28. Bölüm

28. Bölüm

Gizliyazar_1907
ay.gece

♠️♠️CUMHURİYET

 

29 Ekim 2019

 

Kahkahalarla gülen Fısıltı timininin sesi adeta evi sallıyordu.

 

" az yavaş gülün lan ev yıkılacak! " diyen Tomris de bıyık altından sırıtıyordu ama belli etmemek için sert tavrını aynı tutmaya çalışıyordu.

 

" ama Tomris şuna baksana " diyen Bulut ağzı gözü un olmuş Vuralı gösteriyordu. Vural ona göz devirirken, " sen ne anlarsın oğlum, aşkımızı ilan edeceğiz şurada bir pasta yapmayalım mı?"

 

" hıhı aşkını ilan edeceksin ama aşkın ortalarda yok " diyen Yavuz ise tezgahın öbür tarafında Onur ile birşeyler tıkınmakla meşguldü.

 

" hayır ya! O arkadaşları ile alışveriş yapacağını söyledi " diyen Vural hala kek için un katıyordu.

 

" ne yapacaksanız cabuk yapın " Tomris saatine baktı ve " sadece 3 saat var " deyip mutfakatn çıktı ve odasına gidip bir güzel yıkandı.

Saçlarını ördü ve belli olmayacak şekilde topuz yaptı. Göğüs korsesini taktı ve tören üniformasını giydi.

 

Bugün 29 Ekim' di, yani Cumhuriyetin 96.yılı.

 

Fısıltı Timi komandoların hazırladığı törene davet edilmiş ve özel bir uçakla Ankara'ya getirilmişti. Tüm bunların sebebi ise geçmiş oldukları ayda TSK ya çalışan ve çok önemli bir ajanı kurtarmalarıydı.

 

Saat tören saatine yaklaşırken yani akşam beş civarı iken odadan çıktı ve kapıya yöneldi. " haydi toplanın! " diyerek çıktığında peşinden Fısıltı timi çıktı.

Ama aralarında Zeynep yoktu.

 

" yine şu kız hangi cehennemde? " diye bir soru attı ortaya.

" dahaca gelmedi. Gelir herhalde "

Dedi Vural.

 

Üzgündü. Onun için pasta hazırlamıştı ama o gelmeyince dolaba kaldırmıştı.

 

" gelecek efendim! Biz sürekli onu mu bekleyelim!"

 

" aha! Dilsiz geri döndü " diyen Onur ise elini alnına koydu ve bir iç çekti.

" Tomris sakin ol " diyen Alparslan ise modunu yine açmıştı.

 

" nasıl sakin olabilirim Alparslan! Bu kız sürekli geç kalıyor " diyen Tomrisin ardından, bahçe kapısından Zeynep göründü.

Yüzü gülüyordu ama onları görünce göz devirdi.

 

" neredesin sen?!" Diye sordu tomris.

" mesai saatleri dışında olduğumuzu zannediyorum yani bana hesap sorma gibi bir hak-"

 

" ağzını topla Zeynep! Ben senin komutanınım ve askerde mesai diye birşey yok! Seni kim eğitti?" Diyen soran Tomris aslında geç kaldığından sormamıştı.

Timini önemsiyordu ve onlardan birinden haber alamamak da içine büyük bir sıkıntı oluşturuyordu.

 

Zeynebin gözleri dolduğunda Vural çatık kaşlarla Tomrise döndü.

" bu biraz fazla Tomri-"

 

" yeter artık! Zeynep git üniformanı giy ve gel hızlı ol. Bari bu güzel günü mahvetmeyelim." Diyen Tomris kendine özel arabasına bindi. Yan koltuğa Alparslan bindiğinde diğerleri de diğer arabalara yerleştiler.

Zeynep gelip diğer arabaya bindiğinde tören alanına harekete geçtiler.

 

Yolda Tomrisin ağzını bıçak açmadı. Alparslan yine ve yine anladı Tomrisi.

Tomris belli etmese de kırılmıştı.

 

Sürekli olarak Zeynep tarafından aşağılanıyor ve ona karşılık verince de sesini çıkarmayan vural Tomrise dikleniyordu. Çoğu kez Alparslan onu uyarmıştı ama Vural da kendince sevdiği kadını koruyordu.

 

" kafana takma Tomris. Zeynebin her zamanki halleri ve Vural da biliyorsun ki ona aş-"

 

" tamam Alp, lütfen sus. Kafamı dinlemem gerekiyor " Tomris gaza biraz daha yüklendi ve 20 dakikalık yolu 10 dakika da sürdü.

 

Arabadan indiklerinde hiçbirşey olamamış gibi üstlerine tekmil vererek kendilerine ayrılan yere oturdular.

 

Elbette bir çocuk gibi küsmeyecekti yada surat asmayacaktı Zeynep gibi.

 

Yanlarına gelen Yusuf Yüzbaşı ile ayağa kalktı tim. Tomris Yusuf Yüzbaşının elini sıktığında Yusuf Yüzbaşı Tomrisin konuşmasını bekledi ama hayır, tomris sadece onlarla görev esnasında konuşur yada başka bir zamanda konuştuğunda da az ve öz konuşurdu. O yüzden Yusuf Yüzbaşı kafaya takmadan diğer konukların yanına uğradı.

 

" ulan şu adama da gıcık kapıyorum ha " diyen Alparslan hala Yusuf Yüzbaşının sıktığı Tomrisin eline bakıyordu.

 

Vural Alparslanın kulağına eğildi ve " lan belki adam Tomrisin kadın olduğunu bile bilmiyordur hemen ne kıskanıyorsun " dedi ve sırıtarak ayrıldı. Bir tek Vural biliyordu Alparslanın Tomrisi sevdiğini.

 

Alparslan kafasında ölçtü biçti ve onayladı. Belki Tomrisin kadın olduğunu bile bilmiyorlardı.

 

O sırada kürsüye Genereral çıktı ve " DİKKAT! " diye bağırdı.

General kenera çekilirken Tuğmengeneral kürsüye çıktı ve konuşmaya başladı.

 

" Bugün Cumhuriyetimizin 96.yılı!

Bugün Atamızın bize Cumhuriyeti, Özgürlüğü, Eşitliği ilan ettiği gün!

Bugün 29 Ekim cumhuriyet bayramı!" Derin bir nefes aldı ve elindeki kağıdı bırakarak daha keskin bakışlarla devam etti.

" Bizler Türk askeriyiz ve bizden önce Atamızın yanında savaşan türk askerleri vardı, şimdi de yine vatanı korumak için biz varız.

Ve koruyacağız!

 

Ne demiş Atatürk ' Ey türk gençliği birinci vazifen; türk istiklalini, türk Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir! '

 

Bizler de öyle yapacağız ve kanımızın son damlasına kadar savaşacağız.

 

Şimdi sizleri Istiklâl Marşını okumaya davet ediyorum!"

 

Tuğmengeneralin sözünün bittiği anda İstiklal Marşı çalmaya başlamıştı bile.

 

Yer inledi, Dağ inledi, Gök inledi ve Askerlerin sesiyle Anıtkabir inledi!

 

Gösteriler Türk akserine yakışır şekilde yapıldı ve Anıtkabiri ziyaret edildi.

 

" Tomris?"

Diyen Alparslan Anıtkabirden çıkarken sormuştu.

" efendim " dedi ve durdu. Diğerleri giderken yalnızca ikisi kaldı.

" hani derler ya belki bilirsin; insan sevdiğini gözünden kıskanır diye sence Atatürkü diğer insanlardan kıskanmam normal mi? " diye sordu. Sanırım utanmıştı.

Tomris güldü ve Alparslan onu gülüşünden izledi.

 

" evet Alparslan, gayet normal çünkü o adam bizlere korumamız için bir Vatan verdi ve şu anda ki Türkiyenin konumunu o belirledi.

Ben bile kıskanıyorum. Kendini yabancılama " derken hala gülüyordu.

Alparslan sinirle etrafına bakındı ve " gülme be kadın " dedi.

" neden?"

 

" çünkü sen gülünce seni görüyorlar, yalnızca bana gül " dediğinde Tomris utandı ve iç geçirdi. Nereden bilsin Alparslan, Tomrisin kendini onun için bu kadar gizlediğini.

 

" oldu paşam başka?" Dedi alayla vurarak ve Alparslanın sırtına askerlik arkadaşıymış gibi vurarak.

 

Günümüz

 

" ulan Alparslan! Ulan Alparslan " diyen Tomris odanın içinde silahını arıyordu.

" efendim karıcım?" Diyen Alparslan odaya girdiğinde Tomris ellerini kulaklarına kapadı ve " Allah seni ne etmesin Alparslan? Ben sana, bana birdaha karıcım deme demedim mi? Hem benim silahım nerede " diyen Tomris Alparslanın dibine kadar girmiş ve ne mi yapmıştı. Öp- yok be

Yakasına yapışmıştı.

 

" ay ne romantiksin Tomris " diyen alparslan göz devirerek yatağın başı yanında ki komodinin yanına gitti ve çekmeceyi açarak silahı çıkardı. Gülerek " aha " dediğinde Tomrisin gözleri dehşetle açıldı.

