
Not:Meraba kuzular sizi çok özledim umarım beğenirsiniz bu bölümü ama son kısmı çok komik bir sahne oldu.
SOSYAL M.:
İstg: avin.elif /penumbra36
Tiktok: avinmirza12
✩⍣¯·.¸¸.·✩İYİ OKUMALAR✩⍣¯·.¸¸.·✩·.¸
Korkuyordu kadın, sanki gözlerini açsa her şey bambaşka olacak, tüm yaşananlar bir rüyadan ibaret olacakmış gibi.
Yüzünde gezinen ufak dokunuşlar tüm yaşananların gerçeklik payını artıyor olmasına rağmen içindeki korkuyu bastıramıyordu.
Adamın parmakları ise ezber etmek ister gibi yüzünde geziniyordu, değil santim milim ezber tutuyordu.
.
Mâ-şuk'un halinden Mecnun anlardı.
Sevdadan avare olmuş adam yine bir kez daha sevdasına sığınmıştı.
Devayı da dermanı da sevdiği kadının kollarında bulmuştu adam.
Aziz Ağa, sevdiğiyle leyl etmiş tana kavuşmuştu.
Kollarının arasında ki kadının uyuyormuş gibi gözükse de sevdiği kadının uyanık olduğunun farkındaydı ama bu da işene geliyordu.
Ama biraz muziplik yapmaktan zarar gelmez diye düşündü.
Yüzünü kadının boyun girintisine getirip, hafifçe sürtünerek yüzüne doğru çıktı.
Yeni çıkan sakalları kadının huylanmasına sebep oluyordu.
Gülmemek için dişlerini dudaklarına geçirmişti. Aziz Ağa biraz daha ileri gitmiş, boynuna doğru üflemişti.
Aziz'in dokunuşları masum dokunuşlardan çıkmış, tehlikeli sinyaller vermeye başlamıştı.
Ayşe'nin solukları hızlandı, onu eleren bir inilti dökülüverdi dudaklarından.
"Ah!"
Kalbi o kadar hızlı atmaya başlamıştı ki neredeyse göğüs kafesinden fırlayacak gibiydi.
Ellerini sevdiği adamın saçlarına daldırıp boynuna bastırdı.
O kadar çok tarik olmuştu ki kasıklarına keskin bir sancı hücum etti.
Yıllardır hasretlik çeken tenleri ihtiyaçla kavruluyordu.
Doyacak gibide değildi tan vaktine kadar durmaksızın sevişmişlerdi.
Utangaç ve kırılgan kızın ardında saklanmış dişi bir kaplan yatmaktaydı.
Adamın oynadığı oyun en çok onu yakmıştı, kendi oyununda yakan yerine yanan taraf olmuştu.
Vücudunu ele geçiren şehvet onu sekteye uğrattı.
Dün zaten sevdiği kadının canını yeterince yakmıştı.
Aziz Ağa için tek yar tek ten helaldi.
Yari olmadıktan sonra başkasına dokunmak haramdı yıllarca tüm tenleri yasaklamıştı tenine bir tek yarini beklemedeydi.
Başkasını değil teninde, soluğuna haram kılmıştı.
Bedenle değil yüreğiyle bağlıydı sevdiği kadına.
Ayşe'nin ilki olduğu için acıtmaktan o kadar çok korkmuştu bir çok kez vazgeçmişti dokunmaktan.
Öyle ki Ayşe kırılmıştı, onu sevmediğini bile düşünmüştü oysa ama bir ömür dibinde dokunmaktan sevmeye razı bir adam vardı
Ayşe altındaki çarşafı sıkıp bir kez daha derin bir inilti koyuverdi.
"Ah Aziz!"
Aziz Ağa sevdiği kadının boynundan ayrılıp alına bastırdı dudaklarını.
"Aziz'in huzuru, Aziz'in tek ailesi, söyle hatunum."
Ayşe sevdiği adamın elini tutup yüreğinin üstüne koyup konuştu.
"Öyle bir ateş var ki şu yüreğimde yanan doymuyor, kavuştukça kopası gelmiyor."
Aziz Ağa alnını sevdiği kadının alnına yasladı. Aynı onun yaptığı gibi sevdiğinin ellerini tutup kendi yüreğinin üstüne koydu.
"Hele birde benim yüreğimi gör mahşer yeri, kül oldukça arsızca yakmaya devam ediyor. Hasreti dinmek yerine harlanıyor."
Aziz Ağa elinin tersiyle sevdiği kadının yatağa dağılan saçlarını severken konuştu.
"Aşık olmak en kolay meziyettir, kadın. Sevda ise tam tersidir, aşk yürekte misafir iken sevda müebbettir."
Sevdası derin olanın sazı hep titrermiş.
"Meğer sevmek değil sevilmekmiş en güzeli. Yaprak kurur daldan düşen de sevdaya düşen de yapraktan geriye kalan küçücük dala tutunmayı umut edermiş."
"Canın acıyor mu?"
Bu soru Ayşe'yi çok utandırmıştı. Dün fazlasını isteyen kadın yerine utangaçlığı ele almış küçük Ayşe geri gelmişti.
Arada sancılar saplansa da belli etmemeye çalışmıştı. Dün ne kadar Aziz ısrar etse de onu yıkamasına izin vermemişti .
Ayrı ayrı yıkanmış aynı anda yatağa girmişlerdi.
Duştan sonra Aziz ağa sevdiğinin saçlarını kendi kurutmuştu tabi, bunu yaparken her bir telli öpmüştü.
Annesinin çekerek zevk aldığı saçları Aziz öperek iyileştirmişti.
Saçlarından hep nefret ederdi ta ki...
꧁ད 𝔾𝕖ç𝕞𝕚ş ཌ꧂◤
Xece hanım tiksinerek baktı küçük geline.
"Boşuna bitli dememişiz baksana gerçekten bitliymiş!"
Fatma kadın küçük kıza yardım etmek istese de Xece hanımın korkusundan sesini çıkaramıyordu.
Kız kaynanasının elinde kurbanlık koyun gibi çırpınıyordu.
Annesinin değil sabunu, sıcak suyu soğuk suyla yıkamayı bile çok görüyordu.
Küçüklükten bu yana komşuları bitli bu kız diyip kolay kolay yaklaştırmazdı çocuklarını Ayşe'nin yanına.
Kimse onun ne suçu var demezdi.
Xece hanım kolunu tutuğu kızın avlunun ortasına attığı gibi Fatma hanıma; (çalışan kadın)
"Git gaz yağını getir, dök şunun başından aşağı yoksa bitmez bitti!"
Fatma kadın en son hanımının yanına gidip bir yerde ağlayan kıza birde hanımına baktı ama kalbi gibi yüzündede iğrenç bir ifade vardı.
Kızın şunun şurasında konağa geleli üç gün olmuştu lakin Xece'nin hırslarına kurban gitmeye başlamıştı.
Ayşe puslu gözlerini sağ koluyla silip ayağa kalkmak istemişse de zalim kadının onu yere attığı vakit burkulan bileği yüzünden kalkamamıştı.
"Ben ne yaptım size?"
Annesinin nefretine bir bahane bulmak kolaydı, ya geleli üç gün olduğu konakta bu kadar hor görülmek... Xece hanım değil miydi gelin onu etmek isteyen?
Ama nerden bilebilirdi karşısında ki kadının kini ona değil, ona kol kanaat gelen oğlunaydı.
Başka bir çalışan elinde gaz yağıyla gelmiş titreyen elleriyle uzatmıştı zalim hanımlarına.
Xece hanım Yıllar önce saçlarını feda etmişti isyanına, şimdi ise bir nevi kurban yer değiştirmişti.
Mazlumu olduğu nice ahı sinmiş olduğu konağın duvarlarında şimdilerde zalimi olduğu bir hikayede ah yemekten çekinmiyordu.
Kızın korkuyla titreşen göz bebekleri sessiz çığlıklarını portresiydi.
Gaz yağını kızın saçlarına dökeceği vakit bir başka el tarafından müsaade edilmemişti.
"Suç sende değil Xece hanım, senin gaddarlığını bilipde bu küçücük kızı seninle aynı çatı altında bırakan bende."
Xece hanım oğlunun sözlerinden sonra sahte bir ifade takınıp, ellerini çekiştirip gaz yağını yere atmıştı.
"Ne yapalım yani kalkıp bu..."
İğrenir gibi yüzünü ekşitip elleriyle yerde ki kızı gösterip devam etti sözlerine.
"Birde bu bitiyle koynuna mı aldın? Allah bilir kenesi neyinde vardı!"
Sadece yerde sessizce gözyaşı döken küçük kızın yüreğinde değil tüm çalışanların yüreğinde yara olmuştu.
Aziz Ağanın elleri iki yanında yumruk olmuştu sinirden çene kasları seğiriyordu.
"Ana olsaydın da bassaydın bağrına Xece hanım! Ama sende haklısın, kendi doğurduğuna ana olamamışken başkasına nasıl edesin!"
İşte bu sözler avlusunda kasırga etkisi yaratmıştı.
Aziz daha fazla annesiyle uğraşmak itemediği için annesini umursamadan yerde ki kızı kucaklayıp odalarına taşıdı.
Odaya geldiklerinde, ağlayan kızı yatağa bıraktıktan sonra oda dibinde oturmuş kızın başını dizine koyup saç diplerine masaj yapmaya başlamıştı.
"Çok acıyor mu?"
Ayşe konuşmamış sadece başıyla onaylamıştı.
Aziz Ağa acısını dindirmek istercesine eğilip saç diplerine öpmüştü.
Ayşe biraz geri çekilip utanarak izin vermek istememişti.
"Öpme lütfen, Xece hanım doğru söylüyor. Kim ne yapsın beni?"
Aziz gülümseyip bir kez daha eğilip saçlarından öpmüştü.
"Yüreği kirli olana cennet bahçesi bile kirli gelir kırlangıç. Hem ne olmuş yani sanki kimin saçında yok?"
Niyeti aslında kızın daha fazla kötü hissetmesine engel olmaktı.
Ayşe iç çekip içi yakan bir tonda konuştu.
"Biliyor musun arkadaşımın saçına da girmişti ama annesi yıkayıp tek tek ayıkladı şampuanladı. Bende dayanamayıp annemin yanına gittim ama o zaçımı öyle bir çekti ki... O gün saçımı kesmek istedim ama izin vermedi ama çekmeyi de bırakmadı çünkü benim yüzümden saçlarım kirlenmiş."
Başını çevirip puslu bakışlarını karşındaki gözleri kızarmış firar etmek için nemin hapsolduğu kuzguni gözlere dikti.
"Ben saçlarımı kesmek istemiyorum."
Aziz Ağada o an tüm davarları yıkılmış altında kalmıştı.
Derler ki akan her bir yaş ömründen bir yaş alırmış lakin adamın ömründen değil canından can alıyordu.
Annesi yoktu ama yüreği vardı. Aziz Ağa o günden sonra elleriyle saçlarını yıkamış tek tek o bitleri ayıklamıştı. Koynunda değil yüreğinde iyileştirmişti küçük kızı.
──────✧❅✦❅✧──────❅•
꧁•⊹٭𝙶ü𝚗ü𝚖ü𝚣٭⊹•꧂
Umudu olmuştu, yüreğim dediği adam. Belki bir mahkûmiyetin içine hapsedilmişti lakin en güzeliydi. Kurumamış, solmasına izin vermemişti.
En büyük şansı; bu topraklarda sayıyla gelecek olan adamların birine denk gelmişti.
Yıllardır beklenen vuslat olmuştu, öyle nazik dokunmuştu ki ölümsüz bir gece gibiydi. Yaşayacakları sayısız vuslat olacaktı.
Aziz canını yaktığı için birçok kez vazgeçmişti, birçok kez aynı sözleri tekrar etmişti.
"Sevmek dokunmak değildir, dokunmadan da sevilir."
Aziz Ağa, elinde bir tepsiyle yatak odasına girmiş, köşedeki sehpayı çekip tepsiyi üstüne bırakmıştı.
"Ya Aziz, ben hazırlardım," diye mızmızlanan karısını duymamazlıktan gelmişti.
Yatağa yaklaşıp sevdiği kadının yüzüne doğru yaklaşıp sırıttı.
"Bütün gece seni çok yordum bırakta biraz ben çalışayım."
Ayşe'nin yüzü kırmızının her tonunu almıştı. Bu adama ne olmuştu, sabah sabah arsızlaşmıştı.
Üstüne üstüne gelen adamla ecel terleri dökmeye başladı.
