6. Bölüm

5. Bölüm

Avin Mirza
avinmirza12

ŞAH KONAĞI

 

Sosyal medya: @avin.elif / @penumbra36

Tiktok: avinmirza12

 

İYİ OKUMALAR

 

Ateş’ten

 

Havaalanına indikleri gibi Demir yine söylenmeye başlamıştı:

 

"Abicim çok soğuk ya, bu nedir! Bir de Mardin sıcak diyorlardı..."

 

Ateş ters ters arkadaşına baktı.

"Ama şikayet ettin... Yürü hadi."

 

Onları bekleyen arabaya doğru gittiler. Şoför, arabanın kapısını açınca binip yola koyuldular.

 

"Abicim, buranın kızları çok güzelmiş. Duyduğuma göre kapar mıyız birer tane?"

 

Ateş artık dayanamadı.

"Kes lan artık sesini! Bir susmadın sabahtan beri! Biz ne için geldik, senin derdin ne?"

 

İki kaşı çatık bir şekilde baktı Demir’e.

 

"Oğlum, hem ziyaret hem ticaret," dedi Ayaz, bıyık altından gülerek.

"Abicim, ne kızıyorsun, Demir haklı."

 

Ateş ayak ayak üstüne attı.

"Bunun neresi haklı? Hem gidip ne halt yiyorsa yesin, beni karıştırmasın yeter."

 

Ayaz pes edip Demir’e baktı:

"Bak, buradaki kızlar senin öyle takıldığın kızlara benzemez. Yan yana gördü mü, hoop nikah masasına!"

 

Uyarır bir ses tonuyla ekledi:

"Yok artık! Bi tanışıp görüşmeden, iki sohbet etmeden olur mu?"

 

Ayaz güldü alay edercesine:

"Eee, evlendikten sonra tanışır, sohbet edersiniz."

 

Demir, "Yok artık!" der gibi baktı arkadaşına.

"Oldu bir de düğüne kadar görüşemezsiniz de tam olsun!"

 

Sonra Ayaz’a döndü, ciddi misin der gibi. Ama Ayaz gayet ciddiydi.

"En iyisi ben hiç bulaşmayayım," dedi Demir.

 

Ayaz güldü.

"Bence de."

 

Ateş, bütün yol boyunca pencereden yolu izledi sessizce. Sanki onu buraya çeken bir şeyler vardı. Birden yanından bir şey geçtiğini gördü, yerine dikleşti:

"Bu neydi şimdi?"

 

Demir, anlamaz gözle baktı ona.

"Ne, neydi?"

 

Ateş, yanlış gördüğünü sanıp "Boşver," dercesine kafasını iki yana salladı.

 

Daha yolu yarılamışlardı ki, arabaları birden durdu.

"Niye durduk şimdi?" diye sordu Ayaz.

 

"Bilmiyorum, inip bakalım," deyip hep birlikte indiler.

 

"Ne oldu?" diye sordu Ateş şoföre.

 

"Beyim, araba arızalandı herhal."

 

Ateş sinirli sinirli baktı adama.

"Çıkmadan önce niye kontrol etmiyorsun o zaman?"

 

Şoför mahcup mahcup baktı. Aslında bir yandan çok korkuyordu.

"Şey beyim... Bilmiyorum..."

 

Ateş sinirle adamın yanına gitti.

"Ne demek bilmiyorum! Biz sana ne için para veriyoruz? Üstüne üstlük bir de canımızı emanet ediyoruz!"

 

Üstüne gelen patronla daha çok korkmaya başladı adam. Ayaz araya girip arkadaşının kolunu tuttu.

"Tamam, sakin abicim. Yapacak bir şey yok artık. Olan oldu."

 

Ateş alnını sıvazladı.

"Adamları da önden yolladık," diye sinirli sinirli söylendi.

 

"Biz bir arabaya bakalım en iyisi," diye fikir sundu Demir.

 

Pek anlamasalar da arabaya baktılar. Görünürde arabada her şey normal gibiydi. Dört adam da arabanın neden bozulduğunu anlamadı.

 

Demir telefonuna baktı.

"Bir bu eksikti! Telefon da çekmiyor," diye söylendi.

 

"En iyisi geçen arabalardan yardım istemek," dedi Ateş.

Ama bilmiyordu; burasının onun için hayatının dönüm noktası olacağını... Beklediler, ama ne gelen vardı ne giden.

 

......

 

 

ASME SAHRA’DAN

 

Yine her zaman olduğu gibi kendini dağlara atmıştı. Atı Asi’yle beraber...

 

Birkaç gündür rüyasında sürekli heybetli bir adam görüyordu. Ama hep sırtı dönüktü. Dün gece de görmüştü; sabah ter içinde uyanmıştı.

 

Asi’yi alıp hava almak için buraya kadar gelmişti. Uzaklaşmak iyi gelir diye... Tam bir arabanın önünden geçiyordu ki, sanki nefesi daraldı ama durmadan devam etti yoluna.

 

Sürekli içinden bir ses, geri dönmesi gerektiğini söylüyordu. Daha fazla dayanamadı ve geri döndü. Şayet bilseydi felaketine doğru gittiğini... Döner miydi?

 

 

ASME'NİN CEMŞAB'I ATEŞ Mİ OLACAK…

YOKSA ATEŞ'İN ŞAHMERANI ASME Mİ OLACAK?

ZEHİR HANGİ KANA KARIŞACAK?

 

......

 

 

 

Nazlı hastaneden çıkalı iki gün olmuştu. Ne bir şey yiyip içiyor, ne de konuşuyordu. Sadece sabahtan akşama kadar pencerenin önünde Mardin’in manzarasını izliyordu.

 

Kapı çalındı. “Gel,” demek bile içinden gelmiyordu.

 

"Nazlı’m... Girebilir miyim?"

 

Fırat’tı bu. Nazlı, kafasını çevirip baktı. Boşluğa bakarcasına... Fırat dayanamayıp içeri girdi.

 

"Yetmez mi? Bak artık konuş! Çağır ama konuş! Kalk, bağır, çağır, yüzüme tükür... Ama bir tepki ver! Kurbanın olayım..."

 

Nazlı iç çekti.

"Ne değişir? Bana söylesene, ne değişir? Anne olma ihtimalimi geri verebilir misin?"

 

Fırat, gözlerinin dolduğunu belli etmemek adına kafasını başka yöne çevirdi.

"Haklısın... Ama hiç olmayacak diye bir şey de söylemedi."

 

Nazlı güldü.

"Bu, teselli vermenin kibar yolu mu? Hem... Bana acımayı da bırak."

 

Fırat bir hışımla kalktı, odada volta atmaya başladı. Sonra sesinin tonuna dikkat ederek konuştu.

"Bak Nazlı... Sana acıdığım falan yok. İlla bir duygu arıyorsan: çaresizim!"

 

Nazlı baktı sevdiği adama. Ama böyle yapmalıydı. Onu kendinden soğutmalıydı. Fırat baba olmayı hak ediyordu, bunu ondan alamazdı.

"Buna yapacağım bir şey yok. Hem... Artık burada kalmak istemiyorum."

 

Fırat’ın omuzları çöktü.

"Hiçbir yere gitmiyorsun, anladın mı? Zaten toparlan. Bir ay sonra düğün var."

 

Nazlı, önceleri bu haberi duysa havalara uçardı. Ama artık içini keder kaplıyordu.

"Vicdanının rahatlaması için benimle evlenmene gerek yok. Zaten ben artık evlenmek istemiyorum."

 

Fırat sinirden delirecek kıvama gelmişti. Elleri o kadar sıkılıydı ki parmak boğumları bembeyaz olmuştu.

"Ne dedin, anlamadım?"

 

"Evlenmek istemiyorum, dedim."

 

Fırat ellerini masaya vurdu, Nazlı yerinden sıçradı. Bunu fark eden Fırat, öfkeyle odadan çıktı.

 

Nazlı, Fırat’ın çıkmasıyla gözyaşlarını artık tutamadı.

 

Fırat’ın cebindeki telefon çaldı. Hemen çıkarıp kulağına götürdü. Tam ihtiyacı olduğu anda geliyordu dostları... Her zaman olduğu gibi.

 

Ateş arıyordu.

 

Fırat: "Alo? İndiniz mi abicim?"

Ateş: "İndik kardeşim. Adamları önden yolladık, şimdi çıkıyoruz havaalanından."

Fırat: "Tamam abicim, bekliyorum sizi."

Ateş: "Tamam, orada görüşürüz..."

 

---

 

ASME SAHRA’DAN

 

Yolu döndüğümde, az önceki sıkıntı yine içimi kapladı. Yolun ortasında bir arabanın durduğunu gördüm. Yaklaştıkça göğsüm sıkıştı, nefesim yetmez oldu. Üç adam bana dikkatlice bakıyordu.

 

İçlerinden biri, arkası dönük olmasına rağmen bir o kadar tanıdıktı ki... Normalde olsa çekip giderdim. Ama bu yabancıya sanki çeken bir şey vardı.

 

"Di nîvê rê de hûn li çi digerin?"

("Ne arıyorsunuz yolun ortasında?")

 

Ateş'in duyduğu ses... Sanki bir kilimcinin nakşettiği motifler gibi yüreğine işlendi. İşte o an, kader ağlarını ördü.

 

Ateş, duyduğu sese döndü ve dönmesiyle...

 

Aşkın zehri Asme’nin damarlarına karıştı.

Öyle bir zehir ki, nefesi daraldı; kalbi, yeni doğmuş bir bebek gibi hızlı atmaya başladı.

 

Ateş, karşısındaki kadına dikkatlice baktı. Yüzü kapalıydı ama alnının ortasında gözüken bir simge dikkatini çekti. Hapisteyken okuduğu bir kitapta bu simgelerin, kızların kaderlerini temsil ettiğini okumuştu.

 

Pek çok coğrafyada daha küçük yaşta kızların vücuduna işlenirmiş bu işaretler

.

 

Sonra gözlerini aşağıya indirdi... Giydiği elbiseye tezat oluşturan, cenneti simgeleyen yemyeşil gözlere...

 

 

Not: Oy vermeyi unutmayın lütfen.

Vermeseniz de canınız sağ olsun 💚

 

Bölüm : 01.06.2025 00:32 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Hikayeyi Paylaş
Loading...