 

Sonra daha demin az daha parçalayacakmış gibi yakasına yapıştığı adamın yanına gitti ve silahı üniformanın beline koydu. Alparslanın yakasını düzeltirken " demek ki görememişim kocacım" dedi. Alparslan duyduğu kelimeler ile sırıtırken " eğer şimdi aşağı inmezsek hiç inemeyeceğiz badem gözlüm. Hemen gidelim bence " diyen Alparslanın omzuna vurdu tomris ve " yürü " dedi.

 

İkili aşağıya indiklerinde halının üstünde oynayan yumurcak Timuru da alıp çıktılar. " oğluşum! Birtanem! " diyen Tomris Timurun yanaklarını ısırıyordu.

" çocuğu yedin tomris, düşünsene seni bu halde karargâhtakiler görse Dilsiz falan demezler sana gülerler " dedi Alparslan Tomrisi kışkırtmak için ama yanıldı.

 

" ha ha ve ha Alparslan. Umrumda değil, isterse tüm dünya görsün. Seviyorum ulan Timurumu! Oğluşum o benim." Diyen Tomrisin sesine ayak uydurarak gülen Timur, aynı Tomris gibi Tomrisin yanaklarını ısırmaya başladı. Yeni dişleri çıkamaya başlayan Timurun damağı kaşındığı için iki eliyle Tomrisin yüzünü tuttu ve kaşıntısını gidermek için daha da bir ısırdı. Tomris ahlayıp vahlayarak Timuru suratından çekmeye çalıştı ama başarısız oldu. Alparslan gülerek Timuru kendi kucağına aldı ve Tomrise sürücü koltuğunu işaret etti.

 

Arabaya bindiklerinde Alparslan gülerek, " değiştin Tomris " dedi.

Tomris anlamazca ona bakarken,

" nasıl?" Diye sordu.

 

" yani; huyların değişti. Eskisi gibi bize, time karşı sessiz değilsin. Yanı yakında lakabını elinden alırlarsa hiç şaşmam " diyerek gülen Alparslana göz devirdi Tomris.

 

" korkma sen kimse benim lakabımı elimden alamaz çünkü ben yine Dilsizim "

 

Alparslanın bildiği şeyleri duymasıyla gülümsedi. Evet, Tomris zamanla time karşı ve Alparslana karşı olan sessizliğini ketumluğunu yıkmıştı ama dışarıya halâ soğuk, sert, sessiz ve acımasızdı. Tomris sadece zaaflarına karşı yumuşamıştı.

 

Timine karşı ve Alparslana karşı zaafı vardı bir bayrak bir Vatan olmasa bile.

Dışarıya karşı kimseye güvenmiyordu hala bu kişi babası olsa bile.

 

" babacım, heyecanlımısın? Bu Türkiyenin kutlayacağı 100. Yıl ama senin kutlayacağım daha 1. Yılın olacak..." diyen Alparslanın şefkati Tomrisin içini sıcacık etmişti.

 

" anladım oğlum, çok heyecanlısın. Rahat dur lan, evet evet çok güzel böyle kırmızılı kırmızılı " diyerek konuşan Alparslan ve Timurun kendi aralarında ilşkisi Tomrisin dikkatini çekti.

 

" neymiş bu güzel olan şey?" Diye sordu şüpheyle. Alparslan da onunla oynamak için.

" geçenlerde bir kız görmüştüm. O da bugün orada olacakmış ve kırmızı giyece-" derken ağzının ortasına yediği şamarla sustu.

 

" Bana bak Alp! Oğlumuza böyle şeyler söylersen veya sen böyle şeyler düşlersen, lakabımın Dilsiz olduğu kadar dilini keser sonra da o düşlediğim aklını alırım " diyerek ona döndü. Alparslan ise herzaman ki gibi sırıtarak " şaka kız şaka! Oğlumuza bayrağı anlatıyordum. Hemen de şey anliyon he " diyen Alparslan onu ne döndü ve Timur ile ilgilenmeye devam etti.

 

Işte böyleydi Tomris ve Alparslanın ilişkisi; bazen romatik bazen de şaka gibiydi ama onlar kalpleri ile kimsenin bilmediği bir şekilde konuşuyorlardı. Bunu sadece ikisi hissediyordu ve aralarında ki bağ git gide güçleniyordu.

 

Tören alanına geldiklerinde çoğu Hakkarinin ahalisi burada gibiydi.

Tabi tüm önlemler alınarak.

 

Tomris ve Alparslan onlar için ayrılan yere geçtiler ve diğer fısıltı timi üyelerini belemeye başladılar. Yani sadece Yavuz ve Onuru...

 

Aradan geçen 5 dakikanın ardından ikisi de göründü. Geldiklerinde izin alarak oturdular. Yavuz ve Onur, Bulut gittikten beri yani 4 aydır sessizdi. Sanki canlarından bir parça kopmuş ve o parça da onların neşesiymiş gibi.

Öyleydi...

 

Törenin başlamasına daha 30 dakika vardı o yüzden Tomris onlara bir konuşma yapabilirdi.

 

" aslanlarım: " dediğinde ona döndü ikili .

 

" Biliyorum acınız, acımız büyük ama biz nice şehitler verdik ve hepsi vatan için. Size üzülmeyin demiyorum ama böyle yapmayın. Bize verdikleri izin süresi yarın bitiyor ve bizde tekrar görevlere döneceğiz. Timimize yeni birileri gelecek ve belki siz onları Bulut ile kıyaslayıp onlara kötü hissettireceksiniz. " dediğinde ikili başını önüne eğdi.

 

" Biliyorum, bende çok üzgünüm. Bulut kollarımda son nefesini verdi ve emin olun ki sizin şu anki halinizi görse kesin söverdi. " Tomrisin lafının devamını getiren Alparslan oldu.

" ' başlayacağım yasınıza ha! Asker adamın peşinden yas tutulur mu? ' dediğini duyar gibiyim. Hem emin olun o Vural ile birlikte oraları birbine katmıştır " dediğinde timin yaşlı yüzünde bir gülümseme belli oldu.

 

" yani size demem o ki; elbet bizde şehit olacağız ve inanın hayat çok kısa. Bunu sevdiğim adamın kollarında vurulduğumda anlamıştım.

Böyle yapmayın, çünkü Bulut öyle isterdi." Sonra aklıma gelen şey ile gülümsedi.

" Bu arada Bulut ne diyordu " dediğinde üçlünün yüzü artık giler olmuştu.

" 'eğer ben şehit olursam ve sizde arkamdan kız gibi ağlarsanız Nazmiye eminim ki intikamımı alır ' " dediler hep bir ağızdan.

 

Nazmiye Bulutun roket atarıydı ve onu kimseyle paylaşamazdı. Zaten Bulut bir Nazmiyeyi, sonra Mermilerini ve vatanını paylaşamazdı.

Ama mermilerini fedakarlık yaparak biricik komutanlarının düğününde onlara hediye etmişti.

 

" tamamdur komutanum ama bir şartum var." Diyen Onura evet anlamında da kafasını salladı.

 

" bundan sonra ki şehitlik sırası bende " dediğinde hepsi güldü. " hayır bende " diyen Yavuza eşlik ederek onlar da katıldılar.

 

" neyse hadi! Bugün Cumhuriyetimizin kurulduğu 100.yıl. Bu günü öyle bir kutlayalım ki o Dağda ki itler kudursun " Diyen Tomrise inanamaz bakışlar attı diğerleri.

Evet, Tomris gerçekten de değişmişti.

 

Tuğmengeneral kürsüye çıktığında herkes hazır ola geçti. Her sene olduğu gibi bu sene de coşkulu bir sesle Cumhuriyetimizin önemini anlattı ve bir dakikalık saygı duruşundan sonra istiklal marşını gür bir sesle okudu tüm hakkari.

 

Yer inledi, Gök inledi, Dağ taş inledi.

Tıpkı 2019 da ki gibi...

Sadece iki kişi eksik, bir kişi fazla.

 

♠️♠️♠️

 

Alparslan kucağında uyuyakalan Timuru odasına yatırdı ve yatak odasına girdi. Tomris o sırada silahını çıkarmış ve üniformasını çıkarıyordu. Alparslanı gördü ama o zaten onun kocası degilmiydi? Utanmayacaktı.

 

Alparslan da sırıtarak Tomrisin dibine girdi ve alnına bir öpücük kondurdu.

 

" seni seviyorum badem gözlü kadın "

 

" seni seviyorum Ela gözlü adam "

 

Sonra zaman akıp giderken birbirlerinin nefesini çaldılar ve kalpleri bu sefer onlar için bir zincir daha eklemişti orada bir yerlere..

 

Kalp yalnızca atmaya yaramaz,

Aslında aşık da olmaz.

Sen aşık olursun ve kalbine yüklersin tüm duyguları.

Sevincini, tutkunu ve acılarını.

 

Peki söyle sevgili;

Kalp dediğin birbirine bağlanır mı?

 

♠️♠️♠️♠️♠️♠️♠️♠️♠️♠️♠️♠️♠️♠️♠️

 

Bu arada şiir bana ait ;)

 

Hadi soru cevap yapalım:

 

° sizce Vural yaşasaydı neler olurdu?

 

Zeynepten başkasına aşık olabilir miydi?

 

Bölüm : 28.01.2025 12:15 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...