52. Bölüm

52

tuğba fc
askilav

Kapı aralandı, sonra yüzünde ayran budalası gibi bir gülüş olan Selman girdi. Heyecanla kalkan omuzlarım geri düştüğünde iki buçuk senenin ardından ilk kez öfkeli değil, sakin bir nefes verdim onun için. Önümde sıkıca bağladığım kollarımı da açtım. Sandalyeden kalktığımda ne yapacağımı düşünüyordum çünkü onu beklememiştim.2

Eskisi gibi sevecen bir ifadesi yoktu. Hafif soğuk sureti beni görünce güleç hale bürünse de hiç kendisi gibi değildi. Biraz kasıntı mı olmuştu ne?

"Selman," dedim hayretle. "Burada ne işin var?"

"E tanışıyormuş ya bunlar," dedi Demet de şaşırarak.

Serhat "Eski aşıklar mı yoksa?" diye sorduğunda ona ters bir bakış attım ve olduğum yerden ayrılıp Selman'a ilerlemeye başladım.

"Seni görmeye geldim," dedi Selman, sanki son derece normal bir şeyden bahsediyordu.

Kapıdan çıktığımda ikimiz de koridorun kuytu bir köşesine geçmiştik. Karşıma geçmişten birisi çıkacaksa bu kişinin Selman olmasını beklemezdim, birazcık hayal kırıklığına uğramıştım tabi. "Burada olduğumu nereden biliyordun?"

"Sana ulaşmama izin vermedin, Akın'ı da asla söylememesi konusunda epey tehdit etmişsin," derken çabama takdirle bakıyordu. "Ben de en sonunda kendisinin inadını kırıp senin burada çalıştığını öğrendim ve inanır mısın? Hatta burada işe girdim."

Evet, Yiğit'ten uzaklaşırken hayatımın bir diğer sıkıntısı Selman'ı es geçecek değildim. Onu da silmiştim ama bu biraz zor olmuştu çünkü Yiğit bir iki ikazdan sonra isteğime saygı duyarken Selman asla saygı duymamıştı. Erkek adam sevdiği kadını asla bırakmaz diyordu da ben buna erkek adam demiyordum pek, yalnızca sapık diyordum...

Tabi Selman çok erkek adam olduğu için benim sözümü dinlemedi ama araya Akın'ı sokunca hemen suspus oldu çünkü ben lafı dinlenecek bir canlı değildim, öylesine bir varlıktım ya... Bu yüzden Selman'a karşı ilk zamanlar yoğun bir nefretim varken şimdiyse duygusuzdum. Bir şey de hissedemiyordum.

"Çünkü seni hayatımda istememiştim."

Bu açık sözlü oluşuma karşın bozulmadı, sadece kasıntı yüzünde havalı olduğunu düşündüğü değişik bir ifade belirdi. Gözlerini kısık tutuyor, gülüyor gibi yapıp asla gülmüyordu.

"Sana ne yaptım ki seni sevmekten başka?"

"Yani neredeyse üç yıl sonra ilk kez karşılaşmışken yine aynı şeyleri mi konuşalım Selman ya?"

"Tabi..." Başını ağır ağır aşağı yukarı sallarken beni duvara doğru sıkıştırıp bir elini arkama yaslamıştı. İyice yüzüme eğildiğinde kaşlarımı şok içinde çattım. "Yeni şeylerden bahsedelim, mesela şimdiyi ikinci ilk tanışmamız sayalım mı?"

"Y-Yok... Gerek yok."

Elini saçıma attı, birkaç tutamı parmakları arasında tutarken daha ne kadar hayret dolabilirdim bilmiyordum.

"Bence gereği var, bu hikayenin bir sona da ihtiyacı var Hazal."

"Bizim bir hikayemiz yok ki."

"Yanılıyorsun..." derken neredeyse fısıldayarak konuşuyordu ve bazen onu işitmekte zorluk çekiyordum. "Seni bunca sene sevmekten vazgeçmeyen adamla bir hikayen olmalı."

"Peki bana da sordun mu bunu? Mesela ben ister miyim?"

Bu sefer dişlerini göstererek gülüp yine başını aşağı yukarı salladı. Yüzü hala çok yakındı ve ona çok kısa bir an tanıyordum. Bu yaptığı hatadan dönmek üzere. "Beni gördükçe eminim ki istersin çünkü sen de aslında beni seviyorsun."

"Hadi ya?" dedim mırın kırın. Bundan haberim yoktu.

"Hazal..." dedi sonra acı çekermiş ve ıkınırmış gibi. Korkum kat kat artıyordu. "Seni çok özledim."

Sonra başını bana yaklaştırmaya başladı. Dudakları o kadar yakındı ki kalbim kaygı hissiyle bulandığında farkında olmadan yüzümü sıkıntıyla buruşturup elimi kaldırdım ve sert bir yumruk geçirdim yüzüne. Selman yana savrulmuş burnunu tutarken ben de avuçlarımı şaşkınlıkla aralanan dudaklarıma örtmüştüm.

Çok ani gelişmişti her şey. Biraz geri çekilip Selman'ın yüzünü tutan halini seyrettim. Pek de acı çekiyor gibi değildi, gülüyordu. "İlerideki çocuklarımıza farklı bir tanışma hikayesi mi anlatmak istiyorsun yani?"

"Ne diyorsun sen be?" diye çıkıştım bu sefer. İyice kafayı sıyırmıştı belli ki.

"Anneniz babanıza yumruk attı ve davalık oldular..." derken Selman burnundan sızan kanı temizleyip bana bakmaya başladı. Karşılıklı dikiliyorduk, ben öfkeyle nefes alıp verirken o ise rahat görünüyordu. Kesinlikle bir yumruğu daha hak ediyordu.

"Salak mısın Selman? Beni öpmeye kalktın!"

"Dudakların karşı koyulamaz duruyorlardı çünkü," deyip bir aptal gibi sırıttı.

"Seni var ya..." deyip üstüne atılmak istedim ama ellerimi tutup bana engel oldu. "Dur seni hırçın kız," derken bile sesi kulağıma o kadar itici geliyordu ki onu boğarak öldürebilirdim. Beni bırakmadığı için en sonunda kendimi geri çekmek zorunda kaldım.

"Siktir git buradan çabuk aptal!"

"Nereye gideyim? Ben burada çalışıyorum."

"İyi ben giderim o zaman..." Odaya girmek için yöneldim hemen. Zaten çeviri işlerimi evden hallettiğim için çok sık uğramıyordum buraya, yalnızca Serhat ve Demet'i görmeye geliyordum. Onları da dışarıda görürdüm artık. Selman'la aynı yerde nefes almaktansa nefessiz kalmak daha iyiydi.

Ancak ben odaya giremeden kolumu tuttu ve engel oldu. "Hazal saçmalama istersen."

"Kes be sesini! Aptal öküz! Sana mı soracağım ne yapacağımı?" Kolumu çekip ondan kurtulduktan sonra sinirli bir suratla içeri girdim. Serhat ve Demet korku dolu bakıyorlardı bana. Yanlarına ilerleyip çantamı aldım, sonra da telefonu kırarcasına masadan çektim.

Demet sandalyesinden kalkıp aceleyle yanıma geldi. "Ne oldu Hazal? O bağrışma neydi?"

"Sinirlerim bozuldu gidiyorum ben."

"Ne olduğunu anlatsana kızım!" diye çıkışmıştı Serhat. Dudaklarımı sabırsızca yalayıp onlara dönmek istediğimde kapı kenarına sinmiş beni bekleyen Selman'ı gördüm ve sinirlerim daha da zıpladı.

"Şuradan bir çıkayım öyle anlatırım!" Sonra geriye dönüp odadan çıktım. Çıkarken Selman'a sert bir omuz atmam gerekmişti çünkü yerinden kıpırdamamıştı. Yaptığı aptallık yetmiyormuş gibi peşimden gelmeye devam etti bir de.

"Hazal nereye?"

"Evime! Eğer azılı bir sapık değilsen oraya da gelme bir zahmet."

"Kaçıyorsun ama tekrar görüşeceğiz."

Peş peşe merdivenlerden iniyorduk, Selman arkamdan sesleniyor ben de ona hiç bakmadan cevap veriyordum. "Yok ya..."

"Darp raporu alacağım ve sana dava açacağım."

"Abart! Ben de taciz davası açayım mı?"

"Kozlarımızı mahkemede paylaşalım bence... Ama benim kadar karlı çıkamazsın bu işten."

Geriye dönüp son bir sinirli bakış attım ona, gerçekten çıldıracaktım. Kanım kaynıyordu, içimde bir volkan yükseliyordu ve son bir yumruk daha atmak istiyordum yüzüne. "Artık sus çünkü cidden kendimi tutamam Selman!"

"Seni kazanmak için her yolu denemem gerektiğini öğrendim ben geçen zamanda." Üstündeki gömlek ceketin yakalarını düzeltti pişkin pişkin.

"Sadece yüzsüzlüğü öğrenmişsin sen! Aptal herif... Yaptığını basit bir şey mi sanıyorsun?" Çantamı omzuna çok sert vurmadan tepki gösterdim ona. "İki dakikada çileden çıkarttın beni! Bunun için mi geldin yanıma?"

Selman gerçekten karşımda gülüp beni krize soktuğunda ondan duyduğum şey "Bu çıldırmış hallerin bana daha çok zevk veriyor Hazal, eğleneceğimizi hissediyorum," olmuştu.

Hızlı hızlı nefesler alıp verirken bayılmamak için gözlerimi sıkıca kapattım. Birkaç saniye öylece beklerken bir yandan da parmaklarımla alnımı ovalıyordum. "Ben bir yumruk attım diye davalık mı olacağım?" dedim kısık bir sesle. Aslında hayret doluydum çünkü mahkemeyle falan uğraşmak istemiyordum! Zaten avukat tutabilecek kadar param da yoktu...

"Tabi... Ama davayı geri çekmem de senin elinde, bunu unutma."

Bak şimdi de şantaj yapıyor! Gözlerimi tehlikeli bir biçimde Selman'a kaldırdım. "Tamam, sen aç davanı."

"Açayım mı?" derken biraz şaşırdı.

"Aç aç..." Yavaşça ona yaklaştım. Selman da dikkatle beni izliyordu. "Ama sadece bir yumruk için değil, bir de şu tekmeyi kat hesaba sen."

Dizimi kaldırıp bacaklarının arasına bir tane geçirdiğimde bedeni öne doğru büküldü. Ufak tefek bir kız değildim ki ben de... Vurduğum zaman acıtırdım. Selman gerçekten canı yanarak "Hass..." demişti. "...siktir."

"Mahkemede görüşürüz Selman, sakın kendine iyi bakma, hatta mümkünse o güne kadar öl."

Onu daha fazla umursayamadan oradan ayrıldım ama içimde bir korku, hüzün, utanç ve hırs vardı. Selman'ın yapmaya cesaret bulduğu şeye karşın hüzün ve hırsı aynı anda duyuyordum çünkü o çok da yabancı değildi bana. Bir zamanlar arkadaş sayılırdık. Aynı zamanda korku ve utanç hissediyordum çünkü başım hiç böyle belaya girmemişti. Gerçekten dava açıp açmayacağından emin olmadığım için bu korku ve utancı çabucak geçirmeye çalıştım. Selman o kadar da uğraşmazdı bunun için. Kesin başka bir yol denerdi.

-

 

Bölüm : 25.01.2025 00:06 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...