Ellerini adamın geniş karın kasına koymuş, gözlerini kapatıp sayısızca yutkunmuştu.
Ama hayaller aşk-ı memnun gerçekler aşkın şefkatiydi.
"Saatim düşmüş buraya ya."
Ayşe hızlına gözlerini açtı, çok pis oyna gelmişti.
"Saat mi?"
Aziz Ağa gülmemek için yalaklarının içini ısırmış, ciddi bir şekilde; "Evet saat, sen ne sandın?" demişti.
Bu sefer gök kuşağına dönüşen teni morun her halini barındırmıştı.
İnce koyu kahveyi andıran kaşlarını hafiften çatmış, üstünde ki yorganı atıp sinirle homurdanmıştı.
"Komik mi yani?"
Ayağa kalkıp tam banyoya gidecekken Aziz Ağa yatağın üstüne oturup, gitmeye kalkan kadının bileklerinden tutup, kucağına oturdu.
"Nereye?" diye sordu.
Ayşe kalkmak istese de Aziz Ağa izin vermedi.
"Bırak ya! Çocuk mu var karşında?"
Aziz Ağa kadının iki kolunu arkasında saklayıp.
"Çocuk yok ama inşallah çocuk yapmaya niyetliyiz. Hatta dün ilk tohumu attık, Allah izniyle kaldı hasılatı almak."
Ayşe'nin gözleri neredeyse yuvalarından fırlayacaktı.
"Yuh Aziz ama ya, sen ne kadar arsız bir adam oldun."
Aziz Ağa en son dayanamayıp sertçe kadının dudaklarından öptü.
"Günahımı alıyorsun ama... hem bu adam bir sana arsız."
Ayşe ellerini adamın ellerinden kurtarıp tepside ki bıçağı alıp Aziz'in gözlerine sokarmış gibi salladı.
"Hele bir olsun! Sevdiğim demem o arsızlaşan dilini de bakan gözünü de oyarım!"
Ona meydan okuyan kadını gördükçe libidosu tavan yapmıştı adamın.
Ayşe adamın koyulaşan bakışlarını gördükten sonra içinden şimdi oyan değil oyulansın diye geçirdi.
"Bence şu bıçağı şöyle bırakalım."
Kadının elinden bıçağı alıp tepsiye bıraktıktan sonra kadını yatağa bırakıp üstüne doğru eğildi.
"Aziz kahvaltı..." dedi masumca. Az önce ki kaplan gitmiş yerini bir kediye bırakmıştı.
"Yeriz yavrum, ilk gözümüz gönlümüz doysun sonra midemizde doyar merak etme."
Ayşe ellerini adamın boynuna doladı.
"Doyur be yârim, ilk gönlümü doyurr sonra akşamına midemizi."
Aziz yanda ki yorganı üstlerine çekip muzipçe sırıttı.
"Sen merak etme güzelim güven bana."
Kadın nedense avcıyken av oluyordu. Her konuşmanın sonunda ama söz konusu Aziz ağa ise hep av olmayı yeğler.
❅──────✧❅✦❅✧──────❅•
Kâh gülmüş kah şakalaşmışlardı ama sonunda ancak öğlenden sonra en son yataktan çıkabilmişlerdi.
İki saat sonra olacak bir düğün vardı ve bunu en yakın dostları olarak nlar üstlenmişti .
Her şey usulünce olacaktı. Tüm doğu bu düğünü konuşacaktı belki. Doğuda ilk kez dul bir kadın böyle büyük bir düğünle gelin gidecekti.
Aziz Ağa ve Ayşe el ele Midyat'ın göbeğinde her şeye rağmen mutlu olduklarını tüm cihana kanıtlıyorlardı.
Aşkları dilden dile dolanıyordu, artık bir tek Mardin değil tüm doğu aşklarını duyar olmuştu.
Xece hanımın tüm zalimliklerine, ağaların çabalarına rağmen kenetlenen sevdalılarının hikayesi duyanları mest eder olmuştu.
Ayşe fikrinde gördüğü bindallıyı çok beğenmişti , bir an Elif ablasını içinde hayal edemeden duramadı. Ne çok yakışırdı ablasına kına istemem dese de Ayşe bana nasip olmadı bari sana yakmak nasip olsun dedikten kıyamamış kabul etmişti.
Aziz ağanın kolunu çekiştirip dükkâna doğru çekiştirdi, iki metrelik boyu olan adamı.
"Ya yüreğim baksana çok yakışmaz mı ablama?"
Karısının heyecanı gördükçe içi daha bir hoş oluyordu adamın.
"İstersen git bir içeri bak güzelim, enim geçmem doğru olmaz kadınlar vardır şimdi."
Ayşe kocasının düşünceli tavrı karşısında parmak uçlarında yükselip kimin ne diyeceğini umursamadan yanağını öptü.
"Tamam yüreğim hemen bakıp geliyorum."
Sevdiği kadın içeri geçtikten sonra cebinden sigarasını çıkarıp yaktı. Elinden geldiğince sevdiğinin yanında içmezdi, rahatsız olmasın diye.
O sigarasını tüttürürken yanına Jirki aşiretinin en büyük kızı Alal gelmişti. Belki de bugünü ölümsüz kılacak en büyük hatayı yapmıştı genç kız.
"Merhaba Ağam, nasılsınız?"
Aziz Ağa başını yere eğip saygısızlık olmasın diye mecburen cevap verdi.
"Hamdolsun bacım, bir sıkıntı mı var?" Yoksa buralarda pek hoş karşılanmazdı bekar bir kadının evli olup olması mühim değildi sonuçta bir erkekle konuşması hoş karşılanmazdı.
"Geçen Xece hanım bizdeydi, biraz konuştuk ağam sizin de lafınız geçti arada."
Aziz Ağa şimdi anlamıştı, yine anası ortalığı karıştırmıştı.
"Neyse bacım karım içerde izninle gideyim."
Tam geçecekken Alal Aziz ağanın kolundan tutup konuşmaya devam etti.
"Aziz ağam ne konuştuğumuz sormayacak mısınız?"
Aziz sabır çekip kadının elinden kolunu çekti.
"Bacım belli ki anam saçma sapan şeyler demiş, onun için dinlemeye gerek yok. Hem karım içerdeyken onu bekletmek istemem."
Kadın saçlarını geriye atıp gerdanını gösterdi, sanki böylelikle Aziz ağayı etkilemeyi düşünüyordu.
Kadının amacını bildiği için başını kaldırıp kadına bakma tenezzülde bile bulunmadı.
"Ağam kendimi bildim bileli size sevdalıyım zaten Xece hanımğamda beni size yakıştırıyormuş."
"Bak bacım anla diye açık açık söylüyorum. Aklından geçeni unut dile bile getirme. Ben karımı seviyorum ondan başkası haramdır. Değil yanıma dilime getirmem! Bu saçma sapan konuşmayı cahilliğine veriyorum."
Net tavrını ortaya koymuş edepli bir şekilde kızı uyarmıştı.
"Ağam boş veresin onu zaten belli ki seni yatakta da mutlu etmiyor. Etseydi çoktan eline vermişti bebeğini."
Fütursuzca konuşan kadın karşında sabrı taşmak üzereydi. Kadındı şimdi bir şey dese millet başka bir mana çıkaracaktı.
"Bacım bak çarşıdayız hem," Sol elini kaldırıp
Yüzüğünü gösterdi. "Bacım hadi benden değil parmağımdan yüzükten de mi utanmıyorsun?"
Kadının Aziz'in dediklerini pek taktığı yoktu. Hem ne olmuş yani sanki burada iki eşli sayısız insan vardı.
"Olsun ağam kuma olmaya bile razıyım yeter ki bitir hasreti, söndür içimde senin için yanan ate- Ay!" Birden saçlarına asılan kadınla sözleri yarım kalmıştı.
Ayşe kendisi için seçtiği bir kıyafeti sevdiğine göstermek için kapıya gelmişti ki duyduklarından sonra elinde ki kıyafet başkasına kefen olma yolundaydı.
Kadının kolundan tutuğu gibi meydana attı.
"Ateş'in sönsün ha! Bak ben senin ateşine nasıl har oluyorum!"
Aziz ise donmuş bir şekilde öylece kala kalmıştı. Olaylar ne ara böyle bir evreye geçti, anlamakta güçlük çekti.
Elini ensesine atıp düşünür gibi yaptı.
"Valöa o dün ne yediyse bende yedim. Ne oldu bu kadına iki günde? Bana çatlamasa iyidir."
Ellerini açıp başını göğe kaldırdı.
"Allah'ım, fazla mı adak adadım acaba. Vuslata erelim diye kadının içine aslan kaçtı."
Ellerini indirip tekrar karısına sonra altında yamulmayan tek bir yeri kalmayan kadına baktı.
Ellerini cebine koyduktan sonra yanında ki küçük çocuğa baktı.
"Lan ne bakıyorsun eşek sıpası işin yok mu?"
Çocuk kavgadan bakışlarını bir an olsun ayırmadan iki yana salladı başını.
"Allah ablanın kocasına sabır versin, yazık kesin adamda her akşam dayak yiyordur."
Aziz Ağa çocuğun yeni tıraş olmuş ensesine bir tane patlatıp, "Karım lan o benim! Saçma sapan konuşma!" dedi.
Çocuk duyduklarından sonra ani bir manevra ile başını Aziz ağaya çevirdi. "De Kurânıma?"
Aziz Ağa başını olumlu anlamda salladı.
"Ee abi gidip ayırsana karını."
"Oğlum yıllardır bu anı bekliyorum."
O esnada ...
"Ay kurtarın beni bu deli kadından diye!"
Kadın çırtlak sesiyle bir kez daha bağırmıştı.
Ayşe kadında yolunmadık saç bırakmamıştı.
Kadının çenesini tutup..
"Ben kocamana uzattığın dili kesmez miyim, ha?!"
Kadın artık korkudan ağzını bile açamıyordu.
Ayşe de kadını dövmekten nefes nefese kalmıştı. En son sevdiğinin yorulduğunu anladığında Aziz olaya müdahale edebilmişti.
Karısının yanına gelip belinden tutup kadının üstünden kaldırmaya çalıştı.
"Bırak yavrum yoruldun artık, hadi!"
Ayşe sinirle kocasına döndü öyle bir bakmıştı Aziz yutkunma ihtiyacı hissetti.
Sonra işine devam etmişti karısı.
"Bak bir daha evli adamlara kur yapabilecek misin, ha? Sürtük seni!"
"Tövbe bırak yaklaşmam! Bırak beni!"
Ayşe kadının üstünden kalkıp kocasına baktı.
"Değil bir daha bir kadın dişi sinek konsa seni mahvederim!"
İyi mi, başkası kur yapsın suçlusu Aziz olsun.
"Güzelim ben senden başkasına bakacak adam mıyım?"
Ayşe bir anne edasıyla omuz silkti.
"San.."
Aziz sevdiğinin sözlerini onun yerine tamamlamıştı.
"Dur devam etme Allah aşkına ben ne diyeceğini o kadar iyi biliyorum ki, sana değil çevrene güvenmiyorum."
Ayşe omuz silkip kızaran ellerin sevdiğine gösterip.
"Ya baksana nasıl kızardı, çok acıyor yüreğim." veryansın etti.
Aziz karısının uysallaşan sesini duyunca sanki az önce güreşen kadın gitmiş yerine uysal bir kedi gelmişti...
Aziz Ağa karısının kolundan tutup bir sandalyeye oturtmuş dibinde diz çöküp kadının iki avucunun içini öpmüştü.
"Kıyamam, çok mu acıyor?"
Ayşe dudaklarını büzüp başını salladı.
"Sana gelen bana gelsin kadın isterse tek bir saniye yaşamayayım ama senin canına zeval gelmektense ömrümden gitsin"
Adamın tek bir lafı kadının yüreğini tara
mur etmeye yeterdi.
Onları izleyen insanları Aziz eğe kimseyi umursamadan karşı kahvede ki çırağa.
"Oğlum bize iki keyif kahvesi getir."
İnsanlar az önce kavga eden karısına mı yoksa üstüne keyif kahvesi içmek isteyen ağalarına mı, şaşırsınlar bilemediler.
Aziz Ağa keyifle karısının kulağına eğilip, " Akşam aynı performansı odamızda sergilemeni bekliyorum olacağım güzelim ." dedi.
Adamın arsız sözlerinden kadını hıçkırık tutmuştu.
.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 74.02k Okunma |
5.43k Oy |
0 Takip |
54 Bölümlü Kitap |