
Sabah uyandığımda belim ve boynum fazlasıyla ağrıyordu.Benim hareketlenmemle Mertte yavaşça gözlerini araladı.Ardından Mertin telefonu çalmaya başlayınca Mert hemen ayağa kalkıp telefonu açtı.Mertin yüz ifadesi ciddileşti,telefonun karşısındakini dinledikten sonra gür ve sert bir sesle "Emredersiniz komutanım." dedi.Telefonu kapattığında bana döndü,yine acil bir görev vardı,alışmıştım bu ani görevlere.Mert ile hemen arabaya binerek 10 saatlik yolu gittik,tabii bu yolculuğa benim öğürmelerim yüzünden durup dinlenmemiz eklenince on bir saat kadar yol almıştık.Eve vardığımızda Mert iri cüssesiyle ve uzun boyuyla karşımda durdu ve bana sarıldı.Sadece kaldık öylece.Abla olan,büyük olan bendim ama Mertin kollarında yine küçücük kalan ben oldum...Mert göreve gidince bende bugün izinli olduğum için yatağa uzandım.Yatakta huzursuzca kıpırdandım,acaba Aybars yaralanmışmıydı?Yoruldu mu?Acıktı mı? Ne diyordum ben! Aybarsı değil kardeşimi önemsemem gerekiyordu.Ardından gözlerim Aybarsın bana aldığı peluş ayıya takıldı,gülümsedim,oyuncak ayıyı alarak oyuncak ayıya sarıldım.Bu biraz çocukça olabilirdi,ben kendim büyük olabilirdim ama ruhum kadın değil bir kız çocuğuydu.En son sadece dördüncü yaş doğum günü kutlanan,ilk öğrendiği şey yemek yapmak olan,daha kendisi çocukken kucağına verilen bebeği büyüten,kardeşi iki yaşındayken onu annesi bilen,kardeşi ilk ona anne diyen,çocukluğunu yaşayamamış,öksüz,yetim bir kız çocuğuydum ben...Bir mucize olsa;Çocukluğuma gitsem kapıyı çalsam.Kapıyı annem açsa...Kim o diyen babam olsa...
Bazen düşünüyorum da biz,büyüyerek çocukluk etmişiz...
Bu düşüncelerle yavaş yavaş uykuya dalmıştım.Elimdeki peluş ayıyı hiç bırakmadım.Zaman geçtikçe daha sıkı sarıldım paluş ayıya...
***
"Beyler siz ne düşünüyorsunuz şu malum konuda?" dediğinde bütün gözler Savaşçının üzerine dönmüştü. "Hangi konu abi?" dedi çaylak yüzünden yine o küçük gülümsemesini eksik etmeyerek. "Menemen...soğanlı mı olur? Soğansız mı olur?" dedi Savaşçı en ciddi haliyle.Karabatak şaşırmış gibi bir ses çıkardı. "Soğansız melemende mi var ya?" dedi hayrete düşmüş gibi. "Al işte,hem türkçe hem lezzet katili." dedi keskin. "Karabatak oğlum sen manyak mısın? Soğanlı menemen mi olur lan.Lahmacun mu bu?" dedi Aybars pusu kurduğu yerden bir avcı gibi dikkatle avını izlerken. "Melemendir o melemen.Ayrıca soğansız melemen olmaz." dedi Avcı.Genelde Avcıyla Karabatak iyi anlaşırlardı,kafaları uyuyordu. "Menemeni bilmem hiç yemedim,görmedim de.Ama melemen çok severim." dedi Avcı dudak büzerek. "Abiler bu konu pilava ketçap sıkmaya kadar gider.O yüzden yol yakınken dönelim." dedi Mert. "Yalnız ketçaplı pilavdan başka pilav yemem.Ayrıca pilav en güzel ketçapla ol-" Hafız cümlesini bitirmeden İdil sert sesiyle konuştu. "Beyler!Hedef pilav veya menemen değil.Hedef orada." dedi karşılarındaki terörist binasını göstererek.Herkes sustu ve hedeflerine bakmaya devam ettiler.Keşanlı zaten konuşmamıştı.Konuşmalar boyunca kimseyi dinlemeyerek sadece hedefine odaklanıyordu.
BÖLÜM SONU
oy vermeuyi,takıp etmeyi ve yorum yapmayı unutmayınnn
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |