7. Bölüm

6.bölüm

Avin Mirza
avinmirza12

ŞAH KONAĞI

 

Sosyal medya: avin.elif / penumbra36

TikTok: avinmirza12

 

İYİ OKUMALAR

 

 

 

Herkesin gözü ameliyat kapısındaydı, nefesler tutulmuş, zaman ağır ağır akıyordu. Sonunda kapı açıldı ve doktor çıktı.

 

“Nazlı Seyhan’ın yakınları,” dedi.

 

Hepsi birden ayağa kalktı, doktorun etrafında toplandılar.

 

“Biziz, doktor. Nazlı Seyhan’ın yakınları biziz,” dediler.

 

Gözler umutla doktorun yüzüne takıldı; herkes iyi bir haber bekliyordu.

 

“Öncelikle, hastamız buraya gelene kadar çok fazla kan kaybetmişti,” dedi doktor, derin bir nefes aldı ve devam etti.

“Kurşun rahmine denk gelmiş, yumurtaları çok zarar görmüş. Bu yüzden yumurtalarının bir kısmını almak zorunda kaldık. Bundan sonra çocuk sahibi olması zor ama Allah’tan ümit kesilmez.”

 

Sözü bitirip oradan uzaklaştı. Fırat ne yapacağını bilemez haldeydi; babası Aziz Ağa, ona destek olmak için elini omzuna koyup sıktı ama içindeki vicdan azabı susmayı reddediyordu.

 

“Gel, biraz hava alalım oğlum,” dedi babası.

 

Birlikte dışarı çıktılar, soğuk havayı ciğerlerine çekerek biraz oturdular. Uzun süren sessizliğin ardından Aziz Ağa söze başladı.

 

“Bir kadın ne zaman anne olur, oğlum, biliyor musun?”

 

Fırat babasına baktı.

 

“Çocuğunu kucağına alınca mı, baba?”

 

Aziz Ağa başını hayır anlamında salladı.

 

“Mesele doğurmakta değil. Herkes çocuk doğurur ama herkes anne olamaz.”

Bakışlarını oğlunun gözlerine dikti.

“Annen seni doğurduğunda kucağına almaya korkuyordu. Sana zarar verir, bir yerini incitir diye. Bir gün konakta hiç kimse yoktu, sen ağlıyordun; o ağlamakla feryat figan arasında kaldı, sonunda dayanamadı, aldı seni kucağına. O zaman sen sustun, o ağladı. İşte o gün annen anne oldu.”

 

Fırat’ın içi ısındı; hafifçe tebessüm etti.

 

“Anladım baba, mesajı aldım.”

 

Birlikte ayağa kalktılar.

 

“Burada sana çok iş düşüyor oğlum. Nazlı’nın yanında olman, onu herkesten, her kötü sözden koruman gerekecek. Sonuçta ‘hastalıkta sağlıkta aynı yastığa baş koymak’ boşuna denmiyor.”

 

Fırat’lar gidince, Asme kan verildiği andan beri oradan hiç ayrılmamıştı. Ayşe Hanım ona doğru yürüdü. Asme, kadının yüzündeki tebessüme baktı; içi ısındı.

 

“Kızım, sana da teşekkür edemedik, kusurumuz oldu. Sen olmasaydın...”

Sözü yarıda kaldı, Asme anladı ve kalkıp kadının karşısına geçti, ona tebessüm etti.

 

Ayşe Hanım, Asme’nin elini tutup iki eli arasına aldı.

“Bundan sonra beni de annen bil. Bir ihtiyacın olursa, başın sıkışırsa bana gel, olur mu?”

 

Asme, annesinden sonra ilk kez böyle şefkatli birini bulmuştu; sarılmak istedi. Ayşe Hanım bunu fark etti, sıkıca sarıldı kıza. Başta Asme çekinse de sonra o da karşılık verdi; anne kokusu burnuna doluyordu.

 

Vedalaşırken Ayşe Hanım gülümsedi:

“Yakında düğünümüz var, seni bekliyoruz. Nazlı da çıkınca görüşür, arkadaş olursunuz, ne dersin kızım?”

 

Asme tebessümle cevapladı:

“Tamam, bir çıksın.”

 

 

 

 

---

 

ATEŞ’TEN 2 YIL ÖNCE

 

Hapishanede günler birbirini kovalıyordu. Ateş, Kemal abisiyle iyice samimi olmuştu; aralarında baba-oğul gibi güçlü bir bağ kurulmuştu.

 

Kemal, zorluklara rağmen işlerin başına Ateş’i getirmeye karar vermişti; tabii ki Ateş’in intikam hırsı bu kararda etkiliydi.

 

İki yıl olmuştu; Kemal ona her şeyi öğretmişti. Bu gün çıkıyordu artık. Hapisteyken ona destek olan dostlarını da unutmuyordu.

 

Fırat, Ayaz, Demir hep yanında olmuştu. Valizini alıp, onu bekleyen koğuş arkadaşlarının yanına gitti.

 

“Hakkınızı helal edin. Bir yanlışım olduysa affedin,” dedi.

 

Sonra Kemal’in yanına gitti. Kemal kollarını iki yana açıp sımsıkı sardı onu.

 

“Aslanım, sonunda çıkıyorsun!”

 

Ateş tebessüm etti ama içindeki yaralar hâlâ kanıyordu.

 

“Sonunda, abim.”

 

Kemal genç adama baktı, toparlanmıştı ama içi kor ateşti. Gülümseyerek dedi ki:

 

“Şimdi onu bunu bırak, gel seninle konuşalım.”

 

Birlikte ranzaya oturdular.

 

“Her şeyi ayarladım. Şirketin başına sen geçeceksin. Bir ay sonra toplantı var, liderliğin ilan edilecek. Masanın tek kuralı acımasız olmak. Unutma. Ayaz her şeyi ayarladı, bir adım arkanda olacak, tamam mı evlat?”

 

Ateş başıyla onayladı. Kemal, mafya babası gibi gözükse de aslında devletle ortak yürüttükleri operasyonlarda uyuşturucu, silah, fuhuş gibi yasadışı işleri yapan baronları tek tek devre dışı bırakıyorlardı.

 

Bunu başarmak için düşmanların inine girmek gerekiyordu. Tekstil ve inşaat gibi sektörlerde de başarı sağlamışlardı.

 

Özgürlüğüne kavuşmanın sevincini yaşayan Ateş, başını kaldırıp hasretle gökyüzüne baktı, derin bir nefes aldı ve onu bekleyen arabalara doğru yürüdü.

 

Bütün adamlar onu görünce önlerini iliklediler. Yeni bir hayat onu bekliyordu. İntikam alması gereken çok insan vardı.

 

Sırası geldiğinde, hiç beklemedikleri anda onları yerle bir edecekti.

 

 

 

 

 

---

 

1 Yıl Sonra Ateş’ten

 

Ateş bir yılda işleri ilerletmiş, başarısı kadar özel hayatıyla da adından söz ettiriyordu. Bütün kadınlar onunla birlikte olmak için sıraya girmişti.

 

“Abicim, yeter artık, senin yüzünden hiçbir kızı tavlayamıyorum!” dedi Demir.

 

Ateş’in çapkın bir gülümseme yayıldı yüzüne.

 

“Benim suçum yok, onların istediğini veriyorum sadece. Karşılıklı anlaşma işte. Sabah olunca herkes kendi yoluna.”

 

Demir suratını astı.

 

“Abi hangi ortama giriyorsak en güzel kızları sen kapıyorsun, bana çerezler kalıyor,” diye homurdandı.

 

Tam o sırada sarışın bir kadın masalarına gelip oturdu.

 

“Nasılsın Ateş, görüşmeyeli?”

 

Kadının eli Ateş’in vücudunda geziniyordu. Ateş kadının elini tuttu.

 

“Bilirsin, dokunulmaktan hoşlanmam.”

 

Kadın elini kendinden uzaklaştırdı.

 

“Biliyorum ama çok özledim. Seninle hoyratça sevişip sabahlamayı, tenimde izlerini taşımayı.”

 

Ateş ona baktı; böyle etkileneceğini sanıyordu ama tam tersi, tiksinti duyuyordu. Kadınlar hep aynıydı: sadece arzularını ve bolluk içinde geçirecekleri hayatı istiyorlardı. Kalkıp kapıya yöneldi; otel onunmuş, lüksünü kendisi için özel ayırmıştı.

 

---

 

1 Yıl Sonra

 

Ateş yataktan kalktı, yanındaki kadına baktı. Güzel bir geceydi. Cebinden cüzdanını çıkarıp masaya yüzlük bir banknot bıraktı, kapıya doğru yöneldi. İşi bitmişti artık.

 

“Sonunda bitti ya... Nereye baksam dosya görüyorum,” dedi.

 

Ateş ters ters baktı arkadaşına ama işi gücü söylenip durmaktı.

 

“İşine bak abicim, altı üstü iki dosya, boş yaptın ya,” dedi ve sustu.

 

“Bu da son dosya, hadi bakalım kalk gidelim.” Tam çıkacakken telefonu çaldı.

 

Arayan Ayaz’dı.

“Alo, abicim, neredesiniz?”

 

“Ne oldu kardeşim? Sesin telaşlı geliyor.”

 

Ayaz birkaç saniye sustuktan sonra devam etti.

 

“Ben iyiyim de... Fırat, Fırat’ın nişanlısı vurulmuş, durumu iyi değil.”

 

“Tamam, ben uçağı ayarlıyorum, hemen gidiyoruz, bir saate.”

 

“Ne oldu abicim, hayırdır?” dedi Ateş, ceketini alıp.

 

“Hemen to

parlan, Mardin’e gidiyoruz.”

 

Demir anlamaz gözlerle baktı.

 

“Ne oldu oğlum? Durduk yere ne Mardini? Fırat’ın nişanlısı vurulmuş.”

 

Hemen toparlandılar, yola çıktılar.

 

Bölüm : 01.06.2025 00:37 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Hikayeyi Paylaş
Loading...