
Zeynep, Ali ile vakit geçirdikçe, ona karşı hislerinin karmaşıklaştığını fark ediyordu. Ali’nin yanında kendini güvende hissediyordu ama aklının bir köşesinde hâlâ Berk vardı. Berk’in Asya’yla olan yakınlığı onu rahatsız ediyordu, bunu kendine bile itiraf edemese de içindeki kıskançlık büyüyordu.
O gün okuldan sonra Ali, Zeynep’i dışarı çıkmaya davet etti. Bir kafede otururken, Ali gözlerinin içine bakarak, “Son zamanlarda kafan biraz karışık gibi. Bir şey mi oldu?” diye sordu.
Zeynep, Ali’nin bu kadar dikkatli olmasına şaşırdı. “Yok, aslında… Sadece dersler falan,” diye geçiştirdi ama Ali bununla yetinmeyeceğini hissetti.
Tam o sırada, kafeye giren biri Zeynep’in dikkatini çekti—Berk. Yanında Asya vardı ve ikisi birlikte gülerek bir masaya oturdu. Zeynep’in yüzü anında gerildi. Ali bunu fark etti.
“Berk’le ilgili mi?” diye sordu direkt.
Zeynep şaşkınlıkla ona baktı. Ali’nin onu bu kadar iyi okuması karşısında ne söyleyeceğini bilemedi.
Ali hafifçe gülümsedi. “Beni yanlış anlama ama gözlerin her şeyi anlatıyor.”
Zeynep bir şey söylemek için ağzını açtı ama o sırada Berk’in sesi duyuldu. “Zeynep?”
Berk, Asya’yla birlikte masalarına doğru gelmişti. Asya’nın yüzünde belli belirsiz bir gülümseme vardı ama bakışlarında bir şey saklıydı—bir meydan okuma.
“Ne tesadüf,” dedi Berk. “Siz de mi buradasınız?”
Zeynep içten içe bir savaş alanına girmiş gibi hissediyordu. Bir yanda ona güven veren Ali, diğer yanda ise içinde anlamlandıramadığı duygular uyandıran Berk. Bu dört kişilik karşılaşma, nasıl sonuçlanacaktı?
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |