
14. BÖLÜM
Sıcak su tüm kirleri alıp götürürken her kızın yaptığı gibi Derin de ister istemez bir yere dalarak düşünmeye başladı. Kızların yazılı olmayan ama kesin bir sırrıydı bu.
çok mutluyum... İnşallah kısa sürmez.
Diye düşündü Derin. Her mutlu olduğu zaman böyle olurdu ya zaten. Çok kısa sürerdi. Çok...
Bu sefer öyle olmamasını istedi
Sonra kafasında mutluluğun nedenini tarttı. Onun sağ ve sol melekleri vardı ve hep onun kafasını karıştırırdı. Bu sefer sanki aynı fikirde gibiydiler.
İlyas sayesinde bu kadar mutlusun. Dedi sağ melek. Her zaman olumlu düşünürdü zaten.
Senelerdir ilk defa ona katılıyorum. Dedi sol melek de. Fakat sonra ekledi. Bu mutluluğun da uzun sürmeyecek. Her zamanki kötü düşünceli melekti işte.
Çok boş yapıyorsun ha sen! Bir kes sesini. Dedi sağ melek. Onlar Derin'in kafasının içinde tartışırken Derin düşünceliydi.
İlyas'la olan sevişmeleri, sürekli onu koruması, güzel sözleri, düşünceli hali, bakışları... Derin ona ister istemez çekiliyordu. Uzak durmak zaten imkansız olmuştu. Arada en baştan beri bir tensel çekim vardı zaten. Birde duygular eklenmeye başlanmıştı.
" Kendine gel kızım. " Dedi Derin ama kendine gelmek, bu rüyadan uyanmak istemiyordu. Derin artık imkansızdı. Derin çoktan vurulmuştu.
Banyo kapısının tıklatılması ile kendine geldi ve suyu kapattı. " Kim o? "
Büyük ihtimalle Toprak'tı ama ağız alışkanlığı olduğu için sordu.
" Benim,Toprak. Biraz hızlı olabilir misin diyecektim, Aslan komutanım ve diğer ekip yemeğe bekliyor bizi. " Dedi. Derin, " Tamam durulanıp çıkıyorum. " Dedi. Toprak kapının önünden ayrılınca hızlıca köpüklerden arındı ve duşakabinin kapısını açarak aynada kendisi ile göz göze geldi. Sevilmek insanı gerçekten güzelleştiriyordu. Saçlarını kurutma makinesi ile kurutup taradı. Salık bırakarak banyodan çıktı.
Kafasını çarptığı sert bir beden ile irkildi ve bir adım geriledi. Karşısında ki adam İlyas'tan başkası değildi.
" Ne işin var senin burada? "
İlyas uzun uzun sürdü Derin'i. O esir düşme olayından sonra 1 hafta geçmişti. Bu 1 haftada sık sık mesajlaşsalar da yüz yüze gelememişlerdi. 1 hafta izinliydiler ve o izni Derin ful uyuyarak, kitap okuyup film izleyerek geçirmiş, bir kere bile dışarı çıkmamıştı.
İlyas banyo kapısı ile onu arasına aldı. Derin'in sorusunu yanıtsız bıraktı.
" Uzaklaş bir gören olacak " Dedi Derin elini onun göğsüne koyup iterken. İlyas bir gram kıpırdamadı.
" Evde kimse yok, bizi göremezler. Hem görseler bile artık senin benim olduğunu biliyorlar. " Dedi İlyas. Derin tek kaşını kaldırarak, "Öncelikle Toprak nerede ve sen neden sınırsız gibi bu evde dolaşıyorsun? İkinci olarak ben nereden senin oluyorum? " Dedi.
İlyas çapkın bir bakış atarken duvara yaslı olmayan elini Derin'in saçlarına attı. " Öncelikle frezya kokulum; Toprak bizim eve geçti ve bizde tuzun bittiğini görünce fırsat bularak hemen buraya geldim. " Dedi. Burnunu Derin'in saçlarına daldırdı." Özlemişim. "
Derin onun bu cesur tavrına bıyık altından gülerek, " İkinci olarak? " Dedi. İlyas onun yanağını kavradı bu sefer. " İkinci olarak ise sen benimsin Frezyam. Tıpkı benim de senin olduğum gibi. " Derin onun gözlerine takılı kalırken susmadı, devam etti. " Ha eğer bu bir hafta da unuttuysan hatırlatmaktan zevk alırım. Söylesene Frezya, adımı sayıkladığını günleri ne çabuk unuttun. " Dedi İlyas. Derin'in yanakları kızarırken onu susturmadı. İlyas git gide onun dudaklarına yaklaşırken tekrar konuştu. " Oysa ki bir hafta önce kollarımdaydın. Kucağımdaydın... Altı-" Diyordu ki Derin ellerini onun ağzına kapattı.
" Bu kadar libido konuşması yeterli. " Dedi Derin. Kendine engel olamayacakti yoksa.
" Gemileri yakmaktan mı korkuyorsun? " Dedi İlyas sırıtarak.
Derin geri durmadı bu sefer.
" Unuttun galiba Üsteğmen. Ben çok pis gemiler yakarım. "
İlyas'ın yüzünde anlamlı bir gülümseme belirirken " Tuz en alt çekmecede paket halinde var. " Diyerek kendi odasına girdi.
İlyas onun arkasından iç çekerken beklemeyip mutfağa girdi. Odasına giren Derin ise yüzünde ki alık sırıtışa engel olamamıştı.
" Sikmişim kendine gelmeleri be! Bir kere geliyoz bu dünyaya amına koyayım. " Dedi kendi kendine. Sonunda yüksek sesle kendine itiraf edebilmişti.
❄❄❄❄❄❄❄
Aslan mutfakta salatalık doğrarken yanında ki Toprak da tam dibinde domates doğruyordu. Arada birbirlerine kaçamak bakışlar atıyorlar ve tatlı tatlı gülümsüyorlardı.
Aslan ilk defa böyle hissediyordu. Keza Toprak da öyle.
" Komutanım siz Azerbaycan'dan ne zaman gelmiştiniz? Yani hep buradamıydınız? " Dedi Toprak. Nedensizce onunla konuşmak çok istiyordu. Aslan da aynı şekilde saatlerce konuşsa sıkılmazdı zaten.
" Türkiyeye geleli 6-7 sene oluyor. Burada ki ilk görev yerim Erzincan'daydı. "
Toprak anladığını belirterek başını salladı. Sonra tüm askeri cesaretini toplayarak " Kaç sevgiliniz oldu? " Dedi. Sanıyordu ki haddini aşmıştı. Fakat Aslan ona gülümseyince içi rahatladı.
" Neden soruyorsun teğmen? "
Toprak'ın elı ayağına dolanıp bıçakla parmağına minik bir kesik atınca o anki gafletle inledi. Normalde bu sineğin ısırığı bile olmazdı. Aslan korkuyla hemen işini bırakıp Toprak'ın elinden tuttu. Suyun altına uzatıp, " Bayağı da sakarsın ha. " Dedi. Toprak şaşkın şaşkın ona bakıyordu. Aslan da ona bakınca çok yakın olduklarını o an farkettiler ama ayrılmak için bir adım atmadılar.
Aslan kızın şaşkın bakan kahverengi gözlerine, tombul yanaklarına, kiraz gibi dudağına baktı sırayla. Sonra alnına düşen perçemlerine baktı. Neden kalbinde bir tekleme, içinde bir ılıklık vardı bu adamın? Neden?
Toprak onu dikkatle inceleyen adama baktı. Hafif kirli sakalına, dağınık saçlarına, koyu kahverengi gözlerine, dolgun dudaklarına... Çok yakışıklıydı. Peki o neden bu kadar heyecanlanmıştı.
İkisi de uzun uzun bakıştılar. İlk kendine gelen Aslan oldu. Kızın elini suyun altından çekti. Kan durmuştu, zaten küçük bir kesikti.
" Boşluğuma geldi zaten komutanım. Önemli birşey değil. " Dedi Toprak. Aslan onu dinlemedi ve elinden tutup mutfakta bulunan masanın sandalyesini çekip onu oturttu. " Küçük deyip geçme Teğmen. Ne olacağı hiç belli olmaz. "
Toprak sessizce otururken Aslan dolaptan bir sağlık kiti çıkardı. İçinden bir tane yara bandı aldı. Toprak'ın yanında oturup yara bandını onun parmağına sardı. İkisi de sessizdi ama Aslan bu sessizliği bozdu. " Şu zamana kadar bir tane bile sevdiğim, sevgilim olmadı. "
" Neden? " Diye sordu Toprak merakla.
" Çünkü hiçbir kadına yan gözle bakmadım. Sadece şu sıralar... "
Toprak donup kalırken Aslan'ın son söylediği kafasına takıldı. " Şu sıralar? "
Aslan sınırı fazla aşmanın verdiği rahatsızlık ile ayağa kalktı ve ellerini yıkayıp salatalıkları doğramaya devam etti.
Toprak yanıtsız kalmanın hafif siniri ile domatesleri doğramaya devam etti.
