüzgar ise televizyonu kurmaya çalışıyordu.
Kısa süren bir uğraştan sonra artık televizyon da kurulmuştu , kahvelerimizi içip televizyon izledik bir süre. Yorgunluktan kapanan gözlerime bir süre engel olmaya çalışsam da çok zordu , bunu fark ettiğinde
Rüzgar : hadi yatalım
Başımla onayladım ve yatağa geçtik. İkimiz de bir süre sessiz kaldık , uyumuyorduk boş olan odada gözlerimizi dolandırıyorduk. Kısa süre sonra bu derin sessizliği bozan rüzgar oldu
Rüzgar : iyi misin ?
Çok
Rüzgar : emin misin
Rüzgara doğru biraz yanaşıp başımı göğüsüne yerleştirdim
Fazlasıyla
Dediğimde beni kollarının arasına almıştı bile. Gözlerimi huzurla kapatıp o eşsiz kokusu eşliğinde uykuya dalmam çok da or olmamıştı.
Sabah gözlerimi açtığımda yanımda yatan adama bir süre sessizce göz gezdirdim , ellerimi yanakları ve saçlarında dolaştırmaya başladığımda hafif kıpırdanması ile durdum. Kaşları , gözleri , dudakları sanki benim için özenle yaratılmış gibi , onu izilerken bir anda belimden kavrayıp kendine çekmesi ile yüzüme yerleşen gülümseme bir oldu.
Ne zaman uyandın sen ?
Rüzgar : beni izlediğini anladığımdan itibaren uyanığım
Kötüsün
Rüzgar : beni fazla mı beğeniyorsun acaba ?
O nerden çıktı ?
Rüzgar : beni izlemenden
Bilmiyor musun cevabını ?
Rüzgar : bilmiyorum
Rüzgara biraz daha yaklaşarak “çok beğeniyorum” dediğimde derin bir nefes aldı , vücüdumuzu tamamen birbirine kenetlediğinde ellerimi saçlarında dolaştırmaya başladım.
Yaklaşık bir saat sonra ayrıldığımızda ,
Rüzgar : hadi kalk bakalım duş alıp kahvaltıya geçelim
Tamam sevgilim , handeleri de çağır istersen
Rüzgar : tamam güzelim
Hızlı bir duş alıp hazırlanmaya başladık , üstümüzü giydikten sonra içeri rüzgarın yanına geçtim
Hazırım sevgilim çıkabiliriz
Rüzgar bana döndüğünde bir süre gözlerini üzerimden ayırmadı , derin bir iç çekip başını yan tarafa çevirdi , tekrar gözleri benimle buluştuğunda ise bir kaç adım bana yaklaşarak
Rüzgar : güzelim dışarısı çok soğuk
Ama arabayla gideceğiz zaten
Rüzgar : İlla ki dışarda dolaşacağız , hasta olursun. Burası İzmire benzemez
Ama bunu giymek istiyorum rüzgar
Rüzgar : hasta olursun bebeğim
Olmam
Rüzgar : olursun güzelim
Bilerek yapıyorsun
Rüzgar : hadi güzelim altına düzgün bir şey giy
Hayır üşümem
Rüzgar : dellendirme beni
Sinirlenmeye yer arama
Rüzgar : Bak güzelim burası izmir değil , buranın insanı izmirin insanı gibi değil , ve en önemlisi ben burada seni yanlız bırakmaktan korkuyorum çünkü buraya yabancıyız. Bu yüzden beni yorma bu konuda. Rica ediyorum. Çok yakışmış çok güzel olmuş ama olmaz.
Sen varsın şu an , bana bir şey olmaz senin yanında
Rüzgar : Nerden vuracağını da çok iyi bil tamam mı ?
Kıkırdadığımda kapının çalması ile ikimiz de kapıya yöneldik , açtığımızda hande ve ali karşımızdaydı.
Hande : günaydın , ne oluyor sesiniz dışarı kadar geliyor
Günaydın sabah sabah rüzgar dozumu alıyordum bir şey yok.
Ali rüzgara ne oldu der gibi bakarken rüzgar ise ona bri şey olmadı der gibi başını salladı. Evden çıktığımızda Alinin bildiği bir kahvaltıcıya gidip siparişlerimizi verdik.
Hande : Kahvaltıdan sonra Anıtkabir’e gidelim mi ?
Ali : Kesinlikle
Rüzgar başını bana çevirdiğinde gözlerimle onayladım
Rüzgar : olur gidelim
Kahvaltılarımızı ederken ali ve hande den beklemediğimiz bir haber aldık
Ali : biz nikah kıyacağız bu ay
Rüzgar : hayırdır ?
Ali : Handenin ailesi benimle birlikte Ankaraya geldiğini duymuş , laf etmişler bizde zaten yaza yapacaktık uzatmanın bir anlamı yok artık.
Rüzgar : en güzeli , Ailesiyle arası hazır düzelmeye başlamışken tekrar başa dönmeyin.
Ali : aynen öyle kardeşim
Kahvaltımızı yapıp , arabaya yönelirken bir anda rüzgara döndüğümde daha hiç bir şey demeden gülmeye başlamış
Rüzgar : bulup alacağım
Dedi beni kollarının arasına alırken , gülüp başımı göğüsüne koydum bir süre öyle yürüdükten sonra
Rüzgar ben daha önce Anıtkabir’e hiç gelmedim biliyor musun ?
Rüzgar : ciddi misin ?
Evet , küçükken çok gelmek istedim ama hep bir terslik olmuştu. Şimdi seninle gelmek çok güzel.
Rüzgar : Bu beni fazlasıyla mutlu etti.
Beni iyice kendine çekip saçlarıma öpücük kondurdu , bir kahveci bulup ordan kahve aldık ve yola koyulduk. Vardığımızda içimi tuhaf bir his kaplamıştı , gurur , mutluluk , hüzün hepsi bir aradaydı sanki.
Çoluk , çocuk herkes havanın soğukluğunu önemsemeden buradaydı. Uzun bir süre gezip etrafı keşfettik. Daha sonra bir alışveriş merkezine geçip dolaşmaya başladık. Bir mağazanın vitrininde çok güzel dekorasyon ürünleri gördüğümde bir süre göz gezdirdim
Rüzgar : Bakalım mı ?
Başımla onayladım rüzgarı , bu markanın ürünlerini kendi evimde de kullanırdım ve oldukça severdim. Şu anki evimizde ise fazlasıyla eksik vardı , gözüme her çarpanı almak istesem de fiyatlarını tahmin etmekte zorlanmıyordum.
Rüzgar : Aden bizim bundanımız var mı ?
Rüzgar dönerek gülmeye başladığımda elinde duran kalpli bir pikeydi.
Kalpli soruyorsan yok hayır
Rüzgar : gülme
Rüzgar bir yandan eline büyük bir sepet alıp doldurmaya başlamıştı , geregkli gereksiz ne varsa almaya başladığında
Bunlara ihtiyacımız olduğunu sanmıyorum
Rüzgar : beğenmedin mi ?
Ihtiyacımız yok
Rüzgar : olsun.
Ben bir süre daha dolaşırken benimle aynı durumda olan hande ile göz göze geldik , onun da rüzgardan farklı bir hali yoktu ne beğenirse sepetine atıyordu. Bneim ise gözlerim iki fincana takılmıştı , sade şık ama birbirini tamamlayan iki fincan takımı. Elime alıp fiyatına baktığımda her ne kadar gereksiz bir fiyat olduğunu düşünsem de çok beğenmiştim. Fincanları elime alıp rüzgara doğru yürümeye başladım
Rüzgar , bunları alabilir miyiz çok beğendim.
Rüzgar gülerek elini yanağıma uzattı , yanağımı okşarken
Rüzgar : sen istersen tüm mağazayı alabiliriz.
Diyerek elimdeki fincanları sepete yerleştirdi.
Rüzgar : Güzelim ne eksik varsa alalım , sonra uğraşmayalım tekrar hadi başla artık.
Çok bir eksik yok.
Rüzgar : Olduğunu biliyorum aden hadi
Bir süre mağazada bir kaç kez aynı yerlerden geçiip durdum aslında haklıydı çok eksik vardı , hatta adam akıllı bir kahvaltı tabağımız bile yoktu. Ama ona çok fazla yüksenmiş olacaktım. Kendi kendime düşünürken rüzgar arkamdan gelip
Rüzgar : sinirlenmeye başlıyorum aden
Rüzgar
Rüzgar : eyvallah aden
Diyerek elindeki sepeti olduğu yere bırakıp çıkıyordu ki peşinden gidip kolunu tuttum.
Nereye ?
Rüzgar : Yarım saattir senin bir şey beğenmen için mağazayı en az on kere turladım sadece iki fincan alıp geldin yanıma. Evi dizecek , yerleştirerek bunlardan anlayan kişi senin bu kadar hevessiz olman kırıcı haberin olsun.
Ben çok yüklenmek istemedim sadece
Rüzgar : bunun bi önemi var mı sence benim için ? Sen beğen gerisini düşünme.
Sen bilirsin o zaman rüzgar bey
Hızla rüzgarın yanından ayrılıp sepeti elime aldım ve beğendiğim her şeyi sepete eklemeye başladım. Bir an gözlerim rüzgara değdiğinde oldukça keyifli bir şekilde beni izliyordu içimden “ ruh hastası bu adam” diye geçirmeden edemedim. Sanırım dışardan da çıkmıştı düşüncem ki bir anda yanımda beliren
Hande : Senin hevesini gördükçe , daha fazla heveslenip mutlu oluyor. Al ne beğeniyorsan.
Uzun bir süre sonra rüzgar ile kasaya geçip aldıklarımızı ödedik , çıkan rakam karşısında gözlerim yuvalarından çıkacaktı sanki. Kendimi kaptırmıştım her zamanki gibi. Rüzgar ise çok normal bir rakammış gibi hemen ödeyip poşetleri yüklenmişti.
Saat oldukça geç olmaya başlamıştı , yemek yiyip evlere dağıldık. Eve geçtiğimizde ise hızla üzerimizi değiştirip birer kahve yaptık ve beraber aldıklarımızı yerleştirmeye başladık.
Çok güzel oldular
Rüzgar : çok
Derin bir sessilzik oluştuktan sonra Rüzgar yanıma gelip gözlerime bakmaya başladığında bir şeyler konuşmak istediğini anlamıştım
Rüzgar : Güzelim , bak şimdi sen aileni , özellikle abini bile karşına alıp benimle buraya geldin. İyiki geldin ben çok mutluyum ama benim senden istediğim bir şey var.
Gözlerimi rüzgarın gözlerinden bir saniye ayırmadım ne oluyordu ne isteyecekti ki şimdi benden ?
Rüzgar : Biz nişanlandık yazın evleneceğiz ve sen hala benim paramı almak istemiyorsun. Bu beni çok rahatsız ediyor artık , özellikle bu durumda.
Ama ben sana anlattım bunu ve konuşmuştuk
Rüzgar : evet konuştuk ama şu an çalışmıyorsun ve benim müstakbel eşim benden çekiniyor.
Senden rica ediyorum şu kartımı al , bir şeye ihtiyacın olur ben olmam , alman gerekir veya her hangi bir şey olur bilemiyorum şu an ama yanında bulunsun. Ve harcamaktan çekinme.
Rüzgarın söyledikleri karşısında dolan gözlerimi durdurup dudaklarına ufak bir öpücük bıraktım
Seni seviyorum
Rüzgar : seni çok seviyorum.
Rüzgar : Yatalım mı artık ?
Başımla rüzgarı onayladım , yatak odasına geçip yatağa uzandık rüzgar tek eliyle belime sarılıp beni kendine çektiğinde başımı omuzu ve boynu arasına yerleştirip derin bir nefes aldım. İçimi huzur kaplamıştı. Bu ev bana her ne kadar yabancı gelse de yanımdaki adam bana her yeri sevdirebilirdi.
Rüzgar belimdeki eli ile o kadar sıkıyordu ki tamamen bütünleşmiş gibi ,
Özledin galiba ama nefesim kesilecek gibi.
Rüzgar : çok özledim
Bende özledim
Rüzgar : öyle mi küçük hanım
Başımla onaylarken rüzgarın elleri vücudumda gezmeye başladığında dudakları dudaklarımla buluştu ve özlemimiz , aşkımız bütünleşmişti artık.
Çalan bir telefon sesi ile hızla uyanmak durumunda kaldık , rüzgarın telefonunun çaldığını fark ettiğimizde rüzgar ayaklanıp telefonunun ekranına baktı kısa süre sonra ise gözleri benimkiler ile buluştu. Saat sabah dokuz olmuştu fakat bu saatte arayan kim olabilirdi ki ? Rüzgar telefonu açıp konuşmaya başladığında telefondan gelen kişinin bir kadın olduğunu anlamıştım ayaklanıp yanına gittim
Rüzgar : Efendim açelya ?
Açelya : Abime ulaşamadım da yanında mı rüzgar ?
Yine mi bu kız sinirlerim sabah sabah onayamaya fazlasıyla hazırdı zaten nerden çıkmıştı yine ? Ağzının payını vermemiş miydim ? Daha fazlasını istiyor gibiydi. Rüzgarın elinden telefonu çekip hoporlöre aldım telefonu
Rüzgar : Birincisi rüzgar değil rüzgar abi ikincisi yanımda değil sabahın köründe.
Açelya : tamam ya sakin ol kusura bakma rahatsız ettiysen.
Bir anda rüzgarın elinden telefonu çekip aldım ve ben konuşmaya başladım
Evet rahatsız ettin , abine ulaşamadıysan handeyi ara rüzgarı değil. Nişanlımı bir daha arama.
Açelya : ay sen de mi oradasın ,
Açelya sen beni anlamadın herhalde o saçlarını yolmadan da rahat durmayacağım diyorsan hiç üşenmen gelir o saçını başını yolarım. O sesin bağırmaktan çıkmaz hale getirir , o numaraya basan parmaklarını tek tek kırarım beni zorlama. Sana adam akıllı söyledim ama anlamayacak kadar hastasın sen. Uzak duracaksın , nişanlımın sesini bile duymayacaksın. Onun ismini hafızandan silip atacaksın. Yoksa hiç istemeyeceğim şeyleri sana yaşatmak zorunda kalacağım. Şimdi bu telefonu kapatıyorsun ve numarasını silip atıyorsun. Hadi canım hadi bakalım.
Bütün içimi döktükten sonra onu dinlemeden telefonu kapattığımda rüzgar yatağa otrumuş hayretler içinde beni izliyordu. Telefonu rüzgara doğru fırlatıp mutfağa geçtiğimde rüzgarın arkamdan “oovv kızı sözleriyle sikti attı resmen artık korkmam gerekiyor galiba” diye söylendiğini çok net bir şekilde duyabilmiştim.
Mutafğa geçip kahve yapmaya başladım kahvelerin olmasını beklerken bir yandan da sinirden uğraşamayacak olduğum saçlarımı topluyordum ve tabi kendi kendime de söylenmeyi ihmal etmiyordum.
“ Sabahın köründe adamı arıyor gevşekliğe bak ya , yok ya aden sen niye sıçmadın ağzına o gün , hanımefendi olacağın tuttu , yapsaydın arayabilecek miydi acaba?”
Rüzgar arkamdan gelmiş beni izlerken bana doğru yaklaşmaya başaldığında
Sakın yaklaşma sakın !
Rüzgar ellerini teslim oldum der gibi kaldırdığında “ben bir şey yapmadım” dedi bir anda.
Gözlerimi ona çevirip işaret parmağımı sallayarak
Bana bak binbaşı bir susarım iki susarım benim laz damarımı attırma. Seni de o açelyayı da çeker vururum yeter be sizinle mi uğraşıcam , şu kadarcık aklım kaldı zaten onu da kaçırtacaksınız.
Rüzgar gülüyordu sinirden mi yoksa söylediklerime mi gülüyordu anlayamamıştım. Kahvemi alıp salona geçerken rüzgarın omzuna sertçe çarparak ayrıldım mutfaktan. O da kahvesini alıp peşimden geldiğinde yanıma oturdu
Rüzgar : Sana ben bir şey yapmadım diyorum.
Hiç bir şey demedim , gözümü camdan ayırmadığımı görünce tekrar söze girdi
Sana diyorum
Susma bana bir şey söyle
Seni öldürürüm bak , yemin olsun seni öldürürüm rüzgar. Ne oldu da arıyor yine seni ? Nerden çıktı yine bu ?
Rüzgar : öldür eğer için soğuyacaksa
Ya bi defol
Rüzgar elini omzuma atp beni kendine çekmeye çalıştığında bir süre dirensem de onun o kaslı kollarına tabi ki de karşılık veremezdim.
Yapma , dokunma bana
Rüzgar : Başlarım tribe kızım , sanki ben aradım ne bu tavırlar ?
Arasaydın bir de
Rüzgar : yavrum yapma gözünü seveyim ya
Abisi bahaneydi biliyorsun değil mi ?
Rüzgar : biliyorum
Bildiğin halde açtın yani rüzgar
Rüzgar : Açmamazlık yapamam aden gerçekten bir şey olmuş olabilirdi.
