16. Bölüm

16. Bölüm

Gizliyazar_1907
ay.gece

15. BÖLÜM

 

Dikmen Timi intikam almak için harekete geçti. Yüzbaşı Aslan Rahmedov, ekibinin her hareketini dikkatle izliyor, her anı stratejiyle hesaplıyordu. Geride bırakılanlar vardı. Şehit olan askerlerin kanı hala yerlerdeydi. Bir zamanlar dost oldukları, omuz omuza savaştıkları arkadaşlarının kaybı, her adımlarında bir yankı gibi duyuluyordu. Ama şimdi, bir amaç vardı: İntikam.

 

"Bu operasyon, sadece bir görev değil. Bu, kaybettiklerimiz için bir intikam! " dedi Aslan, timine önelerek. "Herkes bu görevi tamamlayacak. Şehitlerimizin kanı yerde kalmayacak."

 

Toprak, Aslan’ın sözlerinden sonra derin bir nefes aldı. İçinde büyük bir öfke vardı ama bu öfke onu daha da güçlü yapıyordu. “Hedefler net. Zamanı geldi,” dedi, sesi kararlı ve soğuk.

 

Derin Kaya, timin içinde en sessizlerinden biri olsa da gözlerinde o kararlı ışıltıyı görebilmek mümkündü. O, bir askerdi, kayıplarını sindiren, ama yine de kaybedilenlerin intikamını alacak kadar güçlü bir ruhla bu yolda ilerliyordu. Kendisini, her bir kurşunla daha da sağlamlaştırıyordu. Hedefin önünde, bir asker olarak durdu, bir daha geri adım atmayacak kadar kararlıydı. "Bu sefer, geri adım atmak yok," diye mırıldandı.

 

İlyas Kalaycı, dürbününü yerleştirip uzaklara bakarken, sadece bir şey düşündü: İntikam. Herkesin gözleri bu görevin, düşmanlarının kanıyla kirlenmiş olduğunu biliyordu. Ama bir tek o, kesin ve net hedefler belirliyordu. "Hedefi vuracağız. Tek bir atış, tek bir ölüm," dedi. O, keskin nişancıydı ve her vuruş, bir adım daha yaklaşılan zaferin simgesiydi.

 

Sinan Çakmak, gerginliği hafifletmeye çalışan bir şaka yapmayı düşündü ama ortamın yoğunluğu, şaka yapmasına engel oldu. Herkesin gözleri hedefteydi. Geriye dönüş yoktu. "İntikam, şakaya yer bırakmaz," diye içinden geçirdi.

 

Yakup Güngör, dua ederken tüyleri diken diken olmuştu. O askerleri yakından tanımasa da ikisiyle de aynı yolda savaşmıyorlar mıydı?

 

Ozan Pileli, etrafı gözetliyordu. Sessizce, adım adım ilerliyordu. Ruh gibi bir varlıktı. Gözleri hep hedefteydi. Düşmanları, o kadar dikkatliydi ki, farkında bile olmadan hayaletler gibi etraflarında dönüyorlardı. Ama Ozan, o sessizliğiyle her biriyle tek tek ilgilenecekti.

 

İlker Sabancı, Sinan ile birlikte ilerlerken gözlerini hedefe dikti. Sinan, her adımda çevresini kontrol ediyordu. “Her şey hazır, İlker. Şimdi ne yapıyoruz?” diye fısıldadı.

 

“Sabırlı ol. Herkesin yerini alması lazım,” dedi İlker, tetiği çekmeye hazır bir şekilde.

 

Derin, operasyona başlamak için sabırsızlanıyordu. Herkesin pozisyonlarını aldığını görünce, bir işaretle harekete geçti. İçindeki öfkeyi, adımlarına yansıtarak ilerledi. O, sessizdi, ama her hareketinde, kaybettiklerinin acısını barındırıyordu. Kısa bir süre sonra, ekibiyle aynı hizaya gelmişti. “Geriye dönüş yok, bu görevde kaybeden yok,” dedi, sesindeki kararlılığı duyan herkes, bu sözü içlerinde hissedebiliyordu.

 

Toprak, gözleriyle ekibini izlerken, bir kez daha gözleri kapanarak kaybettikleri arkadaşlarının anısını hissetti. Geride kalanların, her zaman birer hatıra olarak kalacaklarını biliyordu. Ama bugün, kaybedilen arkadaşlarının kanının intikamını almak için adım atacaklardı. “Düşmanlar birer av. Bu gece, her şey sonlanacak,” dedi, sert bir şekilde.

 

Aslan, dürbününü yerleştirip rakiplerini inceledi. Hedefin yerini tespit etti. "Tam zamanında... Şimdi, harekete geçiyoruz," dedi. Komutunu verdiğinde, ekibin her bir parçası yerinden sıçradı.

 

Bir anda, operasyon başladı. Hedefler tek tek temizleniyordu. İlyas, dürbününü bir kez daha yerleştirip net bir şekilde atış yaptı. İlk kurşun, hedefin alnına isabet etti. “Bir daha, bir daha vuracağız,” diye fısıldadı, gözleri yine dürbünde. Derin, hemen yanındaydı. Gözleri hedefin yanında, her hareketiyle onun ne kadar dikkatli olduğunu gösteriyordu. “Bu sefer, başka bir şansı yok,” dedi.

 

Sinan, sinirlerini biraz olsun rahatlatmaya çalışarak, “Şimdi siktim ananızı orospu çocukları! Hedefler temizlendi,” dedi. Ama geride kalan şehitlerin acısı hâlâ içinde yankı yapıyordu.

 

Yiğit Sağlam, çevredeki her hareketi dikkatle izleyerek, sinirli bir şekilde "Hepsinin kökünü kurutacağız" dedi. Birkaç saniye sonra, etrafı kuşatan düşmanların ardında sıyrılacak adımlar atıyordu.

 

Her biri birer yıldız gibi parlayan kayıplarının intikamını almak için, bu geceyi unutulmaz bir hale getireceklerdi. Derin, gözlerinde kaybettiklerinin anısıyla, “Şehitlerimizin kanı yerde kalmayacak. Hedefler temizlendi ama savaş bitmedi,” dedi.

 

Ve gece, bir zaferle sonlandı. Ama Dikmen Timi’nin içinde bir huzur yoktu. İntikam, sadece bir adım atıldıktan sonra bile bir içsel boşluk bırakıyordu. Ama bir şey kesindi: Bu gece, kaybettiklerinin adaletini almışlardı.

🥀🥀🥀🥀

 

Alacakan Tesisinin avlusunda iki tane ayyıldızlı tabut vardı. Düz.

Tüm askerler bölük bölüm sıralanmışlar, en özel kamuflajlarını gitmişlerdi. Devrelerini son yolculuğuna uğurlamak için...

Aileleri yoktu. Haberlerde bile çıkmamıştı çünkü onlar özel ve gizli askerlerdi. Orada ki herkes yetimdi. O iki tabuta bakarken içleri ister istemez sızladı çünkğ hepsi biliyordu ki sonları öyle olacaktı.

Ahmet Albay, Atilla Albayın yanından ayrıldı ve son derece saygılı bir şekilde elinde tuttuğu fotoğraf çerçevelerini tabutların önüne koydu.

Hazır ola geçti.

 

Herkes aynı anda hazır ol da durdu.

Şehitlere saygı gösteriyorlardı.

Tek bir çıt bile çıkmadı. Herkes hazır olda tabuta selam durmuş haldeydi.

" Sancak Timi! İleri marş! " Dedi Atilla Albay. Şehitler Sancak Timinden olduğu içim tim arkadaşları ileri çıktı. Tabutun etrafını sardılar.

"Bugün, vatanımızın bir evladizlere emaneti olan bu kutlu topraklar içanını feda eden kahramanımız için başsağlığı diliyor, cenazesi başında gözyaşı döken her bir kardeşimize sabır diliyoruz. Şehidimizin verdiği mücadele, ülkemizin bölünmez bütünlüğü ve milletimizin huzuru için verdikleri, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin her bir mensubunun kalbinde silinmez bir iz bırakacaktır. Şehitlerimiz, bizlere hem bu toprakları emanet etmekte hem de milletin birliğini, dirliğini korumak adına örnek olmaktadırlar. Biz, onların mirasını her zaman yaşatacak, vatanımıza olan bağlılığımızı, onlara olan saygımızı her daim her alanda pekiştireceğiz. Şehitler ölmez, vatan bölünmez!"

Sancak Timi tabutları devraldı.

Dikmen Timi ve Keskin Timi başları dik yürekleri yanar biçimde izlediler öylece.

 

Öyleydi işte. Ne için yaşarsan ölürken üzerine o örtülür derlerdi. Kimi kadın namusu için yaşar ölürken çember koyarlardı tabutuna. Kimi kadın ise hem namusu hemde vatanı için yaşar, şehit olurdu, işte o zaman örtülür dünya ay yıldızlı bayrak tabuta.

Şehit Asteğmen Yasemin Gülsüm Ezmeci...

Kimi erkek şerefi, onuru için yaşardı, o vakit yeşil örtü örtülürdü tabutunun üzerine. Kimi erkek ise şerefi, onuru ve vatanı için yaşar işte o zaman ayyıldızlı bayrak örtülürdü tabutunun üzerine.

Teğmen Zekeriyya Bulut...

 

🥀🥀🥀🥀

 

Dikmen Timi'nin dinlenme salonuna her zaman bir sohbet, bir kahkaha doldururdu. Ama bu sefer çıt çıkmıyordu. Tesiste zaten ses hiç yoktu.

Yürekler paramparçaydı.

Tesisin camından büyük türk bayrağı sarkıtılmıştı. Bugüne bugün şehit eviydi orası.

Alacakan Tesisi herkese yuvaydı. Sadece bir görev amacı yoktu orasının. Orası yetim askerlerin yuvasıydı.

 

🥀🥀🥀

 

Bölüm bayağı kısa oldu ama kusura bakmayın. Yorum yapmayı ve beğenmeyi unutmayın.

 

 

 

 

Bölüm : 12.04.2025 17:29 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...