O sırada oturma salonunda ise resmen dayak merasimi vardı. Sinan elinde ki telefonu arkasına saklayarak," Bakmayın komutanım!" dedi.
Yakup dişlerini sıkarak " Eğer o kız düşündüğüm kişinin kızıysa vururum oğlum seni! "Dedi.
İlker soğukkanlılık ile oturan Ozan ve Yiğit'in arkasında dudağını ısırıyordu. Bu sefer arkadaşı kesinlikle boku yemişti.
" Abi sen beni vurmadan o vurur zaten. " Dedi Sinan. Gerçekten fena boku yemişti.
Bundan 2-3 hafta önce bir kızla konuşmaya başlamıştı. Aralarında ki çekim o kadar kuvvetliydi ki, e kız da çok tatlıydı birde... Sinan aşık olmuştu. Ama gel gör ki o kız Ahmet Albayın kızı çıkmıştı.
Kızın fotoğrafına bakarken de Yakup yakalamış, hemen tanımıştı çünkü o kızı geçenlerde babasının yanına geldiği vakitte görmüştü.
" Gerizekalı kendi ayağına sıktı. " Dedi Yiğit. Ozan sadece başını salladı. İlker sıkıntıyla ofladı.
" Komutanım siz bari bırakın, Ahmet albay ağzına sıçacak zaten. " Dedi İlker. Sinan hızla başını salladı ama nafileydi.
" Ulan götelek! Komutanının kızına yavşayacak kadar kurudun mu! " Diyordu Yakup. Bir tane geçirdi Sinan'ın kafasına.
Yüksek sese gelen Aslan ve Toprak oldu. Yakında komşu da gelirdi.
" Ne oluyor burada!? " Dedi Aslan sert bir yüzle. Mutfakta ki halinden eser yoktu.
" Konutanım bu gerizekalı ne yapmış biliyormusunuz? " Dedi Yakup sinirle. Sinan'ın götü tutuşurken İlker ile göz göze geldiler. Bu sefer seni kimse kurtaramaz kardeşim diyordu İlker.
Bu sefer gerçekten boku yedim diyordu Sinan.
Yakup 'a söylememesi için yalvarır bakışlar attılar. O sırada zil çaldı. Toprak kapıyı açmaya giderken Aslan, " Anlat ne yapmış yine? " Dedi. Bezmiş bir hali vardı. O sırada içeriye keyifli bir sırıtışla İlyas girdi. Peşinden de Derin.
Sessizce Ozan ve Yiğitlerin yanına oturdular.
" Anlatın dedim! " Diye bağırdı Aslan. Derin yanında ki İlyas'a garip bir bakış atarak sessizce Toprak'a "Yine ne kaçırdık?" Dedi. Toprak omuz silkerek bilmediğini ifade etti.
O sırada Yakup'un sesi odayı doldurdu. " Bu salak Ahmet Albayın kızı ile konuşuyormuş! "
Herkese bir kal gelirken dışarıdan çocuk sesleri geldi, bir ağlayış ardından, sonra bir kuş cıvıldadı, sanki Sinan'ın ele verilmesine sevinmiş gibiydi. Sonra ise bir ses duyuldu. Aslan'ın Sinan'ın üzerine atlayıp söverek dayak attığı bir ses.
Tim olmak, aile olmaktı. Ve ailenin babası olarak da cezasını kesmek farzdı.
❄❄❄❄❄
Yemek masasında sessizlik içinde çorbalar içiliyordu. Garip bakışlar vardı elbette. İlyas ve Derin arasında ki ilişkiyi şu anlık sorgulamamışlardı.
" Komutanım valla dediğim gibi-"diyordu Sinan ki Toprak alttan bir tekme ile susturdu onu.
" Afiyet olsun Sinancım. Salata harika olmuş değil mi? " Dedi gülümsemeye çalışarak.
Aslan masanın başında oturuyordu. Sağ tarafında sırasıyla İlyas, Derin, Ozan ve Yiğit vardı. Sol tarafında ise sırasıyla Toprak, Sinan, İlker ve Yakup vardı.
Masada ki bakışlar onlara dönerken Sinan fısıldadı. " Toprak neden susturuyorsun beni. Kendini açıklamam lazım. "
Herkes duyuyordu ama önemsemeden yemeklere devam ettiler.
" Aslan komutanım gergin şuan. Kafana nokta nokta yapmasını istemiyorsan sus gerizekalı. "
Sinan susarken Aslan alttan alttan Toprak'a hülyalı bir bakış atmıştı. Nasıl da hemen huyunu anlamıştı. Hoşuna gitti.
Yemekler sessizlik içinde yenirken Aslan'ın telefonu çaldı. Arayan Ahmet Albaydı. Aslan bir an dondu. Acaba Sinan'ı mı öğrenmişti. Sinan'a dönerek " Ahmet Albay arıyor. Seni ele verip timin paçasını kurtarmak zorundayım. Hazırlıklı ol " Dedi. Sinan ağzında ekmek parçası ile kalırken tim bile gerilmişti.
" Yavrum biz kurtuluruz ya dert etme sen. " Dedi İlyas keyifle. Derin ona yandan bir şekilde bakarak, " Emin misin? " Dedi. İlyas onun bacağını okşayarak " Değilim ama ben seni korurum korkma. " Dedi. Derin sırıtarak ona hafif bir cilve yaptı.
O sırada Aslan salonun öbür ucunda Albay ile görüşüyordu.
" Dikmen Timi'ni hemen topla çok büyük bir operasyona çıkacaksınız. " Dedi Albay. Sinan mevzusunu daha öğrenmemişti anlaşılan.
" Emredersiniz Komutanım! "
Aslan masaya hızla dönerken Sinan'ın bacakları titriyordu. Bu sefer bittim dedi içinden.
" Ne olmuş komutanım, öğrenmiş mi? " Dedi titreyen bir sesle.
Aslan ifadesini koruyarak " Öğrenmek ne kelime. Yola çıkmış bile. O it kendine kaçacak delik arasın diyor. " Dedi. Sinan ayağa fırlayarak dış kapıya koştu. Ardından oradan çıkarken belki karşılaşırız diye geri döndü. Salona koşarak geri girdi. Cama koştu bu sefer. Camı açtı ama bu yükseklikten atlamak sakatlık yaratır diye geri döndü. Hızla mutfağa girerken herkes şaşkınlıkla ağlamak ile gülmek arasındaydı.
" Göt tutuşması böyle birşey abi. " Dedi Ozan mırıldanarak. Yiğit ruhsuz bakışlarıyla onu onaylarken Yakup, " Hızlı giden atın boku seyrek düşermiş derler. Bu hızda bir yavşaklık sergilersen korkun ecele faydası olmaz zaten yani Ahmet Albay'a. " Dedi.
Sinan kaçacak bir yer bulamayınca salona geri döndü. Yıkılmışlıkla yere çöktü.
" Allahım! Söz birdaha yavşaklık yapmayacağım! Söz Rabbim SÖZ! "
Onun yakarmasına Aslan büyük bir kahkaha atarken önüne dikilmişti bile. Elini Sinan'ın omzuna koydu. Sinan o sırada gülen komutanına kınayan bakışlar atıyordu.
" Askeriniz belkide 20 dakika sonra hayatta olmayacak! Neden gülüyorsunuz?! "
Aslan hâlâ gülerken " Şaka lan şaka gül diye! " Demişti. Herkes derin bir nefes alırken gülmeye başlamıştı. Sinan ise donmuştu. Aslan devam etti.
" Allah'a da söz verdiğine göre bundan sonra yavşaklık yok! Şimdi arıyorsun yada mesaj atıyorsun o kıza, bu iş bitti. Bizim lügatımızda komutanın kızına yavşamak varmıdır lan?! He?! "
Sinan hızla başını aşağı yukarı sallarken telefonunu çıkarttı ve kıza bir mesaj yazdı. " Vallahi komutanım tövbe! Daha yok! Asla yapmam! "
Sinan hemen ayağa kalkarak Yakup'un yanına gitti. " Abi gel bana kuran okumayı falan öğret. Namaz kılalım. Hadi. "
Göt korkusu Sinan'ı imama getirmişti.
" Göt tutuşunca kafir de Allah dermiş. Sağlam kafayla gel koçum yanıma. " Dedi Yakup.
Hep beraber gülerlerken Aslan ciddileşti ve " Tamam yeter bu kadar şamata. Dikmen Timi 3 dakika içinde arabaların yanında olun! Operasyona çıkıyoruz. " Dedi. Herkes ayaklanırken evlerine gidip hazırlandılar.
Gerçekten de üç dakika içinde arabaların yanındalardı.
Tesise vardıklarında ise etrafta bir curcuna hakimdi. Alacakan Tesisi bu gece çok karışıktı. Çok soğuktu.
Alacakan Tesisi o gece çok sessizdi.
Çünkü Alacakan Tesisi iki Türk askerini şehit vermişti.
Ve intikam farzdı.
🐺🐺🐺🐺🐺🐺🐺
Bölüm bayağı geç geldi ama kafamı toplamam lazımdı.
Bölümü nasıl buldunuz?
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |