

Selamün aleyküm millett 🐋 ✨
Açıkçası özellikle bölüm sonu çok spontane oldu asla belirlenmiş bişey değildi, içimden geldiği gibi yazdım 🎀
Bölüme geçmeden önce, unutmayın bunlar Kuzey ile Ceren arasında son romantik sahneler olacak muhtemelen çünkü ileride çok daha farklı şeyler olacak dhdhdhhd 🌝
Yeni karakterimiz nihayet gelecek, bakalım sevecek misiniz 👀
Keyifli okumalarr 😻
...
Bölüm 16: Dolunay..
~Bu gece dolunay vardı..
...
~Ceren Korkmaz
Doğru mu duymuştum ben ?
“Ceren..Bana İslamı anlatsana..”
Bana İslamı anlatsana..
O bana ilk kez Ceren demişti..
Rüzgar esiyordu hava çok güzeldi ve o bana İslamı anlatsana demişti.
Bana bakıyordu,benden bir cevap bekliyordu.
“Kuzey..Ben..”
“Oo gençler nerelerdesiniz yaa?” diye bir anda mükemmel atmosferin içine dalan Baran daha da yakınımıza gelmeden önce hızlıca cevapladım.
“Anlatırım!”
Baran yanımıza gelince ikimize de tip tip baktı.Kuzeyse bana gülümsedi.
“Burda ne oluyor?” diyen Baran varlığını bir kez daha hatırlatırken gözlerim Tuanayı aradı.O da yanımıza gelmişti.
“Bende onu soracaktım,bir anda ortadan kayboldunuz,hayır yani..İkinizi de bilmesem kuleye beraber çıkmak için yaptınız sanacağım, gerçi siz efsaneye inanmıştınız, dimi..” Diye konuşurken Baran ve Tuananın füze gibi bakışlarıyla karşılaşınca cümlem yarım kaldı.
Bu ikisinin bakışı bile ne ara benzemeye başlamıştı?
İki ateşin ortasında kaldığımı anlayınca hızlıca bir bahane üretmeye çalışsam da aklıma hiçbir şey gelmedi ama neyseki Kuzey beni kurtardı.
“Aynen ya,sizi bulamayınca çıktık biz de, nasıl manzara mükemmel değil mi?” Dedi.
Diksyonu bile çok güzel çocuğun (iç ses)
Abartamasan mı iç ses?
“Haliç zincirinde biraz sohbet ederken gecikmişiz,şu arka tarafa bakmaya gidiyoruz geliyor musunuz?” Diye sordu baş parmağıyla gerisini işaret ederek.
Bir anda “Fotoğraf çekiyoruz birazdan geliriz.” Dedim.
Resmen onunla yalnız kalmak için.. (iç ses)
Hayır,şu islam meseline açıklık getirelim diye şey ettim.
Bence sürekli konuyu açıp darlamayalım ki soğumasın (iç ses)
Doğru, anlaştık o zaman.
Kuzeye baktım, gülümseyerek manzaraya bakıyordu.İlk kez bu kadar uzun bir süre gülümsüyordu.
Ne diyorum ben ya?
Kendine gel Ceren saçmaladın iyice.
Bende iyi bir gözlemciydim..
Ondan yani.
Tabi ki yani tabi ki. (İç ses)
“Şuraya sevdiğim kız yerine senle çıktığıma inanamıyorum.” Dedi yan tarafa doğru gelen Evren.
Yanındaki Selin “Sevdiğin kız mı var da benim haberim yok ?” Diye çantasını koluna vudu.
“Yok,ama olabilirdi,olunca onu mutlaka buraya getireceğim.” Dedi manzaraya bakan Evren.
“Saat kaç? Toplanma vakti geldi mi?” Diye sordum Kuzeye.
Kol saatine bakarak “Evet insek iyi olur.” Dedi.
Ama gitmeden önce sağ elinin işaret ve orta parmağını alnının kenarına doğru götürerek ve sonra da manzaraya doğru selam vererek mırıldandı.
(Asker selamının daha kenardan halini düşünebilirsiniz şu tarz;


(Fotoğraflar yapay zekadan bu arada)
..
O hep böyle selam veriridi,yolda tanıdık görünce bile,sadece özel insanlara böyle yapardı.Yanlış bilmiyorsam gol sevinci de bu tarz birşeydi.
İstersen kahvaltıda ne yediğini de söyle tam olsun cv’sini döktün çocuğun (iç ses)
Abartma iç ses cozuttun gene.
Aşşağı gitmek için herkes toparlanırken kısık sesle mırıldandığı şeyi bir tek ben duymuştum...
“Bir gün sana sevdiğim insanla geleceğim Galata...”
***
“Kaç dakika kaldı ölmek üzereyim.”
Nihayet Galata Kulesinden sonra iftar yapacağımız mekana varmıştık.
“Tuana ne kadar kaldı Gökhan ruhunu teslim edecek de yanımda.” Dedi Emre bitik bir halde.
Hepimiz çok yorulmuştuk, oruçluyken gezme fikri o kadar da mantıklı değildi sanki.
“Daha 25 dakika var.” Dedi kol saatine bakan Tuana.
“NEE!” diye bir ses yükseldi bütün masadan.
Ama haklıydık! Madem daha 25 dakika vardı neden boş midelerimizle erkenden oturmuştuk restorant masasına?
“Kusura bakmayın gençler,Serkan hocanızla bu kısmı hesaba katamadık.Başka gidecek yer ayarlamadığımız için erkenden buraya geldik.Gerçi hediyelik eşya satan dükkanlarda durmayı teklif ettik ama bir çoğunuz aç ve yorgun olduğu için hâliyle istemediniz.” Dedi Beste hoca masadaki herkese, Serkan hoca da onu başıyla onayladı.
Fitnat hocanın tabi ki dünya umrunda değildi kindılına gömülmüş kitap okuyordu.
“Estağfurullah hocam, asıl biz teşekkür ederiz bugün için,bizim için o kadar duraklar ayarlamışsınız.” Dedim hemen.
“Kesinlikle hocam, bişey olmaz hem nefsimizi terbiye ediyoruz.” Deyip güldü Emre.
Bütün sınıf onayladı.Beste hocam gülümsedi.
Bu kadın çok güzel gülüyor ya!
Serkan hocam çok şanslı (iç ses)
Daha ortada bir şey yok dur.
Olucak ben diyim (iç ses)
“Hocam bari menü istesek ne yiyeceğimizi seçsek.” Dedi diğer sınıftan İrem.
“Olur, herkes karar verir şurda QR kodu var sanırım.” Diyince Beste hoca,herkes telefonlarına sarıldı.
“Menü demişken.” Dedi Hilal çantasına davranarak. “ Dün poğaça yapmıştım evdekiler gidince kaldı,yer misiniz bilmiyorum ama evde bayatlamasın diye getirdim.” Dedi çantasından çıkardığı saklama kabını masaya koyarak umursamaz bir şekilde.
“Yeizz yerizz zaten aşırı açım şuan dünyaları bile yerim.” Dedi diğer sınıftan Taha.
Hepimiz aç olduğumuz için bir anda poğaçalarla ilgilenmeye başlamıştık.
“Ooo neli yaptın?” diye sordu Gökhan.
Kaptan bir poğaça çıkarıp ikiye bölen Hilal “Al kendin bak” diyerek Gökhana poğaçayı gösterdi.
“Oo peynirli ve maydonozlu, severiz,zaten şu halde pırasa bile yerim.” Dedi Gökhan mutlulukla.
Eyvah ki ne eyvah.
Ben maydonoz yiyyemiyorum ki.
Ama Hilale ayıp olmasın diye yemem gerek.
O şeyi nasıl yiyeceğiz (iç ses)
Bilmiyorum ama umarım küçük doğranmışlardır..
“Niye öyle diyorsun Gökhan pırasa gayet lezzetli bir yemek.” Dedi Beste hoca.
“Hocam Dünya üzerinde pırasaya lezzetli diyen ilk kişi sizsiniz sanırım.” Deyip güldü Gökhan.
“Sanırım ben de oyumu Gökhandan yana kullanıyorum Beste hocam, pırasa yiyyemiyorum bir türlü.” Dedi Serkan hoca.
“Ama yaa,yok mu hiç pırasa seven?” Dedi Beste hoca.
Herkes birbirine baktı.
“Ben arada yiyyorum ya ,bence o kadar kötü değil.” Dedi diğer sınıftan Nisa.
“Helal sana Nisa kap vitaminleri.” Diyen Beste hoca Nisa ile çak yaptı.
“Otta ne vitamini hocam yaa.” Dedi Taha.
“Pırasa içerisinde potasyum, kalsiyum, fosfor, demir, magnezyum, iyi bir diyet lifi, B6 Vitamini, A Vitamini, C vitamini, K Vitamini ve iyi bir folat kaynağı bulundurur.” Dedi Tuana ciddiyetle ve ekledi. “Ama maalesef bende pek yiyyemiyorum.”
“Abi kız gene şaşırtmıyor, ayaklı arama motoru resmen.” Dedi Baran.
Çaprazımda oturan Kuzey “Umarım Tuana bunu bir iltifat olarak görür de gene rezil olmazsın be oğlum.” Diye mırıldandı.
Ben cam kenarındaydım, o benim çaprazımdaydı;solumda Nazlı,sağımda Melis vardı,Tuana Nazlının yanında Baranın karşısındaydı,masa upuzundu bizim tarafımızda Beste hoca ile Serkan hoca da vardı.Karşı tarafta;Baran, Emre,Gökhan, Fitnat hoca falan vardı, diğer sınıf bizim sınıfa biraz uzak kalmıştı.
“Ben Pırasayı sadece börekte felan yiyyorum,yemeğinin tadı pek bana göre değil ya.” Dedi Kuzey.
Kuzey pırasa yemeği sevmiyor.
Pekala bu gerekli bilgi ne işimize yarayacak?(iç ses)
Ee bilmem, sonuçta sadece gözlem yapıyorum herkese karşı aynı.
Şüpheli (iç ses)
Değil iç ses zaten çok açım ya sus nolur.
Gözlüğünü çıkaran Fitnat hoca kısa bir süre sohbete katılarak “Pırasa yiyyin çocuklar besin değeri oldukça yüksek,ileride benim gibi gözlük kullanmak zorunma kalmazsınız.” Dedi kendine has ‘işte benim dediğim’ bakışı ve gülümsemesi yaparak.
Ne yani?
Defne,Tuana,Berra ve diğer gözlük kullananlar neydi o zaman?
Hoca resmen pot kırmıştı!
“Sanırım bunlar pırasa yemiyorum diye.” Deyip güldü Emre.
Tam o sırada da garson siparişleri almaya gelmişti.Zaten mekan da iyice kalabalıklaşmıştı, gürültü çok fazlaydı.
İster istemez çaprazımdaki Kuzeye döndü bakışlarım, düşünceli görünüyordu ve sessizdi.
Acaba konuştuklarımızı mı düşünüyordu?
Peki ya ben doğru anlatabilmiş miydim İslamı? Veya anlatabilecek miydim?
Belki de sadece acıkmıştır çocuk (iç ses)
10/10 tespit iç ses ben bunu nasıl düşünemedim.
Gör bak analar neler doğuruyor. (İç ses)
İçimdeki Tuana şuan mantıksal olarak seni bi annenin doğuramayacağını istatiksel bir şekilde sana sunmak istiyor ama hem kalbin kırılmasın hem de çok açım üşendim.
Ne kırılması canım bükülme özelliğim bile var benim. (İç ses)
Ah bee bugün de sana yakıyoruzz iç ses ama yakamıyoruz çünkü hem oruçluyuz hem de kokusu iğrenç ayrıca ben kullanmıyorum,ama şu pencere kenarındaki amca orucunu sigara ile açacak gibi duruyor o bizim yerimize yaksın.
Maşallah iftara dakikalar kala zaman geçsin diye benle bayağı muhabbet ettin. (İç ses)
İyi gidiyorum.
Herkes siparişlerini verdikten sonra heyecanlı bekleyiş başladı.
“Son 9 dakika.”
“Yemin ediyorum Çin işkencesi az bunun yanında ya.”
“Abartma abi açlıktan iyice saçmaladın.”
“Yalnız ben hala sabah yiyyemediğim son lokmayı düşünüyorum, aklımda kaldı valla.”
“Ee yeseydin.”
“Kanka ezan okundu ezaaan elimdeki lokma ile bakıştık...Ama bilirsiniz işte bazı aşklar yarım kalmalı..”
“Ne dramatize ettin be oğlum.”
“Kaç defa söyledim Barana,tamamen piskolojik diye, ama dinlemedi tabi.”
“Tuana ciddiydim bak ama.”
“Son 6 dakika.”
Rastgele her kafadan bir ses çıkıyordu ve random biri ara ara dakika bilgisi veriyordu.
Tek sorun buranın bu kadar kalabalık ve gürültülü olmasıydı,iftara dakikalar kaldığı için herkesete bir telaş vardı.
Ve ben bütün bu hengamenin içinde en güzel vakti kaçırmamalıydım.
Ellerimi açtım ve Ona içimden geldiği gibi dua ettim.Dudaklarımdan dökülen fısıltıya engel olmak istemedim.
“Allahım,ileride seveceğim adamla Galata Kulesine gelmeyi ve böyle bir Ramazan günü beraber yan yana sana dua etmeyi nasip eyle.”
Amin..
Dualarıma devam edeceğim sırada telefonuma bildirim geldi.
Kuzeyden.
Kuzey: Dua mı ediyorsun?
Siz; Evet,hadislerde iftardan önceki bu saatlerin çok önemli olduğunu ve oruçlunun duasının kabul olduğunu söylüyor Peygamber efendimiz (a.s.)
Siz: Sende et istersen 🌝
Mesajı yazar yazmaz neden bakmadı diye düşünürken zaten dua ettiğini görünce hemen mesajımı sildim.
Dua ederken çok yakışıklı (İç ses)
İman güzelliği felan demek istedin sanırım iç ses art niyet aramak istemiyorum.
Tabi efendim tabi (İç ses)
Gözlerimi resmen Kuzeye dikmiştim.
Acaba ne için dua ediyordu.
Peki bu bizi ne kadar ilgilendirir? (İç ses)
Duasını bitirdiğinde ela gözleri ile göz göze geldik bana gülümsedi ve sadece benim görebileceğim şekilde eliyle ‘tamam işareti’ yaptı
(👍🏻bunu çok tatlı bir şekilde düşünebilirsiniz shdhhd)
Bende ona gülümsedim ve aynı işareti yaptım.
“Dua saatini değerlendirin çocuklar.” Diyen Fitnat hocayla herkes dua etmeye başladı.
Ve nihayet ezan okundu.
“ALLAHIM SANA ŞÜKÜRLER OLSUN YARABBİM!” Diyen Emre ezan sesini duymayanlar için küçük bir (!) duyru yapmış oldu.
Herkes orucunu açınca beklediğiniz siparişler tahminimizden erken geldi.
SİZİ YİYECEĞİM CANLARIM!
Bunu önündeki bir adana kebaba söylemen ne kadar da acı... (İç ses)
Ne yapalım abi yemeyelim mi?
Vejeteryan bacılarının gözü yaşlı... (İç ses)
Neyseki vejeteryan bacım yok.
Böylece herkes yemeklerine gömüldü ve ezandan sonraki ilk 10 dakika midelerimizi doldurduğumuz için sessizce geçti.
Ama sonra herkes yanındakiyle hararetli bir muhabete girişti.
Ah Hilalin poğaçaları..
Yemem gerek.
Maydonozlu..
Poğaça kabı hem karşımızda hem de uzağımızda kalmıştı.Bu yüzden sağımdaki Melisten rica ettim ama o kadar çok gürültü vardı ki yanındaki Aylinle konuşan Melis beni duymadı bile.
Bende poğaçalara en yakın olan Kuzeye doğru baktığım sırada o da bana baktı.
“Poğaçaları uzatır mısın Kuzey?”
Normalde Kuzey dediğimde illaki duraklardı ama bu seferki duraklamasına başka bişey sebep olmuş gibiydi.
Bir anda gözlerime baktı ve “Sen maydanoz sevmezsin ki.” Dedi.
...
Biliyordu.
Tuananın bile bilmediği bu detayı nasıl biliyordu..
Gözlerimi ela gözlerinden çekerek gülümsedim, çaprazımda olduğu için burdan konuşamazdık bende hemen telefonumdan mesaj attım.
Siz: Nerden bildin?
Siz: Maydonoz sevmediğimi
Kimse bilmiyordu ki.
Kuzey: Sadece tahmin etmiştim genelde yemiyorsun
Kafamı kaldırdığımda bi an göz göze geldik.Gözlerimi çekip hemen tekrar yazdım.
Siz: Kimse bilmezdi şaşırdım
Siz: Teşekkür ederim insanların hakkımdaki küçük detayları unutmamasını seviyorum
Kuzey: Etme.
Kuzey: Sevmediğin halde neden istedin?
Siz: Bugüne kadar kimsenin fark etmemesi bu yüzden,kimseye söylemedim yemediğimi, ayıp olur,üzülür kalbi kırılır ,ben yerim bişey olmaz
Cevap beklerken Kuzeyin bana poğaça kabını uzattığını gördüm, teşekkür edip bir tane aldım.
Bir ısırık aldığım sırada telefonumun ekranına düşen bildirim gülümsememe sebep olmuştu.
Kuzey: Dünya hassas kalpliler için cehennemdir
Kuzey: Afiyet olsun
Tam içim giderek teşekkür ettiğimi yazacaktım ki Melis bi anda bana doğru bakıp “Oo kiminle yazışıyorsunuz Ceren hanım iftar sofrasında bu kadar önemli? Enişte beyle ne zaman tanışıyoruz?” dedi.
Hemen telefon ekranımı kapatıp ona döndüm “Uyu rüyanda gör enişte beyini, Hilalin poğaçalarından yedin mi? Enfes.” Dedim kabı Melise uzatarak.
Sonra da büyük bir iştahla poğaçayı yerken “Eline sağlık Hilal mükemmel olmuş.”Dedim.
Ama midem tam tersini söylüyordu.
Poğaçalarda sıkıntı yoktu ama maydonoz resmen beni çıkar diye bağırıyordu.
Tamam ama kapat şu konuyu küçücük bir şey zaten hemen biter (iç ses)
Emret ablam?
Ablam demişken aghh
Yazmayı unutmuştum.
Siz: CANİM ABLAM SULTANİM İFTAR YAPTIK SANA DA AFİYET BAL OLSUN BURDAN DA FATİH CAMİSİNE GEÇİCEZ 💞💞💞
Yalakalık denince akla hemen Ceren gelir Ceren Ceren Ceren (İç ses)
SUS.
Son lokmalarımı sahte bir iştahla yerken telefonuma bildirim geldi, ablamdan değildi.
Kuzey: O kadar iştahla yiyorsun ki bir an maydonoz sevdiğini düşüneceğim wokdgshdhgd
Siz: Nolur çaktırma zor yutuyorum zaten 😭😭
Kafamı çevirip baktığımda mesajıma gülüyordu.
Gülme be pislik ne kadar acı verici biliyor musun (iç ses)
İlk kez benden yanasın şaşırdım.
Sadece maydonoz sevmiyorum (iç ses)
Sanki hayatında yemişsin gibi Allah’ım ya.
“Yemek bitiş duası yapmak isteyen?” Diye sordu Baran,masanın diğer ucundaki Fitnat hocanın sözlerini bize ileterek ve kocaman bir sessizlikle beraber gözler bana döndü.
Ne yani?
Ordan bakınca hoca gibi mi gözüküyorum?
“Neden bana bakıyorsunuz?” Dedim bir anda.
“Çünkü burda dua etmeye en uygun kişilik sensin abisi.” Dedi Baran.
Ne alakası var sadece muhafazakar olmaya çalışan insanlar mı dua ediyor demek yerine Fitnat hocaya baktım,o da başıyla onayladı.
