
9. Bölüm
Gözümüzün önünde sarılan, dünya yansa umurlarında dahi olmayacak çift, bizim cırlamamıza bile aldırış etmedi.
Dünya yansa umurlarında olmaz diyorsan, tabi ki sizi kaale almayacak.
İç sesime lanetler yağdırıp, bakışlarımı ilk önce bizim kızlara, sonra Uğur'un tayfasına, en sonunda da Uğur'a çevirdim. Herkes o kadar şaşkın ki, otomatikman bakışlar birbirine çevriliyordu.
Uğur da, ona bakıldığını hissetmiş olmalı ki bakışlarını, Asumanlardan ayırıp benim olduğun tarafa doğru çevirdi.
Tek kaşını ne var dercesine kaldırmış olsa da aslında bunun sadece bir hareketten ibaret olduğu ve onun kaba biri olmadığını biliyorum.
"Berk, aşkım." Diyen sesle bakışlarımızı birbirimizden ayırıp, Asuman'a çevirdik. Daha doğrusu ben Asuman'a çevirdim. O, kime çevirdi bilmiyorum.
"Ya, yiyeceğim seni. Neden bu kadar tatlısın," diyen Asuman ile yüzümü kusmak istercesine buruşturdum. Oğk, bu ne kadar da berbat bir iltifat. Bana göre berbat tabi, diğerlerini bilmem.
kesinlikle berbat.
İç sesim de bana katıldığına göre, diğerleri pekte umurumda değil.
"Kusacağım yemin ederim, bu ne lan?" Semi'nin isyan dolu sesi ile yüzümde bir gülümseme belirdi. Demek ki, bir tek ruhu romantizimden ölen ben değilim.
"Al benden de o kadar, yemin ederim iki dakika tüm duygularım öldü," dedi Sene bize katılarak. Yüzümde ki gülüş daha da genişledi.
Daha fazla bu aşk dolu(!) manzaraya katlanmayacağımı bildiğimden bakışlarımı onlardan ayırıp, birbirlerine kusacakmış gibi bakan Sene ve Semi'ye çevirdim bakışlarımı.
Semi, sessiz olduğunu düşünmüş olmalı ki "Iy, biz bunlarla akraba mı olacağız," dedi. Lakin; Sene aklı başında biri olmalı ki, ikizinin başına vurup "Sus be oğlum," dedi.
Tam o sırada, herkesin merakla beklediği konuşmayı, eniştem olacak olan ama benim bir türlü gözümün ısırmadığı, Berk denen adam yaptı.
"Bu, Asuman. Size bahsettiğim sevgilim."
Konulara Fransız kalmış ve öğrenmeye de hiç merakı olmayan bir öğrenci misali bir köşeye çekilmiş olanları seyrediyordum.
"Merhaba, ben Uğur."
"Ben Sene."
"Merhabalar çok sevgili romantik olmaya çalışan yenge hanım. Ben de Semi, Sene'nin ikiziyim." Bu kibarlığı nerede görsem tanırım.
"Merhaba abla, ben de Oğuz. Uğur'un, kardeşi." Kibarlarla odunlar nasıl ayırt edilir oynat bakalım.
Ay senin kafa gene gitti. Dur da konuya odaklanak.
Sessiz kaldım. Iç sesimle de atışacak değilim. Hele ki bunca kişinin arasında...
Asuman, heyecanla arkasını dönüp bizi gösterdi ve bize gerek kalmadan teker teker bizi Berk'le tanıştırdı.
Berk, beni daha önce hiç görmemiş gibi, usta oyunculuğunu sergileyip elini uzattı.
"Berk," dedi adını tekrardan söyleme ihtiyacı duyarak.
Isteyeme istemeye sol elime poşeti alıp, sağ elimi, el sıkışmak için Berk'e uzattım. Sevmiyorum bu adam ama sevmesem de saygı duymalı ve arkadaşım için rol yapmalıydım. Sonuçta arkadaşlık bu günler için var değil mi?
"Dilan," dedim otuz iki dişimi sergileyip, elimi çekerek. Bakışlarım tam o sırada, Berk'in arkasında duran ve hiç çekinmeden Dilara'ya bakan Sene ile kesişti.
Hadi lan oradan, yok daha neler.
Çaktırmamaya çalışarak göz ucuyla Dilara'ya baktığımda onun da Sene'den bir farkı olmadığını gördüm. Bu Dilara, bir gün başıma/ başımıza iş açacakta hadi hayırlı.
Başımı olumsuz manada iki yana salladıktan sonra başımı gökyüzüne doğru kaldırdım.
Allah'ım sen bana sabır ver. Amin.
"Ya, Berk ağabey. Sen de az değilmişsin ha. Yemin ederim iki dakika odunluktan pamuk şekere transfer ettin," dedi Semi gülerekten. Ah pardon, anırmak diyecektim de, dilim sürtüştü.
"Sen sus lan hayırsız," dedi, Berk. Asuman'ın, saçını okşayarak.
Peki Semi aldırış etti mi? Elbette hayır. Hatta gülüşünü daha da arttırdı. Sıradan gülüşü bir anırma ise, gülüşünü arttırması ne demek siz düşünün artık.
"Yalnız, haksız da değil ha?" Bunu diyen kişi de Oğuz oldu. Biz ise, kızlarla durmuş, öylece ortada dönen muhabbeti izliyorduk. Çünkü, canım arkadaşımız bize, bir sevgilisinin olduğunu söylememişti. E, haliyle biz de bilmediğimiz bir şey hakkında konuşmuyoruz.
"Yok be. Berk, her zaman öyleydi," dedi Asuman sevgilisini koruma içgüdü ile.
Ben konuşmaya odaklanmış, ortada dönen muhabbeti kaçırmamak için kulağımı dört açarken Uğur'un bir anda "Geveze," demesi ve beni göğsüne doğru çekmesi saniyeler sürdü.
Giymiş olduğu tişörtün kokusunu soludum ve ciğerlerimin kokuyu içine nüfuz etmesine izin verdim. Bu koku; meyvelerin bir arada bulunduğunda etrafa yaydığı hoş bir koku gibiydi ama aynı zamanda da değil gibiydi. Ya da ben, saçmalıyordum. Evet evet, kesinlikle saçmalıyorum.
Başımın arkasında, varlığını yeni hatırladığım ellerle gözlerimi açtım. Başımı, hafifçene geriye doğru çektiğimda Uğur'la göz gözeydik.
Uğur, başını eğmiş dikkatlice bana bakarken ben, gözlerinde ki yansımama odaklanmıştım. Etrafımızda ki her şey soyutlaşmış geriye bir tek ben ve o kalmıştık.
Hani derler ya, iki göze de aynı anda odaklanmazsın diye işte o katiyen yalan. Çünkü ben, Uğur'un iki koyu kahverengi gözlerin odaklanmıştım. Küçük bir an da olsa yüzümde bir tebessüm oluştu. Anlamını bilmediğim bir tebessümdü bu... Güzel ve farklı hissettiren bir tebessüm.
"Çocuklar, su dolusu bolunu sana doğru atıyorlardı," dedi kısık bir ses tonuyla. Uğur, açıklama yaparken ben ne mi yaptım. Aval aval yüzüne bakıp başımı salladım.
Lütfen beni bu salaklığımdan dolayı tebrik edin.
Siz göre iki dakika süren, benim içinse iki saniye süren bu küçük bakışma eylemini bozan Esra'nın sesi oldu.
"Kusura bakmayın, bakışmanızı bölüyorum ama ben Dilan'ı alsam. Sonra siz bakışmak için randevuleşseniz. Çünkü biraz daha kalsak, Dilan'ı artık bakacak bir gözü bile olmayabilir." Rüyadan uyanmış gibi hızlıca kendimi Uğur'un kollarında ayırdım. Bildiğiniz iki sezonluk Hint bakışma sahnesi çekmiştik.
Bundan sonra, annem Hint dizisi izlediğinde göz ucuyla bile bakmayacağım. Belli ki bende yan etki yapıyor. Evet, evet. Kesinlikle bende yan etki yapıyor.
Esra koluma girip "Haydiyin, Hatice abla ayağımıza gelip bizi çiğ çiğ yemeden eve varmamız lazım, " dedi çekiştirerek. Yere düşen poşeti elime aldıktan sonra yürümeye başladım. Kızlar, Esra'nın ses tonunda ki ciddiyeti anlamış olmalılar bizim arkamız sıra gelmeye başladılar. Birbirine, içi su dolu balonu fırlatan çocukların arasında dikkatlice geçsek de ben, hala sarhoş gibiydim. Güneş mi çarptı acaba.
Güneş çarpmadı ama belli ki Uğur çarpmış dedi çok sevgili iç sesim.
Esra'yla birlikte, sessiz sedasız yürürken Zeynep, diğer tarafıma geçerek koluma girdi. Ve bir tek üçümüzün duyabileceği bir ses tonuyla "Uğur denen çocuk niye bizimle geliyor?" Dedi. O an aydınlanma yaşadım. Bizi neden takip ediyor? Ve neden bana geveze dedi? Ne gevezeliğimi gördü canım? Gevezeymiş. Hah, gevezeliğimi yesinler anasını satim.
Beni deli ediyorlar. Sinirmi altüstü ediyorlar.
Daha dur, seni divane de edecekler canım.
Canını sevsinler senin iç ses.
"Ay, bu çocuk çatlak çıkmasın?" Dedi Esra konuyu şakaya vurarak. Oysaki komik değildi.
İkisinin de kolundan çıkıp, arkamı döndüm. Uğur'un bakışları anlık olarak bana çevrilse de gözlerini kaçırdı. birkaç dakika boyunca olduğum yerde durup, Uğur'un yaklaşmasını bekledim.
Uğur, yanıma geldiğinde birlikte yürümeye başladık. Iki dakikalık bile olsa aramızda oluşan bu sessizlik canımı sıkmıştı. Onun tabiri ile geveze değilim, sadece bazı zamanlar sessizlik beni boğuyor tıpkı şu an olduğu gibi.
"Neden bizimle geliyor?" Dedim. Amacım hem sessizliği bozmak hem de merakımı gidermekti.
"Annem sizde diye?" Verdiği cevapla istemsizce kahkaha attım. Vah ya, demek Uğur ana kuzusu.
"Annenin, dizinin dibinde mi oturacaksın?"
"Yok, annem çağırdı. Bir adam bize buraları gezdirerekmiş."
"Niye?" Dedim tek kaşımı merakla kaldırarak.
"Buraya yeni geldiğimiz için ve hiçbir yeri bilmediğimiz için olabilir mi?" Dediğin dudak büzüp omuz silktim.
"Nevigasyon diye bir şey var."
"Nevigason değil, navigasyon ve ben de biliyorum navigasyonun olduğunu." Dedi eğlendiğini belli eden bir tınıyla. Bir harfe de takılacak değiliz değil mi? Hem ne var canım? Bence, a ve e harflerinde karışıklık olabilir.
"Hahaha, komik şey seni."
Bundan sonrası suskunluk yemini. Apartmanın önüne kadar, hatta binadan girip, kendi katımıza çıkana kadar konuşmadık.
Kızlar ve Uğur'la birlikte kapının önünde durup, Asuman'ın zile basmasını bekledik. Asuman, zile bastıktan hemen sonra kapı Dilara'nın annesi tarafından açıldı.
"Ay kuzularım, geçin geçin. Hatice bizi helak etti."
"Şimdi nasıl?" Dedim kısık bir ses tonuyla.
"Vallahi ateş saçıyor," dediğinde sessizce ayakkabılarımızı indirip içeri geçtik. Kızlar temkinli adımlarla içeri girdiğinde ben de arkamı dönüp kapıyı kapatacaktım ki Uğur'un hala kapının önünde durduğunu fark ettim.
"Gelmeyecek misin?" Dedim kısık bir ses tonuyla.
"Yok," dedi ve ekledi; "Sana zahmet annemi çağırır mısın?"
"Bana zahmet de, ben senin anneni nereden bilebilirdim?" Haklıyım şimdi. Bana, annemi çağır diyor da, ben Uğur'un annesini hayatımda bir kere bile görmedim. Içeri geçince teker teker yüzlere bakacağıma burada dururum daha iyi.
"İkbal, adıyla seslensen yeter," diyince içeriye doğru "İkbal teyze, bakar mısın?" Diye bağırdım. Bu bağırmanın bir tık üstü olabilir.
"Teşekkür ederim."
"Rica ederim." İçeri gireceğim zaman onun sözleri ile durdum.
"Kitap seçimlerin güzelmiş." Bir yüzüne bir de elimde ki poşete baktım. Ne demeliyim şimdi. Teşekkür ederim ya da zaten öyle diyip hava mi atmalıyım.
"Kitaplarla aram iyi değil, öylesine aldım. Ne zaman okurum onu bile bilmiyorum- ki seveceğimi de sanmıyorum," dedim dürüstçe. Ben ki her kitap sınavlarında arkadaşlarının çıkardığı özetlere göz ucuyla bakan. Aldım diye kitap mı okuyacağım. Sanmam.
"Okuduktan sonra bunun üzerine bir konuşalım," dedi kendinden emin bir tavırla. Duruşu ve ses tonunda ki çok bilmişlik sinirmi bozdu.
"Ne malum, belki otuz sene sonra okuyacağım," dedim çarpık bir gülüşle.
"Otuz yıl sonra mı? Peki, ya zamana kadar ben ölürsem."
"O zaman sözüm olsun, otuz yıl sonra ölmezsen ve eğer beni görür ve tanırsan sana kitap hakkında ki düşüncelerimi bütün samimiyetimle anlatacağım."
"Unutmam çünkü..."
Çünkü annesi geldi.
"Oğlum, ay kusura bakma yavrum ya. İçerde koyu sohbete dalmıştık. " Dedi annesi olduğunu yeni öğrendiğim kadın.
Ben size Uğur'un kadın hâli diyeyim siz nasıl olduğunu tahmin edin artık. Boyu bile neredeyse Uğur'la aynı. Hele göz rengi ve burun şekli. Beni tıp demiş burnundan düşmüş değimi varya. Hah, işte o tam olarak Uğur için geçerli diyebiliriz.
Uğur, elini annesini giydiği şala doğru götürüp, şalın bir ucunu burnuna doğru yaklaştırdı. Bir an aklımdan sümkürecek mi acaba? Sorusu geçse de bu düşünceyi anında def ettim.
"Cennet kokulum, melek annem benim," dedi ilk önce annesinin şalının ucunu sonra da alnını öperek.
"Sırnaşma hemen," dedi annesi gülerek. Vay be, bir elalemin annesiyle geçimine bakın bir de benim annemle geçimime. Harbiden vay be.
Daha fazla onları rahatsız etmek istediğimden sessizce bir iki adım geriye çıktığımda annesi bana döndü.
"Dilan'ım," dedi oğlunun kolundan kurtulup, adeta uçarcasına yanıma gelip beni, kollarının arasına alarak. Ne oluyor ya? Bugün de herkesin bana sarılası varmış ayol.
Uğur'un bize gülerek baktığını gördüğümde ona dil uzatıp İkbal Teyzeden ayrıldım. Ve tıpkı onun gibi, neşeli bir ses tonuyla "İkbal Teyzem," dedim dişlerimi gösterecek şekilde sırıtarak.
"Nasılsın, yavrum?"
"Iyiyim teyzem sen nasılsın?" Ne ara teyzem olduysa.
"Çok şükür kızım, çok şükür." Dedikten sonra durup beni iyice süzdü ve "Hatırladın mı beni?" Dedi gülerek.
Nereden hatırlayabilirim ki şimdi ben? Gören de o beni büyüttü sanacak.
Uğur'un hala bize baktığını gördüğümde bozuntuya vermeden "Aşk olsun teyzem ya, ben seni hiç unutur muyum?" Dedim gülerek. Benimle birlikte de Uğur güldüğünde ona ters bakış attım. Uğur'a, ters bakış attım. Anında kendine çeki düzen verdi.
"Öyle mi, ay çok sevdim," dedi. O'na yalan söylediğim için kendimi kötü hissettiğimden hemen yanlarından ayrılmaya karar verdim.
"Şey... Özür dilerim, müsaadenizle ben odama geçiriyorum," dedim. İkbal teyzeye yalan söylediğim için özür dilesem de bunu ne yazık ki bilmeyecekti. Ama gerçekten çok üzgünüm.
"Tabi kızım tabi," dediğine hızlıca arkamı dönüp odama geçtim.
Elimdeki poşeti gelişi güzel yatağa attıktan sonra yatağa oturup derince ofladım. Zoruma giden şey yalan söylemiş olmam değildi. Zoruma giden, yalan söyleyerek birini mutlu etmemdi. Oysa ki dürüstçe hayır cevabını verseydim ne olacaktı sanki.
Allah'ım, lütfen sen bana akıl, fikir ve çokça sabır ver. Amin.
Varlığını unuttuğum telefonun bildirim sesini duyunca hızlıca yerimden sıçradım. Dalgınlıktan olsa gerek, telefonun üzerine oturmuştum.
Oflaya puflaya telefonu elime aldığımda direkt Whatsapp'a girdim. Çünkü mesaj, bizim gruptan gelmişti.
Söz, aramızda.
Gökhan ağabey: Bücürler, hayırdır sesiniz çıkmıyor?
Zeynep: Duyan da bunu diyen kişinin konuşkan olduğunu sanacak.
Esra: Çok haklı valla.
Asuman: +Sonsuz
Dilara: Haklılar beyler.
Gökhan ağabey: Anam sizde. Ne uzattınız ya, altı üstü bir şey sordum.
Mami ağabey: Oğlum hata sende. Hanımlar milletine bir şey mi sorular ya.
Esra: Siz erkekler milleti de anca hanımlar milletini kınayın. Sanki siz meleksiniz?
Mami ağabey? Pardon, neyimiz gördün?
Esra: Yanlış soru, çünkü senin 'Ne doğrumuzu gördünüz ki?' demen gerekirdi.
Mami ağabey: Neden miş o?
