
12. BÖLÜM
Samsun'da güneş ışıkları doğrudan yatağın üzerine vururken ikili mışıl mışıl uyuyordu. Derin'in başı İlyas'ın göğsünde, İlyas'ın bir eli Derin'in omzundaydı. Sarmaş dolaş bir şekilde uyuyorlardı.
Saat sabah dokuza doğru gelirken Derin hafifçe kıpırdandı. Kafasını koyduğu yer hem sert hemde yumuşakken birde inip kalkıyordu. Kafasını hafifçe kaldırırak baktığında ise İlyas'ın yakışıklı yüzüyle karşılaştı.
Dün gece olanlar hafızasına akın ederken gerginlikle doldu. Dün geceyi hatırlıyordu. Her bir saniyesini. Özellikle de İlyas'ı kendisinin baştan çıkardığı anları...
İlyas gözleri araladı ve alttan alttan ona bakan kadına baktı. Yüzünde birşeyler aradı. Pişmanlık ve sinir gibi. Ama yoktu. Çok garipti. Normalde Derin onun yakasına yapışır ve nasıl yaparsın diyerek bir güzel de dayak atardı. Ama yapmamıştı.
" Günaydın " Dedi Derin'e. Derin sessiz kaldı ve başını İlyas'ın göğsüne geri yasladı.
İlyas şaşkınlıkla dolarken Derin'in yapmasını beklediği şeylerin aksini yapması oldukça değişik gelmişti.
" Derin? İyi misin? "
Derin tekrar sessiz kaldığında ise İlyas doğruldu ve Derin'in kafasını yastığa yatırdı. İlyas'ta yan dönerek onun yüzüne izledi. Derin onun gözlerine bakıyordu ama sinirli değildi. Aksine birkaç parıltı vardı.
" Bari ağrın veya sızının olup olmadığı söyle. " Dedi. Derin de onun bu hallerine anlam veremiyordu. Şuan Derin'e laf sokması veya aşağılaması gerekiyordu. Derin İlyas'ın böyle bir adam olmadığını biliyordu ama hak ettiğini düşünüyordu.
İkisi de aynı anda konuşmuştu.
" Kızmayacak mısın? "
Birbirlerine bakarak sordukları soru ile ikisi de gülümsedi.
Derin bu sabah ilk kez konuşarak,
" Sana kızacak kadar aşağılık bir kadın değilim. Seni ben baştan çıkarmışken... " Dedi.
İlyas onun bu olgun ve düşünceli davranışından etkilendi. Derin onu etkilemeye devam ediyordu.
" Bende sana kızamam. Senin tarafından baştan çıkarılmaya bu kadar hazırken ve şikayetçi değilken... "
İlyas'ın bu açıksözlülüğü de Derin'i etkilemişti.
" Peki pişman mısın? " Diye sordu İlyas.
Derin yorganı göğsünün üzerinde sabitleyerek İlyas'ın üzerinden eğildi ve komodinden paket sigara ve çakmağı aldı. İlyas onu izlerken güzelliğine birkez daha hayran oldu.
" Hayır. Pişman değilim. Sen? "
İkisinin de bu ilk gecelerinden sonra birbirlerini sorgulaması komik ve garipti.
" Asla. " Dedi İlyas da. İkili göz göze gelirken kahkaha atmaya başladılar.
Dün gece yaptıkları bir delilikti ve bordo bereliler delilik yapmayı severdi.
-------------
Derin üzerinde ki bornozu ile odadan çıkınca İlyas da tişörtünü pantolonunun içine sokuyordu.
" Bugün gidecek miyiz? " dedi İlyas.
Derin aldığı kıyafetleri incelerken, "Hayır. İki üç gün izinliyken sana buraları gezdirmek istiyorum. " Dedi. İlyas'a bakarak " Tabi eğer sende istersen... " Dedi. İlyas onun soğuk yapmasını veya araya mesafe koymasını beklerken aksi olmuştu. Derin anlaşılan onu şaşırtmalara doyamıyordu.
" Madem öyle diyorsun... Gezelim. "
İlyas Derin için aldığı sweatshirt'ü ve diğerlerini ona uzatırken Derin de onun için aldıpı sweatshirt'ü uzatmıştı. İkisi de aynı anda yaptığı için şaşkındı. Derin'in üzerinde hala bir bornoz varken, aralarında gözle görülür bir çekim varken de bu yakınlık ateş hattından farksızdı.
Birbirlerine almış olduğu hediyeleri incelerken İlyas bir anda üzerinden tişörtü çıkardı. Derin afallarken İlyas Derin'in onun için aldığı sweatshirt'ü giymişti. Derin ona bakarken tebessüm ettiğinin farkında bile değildi.
Bornozu üzerindeyken alt iç çamaşırını giydi, o sırada İlyas camdan dışarı bakıyordu. Derin, yüksek bel kotunu da giydi ve bornozu çıkarıp sütyen ini giydi. İlyas ise onun giyindiğini düşünmüş, Derin'e bakmıştı. Derin'in ise siyah dantelli bir sütyen içerisindeydi. İlyas daha fazlasını görmüştü ama gece ikisi de sarhoştu. Derin içinden, İlyas ise Derin'in kokusundan...
Derin İlyas'ın bakışlarını göz ardı ederek İlyas'ın ona aldığı ve İlyas'ın üzerindekiyle tıpatıp aynı olan sweatshirt'ü giydi. İlyas ile resmen çift kombini yapmışlardı.
Derin, " Ben hazırım. " Dediğinde ayakkabılarını giyiyordu. İlyas başını olumsuz yönde sallayarak onu kolundan tuttu ve kaldırdı.
" Napıyorsun? Üsteğmen? "
İlyas sırıtarak Derin'i banyoya soktu ve belinden tutarak lavobonun taşına oturttu. " Esiyor, üşütmeni veya başının ağrımasını istemem. "
Fön makinesini çıkardı ve çalıştırdı. Derin'in ıslak saçlarını kurutmaya o kadar koyulmuştu ki Derin'in anlamlı bakışlarını fark etmedi.
Derin çok değişik hissediyordu. Hayatında hep saçları ıslak gelmişti. Yurt görevlileri onların saçlarını özenle kurutmuyordu tabi. Bu şefkati hiçbir zaman kimseden görmemişti. İlyas'a bu denli çekilmesinin sebebi ilklerinin sahibi mi olmasıydı yoksa İlyas'ın tertemiz kalbi miydi?
Derin, derin duygular içindeyken İlyas'ın dudaklarına yapıştı. Ne olduğunu anlamayan İlyas ise gön makinesini durdurarak Lavobonun taşına koymuştu. Derin ise hâlâ onu öpüyordu. İlyas da ona kısa süre içinde karşılık verirken öpüşlerinde belki de ilk defa tutku değil de başka birşey vardı. Masumluk ve saf şefkat...
Belki de birbirlerinin eksiklerini beraber tamamlayabilirlerdi.
Dudakları ayrıldığı zaman Derin aldı bu sefer fön makinesini.
" Hadi seni de kurulayalım. " Dedi bir çocuk sevecenliğiyle. İlyas onun bu hallerine ilk kez şahitti ama memnunum. Keza o da Derin ile aynı duygular içindeydi. Derin onun saçlarına parmaklarını daldırıp makine ile kurulurken arada bir göz göze geliyorlardı.
İkisi de dün geceden pişman değildi aksine mutlu gibilerdi.
-------
Ankara
Aslan dosyalara gömülmüşken başına giren ağrı ile gözlerini birkez daha kapattı. O yüzbaşıya bu kadar sinirlenmemeliydi. Migreni tutmuştu işte.
Bu sabah içtimadan sonra Keskin Timi komutanı olan Yüzbaşı Yunusemre'yi Toprak'ın yanında görmüştü. Bunun kadar doğal birşey yoktu, ast-üst ilişkisi vardı sonuçta. Fakat sorun olan ise o yüzbaşının rütbe dışında olan hareketleriydi. Resmen Toprak'a yavşıyordu. Toprak bundan memnun değil aksine rahatsız görünüyordu. Onların yanına gidip ne oluyor diye sorduğunda Yüzbaşı, ukala ve küçümser cevaplar verip gitmişti. Aslan ağzını açıp konuşmaya bile fırsat bulamamıştı. Orada da sinirini Toprak'tan çıkarmıştı. Biraz kırıcı konuşmuştu, Toprak kırılmıştı.
" Bir komutanınla bu şekilde rahat konuşamazsın! Tim harici rütbe dışına bile çıkamazsın! "
" Ama ben-"
Aslan da Yunusemre'nin yaptığını Toprak'a yapmış ve cevabını dinlemeden odasına gelmişti.
Şimdi ise pişmandı. Kızın bir suçu yoktu ama o sinirle ona patlamıştı.
Çalan telefonu ile elini başından çekti ve telefonuna göz attı.
' Samir ' arıyor...
Samir, Aslan'nın Azerbaycan'da ki bir yakın arkadaşıydı.
" Salam, balaca şir, sən heç vaxt zəng edib soruşmursan."
(alo, aslancık, sen hiç arayıp sormuyorsun)
Aslan göz devirerek, " Mənimlə düzgün danış, axmaq." Dedi.
(Benimle düzgün konuş, salak. )
Telefonum diğer ucundan bir kahkaha duyuldu.
" Mən hətta sənin təhqirləriniz üçün darıxmışam."
(Hakaretlerini bile özlemişim)
Aslan buruk bir şekilde güldü ve " Türkiyəyə gəlməyi düşünürsünüz?" Dedi.
" Yox, qardaş, mən buradakı komandamdan razıyam. Bəlkə gələn il..."
( Yok kardeşim, ben burada ki timimden memnunum. Belki seneye doğru...)
Aslan başını iki yana sallayarak güldü. O sırada kapısı çaldı.
" Qərargahdayam, işlərim var. Axşam zəng edəcəm."
(Karargahtayım, işlerim var. Akşam ararım. )
" Elə olsun, balaca Aslan. sonra görüşərik."
( Öyle olsun Aslancık, sonra görüşürüz.)
Telefonu kapatmasıyla " Gel! " Dedi. Odaya elinde ki dosyalar ile Toprak girdiğinde ise aklına yaşananlar geldi. Migreni tekrar sağdan soldan vurduğunda ise dişlerini sıktı.
" İmzalanacak dosyalar var komutanım. Ondan gelmiştim. "dedi Toprak. Sesi kırgın çıkıyordu.
Aslan ona baktı ve " Getir. " Dedi. Toprak onun yanına geçerken Aslan, " Karşımda ki koltuğa otur bakalım. " Dedi. Toprak ona sinirle baktı ama ikiletmedi.
Aslan'ın karşısında ki koltuğa oturdu. Aslan dosyaları imzalayarak onun önünde uzattı.
" Özür dilerim, öyle aniden sana patlamamalıydım. " Dedi Toprak'a. Toprak yanakları al al olurken böyle bir özür beklemiyordu.
Aslan da kendinden böyle bir özür beklemiyordu ama Toprak'ın kırgın bakışları kalbine dokunmuştu. Baştan beri onu çok sevdiği bir kardeşine benzetiyordu zaten. Özür dilemeye fırsatı olmadan Şehit olan bir kardeşine...
" Sorun değil komutanım. " Dedi. Aslan'ın yüzünü arada bir buruşturmasından başının ağrıdığını anlayarak, " İyi misiniz komutanım? " Dedi. Aslan elini burun direğine atarak sıktı. " Başım çok ağrıyor. " Dedi.
" Ağrı kesici getirmemi ister misiniz? "
" Migrenim var. Ağrı kesiciler fayda etmez bana. "
Toprak elinden birşey yapamamanın üzüntüsüyle çekinerek, " Masaj yapmamı ister misiniz? " Dedi. Aslan afalladı ama reddetmedi.
" Fayda etmez ama... Dene bakalım. "
Toprak, Aslan'ın arkasına geçerek ve çekinerek ellerini Aslan'ın başına koydu. Aslan Toprak'ın yumuşak ellerinin teması ile irkilse de birşey demedi.
Odada ses çıkmazken Aslan şimdiden mayışmıştı. Migreni hafiflemişti. Gözlerini yumdu ve kendini Toprak'ın sihirli ellerine bıraktı.
----------
" Lan oğlum git adam gibi birşey aç! " Dedi Yakup. İlker ve Sinan televizyonun önünde resmen elı ayağına dolaşmıştı. Yabancı bir şarkı çalıyordu, televizyon youtube bağlı olduğu için klibi de gözler önündeydi. Klipte kadınlar popolarını dönmüş twerk atarken televizyon adeta donmuştu.
Aralarında belki de tek imanlı olan Yakup sinirden kıpkırmızı olmuştu. Yiğit ve Ozan ise mal mal elı ayağına dolanan ikiliye bakıyordu.
" Lan oğlum kapat şunu! Yakup abi sıçacak ağzımıza. "
" Keyfimizden mi açtık lan! Karılar çıktı bir anda! "
" Bilerek açtın mı dedik! "
" Ne desin Allah'ın cezası! "
Birbirlerine sataşan ikilinin yanına gitti Yakup. İkisinin de kafasını tutup birbirine vurdu.
" İyice yoldan çıktınız siz! Kapatın şunu düşün peşine! Pezevenk herifler! "
O sırada içeriye Ahmet Albay girdi. Televizyonda gördükleri ile neye uğradığını şaşırırken " Lan! " Dedi.
" Tesiste ne izliyoruz lan siz! "
İlker biraz karışmıştı. Şükür ki o yabancı şarkı bitmiş kenarda ki çalma listesinden Barış Manço-Arkadaşım Eşek çalmaya başlamıştı. Tamda İlker ve Sinan'ı anlatıyordu çünkü bir gün gibi uzun süre boyunca görüşemeyeceklerdi.
Ahmet Albay birisine tuvaletleri birisine bahçeyi temizleme cezası verip gitmişti.
" Düşün lan peşime! Mescide inelim de biraz tövbe edin! " Dedi Yakup. Üçlü mescidin yolunu tutarken koltukta sessizce oturmuş ikili göz göze geldi. Ozan ve Yiğit. Onlar da vakit geçirmek için kitap okumaya karar verdiler.
------------
BÖLÜM SONU
İşte Dikmen Timi de böyle birşey. Aksiyon özleyenler burada mı? Çünkü birdaha ki bölüm ekşın dolu.
Hemen yazıp attığım için düzenleyemedim. Yazım yanlışlarım varsa affola. Oy ve yorum isterim!
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |