
8. BÖLÜM
Yatakta otururken hayatımı sorguluyordum. Hayallerim vardı, ama hiç biri gerçekleşemeyecekti. En büyük hayalim anne olmaktı, rahmim alındı ve bu hayal suya düştü. İnsan neyi isterse olmazdı, insanın hayalleri neyse hayal olarak kalırdı. Ama ben hiçbir zaman vazgeçmedim. Ne oldu ben hiçbir şey anlamamıştım. En son İklim ile mavi gözlerdeki nefret kitabını okuyorduk, sonra İklim’in babası Ferdi amca gelmişti. Her şey o zaman olmuştu. İklim babasına çıkışmasaydı benim rahmim alınmayacaktı.
Hayatı seviyordum. Hayat ne kadar adaletli gibi görünse de adaletli değildi. Acı ve mutluluk eşit değildi ama eşit gibi görünürdü. İnsanlar acıyı da mutluluğu da eşit bir şekilde tatmalıydı, acıyı daha fazla değil. Ama insanlar en çok acıyı tadardı. İnsan acısını içinde yaşar, mutluluğunu dışarıya verirdi ama siz insanları mutlu sanırdınız.
Tam olarak bende öyle yapıyorum. İnsanlar beni mutlu sanıyor ama ben aslında hiç de mutlu değilim. Hayat bana iyi rol yapmayı öğretti. Bende hayata göre gidiyorum.
Ben kendi düşüncelerim içinde boğulurken kapım çalındı. İçeri Emre abi girmişti. Emre abi beni hiç yalnız bırakmamıştı. İçimden şöyle geçirdim ‘doğru kişiden hoşlandığımı biliyordum’ Emre abi ben hastaneye geldiğimden beri beni yalnız bırakmamıştı. Emre abinin neden geldiğini merak ediyordum doğrusu, o yüzden hiç vakit kaybetmeden Emre abiye sordum.
“Merhaba Emre abi, bir sorun mu var?”
“Hayır, Semacım çıkış işlemleriniz tamam. Haber vermek istedim. Şimdi hazırlan sonra, İklim’i hazırlayacağız.” Emre abi bunları dedikten sonra dışarı çıkmıştı. Ben üzerimi giyiniyordum giyinmesine ama bir şey eksikti; rahmim.
Ben üzerimi giyindikten sonra Emre abiyi çağırmıştım ve İklim’in odasına gitmişti.
İKLİM
Hastaneden kaçıncı günümdü hatırlamıyordum. Emre abi çıkış işlemlerimizi halledecekti. Ameliyat olduktan sonra daha fazla şeyi anlamıştım. Babam bizim peşimizi bırakmayacaktı. Babam bana zarar vermek için, hatta beni öldürmek için elinden geleni yapacaktı. Sadece bana değildi, çevremdeki insanlara da zarar verecekti. Kendimizi korumamız gerekiyordu bunu biliyordum. Ama benim sosyal anksiyetem vardı ve öyle bir durumda kendimi koruyamazdım.
Ben kendi düşüncelerimin arasında ağladığımı bile fark etmemiştim bile. Yaşadığımız kolay bir şey değildi ve hemen atlatacağımızı sanmıyordum. Emre abi çıkış işlemlerini halletmiş olacak ki Sema ile kapıma gelmişlerdi. Sema hazırlanmama yardım etmişti. Ve odadan çıkmıştık. Biz yavaş yavaş Emre abinin arabasına doğru ilerlerken ikimizde dalgındık. Emre abi söylemeseydi arabasının camına çarpacaktık.
Emre abi arabayı sürerken bizi konuşturmaya çalışıyordu ama bizim konuşmaya mecalimiz yoktu. İkimizde farklı duygular içerisindeydik. Tek dileğim evde güzel bir sürprizle karşılaşmaktı.
***
Eve gelmiştik ama kapıyı açmaya korkuyordum. Çünkü kötü bir şey ile karşılaşabilirdim. Erva evdeydi ve babam ona zarar verebilirdi, ve bu benim isteyeceğim son şey olurdu. Karza kapının anahtarını isteyince zor da olsa verdim. Ayakta duramıyordum, nefesim kesiliyordu.
Karza kapıyı açtığında karşımda görmek istediğim bir görüntü yoktu. Duvara bıçak ile tutturulmuş bir ceset vardı. O ceset kardeşim Erva’ya aitti. Gözleriyle bana bakıyordu. Kanlar yere akıyordu ve kardeşimin bütün organları parçalanmıştı. Gördüğüm şeyin etkisiyle öyle bir bağırdım ki bir an dikişlerim patladı sandım.
“Hayır, bu olamaz. Erva ölmedi, yaşıyor.” Bunları derken nefes nefeseydim. Ve bu şokun etkisiyle yanımda duran vazoyu yere fırlattım. Cam parçaları etrafa yayılmıştı ve bende o cam parçalarının üzerine diz çökmüştüm. Yere ardı ardına yumruklar atıyordum, etrafımdaki herkes beni sakinleştirmeye çalışıyordu, ama olmuyordu. Karşımdaki insanlara da bağırıp çağırıyordum.
Birden aklıma bir şey gelmişti. Erav’nın üzerindeki bıçaklardan bir tane alıp bileğime doğru götürdüm. Kendimi öldürmek istiyordum. Son güblerde yaşadıklarım bana o kadar ağır gelmeye başlamıştı ki, tek çözüm yolunun bu olduğunu düşünüyordum. Karza aklımdakileri okumuş gibi yanıma geldi, ve konuşmaya başladı.
“İklim, tek kaçış yolu ölmek değildir. Biliyorum son zamanlarda yaşadıkların, yaşadıklarımız hiç kolay değildi. Ama bu sikik dünyada ne yolunda gidiyor. Bak kendine gelmek zorundasın. Başka kimsenin ölmesine izin vermemeliyiz. Biliyorum acı kayıplar yaşadık ama lütfen kendine gelmek zorundasın, İklim.” Karza bana bir şeyler diyordu ama ben anlamıyordum. Yanımda Karza’yı bile istemiyordumç
“Karza siktirip gider misin? İstemiyorum kimseyi ya, Erva öldü. Kardeşim öldü ve siz bana sakin ol diyorsunuz ya.” Hiç sakin değildim ve yanımda duran Karza’ya yumruk atmaya başladım. Karza bana karşılık vermiyordu, ama vermesi lazımdı. “Karza ne duruyorsun bana karşılık ver,” kafam yerinde değildi ve ne istediğimi bende bilmiyordum.
Ben Karza ile kavga ederken ne ara babam gelmişti bilmiyordum. Dikişlerim patlamıştı ve kanamam vardı. Ama önemli değildi. Babamı görünce biraz da olsa afallamıştım. Ama bu babama karşı çıkmayacağım anlamına gelmiyordu.
“Baba, neden kardeşimi öldürdün, senin kızın değil mi o? Sen, sen bunu nasıl yapabildin, senin vicdanın yok mu?” bunları her söylediğimde babam gülüyordu. Babam beni sinir etmeyi başarıyordu ama ben bu olanlara daha fazla dayanamadım. Pencerenin yanına gittim ve perdeyi çektim. Perde elimde kalınca babama doğru ilerlemeye davam ettim. Babam beni merakla izlemeye devam ediyordu ama birazdan başına geleceklerden habersizdi. Onun işini bu gün bitirecektim.
Elimdeki perde ile babamın arkasına geçtim ve perdeyi boynuna sardım ve iyice sıktım. Ama unuttuğum bir şey vardı babam katildi ve beni alt edebilecek güçteydi. Gerçekten de beni alt etmeyi başarmıştı. Dirseği ile göğüs kafesime vurunca nefesim kesilmişti. Babamda perdeyi açmış ve beni boğmaya çalışıyordu.
Tam ben nefessiz kalmıştım, o sırada Sema babama bir tekme attı, babam da tekmenin etkisiyle yere devrilmişti. Ben nefes alış verişlerimi düzene koymaya çalışıyordum ama bu imkansızdı. Dikişlerim patlamıştı ve canım yanıyordu. Karza durumu anladı ve yanıma geldi. Elinde dikiş malzemeleri vardı.
“İyi misin?”
“E-evet sadece canım a-acıyor.”
“Tamam, gel çıkalım yukarı. Dikişin patlamış, orayı dikelim.” Karza ile beraber yukarı çıkmıştık. Sema babamla kavga ediyordu. Tahmin edersem de Sema’nın da dikişleri patlamıştı.
“Karza, sana bir şey söyleyebilir miyim?”
“Tabii ki, ama önce ben bir şey söylemek istiyorum. Daha ne kadar içimde tutabilirim bilmiyorum ama ben seni çok seviyorum be İklim.” Karza beni sevdiğini söylemişti. Karza kardeşimin öldüğü gün bana beni sevdiğini söylemişti. Bu günü asla unutamazdım çünkü bu gün çok fazla şey değişecekti. Hissediyordum.
“K-karza bende seni çok seviyorum. Aşığım ben sana.”
“Bende sana aşığım güzelim. Seni inanamayacağın kadar öok seviyorum hem de”
“Karza,”
“Efendim güzelim.”
“Sen benim dünyada gördüğüm en değerli varlığımsın.”
“Sen de öylesin. Bu evrende bana ait tek yer senin kalbin.” Karza bu gün ne güzel sözler söylüyordu. Ya da bana öyle geliyordu. Karza beni her zaman mutlu etmeyi başarıyordu. Bir an sessizlik oldu evdeki bütün sesler sustu ve aşağıdan Nisa’nın çığlık sesi geldi. Hemen aşağıya indik. Gerçekten gördüklerime inanamadım. Sema koltukta oturmuş kolunu tutuyordu. Muhtemelen kolu kesilmişti ve dikişleri patlamıştı çünkü karnından kan geliyordu.
Ama Nisa’nın durumu daha da vahimdi. Babam Nisa’nın boynuna bir bıçak dayamıştı. Babam nasıl bir adamdı böyle. Sanki bizim hastaneden çıkmamızı bekliyordu. Nisa korkudan tir tir titriyordu. Artık bir şeyler yapmamın vakti gelmişti. Hemen mutfağa doğru koştum. Çekmeceleri karıştırıyordum, sonunda aradığımı bulmuştum. Hemen salona geldiğimde Nisa’nın boynunda ki bıçağın biraz daha derine indiğini fark ettim. Hemen babamın arkasına geçtim ve boynuna küçük bir çizik attım.
Nisa bu yaptığımdan fayda bilerek hemen kendini Kazra’nın yanına attı.
“Karza, Giray’ı ara. Nisa’yı tek sakinleştirebilir. Çok korktu.” Karza başıyla beni onayladı. Biz o sıra da babamla kavga ediyorduk. O bana bir yumruk savurmuştu, ben o yumruktan eğilerek kurtulmayı başardım. Yere eğildiğim için babamın iki bacağının arasına bir yumruk geçirdim. Babam hemen öne doğru eğilerek acısını hafifletmeye çalıştı.
Hemen babamın yanından ayrıldım. Direkt olarak Sema’nın yanına gittim. Sema bilincini kaybetmeye başlıyordu, çok fazla kanaması vardı.
“Karza, hemen ambulans çağır. Sema bilincini kaybediyor. Çok fazla kanaması var.” Karza hemen ambulansı çağırdı. Babam evde değildi büyük ihtimalle gitmişti. Hemen Giray’ı gördüm ve ona seslendim.
“Giray buraya gel.”
“Ne oldu İklim? Acil gel dedin geldim.”
“Babam az öce buradaydı ve Nisa’nın boynuna bıçak dayadı. Onu bir tek sen sakinleştirebilirsin.” Giray ne demek istediğimi anlamıştı ve Nisa’nın yanına gitti.
Giray Nisa’ya sarıldı, ve ona bir şeyler söyledi. En sonunda ise uzun ve nefessiz kalana kadar Nisa’yı dudağından öptü.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |