Oğlun kışa dönerken yüreğimi yaktı gitti."
"Kurbanın olayım Arjen ağa söyleyesin, Devran'ım yakmasın anasının yüreğini açsın gözlerini"
Arjen ağa karısının gözlerine bakıp içini yakan gerçeği haykırdı.
"Bundan gayrı topraktır onu ısıtacak olan Rojen hanım."
Oğlunu bağrına sıkıca bastırdı Rojen hanım.
"Anasının bağrından başkası ısıtmaz, gitmez terk etmez oğlum, bu acıyı yaşatmaz anasına."
Arjen ağanın gözlerinde ki nem akmak için direniyordu.
Buna rağmen oğlunu çekip aldı anasının bağrından.
"Etme eyleme Rojen veren Allah alırda..."
Acılı kadın duvarın dibinde ellerini ağızına kapatmış, hıçkırıklar arasında ağlayan kızına nefretle baktı.
"Bir evladımın direnişine başka bir evladım kurban gitmiş Arjen ağa! Se diyesin ben bundan gayrı nasıl bağrıma evlat diye basayım onu?"
Xece annesinin sözlerinden sonra oradan kaçıp gitmişti. Annesine İlk yıkılışıydı belki ama son olmayacaktı en büyük yaraları annesi açacaktı.1
Devran Ağa'nın ölümü tüm çevre illere yayılmış aynı gün bir çok aşiretin önderleri cenaze için Mardin'e gelmişti.
Arjen Ağa'nın kaderinde kendi eliyle oğlunun cenazesi yıkayıp kefenlemekte varmış.
Kimseyi istememişti yanında. Her döktüğü tasa, bin göz yaşı döküyordu. Bir ara düşecek gibi olsa da imam efendi tutmuştu.
Sen yıkılırsan ocağın dağılır demişti.
Saatlerce sürmüştü evladından kopmak, hiç kolay olmamıştı.
Tüm kadınlar mezarlığa gidecekken Rojen hanım, Xece'yi durdurmuş.
"Bari mezarında rahat ver!" demiş kızının abisine son kez veda etmesine izin vermemişti.
Xece el gibi bir köşede sessizce oturup ağlıyordu giden gelenlerin kınar bakışları altında
Yanında oturan kadınların umursamadan hakkında konuştukları canını daha çok yakar olmuştu.
"Duydun mu, hep bu kız yüzünden öldürmüşler dağ gibi adamı."
Yanındaki kadın ağzını kapatıp ahlayıp konuşmaya katıldı.
"Duydum ya, hem kuyruk salla hem istemem de!'
"Olan gencecik çocuğa oldu, birde utanmadan ağlıyor!"
Xece öfkeyle ayağa kalkıp hakkında abuk sabuk konuşan kadınlara bağırmaya başladı.
"Ne gördünde kuyruk salladı diyorsun ha!?"
Kadın ayıplarmış gibi üsten baktı Xece'ye.
"Tüm Mardin bunu söylüyor ben söyleyince mi suçlu oldum? Kuyruk sallamayaydın abi ölmeyi verirdi!"
Xece kadının üstüne atlayacakken Rojen hanım:
"Xece unuttun her hal burası taziye haddini bilesin!" diye kızmıştı.
Annesinin de onu suçluyordu diğer herkes gibi. Her zamanın ki bakışlarda şefkati aramıştı lakin safi nefret görmüştü.1
Xece ellerini dizlerine koyup delirmiş gibi oturduğu yerde ileri geri geliyordu.
Kaç mektup yollamış, kaç kez dostundan ona ulaşmasını istemişti.
Günler geçmişti ses seda yoktu, vakti daralıyordu artık. Onu koruyup kollayacak bir abisi de yoktu.
En büyük dayanağı sevdasına kurban gitmişti .
Oturduğu yerden kalkıp günlerdir yaptığı gibi eline kalemi alıp feryadını mürekkebe döktü. Yazdıkça mürekkebe damlayan göz yaşları derin oluklar bırakıyordu kağıdın üstünde...
Feryadım hiç mi ulaşmaz eline Aziz'im, yoksa duymazdan mı gelirsin, yârin ölüme yürürken seyircimi kalırsın?
Yârini başkasına yar ederler, gelinliği kefenidir bilesin damadı sen olmayınca...
Tükendim artık duy sesimi gel kurtar beni...
Bir anda açılan kapıyla irkilip kalemi elinden düşürüvermişti.
Önünde ki kağıdı hemen saklamak istemişse de artık çok geçti. Annesi fark etmiş, öfke ona doğru gelmişti.
"Ne yapıyorsun sen o kağıt, ne?!" Uzanıp almak istese de Xece avucundaki kağıdı öyle bir sıkmıştı ki açabilene aşk olsundu.
Elinde ki kağıdı arkasına saklayıp hiddetle iki yana salladı başını Xece.
"Hiç ,hi-iç bir şey Yade." Yaşadığı panik onun kelimeleri kekelemesine sebep olmuştu.
Kadın inanmamış, kızının arkasında sakladığı elini çekip, avuç içinde ki kağıdı çekip alıp okumuştu.
Okuduğu her satır oğlunun yasına hardı.
Onca yaşanana rağmen hala akıllanmış değildi kızı. Öfkeli bakışlarını satırlardan çekip kızına dikti.
"Hala mı sevda diye tutturuyorsun? Yetmedi mi Xece!?"
"Vazgeçmem daye! Ben sevdamdan vazgeçmem!"
Yüzüne inen tokatla beraber yere düşmüştü. Xece'nin anası sadece bununla yetinmeyip hırsla saçlarına asıldı.
"Senin yüzünden evladım toprak oldu ha! Hepsi senin o nağlet olası sevdan yüzünden! Sen hala utanmadan aşığından medet mi umuyorsun?"
Ona gelen her şeye razıydı ama sevdasına leke sürmelerine izin vermezdi.
Xece onca eziyete rağmen sevdasının arkasında durmaya devam etti.
"Benim sevdam nağletli değil asıl nağletli olan sizin hırsınız bir avuç toprağa verdiğiniz canların günahı, günahını bana biçemezsiniz, izin vermem daye!"
Rojen hanım kızının sözlerinden sonra daha hırslandı.
Oğlunu toprağa vereli iki gün olmuştu.
Lakin yüreğinde ki evlat acısı tazeyken göz bebeğim dediği Xece'sine acımaz olmuştu.
Kızının iki kolundan tutup sarstı.
"Anlamıyorsun Xece! Bir sevdaya bir evlat kurban ettim ikinciye takatim yok!"
Sona yaşlı kadının sesi kısılmıştı ciğerlerinde ki yangın sesine prangaydı.
Xece, "Ya ben yada, bek evladın değil miyim?" dedi.
Rojen hanım, "Bak sen nefes alıyorsun ama oğlum buz gibi toprakta yatıyor!" dedi.
Xece güçsüzce diz çöktü annesinin dibinde, zira derman kalmamış bedeninde.
"Yapmam, ona bunu reva göremem! Sevdamı kirletemem daye! Sen onlar yaşasın diye öl diyorsun, sen söyle nerede adaletin? Vicdanın nasıl el veriyor oğulların uğruna kızını heba etmeye?"
Rojen hanım kan kırmızısı olmuş siyah tülbenttini omuzlarından çekip kızının önüne attı.
"Birine üç evladımı daha feda edemem, qezeabamı günü geldiğinde ana olunca anlarsın."
İsyanı feryadı idi yerden kaldırdığı yumruğu rahmine vurdu Xece.
"Senin gibi ana olacağıma çolak toprak olsun bu rahim, düşen her fidan can olmadan solup gitsin inşallah!"
Dayanamadı kadın daha fazla attı kendini kapının dışına.
Taziye gelen kadınlar görmesin diye konağın arka bahçesine gidip attı en kuytu köşesine yığıldı. Elleri hıçkırıklarına avuç içlerine hapsolmuştu.
Kaç dakika geçti bilinmez sonra kızına yaptıkları geldi aklına, sağında bulduğu taşı kıza kalkan avuç içine vurdu sayısızca.
"Sana kalkan ellerim kırıla Xece'm."
Bir anda taşı tutan elleri başka bir el tarafından tutulmuştu.
Bakışlarını kaldırdığında yıllardır yoldaşı olan kocası Arjen ağaydı.
"Kadın sen böyle yıkılırsan, benim çatım başıma yıkılır etme eyleme," demiş karısını bağrına bastırmıştı.
"Vazgeçmiyor Arjen ne dediysem nafile."
Arjen ağa karısının saçlarını okşayıp anlından öptü.
"İlle de Xece diyor Ali Ağa, başka çare yoktur. Bu akşam gelip nikah kıyılacak."1
Kadın başını kaldırıp kocasına baktı tırgınca.
"Bari oğlumun toprağı kurusaydı."
Bazen diyecek çok şeyin varken susmanın gerektiği bir an olur ya, işte o andaydı Arjen ağa.
Onlar öyle konuşurken Xece bir umut dostundan haber bekliyordu.
Umut kadınların direnişiydi, sevdaya ilaçtı.
Ama bir bilse en yakınındakinin ona hazırladığı oyunu inanır mıydı, kanar mıydı tüm girdiği savaşlarda mağlup olacağını, bunun dostunun sebep olacağını.1
Her geçen gün kaderinin ona yaşatacağı kıyamete adım adım yaklaşıyordu.
Kendi hikayesinin en masumu iken gün gelecek başka hikayelerin en zalimi olacaktı.
Buna sebep olanlar hep canım dedikleri olacaktı, can bildikleri yüreğini söküp yerine taş koyacaklardı.
Sona bir adım kalmış kıyameti kapısına dayanmış katili usulca içeri girmişti.
"Xece!" Ona seslenen dostuyla beraber akıttığı incileri ellerinin tersiyle silip yanına koşmuş sarılmıştı.
"Dayanamıyorum kardeşim, gün geçtikçe tükeniyorum."
Xece acısını arkadaşına sarılıp dile getirmişti lakin bu acıyla mutlu olan arkadaşından bir haberdi.
"Acı çeke çeke öl Xece! Senin acın benim mutluluğum," diye içinden geçirdi Filiz.1
Her zaman olduğu gibi yüzüne iyi arkadaş rolüne takındı.
"Tüm Mardin seni abinin sebebi diye anıyor bacım."
Arkadaşının ellerini sıkıca tuttu güç almak için ama o eller onu cehenneme sürükleyecekti, farkında değildi.
"Sevdama sahip çıktım bu da mı suç! Hem kimin ne dediği umurumda değil. Söyle Aziz'e ulaştın mı?"
İyi bir oyuncu gibi gözlerini kaçırdı bir şeyleri söyleyip söylememek gibi bir ifadeyle maskeledi yüzünü.
"Söyle Filiz yoksa ona bir şey mi oldu?"
Korkuyu tüm hücrelerinde hissetti genç kız.
Filiz cebinden çıkardığı resmi Xece'ye uzattı.
"Aziz sana yalan söylemiş, meğer derdi şehirde ki yavuklusuna kavuşmakmış."
Xece bir fotoğrafa birde arkadaşına baktı. Doğru olamazdı, yapmazdı Aziz. Etmezdi tüm dünya yapardı ama o yapmazdı.
"Hayır yalan, yapmaz o! Bunu bana bize yapmaz, bir yanlış var ortada belli ki."
Filiz elinde ki resmi ona biraz daha yaklaştırdı.
"Yalan değil seni kandırmış, meğer şehirli teyzenin bir kızı var onunla sevgiliymiş. Abime dedi unutsun beni ,onun uğruna kalkıp geleceğimi heba edemem!"
Xece titreyen elleriyle resme uzanıp aldı gerçekten sevdiği adamın samimi bir şekilde onların yaşında sarışın çok güzel bir kıza bakarak gülümsediği kareydi. Arkasını çevirip baktığındaysa asıl o zaman sol yanına kurşun yemiş gibi oldu.
Bu sevdiği adamın yazısıydı, her bir harfin yazılışını ezberleyecek kadar bir çok defa tekrar tekrar okumuştu, ona yazdığı mektupları.
Dizlerinin bağı çözüldü yığıldı durduğu yere boğazları düğümlendi yutkunamadı nefes almaya dermanı bulamadı kendinde.
Filiz onun yanına çömelmiş iki kolundan tutup konuşmuştu.
"Xece bak demek ki kaderinde Ali Ağa var, sen burada heba olurken o sevdiği kadınla gezip dolaşıyor."
Xece arkadaşın sözlerinden sonra yıkıldı bir kez daha.
"Yapamam o riyakâra diye ben sevdama gölge düşürmem, anladın mı? Hem abimin kanı bulaşmışken ellerine nasıl gelin diye giderim Ali denen soysuza nasıl bunu benden istersiniz..."
Her şeye rağmen Xece'nin hala sevdasını savunması Filiz'in içine düşen nifak tohumlarını filizlendiriyordu.
"Zor biliyorum ama diğer kardeşlerini düşün. Ahmet on iki yaşında Xece, yarın öbür gün eline silah vermezler mi? Sanırsın abinin kanını yerde bırakmasın diye."
Doğrulardı bunlar onun celladı olmuş gerçekler.
Filiz arkadaşının yanına çöküp sarıldı.
"Ali Ağa Xece seni almadan durmayacak, bunları söylemek canımı çok yakar lakin doğrular bunlar."
"Onlar yanmasın diye, ben kor ateşlere mi düşeyim?"
Filiz ayağa kalkıp timsah gözyaşlarını silerken.
"Kardeşimsin Xece ama anla bazen kurban olmak kurban olmaktan daha kolaydır. Düşün Xece ananın bağrı ikinci bir evladın acısına dayanır mı?"
Xece artık delirmenin eşiğindeydi, kolay mıydı sevdiğin varken sevmediğine gelin gitmek. Hele ki o adamın elinde abisinin kanı varken...
Nefesi daralıyordu, sanki konağın dört duvar üstüne yıkılır olmuştu. Dayanamadı atıverdi konağın dışına kendini. Zira her duvarda abisinin sülieti, gülüşün saklıydı doğduğu konak mezarı olmuştu.
Çıktığı teras abisinin odasının tam karşısıydı. Her gece yanan ışığı sonsuza kadar sönmüştü o aydınlıktayken abisi artık zifiri karanlıktaydı.
Pusulasını kaybetmişti Xece, bundan gayrı gittiği her yolun sonu mahşerdi.
Ruhuna vurulmuş prangalara inat savaş içindeydi yüreği.
Ansızın düşen özlem burunu sızlattı. Yârin ihaneti mi yoksa bu uğurda canından oluşumu en çok yaktı diye soran olursa Xece'nin tek bir cevabı vardı:"Yüreği sökülmüş kadının canı acımaz olurdu!"
Kurban edilmiş veya edilmek istenen nice kadınlardan biriydi.
Mezopotamya kadınların ahlara kalmış mezarlığıydı.
"Etme yarabbi, beni onlar kadar zalim etme!"
Geceye karışan fısıltısı onun gelecekteki sıfatı olacaktı.
Bendeni üşürken yüreği yanmaya devam etti. Dermansız kalmış bir devaydı. Tutkun olduğu adamın ihaneti tüm ömrünü heba ederken o uzaktan seyirci kalmıştı meğer.
O kendiyle iç savaştayken küçük kardeşi karşısına dikildi.
Bir zamanlar hayranlık ve sevginin harman olduğu bakışlar şimdi safi nefretle dolup taşmaktaydı.
Bir adımlık mesafe fersah kadar uzaktı ona.
"Sakin bana dokunma sen artık ablam değilsin!"
Kaç kez ölünürse Xece o kadar ölmüştü bu gün. Herkes sırt çevirmişti, tüm canlılara yuva olan dünyada bir ona yer kalmaz oldu.
"Sende mi nefret eder oldun ablam?"
Çocuğun çenesi titredi, göz bebeği nemlendi.
"Sen olmasaydın abim ölmeyecekti, hep senin yüzünden. Defol git buradan! Gitte kurtulalım senden, tüm arkadaşlarım ablan yüzünden abin öldü diyor!"
Ellerine baktı Xece, karıncayı bile incitmekten korkan o şimdi katil olmakla suçlanıyordu. Bu hikayenin en masumu iken suçlusu olmuştu.
"Yapma Ahmed'im, kurbanın olayım sen etme bunu bana... Ben ister miydim, eşke onun yerine ben ölseydim de o..."
"Defol git, anladın mı? O adamla evlenseydin abim yaşıyor olurdu!"
Xece avuç içlerini hıçkırıklarına siper etti, ağlaması bile yasaklanmıştı. Annesi tarafından, benim yasım bitmeden senin gözyaşı dökmek haram demişti.
Tüm günahlar onun bedeller boynun borcuydu....
Son kozunu da kullanmış, ardında konaktan çıkmış, bir kaç sokak ötede onu bekleyen arabaya binmişti.
Tabii bunu yaparken de tedbir amaçlı etrafını kolaçan etmeyi ihmal etmedi.
Yakalanması tüm planlarını altüst ederdi.
Son kez bir kez daha kontrol ettikten sonra onu bekleyen arabaya bindi.
"Umarım dediğimi yapmışsındır," diye konuştu yanında ki adam.
Bu akşam iki zalimin hırsına kurban gitmiş bir aşkın son perdesiydi.
Filiz yanında ki adama sinsi bir gülüş bahşetti.
"Ben dağıttım artık sen sevdiğin kadını toplarsın Ali Ağa..."1
Mezopotamya'nın taştan duvarlarına hapsolmuş nice kadının ahı saklıydı bu kez Xece'nin ahıda eklenmişti.
Ah eden iken gün gelecek ah ettiren olacak kadının hikayesiydi bu sevda...
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
30.22k Okunma |
2.18k Oy |
0 Takip |
34 Bölümlü Kitap |