Esra: Kıyamam bir de soruyor ya. Dönüp bir çevrenize ve kendinize bakın Mehmet bey. Yaptığınız tek iyi şey yok. Ağzınızın çalıştığı kadar keşke karakterleriniz de çalışsa.
Dilara: Doğru, ne pislikler varsa hepsi siz erkeklerin başının altından çıkıyor.
Mami: Hayda! Ben ne yaptım ya. Konuşmak için konu açtım ama sonumuz bataklık oldu.
Konuşmaları hızlı hızlı okuduğumda, Uğur'ları gezdiren kişilerin aslında ağabeylerimin olduğunu anladım. Nereden öğrendin, sen müneccim misin derseniz? Hayır hiçbir şey değilim.
Canım ağabeylerim, gruba attıkları Uğurlarla olan fotoğraftan anladım onları gezdirdiklerini.
"Dilan!" Annemin bağırış sesi ile telefonu avucumun içine alıp hızlıca odamdan çıktım ve salona geçtim. Mübarek salon salon değil de mahşer yeri gibiydi.
Anneme baktığımda başıyla komşularla selamlaşmama dair işaret verdi.
"Hepinize merhaba, malum covid daha yeni bitti. Ne olur ne olmaz tedbiri elden bırakmamak gerekiyor değil mi? O yüzden de ben uzaktan hepinizin ellerinden öpüyorum," dedim onlara havadan öpücük göndererek. Vallahi herkesle teker teker selamlaşmaya üşendim.
"Merhaba yavrum," dedi Zeytin teyze. Bazıları samimiyetle selamıma karşılık verirken bazıları, mırın kırın edip burun kıvırdı.
Ay ben size bayılıyorum zaten. Burada asıl burun kıvırması gereken kişi benim.
İkbal teyze ve Zeytin teyze yana kayıp, benim için aralarında yer açtıklarında kızlarla göz göze geldim. Dördü de haince bana bakıyorlardı. Ama ben anlarım o bakışların altında ki manayı.
Ayaklarımı sürüye sürüye İkisinin yanın gidip ortalarına oturdum.
"Kız Hatice, senin kızın diğer kızların da maşallah'ı var." Diye başlayan konuşma.
"Nur'un kızı kaçmışla." Devam etti.
Biz de kızlarla bıkkınca oturup bizi ilgilendirmeyen konuları dinlemek zorunda kaldık.
Konuşmalara odaklanmış iken İkbal teyzenin telefonun çalınması ile bakışımı o tarafa çevirdim. Herkes pür dikkat kaçırılma olayını dinlediği için İkbal teyzenin çalan telefonu kimsenin umurunda değildi.
İkbal teyze, yanında bulunan çantasında alelacele telefonu çıkardığında yere bir şey düştü. Sanırım bir fotoğraf karesiydi.
O'na, fotoğrafın düştüğünü söyleyeceğim vakit hızlıca arkasını dönüp salondan çıktı. Zeytin teyzenin bakışları üzerime çevrilse de aldırış etmeden eğilip fotoğrafı aldım. Fotoğrafın ön yüzünü çevirdiğimde Uğur ve Oğuz'un, büyük ihtimalle birkaç ay önce, çekilmiş fotoğrafları olduğunu fark ettim. Daha önceye de ait olabilir tabi. Bu da bir ihtimal.
"Ben şunu İkbal teyzeye verim," diyerekten ayağa kalktım. Zeytin teyze ve birkaç teyze daha başlarını salladığında hızlıca salondan çıktım. Holde kimsenin olmadığını fırsat bilerek fotoğrafı telefon kılıfının arkasına sakladım. Çok yanlış hatta baya yanlış bir şey yapıyorum farkındayım ama neden böyle bir şeye kalkıştığımı inanın ben de bilmiyorum.
Bu yaptığım kesinlikle aptallıktı. Fotoğrafı tekrardan telefonun arkasından çıkaracağım zaman İkbal teyzenin incecik sesini duydum.
"Ay kızım ne oldu sana? Yüzün kireç gibi olmuş,"
Ne olmadı ki, sanırım az önce bir şey çaldım.
BÖLÜM SONU. ❤️
Bölüm hakkındaki görüşleriniz nelerdir?
Uğur ve Dilan arasında ki ilk etkileşimi nasıl buldunuz?
Uğur'un annesini sevdiniz mi?
Peki Dilan'ın fotoğrafı alması?
Sizce ilk kim aşık olacak?
Şimdilik bu kadar, kendinize iyi bakın, mutlu, huzurlu ve sağlıklı kalın.
Sevgilerle. 🦋
Instagram& Twitter= Aycelebininhikayeleri
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |