15. Bölüm

Öksüz Şehzade

Fahriye Demirci
aybinhatun

4 Ay Sonra

 

" Mehmed Giray'ın size sadakatle bağlı olacağına inancım tamdır hünkarım. Kaldı ki hatununun bana yazdığı mektup yürekler acısı. İki de evladı var geride. Yüce merhametinizle bağışlasanız kim bilir ne çok dua ederler size. Nasıl mesut olurlar... "

 

Mahfiruz'un yakarışları Ahmed'in ona doğru birkaç adım atmasıyla son bulmuştu. Korkuyordu Çerkes Kızı. Saatlerdir dil döktüğü kocası tek kelime dahi etmemişti ve üstelik de şimdi üstüne doğru yürüyordu.

 

" Sen de validem gibi erkek işlerine mi merak saldın Mahfiruz? "

 

Ahmed'in sesi buz gibi soğuk ve sertti. Belli ki karısının bu konuda ısrarlarına kızmış, kırılmıştı.

 

" Haşa hünkarım. Ben yalnızca... Ahmed... Haddim değil kabul ama sen de bilirsin ki Mehmed Giray Kırım adına bir cevherdir. Kıymetli... "

 

" Kafi Mahfiruz! Kafi... İşiten de seni Mehmed Giray'ı benden iyi tanır zanneder. O ki Osmanlı'yı kendine..."

 

Kapı çalmış, Ahmed daha sözünü bitirmeden gerisin geriye dönüp divanına kurulmuştu.

 

" Gel! "

 

Mahfiruz ise tepki aldığı için üzgün fakat böylesi mevzuları Ahmed ile hasbihal edebildiği için de gururluydu. Ancak tek korkusu hünkarının gözünden düşmek olduğundan gelenin huzura çıkacağı ana kadar Ahmed'in ışıltılı gözlerinde sevgi aramayı yeğlemiş ve iri firuze gözlerini erkeğinde kenetlemişti.

 

" Hünkarım. Sultanım."

 

Gelen Kudret Ağa'dan başkası değildi. Telaşlı fakat bir o kadar da mutlu bir ifadeyle selamlamıştı onları.

 

" Hayrola ağa? Bu ahvalinin sebebi nedir?"

 

Genç padişahın suali üzerine tebessüm ederek ağzını açmıştı ağa.

 

" Müjdem vardır hünkarım. Gözdeniz Nurnigar Hatun doğuruyor. "

 

" Doğuruyor demek. "

 

Az evvel gözlerinden öfke saçan hünkarın yerinde sevinçten havalara uçmakta olan çocuğu fark etmişti Mahfiruz. Yüreği öyle yanmıştı ki... Hata ettim, deyip duruyordu kendine. Ne diye söylediysem şu giray işini...

 

" İşittin mi Mahfiruz, bir evladım daha doğuyor?"

 

" İşittim hünkarım. Sağlıkla doğar inşallah. "

 

" İnşallah."

 

Bağrı kaynıyordu Çerkes Kızının. Olur da şu Boşnak Nurnigar bir oğlan doğuracak olur ve Ahmed de ondan soğursa...

 

" Hünkarım müsaadenizle. Osman'ımı cariyelerin eline bıraktım. Gayrı evladımı kendimden daha fazla mahrum etmeyeyim. "

 

" Ala. Çekilebilirsin. "

 

... 

 

Daireden çıktığı gibi taş duvara tutunmuştu Mahfiruz. Destek, güç almıştı o duvardan.

 

" Allah'ım kız olsun. Ne olur kız olsun."

 

Dizlerinin bağı çözülmüş olsa da içinde kavrulan bu yangını zinhar dışa vurup elaleme yıkıldığını gösteremezdi o. Zira onun gibisine bu yakışmazdı.

 

Has oda tarafından şifahaneye doğru saptığında toplaşıp duran cariye kalabalığının arasında Nurnigar'ın acı çığlıklarını duyar gibi olmuştu Mahfiruz. Bir an için burada durmakla dairesine çekilmek arasında kalsa da en doğrusunun evladıyla alakadar olup haberi dairesinde almak olduğu kanaatine varmıştı.

 

...

 

" Osman'ı uyuttum abla. Bu arada işittin mi Nurnigar Hatun..."

 

Dairesine gelir gelmez kardeşi Fatma Şahincan ile karşılaşmıştı güzel haseki.

 

" Nurnigar doğuruyor. İşittim."

 

" Üzülmüyorsun değil mi?"

 

Yüzünü buruşturup ipekli kaftanını savura savura divanına oturmuştu Mahfiruz. Canının sıkkın oluşu yüzünden okunuyor olsa da konuyu değiştirme yoluna gitmiş güya içinin gayet rahat olduğu izlenimini verme amacı gütmüştü.

 

" Validem bugün Osman'ımı ziyarete geldi mi? "

 

Şaşırmıştı Şahincan. Ablasının bu boş vermiş tavırları onda hayret uyandırmış ve dahi onu korkutmuştu.

 

" Geldi lakin... Allah aşkına neyin var senin abla? Rakiben aşağıda hünkarın çocuğunu doğururken bu hallerinin manası ne? Hem hiç mi merak etmiyorsun? "

 

" Ne yapmalım Şahincan? Beni bu hallere sokan Servazad halam değil midir? Nurnigar'ı soktu Ahmed'imin koynuna işte şimdi de... "

 

Gözünden inciler süzülmekteydi Mahfiruz'un. Dayanamamış, boş bulunmuştu. Şahincan ise vaziyeti anladığından ablasının gül kokulu kestane rengi dalgalı saçlarını okşayıp başını göğsüne dayamıştı.

 

" Ağlama abla. Hem her şey olacağına varırmış. Oğlan olsa bile ne olacak ki? Bizim Osman'ımız var. O tahtın veliahtı. Hünkar da valide de onu kimselere değişmez."

 

" Lakin ya ben? Nurnigar oğlan doğrursa iyice itibar kazanır. Bir de Mahpeyker yosması var. Ah... İnşallah kız doğurur şu Nurnigar. Yoksa benden çekeceği... "

 

Kapının tokmağının üç kere çalınması üzerine gözyaşlarını silen Mahfiruz geleni içeri davet etmişti.

 

" Hala... "

 

" Kızım... "

 

Servazad Kalfa'nın titrek sesi kendini ele vermişti. Öyle ki Mahfiruz oturduğu divanından bir hışımla kalkıp bulutlu gözlerini halasına dikmişti.

 

" Müjde vermeye mi geldin?"

 

" Mahfiruz... "

 

Bunu sitemkarca söylemişti Servazad. Mahfiruz'un fevri haline kızmıştı belli ki.

 

" Oğlan doğurdu değil mi? "

 

" Bir şehzade... "

 

" Biliyordum zaten. Hissetmiştim. Demiştim sana değil mi hala? Gebeyken onun da karnı tıpkı benimki gibi sivriydi. Bunun da oğlu olacak bak gör, demiştim. Hiç yanılmam ki... Eee ne yaptı Nurnigar? Kesin sevincinden çılgına dönmüştür. Yarın birgün bana diş bilemeye kalkarsa hiç şaşırmam. Ne de olsa o da haseki sultan oldu ya... Valide Sultan ne dedi peki? Ya Ahmed? Lokmalar döküldü mü bari? "

 

Çıldırmıştı Mahfiruz. Öfkesinden yerinde duramıyor dairenin içinde bir sağa bir sola doğru yürüyüp duruyordu.

 

" Nurnigar öldü. "

 

Servazad'ın bu sözü üzerine başından aşağı kaynar sular dökülmüşcesine tepeden tırnağa kızarmıştı Mahfiruz. Al al olan yanakları garip bir titremeyle gerilmiş ve dahi yerde duran şiltelerden birinin üzerine çökmüştü.

 

" Öldü mü? "

 

" Evet kızım. Doğumda nefesi kesildi. Neyse ki ebeler şehzadeyi içinden çekip aldı. Lakin talihsizmiş. Anası..."

 

" Nurnigar öldü. Allah rahmet eylesin. Allah'ım ne acı bir şey bu. Evladını kucağına almak için yanıp tutuşurken... Ne yalan söyleyeyim çok da iyi bir hatundu. Tek bir övünmesini, kibrini görmemiştim. "

 

Pişmandı Mahfiruz. Nurnigar hakkında ileri geri kin kustuğu için pişmanlık duyuyordu. Halbuki kendi halinde uysal biriydi o. Hiçbir vakit de ona saygıda kusur etmemişti üstelik.

 

" Peki ya küçük şehzade... Ona ne olacak? "

 

Şahincan'dı bu. Deminden beri bir köşede durmuş sessizce olup biteni dinlemişti.

 

" Ne olacak kızım. Öksüz şehzademize eli yüzü düzgün, dindar bir sütanne bulunacak. Akabinde de şehzademiz Handan Sultan'ın himayesine verilecek. "

 

Servazad Hala'nın bu sözleri üzerine analık duygusunun verdiği hisle hüngür hüngür ağlamaya başlamıştı güzel Çerkes Kızı. Ah... Nereden bilebilirdi ki rakibinin oğlu adına oturup ağlayacağını? Fakat elde değildi işte. Öksüz şehzade onda büyük bir burukluk yaratmıştı işte.

 

" Ah... Talihsiz şehzadem...."

 

... 

 

O gün ağzına tek bir lokma dahi koymamıştı Mahfiruz. Sadece minik şehzadeyi düşünüp durmuştu. Niyeti belliydi. Onu himayesine almak istiyordu. Bu talebini de Ahmed'e tez vakitte açacaktı. Nurnigar'ın yokluğunu kendi varlığıyla dolduracak ve küçük şehzadeye analık yapacaktı.

 

Yorumlarınızı bekliyorum arkadaşlar. 💚

 

Bölüm : 28.12.2024 17:30 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...