
Yapamam bunu kadın, canına gelecek olan zevali benim canıma ferman yapamam. Bir efsuna kapılıp seni canından edemem."
Sevdiği kadının saçlarını kulağının arkasına sıkıştırıp soluk soluğa fısıldamıştı.
"Kıyamam kadın, bir tek saçına teline kıyamazken nasıl daha fazlasına göz dikerim. Varsın hiç dokunmayayım, dilime düşen prangalar yüreğime düşsün!"
Dokunmak için haykıran her bir hücreye rağmen yakmaktansa yanmaya razı gelmişti Aziz.
Kadın ise sevdiği adamın canını yakmaktan kaçındığının farkındaydı, lakin artık tek bir bütün olmak istiyordu.
Ama o bir adım atmadığı sürece sevdiği adamında atmayacağını anlamıştı.
Bu akşam bambaşka bir kadın olmak istiyordu.
"Aziz o kadar çok yandı ki bu yürek, o kadar çok kırıldı ki kanatlarım. Lakin dermanı da bir tek sende aradım"
Sevdiği adamın alnına dayadı alnını, kirli sakallarından süzülen birkaç damlanın yolunu kesti parmak uçlarıyla, zira o damlar yüreğine düşen ateşti.
"Yapma kadın, senin canın yandıkça ben ölür ölür dirilirim."
Kadın dudaklarıyla adamı susturmuştu. Bu akşam adam kaçtıkça kadın ardına düşer olmuştu.
Bir süre sonra adam dayanamayıp aynı şekilde karşılık verdi. Kadının ise uzun parmakları bir yılan misali sevdiği adamın boynuna dolandı.
Tırnaklarını istekle kavrulduğu tende derin çizikler bırakmıştı.
Kadınlığı da volkanlar patlamış gibi sızım sızım sızlıyordu.
Adamında ondan aşağı kalır yanı yoktu.
Soluklanmak için ayrılan dudaklar tekrar ahenk ve uyum içinde kavuştu. Adamın dili kadının ağzının içine firar ederken kadın bu daveti kaçırmadı.
Ayşe titreyen elleriyle adamın ceketini çekiştirip çıkarırken zorlansa da Aziz kollarını çekip ona yardımcı oldu.
Soğuk parmakları kadının belinden kayıp kalçasını buldu ve vakit kaybetmeden kaldırıp tam kasıklarına denk gelecek şekilde oturdu.
Sesli bir şekilde dudakları ayrılmış, süt beyazı yasemin kokusunun sindiği gerdandaydı.
Ufak ufak ısırıklar yapıp aynı yeri dudaklarıyla okşuyordu. Elleri kadının saçlarını dalmış acıtmayacak bir şekilde arkaya doğru çekiştirmişti.
Ayşe istemsizce kendini adamın kasıklarına sürtmüştü.İçinde olduğu duygu onun bambaşka bir kadına çevirmişti. Belki yarın bunları hatırlarken utanabilirdi ama asla pişmanlık duymayacaktı.
Aziz haykırır gibi inleyerek başını arkaya attı, aynı şekilde ortaya çıkan âdem elması kadına da öpme dürtüsü uyandırmıştı. Yapmıştı da dudaklarını adamın âdem elmasına getirip derince öptü.
Aziz elini kucağındaki kadının sabahlığına getirip eliyle koparırcasına çözüp çekiştirip üstünden çıkardı ve salonun bir köşesine attı.
Kadının üstünde beyaz önü dantelli ipek gecelik derince yutkunmasına sebep olmuştu. Büyülenmiş gibi süt beyazı gerdana daha sonra yuvarlak dolgun göğüslere takıldı, daha sonra yer yer kızarttığı boyna.
Kadının boynundan gerdanında kendine ait izleri görmek erkeklik dürtülerini harekete geçirmişti.
Adamın ona büyülenmiş gibi bakması Ayşe'nin gururunu okşamış bundan feyz alarak ayağa kalkıp sevdiği adamın ellerinden tutup yatak odasına götürmüştü. Aynı aşağısı gibi oda da özenle hazırlanmıştı.
Beraber odanın odasında durduklarında titreyen parmaklarına rağmen Aziz'in üstündeki gömleği çıkarmış omuzlarından itip yere düşmesini sağlamıştı.
Ellerini sevdiği adamın kalbine getirip mavinin harman olduğu gözleri başak sarısına dikti.
" Kefenim kolların mezarım kalbin olsun adam"
Aziz ellerini getirip sevdiği kadının ellerinin üstüne koyup ant içti.
Mêm'in Zin'i sevdiği gibi seviyorum kadın. Yeminim olsun canını yakacağım tek an bu an olacak"
Mêm yaşarken Zin'e kavuşamamıştı, onlar toprakta bile kavuşamamış iki aşıktı. Bekr orda bile onları ayırmıştı tıpkı Xece Hanım gibi.
"Onların sevdası mahşere kalmıştı ya bizim sevdamız da böyleyse"
Kadının avuç içlerini yüzüne yaklaştırıp öpüp kokladı.
"Bizim sevdamız destandır kadın, gün gelecek tüm Mezopotamya'da aşkımız dilden dile dolanacak"
+18 Bundan sonrası🔥🔥🔥🔥🔥
Ayşe geceliğin iki askısını omuzlarından kaydırıp geceliğin yere düşmesini sağlamıştı.
Sevdiği adamın kuzguni bakışları katrana dönüşmüştü, adem elması da takılı kalmış ve soluğu ansızın kesilivermişti. Odanın soğuk duvarları çiftin ateşiyle ısınıyordu.
Adam baştan aşağı kadına baktı yetmedi, her bir milimini zihninde resmetti.
"Sen.n na.sıl bir lütufsun"
Vücudu Lilit'in günahkara çağrısı gibi davetkardı.
Kadın sevdiği adama bir adım yaklaşıp ellerini göğüs kafesine bastırıp parmak uçlarında yükseldi ve dudaklarına cüretkâr bir talepte bulunmaktan çekinmedi.
Kadın ateş olup adamı köz etmeye yeminliydi.
"Hapset beni kollarında, tenini tenime mühürle. Dilim adını zikretsin ruhum sen diye inlesin; ben, sen değil biz olalım"
Adamın solukları hızlanmıştı küçük diye sevmekten kaçındığı kadın şu an aysar olmuştu.
Aziz işaret parmağının tersiyle kadının yanağını okşadı.
"Yak diyorsun kadın bunun dönüşü olmaz"
Kadın gülümseyip sakin bir biçimde adamın gömleğinin düğmelerini açmaya başlamıştı.
"Yakmak değil tükenmek benim niyetim"
Adam dayanamadı ve kadının çıplak kalçalarından sıkıca tutup kucağına aldı.
Kadın ani gelen refleksle bacaklarını adamın beline sardı.
Aziz kucağındaki kadınla beraber yatağa ilerledi, kadını yatağa yatırıp bacaklarının arasındayken üstündeki gömleği söker gibi çekiştirip yere fırlattı.
Beyaz çarşafların arasında bembeyaz teniyle ve yatağa dağılan saçlarıyla dudaklarını kemiren kadın bir tablonun en güzel portresi gibiydi adeta.
Ayşe uzandığı yerden doğrulup adamın kemerinden tutup kendine doğru çekiştirdi.
" Bu sen olamazsın.n "
Adam bu akşam şoklar yaşıyordu utangaç karısı gitmiş yerine ateşli cesur bir kadına bırakmıştı.
Baş parmağını kadının kemirdiği dudaklarına dokundurdu.
"Ama bu kadına bir başka vuruldum"
Etli kalın dudaklarını mühürledi, ince kiraz dudaklara sömürdükçe zevk vücudunu istila ediyordu.
Dudaklarını bırakıp boynuna oradan gerdanına inmişti.
Kadının kalbi göğüs kafesine hiddetle çarpıyor, içinde kasırgalar yaratıyordu.
Beyaz çarşafı ellerinin arasında hapsetmişti ki parmaklarının boğumları beyazlamış yaşadığı hazdan saçları ter içinde kalmış kokusu yatağa sinmişti.
Adam bu sefer diliyle kadının göbek deliğinde dairler çiziyor oradan tekrar kadının gerdanına çıkıyordu.
Bir elini kadın sağ göğsüne getirip sıkarken diğeriyle kadının bacak içini okşayıp kadınlığını buldu.
İşte o an Ayşe bunu yıllardır bu anı bekliyormuşçasına ihtiyaçla inledi.
"Azizz "
Adını inleyen kadının çağrısına sessiz kalmamış ve kumaşın üstünden kadınlığını okşamıştı. Okşarken de sütyenin üstünden göğsünün tomurcuğunu ısırmıştı.
Kadın daha önce hiç tatmadığı bir duyguyla karşı karşıyaydı, istediği basitti ama bunu nasıl dillendireceğini bilmiyordu.
Adam kadının üstünden kalkıp dizlerinin üstünde kadına baktı gözleri kapalı kendinden geçen hali bir başka güzeldi.
"Aç kadın gözlerini, bu vuslatın en güzel manzarası aşkla bakan gözlerindir."
Kadın kaymış gözlerini açıp utanmasına rağmen sevdiği adamın kararan kuzguni gözlerine dikti.
Sırtını yataktan ayırıp sevdiğine yaklaştı.
Ellerini kendinden bağımsız adamın göğsünde dolaştırıp oradan yüzünü ellerin hapsedip:
"Kadının olayım adam, sende doğup seninle solayım"
Bu son izin isteyişti artık bundan sonrası durmak yasaktı, sevdaya kavuşmak yakışırdı.
Aziz ellerini arkaya atıp kadının sütyenini teninden söküp atmış, sonra kadının üstüne eğilerek Ayşe'nin sırtının tekrar yatakla buluşmasını sağlamıştı.
Ama kadının canının yanmaması için onu hazırlaması lazımdı.
Kadının gözlerinin içine bakarak aşağı kaymış bacaklarının iç kısmını öpe öpe tam kadınlığına yaklaşmıştı. Önündeki engeli kaldırmak için çamaşır iki yanından tutup yırtmıştı.
"Aziz ne yapıyorsun, niye yırttın?" diye sevdiği adama çemkirdi Ayşe...
Aziz munzurca sırıtıp:
"Emin ol bundan sonra yırtacağım tek çamaşır olmayacak"
Kocasının söyleminden sonra utancından kulaklarının kızardığını ve yüzünün domatese döndüğünü hissetti kadın.
Tam kızacaktı ki kadınlığına değen dudaklarla dondu kaldı:
Ama midesi bulanmak yerine bundan zevk aldı arsızca, duyduğu ihtiyaçla ellerini adamın başına getirip kendine doğru bastırdı.
Adamın dudaklarıyla seviştiği gibi kadınlığıyla sevişmesi onu daha çok istemesine yol açıyordu. Kasıklarından kadınlığına kayan ince bir sızı hissetti.
"Lütfennn" diye öyle bir bağırdı ki çiftlikte kimsenin olmamasını diledi içinde zira sabah kimsenin yüzüne bakamazdı.
Bir kez daha yalvarış barındıran bir tonda:
"Lütfen " diyebildi.
Aziz kadının hazır olduğuna kanaat getirip üstündeki son parçayı da çıkarmıştı.
Tek kolunu kadının yanına yatağa bastırıp çoktan yuvası için kavrulan erkekliğini kadının kadınlığına konumlandırıp tek seferde içine girmişti. Dudaklarını kadının alnına getirip bastırmıştı.
Şayet yavaş yavaş girseydi kadının canı daha çok yanardı.
"Ahhhh"
Kadın kâğıt kesiği gibi ince bir ağrı hissetti, kadınlığında tarifsiz bir acı vardı. Acısı dinsin diye derin soluklar almaya çalışıyordu, lakin acı katlanılamaz bir derecedeydi.
Farkında değildi ama gözlerinden akan yaşlar yastığını ıslatıyordu.
Kadın her bir gözyaşından öptü Aziz.
"Yeminim olsun gözünden akıttıracağım tek ve son damladır"
Bir süre öyle bekledikten sonra kadının.
"İyiyim devam et" demesiyle yavaş bir ritimde gel git yapmaya başladı.
Kadının hissettiği acı bir yerden sonra kendini zevke bıraktı.
Adamın sırtına yaşadığı zevkin imzasını atmaya başlamış, er geçen dakika biraz daha istekle kavrulmasına ve daha fazlasını istemesine sebep olmuştu.
Odada inlemelerinden oluşan en güzel ezgi yankı buluyordu.
Ten tene hasretti iki aşık ise birbirine meftun.
Gece güneş istemez olmuştu, dinmiyordu özlem, bitmiyordu soluklar.
Sona yaklaştıklarında:
"Azizz" diye inledi kadın bir kez derman ararmış gibi.
"Yetmiyor!" diye kükremişti Aziz, o sırada uslanmaz elleri kadının bedenin tavaf ediyordu.
Ayşe'nin göğüs kafesi inip kalkıyor, adamın her vuruşu kadını arşa çıkarıyordu zira.
"Yetmesin yüreğim bitmesin geceler sensiz aymasın geceler"
Aziz ani manevrayla pozisyonlarını değiştirmiş kadını üstüne çıkarmıştı.
Akrep yelkovan yarışmıştı sevda kazanmıştı.
Tüm saatler devrilmiş gün ağarmıştı.
Aziz uzandığı yerden kalkıp sevdiği kadının saçlarına asılmış dudaklarını boynuna gömüp arşa çıkıp çakılırken bir kez daha aşkını feveran etti.
"Bu doğan güneş şahidim olsun gözlerimin rotası gözlerin, yüreğim sana sürgün, ömrüm sana feda."
Sönen şömine gibi tenlerindeki ateş de sönmüş, adam kadının üstüne yığılmıştı.
"Kadınımm"
Doğan güneş onlara geceyi getirmişti lakin iki aşığın bundan haberi yoktu.
Yıldırım konağı:
Xece Hanım'ın sessizliği gelecek olan kasırganın habercisiydi. Onun kurduğu hiçbir oyunda kaybetmek yoktu. Kaybetmiş gibi gözüküp hep kazanmak vardı.
"Dediğimi yaptın mı?" diye sordu pencerenin önünde.
"Yaptım Xece Hanım, sizin günahlarınız benim elime de bulaştı" Roje onu ihanet etmeye mecbur bırakan kadına öyle bir nefretle bakmıştı ki.
Buna rağmen Xece Hanım istifini bozmadan kıza küçümsercesine bakıp konuştu
"Merak etme, ele bulaşan günahlardan değil yüreğine bulaşan günahlardan kork"
Sadece Xece hanımdan değil kendinden de nefret ediyordu genç kız. Sırf teyzesi ve ailesi için onu kardeşi yerine koyan kadına ihanet etmişti.
"Sen sanıyor musun ki çocukları olmadığında Aziz ağam sevdiği kadından vazgeçecek ama yanılıyorsun tüm Mardin anladı sen anlayamadın Xece Hanım. Aziz ağam canından vazgeçer ama sevdiğinden geçmez"
Karşısında küstahça konuşan kıza ellerini kaldırıp çekinmeden yüzüne vurmuş ve ellerini kızın saçlarına daldırıp acımadan asılarak yüzüne doğru zehrini akıtmıştı:
"Bana bak dua et senle işim bitmedi, yoksa keser atardım dilini köpeklere!"
Kız canının acısından Xece hanımın ellerine atılsa da öyle bir tutuyordu ki kurtulması imkansızdı.
" Bu konağı bana cehennem ettiler, beni de şeytan bellediler ama ben Xece 'yem yakmadan kül olmam. İster yar ister can bana köz olana ateş olurum!"
Odasının kapısını açıp kızı dışarı atacaktı ki Ali ağayla göz göze geldi. Yüreğindeki kin daha da harlandı, geçmişin izleri bir kez daha canlandı gözlerinde.
GEÇMİŞ:
Yıllar geçiyordu ama Xece'nin yarasına bir yenisi ekleniyordu.
Mardin'e doğan güneş yüreğine zifiri karanlıktı.
Kollarını dizlerine sarmış gözyaşlarını içine artırıyordu.
Öldüğü günlerin takviminden bir yaprak daha düşmüştü. Bir kez daha Ali Ağa tenini kirletmiş gururunu ayaklar altına almıştı.
Sırf ondan çocuğu olmasın diye kullandığı ilaçları duymuştu. Tabi bunda da zamanında dostum dediği şimdilerin en büyük düşmanı olan kadının büyük bir katkısı vardı.
O günden sonra Ali Ağa ceza olsun diye her gün başka kadınlara dokunup akşamına Xece hanımın ruhunu öldürüyordu.
Sayısız tene dokunan eller sevdiğim dediği kadının vücuduna hüküm sürüyor, günden güne onu öldürüyordu.
Bu sabahta onlardan biriydi. Sessizce ölümü bekleyen kelebek misali yazgısına hüküm süreceği günü bekliyordu.
O sessizce pencerenin dibinde otururken sessizliği bölen Azrail'iydi.
"Bir sabah da kalktığımda seni yanımda göreyim kadın"
Xece hanım bir şey dememiş sadece dönüp bakmıştı. Aslında o bakış birçok şeyi anlatıyordu.
Ama söylemeye değmiyordu...
Çünkü kadın hamileydi ömür boyu nefret edeceği bu geceleri hatırlatan bir anıya gebeydi.
Adam fark etmemişti ama kadın ellerini göbeğinin üstüne getirmiş sessizce fısıldamıştı.
"Sen benim evladım değil en büyük yenilgim hatta nefretimsin."
Not : Evet her an bölüm atabilirim bu kitap için çok destek oldunuz her yazara dediğimi burdada söylüyorum benim okuycum gibisi yok her şekilde yanım da ve iyiki varlar diye .
Bu arada lütfen ıstgramda paylaşım yaparak bu kitap için destek olalım ....
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 74.02k Okunma |
5.43k Oy |
0 Takip |
54 Bölümlü Kitap |