Handeyi arar bir şey olduğunda , ayrıca bir şey olsa bile sen mi gideceksin hayırdır?
Rüzgar : Kardeşimin kardeşi aden o , başına bir şey gelmesine tabi ki izin veremem
Siktir git o zaman
Olduğum yerden hızla kalkıp yatak odasına geçtim üzerimi değiştirip hızla montumu giydiğimde rüzgar yanıma gelip kolumu tuttu
Rüzgar : Hayırdır nereye ?
Sanane
Rüzgar : benimle düzgün konuş
Konuşmuyorum , çıkıyorum ben
Rüzgar : nereye gideceksin
Nefes almak için sakin bir yer bulmaya gidiyorum.
Rüzgar : bende geleceğim bekle
Ben tek gitmek istiyorum
Rüzgar : tek başına gidemezsin.
Bak bakalım gidebiliyor muymuşum ?
Rüzgarın tuttuğu kolumu çekip hızla evden çıktım. Arabayı çalıştırıp yola çıktım nereye gideceğimi elbette ki bilmiyordum ama burada da kendime sakinleşmek için bir yer bulmam gerekiyordu. Bir süre dolandıktan sonra gidecek bir yer bulamayıp dün geldiğimiz Avm yi gördüm ve oraya girip kendime bir kahve alıp oturmaya başladım. Bu sürede rüzgar bir kaç kez aramış ve mesaj atmıştı. Yaklaşık iki saat oturmuştum tam kalkmak için ayaklandım ki rüzgarın içeri girdiğini gördüm. Hızla yanından geçip çıktığımda arkamdan gelip kolumdan tuttu beni kenara doğru çekerken
Rüzgar : Sana son kez söylüyorum benim ayarlarımla oynama , O telefonu ben arıyorsam açacaksın aden. Meraktan kafayı yedirtecektin bana. Ne yaptığını sanıyorsun sen?
Cevap vermeden yanından uzaklaştığımda arkamdan duyduğum tek bir cümle beni durdurmaya yetmişti
Rüzgar : Aden ben gidersem sen beni bulamazsın haberin olsun.
Gitmeye meraklıysan ben tutamam seni
Rüzgar : ben böyle bir şey söylemedim.
Ne demek istedin , gidersem beni bulamazsın ne demek haksızken hala ne bu tavır ?
Rüzgar : beni dinleyecek misin şimdi ?
Anlat dinliyorum
Rüzgar : sen ayılmış olabilirsin ama ben ayılmadım kahve içerken konuşalım yürü
Söylediği söz karşısında donup kalmıştım , gitmeye bu kadar meyilli miydi yani ? Şu an ki sinirim tamamen yok olmuş ve donuk bir ifade taşıyordum. Peşine takılıp kahveciye ilerledim , kahveleri alıp oturduğumuzda
Dinliyorum
Rüzgar : Açelyanın nasıl bir kız olduğunu az çok anladın , ama Alinin kardeşi olması gerçekğini değiştirmiyor bu durum. Bu yüzden açmam gerekiyordu.
Seni sevdiğini , öptüğünü bile bile
Rüzgar : beni kesme bir dinle. Bu durum seni bu kadar rahatsız edeceğini ciddi anlamda düşünmemiştim , al telefonumu bak engelledim her yerden. Ama aden bir daha çekip gidersen arkandan gelmem. Bana sinirlenmiş olabilirsin ama bu beni ardında bırakıp çekip gideceğin anlamına asla gelmez, gelemez.
Bana gelip o kızın başına bir şey gelmesine izin veremem diyorsun. Ne bekliyordun ?
Rüzgar : Vermem hala sözümün arkasındayım , herhangi bir kadının da başına bir şey gelmesine izin vermem ve elimden ne geliyorsa yaparım. Bu o veya başka bir kadın sorun değil. Sabahın köründe aradığı için açmak durumundaydım. Ama artık beni arayamayacak , Aliyi aradım konuştum handeyi araması gerektiğini söylediğim.
Beni sabahın köründe mert arasaydı da bu kadar sakin kalacak mıydın ?
Rüzgar : Bak hala o herifin adını rahatça ağzına alabiliyorsun , beni nerden vuracağını iyi biliyorsun ama yapma. O herif seni arayamaz arasa da başına bir şey geldiği için değil yavşak olduğu için arar anladın mı ?
Şimdi o herifin adını bir daha ağzına almıyorsun ve bu olanlar için senden özür diliyorum. Ama tekrar hatırlatmakta fayda görüyorum ki , bana sinirlenebilirsin kızabilirsin ama beni ardında bırakıp hiç bir yere gidemezsin.
Çünkü bir daha arkamdan gelmezsin.
Rüzgar başını yana çevirdiğinde ellerini yumruk yaptığını fark etmiştim , sinirlenmişti farkındaydım ama olayların bu boyuta geleceğini ben de tahmin etmemiştim.
Rüzgar : gelirim veya gelmem. Sen gitmeyeceksin. Ben sana nasıl hiç bir zaman arkamı dönmüyorsam sen de dönmeyeceksin.
Bana emir verme
Rüzgar : emir vermiyorum , olması gerekeni söylüyorum.
Başımla onaylayıp kahvemden bir yudum aldım , rüzgar ise cebindeki paketi çıakrtıp sigarasını yaktı , gözleri şişmişti , saçları dağınıktı , üstünde ise daha önce dışarda giydiğini hiç görmediğim bir şekilde eşofman takımı ve deri ceketi vardı. Çok yakışıklı görünüyordu fakat yüzüğü neredeydi ?
Yüzüğün nerde ?
Rüzgar “hasbinallah” diyerek cebinde olan elini çıkardığında bana doğru uzattı. Başımla onaylayıp devam ettim kahvemi içmeye o ise gözlerini benden ayırmıyordu
Rüzgar : senin yüzüklerin nerde aden ?
Bri an gözlerim parmaklarıma gittiğinde “siktir” diye geçirdim içimden. O sinirle takmamıştım ve karşımdaki adama yüzüğünü sormuştum. Gözlerimi ona çevirdiğimde yüzünde sinirden oluşan bir gülümseme vardı
Rüzgar : Afferin sana
Fazlasıyla gergindi kendini sıktığını yüz hatlarından anlamam zor değildi. Çenesi sürekli kasılıyordu. Yüzük konusu ikimiz için de kırmızı çizgiydi , birbirimize asla çıkarmayacağımıza dair söz vermiştik ve ben unutmuştum. Bir süre sessizlik oluştu ikimiz de etrafı inceliyorduk
Rüzgar : Hadi kalk gidelim
Yerimden kalktığımda önden yürümeye başladım , ellerimi montumun cebine sokup ilerliyordum ki arkadan gelip cebimde olan elimi çıkartıp tuttu. Şu an yanımda o kadar heybetli duruyordu ki yanında küçücük kalmıştım haklılığının verdiği bir güven de vardı tabi.
Arabaya geçtiğimizde hiç bir şey konuşmadan çalıştırdı arabayı evin önüne geldiğimizde
rüzgar : çık yüzüklerini al bekliyorum
Nereye ?
Rüzgar : Handeler bizi bekliyor kahvaltıya
Başımla onaylayıp yukarı çıktım hızla , makyaj masamın önünde duran yüzüklerimi alıp taktım ve tekrar aşağı indim. Rüzgar arabaya yaslanmış beni beklerken beni görüp elindeki sigarayı yere fırlattı. Handeler yan binamızda oturuyordu , rüzgar ilerlediğinde hemen ona yetişip elini tuttum.
Özür dilerim , sinirle çıkınca unutmuşum
Rüzgar cevap vermeden yürümeye devam ediyordu ki hemen önüne geçip durdurum
Bir şey de
Rüzgar : Konuşmasak mı ?
Konuşmadan girmeyeceğim
Rüzgar : Bana verdiğin sözü daha iki üç gün bile tutamadın
Hayır , hayır gerçekten unuttum
Rüzgar : ben unutsaydım peki ?
Haklısın yapma lütfen
Rüzgar : neyse açım çıkıp kahvaltı yapalım
Barıştık mı ?
Rüzgar : Küs değiliz
Başımla onaylayıp elimi uzattım tutması için , başını yana çevirip hafif gülümsediğinde elini de uzatmıştı. İlk olarak markete uğrayıp bir şeyler aldık ve handelere geçtik.
Hande : Hoş geldiniz
Hoş bulduk
Salona ilerlediğimizde hande bir kuş sütü eksik olan bir sofra hazırlamıştı. Her şey vardı
Çok zahmet etmişsin
Hande : olur mu öyle şey hiç bir şey yapmadım hadi soğmadan oturalım.
Ben sana yardım edeyim
Mutfağa geçtiğimizde hande bir yandan çayları koyarken bir yandan da gözleri üzerimdeydi
Hande : Aden Açelya yüzünden mi bu haldesiniz ? Ali baya sinirlendi açelyaya bağırdı çağırdı ama valla kusuruna bakma sen onun.
Yok ya sorun araması değil hande bilmiyorum senelerdir böyle şeylerle uğraşmaktan sıkıldım. Sabahın köründe ise nişanlımı arayan bir kadınla açıyorum gözlerimi öyle atıştık. Bir de yüzğümü takmayı unutmuştum ondan da tartıştık tek açelya değil yani konu.
Hande : Bir daha asla aramayacak söz veriyorum.
Senle ilgili bir konu yok merak etme
Hande : ali de kendini sana karşı mahçup hissediyor
Hayır ya olur mu öyle şey. Ali onun abisi olabilri ama o yetişkin bir birey onun yaptığı hareketlerin aliyle ne ilgisi var.
Hande gülümseyerek omzuma dokundu daha fazla çayları soğutmadan kahvaltı masasına geçtik. Kahvaltımızı yaparken bir yandan ise sohbet ediyorduk
Ali : yenge kusura bakma
Ali , lütfen seninle ne alakası var? Onun hareketlerinden sen sorumlu değilsin.
Ali : Ben konuştum zaten bir daha asla yaşanmayacak böyle bir şey.
Sen kendini kötü hissetme bana yeter
Ali başıyla onayladığında kahvaltımıza devam ettik. Uzun bir kahvaltı sonunda hande ile toparlamaya başlarken rüzgar ile ali de içeride oturup sohbet ediyolardı. Sofrayı toplayıp mutfağa geçtik , orayı da toparladıktan sonra içeri geçtik. Karnımda oluşan bir ağrı vardı ve regl dönemime henüz daha vardı stresten olduğunu düşünerek pek de umursamadım açıkcası. Fakat bir terslik olduğunu rüzgar anlamış olmalıydı olduğu yerden kalkıp yanıma geldi
Rüzgar : iyi misin ?
Evet
Rüzgar : iyi görünmüyorsun
Karnım ağrıyor
Rüzgar : neden ?
Bilmiyorum
Rüzgar : Hastaneye gidelim kalk
Gerek yok geçer birazdan
Rüzgar : hadi
Gerçekten gerek yok
Rüzgar : Şiddetlenirse haber ver gidelim
Başımla rüzgarı onayladım , tam yanımdan kalkacakken yanağına ufak bir öpücük kondurduğumda o ise saçlarıma bir öpücük kondurup yerine geçti tekrar. Sohbet ilerliyordu fakat karnımdaki ağrı bir türlü dinmiyordu. Biraz sohbete dahil olarak düşüncelerimi karnımdan uzaklaştırmak istedim. Saat ilerlediğinde kahvelerimizi de içip artık eve gitmek için ayaklandık. Eve geçtiğimizde kendimi salondaki koltuğa attım bir an sanki gücüm de kalmıyor gibiydi.
Rüzgar : Duş al istersen
Başımla onaylayıp yerimden kalkıp duşa girdim , bir süre oyalandım duşta sıcak su iyi gelmiş gibi hissettim.
Rüzgar : iyi misin ?
Evet
Rüzgar iyi olduğumu öğrenip kapıdan ayrılmıştı , bornozumu giyip yatak odasına ilerlerken rüzgarın kahve yaptığını ve beni beklediğini gördüm. Hızla üzerimi giyip yanına geçtim
Teşekkür ederim
Rüzgar : iyisin değil mi ?
Evet
Rüzgar : güzel.
Konuşmayacak mısın benimle ?
Rüzgar : konuşuyorum ya
Sadece iyi olup olmadığımı sorman konuştuğun anlamına mı geliyor ?
Rüzgar : Sorun yok gerçekten
Peki
Diyerek büyük koltuklardan birine geçip uzandım , televizyonu açıp bir şeyler izlemeye başladığımda gözlerini benden ayırmıyordu. Bir süre beni izledi ve ayaklanıp yanıma uzandı. Beni kendine çekip aramızdaki mesafeyi fazlasıyla kapattı bir eliyle karnımı ovalarken diğer eliyle saçlarımı seviyordu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 56.3k Okunma |
2.87k Oy |
0 Takip |
74 Bölümlü Kitap |