
♠️♠️TRABZON
" ula bağa bakun! orada hele bir bacıma bakarsanuz sizun gözlerinuzu oyarum" diyen Onur elinde ki bavulların hepsini arabaya teperken kurduğu cümle ile Damla kıkırdadı ama Buket, Özge ve Sude aynı şekilde karşılık veremedi.
Bunun yerine öldürücü bakışlarını Yavuz, Cesur ve Doğuya dikmişlerdi.
Tomris ve Alparslan komutanın evinin kapısının kapanma sesi geldiğinde o tarafa döndüler. Gelen ikiliye herkes gülüyordu çünkü Tomrisin daha belirginleşmemiş karnını Alparslan tutuyor ve ona arkadan destek veriyordu.
Tomris ise sadece ona göz deviriyordu ama bu hoşuna da gitmiyor değildi.
" karıc-"
" Alparslan şu lafı deme bana ya!" Diyen Tomrise nedensizce bu laf sanki tiki varmış gibi hissettiriyordu.
" peki balım "
" onu da deme "
" aşkım "
" yok "
" birtanem "
" valla ağzına çakacağım bir tane "
" ne diyeyim Tomris amca mı diyeyim "
dediğinde Tomris ona ters bir bakış atmıştı.
Diğerlerinin yanına geldiklerinde ilk önce günaydınlaştılar.
" eee Tuğrul abimler nerede?" Diye sordu Tomris. Tuğrul ve Müstakbel nişanlısı Nazlı da gelecekti onlarla Trabzona.
Fısıltı Timi son yaptığı görevden sonra 3 hafta izin almışlardı. Diğerleri de izin aldığında Trabzona gitme kararı almışlardı. Damla kayınvalidesini özlemişti.
" Tomris onlar bizi havalimanında bekleyecek " dediğinde arabalara bindiler. Tomris ve Alparslan kendi arabalarına, Onur ve Damla kendi araçlarına, Cesur, Özge, Buket ve Yavuz da başka bir araca binmişlerdi.
Havaalanına doğru yol aldılar.
Tomris bir anda " Alparslan dur!" dedi.
Alparslan hızla arabayı doldurduğunda meraklı gözlerle ve endişeyle Tomrise bakıyordu.
" Timur nerede Alparslan?" Dedi tek kaşını kaldırarak. Alparslanın ise gözleri büyüdü ve " siktir " çekti.
" çocuğu kapının önünde unuttuk " deyip arkada sürekli korna çalan arkadaşlarına işaret verdi.
Alparslan arabadan indi ve Onurun aracına doğru yürüdü.
" noldu abi?"
" lan oğlum Timuru unuttuk siz devam edin biz geri dönüp-"
" Bizde Timurumuz bizde " diye arka araçtan bağıran Cesur ile derin bir nefes verdi ve onaylayıp araca geri bindi.
" yavrum Timur Cesurlarala birlikteymiş " dediğinde Tomris bir oh çekti ve önüne döndü.
Timur çok sessiz bir çocuk olduğu için çoğu zaman varlığı bile unutuluyordu.
" Çocuğumu sürekli unutuyoruz Alparslan, ben çok kötü bir anneyim " diyen Tomrise dehşetle baktı Alparslan.
" Sen şaka yapıyor olmalısın badem gözlüm?! Sadece bebeğimiz çok uslu ve sessiz." dediğinde Tomris onu tamam dercesine onayladı.
Havalimanına varana kadar sohbet ettiler. Tomris hamile olduğu için ve uzun yol çekmeyeceği için uçak ile gitmeye karar vermişlerdi.
Tomrisin bebeği 3 aylık olmuştu ve son bir haftadır cani acayip hamsi çekiyordu. Tabiki bunu Alparslana söylememişti. Adam Hakkari de nereden bulsun hamsiyi?
Ama bu Trabzon işi Tomrise iyi gelmişti.
Araçtan inip havalimanına girdiklerinde bekleme koltuklarında oturan Tuğrul ve Nazlı ikilisini gördüler.
Erkekler kendine has bir şekilde selam veririken Tomris hariç diğerleri de sarılıp karşılık verdiler.
Tomris ise ağa gibi elini uzattı ve
" selamunaleyküm " dedi. Nazlı ona melül melül bakarken korkarak elini uzattı Tomrise.
Maazallah kırar mırardı şimdi.
" Komutanum ha bizum uralar boooyle hep yeşullik, finduk tarlası. Bu aylarda da epey soğuk oliy, inşallah kalun birşeyler almişsunuzdur " diyen Onur' a herkes tip tip bakıyordu.
Elbette biliyorlardı soğuk olduğunu. Trabzonun tarihçesini sermesine gerek yoktu.
Tomris ise gülümseyerek " ha o zaman gidelum da!" diyerek taklidini yaptığında herkes güldü. Uçaktan anons yapıldığında biletlerini vererek uçağa bindiler.
( Arkadaşlar, hamilelerin uçağa binip binmediğini biliyorum. O yüzden yanlışsa da mazur görün
😶😶)
3 SAAT SONRA
Erkekler bavulları almak için gittiklerinde kızlar da çıkışta onları bekliyordu.
" uyy iyice yoruldum da- lan!" Diyen Damla sinirle gözlerini yumdu.
Ağzına yanlışlıkla dolanan laz şivesi onu bile şoke ederken içten içe Onura sövdü. Bir kürdün lazca konuşması diğerlerine de komik gelmiş olmalı ki kahkahalarla gülüyorlardı.
" siz tamda birbirinize uygunsunuz Onur Komutanımla. Sende ona kürtçe öğretirsen tam olur " diyen Özgeye herkes imalı bir bakış attı.
" Eee sizde Cesur ile pek içli dışlısınız, ne ayak?" Diyen Buket eninde sonunda Özge ile de elti olacağını biliyordu.
Özge kızarırken kucağında Timur ile bir köşede oturarak onları izleyen Tomris sadece gülmekle yetiniyordu.
Oysa ki o bile fazlaydı ona göre ama artık vücudu kendinden bağımsız hareket ediyordu.
" Ne olacak canım aramızda, askerlik arkadaşım sonuçta "
" hmm, gördük askerlik arkadaşlarını. Sözde Sude de öyle diyordu dün sabah ama bir baktım akşam Doğu ile mercimeği fırına veri-" diyen Damla ya Sude sırttan bir tane geçirdi.
" Hiç de bile! Saçıma bir şey takılmıştı, ondan yani " diyen Sude hiç de inandırıcı durmuyordu.
Herkes gülerken Timur da abidik gubidik sesler çıkarıp gülmeye çalışıyordu.
Yanlarına gelen erkekler ile Havaalanından tamamen çıktılar. Hava Yağmurluydu ama bu mevsimde gayet normal olduğu için kimse yadırmagamadan gelen üç araca baktılar. Birisi Onurun babası, diğerlerinde de onurun iki erkek kuzeni oturuyordu.
Arabadan inmişlerdi ve gelen kişilere gururla bakıyorlardı. " babam!" Diyen Onur babasına sıkıca sarıldı ve elini öptü. " uyyy uşağum gelmuş! Hoşgelmuş " diyen Mahir Bey de oğluna sarıldı.
Herkes selamlaştıktan sonra arabalara bindiler. İlk önce merkezde bir turlayıp ardından da yarım saatlik bir yolculukla Onurun köyüne gideceklerdi.
Merkeze geldiklerinde Macit Bey;
" İlk önce şöyle güzel bir kahvaltu yapalum, sonra da gezeruz" dediğinde saat 10'u geçiyordu ve oldukça da acıkmışlardı. 6 da bindikleri uçak yüzünden sabah birşey yememişlerdi. Tomris dışında...
Tomris ise hüzünlü bakışlarını etrafta gezdirdi. Hamsiyi sonra yiyeceklerdi demek. Olsun kuymak yemek için bile can atıyordu şu anda. Timur Tomrisin kucağında " kahva! kahva " diye coştugunda herkes gülmeye başlamıştı bile. Alparslan kaşlarını çattı ve Tomrise " indirsene çocuğu Tomris, belini ağrıtacaksın" dedi.
" o zaman sen taşı " diyen Tomris Timuru Alparslana uzattı. Herkes ikiliyi izlerken Alparslan gözlerini devirdi ve Timuru aldı. " gel babacım, annenin hormonları devreye girdi yine" diyerek Timuru indirdi yine.
Timur meydanda " hoymon anne! hoymon" diyerek koşmaya başladığında Tomris ve Alparslan peşinden gitmeye başladı.
Onurun kuzenleri olan Fikri ve Fahri Timuru yanlış anladılar ve birbirlerine bakarak. " uyyy! ha ula bu uşak, horon mu diyi " deyip Timurun peşine birde onlar takılınca diğerleri gülmekle yetindi.
En son bir kafede büyük bir masanın etrafına kurulmuşlar ve keyifli bir kahvaltı yapıyorlardı.
Alparslan Tomrisi elleri ile besliyor, Özge ve Cesurun kucağında ki Timur onları ellerini birleştirmeye çalışıyor, Sude ve Doğu birbirlerine kaçamak bakışlar atarak kahvaltıyı yapıyor, Damla, Onur, Yavuz ve Buket dörtlüsü birşeyler konuşup gülüyor, Fahri ve Fikri ellerinde telefonlar ile eşlerine durumu özet geçiyor ve Macit Bey ise onların hepsini kendi evlatlarıymış gibi gururla izliyordu.
Tuğrul ve Nazlı ise ayrı bir kafadaydı.
Daha demin gelen bayan garson Tuğrula baktığında Nazlı kadına gözlerini dik dik dikmiş ve masadan uzaklaşmasını bekliyordu.
Kadın masadan uzaklaşınca iki eliyle mengene gibi Tuğrulun koluna yapışmış ve ona hesap sormakla meşguldü.
Tüm bunlar olurken Onurun köyünde de bir koşuşturmaca mevcuttu.
Fahrinin eşi Gülizar, Fikrinin eşi Ceyhan ve Onurun Annesi Ünzile Hanım Büyük Yıldırım konağında işlerle uğraşıyordu. Daha dün akşam gelen Onurun babannesi Zeykiye nine ise baş köşeye kurulmuştu ama kuranı kerim okuyordu.
Gülizar yemeklerle meşguldü.
Hamsili pilav, pancar çorbası, İçli Trabzon Köftesi, Hamsi, Taze Fasulye, Kaldırayak kavurması...
Daha nice yöresel yemek.
Ceyhan evi baştan ayağa süpürüp havalandırırken odaları hazırlamış ve son kez vileda ile gezmişti. Ardından işleri bittiğinde Fikri ile olan evlerine gitmiş ve kendi evlerini de toplamış, Ünzile Hanım ile Gülizarın evini de toplamışlardı.
Bilge ise bambaşka alemlerdeydi.
Odasında oturmuş ve öğrencilerinin sınav kağıtlarını okuyordu.
Abisinin timi ve yengesinin geleceğini duyunca çok sevinmişti ama işleri çok yoğundu. Telefonu çaldığı da eline aldı ve gördüğü isim ile içten bir şekilde gülümsedi. Bekletmeden açtı ve
" Hızır..." dedi. Dudağında ismi öyle bir çıkmıştı ki genç adam bir an gemiden düşeyazdı.
" Gülüm..."
" eee napıyorsun" dedi Bilge ne diyeceğini bilemez bir şekilde.
Hızır güldü ve
" Ne yapayım, hamsilerle horon tepeyrum " dediğinde arkadan arkadaşlarının konuşma sesleri geliyordu.
Bilge ve hızır 2 senedir birbirlerini seviyordu. Bir öğrencisisin amcasıydı ve onu almaya geldiğinde tanışmışlardı.
Hızır denizciydi. Kendisine ait gemileri vardı ve çoğunluk kum ile uğraşırdı. Başka gemileri de vardı sevkiyat için ama onu abisi kullanıyordu genelde.
Hızır Onuru çok severdi. Onurdan 1 yaş küçüktü ama hep arkadaşı gibi olmuştu. Bilgenin Onurun kardeşi olduğunu bilmiyordu. Daha önce Onurların evine gitmemişti.
" Sen napaysın gülüm? Beni özliymısın?" Dediğinde güldü Bilge.
O genellikle normal şekilde konuşurdu ama laz şivesi bilirdi.
" Özliyrım güzel gözlüm, Bende napayım sınav kağıtlarını okuyorum çocukların " dedi.
" Hızır?"
" Hmm?"
" Abimler gelecek " dediğinde ses kesildi.
En sonunda ise hızır, " uy nenem yarabbi! Kız desene kavuşayruz. Anamı babamı alıp geliyrum akşam " dediğinde Bilge dehşetle gözlerini açtı.
" Ula bağa bak, şaka yapiyrum de!" dedi.
" Neden yavrum? yoksa benlen evlenmek istemiyirmisun? " dedi tedirginlikle Hızır.
Bilge ise sıkıntıyla, " Olur mu öyle şey Hızır, sadece...abim izin vermez diye korkuyorum." dedi.
Hızır ise rahat bir nefes verdi.
" Derdun bu olsun da! İzin vermezse kaçirirum "
Bilge büyük bir kahkaha attı.
" Gel o zaman. Ama benden söylemesi, anamgile ben birşey diyemem. Habersiz gelirsiniz "
" Tamam gülüm. Hadi akşam görüşürüz tayfa bensiz yapamiy "
" Tamam görüşürüz "
Bilge telefonu kapatınca kalbinin olduğu yere bastırdı. Heyecanlıydı ama bir o kadar da korkuyordu.
Onur acaba izin verecek miydi?
8 Saat Sonra / 18.00 (Yıldırım Konağı)
Ünzile Hanım ve gelinleri misafirleri dışarıda bekliyordu. Fikri haber vermişti, Köye giriş yapmışlardı.
" Ana onların gelmesune daha 10 dakika var. Biz sofrayı kurup gelelum?" Dedi Ceyhan. Ünzile Hanım ise " Çabuk olun kizlar, Anama bakmayı da unutmayun " dediğinde kızlar hemen içeri koştu.
Zeykiye nine her zaman ki gibi kuranı kerim okuyordu.
" Nine, torunun ve arkadaşları gelecek da! Sen napaysun " dediğinde Zeykiye nine en ters laz bakışını attı.
" uyy! görmeymisun çizum? Kuran okuyrim. Napayum uşağum geleceksa? gelur elumi öper. Kapıda mı karşılayim?" dedi. Ceyhan ise ona diyecek laf bulamayınca Gülizarın yanına gitti. Sofrayı 8 dakika içinde bahçeye kurdular.
Geri bahçeye döndüklerinde uzaktan arabanın ışıkları görünüyordu.
" uyyy! geliy benim uşağum geliy! " diyerek heyecanla bekleyen Ünzile hanıma gülümsedi iki elti.
Arabalar bahçeye giriş yaptığında onlara yürüdüler.
Onuru gören Ünzile Hanım sıkı sıkı sarıldı oğluna.
" Uşağum Uşağum! Nerelerda kaldun? Utanmaymisun ananu bahçe de bekletmeye?" Diyen Ünzile Hanımla hasret gidererek sarıldı onur.
Herkesle selamlaştıktan sonra sofraya oturdular. Zaten Damlanın istemesinden beri hepsi birbirini tanıyordu.
Tomris bir hamsiye bakıyor, bir de hamsili pilava bakıyordu.
Onun kararsızlığını gören Alparslan güldü ve " Yavrum azar azar yersen hepsinden yiyebilirisin " dedi. Tomris hafifçe gülümseyerek tabağına hamsi aldı. Herkes neşeyle yemeğe başlayacakken bahçeye 4 araba daha girdi. Tomris ev sahiplerinin yüzüne baktığımda beklemedikleri açıktı.
Ne olur ne olmaz diyerek silahını çıkardı ve emniyetini açıp ayağa kalktı.
Daha demin ki Tomristen eser yoktu.
Orada bulunan askerler de Tomris gibi silahını çıkararak ayağa kalktı.
" Durun hele uşaklar, Bunlar Paşaoğulları değil mi?" Diyen Mahir Bey de öne çıktı.
Gelenler tanıdık çıkınca Tomrisin emriyle silahı indirdiler.
Arabadan inenler tek tek el sıkıştı onlarla. Tomris halâ çatık kaşlarıyla onları süzüyordu. Zaten hamsiyi de yiyememişti.
Zeykiye nine baş köşeden beri Hızır'ın babası olan Mustafaya " Mustafa uşağum, hangi rüzgar attı da geldun buraya kadar " dediğinde Mustafa Bey Zeykiye ninenin elini öptü.
" Hayırlı bir iş için gelduk ninem. Torunun Bilge için " dediğinde Bilge her olanağa karşı Hızır'ın yanına geçti. Onur sinirden mosmor kesilirken Zeykiye nine sırıtarak " Oturun o halde uşaklar ayakta kaldunuz. " dediğinde Mahir Bey gözlerini pörtleterek anasına baktı. Onur hızla ileri atılırken ortalık karıştı.
Her kafadan farklı bir ses çıkarken Tomrisin gözüme masada öylece duran hamsi takıldı ve bir an yutkunamadı. Sonra melül melül bakan Timura baktı. " Alp,Timurun kulaklarını tıklasana " dediğinde Alparslan Timurun kulaklarını tıkadı.
Tomris ise Dilsiz Komutan moduna geçerek, " ASKER! HAZIR OL!" dedi.
Orada bulunan askerler hazır ola geçti. Tomris Binbaşı olduğu için ve hepsinden rütbeli olduğu için göğsünü biraz daha kabarttı.
Asker olmayanlar da afallayarak daha demin sessiz olan kadına baktılar.
" MASAYA DÖN! OTUR" dediğinde sanki büyü yapılmış gibi emirlerine uydular. Tomris aynı ifade ile gelen misafirlere bakıp " Sizde oturun Paşaoğulları, bu konuyu yemekten sonra babası ve abisi ile konuşursunuz " dediğinde onlar da kadının büyüsüne kapılmış gibi masaya oturdular.Tomris bilgeye sinirli Onuru göstererek bittin kızım bakışları attığında Bilge acılı bakışlarla geri döndü.
Yemek sofrasında çıt çıkmazken kimse bir dahaki komuta kadar birşey yapmayacakmış gibi hiçbirşeye elini sürmüyordu.
" YİYİN " dediğinde çatal kaşık sesleri gelmeye başlamıştı. Alparslan, kucağındaki Timur ile ilgilenirken Tomris sadece Hamsileri düşünüyordu.
Yemek Tomris, Alparslan ve Timur için keyifli geçerken diğerleri tedirgindi.
Sofra toplandı ve yerini çaylar aldı.
...
Bilge utana sıkıla abisi, kuzenleri ve babasına bakıyordu. Şu anda bir odaya girmişlerdi.
" kızım sen gerçekten seviyor musun bu çocuğu. İstiyor musun?" Diyen babasına başıyla onay verdi. Onur sinirle nefes verdi.
" Vuracağum oğlum oni! Kim isteyecemuş benum kiz kardeşumi!?" Dediğinde tam odadan çıkacaktı ki kuzenler onu tuttu.
" Tamam kizum o zaman seni onlara vereceğum. Son kararun midur?" Diye sordu babası Onuru takmayarak.
Bilge heyecanlandı ve " Son kararımdır baba " dedi.
Babası sıkıca sarıldı kızına.
" Unutma her ne olursa olsun ha bu yürek hep sağa açuk olacak " dedi.
Ardından odadan çıktılar.
Büyük salona geldiklerinde herkes merakla onlara bakıyordu. Tomris bile...
Tomris Onurun 'ben kardeşumi vermem ' naralarını bildiği için çok merak ediyordu cevabı.
Aklına kendi istemesi geldi.
Albayın, Tomrisin ımam nikahlı evli olduğundan bir haber 'vermiyorum ' demesi. Cidden o iş büyük bir ironiydi.
Mahir Bey ve diğerleri oturunca Mahir Bey kararını kısmen bildirerek,
" Kızım hadi sen bize bir kahve yapasun. " dedi. Bilge ve Hızır bir an bakıştılar. İkisi de mutlu ve heyecanlıydı. Onur tabiki bu bakışmayı yakalayarak " Oba oba! Kiz!" dedi dişlerinin arasından. Uyarmıştı.
Bilge utanarak mutfağa gittiğinde Tomris hariç diğer kızlar mutfağa gitmişti. Ne işi vardı Tomrisin mutfakta. " Güzelim sende gitsene kızlarla " diyen Alparslan ile elinde ki kuruyemiş kabı ile dondu kaldı.
" Sen beni istemiyor musun Alp?
Gitmemi mi istiyorsun?" Dediğinde Alparslan da dondu kaldı. Üzerinden balkanlardan gelen soğuk hava dalgası esti geçti.
" Hayır güzelim ben öyle demek istemedim! " dediğinde Tomris ayağa kalktı ve öyle olsun dercesine bakıp kuru yemiş kasesini adeta firlatırcasına Alparslan verdi.
Sonra ise inadına kıvırarak mutfağa girdi. Alparslan ise o sinirle karısına bakan varmı diye baktı. Şükür olsun ki yoktu.
" Valla komutanım, Komutanımın hormonlarıyla başınız dertte. Bebek komutan doğmadan komutanım size hep böyle olur " diyen Cesur ile sen ne anlatıyon dayı dercesine baktı ona.
" Dünyada bir cümlede en fazla komutanım diyen şahıssın Cesur " dedi ve önüne döndü. Cesur ise kurduğu cümleyi tartıyordu.
Alparslan, Cesura dönerek " Harbi ben şimdi 7 ay böyle Tomris ile lafları seçerek mi konuşacağım?" diye sordu.
Cesur ise " tabiki komutanım. Kadınlar zaten hassastır. Bunu belli etmeyenler de var Tomris Komutanım gibi ama böyle dönemlerde bunları ortaya çıkarırlar. Yani demek ki bunu önceden aklından geçirmiş ama saçma bulmuş ama şimdi hem hamilelikten hemde hormondan dolayı daha narin ve hassalar." diyen Cesur bir kadın doğum uzmanı gibi konuştuğundan dolayı Alparslanın ağzı açık kalmıştı.
" Ablam kadın doğum uzmanı komutanım. yani o konuşurken duyuyorduk böyle şeyler " diyerek önüne döndü. Alparslan da anladım dercesine başını salladı.
" Bu arada Tomris eğer ona hassas dediğini duyarsa seni tersten asar "diye abilik uyarısını da yaptı.
Cesur bir tık tırsarak ona baktı.
" Konuştuklarımız aramızda kalacak inşallah komutanım?" dedi cesur korkuyla.
Alparslan sırıtarak, " Adın kadar Cesur musun bir görelim "dedi.
Cesur bir of çekerek tekrar önüne döndü.
O sırada kızlar içeriye girmişti. Kalabalık olduğu için 3 kişiyide tepsi vardı. Tomris, Alparslanın kahvesini verdikten sonra oturdu. Herkes oturduğunda müstakbel damadın tek dikişte kahveyi içmesini bekliyordu.
Hızır'ın kahveyi yorumladığı sırada Alparslan da yudumladı ama yudumlamaz olaydı.
Alparslan ve Hızır aynı anda öksürük krizine girdi ama ikisi de kahveyi sevdiklerinin gözü içine baka baka içti.
Tomris mutfağa gitmişti ama intikam için gitmişti.
Hızır'ın babası konuya başladı.
" Eee sebebi ziyartemiz bellu. Kahvelerumizi de içtiğumize göre konuya gireyrum.
Ha bu iki genç, birbirleruni sevmişler görmüşler sevdalanmişlar. Benda Allah'ın emru peygamberun kavli ilen, Bilge kızınızı oğlumuz Hizıra isteyruk"
Mahir Bey kızıyla tekrar bakıştı. Kızı başını salladı. Mahir Bey onaylayacakken Onur ayağa kalktı ve
" Bizde size kiz miz yok! Alın çiceğunizi çikolatanizi de hayde! Bir dahaki sefere artuk!" diyerek çiçeği çikolatayı Hızır'ın eline tutuşturdu.
Herkes büyük bir şok yaşarken Mahir Bey oğlunu durduramamıştı.
Hızır evden çıkarken melül bir bakış attı Bilgeye.
" Uşağum sözum olsun! 3.defa gelduğunde ha bu oğlan demedan ben vereceğum çizu sağa! " diyen Zeykiye nine ile iki gencin yüzünde umut dolu bir gülümseme oluştu.
" Hâlâ bekleymisunuz?! De hayde Hızır " dedi Onur ve ite kaka çıkardı Hızırı dışarı.
Trabzona gelmişlerdi ama asıl şimdi başlıyordu Trabzon macerası.
♠️♠️♠️♠️♠️♠️♠️♠️♠️♠️♠️♠️♠️♠️♠️
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 44.28k Okunma |
2.72k Oy |
0 Takip |
35 Bölümlü Kitap |