47. Bölüm

47

tuğba fc
askilav

İki bölüm attım, lütfen bir öncekini kaçırmayın... 💝

-

Yedi Nisan geldi. Yani büyük dans gösterimizin olacağı gün.

Bu geçen aylarda hayatımda büyük değişiklikler olmadı. Mutluluklar yaşadığım gibi çaresizliği de yaşadım.

Yiğit'e sağlamak istediğim o rahat alan beni yalayıp yuttu. Bazen sergilediği kıskançlıklar, yakınlığı, seviyor gibi bakması, aklımı başımdan alması... Hepsi benim tarafımdan uyduruluyor gibiydi ama aynı zamanda herkes görüyordu da.

Sadece Yiğit göremiyordu bunu. Hala aynı davranıyordu. Bilmiyorum belki bir kalpsiz gibi belki bir korkak..? Ya da dümdüz beni sevmiyordu, emin değildim işte.

Rengin'le sabah erkenden kültür merkezine gelip ısınmalara katılmıştık, sahne arkasında olduğu gibi ön tarafta da curcuna vardı. Sıklıkla düzenlenmeyen bu gösteriler, gerçekten dansımızı izlemeyi sevenler için nadir fırsatlardı ve onlar da her geçen sene üzerine daha güzel şeyler koymamızı bekliyorlardı.

Sahnenin kenarında durup gizlice izleyicileri kontrol ettim. Yiğit, İlter ve Oktay'a en güzel yeri ayarlamıştık bizi rahatça izleyebilmeleri için. Şimdi de onları görebiliyordum, kendi aralarında konuşuyorlardı. O sırada Yiğit'in bakışları sanki orada durup onları izlediğimi biliyormuş gibi bana döndü, bu derin bakışlarıyla ansızın ürperdim. Bayıldığım yakışıklı yüzünde yine ufak bir tebessüm belirdi.

Ben de ona gülümseyerek karşılık verip içeri kaçtım hemen. Utangaçlığım devam ediyordu çünkü.

Sahne arkasındaydım. Birbirlerine sarılıp destek olanlar yada heyecanını geçirmek için nefeslenenler vardı. Rengin de dalgın dalgın telefonunda bir şeyler izliyordu. Yanına varıp "Yiğitler gelmiş," diye hevesle konuştum.

"Hmm," dedi sadece mırıltıyla. Çok da umurunda değil gibiydi, bunun sebebinin o topçu çocuk olduğunu biliyordum. Rengin'le buluştukları akşam yemeğinde yurt dışına transfer olacağını söyleyip ülkeden kaçmıştı ve şimdi en yakın arkadaşımın moralini düzeltmek için elimden geleni yapmak zorundaydım.

"Oturdukları yer aşırı iyi, bizi rahatça görebilecekler. Nasıl dans edeceğiz karşılarında Rengin?" Çenesini tutup hafifçe okşadım. "Hata yaparsak kuliste kendimizi keselim, tamam mı? Başka türlü devam edemeyiz hayata çünkü."

Telefonuna bakarken söylediklerime karşın dudağı hafifçe kıvrıldı ama gözlerini bana çevirmedi. Ne ara aşık olmuştu da böyle acı çekecek hale gelmişti anlamıyordum, sadece ufak bir hoşlantı sanmıştım hislerini. Çömeldiğim yerde bedenimi zemine bırakıp ben de oturdum. "Ama eğer çok güzel iş çıkarırsak şuşi yemeye gidelim mi?"

"Olur."

"İkimiz mi olalım başkaları da olsun mu?"

Başkalarından kastım Yiğitlerdi. Rengin'in yalnız kalmak isterse çekinmeden söyleyeceğini bildiğim için soruyordum. "Ay bilmiyorum ki." Biraz doğrulup telefonu kapattı ve kenara bıraktı. Sanırım bu dalgınlık ve ıssızlıktan o da sıkılmıştı. "Ne yapsak?"

Biz birbirimize bakıp düşünürken sahne arkasına geçen Ahmet hoca "Asya nerede?" diye sordu. Başımı geriye çevirip ona baktım. Ellerini beline yaslamış içeriyi kontrol ediyordu sanki.

"Kaç gündür çıkmak istemediğini söylüyordu ya zaten," dedi arkadaşı da.

Bunu bilmediğim için istemsizce kaşlarım havaya kalktı. Oysa o gösterilere çok önem verirdi, neden çıkmak istemiyordu ki?

"Tamam ama bunu konuşmuştuk Asya'yla," diye Yeliz araya karıştı bu sefer. "Aylardır çalışıyor."

Asya'nın başka bir arkadaşı kollarını önünde birleştirip kızgınca baktı Yeliz'e, sonra da konuşmamak için başka yere geçti. Asya'nın çıkmamak için ne gibi bir sebebi vardı bilmiyordum ama arkadaşı da sanki bu kararı destekliyor gibi görünüyordu. Kimse de ben gidip bulayım demiyordu.

Yeliz en sonunda tahammülsüz bakışlarını bana çevirdi. "Hazal, sen gidip bak bakalım Asya'ya."

"Ben mi?" diye şaşkınca sordum. Az sonra dans başlayacaktı ve yetişememe ihtimaline karşı beni mi gözden çıkarıyordu ki? Ayağa kalkıp Asya'nın arkadaşına göz attım, hiç de kendini öne atmıyordu.

"Evet, sen. Git bul hadi."

Derince nefeslendim. "Peki."

Sahne arkasından çıkıp çıkışa yöneldim. Kültür merkezi de büyük bir yerdi, ayrıca bakılacak bir bahçesi vardı. Yani içeride bulamadığım takdirde bir de bahçeyi dolaşacaktım ve epey zamanım gidecekti. Burada olmama, başka yere gitmiş olma ihtimali de vardı tabi. Sıkıntıyla oflayıp ilk önce sağ tarafa yöneldim.

Binada çok gürültü vardı, gösteriye kadar koridorda bekleyen seyirciler ya da yeni gelenler kendi aralarında konuştukları için fazla ses çıkıyordu. Uzun uzun ilerleyip etrafıma bakındım, kadınlar tuvaletini kontrol ettim ama hiçbir yerde Asya yoktu.

Bir süredir bir derdi olduğu belliydi, eğer kendi köşesine çekilmek istediyse burada olacağını sanmıyordum o yüzden binayı tam gezmeden bahçeye çıktım. Havalar iyice ısınmadığı için iki üç sigara içen kişi dışında dışarısı boştu, ben de binanın kuytu kalan kısmına geçip bakındım. O sırada bir ağlama sesi doldurdu kulağımı. Biraz daha ilerleyip duvarın arkasına göz gezdirdim.

Asya başını Yiğit'in göğsüne yaslamış hüngür hüngür ağlıyordu. Yiğit'in bir tek eli ise onun omzunun biraz aşağısında duruyordu sanki destek verir gibi. Yüzünde değişik bir ifade vardı, belki üzgün belki merhametli. Biliyordum, zaten Yiğit'in nasıl birisi olduğunu biliyordum ama yine de bunu görmek biraz canımı yakmıştı o an.3

Geri çekilip kaçmak istedim. Buraya Asya'yı çağırmaya geldiğim halde onu bırakıp gitmek nasıl mantıklı göründü o an... Ama ben uzaklaşamadan Yiğit'in gözleri de duvarın kenarında bekleyen bana değdi. Olduğum yerde çaresizce durup nefeslendim.5

-

Bölüm : 04.01.2025 23:28 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...