
Not:Ben geldim kuzular lafı uzatmıycam zira çok bekletim sizi çokkk özledimiştim şükür kavuştu.
Sosyal hesaplarım
Istgram:avin.mirza/penumbra36
Tiktokta: avinmirza12
🥀🥀🥀🥀İYİ OKUMALAR 🥀🥀.
.....
"Sen söyleyesin nine nasıl bırakırım onu bu halde yarası derindir hele o gözlerde ki keder işte o beni benden edendir."
Hatce kadın Poyraz dününden bilenlerdendi mertlikte tıpkı babası gibi er kişidi.
"Bilmez miyim deli yağızım vicdanın kaldırmaz ama bilirsin sen bekarsın bir yağızsın. Kızı korumaya çalıştıkça yanan sen olursun gel kabul et haber verelim polise onlar bilir ne yapacaklarını bu seninle olacak bir iş değildi."
Çıkmazdaydı Poyraz haklıydı ninesi lakin bırakamıyordu yüreğini ele geçiren o duygu onu aciz bir insana çeviriyordu.
"Yüreği olan gelsin yüzüme desin ama ben yapamam o kızı o halde bırakamam yakışmaz be nine bana "
Kadın işte o an genç adamın yüreğine düşen çemreyi gözlerinde ki sisten anlamıştı.
Sevda..
ağlamaz denilen adamıda ağlatırdı .
Sevda...
Akıllıyı Mecnun eder çöllere düşürürdü.
Sevda...
Züleyha misali yol gözlemekten bitkin gözleri kör edendi
Sevda...
Söz konusu olunca akıl firar eder yürek mühebbet yerdi.
"Etme deli yağız eyleme yanmadan söndür yüreğinde ki közü yoksa bu dava uğruna ilk yanan o sabi olur"
İnkar etmek yakışmazdı ona doğrusu neyse onu derdi hiç çekinmeden lakin bunu dillendirmek mümkün değildi .
"Ninem o köz çoktan kora dönüştü "
Kadın diycek bir söz bulamadı hiç bir söz sevdalıyı sevdasından vazgeçiremezdi zira.
Ellerini genç adamın yüreğinin üstüne koyup.
"O zaman söyleyesin yüreğine yaranın ileşmesi için şifası sabırdadır."
Ali Hatce kadını evine götürmek için çıkmıştı onunla beraber çıkmıştı.
........
Onlar gittikten sonra Poyraz ailesini her özlediğinde yapıtığı şeyi bu sefer yüreğinde filizlenen sevdanın acısıyla yapacak acısını ezgilere dökücekti.
Poyraz dedesinden yadigar plakların arasında parmaklarını gezdirdi çocukluğundan buna en çok sevdiği plağı çıkarmış pikapba takmıştı.
Şarkının her notası yüreğine işleyen bir nakış misali çınladı kulağında .
Sevdanın yaşı ,ırkı,dini ve yahut saati yoktu.
bir bakış yürekte yuva ekmeye yeterdi...
Pikapbın ince ucu plakın üstünden geçip giderken şarkıya eşlik etti Poyraz.
Ağasarın balını da
Gel salını salını
Adam cebinde daşır da
Senin gibi gelini
Oğol Nazim'im oğol
Oy asiye asiye
Tütün goydum kesiye
Anan seni verecek de
Bir bağ pirasiya
(Bir evlek pirasiya)
Oğol Nazim'im oğol
O sırada duyduğu şarkıyla Leyla sakinleşmiş kilitli kapıya doğru ilerlemişti.
Bu şarkı onun ve annesinin en sevdiği şarkıydı .
Bir keresinde annesi mutfakta yemek yaparken o eski radyoyu karıştırmış çıkan şarkı onun o kadar çok hoşuna gitmişti o şarkıyı araştırıp bulmuştu .
Ana ,kız her mutfağa girdiklerinde bu şarkıyı çalar söylerdiler.
Şarkıyı daha iyi duymak kapıya yaklaşıp dibine oturup başını dizlerine koydu kapıya yaklaşmaya
Gücü vardı lakin açmaya cesareti yoktu.
Kimsesizlikti Leyla'yı korkutan annesinin huzurlu kollarından ayrıldığı ilk gün dünyası başına yıkılmıştı keşke diyordu orada ben ölseydim de
temiz kalsaydım.
Poyraz kızın ıcısını hissetmiş olacaktı ki onun anlamacağını bildiği halde mırıldandı.
" Affet göçmen kızı Affet yüreğime hükmüm geçmiyor .
Senin o ürkek gözlerine vuruldum bu kapının ardında bile sen acı çekerken korkma diye gelemeyen beni bağışla "
Leyla dizlerine sardığı kolları serbest bırakıp sanki kendi evinde yatağına uzanıyormuş gibi hayal edip uzandı buz gibi tahta zemine .
Ama eksikti işte bir şeyler tam olmuyordu .
İçinde ki boşluk dolmuyordu o burdaydı annesi ölmüştü veda bile edememişti ona peki ya babası yaşıyor muydu ona bunu yapan ona neler yapmazdı ki.
Kızını bir cehennemden kaçırırken başka bir cehenneme atmıştı oysa olanları duyunca yaşlı yüreği nasıl dayanacaktı.
Gerçekler onun dört bir yanını kuşatırken.
Buz gibi zemin Leyla'nın acılarıyla ısınıyordu göz yaşları yaşadığı açıların mührünü bırakıyordu tahta zemine.
"khudhni 'iilaa jiwarka, fa'ana qadhar jdan, lam yastatie alturab 'an yahmiani, lam yastatie 'abi 'an yahmiani mithlaka.."
(Al beni yanına daye çok kirlendim ,kirletiler koruyamadı babam senin gibi koruyamadı doku.."
Sessizce fısıldamıştı lakin devamanı söylemeye untanmıştı oysa utanması gerekken o değildi .
Sis dağının başları da
Kesme kesme daşları
Adamı öldürüyü
Nazlı yarin gaşları
Oğol Nazim'im oğol
Oy Asiye Asiye
Tütün goydum kesiye
Anan seni verecek de
Bir bağ pirasiya
(Bir evlek pirasiya)
Oğol Nazim'im oğol
Ağlıyordu Leyla onun hıçkırıları
yaşarken Poyraz'ı öldürüyordu.
Son nakarata geldiklerinde ikisinin sesi fısıldamaya döndü.
"Sis dağının başları da
Küfür küfür esiyu
Baban bu yıl gurbanı da
Çifter çifter kesiyu
Oğol Nazim'im oğol
Oy Asiye Asiye
Tütün goydum kesiye
Anan seni verecek de
Bir bağ pirasiya
(Bir evlek pirasiya)
Oğol Nazim'im oğol"
Leyla yere uzanıp kaderine ağlamaya başlamıştı.
Kapının diğer tarafında bu seferde Poyraz uzandı .
Kadın ağladı.
Adam bitti.
Kadının acısı kor olup adamın yüreğine düştü.
Adam Yandığı gibi yanmaya yemin etti .
..............
BİR KAÇ GÜN SONRA:
Günler ardın sıra birbirini kovalamıştı bu süre zarfında hatce kadın gidip geliyordu sürekli Leyla'yla bir zaat kendi
ilgileniyordu.
Birtek o yaklaşınca kormuyordu Leyla
annesine sığınır gibi onun kollarına sığınıyordu.
Hatce kadının bir yakını vefat edince el mahkum İstanbul'a gitmişti istemeyerek ama aklı Leyla'daydı.
Poyrazın düşünceli bir şekilde
Leyla'nın kaldığı odayla mutfak arasında gidip geliyordu yürek yangını açtı sabahtan bu yana iki lokma yemek yememişti.
Hatce ninesi yoktu götürüp versin .
"Allah'ım ben ne yapacağım versem bik dert vermesim bin dert "
Korktuğu Leyla'yı tekrar bir sinir krizi eşiğine getirmekti o krizlerde kendine verdiği zararın haddi hesabı yoktu .
En son mutfakta ki yemek tebsisini eline alıp Leyla'nın kapısına geldi kapıyı çalmak için eli kalktı lakin çalmaya gücü yoktu .
Havada kalan elini inrip elindeki tepsiyle tekrar mutfağa gidiyordu ki duyduğu iniltiye benzer sesle hemen tepsiyle beraber içeri girdi.
Poyraz 'dan:
Kapıyı açtığımda bir eli karnında diğerini duvara tutunmuş iki büklüm
Acı içinde kıvranıyordu yürek yangınım olan kadın .
Bakışlarını bana çevirdiğinde korkuyla irkildi ölmek var ise kaderimde bu korku dolu bakışlardı sebebim diye geçirdi içinden genç adam.
"Korkma artık benden yalvarırım benden zarar gelmez sana göçmen kızı"
Anlayamacağını bilsemde sözcükler dilimde özgürleşip dökülüyordu dudaklarımdan.
Baktı bana öyle böyle değil hemde sanki anlamış gibiydi dediğimi .
Yatağına doğru gidip oturdu ellerini dizlerine yaslayıp bana baktı o bakış beni bu alemde terki diyar eyledi.
Sessizliği bana güç verirken elimdeki tepsiyi ona çok yaklaşmadan yere bırakıp çekildim.
Bıraktığım tepsiye kaşlarını çatıp kuşkuyla baktığını gördüğümde bu sefer .
Eğilip bir parça ekmekten koparıp yedim içinde hiç birşey olmadığından emin olsun diye .
Sonra yemekten bir lokma alıp ağızıma attım çiğneme gerisiminde bulunmadan yuttum.
Bu sefer gözleri tepsinin üzerinde ki suya kaydı.
Onuda alıp bir yudum içip tepsinin üzerine bırakıp kızın önüne itekledim .
Başta tereddüt etsede biraz daha gerilediğimde tepside ki yemeğe yavaşca yaklaşıp küçük lokmalarla yemeye başladı .
Leyla ne kadar zorlasada her lokma boğazlarına takılı kalıyordu elleri havada kalmış kaşığı geri bıraktı o burda böyle karnını doydururken kim bilir babası ne kadar açtır.
Düşündükce yüreğine kıymıklar batıyordu beyaz tenini tuzlu meltemler süslüyordu.
Poyraz sevdiği kadının incilerini gördükçe derin bir iç çekip:
"Senin incilerin benim Denizime ateş göçmen kızı akıtma , kurutma denizimi kurutma ki sana gelebiyeyim"
Yemeğini yemese bile yüzüme baktı minnetle belki günler sonra ilk kez acı dışında başka bir duygu şekil aldı yüzünde.
Tepsiyi önüme itip hep olduğu gibi pencere dibine gidip denizi izlemeye
koyuldu.
Tam tepsiyi alıp çıkıyordum ki insanı kendine esir eden melodik sesi işitinceye kadar.
"shkran"
Ayaklarım kilitlendi bir adım öteye gidemedi.
"Ne dediğini bilmem ama yeminim olsun yüreğine köz olanın cehenemine talibim göçmen kızı"
......
Leyla
Tepsiyi alıp çıkan adamın ardından pencereden Karadenizin hırçın dalgalarının süslediği mezarıma baktım.
Çok bilmesem bile anlıyorumdum o gün katilimin kulağımda beni idam sehpahına sürükleyen sözleri zihnimi ele geçirdi.
"
Çokk güzelsinn.
Zevkk all.
Direnmeee..
Babanı düşünn.
Kaç gün olmuştu sahi nasıl gelebilmiştim buraya bu adam kimdi
neden herkes bu kadar zalim iken o bu kadar iyi .
Güvenme diyen aklıma rağmen sesi o kadar güven veriyordu .
Peki ya gözlerinin mavisi aynı aynı gözlerine her baktığımda o adamı neden hatırlatıyor..
Dış kapı açılıp kapanmıştı pencereye biraz daha yaklaştım üstünü değiştinmişti siyah bir kot üstüne krem rengi bir tişörtü giymişti bahçe kapısından tam çıkıyordu ki bekledi bir kaç Saniye.
Sanki onu izlediğimi anlamış gibi başını pencereye doğru çevirip baktı beni görmesini istemediğim için biraz geri çekildim.
Ama çok geçti anlamıştı benim onu izlediğimi baktı öyle bir baktı ki yüreğime işledi o bakış ruhumdaki yaralara şifa geldi.
Ellerimi özgürlüğe kanat çırpan kuş misali çarpan yüreğime yetirdim.
"la tatasarafi ya laylaa, 'ant la tantamin 'iilaa huna, 'uskati qalbaki."
(Yapma Leyla etme bunu yüreğine reva eyleme kendine sen buraya ait değilsin)
Son kez kederli bir iç çekip arkasını dönüp gitti.
........
Poyraz'dan
Bir kaç gündür balığa çıkmadığı için denizi özlemişti kafese kapatılmış bülbül misaliydi deniz Karadenizliler için denizin olmadığı yer onlar içim kafesten farksızdı.
İşlerini. halledip bir an önce halledip dönmek niyetindeydi ama umduğunun aksine.
Her mahallenin veya semtinin olmazsa olmazı pencere demir başı oranın kaynar kazanına odun atan yüce gönüllü dedikoçu teyzemiz vardır onlarda da bir adet Gülsüm hanım vardı.
"Poyraz evladım senden hiç beklemezdim doğrusu"
Abbuk subuk konuşan kadına tek kaşını kaldırıp sorgularmış gibi başını iki yana salayıp konuştu Poyraz.
"Hayırdır Gülsüm teyze benim haberim olmadan ne yapmışım ben"
Kadın kınar gibi bakıp başını pencereden biraz daha sarkıtıp sözde kimse duymasın elini ağızının yanına siper edip.
"Eve kız atmışsın yaa hiç yakışıyor mu? sana.! Sen ki Laz Ziya'nın torunu"
Poyraz sabır çekip bile bile sesini yükselterek .
"Ayıptır sorması ama geçen bende Rüstem amcamın bankadan kredi çekip dansözlere bahşiş verdiğini duydum "
Kadın burnunu kıvırıp peçtemalini arkaya attı.
"Yalan oğlum hep çekemeyenlerin iftirası yoksa yapar mı! Rüstem amcan bilmiyor musun onu namazında niyazın iki kez hacca gitmiş adamdır"
Duyduklarından sonra öyle bir gülmüştü ki genç adam mahalleli onlara bakara durmuştu.
"Sende haklısın Ramazan ayında sabaha kadar içer sonra akşama kadar sızar kalkınca niyetliydim der hatta o kadar namazında niyazındadır ki gider çaylığa işçi götürür yöğmiyenin yarısını cebe koyar bu sefer akşamına kumar oynar yatsı namazına tövbe namazı kılar."
Derin bir nefes alıp sözlerine devam etti.
" Ha birde haca gitcem diye mahalleden para toplayıp Antalya'ya tahtile gitti hacta kurban keseceğim dediği paraları pavyon köşelerinde Rus kadınlarla yedi herhalde onları tuavf ediyordu"
Kadın kocasının bütün foyasını bir ,bir ortaya döken genç adama kinle bakıp konuştu.
"Hiç değilse Kocam senin gibi eve nikahsız kadın atmıyor biz utandın söylemekten "
Poyraz pencerede ki kadına parmağını sallayıp hiddetle uyardı.
"Bana bak kadın sen kim oluyorsun da benim evime girip çıkanı sorguluyorsun millete namus bekçisi kesileceğine dönde bir kendine bak "
"Yalan mı tüm mahalle konuşuyor bir ben söyledim diyemi suç oluyorum "
Poyraz onları izlemeyen mahalleliye bakıp.
"Lan sizin ne haddinize benim evimde ki kızdan haa kim oluyorsunuz "
İzlerinden biri çıkıp :
"Nerde görülmüş evlenmeden bekar adamın evinde bir kızın kaldığı olsa ,olsa ancak dostu kalır .
Poyraz adamı öldürmek istercesine üstüne yürüyüp yakasını kavradı.
"Doğru konuş lan bir daha o kızın yanına böyle bir sıfat getir millete ibret olsun diye seni dostum yapmasam şerefsizim"
Adamın yakalarından tutup yere savurmuştu Karadenizin deli Poyraz'ının bam teline basılmıştı bir kere öfkesinden herkes nasibini alacaktı.
"Bir daha lan olurda o kız hakkında tek bir kelam duyayım o zaman yeminim olsun sizi yaşatmam unutmayın Laz Ziya'nın torunuyum etiğim sözümden dönmem "
Tüm mahalleli korkudan yerine sinmişti biliyorlardı deliydi Poyraz öfkesi Karadeniz hırçın dalgaları gibi zalimdi dediğinide yapardı Laz Ziya'nın kanı akardı damarlarında.
Evine geldiğinde öfkeyle kapıyı açıp çarptı sinirle .
Mutfağa gidip dolaptan bir bardak çıkarıp su içti sakinleşmek için öfkeden ellerini titriyordu resmen.
Söylenen sözler aklına geldikçe elinde ki bardağı öyle bir sıkmıştı ki bardak elinde parçalara ayrılmış neredeyse bütün camlar ellerine saplanmıştı.
"Siktir bir bu eksikti " elini kesmesinden değildi kızın kan görüp korkmasından endişelenmişti zira onu tekrar krize sokabilecek şeylere dikkat ediyordu elinden geldikçe.
Ama çok geçti kırılma sesini duyan Leyla merak edip odasından çıkmış etrafa bakındığında mutfakta eli kana bulanmış adamı çoktan görmüştü .
Her koku unutulur lakin kan kokusu unutulmazdı .
İçinde yakarışın acıların hap olduğu o nağlet olası koku.
Bakışları tek bir noktaya kilitlendi yeni bit krizin eşiğine gelmişti .
Etrafta koşuşturan insanlar yerde parçalanmış bedenler.
Kulağınada çocukların çığlıkları evlatlarını korumak için feryat eden anne, babaların feryadı.
Sesleri susturmak için iki elini kulaklarına vurdu ama durmuyordu.
.
" bêdeng be (susunn)"
"Tenê bêdeng bimîne û bila ew pêşkêşî bike"
(Susunn yeterr )
Diye bağırdı boğazı yırtılırcasına .
Günler sonra ilk kez yardım dilenirmiş gibi onu kurtaran adama baktı.
jinekoloji wan re bêje ku bêdeng bimînin
"Sussunlar söyle sussunlar " yardım dilenmişti .
Ellerini yüreğine koyup Mutfak kapısının dibinde çökmüştü .
"Kalb.im A.cı.yorr "
sevdiği kadından duymak istemediği en son kelimeyi duymuştu adam hiç konuşmamasını duymamayı yeğlerdi oysa ki.
Çöktü sevdiği kadının dibine yaralı ellerini arkasına saklayıp sol ellerini kaldıdı ama o el gidip gözyaşlarını silemedi okşayamadı saçlarını çekip sarılamadı sevdiği kadına.
"Geçicek göçmen kızı burdayım yanındayım korkma "
Leyla ellerini k
aldırıp sanki bir camın arkasında adamış yüzünü okşuyormuş gibi hareket etti.
Poyraz kadının ellerini tutmak istesede yapamazdı derin bir iç çektikten sonra vurulduğu kadının gözlerine bakıp.
Ha bu akan dereler denizlere dolacak
Söylesana güzelum sonumuz ne olacak
Ha bu akan dereler denizlere dolacak
Söylesana güzelum sonumuz ne olacak
Onların sevdası şarkıların mısrasıydı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |