
19. Bölüm
Hayat, görebilene neşe dolu; katlanabilene ise çekilebilen bir yaşamdı.
Hayat, acısıyla tatlısıyla en önemlisi ise sevgiyle dolu bir yaşamdı. Biz bunları bile bile, acıyla başa çıkabilir, tatlısıyla mutlu olabilirsek o zaman katlanırdık sevgiye de aşka da.
Sahi aşk, aşkın herkese göre olumlu ya da olumsuz bir tanımı vardı öyle değil mi? Sanırım Benim içinde olumlu ve olumsuz tanımı, içimin içime sığamamasıydı.
Tıpkı şu an olduğu gibi, Uğur'un gitmesinin hemen ardında parkın içinde dolanıp dolaşmaya başladım. Bir yandan da heyecan ve heyecanın getirdiği gerginlikten tırnaklarımı yemeye başladım.
Parkta oyun oynayan çocuklardan birkaçı bana tuhaf bakışlar atarken ben, heyecanım ile başa çıkmaya çalışıyordum.
Ama haksız da değiller hani, yani kim olsa, parkta pervane gibi dönen birine bakar, hatta bu sırada bakış bile olmaz. Ona, uzaylı görmüş muamelesi yaparlar.
Elimden ki bileti inanmayarak bir kez daha havaya kaldırıp, gözlerimi belerttim.
Ay, resmen içim içime sığmıyor. Ben yarına kadar nasıl bekleyeceğim şimdi.
Beni bu gerginlikten kurtaran şey, kızların sesi oldu.
"Ay sonunda be kızım." Esra'nın hayıflanması ile bedenimi onlara doğru çevirdim.
"Ne oldu?" Dedim ne dediklerini anlama işlevimi kaybettiğimde. Ve sanırım kızlar, ne olduğunu bilmedikleri için benim saf ayağın yattığımı düşünmüşlerdi.
"Ay ne olmadı ki, bir saattir seni bekliyoruz. Sonra dayanmayan anneni aradığımızda annen, baya oldu çıkalı diyince endişelendik." Esra'nın alelacele sarf ettiği sözler onun, gerçekten çok merak ettiğini anladım. Bu, benim içimin burkulmasına neden olduğunda yanına gidip, o'na sarıldım.
"Ya, merak etmeni anlıyorum ama sonuçta tanıyıp, bildiğimiz yerler. Ne olabilir ki?" Dedim Esra'dan ayrılıp bakışlarımı diğerlerinin üzerine değdirerek.
"Bazı bildiğini ve tanıdığını sandığın şeyleri aslına ne kadar tanımadığını anlarsın. Ki, özellikle şu zamanlarda ağabeyine bile güvenilmez. Kimin ne yapacağını ne yazık ki kestiremiyoruz."
"Haklı vallahi, sana bir şey oldu sandık. Bir de telefonun kapalı, meraktan geberiyorduk," diye serzenişte bulundu Asuman.
Onların, bu üzüntülü hâli, benim içimde bir ukte oluşturdu. Nasıl da üzülmüşler ama. Ya, kıyamam.
Teker teker Asuman, Zeynep ve Dilara'ya da sarıldıktan sonra, yan yana duran iki bankın üstüne oturduk.
"Kusura bakmayın lütfen, sizi de endişelendirdim ama şeyle karşılaştım." Onlara, Uğur'la olup biteni anlatmadığım için şimdi anlatmakta biraz zorluk çekiyorum. Ki, hâlâ anlatmaya niyetim yok. Yani, yarın akşama kadar diyelim.
Yarım akşam, benim hayatımda ciddi manada bir değişiklik olur ve bu değişikliğin kurucusu Uğur olursa, o zaman kızlara her şeyi en başında anlatacaktım.
"Kimle karşılaştın?" Dilara'nın sorusu ile yavaşça ve sessizce yutkunup, aniden yüzüme bir gülümseme takıverdim.
"Uğur ya, Uğur'la karşılaştık. Sanırım yine maçı varmış. Gelmek ister misiniz diye sordu."
"Öyle mi?" Dedi Zeynep inanmadığını belli eden ses tonuyla ve şüpheci gözlerle yüzüme bakarak.
Onun bu kadar dikkatli olması, benim gözlerimi kaçırmama neden oldu. Ne diye bu denli dikkatli bakıyor ki? Acaba bizi görmüş müydü? Ya da Uğur'la aramızda bir şey olduğunu fark etmiş mi?
Ah bu bilinmezlikler, ah bu beni cevapsız bırakan sorular? Ben nasıl bunların hepsinin cevabını bulacağım?
"Öyle, ağabeyimin numarası ondan yokmuş, beni görünce bana söyleme ihtiyacı hissetti herhalde bilemedim. "
Kafamdan salladığım saçma sapan teorilerle kızlar bana 'Sen kime ne anlatıyon,' bakışı atsalarda onları görmezlikten geldim. Daha doğrusu yarım akşama kadar onları, görmezlikten gelmeye çalışacağım.
"Neyse ne- de. Anneni ara kadın şimdiye meraktan Allah korusun ölmüştür."
"Ay ağzında yel alsın," diyerekten atılıp, biletin çıkmamasına dikkat ederekten telefonu cebimden çıkardım.
Açılma tuşuna basılı tuttuktan saniyeler sonra karanlık ekranda telefonun markası belirdi, daha sonra ise telefon açıldı.
Uygulamaların güncellemesi için yine birkaç saniye bekledikten sonra rehbere girip, annemi arama tuşuna bastım.
Annem, sanki telefonun başında bekliyormuş gibi telefonu, anında açtığında yüzümde bir şaşkınlık geçip gitti.
"Kızım, Dilan iyi misin?" Annemin buram buram endişe kokan sesi, kulağıma iliştiğinde, kulağıma varan ses su kıvamına gelip, tüm damarlarıma aktı. Tüylerim diken diken olurken, ilk yaptığım şey, tepkisizce çevreme bakmak oldu. Beş, on saniye sonra annemi daha fazla endişelendirmemek adına genzimi temizledim.
Sesimi, her zamanki tonda ve yumuşaklıkta tutup, "Iyiyim annem," dedim yüzümü görmese de kocaman bir gülüş yerleştirerek.
"Ay çok şükür çok şükür, ödüm koptu. Iki saattir de arıyorum. "
"Özür diledim anne, gerçekten özür dilerim. "
"Önemli değil kızım, sen iyisin ya."
"Iyiyim iyiyim."
"Tamam kızım, hadi ben kapatıyorum."
"Görüşürüz," dedikten sonra telefonun kapatıp avuç içime aldım.
Nasıl da herkes endişelenmiş ve ben nasıl olur da bu kadar sorumsuz olmuştu. Insanları, benim için endişelenmelerini sağlamıştım.ki, buna hakkımı olduğunu düşünmüyorum.
Insanları kaygılandırmaya ne hakkım var. Ne diye düşüncesizce davranmıştım anlamış değilim.
Sakince ayağa kalktm.
"Neyse, eve geçelim mi?"
"Olur," dedikten sonra ayağa kalktılarında hep birlikte eve doğru, sessiz sedasız yürümeye başladık.
Öyle ki, aramızda ki bu sessizlik kâbus görmeden önceki sessizliği andırıyordu. Sanki... Sanki aldığımız nefesler bile bize yetmiyor gibi derince soluklanıyorduk.
Eve geldiğimizde annem, bizim aksimize, gayet sevecen bir şekilde bizi karşıladı.
"Kuzularım, geçin geçin."
"Vallahi Hatice teyze, ben çok kalmak isterdim ama babam mesaj atmış, çarşıda yardıma ihtiyacı varmış," dedi Esra, elini omzuma koyup, beni içeriye doğru iteklerken.
"Tamam kızım, sen git. Allah'a emanet ol."
"Sağol teyzem, ben kızları da alim en iyisi, çünkü büyük olasılıkla babam eşya almaya gidecek ve beni dükkanda bırakacak."
"Olur yavrum," dedikten sonra annem, içeri geçtiğinde ben de ayakkabılarımı çıkarıp arkamı döndüm.
"Buraya kadar eşlik ettiğiniz için çok teşekkür ederim."
"Olur mu öyle şey bebek, hadi sen geç içeri," dedi Asuman yanağımı öpüp.
"Peki, görüşürüz."
Kızlar teker teker merdivenden indiğinde ben de onlar gözden kaybolana kadar kapının pervazından yaslanıp onları bekledim. Gözden kayboldukları vakit ise, içeri geçip, ardımdan kapıyı kapatıp, mutfağa, annemin yanına gittim.
Annem, sebzeleri buzdolabından çıkarmış, onları ayıtlıyordu.
"Yardım lazım mı?" Dediğimde annem, başını olumlu anlamda sallayıp "Tabakları çıkarıp, masaya diz," dedi.
Itiraz etmeden tabakları çıkarıp, masanın üzerine dizmeye başladım.
O kadar dikkatli ve düzenli bir halde tabakları, bardaklar, çatalları ve kaşıkları dizdim ki, uzaktan bu dizilişi gören, kesinlikle eve çok önemli birinin geleceğini sanar.
Sessizce masayı dizdik, annemle yine sessizce salona geçtik. Hatta annem, bakışmalarla dolu Hint dizisini izlediğinde bile sessizdik. Ta ki dizi bitip, kapı çalıncaya kadar.
Hızlıca adımlarla kapıya yürüyüp, heyecanla kapıyı açtım.
Babam, yüzünde ki kocaman gülümseme ile içeri geçip, ayakkabılarını çıkardı ve bana sarılıp, saçımın üstünü öptü.
"Kızım, nasılsın bakalım?"
"İyiyim babacığım."
"Allah daha iyi ve mutlu etsin kuzum. "
"Amin babam."
Babam, annemle de selamlaştıktan sonra elini yıkamak için içeri geçti. Ben de mutfağa geçip, anneme yardım etmeye başladım.
Yemekleri servis ettikten sonra "Anne, sizi yiyin. Benim biraz başım ağrıyor da dinlenebilir miyim?" Dedim anneme bakarak.
Annem, başını olumlu anlamda salladı.
"Olur kızım, sen git dinlen."
Anneme sıkıca sarılıp, yanağına öpücük bıraktıktan sonra odama geçtim. Üzerimdeki kıyafetleri çıkarıp, yerine rahat bir şey giydim ve kestirmek amacıyla yatağa geçip, başımı yastığın üzerine koydum.
🕊️
Aynada ki görüntüme bir kez daha, dikkatlice bakmaya başladım. Uğur'un gelmesine hala yarım saat vardı ama ben çoktan hazırdım.
Bugün benim için yeni bir günün başlangıcı olacaktı. İyisi ve kötüsüyle ve ben, bugüne özel üzerime beyaz saten, kalp yakalı ve derin yırtmaçlı bir elbise geçirdim.
Beyaz seçme nedenim ise, sonuç ne olursa olsun kendime beyaz bir sayfa açacağımı bildiğimdendi. Hem, beyazın çok asi bir renk olduğu ve güzelliği daha ön plana çıkardığına inandığım için de bu elbiseyi seçmiştim.
Annem, çok ısrar etmemden ve benimle gelecek kişinin bir kız arkadaşım olduğunu düşündüğünden bana, zorlukla izin vermiş ve babamı da onun halledeceğini söylemişti.
Ama ağabeyim, işte ağabeyim tüm bu olup bitenlerden habersizce odasına çıkmıştı.
Dün, nöbette kaldığında sabaha kadar kalmayacağını tahmin ettiğimde ona da bir şey demedim, daha sorgu demeye çekindim. Çünkü şu anlık, benle Uğur'un arasına yaşananları bir tek ağabeyim biliyordu. Ve büyük ihtimalle kız arkadaşımla gideceğim desem bana asla inanmayacaktı. Ki ben, küçük bit şey için ağabeyime yalan söylemek istemiyorum.
O yüzden de kulağımı dört açıp, evde ki seslere kulak vermeye çalıştım.
Annemle babamın konuştuğunu duyunca ağabeyimin gerçekten de ortalıkta olmaması beni mutlu etti.
Ayağım, tek bantlı beyaz süet ayakkabı geçirip, elime de küçük beyaz el çantası aldıktan sonra telefonu, çantaya koyup odadan çıktım.
Salona geldiğimde, yırtmaç belli olmasın diye düz durup, öylece, yırtmaç açılmayacak bir kaç adım atıp, "Nasıl olmuşum?" Diye coşkuyla şakıdım.
Annemin yüzünde beğendiğine dair, mimikler oynadığında babam gülümsemekle yetindi.
Eh, sanırım bu da beğendiğini ifade ediyor.
"Harika olmuşsun kuzum."
"Muhteşem ötesi olmuşsun yavrum. "
Anne ve babamdan aynı anda gelen beğeni dolu sözler benim gülümsememi, mümkünatı varmış gibi daha da genişletti.
"Çok teşekkür ederim."
Tam o anda telefonun zil sesi girdi aramıza.
Babamın, sorgu dolu bakışını anneme çevirmesini fırsat bilerek hemen arkamı dönüp, telefonu açtım.
"Efendim." Evet, tam olarak telefonu bu şekilde açtım. Umarım kimse benden 'Alo,' diyerekten açmamı beklemiyordu.
"Ben aşağıda, araba seni bekliyorum."
"Orada kalsan çok iyi olur arkadaşım, sakın çıkma ben geliyorum." Dedim arabadan inmemiş olmasını ümit ederek.
Manyak, adam arabadayım dedi ya
İç sesim doğru söylüyor olabilir ama bu arabayım sözü, arabanın dışındayım manasına söylemiş olabilir. Ya da arayla geldiğini vurgulamış da olabilir. Nerede bileceğim ki ben?
Omuz hizasından geriye doğru dönüp, "Anneciğim, babacığım. Ben çıkıyorum," diyerekten onlara, havada öpücük atıp, önüme döndüm ve hızlı adımlarla kapıya ilerledim.
Evden çıktıktan sonra yine büyük bir dikkatle merdivenden indim; aynı şeklide bahçeden çıkarken de oldukça dikkatliydim.
Çünkü ben, mahallede adımı çıkmasını asla istemem. Sonuçta bu dedikodular kulaktan kulağa yayılınca, dedikodunun boyu uzuyordu. Hatta bazen, ağza alınmayacak ithamlarda bile bulunuyorlardı.
Kapının önünde duran, ve siyah filmlerle kaplı arabaya doğru ilerledim.
Etrafıma bakına bakına kapıyı açıp, ön koltuğa oturdum.
Arabaya bindiğim an soluduğum koku, beni cennete götürmüş gibi hissettim. Meyve kokusu, kesinlikle harika ötesi bir kokuydu ve ben, bu kokuyu en çok Uğurda seviyorum.
Ciğerlerim, kokusuyla bayram ederken, dönüp ona bakamıyordum. Çünkü eğer bakarsam güzelliğine, yakışıklı çevresine kapılıp gitmekten korkuyorum.
Emniyet kemerimi, heyecan ve heyecandan dolayı titreyen ellerimle bağlayıp, başımı önümdeki yola çevirdim.
Birkaç dakikalık sessizlik ve Uğur'un kıpırdamıyor oluşu beni kuşkulandırdığı için "Gidebilir miyiz?" Diye sordum hala yüzüne bakmadan.
"Dilan, sen... Sen nefes kesici olmuşsun." Uğur'un kısık ve etkileyici bir tonda sarf ettikleri sözler, kan akışımın yön değiştirmesini sağladı. Yanağıma hücum eden kanlar, nefes alış hızımı da sıkılaştırdı. Elimi, heyecandan nereye koyacağımı bilemdiğimde, hala elimde duran telefonu titrek hareketlerle çantaya koydum, daha doğrusu koymaya çalıştım.
İlk anda bu kadar heyecan yaptıysam, konser bitene kadar ya felç geçirerek ya da ölecektim sanırım.
Telefonu zorla çantaya koyduktan sonra bir kez daha "Gidelim mi?" Dedim.
Ay yoksa, bu kadar heyecandan kararımı değiştirip arabadan ineceğim.
"Nefes alabilirsem." Uğur'un sarf ettiğini sözlerden sonra derin nefes aldığını duydum.
Araba, harekete geçtiğinde derin nefes alma sırası bana geçti. En azından arabada durmayı başardım.
Uğur'un ilk defa araba kullandığını gördüğümden, göz ucuyla yan tarafa baktığımda... Kahretsin, bakmaz olsaydım keşke.
Sonra ne yaptığımı sorgulamadan başımı iyice kendine çevirip, onu inceledim.
Uğur, vücuduna tam yapışan siyah bir gömlek giymiş ve gömleğin ilk iki düğmesini açıp, kendine efsane bir görünüm sağlamıştı.
Altına giymiş olduğu siyah pantalon için onun güzelliğine güzellik katmıştı.
Allah'ım, sanırım ben nefes almayı unuttum.
Bir insan, bu kadar çekici olmak zorunda mı?
Ya da şöyle diyim? Uğur niye bu kadar göz kamaştırıcı ve nefes kesici.
Bakışlarımı anından üstünde çektim. Yoksa gerçekten oksijenlerin bile bana yetmeyeceğini hissedecektim.
Bakışlarım yolu takip ederken dudaklarımdan, isim dışında şu sözler firar etti.
"Sen... Sen de çok efsane olmuşsun."
"Bana diyene bak, kızım sen niye bu kadar göz alıcısın."
"Senin de benden aşağı kalır yanın yok Uğur efendi."
"Eminim ki senin kadar değildir," dediğinde sanırım yolun sonuna gelmiştik.
Çünkü Uğur, arabayı boş bulduğu bir yere park edip, kendi kapısını açtı.
Ben de kapımı açtıktan sonra arabadan inip, bakışlarımı etrafa dolandırdığımda uzaktaki kalabalık dikkatimi çekti.
"Orası mı?" Dedim Uğur yanıma geldiğinde.
"Evet orası, hadi gel geç kalmadan geçelim."
Kalabalığın olduğu yere geldiğimizde güvenliklere bileti gösterip içeri girdik.
Boş araziyi andıran bu alanda neredeyse elli bine aşkın kişi vardı. Ki, bu kalabalık gözümü korkutmadı değil.
Uğur, bileğimde tutup, beni peşi sırada kalabalığın arasından geçirmeye başladı.
Tam ortada bir yerde durduğumuzda Uğur'un eli hala bileğimdeydi.
Kalabalığı hayretle izlerken bir anda alkışlar ve ıslık sesleri havada uçuşmaya başladı.
Başımı o anda sahneye doğru çevirdiğimde hayranı olduğum Yaşlı Amca grubunun sahneye çıktığını gördüm.
Grup, yaptığı kısa konuşmada sonra şarkılarını seslendirmeye başladı.
Yaşlı Amca şarkıya istasyon gibisin ile başladığında dudaklarımdan neşe dolu bir kahkaha firar etti.
Şarkısınn " istasyon gibisin ne paran kalmış ne de kibarlık," kısmında Uğur'a bakarak söylemiştim.
Uğur ise, benim bu tepkime karşı gülmekle yetindi.
Neşe dolu geçen saatimiz grubun ve ben, şarkısını söyleyene kadar sürdü.
Ve ben, şarkısı seslendirmeye başladığında Uğur, elimi tutmaya ve bedenimi bedenine doğru çevirmeye başladı.
Ben, ne olduğunu anlamadan yüzünü kulağıma doğru eğip, sadece benim duyacağım bir ses tonuyla konuştu.
"Oğuz bana, eğer duygularından eminsen ağabey, git konuş dedi. O gün kendimi sorguya çektim. Her şeyi enine boyuna kadar düşündüm ve sonra duygularımdan emin oldum. Ne yapacağım, ne edeceğim derken de sağolsun Berk yardımıma koştu. Ve bana, soru dahi sormayıp "Duyguların senin özelin kardeşim, duygularını besleyen ya da seni duygusuz yapan biri varsa git onunla paylaş her şeyi dedi" ve ben o gün, bir kez daha kendimi sorguya aldım."
Konunun nereye varacağını bilmediğimden içimde hafif bir burukluk oluştu. Nedeni ise muamma.
"Lüle lüle saçlarına
Kızarmamış yanaklarına
Islanmış kurallarına aşık oldum
Ama sana, en çok sana aşık oldum. Herkeste senin gözlerini arayacak, ve her yerde gülüşünü duymayı umut edecek kadar hem de. Öyle bir aşk ki benimki, bir insanı her yerde görebilir misin? Ben, duvarlara yüzünün olduğunu görüyorum artık. Hele bulutlar, bulutlar sanki bir araya toplanmış ve yüzünü bana resmetmiş gibiydi. Yoldan geçerken bile kokunu alma düşüncesiyle küçük adımlar atıyorum. Belki o zaman kokunu daha fazla duyarım diye. Bu... Bu hissettiklerim gerçekten dile getirilmesi zor. Sanki sana destanlar yazsam güzelliğine en önemlisi iç güzelliğine yazık etmişim gibi hissediyorum. "
Uğur'un sizlerin benim, mutluluktan gözyaşı dökmemi ve bu anın bir hayal olmaması için içten içe dua etmeme neden oldu.
Uğur, elini elimden çekip, yüzümü iki elinin arasına aldı.
"Içimde ki tarifi zor duygularım seni her şeyden çok kıskanıyor ama aynı zamanda seni, herkese sevgilim diye tanıtmak istiyor."
Mutluluk gözyaşlarımı parmak ucuyla silip fısıldadı.
"Eğer bu, mutluluk gözyaşı ise bana elini uzat sevgilim, ama eğer bu, üzüntünün yaşları ise beni buraya göm sevdiğim."
BÖLÜM SONU.✨
Bölüm hakkındaki görüşleriniz nelerdir?
Uğur'a ne demeli peki?
Şu ikisinin bebekliği.❤️
Peki kızların bu kadar telaşlı olması, mükemmel ötesi bir arkadaşlık.🕊️
Şimdilik bu kadar, kendinize iyi bakın mutlu, huzurlu ve sağlıklı kalın.🦋
Sevgilerle. 🌹
Spoiler ve alıntılar için;
Instagram& Twitter= Aycelebininhikayeleri
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |