
♠️♠️Kim bu Dilsiz komutan?♠️♠️
Karargâhta büyük bir koşuşturmaca vardı. Tüm kıdemli askerler bile yerinde duramıyordu. Albayın ise içi içine sığmıyordu çünkü o tüm dünyaya nam salmış komutan bugün hatta birazdan bu karargâha ayak basacaktı.
Dilsiz Komutanın kim olduğu pek bilinmiyordu. Cinsiyeti bile... Sadece lakabı biliniyordu. Timinde ki askerlerde aynı Dilsiz gibi özel ve seçilmiş askerlerdi.
Dışarda herkese korku salan bu tim anlaşılan o ki Ayyıldız Timini etkilememişti.
Tüm askerler koşuştururken Yüzbaşı Batu, timi ile çardak da çay içiyordu.
- komutanım sizce bu Dilsiz komutan nasıl bir adamdır?
Yüzbaşı, Yiğite bir bakış attı ve tekrar önüne döndü. O da bilmiyordu ki...
- valla ilk defa kararsızım koçum. Sadece aşırı derece sessiz ve titiz olduğunu duydum.
- komutanım bu tim kaç kişilermiş?
Merakla soran Mücahit komutanına çekinerek bakıyordu. O da daha yeniydi. Geleli dahaca 2 ay oluyordu.
- Duyduğuma göre 5 kişilermiş.
Dedi ve önüne döndü.
O sırada yanlarından hızla ve korku ile geçen bir er'i durdurdu.
- Aslanım niye böyle koşuyorsun?
Diye sordu Yüzbaşı panikle. Bu erin ki tatlı bir telaş değildi biliyordu. Gözlerinden anlamıştı.
- Karakola baskın yapmışlar ve şu anda da karargahı çevrelemişler.
Dediğinde Ayyıldız timi hızla ayağa kalktı ve harekat odasında girdi. Albay odada Kamer timi ile konuşuyordu.
- Gelin oğlum gelin...
Dedi ve tahta da ki karargahın çevresini gösterdi.
- itler ilk önce karakola baskın yapmışlar. Çok sayıda şehidimiz var...
Ama bizim görevimiz daha fazla şehit vermemek ve bu vatanı canı pahasına korumak.
Dedi ve biraz soluklandı.
- çevre karargâhlardan destek gelecek ama o zamana kadar dayanmamiz lazım. Fısıltı Timi 20 dk ya burada olur merak etmeyin. Bizim bir diğer görevimiz de helikopteri sağ salim indirmek. Helikopter yaklaşmış ve büyük ihtimalle de Helikopteri patlatacaklar.
Dediğinde de tim Albayın ne görev vereceğini bilmiyordu.
- Kamer sen Helikopteri korurken, Ayyıldız sen de aşağıda ki askerlere destek atın.
Dedi ve hızla odasına gitti. Tüm telsiz ve telefon sinyalleri kesilmişti...
Helikopterin sesi yavaş yavaş gelirken Tomris olayı anlamış ve çoktan planı kafasında kurmuştu.
- Teğmen ver bakalım sen şu aleti bana.
Dedi ve Helikopterin başına geçti. Timi ona duygusuzca bakarken içlerinden de gurur duyuyorlardı.
Tomris aşağıya bir bakış attı.
- Keskin! Bak bakalım karagah ile örgütün arasında kaç mesafe var.
Bulut, lakabı keskin hemen helikopterin kapısını açtı ve aşağıya baktı.
- 50 metre komutanım.
- Fişek, Nazmiyeyi hazırla... İt silkmeye gidiyoruz.
Dedi ve helikopteri son hız onların üzerine sürdü.
Tehlikeli olduğunu bile bile.
Kamer timi ise Helikopterin bu ani manevraları ile panik yapmış ve hızla geri çekilmişlerdi.
- oğlum koş Albaya haber ver!
Diye bağıran komutan Rüzgar hızla Ayyıldız timinin yanına gitti.
- Batu!
Teröristler ile çatışan Batuya seslendiğinde Batu ona bir bakış attı.
- Yüzbaşı helikopter ani manevra ile Karargahın arkasına dolan...
Derken sözünü kesen şey aslında çalışmayan telsizden gelen ses oldu.
- Dilsizden, Ayyıldız 1 ve Kamer 1 e!
Acil bulunduğunuz yeri terk ederek karargâha dönün. Tüm askerlerle birlikte.
- Dilsiz! Neler oluyor
Batu merak ve panik ile hem konuşuyor hem de askerlere haber veriyordu.
- Yüzbaşı siz sadece elinize bir çekirdek alın ve bizi izleyin.
Dediğinde tüm askerler karargâha girmiş ve merakla bu adamın neler yapacağını bekliyordu.
Sonra büyük bir ses duyuldu ve karşılarında teröristler yere serildi.
Ardından bir kaç defa daha aynı ses duyuldu ve teröristler artık yok oldu.
Büyük bir sessizliğin ardından Giriş kapısında bir er askerlere seslendi.
- Albay hepinizi pistte bekliyor.
Herkes piste giderken Helikopter kapısı açık ve içinden bir askerin bacak bacak üstüne atıp da bacaklarını sallandırdığını gördüler.
Helikopter tamamen indiğinde herkes inerken geriye birtek Dilsiz kalmıştı.
Albay kaşlarını çatmış bir biçimde Dilsizi ararken Dilsiz Pilot kısmından çıktı ve yavaş hareketler ile Albayın yanına vardı. O diğer askerleri gibi maske takıyordu.
Belli ki Fısıltı Timi kendini göstermeyecekti.
Batu, Dilsiz de bir kadına dair birşey aradı. Göğüs... yoktu. Ama vardı.
Saçlar... uzun değildi. Ama uzundu.
Dilsiz sadece görmeleri gereken kadarını göstermişti.
Albayın önüne geldiğinde askerleri gibi hazır ola geçti.
- Yüzbaşı Türkmenov
- Kıdemli üsteğmen İlkay
- Kıdemli üsteğmen Yıldırım
- Üsteğmen Alaca
- Teğmen Boz
Onlar isimlerini söylemek yerine soy adlarını söylemişlerdi.
Ve onların bu yaptıkları da karargahta bir şok dalgası yaratmıştı.
Onlar demek ki özel bir timdi...
♠️♠️♠️
Tomris sol elinde tuttuğu havlu ile sağ elinde ki bardağı sildi. Sonra bir diğerine geçti.
Böyle böyle derken tüm bulaşıkları kurulamıştı.
Ardından Pilav yaptı, Kuru fasulye ve salata da yaptıktan sonra masaya 6 kişilik bir sofra kurdu.
- Fısıltı toplan!
Dedi ve mutfağa geri döndü. Dolaptan su ve ayran çıkardı. Onları da masaya bıraktıktan sonra baş köşeye oturdu.
- komutanım siz zahmet etmeseydiniz
Diyen Yavuza bir bakış atıp yemeğine döndü.
- otur ve ye yemeğini Yavuz.
- Emredersiniz komutanım
Yavuzun bu kelimesiyle kaşığı serçe tabağa bıraktı.
- sana kaç defa görev dışı komutanımlı falan konuşma demedim mi?
Dediğinde tüm tim özel eğitimli olmasına rağmen bu kadının karşısında titredi.
Bir kişi hariç.
Alparslan İlkay...
Bu kadının bu hallerini o liseden beri çekiyordu.
Sessizce geçen yemeyin sonunda herkes odalarına çekildi.
Herkes derin uykusundayken buna 2 kişi dahil değildi.
Alparslan ve Tomris...
Alparslan odasında Tomrisin uyuyamayacağını bildiği için yatağında kenara kaymıştı. Tüm bunlara rağmen gözlerini kapattı.
Az sonra tahmin ettiği gibi Tomris geldi ve uzandı yanına. Alparslan uyuyor numarası yapıyordu. Çünkü biliyordu ki eğer bilse, hemen kalkıp giderdi.
Ama Tomris, onun rahat etmesi için yana kaydığını biliyordu. Ama bilmemek işine geliyordu genç kadının.
Sıkıca sarıldı kaslı göğsüne.
Alparslan şaşırmıştı. İlk defa ona sarılıyordu. Yüreği aklık olarak bir cız etti.
Sonra o da kollarını doladı incecik beline. Uzun saçlarımı okşadı.
Tomris onun yanında olduğu zamanlarda ki gibi huzurlu bir uykuya daldı.
- keşke hiç bırakmasan beni...
Tomris bunu duymamıştı...
♠️♠️♠️
Onur adeta kapıyı kırarcasına çalarken Tomris ve Alparslan daha yeni uyanıyordu. Tomris ilk defa geç kalmıştı.
Alparslan ise, o yine benden uzak kalır düşüncesi ile hızla yerinden kalktı ve dolanmaya başladı.
Tomris onun derdini anladı ve istemeden gülümsedi. Kalktı ve kapıyı açmak için hareketlendi. Alparslan hızla kolunu tuttu ve onu kapıya dayadı.
- Bak gerçekten hepsi benim suçum ama benden uzak kal...
Sözümü kesen şey yanağında hissettiği dudaklar oldu.
- heç eyleme gözlere kara oğlan.( sıkıntı yapma gözleri kara adam.)
Dedi ve onun kolu altından çıkıp kapıyı açtı. Kapının ardında bekleyen Yavuz, Onur ve Bulut şaşkınlıkla bakarken onların yanından çıkıp gitti.
Alparslan ise hala olduğu yerde duruyordu.
Kapının önünde ona ima ile bakan üçlüyü takmadan kapıyı kapattı ve kendini yatağa sırtüstü attı. Sağ elini yanağına koydu ve sırıttı.
Ama onun bu yaptığı yanlıştı. Bunu o da biliyordu ve istemeden oluyordu işte.
Ama şunu bilmiyordu ki onun hisleri tek taraflı değildi...
♠️♠️♠️
BÖLÜM
SONU
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 44.29k Okunma |
2.72k Oy |
0 Takip |
35 Bölümlü Kitap |