18. Bölüm

17.BÖLÜM

Avin Mirza
avinmirza12

Not :yazım yanlışları için özür dilerim çok beklettim ama uzun olsun istedim bir daha ki bölüm bütün karekterleri yazdım merak etmeyin.

Size süprizim var.

 

İstgram avin.elif/penumbra36 takip edermisiniz acaba kitap bölümleriyle ilgili çok güzel detaylar var

 

İYİ OKUMALAR KUZULAR

 

Bu gün büyük bir yıkımın acı çığlığı ile yankı bulmuş Yıldırım konağı hiç bir sır gizli kalmaz hiç bir günah kefaretini ödemeden sır olup yok olmaz milat değişir sırlar vuku bulurdu.

 

"Ölüyor evladım canımın canı ölüyor yetişin"

 

Elif'in feryadıyla tüm Mezopotamya kan ağladı bağrı sızım ,sızım sızladı bir annenin evladı için çırpınışlarına seyirci oldu .

 

Kolları arasında can çekişen çocuğun saçlarını usulca okşadı Elif incitmekten o kadar çok korkuyordu ki kelimeler satırlar yetmezdi anlatmaya.

 

"Dayan kurban olayım dayan annen sana birşey olmasına izin vermez"

 

Herkes şoktan çıkmış başına toparlanmıştı .

 

Fikret ağa bir gelinin kucağında torununa birde kapının eşiğinde gözüken iki çift ayağa baktı .

 

"Ne oldu burda "

 

Elif kızarmış gözlerle kayınpederine baktı doğurmadığı yüreğinde yeşeren evladı can çekişirken konuşmak zor gelmişti lakin herkes bir cevap bekliyordu.

 

"Sesler ..geldi koştu dur dedim durmadı onla..r yaptı onlar vurdu"

 

Herkes kadının hıçkırıkları arasında söylediklerinden hiç birşey anlamamıştı.

 

Onu o halde bırakıp kapısı açık kapıya doğru gitmiştiler di ki.

 

Kapıyı biraz itteklediklerinde

kimse Yusuf ağayı ve gelinlerinin kuzenini kanlar içinde görmeyi beklemiyordu öyle ki Sevda bile şokun etkisinden çıkamamış o engamede oğlunun vurulduğunu anlayamamıştı.

 

Fikret ağa ve Filiz hanım oğullarını gördükleri gibi yere yığılmış ağıt yakmışlardı.

 

"Oğlumm"

 

Hiç bir mazlumun ahı yerde kalmazdı bu gün abla hasretiyle can veren çoçuğun diyeti yüreğine düşen ateşti.

 

Hasta yatağında inim inim inlemişti ilacı ona şifa olmak uğruna zalime kurban giden ablasıydı.

 

Olaylardan 1 saat önce:

 

Sevda aynanın karşısına geçmiş hep olduğu gibi boyanıp takıp takıştırıyordu tüm gözler üstünde olsun istiyordu

herkes beğeniyle onu süzsün arzulasın istiyordu ona göre kocası sadık değilse onunda olmasına gerek yoktu.

 

Kapının usulca açılmasıyla kapıya doğru baktı ama gelen sima onu telaşlandırmadı değildi gelmesinin yeri ve zamanı değildi biri onu bu odada görse çıkılmaz bir yola sürüklenirlerdi .

 

Telaşla adamın yanına gidip kollarını çekiştirip odanın dışına sürüklemeye çalıştı.

 

Biri onu bu odada görse tüm gün yüzüne çıkardı.

 

"Ne yapıyorsun burda delirdin mi nasıl bu odaya girersin ya bir gören olmuşsa"

 

Adam adiyce sırıtıp kadının belinden tutup kendine çekti.

 

"Oysa sen öyle maceraları seversin güzelim hem kim görse ne diye bilir ki kuzenimin bana acil birşey söylemesi gerekti buraya kadar çıktı dersin sanki söylemediğin yalan"

 

Sözleri bitikten sonra kadının boynunu öpmeye başladı Sevda kendini çekmeye kalksada adam belini sıkıp geri çekilmesine izin vermedi.

 

"Sende amma naz yaptın altımda inlerken hiç kimseyi takmıyorsun oysa"

 

En son Sevda kendini adama teslim etmiş mayışmış bir tonda.

 

"İz yapma sonra kocam anlar "

 

Adam alayla başını kadının boynundan çıkarıp sırıttı.

 

"Lan çocuk yaptın benden o şerefsiz fark etmedi sen diyorsun iz o ancak içip sızsın bir yerde"

 

Elif kahkaha atıp kollarını kuzenin boynuna dolayıp.

 

"Tam bir salak yıllardır onu kendi çocuğu sanıp etrafta gerim geriliyor birde o sünepe Elif'e suç atıyor kuru çeşme haberi yok hadi kimse gelmeden işini hallet "

 

İkisi kendini o kadar çok kaptırmıştı ki kapının Aralık olduğundan Yusuf Ağa'nın onları duyduğundan bir haberdi.

 

Yusuf ağa herşeyi duymuş ve görmüştü belinde ki silahı hızlıca çekip içerde dudak dudağa öpüşen karısı ve karısının kuzenine dorultu öfkeyle.

 

İçeri silahla giren adamı gördükleri gibi ışık hızırla bir birlerinden ayrılmışlardı lakin herşey için çok geçti duyulan duyulmuş , gizlenmiş tüm gerçekler gün yüzüne çıkmıştı.

 

İnsan en zayıf noktası hırsıdır gün gelir o hırsının kurbanı olur .

 

Sevda hırsının kurbanı olmuş ailesinden aldığı güçle hiç çekinmeden her fırsatta Elif'i aşağılayıp hor görmüştü ve buna hepsi göz yummuştu.

 

Ama değildi ki bu Elif'in korkusundan susyor oluşu .

 

Mec-bu-ri-yet

 

Dört kelimelik bu hece öyle ağırdı ki gün geldiğinde eti tırnaktan ayıra bilirdi.

 

Kardeşine iki kuruşta olsa gönderimeme korkusuydu ki

Oysa kuması konağa bastığı gün o kuruşta artık onlara ulaşmaz olmuştu.

 

Adam elinde ki silahı karşında ki ikiliye doğrultmuş hesap sormaya başlamıştı peki ya onun rabbine verecek hesabı yokmuydu ?

 

"Lan demek beni salak yerine koydunuz onca insan aşığıdayken siz benim odamda benim yatağımda fingirdeşiyordunuz ben size bunun hisabını sormazmıyım?"

 

Sevda ve kuzeni yalvarmaya başlamıştı çoktan.

 

"Yalvarırım ağam kıyma."

 

"Tamam Yusuf ağa indir şu silahı konuşalım adam akıllı"

 

Adamın sözlerinden sonra daha bir öfke patlaması yaşadı

Yusuf ağa.

 

"Lan karımı koynuna alıyorsun birde yetmiyor piçini

doğurtuyorsun üstüne gelmiş benim odamda karımla beni nasıl boynuzladığınızı konuşuyorsun nesini dinliycem

Lannn yaşatır mıyım sizi?"

 

Sevdanın kuzeni o sırada ellerini yavaş bir şekilde arkasına atıp silahını çekip karşında kendine silah çekin adama doğrultu.

 

"Demek yetmiyormuşsun ki koynuma geliyor hem kaç yıldır suçu karına atıyorsun önceki karında doğuramamış demek ki sıkıntı onlarda değil sende erkek olup kocalık yapamamısın"

 

Elinde ki silahı sıkıca kavradı

Yusuf ağa zira karşısındaki adam erkekliğinden dem vurmuştu.

 

"Lan yaşatırmıyım ben seni"

 

O anda iki silahtan kurşun adresini tanımadan yol aldı bilinmeden başka bir yüreği kora çevirmişti.

 

Yusuf ağa tam silahı ateşliyecekken Sevda öne atlamış silahı hedefini başka yöne çevirmişti ama herşey için çok geçti iki adam aynı anda birbirini vurmuş Sevda aşığını kuracağım diye silahın tekrar ateş etmesini sağlamış o engamede kurşunu oğlunun sırtına isabet etmişti.

 

🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁

 

OLAYDAN ÖNCE ELİF'TEN:

 

Aşağıdaki tüm hazırlıklar tam hız ilerlerken ben paşamla ilgileniyordum nedendir bilinmez sürekli kulağım çınlıyor yüreğim sıkışıyordu nefes almam epey zorlaşıyordu.

 

Sonra karadır böceği (müjde böçeği) gelip omzuma kondu o zaman birşeylerin ters gitceğinden çok korkmaya başlamıştı.

 

"Hayırsa bırak git ,şer isen al git "

 

Bunu üç kez tekrarlamıştım

buralarda kimin evine konsa veya kime yaklaşsa şüphesiz Kürtlerde bir haberin getirisiydir.

 

Gelen böceğe o kadar dalmıştı ki çocuğun ortalıktan kaybolduğunu görememişti.

 

Etrafına bakındığında çocuğu göremeyince iyicene korkmaya başlamıştı.

 

"Nereye kayboldu şimdi bu çocuk"

 

Her yere bakındı en son üst kata annesinin odasına çıkacağı aklına gelince hızlıca merdivenledi tırmanıp odaya doğru gitti ama bir ömür keşke hiç çıkmasaydım diyeceğini nerden bile bilirdi.

 

Yaklaştıkça sesler çoğalmaya başlamıştı.

 

Sesler yükseldikçe netleşti duydukları kabul edilir şeyler değildi çocuğun seslere kapıya doğru gittiğini görünce telaşla .

 

"Dur oğlum dur gitme"

 

Ama çok geçti içeride egame oluşmuş ve üç el silah sesi yankılanmıştı ilk ki aynı anda son kurşun Elif ve Yusuf Ağa'nın elinde patlayan silahtan çıkmıştı.

 

Anne babaların günahların günahlarının diyetini bir kez daha evladından çıkmıştı .

 

Yıldırımlar bir kez daha hırslarının kurbanı olmuştu.

 

Kan kokuyordu heybetli konak oluk oluk kan sızıyordu taşlarına.

 

Aziz en son gelmişti oda sırf bu aşiretin ağası olduğu için yoksa adım atmazdı asla heleki o şeref yoksunu kuzeninin olduğu konağa asla .

 

Bir çok kez Elif yapınları duymuş uyarmış ama kuzeni bu uyarıları başka türlü yorumlamış

Karısında gözü olduğuna dair söyletti çıkaracak alçalmıştı .

 

Ama hesaba katmadığı Aziz'in tüm doğuda mertliğiyle nam salmış bir adam olduğuydu asla başkasının karısına göz ucuyla bakmayacak kadar şerefli sokaktan geçerken bile bir kadını gördüğün de bile başını çeviren bir adam oluşu.

 

Tüm doğu onu bilirdi lakin Elif'i bilmezdi hep olduğu gibi ilk laf kadına söylenilir ilk leke kadına sürülürdü .

 

Kardeşi yerine koyduğu kadını korumak adına a uzak durmuştu.

 

Orda çalışan kadınlardan birini ayarlamış Elif'in ondan para kabul etmeyeceğini bildiği için yaptığı el işini yardıma muhtaç olan kadınlar için açtığı atölyede satıyor paranın iki katını ulaştırıyordu.

 

Yıllar sonra ilk kez adım atığı konakta bacısını yerine koyduğu kadını feryatlar içinde görmeyi beklemiyordu.

 

Kadın kızarmış gözlerle Aziz'e bakıyordu.

 

"Abi ölüyor abi .i evlâd.m.m ölü.yor"

 

Aziz seri bir şekilde çocuğu kucağına aldığı gibi hastane yetiştirme çabasına girdi .

 

▪️▪️▪️▪️▪️▪️▪️▪️▪️▪️▪️▪️

 

10.Gün sonra

 

Yusuf ağa günahlarının diyetini canıyla ödemiş aldığı ahlar yağlı urgan misali boynuna dolanmış ihanetle süslediği hayatı .

 

Ona büyük bir ihaneti getirdi

hep böbürlendiği evladı hiç bir zaman evladı olamamıştı .

 

Evli olduğu halde Sevda'yla birlikte olmuş karısına ihanet etmiş .

 

Zevki uğruna anneliğini elinden aldığı kadına hiç bir zaman ihanet etmekten geri kalmamıştı hamile bıraktığı kadını üstüne kuma getirmekle kalmamış onun hizmetçisi yapmıştı.

 

Sevda gelin geldikten bir süre sonra gittiği doktorda aslında dış gebeliği olduğunu öğrenmiş

hanım ağa olma planları suya düşmüştü kocasıyla olan birlikteliklerinde gebe kalmadığını anlayınca kusurun kocasında olduğunu düşünüp kuzeniyle bebek yapma uğruna yasak bir ilişkiye başlamıştı.

 

Hırsı gözünü kör etmiş çocuk doğduğunda emellerine ulaşmış ama ilişkisi devam etmişti hoş hiç bir zaman gerçek bir anne gibi hissedememişti .

 

Hep evladından uzak durmuştu .

 

Artık taziye ye gelenler bitmiş

Çıkıcak hükmü konuşmak için gelenler oluyordu konağa.

 

Yusuf ağada,karısının aşığıda orada bir birlerini vurdukları için orda can vermişti.

 

Geride Yusuf ağadan olmayan o gün omurgasına gelen kurşun yüzünden yatalak bir çocuk ve iki eşi vardı Sevda için hüküm belliydi ya sürgün edilecek ya da infaz edilecekti

 

Elif için karar belliydi Yusuf Ağa'nın erkek kardeşi olmadığı için kuzenine kuma gitcekti lakin bu kararı kimse Aziz ağaya söyleme cesaretin de bulunamıyordu.

 

Üç gündür olduğu gibi toplanmış

Onu ikna etmek için uğraşıcaklardı öyle umut ediyorlardı.

 

En sonunda Aziz ağa toplanan büyüklerin olduğu odaya teşrif etmişti.

 

"Hayırdır ağalar her gün beni görmeden gününüz geçmiyor mu "

Ona laf atan adamı umursamadan ağaların en büyük

Olanı.

 

Helit ağa söze başladı.

 

"Sende en az bizim kadar seni ne seni çağırdığımızı bilirsin "

 

Aziz saygısını korumak adına sözlerini kafasında ilk tarttı sonra dillendirirdi:

 

"O zaman ben siz başlamadan "

 

Çeketinin sol iç cebinden mendiline sakladığı karısını tırnağını alıp hepsini gösterip .

 

"Ben karımın tırnağına zarar gelse dünyayı yakacak adamım siz gelmiş yüreğini yak diyorsunuz"

 

Tırnağa tekrar cebine koyup bu sefer belindeki silahı çıkarıp hepsinin üstüne doğrultu.

 

"Yakanı da , yakacak olanıda yaşatmam hadi aranızda varsa bir yiğit hazır hepimiz burdayken okuyalım cenaze namazını"

 

Ağalar suspus olmuştu Aziz ağanın karısına düşkünlüğünü bilmeyen yoktu .

 

Helit ağa yerine sinen adamlara bakıp bir kez daha sözü dev aldı.

 

"O zaman karın nerdedir Aziz ağa onu diyesin bizde ona göre hükmümüzü verelim"

 

Her sözü sevdiği kadınına getiren ağaya inat.

 

"Karımsa benim karım ister başımın üstünde ister başka bir şehirde taşırım bundan size ne"

 

Bu sözlerden sonra sinirlenen Helit ağa sinirle ayağa kalkıp Aziz ağaya parmaklarıyla tüm ağaları gösterip.

 

"Unutma bu aşiretin ağasın hepsi senden erkek evlat bekler"

 

Aziz duruşunu bozmadan kollarını arkada bağladı .

 

"Nerden bilirsin "

 

"Neyi nerden bilirim"

 

Aziz ağa duruşunu dikleştirip.

 

"Erkek evlat olacağından veya hayırlı bir evlat olacağından velakim doğdu varsın hayırsız olacağına kısır olayım daha iyi,"

 

Haklılığı karşısında bir çoğu başını eğdi ama Helit Ağa'nın pes etmeye niyeti yoktu.

 

"Sana iki gün iki gün sonra ya karın gelir yada varisin için kuzenin karısını kuma edersin"

 

Aziz ağa arkasını dönüp tap çıkacakken duyduğu sözlerden sonra omuzlarından geriye dönüp onu zora sokan ağaya şunu dedi .

 

"Ben bacım dediğimi koynuma almam yar dediğimi de yanımdan ayırmam unutma ağa şeref mal mülkle olmaz adaletle namusla olur .!"

 

Ordan çıkıp kendini konağına zor atmıştı herkes herşey üstüne geliyor sırtında ki yükler artık onu kamburlaştırıyordu .

 

Başını gökyüzü kaldırıp.

 

"Umarım yüreğimde ki bu yangına rağmen mutlusundur kırlangıç işte o zaman iyi ki demeye yüzüm olur"

 

O sırada Ayşe:

 

Aylar geçmişti lakin içinde ki özlem dinmiyor ruhu çekiliyordu yanında yüreğim dediği adam yoktu kimsesizlik kendini ele veriyordu.

 

Aziz onu oraya gönderirken herşeyi düşünmüştü her imkanı sağlamıştı yanlız kalmaması adına Fatma kadının yiğenini de onunla yollamıştı .

 

Genç kız cıvıl ,cıvıl neşe dolu bir kızdı Ayşe'yi mutlu etmek için bütün gün peşinde dolanıyor bin bir türlü şekle giriyordu ama sadece karşılık olarak aldığı bir sahte tebessüm.

 

Yine hep olduğu gibi kavgaylada olsa Ayşe genç kızı ikna etmiş beraber bulaşık yıkıyorlardı.

 

"Abla ben sana yıkarım dedim ya"

 

Hayıflanan kıza bakıp tebessüm etti çalışan değil kardeşi olmuştu artık.

 

"Roje ben sana demedim mi hep beraber kalkar yer toplarız ben sen mi var ya"

 

Kaşlarını çatıp sahte bir kızgınlıkla.

 

"Bak geliyor terlik ha uzatma Fatma abladan yemediğin terliği benden yersin yoksa"

 

Roje köpüklü ellerine rağmen ağızıne yalancı bir fermuar çekip.

 

"Tamam sustum"

 

Onlar böyle devam ederken çalan ev telefonu ile Roje ellerini kurulayıp .

 

"Ben bakarım kesin teyzemdir ne zamandır aramıyordu"

 

Kız telefonla ne konuştuysa suspus olmuştu o an Ayşe'nin elindeki bardak kaymış yerle bir olmuş bir anda görünmez bir el yüreğini sıkıyor gibi hissetti

.

 

"Allah'ım bu neyin kederidir"

 

Bir an elindeki bardak elinden kayıp yerde paramparça olmuştu

bilmiyordu ki sevdasını başka bir yerde aynı anda sevdasını parçalamak için uğraşıyorlardı

O tam eğilip parçaları toplarken .

 

Camın sivri ucu parmağına batmış kanının akmasına sebep olmuş bu o an sevdiği adamın kederini hisseti ismi bir ezgi misali döküldü dudaklarından.

 

"Azizz"

 

Mutfakta onun sesine karışan başka bir ses vuku buldu.

 

"Ayşe abla"

 

Roje'nin sesindeki telaş ve endişe hissedile biliyordu.

 

"Ne oldu ne bu telaş"

 

Kız başını eğip parmaklarıyla oynuyor nasıl söylemesi gerektiğini kafasında tartışıyordu.

 

şey abla nasıl desem ki "

 

Ayşe içini kaplayan korkuyla beraber telaşla .

 

"Aziz ağama mı birşey oldu"

 

Yüreğini esir alan korku sesinede yansımıştı ruhunda inceden bir sızı hissetti.

 

"Abla o iyide Yusuf ağam vefat ettiydi ya işte şey olmuş herhal"

 

Genç kadın kızın söylemek isteyip ama bir türlü dinlendiremediği gerçeğin ağırlığını şimdiden omuzlarına yük edinmiş gibiydi.

 

Sabrı taşmıştı artık sevdasına ateşten ok misali saplanacak sözlerin sabırsızlığı onu dahada korkutuyordu.

 

"Ağalar toplanmış ve sandımca Elif ablayı Aziz ağamla evlendirmek istiyorlar"

 

Kız tek solukta dinlendirdi bilmesi gerektiğini düşünüyor

O söylemese bile Aziz abisini ne kadar sevdiğini ve deli gibi özlediğini biliyordu.

 

"Ablam o benim "

 

Hükümler kolay verilir ama taşıması ağırdı .

 

Bir an dengesini kaybedip düşecek gibi hissetsede yanındaki mutfak tezgahına tutup dengesini korudu.

 

Roje telaşla ablasının yanına vardı.

 

"Abla bak ağam kabul etmemiş sakin ol kurbanın olayım"

 

Ablasını sandalyeye oturtup su verdi.

 

"Nereye kadar ha bırakırlar mı hüküm bellidir biri ablam yerine koyduğum ,diğeri kocam bu hayatta ki tek güvenli limanım "

 

Ellerini yüreğine koyup sıkıp Roje'ye baktı.

 

"Yüreğim o Roje alıp sökmek istiyorlar yaşayamam ölürüm işte o zaman"

 

Ablasının hali onu kederlendirsede ne gelirdi elden .

 

"Kabul etmemiş Ağlarda şart koymuşlar"

 

"Ne şartı daha neyin derdindeler toprak soğumadan neyin hırsı "

 

Ablasının sırtını sıvazlayıp sakinleşmesi adına.

 

"Eğer ki sen iki gün içinde döner bir evlat verirsen o zaman hüküm başka olurmuş sen dönmez isen hüküm bellidir"

 

Acı bir tebessüm belirdi Ayşe'nin yüzünde.

 

"Sevdan uğruna tutsak ol dersin yani"

 

Roje başını salayıp .

 

"Tutsaklık sevdiğin adamın yüreğiyse varsın tutsak olmak be ablam"

 

Kızın yüzüne bakıp demek istediğini çok iyi anlamıştı Ayşe.

 

"Tamam toparlan Mardin'e gidiyoruz ama kimse döneceğimizi bilmesin yoksa Aziz ağam izin vermez"

 

Roje sevinçle ablasına sarıldı.

 

"En doğru karar abla unutma ben hep yanındayım"

 

🍁✨🍁✨🍁✨🍁✨🍁🍁✨

 

MARDİN/MİDYAT

 

İnsan nereye giderse gitsin doğduğu yer yuvasıdır çıktığı kabuk tek limanıdır özlemişti

kokusunu, taşını toprağını çalışmaktan eli nasırlı insanlarını.

 

Topraklarına ayak bastığı ilk an düştüğü hasretliğin tarifi hiç bir zaman yoktu .

 

Mardin'in taştan duvar sokaklarına yüz tuttu elleri bir çok kadının ahı saklı nice sevdanın şahidiydi .

 

"Taşı bile özlemin isyanı ,yüreğim neylesin"

 

Ellerini duvardan çekip elinde ki valizle içeri geçtiler konak normalde hep bir telaş içerisinde

Lakin başkaydı bu kapıda soylulara ait araçlar kapı eşinde onların sayısız koruması mahşer günü gibiydi.

 

Onu konakta tekrar görenler şaşırsalarda o kimseyi takacak durumda değildi kalabalığı es geçip odasına çıkacakken Xece hanım onu yarı yolda durdurmuştu.

 

"Hayırdır ne yüzle geldin bu konağa bildiğim kadar oğlum senden sıkılmış başından salmıştı"

 

Kaynanasının sözleri can acıtsada

belli etmedi artık o her şeye boyun eğen güçsüz kız yoktu özgürlüğüne kavuşan kırlanğıçla

beraber o kızda yok olmuştu Sevdiği adamın vicdan sızısı değil Sevdasıydı.

 

"Ben hep vardım Xece hanım yok olsaydım tüm doğuyu karşısına almazdı"

 

Haklıydı gelini ne yapsada oğlu başkasına yar dememiş dili başkasına lal ona zikir eder olmuştu .

 

"O istemese ne yazar töre kanun niteliğinde mecbur uyacak hem geldiğinde iyi oldu oğlumun odasını boşaltasın bundan gayrı yeni kumanya kalacak "

 

Geçmi kalmıştı tümden mi? kaybetmişti sevdiğini inanmak istemesede.

 

"Aziz yapmaz canım yansın diye yaparsın sen doğurduğunu bilmezsin lakin ben kocamı tanırım öleceğini bilsede etmez bunu bana"

 

Tiksinirce baktı gelinine neyin güveniydi bu en büyük aşklarda bile ihanet saklıyken nerden geliyordu kendinden emin halleri.

 

"İyi gitte bu akşam kalacakları odayı kendi elinle hazır et madem inanmıyorsun "

 

İnanmamak adına dirensede Ayşe ortada göz ardı edilemeyecek büyük bir gerçek vardı sevdiği adam kabul belki ama kör olası töre hüküm sürümekten vazgeçmezdi .

 

Yıkılan yuvaların bu uğurda haddi hesabı yoktu bir çok kadın kendi elleriyle sevdiği adamı başkasına eş etmek zorunda kalıyordu.

 

Cografya kader değildi ama kadının kaderi boyun eğmekti

bir çok coğrafyada .

 

Yıkımın ardına sığınmış bir çok banane hep vardı.

 

Ayşe boyun eğmektense inanmamayı yeğliyordu yoksa..

 

Olabilir miydi! Kabul etmişmiydi sevdiği hükmü .

 

Acılarını hapsettiği konak kabullenmeyişiyle yankı buldu

İsyanı yüreğinde değil bu kez dilindeydi .

 

"Yalan söylüyorsun yapmaz Aziz

Anladın mı yapmaz"

 

Hiddetli bir şekilde bağırmış bütün konak sesiyle neye uğradığını şaşırmıştı.

 

Xece hanım emeline olaşmanın zaferiyle omuzlarını dikleştirmiş

Enkaza çevirmeye and içmiş gelininin bitik haline en güz

el filmin en ön koltuğunda oturan seyirci misali seyre durmuştu.

 

Kafasını kaldırım mutfak kapısında ağlamaktan yüzü gözü şişmiş Elif'i görünce sona bıraktığı darbesini darbeyi dilendirdi .

 

"İnanmıyor musun arkanı dönde yeni kumana sor bakalım yalan mı? doğrumu diye"

 

Ayşe Xece hanımın sözlerinden sonra hemen arkasını dönmüştü

 

"Ablaa"

 

Fısıltı halinde dökülmüştü dudaklarından o iki heceli sözcük.

 

"Affet" işte buda Elif'in çaresizliğiydi.

 

Bölüm : 08.01.2025 23:56 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...