9. Bölüm

9. Bölüm

İlkenur Demir
askoyunlari

9. BÖLÜM

Giray Nisa’yı öpmüştü ama Nisa da bunun karşılığını çok iyi vermişti. Her zaman doğru kararlar veren biriydim ve bunu her zaman belli ediyordum. Ambulans gelince Karza ile ben Sema’nın yanında gittik. Hem kendi dikişlerimi de gösterecektim. Ne kadar Karza dikmiş olsana enfeksiyon kapmaması için göstermeliydim.

2 Gün Sonra

Aradan iki gün geçmişti ama ben hala kendimde değildim. Hiçbir zaman pes etmeyen İklim şuan pes ediyordu. Hayat beni baya yormuştu. Ama Karza beni hiçbir zaman yalnız bırakmıyordu. Her zaman bana beni sevdiğini söylüyordu, bana umut veriyordu. Ama ona bütün umutlarımın tükendiğini belli edemezdim. Belki de oda bunu biliyordu ve beni üzmemek için böyle davranıyordu. Ama başarılı da oluyordu çünkü mutluydum. Sevdiklerim yanımdaydı. Keşke kimse ölmeseydi, kendi canım kanım gibi olan insanlar ölmeseydi.

“İklim, bu gün plana başlıyoruz değil mi?”

“Evet, bu gün başlıyoruz. Daha fazla dayanamayacağım babamın sevdiklerime zarar vermesine.” Karza ile plan yapmıştık. Plana göre ise bu gün babamı takip edecektik. Nerelere gidiyor, nerelerde takılıyor, öldürme planı var mı yoksa kafasına göre mi öldürüyor? Bu bilgileri öğrenecektik. Sema’yı Emre abinin yanına bırakmıştık. Zaten ikisi de birbirinden hoşlanıyorlardı ama belli etmiyordu. Aslında Sema baya belli ediyordu ama neyse.

Üzerimizi değiştirmiş. Karza’nın evinde neden silah vardı bilmiyordum ama işimize yarayacaktı. Benim altımda siyah bir pantolon vardı, cepleri genişti ve her şeyi rahatlıkla koyabilirdiniz, üzerimde ise siyah boyunlu bir kazak vardı. Saçlarımı atkuyruğu şeklinde toplamıştım. Ayakkabı olarak da siyah bir converse giymiştim. Karza ise her zaman ki gibi siyah giyinmişti. Birbirimizi adeta tamamlıyorduk. Karza altına siyah bir pantolon giymişti ama bir tane silah koymak için yeri vardı. Üzerinde ise siyah boyunlu bir kazak vardı, tek farkımız onun ayakkabıları beyazdı. Her şeyimizi aldıktan sonra evden çıktık.

“Karza, bir şey olmaz değil mi? Bak ben çok korkuyorum. Ya babam bize zarar verirse?”

“Güzelim, biraz sakin ol. Ben varken sana kimse bir şey yapamaz.” Karza bunu nasıl beceriyordu bilmiyordum ama her defasında kalbimi çalmayı başarıyordu.

“Peki, sosyal anksiyetem ile nasıl olacak? Ben öyle bir durumda ne yapabilirim?”

“Aşkım, öyle bir durumda beni bile öldürebilecek güce sahipsin. Sosyal anksiyeten olabilir ama zor durumlarda aklın daha iyi çalışıyor.” Karza bir yerde haklıydı. Çünkü ne kadar sosyal anksiyeteli bir inşam olsam da sakin kalmayı başarabiliyordum bir şekilde. Aynı zamanda aklıma bir sürü farklı senaryo geliyordu. Kafamdaki senaryoları bir yere atmaya karar verdim. Bizim evin önüne gelmiştik ve babamın evden çıkmasını bekliyorduk.

“Karza, evden çıkmış olabilir mi?”

“Hayır, sanmıyorum. Babanın cebine bir takip cihazı yerleştirmiştim. Şuan evde olduğunu gösteriyor.”

“İyi düşünmüşsün ama ya babam bu gün başka bir şey giydiyse, o zaman ne yapacağız?”

“Bunu da düşündüm ve babanla sen kavga ederken gizlice saatini çıkardım ve onun içine de bir takip cihazı yerleştirdim.” Karza ne adamdı öyle. Her şeyi önceden planlamıştı. Biz konuşurken babam evden çıkmıştı. Hemen babamı izlemeye başladım. Babam arabasına bindi. Bizde onu kaybetmemek için hızlıca koşup arabamıza binmiştik.

                                                                      ***

Babam, eski bir evin önünde durmuştu. Biz de çok dikkat çekmemek için bir sokak ötede durup, onu koşarak takip etmiştik. Babam ıssız evin içine girince ister istemez biraz ürkmüştüm. Karza ürktüğümü anlamıştı ve beni sakinleştirmek istercesine elimi tutmuştu.

Babam bu ıssız evin bodrum katına inmişti. Bizde yavaş yavaş iniyorduk. Ben daha fazla korkmaya başlamıştım. Karza beni sakinleştirmeye çalışıyordu bunu anlamıştım.

“Karza, ben korkuyorum,” dedim, fısıldayarak.

“Tamam, korkma güzelim. Hiç bir şey olmayacak. Benim yanımdayken kendini güvende hissedebilirsin,” tam Karza ile konuşurken telefonuma bildirim gelmişti, ama ben telefonumu sessize almıştı. Karza bildirim sesini duymuş olmalıydı, eğer duymasaydı bana tip tip bakmazdı.

“Sen telefonunu sessize almadın mı?”

“Almıştım, ya da aldığımı sanıyorum.” Telefonumu çıkardım ve gelen bildirime baktım. Mesajda bilinmeyen numara yazıyordu. Hayır, olamaz daha yeni aydınlanmıştım. Ve tuzağa düştüğümüzü anladım. Babam bizim onu takip ettiğimizi anlamıştı ve bizi bilerek bu eve doğru getirmişti. Şimdi ise bize, yani bana mesaj atmıştı.

“Karza, biz bittik. Biz mahvolduk. Karza babam anladı. Biz bir tuzağın içine düştük çabucak çıkmalıyız.” Tam bunu söyledim ve telefonuma bir bildirim daha düştü. Babam dediklerimizi duyuyordu. İşte bu bizim gerçekten de bittiğimizi gösteriyordu.

“İklim, bana mesajları oku. Ama onun öncesinde ise sakin ol,”

“Tamam, ama sakin olamam. Birinci mesajı şimdi okuyorum;

Çocuklar gerçekten başarılı bir iş başardınız beni takip ederek. Fakat o kadar da başarılı olamamışsınız. Şimdi size bir şans vereceğim, ya da vermesem mi? Bilemedim şimdi. Şans vermeye karar verdim. Öncellikle olduğunuz yerde kalın ve benim dediklerimi harfiyen uygulayın. Eğer dediklerimi yapmaz veya polisi ararsanız önce işkence çektirir, sonra da sizi öldürürüm. Şimdi gelelim oyunumuza. Olduğunuz yerden yavaşça ayrılarak aşağıya inin. Daha sonra önünüze iki kapı çıkacak, birinde adamlarım size işkence etmek için bekliyor olacak. Diğer kapı ise sizi diğer adıma doğru götürür.

Karza, mesaj böyle.”

“Adam bizimle dalga geçiyor resmen. Siktiğimin adamı ikinci mesajda ne yazmış.”

“İkinci mesajda ise şöyle yazıyor.

Bir aklınızdan kaçmayı çıkarın çünkü kaçmak sizi ölüme götürür. ikinci olarak da üzerinizdeki silahları yere bırakın. Üzerinizde hiç bir şey kalmasın. Allah muhafıza ölmenizi istemem değil mi? Hadi iyi şanslar, inşallah ölmezsiniz.

Bu mesaj da böyle, ben şansımı sikeyim ya.”

“Bırak şu orospu çocuğunu öldüreyim. Allah rızası için.” Karza ile ben üzerimizde ne var ne yoksa çıkarmıştık. Fakat ikimizin ayakkabısında da iki tane bıçak vardı. Babam bizi aptal sanıyordu ama o kadar da aptal değildik. Yavaşça merdivenleri indik ve babamın bahsetmiş olduğu kapının önüne geldik. Önümüzde iki tane kapı vardı. Sağ taraftaki kapı, kırmızı renkliydi. Üzerinde ise bıçak simgeleri vardı, kapı kulpu yoktu. Şifre ile açılıyordu bu kapı. Sol tarafımdaki kapı ise diğerinin aksine, daha sade ve şıktı. Kapı kulpu normaldi ama kapı kilitliydi. Bir kapının içinde iki tane adam vardı ve bize işkence çektirmek için bekliyorlardı. Kendi ayağımız ile tuzağa düşmüştük. Gerçekten şaka gibiydi.

“Bak şimdi baban bizim sol taraftaki kapıyı seçeceğimizi düşünecektir ve adamları oradadır.”

“Bundan nasıl emin olabiliyorsun? Ya diğer kapı çıkış yoluysa.”

“Nereden bildiğimi şimdi sorgulama, zamanı gelince sana her şeyi anlatacağım.”

“B-Buda ne demek şimdi?”

“Şimdi nasıl emin olduğum konusuna gelecek olursak, katiller her zaman ters psikoloji uygular. Babanın düşündüğü şu; biz bıçaklı olan kapıda adamlarının olduğunu düşüneceğiz ve o kapıyı seçmeyeceğiz. Ama sade kapının arkasında bizi sürpriz bekliyor olacak. Anladın değil mi?”

“Evet, olayı daha iyi kavradım ama ya yanılıyorsan, ya doğru kapı sol taraftaki ise. O zaman ne yapacağız?”

“Eminim buna. Bana güvenebilirsin.”

“Karza ben sana her zaman güveniyorum. Şimdi de güveneceğim. Senin için canımı bile tehlikeye atmaya hazırım.”

“O zaman sağ taraftaki kapıdan ilerliyoruz.” Karza’ya uyup sağ taraftaki kapıya yöneldik, fakat içimdeki bir his sol taraftaki kapıyı seçmemizi söylüyordu. Ama ilk defa iç sesime uymadım, çünkü ne zman iç sesime uysam başımıza bir felaket geliyordu. Karza ile sağ kapının önüne kadar gelmiştik ama kapının şifresi neydi? Kapının şifresini bulmalıydık. Benim aklımda bir şifre vardı ama ilk önce Karza’ya sormalıydım.

“Karza kapını şifresi babamın doğum günü tarihi olabilir mi?”

“Aferin güzelim, yavaş yavaş alışıyorsun.” Karza’nın dediklerinden bir şey anlamamıştım. Ben neye alışıyordum? “Şimdi bana babanın doğum tarihini söyle”

“10. 07. 1967”

“Güzel,” Karza babamın doğum tarihini girince kapı klik sesi ile açılmıştı. Ama gördüklerimiz ikimizin de hoşuna gitmemişti. Babamın adamları ellerinde halat iki sandalye ile bekliyorlardı. Her zaman iç sesini dinleyen ben ilk defa dinlememiştim. Bu sefer keşke dinleseydim, dinlemediğime gerçekten çok pişmandım. Adamlar üzerimize doğru yürümeye başladı. İri yarı bir adam beni tutmaya çalışıyordu, ama ben çırpındığım için bu pek başarılı olmuyordu. Adam en sonunda bizi bağlamayı başarmıştı ve sandalyeye oturtmuştu. Adam eline bıçak almıştı. Beni taşıyan iri adam yanında ki adama bir şeyler söylüyordu.

“Abi kızın yanındaki Karza Açıkgöz değil mi?”

“Evet Tuğrul tam olarak Karza Açıkgöz.” Neler oluyordu hiç bir şey anlamamıştım. Bu adamlar Karza’yı nasıl tanıyorlardı? Ama adamların birinin adının Tuğrul olduğunu öğrenmiştim.

 

Bölüm : 01.12.2024 20:26 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...