
♠️♠️FİNAL
" Çay elunden öteye gidelum yali yali
gidelum yali yali, gidelum yali "
Gülizar eşi Fahriye bakarak hafif göz kırptı ve şarkıya devam etti.
" Sirtunda ki sepetun ben olayum hamali, ben olayum hamali,
Ben olayum ha "
Bu topraklara geleli 3 gün olmuştu ve bugün de hep birlikte çay bahçesine gitmeye karar vermişlerdi. Yemyeşil çay bitkilerini biçen 13 işçi vardı. Ek olarak da Fahri, Fikri, Onur, Bilge, Gülizar ve Ceyhan.
Diğerleri çay biçmeyi bilmedikleri için kenarda bulunan çardak da çay içiyorlar ve Gülizarın sesinden şarkı dinliyorlardı.
" Alemun dilindesun o kada güzel misun? Eğdun finduk daluni gel meşule meşule , adını bilmeyurim adın olsun peşure... " Fahri eşine eşlik ettiğinde Gülizar " Uyyy! " diye devam etti.
" Kiz sana haram olsun çayeli topraklari, çayeli topraklari,
çayeli toprak...
Kiz sana haram olsun çayeli topraklari, Çayeli toprakları,
Çayeli toprak... "
Etraftan şen kahkahalar yükselirken Özge, " Gülizar abladan karargâha da lazım,baksanıza kadın neşe kaynağı " dediğinde tekrar güldüler.
" Ben karumi kimselere vermem! " diyen Fahri ise sahiplenici bir tavırla Gülizarın beline sarıldı ve horoz gibi göğüs kabarttı.
" Tamam abi istemiyoruz karını " dedi Yavuz ve Onura takıldı.
" Koskoca Üsteğmen adam çay biçiyor, hey gidi hey! " dediğinde Onur bir an elindeki biçkiyi Yavuza fırlatmak istedi ama kendini zor tuttu.
" Sende hiçbirşeye yaramaysun Yavuz Bey! Maşallah 3 günde göt büyüteysun. " dediğinde Yavuzun gozleri kocaman açıldı ama o yinede susmadı.
" Konutanum ben diyurum ki şöyle güzel bir içtima yapsak? " diyerek Tomrise döndüğünde dünden razı olan tomris çardaktan ayağa kalktı ve
" Üsteğmenimiz ister de biz yapmazmıyız ya!? " dediğinde çardakta oturanlara döndü ve
" Fısıltı Timi üyeleri ve diğer gardaşlarım hedefiniz çay bahçesi, ileri! " dediğinde hepsi gözlerini büyüttü ve " Tomris ama-"
" Tomris momris yok burada! Binbaşı Dilsiz var karşınızda sizin! " dediğinde hepsi ok gibi ayağa dikildi ve çay bahçesine girmeye başladı.
Alparslan giderken Tomrisin yanağında makas aldı ve karnından öptü. Tomrisin hafif belli olan karnı ise çok şeker görünüyordu.
İşçiler ve Yıldırım takımı durmuş Tomrisin ne yapacağını izliyorlardı.
" Toplanmış çay köklerinin üstünde 200 şınav! Başla! " dediğinde Nazlı arkasında " Yuh!!! " dedi. O doktor olduğu için çardakta kalmıştı.
Yıldırım takımına ve işçilere kal gelirken Tomris sırıtıyor ve karnını okşuyordu. ' Keşke Timurum da burada olsaydı ' diye geçirmeden edemedi.
Timuru da getirmek istemişti ama Ünzile Hanımın ' Çok güneş vardur şimdi oralarda, sen bu uşağu hasta etmek mi istiysun?' sözleri ile Ünzile Hanıma emanet etmek zorunda kalmıştı.
" Sizler devam edebilirsiniz Yıldırım Takımı ve diğerleri. Onların içtiması 1 saat sürer. " diyen Tomrise Sude,
" Ne bir saati komutanım, biz 200 şınavı 20 dakika da bitiririz " dedi.
" Şuanda kaç tane çektin Sude? "
" 18 " dediğinde Tomris kaşlarını çattı ve " Hayır! 5! " dediğinde eli karnında hepsinin yanından geçti.
" 1, 2, 3, 4, sanırım unuttum.
Baştan! 1, 2, 3, 4,5, sanırım unuttum.
Baştan! "
Herkes şok ve acımayla onlara bakıyordu. Tomris tam Alparslanın yanında durdu ve tam sırtına oturdu.
" Oha " dedi Bilge.
" Yuh ula! " Fikri.
" Ananı- " dedi Fahri.
" Toplayun ula çaylari! " dedi Ceyhan.
Alparslan kendini hiç bozmadan çekmeye devam ederken Tomris Alparslanın kulağına eğildi ve " Eşini ve çocuğunu taşıyamayan asker mi olur Yüzbaşı! " dediğinde Alparslan kahkaha attı. Evet, sırtında en az 90 kilo varken kahkaha attı.
" Elimde olsa sizi içimde taşımak isterdim ama maalesef içimden taşıyorsunız yavrum. " dedi. Tomris dirseğini Alparslanın omzuna dayadı ve kulağına yaklaştı.
" Istersen kalkabilirim? "
Alparslan kendini hiç bozmadı ama kafasını biraz yan çevirerek " Hiç kendini bozma güzelim, kokun bana güç veriyor. Tenin bana güç veriyor " Kafasını biraz daha çevirdi ve
" Yavrumun ve kıymetlimin bana temas etmesi güç veriyor "
Tomris sırıtarak geri çekildi ve Alparslan'ın saçını çekti.
" Sus lan hoşuma gidiyor " dedi.
Yine ve yine ortamın romantizmini bozan Tomris ile Alparslan güldü ve
" Sen biraz bipolar olabilir misin sevgilim? " diye sordu.
Tomris Alparslanın sırtından indi ve
" Yok oğlum sana güç müç, çay dallarından al sen gücü. " diyerek kıvıra kıvıra uzaklaştı oradan.
" Oyy Tomrisim oy! "
Tomris geri döndü ve sırıtarak
" Ney Alparslan ney! " dedi.
♠️♠️♠️
Saat akşamın yedisini gösteriyordu ve Yıldırım konağı yine hareketliydi. Dışarıdaki masaya akşam yemeği kuruluyordu.
" Çizum sen otursana! Bizum gelunler yapar, yüklü karisun " diyen Zeykiye nine kuranı keriminden başını kaldırmış gözlüğünün üstünden Tomrise bakıyordu.
" Otur otur sıkıldım ninem, karnıma ağrılar girdi sıkıntıdan " dediğinde Zeykiye nine gözlerini kıstı ve
" Sen gelesun hele yamacuma " dediğinde Tomris ikiletmeden yanına oturdu.
Zeykiye nine elini Tomrisin karnına koydu. Tomris bir an irkilse de uzun zamandır tanıdığı bu kadından çekinmedi yada şüphe etmedi.
Zeykiye nine okudu üfledi. Ağzında birkaç arapça kelime mırıldandı ve gözlerini kapattı. Yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu ve Sağ gözünden bir damla yaş düştü.
Gözlerini açtığında elini çekti ve o yaşı sildi.
" Senin karnunda ki uşak çizdur. " dedi.
Tomris şaşırdı. O sırada mutfakta olan kızlar da şaşırdı.
" Ne? "
" Ersinim bana söylemiştur, senin karnundaki can çız olacak! " dediğinde o kadar emindi ki Tomris afalladı ve ne yapacağını bilemedi. Doğru mu yanlış mı bilememişti ama Zeykiye ninenin rahmetli kocasını rüyasında gördüğünü, gördüklerinin gerçek olduğunu duymuştu Onurdan.
" Benca doğru Tomris, Zeykiye nine her dua okuduğunda doğru çıkar. " diyen Ceyhan Gülizarın kolunu dürttü ve " Gı! Hani şu Özlem'un bebeğu olacaktu da cinsiyetini bir türlu göstermeyidi, Zeykiye nine yine okudu üfledi söylediği de tuttu ha! " dediğinde Tomris tam emin olamasa da elini karnına koydu. Gülümsedi.
Bebeğinin cinsiyeti ne olursa olsun canı gibi koruyacak, sevecekti onu.
Ama Allah ona bir oğul hissini tattırmıştı ve şimdi de kız...
Eğer erkek olursa da eyvallahdı.
" Hayırlısıyla doğsun ninem de başka birşey istemiyorum. " dedi Tomris. Bu onun ilk doğumuydu. Her kadın gibi endişeliydi oda.
" İnşallah sağlıklı doğar çizum, Allah oni da Timurumi da anali babali büyütsün. "
Zeykiye nine konuşurken kuran-ı kerimi toplamış ve Bilgeye içeri götürmesi için vermişti.
" Amin ninem, Allah Onurla Damlaya da nasip etsin " Diyen Buket göz ucuyla Damlaya bakmıştı.
" Daha dur Buket! Evlenmedik bile! Hemen ne çocuğu?" Diyen Damla ise sabır çekti ve ekmek tepsisiyle dışarı çıktı. Kızlar arkasından gülerken Ceyhan, " Siz gülun gülun, 1 sene sonra sizleri de göreceğuz " dediğinde kızların gülüşü dondu. Bu sefer gülen kişi Tomris, Gülizar ve Ceyhan olmuştu.
" Ben çizlere ayak uyduramayrum, Nereda benum gelun? " diyen Zeykiye nine Ünzile Hanımı arıyordu. Fakat Ünzile Hanım eşi ile birlikte dışarıda erkeklerin yanında oturuyordu.
" Annem babamın yanında nine, Gel seni ben götüreyim " diyerek içeri giren Bilge ise 3 gündür olduğu gibi durgundu. Sonuçta sevdiği adama vermemişti abisi onu.
Onun durgun bakışlarının farkında olan Zeykiye nine ise " Üzülme Çız! Evereceğum senu! " diyerek mutfaktan çıktı.
Kızlar da peşinden çıktığında masaya doğru ilerlediler. Hemen yanında yerini açan Alparslan gülümseyerek kabul etti Tomris yanına. İkili birbirinin tabağına yemek koyduktan sonra afiyetle yemeye başladılar. Yemek faslı bitince masayı hep birlikte topladılar. Semaver çayı konuldu ve hanımlar yaptığı tatlıları dizdi masaya.
Herkes tatlılara gömülmek üzereyken 3 tane araba peş peşe bahçeye girdi.
Herkes hızla ayağa kalkarken silahlarını çektiler.
Arabadan inen Hızırdı...
Onur ve Mahir Bey öfkeyle ileri atıldılar. Hızır ise daha öfkeliydi.
" Senun ne işun vardur burada Paşaoğli? " diyen Mahir Bey arka arabadan inen Mustafa beye baktı.
Mustafa Bey oğlu Hızırın yanında durdu ve " Kizunizi tekrar münasip bir şekilde istemeye gelduk Mahir Bey.
Ha eğer tekrar vermeyruk dersenuz ha buraya 3 araba gelduk, Gerisine karişmam. " dediğinde Zeykiye nine güldü ve " Ula delu uşak, gelun-"
" Ana! " dedi Mahir Bey.
" Senda önüne gelenu kapidan sokmağa ne meraklusun da! Vermeyrum kizimi, ver-mey-rum!" Dediğinde Zeykiye nine ofladı ve
" İyi da ne fuşki yiysiniz yiyin! " diyerek önüne döndü.
" Sen ne demek istedun Mustafa abi!? 3 araba gelduk da ne demek? Bacımı mı kaçıracasunuz? " diyen Onur sinirden dişlerini birbirine kenetlemişti.
Bu sefer Hızır öne çıktı ve " Eğer bacun da isterse nedan olmasin? " dediğinde Onur ileri atıldı ve " Sen kim oliysin da benin bacumi isteysun kot kafali! " diyerek yürüdü üstüne.
Etraf tekrardan bir hengameye dönerken " ULA YETER! YETER! BİR SUSUN DA! BİR DURUN! " böyle bir ses yükseldi. Sesin sahibi ise Bilgeydi.
Onun da sinirden ve üzüntüden şivesi kaymıştı.
" Bilge bu ne diyi? " diyen Onur eliyle Hızırı gösterdi. Bilge ise derin bir nefes verdi ve " Ne dediği belli değil mi abi? Beni sınamayın, arafta bırakmayın.
Beni bir seçim yapmak zorunda bırakmayın. Size o gece de söyledim. Tekrarlamak istemiyorum çünkü yoruldum " dediğinde herkes susmuştu. Bilge babasına döndü ve
" Beni bir seçim yapmak zorunda bırakmayın, konuşun, anlaşın, içeriye gelin...
Ya sadece Yıldırım takımı olarak yada Paşaoğulları ile birlikte. " dediğinde arkasını dönmüş içeriye girmişti bir kere. Ünzile Hanım eşine kafasını iki yana sallayarak kızının peşinden gitti.
Geriye sadece ne yaşadığını anlamayan askerler, dumura uğramış bir adet Yıldırım ve bir adet Paşaoğlu takımı bırakmıştı.
♠️♠️♠️
Etraf gergindi, sessizdi.
Odanın içinde birtek Tomrisin eriğinin sesi geliyordu. Canı acayip erik çekmiş olan Tomris ortamın gerginliğini falan dinlemeden keyifle eriğini yiyordu.
Tomris her eriği ısırdığında bakışlar ona dönse de Alparslanı keskin hareleri ile onlar hızla önüne dönüyordu.
" Kahveler da geldu işte! " diyen Zeykiye Nine' ye yandan bir bakış attı Onur ve Mahir ikilisi. Maalesef birisi kızını birisi de kardeşini vermek zorundaydı ama sağolsun nineleri çok heyecanlıydı. " Sen başla söze Mustafa uşağum "
Mustafa Bey söze başladı ve " Allah'ın emri peygamber efendumuzun kavli ile kizunuz Bilgeyi Oğlumuz Hizira isteyruk " dediğinde ortam tekrar sessizleşti.
Baba-kız arasında sessiz bir bakışma geçti. Bilge abisine bakmamaya karar verdi çünkü bakarsa ağlardı.
Sanki zorla kabul ettiriyormuş gibi hissediyordu ve bu genç kızı yiyip bitiriyordu. 3 gündür kendi içinde araftaydı.
Mahir Bey kızının içini gördü. O karmaşayı gördü ve burukça gülümsedi. Kızına ise güven verircesine gözünü kapattı.
" Sizu buradan bir kere uğurladık. Fakat kararli çiktinuz ki tekrar geldinuz. Bak Mustafa Paşaoğlu. " Diyerek öne eğildi Mahir Bey.
Herkes pür dikkat onu dinliyorlardı.
" Benum tek kızım Bilge'dir. Haa Onur evlendiğinde Damla da kizum olacak ama Bilge kanumdandur, canumdandur. Canumun canını yakarsanuz karşınizda ilk önce benu sonra ise abisinu bulursunuz. Ben kizimu da oğlumu da yokluk ile büyüttüm, eğer ki kizimun tek damla gözyaşı akarsa veyahut o gözleri sinirle dahi dolarsa kendunuze mezarunuzi kazun. " dediğinde gözleri dolmuştu Mahir Beyin.
Bilge oturduğu yerde iki damla gözyaşı akıttı. Tomris bile eriğini yemeyi bırakmış dudak büzerek izliyordu.
" Kizumun da gönlü olduğuna göre,
Kizum size emanet..."
Gerçek bir babaydı Mahir Bey. ' Verdim gitti 'dememişti mesela. Kızına tavır atıp da gönlünü kırmamıştı.
'Size emanet 'demişti. Çünkü bizim milletimiz emanete sahip çıkar, kendi malını incitirdi. Kızına güven dolu tebessüm etmişti bu geceden pişman olmasın diye. Yoksa o da bilirdi o adamı kapılarda yatırmasını.
Onur başını yere eğdi. Bilgeyi kimseye vermek istemiyordu. O daha ona göre küçüktü. Bilge daha Onur için 5 yaşında peşinde dolanan çocuktu.
Fakat kardeşini arafta bırakmak, bir seçim yapmasını sağlamak istemiyordu. Bu yüzdendi boyun eğişi.
" Oğlum getir yüzükleri " dedi Mustafa Beyin eşi. Hızır elindeki kutuyu Ceyhana verdi. Ceyhan hemen üst kata çıktı ve Bilgenin çeyizinden söz tepsisini aldı. Buralarda gelenek buydu.
Kızların çeyizinde el emeği söz tepsisi olurdu.
Bilge ve Hızır yan yana geldiklerinde herkes söyle bir süzdü ikiliyi.
Bilge kahve saçları, kahve gözleri olan selvi boylu bir kızdı. Hızır ise ela gözleri, Kahve saçları ile yiğit bir delikanlıydı. İkisi de böyle bakınca birbiri için yaratılmış duruyordu.
Ortamın büyüğü olarak Zeykiye nine makası eline aldı ve söz duasını okudu.
Sonra kendisi birkaç dua okudu ve bir elini ipe atıp gözlerini yumdu. Kızlar Zeykiye ninenin ne yaptığını anlarken erkekler anlamamıştı. Zeykiye nine kocası ile iletişim kuruyordu sanki.
Zeykiye nine gözünü açtığında tekrar sağ gözünden bir damla yaş aktı.
" Allah evinuzi ocağınızi şenlendirsun, evunuzdan bebe sesleri, şen kahkahalar eksuk olmasin.
Huzurunuz bol, sözünüz daim olsun..."
" Amin "
15 GÜN SONRA
15 gün boyunca gezilmiş, hoş sohbetler edilmişti. Vakit Fısıltı Timi için Hakkariye, diğerleri için ise görev yerlerine dönme vaktiydi. Tomris, Alparslan, Onur, Yavuz, Cesur ve Özge haricinde ki herkes görev yerlerine gitmişti. Onların uçağı farklı saatlerde kalkmıştı. Diğerlerinin uçağı ise 20 dakika sonra kalkacaktı.
" Ana kendunuze dikkat edun, Nineme de iyi bakun. " diyen Onur son kez annesine sarıldı ve iki adım geri attı.
" Çantaya koyduklarımi bekletmeyun inince hemen yiyin emi uşağum? " diyerek nasihatlarını iletti.
Herkes tek tek sarıldı, kucaklaştı. Uçağın kalkacağına dair anons yapıldığında ayrıldılar. Herkes uçağa bindiğinde Uçak Hakkariye yol almıştı bile. Geri döndüklerinde bazı şeyler değişmiş olacaktı.
Karargahlarında başka bir timi, Alfa timini göreceklerdi.
♠️♠️♠️♠️♠️♠️♠️♠️♠️♠️♠️♠️♠️♠️♠️
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 44.28k Okunma |
2.72k Oy |
0 Takip |
35 Bölümlü Kitap |