5. Bölüm

4.Bölüm: Karar

aybala günal
aybalagunal

ERTESİ GÜN DAVADA...

YAZARDAN...

Dava salonu tıklım tıkıştı. Milletvekillerinden biri cezalandırılacaktı. Malik Bey geldiğinde artık her şey tamamdı. Ellerinde kelepçeyle gelmişti.

Yüzünde bariz bir öfke vardı. Gözlerinden ateş fışkırıyordu. Karşısındaki Yargıç Gizem'e baktı ve içinden intikam yeminleri etmeye başladı.

Yüzündeki öfkenin sebebi pişmanlığı değildi. Kalbinin kararmışlığıydı. Acımasız kalbi yaptığı adaletsizlikten zerre pişman değildi. Yaptığı suç sayılmazdı. Oğlunu kurtarmak istiyordu sadece.

Bu yüzden mi pişman olacaktı? Peki onun sözde "babalık" duygusu adaleti engelleyebilir miydi? O masum kalbe yapılanlardan kaçmak mıydı doğru olan?

Oğlunun yaptığı şeyden ötürü herhangi bir ceza almasını istememişti Malik Bey. Ama bu da ona pahalıya patlamıştı. Aile dava açmıştı. Bu yüzden de herkes öğrenmişti.

Salonda herkes onun yüzüne tükürmek isterken Malik Bey sadece öfkeyle tam karşısına odaklanmıştı.

Yargıç Gizem, Başkan’ın emriyle davanın yeni yargıcıydı. Gözü çok kara biriydi. Hukuk dünyasının en çekindiği yargıçlardandı kendisi. Başkan onu Umay'dan öğrenmişti ve iyice araştırmıştı. Kendisinden hem korkuluyor hem de ona saygı duyuluyordu.

Yargıç Gizem duruşmayı başlatmıştı. Her şey aslında belliydi, Malik Bey’in savunulacak bir tarafı yoktu. Bu yüzden de hiçbir avukat onu savunmak istemiyordu.

Karşısındaki avukat da aynı düşüncedeydi. Yanındaki bu adamı da savunmak gibi bir niyeti yoktu. Yapılan her şeyi rüşvet ile kapatmaya çalışan yanındaki eski milletvekiline tiksintiyle bakıyordu.

Yanındaki kişiye baktıktan sonra "Sayın Yargıç ben Malik Bey’in davasını istemeyerek aldım. Kendisinin savunulacak bir tarafı yoktur. Vereceğiniz her cezaya razıyız." dediğinde Malik Bey aniden ona dönmüştü.

Nasıl olabilirdi böyle bir şey? Kendisine, gelecek avukatın onu savunacağı ve bunun için rüşvet aldığı bile söylenmişti! Şimdi bu adam ne zırvalıyordu?

Öfkeyle yanındaki adama bakarken Yargıç Gizem"Anlaşılmıştır. Sakin olun lütfen." dedi.

Gizem karşısındaki adamla aynı salonda bulunmaktan iğreniyordu. Ama bu duruşma yapılmalıydı.

Öfkesini dizginlemeye çalışarak" Kararı zaten vermiştim. Karar!" dediğinde salondaki herkes ayağa kalktı.

"Maalesef ki kanunlarımızın verdiği cezayı söylüyorum. Ceza Kanunu 1277 maddenin 1.fıkrası gereği Milletvekili Malik Yıldırım suçludur. Hem verdiği rüşvetten hem de suçu kapatmak istemesinden dolayı beş yıl hapis cezasına ve dört yüz elli bin lira para cezasına çarptırılmasına, bundan sonraki hayatında da devlet dairelerinde çalışamayacağına karar verilmiştir." dediğinde her şey bitmişti.

Duruşma salonu boşaldığında Gizem de çıktı. Kendisinden utanıyordu.

Kanunların ona verdiği yetkiden utanıyordu Yargıç."Gereği düşünüldü!" diyemiyordu bu yüzden. Çünkü hiçbir davada gereği yeteri kadar düşünülmemişti. Düşünülen tek şey suçun nasıl kapatılması gerektiğiydi.

Kapıdan çıktığında karşısında Umay'ın görmeyi beklemiyordu. "Hoş geldin Aynur. Neden girmedin içeri?" demişti büyük bir hüzünle.

Umay ifadesiz yüzünü bozmamıştı ve "Her zamanki gibi mesleğinin gereğini yapamadığını düşünüyorsun değil mi?" demişti.

Gizem'in yaptığı tek şey ise kafasıyla onaylamaktı. Umay bunun üzerine hüzünle gülümseyerek "Merak etme yarından sonraki iki hafta anayasanın içindeki bazı kanunlarda değişim yapılacak. Daha sert ve disiplinli kanunla konacak." dediğinde Gizem sevinmişti.

 

Umay gülümsedi onun bu haline ve ağzından şu sözcükler döküldü:

 

"Artık gereğinin düşünüldüğünü söyleyebilirsin rahatça çünkü düşünülecek. Hem de en gerekeni..."

 

 

İKİ HAFTA SONRA. ..

YILDIZ TOPÇU’DAN, DURUŞMADA...

"Sayın Yargıç, Avukat Ergin Bey gelmeyecek sanırım. En iyisi biz davaya başlayalım." denildiğinde korkuyla Yargıç Gizem'e döndüm.

Kahverengi saçları, esmer teni vardı. Kahverengi gözlerine çektiği eyeliner gözlerinin rengini belirginleştirmişti. Hafif bir allık vardı yanağında. Kalemle çerçevelemişti dudaklarını. Sade ve şık makyajı vardı.

Eğer Ergin Bey ve Umay gelmezse dava otomatik olarak bana tecavüz eden adamın lehine olurdu. Araştırmıştım.

Gizem Hanım'a baktığımda bana gülümsedi, ardından da sert bir ifadeyle "Size az önce de söyledim, beş dakika bekleyebiliriz. Zaten hüküm kanunlar genelinde belli. Lütfen saygınızı bozmayın." dediğinde avukat susmuştu.

Karşımdaki adam bana iğrenç bir şekilde sırıtıyordu. Annem, ağabeyim ve iki kız arkadaşım vardı salonda.

Kocaman bir dava salonuydu. Herkes sessizdi. Kimse konuşmuyordu. Ama bakışlar belliydi. Öfkeliydi, nefret doluydu, hüzünlüydü.

Hastaneden gelmiştim davaya. Verilecek hükmü merak ediyordum. Bir de utanılacak bir şey yapmadığımı anlatacaktım. Basın kapıdaydı. İçeri kimse alınmamıştı.

Karşımdaki iğrenç adama baktım öfkeyle. Ben gibi dört kişiye daha tecavüz ve taciz suçları işlemişti.

Bunlara rağmen milletvekilinin akrabası olması hasebiyle hapse girmemişti. Müebbet ceza almasını istiyordum ama kanunlar buna izin vermiyordu.

İki hafta içinde anayasada değişiklik yapılmıştı. Hızlı bir geçici anayasa oluşturulmuştu. Bu anayasanın özelliklerinden biriydi tecavüz edenin müebbet hapis cezası alması.

Sinirime rağmen sessizdim. Kalbim bağırıyordu, feryat ediyordu. Oysaki sessiz kalmalıydım.

Biz sessizce beklerken birden kapı açıldı. Önden Umay içeri girmişti. Siyah bir badi giyinmişti. Siyah deri ceket ve siyah dar pantolon giyinmişti altına da. Pembe saçları ortaya çıkmıştı, pembe farı daha da belli oluyordu.

Süet çorap çizmesinin topuk sesi geliyordu. Gülümseyerek yanımıza geldiğinde Ergin Bey de arkasında kalmıştı.

Ergin Bey siyah takım elbisesi ile gerçekten çok fit duruyordu. Geniş omuzları ceket sayesinde daha belirgin duruyordu. Simsiyah saçları, renkli -mavi gözleri-,buğday teni, kemikli yüzü ona ayrı bir çekicilik katmıştı.

Elindeki siyah çantasından dosyaları çıkardı ve Yargıç Hanım'a "Kusura bakmayınız. Davam vardı ve biraz uzadı. İsterseniz başlayalım." dediğinde Gizem Hanım onaylamıştı. O sırada Umay Hanım dışarı çıkmıştı.

"Sayın Yargıç, tecavüzün en büyük cinsel suçlardan birisi olduğu gerçektir. Bu suç için de 1228 Sayılı Yeni Ceza Kanunu'nun 30.fıkrasına göre alinacak ceza cinsel istismarda müebbettir. Karşımızdaki şahıs da toplam beş kişiye şiddetli cinsel istismar etmiştir. Bu yüzden de müebbet almalıdır." demişti Ergin Bey.

O sözünü bitirdiğinde Yargıç Hanım kafasını salladı. Şimdi konuşma sırası suçlunun avukatındaydı. Suçlunun avukatı da erkekti.

Ergin Bey’in aksine avukat sarışındı. Sarı saçları, bebeksi bir yüzü vardı. Ergin Bey’den kısaydı. Sesi daha inceydi.

"İtiraz ediyoruz Sayın Yargıç! Bahsedilen 4 tecavüz değildir sadece 1 tecavüz suçu vardır. Diğerlerinde delil yetersizliği ve davacının davasını geri çekmesi yüzünden dava bitmiştir." dediğinde Ergin Bey hemen söz aldı.

"Sayın Yargıç bahsedilen davacının davadan çekilmesi olayı da delil olmadığından değil aksine açık adres yayınlandığı için mahkum olacak bu suçlunun genç kızı öldürme korkusu. Delil yetersizliği denmesi de aslında tamamen gazeteci uydurmasıdır." dediğinde Yargıç elini kaldırdı.

Elini kaldırdığında karşımdaki adam söz isteyememişti. Yargıç Hanım sakin bir sesle"Davacı Yıldız Topçu'nun şahidi var mı?" diye sordu.

"Sayın Yargıç davacının bir şahidi var. Kendisi Umay Kara Hanım. İzninizle onu çağırmak isterim." dediğinde kaşlarımı çatmıştım.

Olayı biliyor muydu? Yoksa yüzünü tam hatırlamadığım o kadın... O kadın Umay mıydı? Beni kurtaran... Hastaneye yetiştiren...

Bakışlarım içeri giren Umay'a kaydığında gülümsedim. Hüzünlü ve hayranlık dolu bir gülümsemeydi yüzümdeki. Gözlerim dolu dolu olmuştu.

Beni kurtaran kadın oydu! Yüzünü hatırlayamadığım ama minnettar olduğum kadın Umay mıydı?

Umay, Yargıç Gizem'in karşısında durdu, yüzünde gram bir mimik yoktu. Duygusuzdu. Korkutucu bir sakinliği vardı ve bu sakinlik fırtına öncesi sakinliğe benziyordu.

"Bildiğim olayı tanıklık ettiğim biçimde anlatacağıma namusum ve şerefim üstüne yemin ederim." dedi elini kaldırarak.

Yargıç onayladıktan sonra da karşı tarafın avukatı geldi. "Umay Hanım size soracağım sorulara kesin cevap vermenizi isteriz." dediğinde Umay'ın yüzünde belli belirsiz bir gülümseme gördüm.

"Öncelikle Umay Hanım kamera kayıtlarındaki bu kadını gördünüz mü?" dedi avukat. Umay "Gördüm." dediğinde avukat diğer sorusuna geçmek istedi.

"Peki bu olay saat kaç sularında meydana geldi? Sizin o ıssız sokakta ne işiniz vardı?" dedi Avukat.

Umay ifadesiz bir yüzle ama sert olan sesiyle "Ben oraya saat akşam 19.30 gibi gittim. Tahmini olarak saat 19.40 gibi falan o sokaktan geçerken gördüm bu kızı." dedi.

Avukat sert sesle "Orada ne işiniz vardı? Çok uğrak olmayan bir sokakta sizin ne işiniz olabilir ki?" dedi. Bunun üzerine Umay kaşlarını çatarak "Avukat Bey kusura bakmayın ama o saatte orada olan işim sizi alakadar etmez. Ama şöyle diyeyim: Yakın arkadaşımı ziyarete gitmiştim." dedi.

Avukat tatmin olmamıştı sanki. Sinirlenmişti de. "Yalan söylüyorsunuz. Sokak kameralarına baktığımızda nedense hiçbir arkadaşınızla buluşmadığınızı görüyoruz. Bu da şahitliğinizi bozar." demişti. Umay gülümsedi ve "Sayın Avukat, isterseniz size hangi gün nerede olduğumu Ergin Bey dosyalarla göstersin. Ergin Bey lütfen konumumu gösteren bu bilgileri meslektaşınızla paylaşın." dedi.

Ergin Bey gülümseyerek elindeki bir belgeyi açtı ve işaretlediği sayfayı buldu. Sonra da" Sayın Yargıç burada gün gün Umay Hanım'ın nereye gittiği gösteriliyor. Olayın yaşandığı gece saat tam 19.40 civarı o sokaktan geçtiği ve öncesinde de kendisinin iki mahalle ötede olan benim evimde olduğu bariz bellidir. Değerlendirebilirsiniz." dediğinde Avukat susmuştu.

Gizem eline dosyayı aldı ve inceledikten sonra Umay'a gülümsedi. Çok kısa bir gülümsemeydi, demek ki tanıyordu.

Avukat sinirle karışık bir şekilde yerine geçerken Yargıç"Bana lütfen orada yaşananları anlatın Umay Hanım." dediğinde Umay anlatmaya başladı.

"Yargıç Hanım ben o gün Ergin Bey ve eşinin isteğiyle yemeğe çağrıldım. Yemekten sonra da yürümek istedim biraz. Ben Çiçekli Mahallesi'nde yaşıyorum. Evime gitmek için kullandığım tek yol da o ıssız yol. Genelde orada kimse olmaz. Ben de müzik çalarak geçerim o yoldan.Tam kulaklığımı çıkarıp müzik açacaktım ki iki karartı gördüm. Sonra da bir adam sesi duydum. Ne olduğuna bakmak için iyice yaklaştığımda önce bu adamı gördüm. Sonra da o masum kızı... Ben bulduğumda kızın suratına sert bir tokat atmış ve bayıltmıştı. Hatta maalesef... Kızı o halde görünce polisi aramak istedim ama bu adam bana saldırdı. Elinde bıçak vardı, bıçağı karnıma saplamaya çalışınca onun elini ters çevirdim ama kırmadım. Bileğinde tırnak izim olmalı. Bilerek tırnağımı batırdım." dediğinde gülümsedim minnettarlıkla.

" Davalı kolunuzu gösterin." dediğinde adam bana öfkeli bakışlar attı ve sonra da kolunu gösterdi. Gerçekten de kolunda derin tırnak izleri vardı.

"Gördüğünüz gibi Yargıç Hanım. Beni öldürmek istediğini söyleyip durdu. Ama yapamadı. Ben kendimi savunabildiğim için onu kolaylıkla korkuttum. Kendisi ben ambulans çağırıp kızla ilgilenirken kaçtı." dedi ve sustu.

O susunca Yargıç konuşmaya başladı. "Karar." dediğinde heyecanla karışık bir korku oluşmuştu içimde.

"Yeni kabul edilen anayasanın 1228 Sayılı Yeni Ceza Kanunu'nun 30.fıkrasına göre suçlunun alacağı ceza cinsel istismarda müebbettir. Bununla beraber işin içinde darp ve cinayete teşebbüs de vardır. Kamera kayıtlarındaki görüntüleri ve davacının da sağlık raporunu delil olarak dahil ettiğimizde cinayete teşebbüs dolayısıyla da ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırılması gerektiğine karar verilmiştir." dendiğinde sevinçten ağlamaya başlamıştım.

Bitmişti. Yaşanan acı bir müddet daha devam etse de kalbimdeki yangın sönmüştü. Yaşadığım olay cezasız kalmamıştı ve en önemlisi de suçlular hak ettiği cezayı almıştı.

 

 

Karşımda kelepçeyle götürmüşlerdi onu. Artık o bir mahkumdu. Bense serbest dolaşan, ruhu serbest kalmış bir kız... Artık peşimde sapık yoktu, ailemi tehdit eden ve bize şantaj yapabilecek kimse yoktu. Her şey ise onun sayesindeydi:Umay.

Mahkum dışarı çıktığında gözyaşlarım akmaya başlamıştı bile. O anda şaşıracağım bir şey olmuştu. Yargıç önlüğünü çıkarıp Umay'a seslenmişti. "Ya beni de bekle,bugün yemekler senden!" dediğinde Umay gülümsemişti. Bana baktı ve ağlayan anneme el salladı.

Gizem benim şaşkın bakışlarımı görünce Umay'a sarıldı ve "O benim arkadaşım canım. Birbirimizi çok iyi tanıyoruz ve liseden beri de arkadaşız." dedi ve göz kırptı.

Şaşkınlığım kat kat artmıştı. Bunu gören Umay yanıma geldi ve omuzlarıma hafifçe dokunarak "Yargıç Gizem benim çok yakın bir arkadaşım. Ergin Bey de ortak arkadaşımız. Başkan iki hafta önce davayı rüşvet alan yargıcın elinden aldı ve bize devretti. Devlet sen ve senin gibi kadınların arkasında. Emin ol ve bana güven." dediğinde ona sımsıkı sarıldım.

Saçlarımı okşadı. O sırada annemler yanıma geldi ve ağlayarak defalarca kez teşekkür ettiler Umay ve arkadaşlarına.

Dava bitmişti. Ceza verilmişti. Arkasında ya da yanında kimin olduğuna bakılmadan, korkulmadan, rüşvet verilmeden her şey bitmişti. Mutlu sondu her şey. Ben artık hayatıma devam edebilirdim.

 

Korkmadan yaşayabilirdim, yaşayacaktım ve yaşamalıydım. Umay tam kapıdan çıkarken "Bu arada Yıldız yarın psikolojik destek alman için bir hastaneyle anlaştık. Sen ve senin gibi bir sürü kadına yardım eden bir psikolog var. Oraya gidip iyileşmeni daha erkene çekebilirsin. Bir de yarından itibaren evinizin karşısında bulunan spor salonunda boks eğitimi veren Barış Hoca sana ders verecek. Sen ve senin gibi kadınlar da orada olacak." dediğinde gülümsedim.

Minnettarım ona her şey için. Onun sayesinde kurtulmuştum hem de 2 kez. Hayatıma onun sayesinde devam edebilirdim. Kurtulmanın tek sebebi Umay ve tesadüfen o sokaktan geçmesiydi.

Ailem ile sarılmışken kapıdan çıkan Gizem ve Umay'a teşekkür ettim tekrardan. Onlarsız ben ölmüş olabilirdim. Umay çıkınca göz kırpmıştı. Ben de gülümsemiştim. Sonra da annemle ağabeyime sevinçle sarılmıştım.

 

 

 

Küçük masum kalbe hayat acı verir. Hayat onları önce kandırır güzel sözlerle, sonra bir anda her şeyini değiştirir. Elinden masumluğu alır acıyı verir. Her acının çaresi ise adalet ve sevgidir. ~UMAY

 

 

 

​​​​​​

 

 

 

 

Bölüm : 28.12.2024 18:58 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...