“Elhamdü lillâhillezî et’amenâ ve sekânâ ve cealenâ müslimîn Elhamdü lillâhi hamden kesîran mübâreken fîhi, ğayra mekfiyyin, ve lâ müveddein ve lâ müsteğnen anhü Rabbenâ.,”
“Aminn.”
Ama bir anda türkçesini hatırlayamadım neyseki Fitnat hoca başka bir türkçe dua yaparak beni kurtardı.
“Bu yiyeceği bana yediren ve tarafımdan hiçbir güç ve kuvvet olmadan bunu bana rızık kılan Allah’a hamdolsun”
“Aminn.”
***
~Kuzey Erez Arsal
İftardan sonra Teravihi Sultan Ahmette kılıp araca binmiştik,herkesin çok uykusu vardı.
Bende yolun yarısında uyumuştum.
“Oldu olucak sahuru da beraber yapalım?” Dedi diğer sınıftan Taha.
Saat epey ilerlemişti, çok uzun süredir trafikte kalmıştık.
Herkes ailesine geciktiğimizi bildiriyordu.
Ben hariç.
“Kusura bakmayın gençler gerçekten saatin bu kadar geç olacağını tahmin edemedik, hepinizin ailesine özür mesajı atıyorum.” Dedi Beste hoca.
Bir kaç kişiden itiraz sesleri yükseldi.
“O kadar da önemli değil bence hocam sonuçta iftar dedik zaten geç saatlere kalacak bişey.” Dedi Aylin.
“Bu konuda bende Ayline katılırım Beste hocam, gençlerin hepsi artık yetişkin sayılır, aileleri de bu konuda bizi anlayışla karşılayacaktır.” Dedi Serkan hoca.
Herkes başını salladı.
“Tuana ne kadar kaldı?” diye sordu Baran,o da tükenmiş bir haldeydi artık.
“Şehrin sınırlarına girdik sanırım, yakında okula varırız.” Dedi Tuana ve tüm servis oh çektik.
Dediği gibi de oldu,çok geç saate de olsa nihayet okul bahçesine gelmiştik.
Bir kaç kişinin ailesi onları almaya gelmişti bile,teker teker servisten indik.
Diğer sınıfın çoğu gittiklerinde bizimkiler ailelerini arıyorlardı.
Ege, Emre ve Gökhanın ailesi gelmişti,onlar gittiler.
Nedensizce hala öylece dikiliyordum,belkide herkesin gitmesini bekliyordum.
Ya da birinin beni almaya gelmesini.
Oysa kimsenin beni almaya gelmeyeceğini biliyordum.
“Allahım ya adamcağız uyuyakalmamak için nasıl uğraşmış.” Deyip güldü Melis,onu almaya gelen babasından bahsederken,sonra da arabaya binip gitti.
Diğerlerine göre daha arkalardaydım,önümde bir yerlerde Ceren vardı.
İşi geçe kalınca iş çıkışı onu almaya gelen annesini bekleten Tuana,Cereni de ikna etmeye çalışıyordu.
“Hadi ama ya,bak hazır annem de gelmiş, bırakalım seni de işte.”
“Ya Tuana valla sağol ama babama yazdım şimdi,görmezse tekrar ararım,hem sizin ev bizim oraya ters.” Dedi Ceren.
Kimseye yük olmak istemediği sesinden belliydi.
“Nolucak iki dakika bırakırız.”
“Merak etme Tuanaa,bak annen bekliyor,ben de giderim birazdan,yani babam gelir.”
“Emin misin?”
“Hayır,Cerenim.Kabul iğrenç bir espriydi.Teşekkür ederimm Allaha emanet ol Çiğdem teyzeye de teşekkür et.” dediğinde Tuana ile sarıldılar ve Tuana da gitti.
Arkasından Nazlı,Hilalle beraber Defne,Kübra, Aylin de gitti.
Ama babasının geleceğini söyleyen Ceren gitmedi.
Bende gitmedim.
En sonunda Baran yanıma geldi.
“Babam geldi kanka,istersen bırakalım seni de,gelicek mi sizinkiler?”
“Ha yok sağol ya,ben gidicem şimdi,yani gelir bizimkiler de herhalde.Sen babana selam söyle.” Diye bişeyler söyleyip Baranı da uğurladım.
Eve dönmeden önce Cerenin yanına da gittiğinde çok uzak olmadıkları için onları duyabiliyordum.
“Abisi,gel seni de bırakalım.Babam geldi.”
“Sağol Baran, yazdım babama anca görür zaten,gene de teşekkür ederim.”
“Emin misin bak?Eve yalnız dönmene asla müsaade etmem abisi biliyorsun.”
Aralarındaki bağ neydi bilmiyorum ama, kesinlikle çok güçlüydü.
“Hayır babam gelicek diyorum ya,ararım şimdi tekrar, merak etme tek dönmem, olmadı Onuru çağırırım.”
Onur.
Onurdan bahsediyordu.
Muhtemelen erkek arkadaşından...
“İyi tamam,ama bak sakın tek dönme,eve varınca yaz abicim.”
“Tamam tamam teşekkür ederim.”
“Teşekkür edilecek bişey olmadığını biliyorsun.”
Baranın daha önce hiçbir kıza böyle davrandığını görmemiştim.
Ceren onun için bir istisnaydı.
Aralarındaki her neyse çok güçlüydü.
Ne zamandan beri böyleler ve sebebi neydi bilmiyordum,Baran bundan asla bahsetmedi.
“Allaha emanet olun.”
“Sende.”
Böylece Baran da gitti.
..
Hafif hafif esen rüzgarlı bu serin havada öylece duruyordum.
Bu gece dolunay vardı.
Ve artık okul bahçesinde sadece Cerenle ben kalmıştık.
Herkes gitmişti.
O muhtemelen babasını ya da erkek arkadaşını bekliyordu,ama ben neyi beklediğimi bilmiyordum.
Belki de onun güvenli bir şekilde eve gittiğinden emin olmak istiyordum.
...
~Yazardan..
Serin ve dolunaylı bir geceydi.
Ceren babasına attığı cevapsız mesaj ve aramalardan sonra yutkunarak “Neyse zaten ne bekliyordum ki.” Diye mırıldanıp telefonunu umursamazca ama bir o kadar hüzünle cebine koyup çantasını toparladı.
Eve tek başına dönecekti.
İçten içe böyle olacağını bilse de, kimseye yük olmak istemediği için herkesin teklifini reddetmişti.
Ama işte,herkes ailesiyle gitmişti ve bir tek o kalmıştı.
Ancak arkasından gelen sesle,yanıldığını anladı.
Onun gibi birileri daha vardı.
“Gidiyor musun?”
Bu ses,arkasındaki Kuzeye aitti.
Demek ki o da bu zamana kadar gitmemişti.
“Evet,sen..Sende gitmemişsin.” Diye cevapladı onu genç kız.
Sebepsizce içinde umut hissediyordu.
“Tek mi gidiyorsun?”
Kuzeyin bu sorusuyla affalladı Ceren.
Belki de haklıydı,gecenin bu saatinde,bir kız olarak tek başına dönmesi,pek de iyi bir şey değildi sanki.
“Şey, evet..Babam uyuyakalmış sanırım..” deyip güldü Ceren.
Ama Kuzey yutkunduğunu görmüştü.
“Galiba bizimkiler de uyyakalmış.Ben de tek döneceğim.” Dedi Kuzey gülerek.
‘Belki de o da acısını gülerek gizleyenlerdendir’ diye düşündü Ceren.
Ama içten içe, bir erkekle bir kadının bu saate tek başına yürümesinin arasında, dağlar kadar fark olduğunu hatırlayınca burukça gülümsedi.
“Bu taraftan mı gidiyorsun sende?” Diye sordu Ceren.
Aslında Kuzeyin onun için yolunu değiştirdiğini farkında değildi.
“Evet.”
Böylece sessizliğin hakim olduğu bu gecede yan yana yürümeye başladılar.
Saat oldukça geçti,sadece ikisi vardı,ve gökte ay parlıyordu.
Sanki kader,ikisini sürekli bir araya getiriyordu.
“Dolunay çok güzel değil mi?” diye sordu bir anda kapşonuyla kafasını kapatmış gökyüzüne bakan Ceren.
“Kesinlikle..” derken ellerini oversize kapşonunun cebine koyan Kuzey gökyüzüne bakarak ekledi;
“Ayın en sevdiğim hali,Dolunay..”
Genç kız şaşırarak heyecanla ekledi, “Benimde..”
Yürümeye devam ettiler, ikiside o birbirlerini rahatsız etmemek için o kadar sakin ve yavaş yürüyorlardı ki..
“Ben hep Dolunayı nedensizce kendimle özdeşleştirdim, sanki ben Dolunaydım,Dolunayda bendi..”Diyen Ceren bilerek geçmiş zaman kullanmıştı, çünkü artık dolunay aynı zamanda Kuzeydi.
“Parlak Dolunayın havasını (vibe) veriyorsun.” Dedi Kuzey gülümseyerek.
“Teşekkür ederim..”
“Etme..Gerek yok..”
Kısa bir sessizlik sonrası “Çok ilginç değil mi,ay o kadar parlamasına rağmen onun parıltısı yıldızların parlamasına engel değil.” Dedi Ceren.
Yolun yarısında fazlasını yürümüşlerdi bile.
“Gerçekten...Mükemmel.” diyebildi Kuzey.
Hava soğuktu, ve Cerene ceketini vermek gibi bir çılgınlık yapabilirdi.
Neyseki buna gerek kalmadı.
“Üşüyor musun?”
“Ha?”
“Hava soğuk.Üşüyor musun?”
“Ha,şey hayır.Sen ?”
Nezaketen böyle bir soruyu bile ‘Sen?' diye sormasına gülümsedi Kuzey.
“Yok,üstüm kalın.”
Böylece tekrar koskoca bir sessizlik hakim oldu etrafa.Bir kaç serseri onlara yaklaşmaya çalışsa da, Kuzeyin bakışlarını görünce vazgeçtiler.
(Y.N:Buraya o kadar çok dövüş sahnesi koymak istedim kii özellikle Kuzey, Cerenin de bu konuda eğitim aldığını anlayacaktı,ama sonu karakolda biten olaylı bir gece ile bu romantik anları bozmak istemedim 😔🎀)
Ve nihayet Ceren sağa doğru kaydığında Kuzey vardıklarını anladı.
Demek evi burasıymış.. Diye düşündü.
Burası Amerikanın kırsal alanlarındaki tek katlı evlerin olduğu bir mahalle gibiydi.Türkiye’de bir numune olmalı diye düşündü Kuzey.
“Şey.. Teşekkür ederim,buradan sonra ayrılıyoruz sanırım, sen daha gidecek misin?Sizin ev de buralarda mı?” Diye sordu Ceren sakince.
Kuzey içinden yalan söylememeyi ne çok isterdi..
“Yok,ama bir yere uğrayacağım.”
“Haa..Tabi..”
Derin bir sessizlik oldu,sanki ikisi de gitmek istemiyor gibiydi.
Ceren bir çok kez bu eve adım atmayı hiç istememişti,ama bu seferki en kuvvetlisiydi.
Sanki saatlerce oturup onunla sohbet edebilirdi.
Bu sadece derin bir sessizlik olsa bile.
Çünkü bazen kelimelere ihtiyaç yoktu.
Ama her güzel şey gibi huzur veren bu derin sessizliğin de bir sonu vardı,ikisi de yere bakıyorlardı.
Oversize kapşonunun cebine ellerini koyan Kuzey gözleriyle ayakkabılarının ucuna bakıyordu, Cerenin de ondan pek farkı yoktu ama bu sessizliği bozan o oldu, artık eve girmesi gerekiyordu.
“O zaman..Sana iyi geceler Kuzey..”
“Sanada...İyi geceler..Dolunay..”
...
Eveeeett bölüm bitti çok duygusalımmm 😔💞
Bu sahnenin bu kadar erken gelmemesi lazımdı ama kendimi tutamadımm 💃🏻
Siz nasıl buldunuz?
Sizi seviyorum son iki ailesi Allah'a emanet olunn 💙
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 2.74k Okunma |
465 Oy |
0 Takip |
24 Bölümlü Kitap |